
Rusya kapladığı geniş coğrafi alan, etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip nüfus, ekonomik güç, doğal kaynaklar, güçlü merkezi ordu, yüzyılları aşan devlet geleneği ile bugün dünyanın en önemli etki merkezlerinden birini oluşturmaktadır. 1993 yılında kabul edilen Rus anayasası Rusya’yı “Rusya Federasyonu – Rusya, hükümet şekli cumhuriyet olan demokratik federatif hukuk devletidir” şeklinde tanımlamaktadır. Ancak Rusya’nın “demokratik federatif hukuk devleti” kimliğinin ne ölçüde gerçekleştiği tartışma barındırmaktadır. İlerleyen bölümde Rusya anayasısının temel maddelerini incelemek suretiyle Rusya’nın demokratik kimliği sorgulanacaktır.
Demokrasinin temel ölçütleri çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olması, farklı siyasal partilerin varlığı, özgür, eşit ve adil bir ortamda yapılan seçimler, güçler ayrılığı, bağımsız yargı erki, iktidar mekanizmasını etkileyen farklı sivil toplum örgütleri, özgür basın yayın kuruluşları olarak belirlenebilir. Bu kapsamda iktidarın de fakto “güçlü, karizmatik” bir lider elinde toplanan Rusya’nın gerçek anlamda demokratik bir ülke olduğu iddia edilemez.
Kuşkusuz gerçek demokrasilerde toplumun farklı kesimlerini temsil eden siyasal partiler, topluma farklı iktidar alternatifleri sunmak suretiyle siyasal sisteme çoğulcu bir nitelik vermektedir. Rusya örneğinde ise siyasal partiler Rus siyasetinde etkin bir rol oynamamaktadır. Putin’nin liderliğindeki Birleşik Rusya Partisi tüm siyasal alana egemen olmakta, diğer partilerin gücü iktidar partisi karşısında oldukça cılız gözükmektedir. Bu kapsamda siyasi partiler arasındaki eşitsiz rekabet koşulları Rusya örneğinde iktidar lehine var olmakta, bunun sonucu olarak da Rus siyasal sisteminin demokratik kimliği ciddi anlamda erozyona uğramaktadır.
Demokratik ülkelerde seçimler belirli aralıklarla, düzenli, adil, şeffaf, rekabetçi, her türlü propaganda olanaklarının iktidarı elinde tutan parti ve gruplara ayrıcalıklı kullandırılmayacağı seçimlerdir. Seçim yasasının anayasal güvence altında olması, seçimi koordine eden, denetleyen kurum ve kurulların her türlü siyasi baskı ve yönlendirmeden uzak olarak tam bağımsızlığının sağlanması bir ülkedeki demokrasi karnesinin “Adil Seçim” kolonuna yazılacak notları belirlemektedir. Rusya ise yukarıda tanımlanan seçim kavramından uzak bir noktada konumlanmış gözükmektedir. Çoğu uzman Rusya’daki seçim sisteminin Putin’in desteklediği Birleşik Rusya Partisi’nin lehine oluşturulduğunu iddia etmekte, seçim kanunlarının sıklıkla değiştirilmek suretiyle muhalefete başarı imkanının sağlanmadığını dile getirmektedir.
Rusya Federasyonu görev ve yetkileri itibarıyla yasama ve yürütmenin üzerinde konumlanan güçlü bir başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Devlet başkanı tüm iç ve dış konularda üstün yetkilerle donatılmıştır. Bu kapsamda başkan yüksek idari ve yargı organlarına atama yapabilmekte, ve mevcut kişileri de görevden alabilmektedir. Bunun yanı sıra, parlamentonun alt kanadı olan Duma’da çoğunluğa sahip partinin liderliğini yapması dolayısıyla yasama üzerinde de tek egemen kuvvet olarak belirmektedir. Bu nitelikleri dolayısıyla Rusya Federasyonu dışarıdan bakıldığında bir nevi “Modern Prens” tarafından yönetilen bir ülke görüntüsü vermektedir.
