Getiri eğrisi kontrolü (Yield Curve Control) nedir? Bu aralar çok fazla duyacağımız finansal bir terim olacak. Kısaca tahvillerde getiriyi belirli bir düzeyde tutmak için yapılan düzenleme olarak görülür ve zero interest rate (0’a yakın seviyede faiz) ile birlikte kullanılır. Bir nevi küresel ekonomik krizden çıkmak için 3. bir yol olarak görülüyor. Quantitative easing (parasal genişleme politikası) ile benzer ancak q.e. miktar hedefliyken, y.c.c. (getirisi eğrisi kontrolü) fiyat hedeflidir. Negatif faiz uygulamasının muhtemelen bir alternatifi olarak düşünülebilir. Hatalı kullanımında enflasyon ve varlık balonu riskleri barındırır.
En yaygın uygulamasını Japonya ekseninde görmüştük. Boj’un(Japonya Merkez Bankası) enflasyonu yükseltmek için kullandığı parasal genişleme, sözlü yönlendirme ve negatif faiz oranları gibi adımlarından biri. Banka bu yöntemle Japon devlet tahvillerinin getirisini sıfır düzeyinde tutmakta başarılı oldu. YCC sayesinde dev parasal genişleme programlarındakinden daha yavaş bir hızda tahvil alımı yapabildi ve 10 yıllık tahvillerde getiriyi tarihi düşük düzeylerde tutabildi. Ayrıca BoJ bu sayede bilançosunun büyümesini nispeten dizginlemiş oldu.
Böyle bir şey daha önce uygulandımı diye baktığımızda tarihler 1942 yılını bizlere işaret ediyor. ABD’nin 2. Dünya savaşı ile birlikte bu politikayı kullandığını görüyoruz. Hazine ile görüşüldükten sonra Fed kısa vadeli menkulleri (bill) 0.375%, uzun vadelileri (UST- 31 yıllık) ise 2.5% seviyesine pegledi ve ara vadeleri de bu seviyelere uygun (10 yıllıklarda 2%, 16 yıllık 2.25%) bir şekilde belirledi. Bu adımı attığınızda, Fed’in gücüne ve sözüne inanıyorsanız , piyasa getirilerinin yükselme riski sıfırlandığı için tahvillerde sermaye kaybı riski de sıfırlanacaktır.
Savaş harcamaları yapması gereken Hazine açısından baktığınızda ise maliyetleri kontrol altında tutmak söz konusu olacak. Ne zamana kadar? Yatırımcılar enflasyon konusunda bir kaygı duyana kadar. Böyle bir kaygı söz konusu olursa hızla satışa geçeceklerinden Fed’in satılan her tahvili alması gerekir ki bu o zaman söz konusu olmadığı gibi bugün de söz konusu olamaz. Ancak savaş koşulları nedeni ile hükumet fiyat kontrolleri getirdiği için enflasyon o dönemde fazla gündem olmuyor. Savaş sonrası gelen büyüme ile nominal borç fazla değişmese de GDP çok hızlı toparlandığı için o zamanlar sorun kolayca halledilebilmiş.
Zaten ekonominin savaş üretiminden normale dönmesi ve hayatın normal akışına dönmesi ile yatırımlar&hane halkı harcamaları aynı anda artmaya başladığı için Fed enflasyonist bir baskıdan o dönemde korkmaya başlıyor ve kademeli olarak piyasadan çekilirken , 3 Temmuz 1947’de 3/8 olan bill getirileri Fed aradan çıkınca sene sonunda 1% seviyesine geliyor, zaten “piyasa fiyatlama mekanizması ile ” getiri eğrisi kontrolü arasında ciddi farklar olduğunu görüyor ve bu stratejiye bir kaç yıl içinde o dönemde son veriliyor.
Yakın zamanda yine Avustralya Merkez Bankası getiri eğrisi kontrolü getiren ilk MB’lerden oldu ve 3 yıllık getirilerde üst sınırı 0.25% olarak belirledi,yani Fed’in de eğriyi değil tek bir bölgeyi hedeflemesi mümkün olabilir. Daha önce 1 yıllıkları sıfıra sabitledikten sonra gerekirse 2-3-5 yıl diye gidilmesini konuşmuşlardı.
Her şeyin yolunda gittiği bir y.c.c operasyonunda Fed bilançosunu QE’de olduğu kadar büyütmeden getirileri düşük tutacak ve böylece yatırım için gerekli kredilerden, mortgagelara, şirket borçlanma maliyetlerine kadar her şey düşük seviyelerde gerçekleşecek. Elbette ABD’nin borçlanma maliyeti de düşük kalacak. Ancak sorunlar neler ve hangi riskleri barındırıyor bu tarafa ekonomik tablolar ile birlikte baktığımızda bu durumda gördüğümüz genel olarak gidişatın tüm küresel piyasalarda iyiye yol almadığı şeklinde. Burada incelenmesi gereken ana tabloları Görüş’teki önceki yazılarımda yazdığım için burada tekrar yer vermeyip en aşağıda sadece linklerini vereceğim.
