Bir önceki yazıda değerlendirdiğimiz Martin Eden karakterinin arkasında duran Herbert Spencer’ı romanda çok net olarak görüyoruz. Friedrich Nietzsche de kuvvetli olarak duruyor ama O’nu Spencer kadar açık göremiyoruz. Bu durumda, Martin Eden’ı çok daha iyi anlamak için Nietzsche’de biraz derinleşmek lazım.
Önce, yıkılış ve hiçlik, yani nihilizm vardır Nietzsche’de. Geliştirdiği “Übermensch (üst insan)” kavramından önce “Letzter Mensch (son insan)” vardır. Son insan, yıkılmış ve hiçlik mertebesine düşmüştür. Üst insan, nihilist son insanın zıttıdır. Nietzsche, tanımladığı üst insandan yana tavır alır.
Nietzsche’nin yaşamında Richard Wagner’in ayrı bir yeri vardır. Önceleri, Wagner hayranıdır Nietzsche. Ancak, Wagner’in antisemitist olduğunu keşfedince uzaklaşır Wagner’den. Wagner’in karısı Cosima Wagner (aynı zamanda Franz Liszt’in kızı) de antisemitisttir.
Neden Wagner hayranlığı? Wagner’de coşku ve görkem vardır. Nietzsche’nin yıkımdan sonra yeniden kendini yaratma fikirlerine çok uyumlu olarak eşlik eder Wagner’in notaları. Üst insanın temelleri “Müziğin Tininden Tragedyanın Doğuşu” ile atılır ama ön sinyalleri “Die fröhliche Wissenschaft (The Gay Science – Şen Bilim)” verir.
Tragdeyada Apollon ve Dionysos vardır. Apollon, akıl, düşünce, sistem gibi kavramları temsil eder. Dionysos’ta ise, şehvet, zevk, eğlence, coşku vardır. Yunan Halkı, dithyramboslarla eğlenir antik çağda Dionysos adına düzenlenen şenliklerde.
Nietzsche, “Tanrı öldü” derken, ateist bir tavır takınmaz. Sanayi devrimleriyle ateizimin yayıldığı bir dönem söz konusudur. Nietzsche’nin içinde yaşadığı toplum da Hıristiyanlık’tan uzaklaşmaktadır. Nietzsche de dinden uzaklaşananlardandır. Oysa, babası bir protestan papazıdır ve kendisi de teoloji okumuştur.
Tanrı’nın var olması ya da olmaması önemli değildir Nietzsche’nin üst insana giden düşüncelerinde. Önemli olan, Tanrı’ya inanılıyor ya da inanılmıyor olmasıdır. Sorgulayan, gelişen insanın dinin konformist, kabullenici kültürüyle oluşabilmesi mümkün değildir. İnsan, üst insan olabilmek için karamsarlıktan, çaresizlikten, yani nihilizmden ve “son insan” halinden kurtulmalıdır. Erken yaşlarda kitaplarıyla tanıştığı ve sevdiği Arthur Schopenhauer’den zamanla kopar. Çok karamsardır çünkü Schopenhauer.
Nietzsche’nin felsefe yolculuğu ile kendi hayatı arasında büyük paralellikler bulunur. Karamsar olmak için çok gerekçeleri oluşmuştur zaman içinde. Genç yaşta gittiği bir genelevden frengi kapar ve hayat boyu sürecek sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalır. Süreç, akıl sağlığını yitirmesine kadar gidecektir.
Übermensch, Nietzsche’nin kendi yaşamının bir yansımasıdır. Yıkılmışlıktan, hiçlikten çıkışın mücadelesidir yaşamı. Asla pes etmez. Yazar, üretir, yaratır.
Kendi hayatı, Wagner’in müziği, tragedyalar derken, “Also sprach Zarathustra” gelir. Yani, Übermensch kavramını anlatan felsefi roman. Nietzsche’nin tek romanı da budur zaten.
Zarathustra, İranlı bir peygamberdir. Halk içinde umutsuzdur ve kendini yaratmak için dağlara gider yalnız başına.
Übermesch, deve, aslan ve çocukla anlatılır. Deve dirençli bir hayvandır. Zorluklarla baş edebilme gücü yüksektir. Çölde, uzun süre susuz yaşayabilir. Hiçliği yaşayan insanın nihilizmi vardır devede. Aslan, mücadelenin temsilidir. Keşfetmek, avlamak, yaşamak aslan karakteriyle mümkündür. İlerlemek, üst insana ulaşmak ise çocukla mümkündür. Çocuk, devenin direnci, aslanın yaşam gücü ile hiçbir geçmişi olmadan, dinin kalıplarının etkisinde olmadan, önyargısız bir şekilde kendini yaratmaya hazırdır. Ona Tanrı kavramı ve dinin kalıpları empoze edilmemiştir, dayatılmamıştır henüz. Dinin kaderci ve kabullenici kavramları yoktur çocukta.