Bağımsız yargı erki bir sistemin demokratik karnesindeki en önemli ölçütlerden birine işaret etmektedir. Kurumsal bir demokraside bağımsız yargı erki siyasal ve toplumsal yaşamın her alanında hukukun kati üstünlüğünü sağlayan en temel mekanizmayı oluşturmaktadır. Bağımsız yargı erki yönetimin tüm karar ve uygulamaların yasalara uygun olmasını sağlamakla kalmamakta, iktidarın bizzat yasalar çerçevesinde denetlenmesini de sağlamaktadır. Gerçek bir demokraside bağımsız yargı erkinin unsurlarından olan yargıçların atanması ve seçimi siyasal eğilim, din, mezhep vb. kriterlerden ziyade liyakat ve yetkinlik temelinde planlanmalıdır. Rusya örneğinde ise yüksek mahkemelere yapılan atamalar Putin’in tercihleriyle şekillenmektedir. Demokrasinin temel göstergelerinden biri olan hukukun tüm vatandaşlara eşit olarak uygulanması gerekliliği de Rusya örneğinde sorunlu bir alana işaret etmektedir. Rusya’da azınlıklar, LGTB aktivistleri ve göçmenler hukuki olarak ayrımcılığa uğrayan kesimler olarak öne çıkmaktadır.
Modern demokrasilerde bağımsız medya çok önemli işlevlere sahiptir. Halkın doğru haber alma hakkını sağlayan özgür medya iktidarı denetleyen bir işlev de görmektedir. Günümüzün kurumsal demokrasilerinde medya yurttaşlar ile iktidar arasında bir tarafsız hakem olarak konumlandırılmaktır. Rus medyasının aslan payı iktidara yakın kişi ve şirketler tarafından oluşturulmaktadır. Öte yandan Rusya basın mensuplarının iktidar baskısıyla tehdit edildiği, kimi zaman tutuklandığı bir ülkedir. Bu örnekler göz önüne alındığında Rusya’da özgür bir medya unsurundan bahsetmek olanaksızdır. Bu eksiklik kuşkusuz düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır. Düşüncenin özgür olamadığı bir ülkede demokrasiden söz etmek ise mantık sınırlarını aşmaktadır.
Siyaset bilimci Jürgen Habermas “Sivil toplumun toplumsal konumların eşitsiz dağılımını ve bunlardan kaynaklanan iktidar ayrımlarını soğurması ve etkisizleştirmesi beklenmektedir” ifadesiyle sivil toplumun modern demokrasilerin önemli ölçütlerinden biri olduğunu dile getirmiştir. Sivil toplum toplumsal ve ekonomik gelişmeye direk ya da dolaylı etki eden, siyasi iktidara karşı bir baskı unsuru oluşturmak suretiyle yurttaşların haklarının korunmasını sağlayan ağlar bütünüdür. Bu kapsamda sivil toplumun aktif ve etkin olduğu ülkelerde kuşkusuz demokrasi yüksek standarda sahip olacaktır. Rusya ise sivil toplum örgütlerine karşı şüpheci bir yaklaşıma sahiptir. Özellikle yabancıların desteklediği sivil toplum örgütlerinin “ajan” suçlamasına maruz akldığı bilinen bir gerçektir. Yabancılarca desteklenen yaklaşık 19 sivil toplum kuruluşunun “istenmeyen oluşum” adı altında sınıflandırılması yukarıdaki savı güçlendirmektedir. Her ne kadar Rus anayasası sendikal özgürlükleri barundırsa da sendika ve emek örgütleri de faaliyetlerini güçlükle icra edebilmektedir.
Özetlemek gerekir ise Rusya anayasında kendi sistemini ” Rusya Federasyonu – Rusya, hükümet şekli cumhuriyet olan demokratik federatif hukuk devletidir.” İfadesiyle tanımlasa da Rusya’da gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Yüzyıllar boyu Çarlık yönetimi altında yaşadıktan sonra bürokratikleşmiş, Stalinist komünist parti diktatörlüğünü tecrübe eden Rusya için demokrasi yolculuğu 1993 yılında başlamıştır. Demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla kurumsallaştığı, demokratik kültürün olgunlaştığı, çoğulcu, birey merkezli, ekonomik varsıllığın bilgi üretimiyle taçlandırıldığı, cinsiyetçiliğin dışlandığı bir demokrasi kuşkusuz uzun yılların tecrübesini gerektirmektedir. Bu kapsamda Rusya’nın yürüyeceği çok uzun bir yolun olduğu aşikardır.

1980 yılında İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Ünibersitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı lisans mezunudur. MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Özel Hukuk yüksek lisansını geçtiğimiz yıl tamamlayan Buğra Konuk, bu yıl da Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitisu’nde tarih yüksek lisansına başlamıştır. Sağlık sektöründe orta kademe yönetici olarak çalışmaktadır.