Son dönemde bloomberg’de yayınlanan haberleri incelediğimde gördüğüm ECB ve FED gibi büyük MB’lerin ortak hareketi şeklinde bir tablo var. En büyük risk 1. si 1942 yılında dolar ve euro şu anki kadar baskın bir rezerv paralar değillerdi bu sebeple ABD ve ECB tahvillerine güven azalırsa dışarıdan ciddi anlamda satış gelecektir. Yeni bir resesyon dalgasına hazırlandıklarını ciddi şekilde okumalıyız. O yüzden bu kadar koordine hareket ediyorlar çünkü hata yapma lüksleri yok. 30 yıllık ABD tahvili getirisinin şu anki seviyesi olan yüzde 1,8’den yüzde 2’nin üzerine çıkması durumunda Fed’in kesinlikle bu işi başlatacağını düşünüyorum ki an itibariyle sınırlarda dolaşıyoruz.
Önemli bir işsizlik dalgası ve hisse senetlerinde düşüşü başlatabilecek bir adım olarak görüyor piyasa aynı zamanda bu enstrümanı. ECB tarafında Avrupa Birliği 750 milyar euro’luk (909 milyar dolar) kurtarma fonunu finanse etmek için hükümetlere borç vermeye başlamıştı, ancak bu plan pandemiyle bağlantılı geçici bir plan ve ECB’nin satın alacak tahvilleri yakında bitebilir. Merkez bankasının hükümetleri doğrudan finanse etmesi de AB yasalarına göre yasaklanmıştır. Tahvil alım programlarını neyi ne kadar süreyle satın alabileceğine sınırlar konulmuştur. Ancak getiri eğrisi kontrolü sınır tanımaz bir yapıdadır ve bu yüzden örtülü olarak yapılmaya başlandığını bu hafta bloomberg üzerinden okuduk. Aynı işlemin bir süredir fed üzerinden de örtülü bir şekilde yapıldığını daha yakın vadeli tahviller özelinde diye düşünüyorum.
Zaten tahvil faizlerindeki hareketlerde buna işaret ediyor. Bankaların koordine olmaları ise bu ciddi tahvil satışlarının önüne geçmeyi de ortak planladıklarını gösteriyor. Böyle bir durumda yine de güven sorunu yaşanır ise küresel krizin borç seviyelerinin yüksekliği sebebiyle tüm dünyayı saran sistemik bir duruma evrilmesi ise kaçınılmaz görünüyor.
Özellikle DXY bazında benim korkum endeksin rezerv paralar içindeki baskınlığı sebebiyle yükselmesi ve gelişmekte olan ve 3. Dünya ülkelerini daha büyük sefalete sürüklemesi. Böyle bir senaryoda emtialarda yaşanacak enflasyon da bu dalgayı büyütecek ve arz-talep zincirlerini ciddi sıkıntıya sokacaktır. Çin özelinde olan büyüme rakamları da üretimde oluşacak düşüşlerden dolayı yeni bir sisteme geçilmesi de kaçınılmaz olacaktır. Borç sorunu çözülmedikçe bu işlerin çözülmesi bu sebeple imkansız görünüyor.
Gelişmiş ülkelerin enflasyonunu ithal eden bir yapıda ,bizdeki para politikalarının tümünün etkisiz kalacağını ve bugünden bu yaşanacaklara karşı önlem alınması gerektiğini 2 senedir kaleme alıyorum.
Etkin maliye politikaları oluşturulmaz ise sefaletin getireceği buhran ve depresyon hali tüm toplumun yapısını etkileyecek ki pandemi konusununda bu etkeni arttırdığını ve iç karartıcı bir tablo ortaya çıkacağını görmek için kahin olmamıza gerek yok. Kimsenin şimdiye kadar bu tablo hakkında MB’ye ve iktidara böyle bir durumda ne yapması gerektiğine dair bir paketi var mı diye sormaması ise ne kadar kısır bir çerçevede tüm bu olayların konuşulduğunu da bizlere göstermektedir.
Konuyla ilgili diğer makalelere de gözatabilirsiniz.
İnşaat mühendisi olarak planlama şefliği pozisyonlarında ve finansal analist olarak python bazlı fintech projelerinde danışman olarak çalışmaktadır . Balıkesir Üniversitesi inşaat mühendisliği lisans derecesi ve Beykent Üniversitesi bankacılık ve finans alanında yüksek lisans derecesi bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak uluslararası inşaat projelerinde planlama ve bütçeleme departmanlarında çalışmış olup , finansal analist olarak python yazılımı ile çalışan Mehmet Çağdaş’ın uluslararası projelerde(github projeleri ve quantative modelleme) çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca makro ekonomiye meraklı olup fütürist çalışmalarını ekonomi-politik çerçevesinde yorumlamaktadır.