Öldürmeyen acının güçlendireceği fikri Nietzsche’nindir. Nietzsche, anlaşılması zor bir filozoftur. Kitap başlıkları, sözleri bazen açık uçludur. Böyle Buyurdu Zerdüşt’teki alt başlık şöyledir: “Herkes için ve Hiç Kimse İçin”.
Nietzsche, Aristo, John Stuart Mill, Immanuel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel gibi sistem felsefecisi değildir. Derdi, kendi yaşam tecrübesiyle yola çıkarak sürekli yenilenmektir. “Bengi Dönüş (Ewige Wiederkunft – Eternal Recurrence)” kavramı Nietzsche felsefesinin bence en önemli damarıdır.
Bengi dönüş, Henri Poincare’in matematikteki “Yinelenme Teoremi (1890)” ile bağlantılıdır. Nedensellik ve determinizm kavramlarına çıkmaya olanak verir. Ancak Nietzsche, etki ve tepki çerçevesinde üst insan ile determinizmi aşmıştır. Nietzsche’de hiçlik değişime, kendini aşmaya dönüşür. Yani, Übermensch çıkar karşımıza.
Übermensch, iktisatta Joseph Schumpeter’in girişimcisi ile neredeyse aynıdır. Schumpeter’in yaratıcı yıkım kavramında da bengi dönüş vardır. Nietzsche’de nihilizm sonsuz bir döngünün tetikleyicisi olarak kullanılır. O, temellerini aldığı tragedyalarda Dionysos tarafındadır. Yani, şevk ve coşkunun yanındadır felsefesinde. Bu nedenle, intihar düşüncesi yoktur hayatında. Schopenhauer’den kaçma nedeni de Schopenhauer’in karamsarlığı ve bunaltıcılığıdır. Yani, bir Wittgenstein tavrı bulamazsınız Nietzsche’de. Kendi yaşam mücadelesi ispatıdır bunun. Akıl sağlığını yitirmesine rağmen.
Sokakta, eziyet gören bir ata gidip sarılması ve ata “seni anlıyorum” demesi, hem kendi hayatıyla atın yaşadığı arasında bir özdeşleştirme, hem de kendi deliliğinin belirtisidir.
Nietzsche, çok başka yerlere çekilmiştir. Kendisinin de buna zemin hazırlamış olduğu düşünülebilir. Wagner Ailesi, Adolf Hitler ile gayet yakın temastadır. Richard Wagner’in ölümü sonrasında Wagnerler ile Hitler arasında yakın bağlar vardır. Ancak Nietzsche, Wagner’in antisemitist olduğunu anlaması üzerine Wagner’den uzaklaşmıştır.
Nietzsche’nin kız kardeşi Therese Elisabeth Alexandra Förster Nietzsche de antisemitisttir. Hitler ile yakınlığı oluşmuştur. Elisabeth, Nietzsche’nin eserleri için Nietzsche Arşivi’ni kurar. Hitler, arşive ilgi gösterir. Nietzsche hakkında fazla bilgisi de yoktur aslında ama zamanla Übermensch’i kendi ideolojisinin önemli bir yerinde görür. Oysa Nietzsche’nin üst insanı “üstün insan” değildir. Üst insanının genetik ya da ırksal üstünlükle ilgisi yoktur. Ancak, Nietzsche’nin bir antisemitist gibi yanılgılı olarak algılanmasında kardeşi Elisabeth’in faaliyetlerinin önemli rolü olduğu görülmektedir.
Martin Eden, bireyci ve Spencer hayranı. Bunu, üstüne basa basa anlatıyor romanda. Martin’in romandaki tavırlarını, sözlerini düşününce, Nietzsche’nin üst insanını anlamak imkânsız. Ama, Jack London’ın üst insana “eleştirisini” anlamak da imkânsız. Eleştirel yön hiç anlaşılmıyor. Tam tersine, romanı okurken, Nietzsche’nin üst insanının Martin Eden’da temsil bulduğunu anlasak bile, bunun bir eleştiri içerdiğini anlamıyoruz. Hatta, Martin Eden’a, yani üst insana saygı ve sevgi duyuyoruz.
Jack London, Martin Eden’ı intihar ettirerek üst insana hiç uygun olmayan bir tavırla karşımıza koyuyor roman kahramanının karakterinde üst insanı. Jack London, bireyciliği ve üst insanı öldürüyor intihar senaryosuyla. Nietzsche bağlantısını romanda yakalasınız dahi – ki kimse yakalayamamış -, üst insan bu olamaz diyebilirsiniz ve tespitinizden vaz geçebilirsiniz. Üst insan intihar etmez. Jack London, intihar senaryosuyla bireyciliği ve üst insanı yok ettiğini ve eleştirdiğini düşünüyor ama anlaşılan bu değil.
Yine müziğe dönelim. Wagner’den Strauss’a uzanalım. Richard Strauss, senfonik bir şiir besteliyor. Adı: “Also sprach Zarathustra”. Yani, “Böyle Buyurdu Zerdüşt”. Nietzsche’nin Wagner’in notalarında hissettiği Übermensch, Böyle Buyurdu Zerdüşt ile dile dökülürken, Strauss’un notalarında müziğe bürünüyor. Aralık 1896’da prömiyerini yapıyor eser. “Müzikle felsefe mi anlatılır” diyorlar. Cevap, Nietzsche’nin not defterlerinden çıkıyor: “Zarathustra’nın doğası neredeyse bir senfoniye aittir”. Bu notun yazıldığı zamanda ne Strauss’un eseri var ortada, ne de Zerdüşt’e bir beste yapılacağının planı. Bu nottan üstelik Strauss da habersiz.
Müzikle felsefe mi anlatılır sorusuna sonradan Strauss da cevap veriyor. Felsefi bir müzik bestelemeyi düşünmemiş olduğunu ve Nietzsche’nin eserini müzikle resmetmek gibi bir amacı olmadığını anlatıyor. Fakat, Übermensch’ten yola çıkarak insan türünün “evrimini”, köklerinden başlayan gelişimini din ve sonra bilim aşamalarını dahil ederek anlatmaya çalıştığını söylüyor. Buyurunuz, “evrim” diyor.
Martin Eden’ın hayran olduğu Spencer da evrim kökenli bir biyoloğun kendinden yarattığı bir sosyolog idi. Martin Eden’in bir tarafı Spencer iken, diğer tarafı Nietzsche idi. Nietzsche, Schopenhauer’den Wagner’e uzandı, Wagner’ı bıraktı ama müziğinin etkisi altında Yunan tragedyaları üzerinden Übermensch’e vardı. İran’dan Zerdüşt’ü aldı – Goethe’nin İranlı Hafız’ı aldığı gibi – ve kimse farkında olmadan bir senfoniye uygun bir şey yarattığını düşündü. Strauss da bunu hissetti ki, aldı Zerdüşt’ü, döktü notalara.
Felsefe notalarda gayet güzel anlatılır. Gözlerinizi kapatınız ve Strauss’un eserini dinleyiniz. Strauss anlatmaya çalışmadığını söylüyor ama nihilizmi, Dionysos’u, üst insanı notalarda hissetmek isterseniz, buna sanki imkân sağlıyor beste. Yeter ki kavramların anlattıklarıyla notaların ruhunda bir arayışa çıkın.
Felsefe, bilime, sanata yol veriyor ve Nietzsche bize bir davette bulunuyor “Müziğin Tininden Tragedyanın Doğuşu’nda”: bilime sanatçının gözlüğüyle, ama sanata yaşamın gözlüğüyle bakmak.
Arda Tunca, 1988 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ni ve 1992 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Aynı üniversitede Para ve Bankacılık üzerine yüksek lisansını Dışlama Etkisi başlıklı teziyle tamamladı. 1993 yılında, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistan olarak görev yapmaya başladı ve 2 iki yıl akademik çalışmalar yapmak üzere Berkeley, ABD’de bulundu. 1996-1998 arasında AIESEC bursiyeri olarak çok uluslu bir Amerikan firmasında pazar araştırmaları yapmak üzere Cenevre/İsviçre’de göreve başladı. Türkiye’ye döndükten sonra, 1998’de kariyerini finans alanında başlattı. O yıldan itibaren, bankacılık sektörü ve reel sektörde çeşitli kuruluşlarda, farklı kademelerde muhasebe, finans ve bütçe fonksiyonlarında yer aldı. Üstlendiği sorumluluklar, muhasebe, işletme sermayesi ve risk yönetimi, proje finansmanı, uluslararası ticaret finansmanı, finansal yapılanma ve şirket transformasyonu, değişim yönetimi ve finansal planlama alanlarında odaklandı. Çeşitli dergilerde düzenli yazılar yazdı, televizyon programlarında zaman zaman ekonomi yorumları yapmaktadır.