Tanıdığım birçok kişi hiçbir konuda yeterince becerisinin olmadığını ve aynı zamanda kendilerinin özel yeteneklerinin de bulunmadığına inanıyorlar. Ayrıca çalıştıkları işlerinden de hiç keyif almıyorlar. Dünya geneline bakıldığında içinde bulunduğumuz sistemden (Kapitalizm) şikayet etseler de uyumlanmaya çalışırken istemediği işlerde çalışıp, ihtiyacı olmayan ürünleri satın alıp, gerçekten sevmediği insanlara kendini ispat ve nispet için çabalayan insanları ve bunların sayılarının epey fazla olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Mesleğini sevmeden yapmanın temeli esasında eğitim ve sınav sistemine dayanıyor. Sizin de bildiğiniz gibi sınav sonucu ile belirlenen mesleğiniz, eğer bir değişiklik yapmazsanız kaderiniz haline geliyor. Bu değişiklikten söz etme sebebim, misal, sırf ailesi istiyor diye doktor veya avukat olmuş fakat kendisi müzisyen olarak hayatını ve geçimini sağlamak istemiş çok tanıdığım kişi var. İnsanın ailesi ve toplum tarafından onaylanma durumunu gerçekleştirdikten sonra, “Kendisini gerçekleştirme” boyutuna geçtiğinde içsel bir sorgulama başlıyor. Bu noktada şu soru beliriyor “Bu hayatta kendim için ne yaptım?”, sorunun cevabını bulmaya çalışanlar, yaptıkları işi, konumu, yılların birikimini bir anda elinin tersiyle itip, yeniden bir çabaya girebiliyorlar. Sıfırdan başlamak ve konfor alanından çıkmak cesaret ister. Bunu da yapabilen çok az kişidir.
Eğitim sistemimize baktığımızda, kendi işini nasıl kurabilirsin, para nasıl kazanabilirsin gibi konular işlenip, öğretilmiyor. Bunun yerine nitelikli çalışanlar yetiştirmek üzere, ders programları ayarlanmıştır. Aslında, bir kurumun bir iş pozisyonu için insanlar yetiştiriliyor. Ayrıca eğitim sistemimiz öğrencilerin potansiyelini, yaratıcılığını, muhakeme yeteneğini geliştirmek yerine, ezber kalıplar üzerinden, eski bilgiler ile aynı tip insanlar yetiştiriliyor.
Modern insan türünün (Homo Saphiens) tarihi yaklaşık iki yüz bin yıl önceye dayanıyor. Şimdiye kadar yaşamış insanların (Milyarlarca) her biri eşsizdi ve doğacak olan her birey de eşsiz olacak. Yani bir benzeriniz olmadı olmayacak. O nedenle her kişinin kendisine özel yeteneği ve becerisi var. Tabi bu özelliğini kişinin kendisinin bulması gerekir. Fakat yeni dünya düzeninde insanlar birbirleri ile yarışmaktan ve kıyaslamaktan dolayı, sırf daha iyi olduğunu göstermek için istemediği bir işi yaparak yaşamını tüketiyor.
Hayallerini yaşayan insan olabilmek için, kişinin kendisini, potansiyelini, olumlu ve olumsuz zamanlarda davranış hallerini keşfetmesi gerekir. Öncelikle çocuk yaşlarda kişilerin yakınında bulunan annesi, babası veya bakıcısı bireyin yeteneklerini gözlemlemesi ve yönlendirmesi gerekir. Okula başladığında da çocuğun kolay öğrenebilmesi için hangi zeka tipinde olduğu (Görsel, işitsel veya dokunsal) tespit edilmesi gerekir. Ek olarak, çocuğun hangi beyin hemisferini dominant kullandığı ve kişilik envanterine göre de mizaç tipini öğrenerek eğitime alınmalıdır. Ancak kişisel yeteneklerini keşfedenler kendinden ve yaşamından memnun olarak çevresine aynı zamanda fayda sağlayarak hayatını sürdürebilir.
Önceleri şansız gibi görünen ve şansını bir uzmanın yönlendirmesi ile yeniden yakalayan Gillian Lynne’den örnek vermek istiyorum. Gillian ilk okula başladığında derslerine odaklanmakta sorun yaşıyor, bir türlü akademik seviyede başarı gösteremiyordu. Sonunda öğretmeni Gillian’ın annesini okula çağırıp, ona Gillian’ın öğrenme problemi olduğunu yani aptal olduğunu zarifçe annesine söylemeye çalışıyordu. Bunu öğrenen annesi büyük bir hayal kırıklığı içinde çocuğunu psikoloğa götürüp, kızının aptallığının derecesini öğrenmek istedi. Bunun üzerine psikolog bir saat Gillian’ın annesini dinledikten sonra, “Gillian sen bu odada kal, biz annen ile yan odaya geçeceğiz, sen burada ne istersen yap birazdan geri geleceğiz” deyip odadan çıkmadan önce müzik açıp Gillian’ın annesini de alarak odadan çıkarlar. Odanın içinde bulunan büyük ayna diğer odadan Gillian’ı gözlemleyebilecek bir tasarımdaydı. Psikolog Gillian’ın annesine “Şimdi kızını seyret bakalım” der ve birkaç dakika içinde Gillian kalkıp coşkuyla dans etmeye başlar. Bunun üzerine psikolog Gillian’ın annesine dönüp “Bakın kızınız aptal değil, dansçı” der. O gün Gillian için dönüm noktasıdır çünkü annesi okulundan alıp Gillian’ı yeteneği olan dans okuluna yazdırır. Bu doğru zamanda alınmış karar ile belki de zamanında diğer çocuklara benzemiyor diye aptal ilan edilip genel modelden daha farklı bir yetenekli gencin daha kaybolup gitmesine izin verilmemiş oldu.
“Psikolog Gillian’ın annesine “Şimdi kızını seyret bakalım” der ve birkaç dakika içinde Gillian kalkıp coşkuyla dans etmeye başlar. Bunun üzerine psikolog Gillian’ın annesine dönüp “Bakın kızınız aptal değil, dansçı” der.”
Eğitim sistemimiz ikinci dünya savaşının ardından yıkılan dökülen, savaş hasarlı şehirleri bir an evvel ayaklandırmak için mühendis ve mimar yetiştirme amacıyla matematik zekası, analitik düşünen insan modellerini değerli kılan bir anlayış ile sürdürülmektedir. Sistem yeniden şehirlerin kurulmasında faydalı oldu fakat aynı sistemin devam etmesi büyük sorunları da beraberinde getirdi. Örneğin, İnşaat mühendislerinin, şehir mühendislerinin, mimarların yaptığı beton yığınlarından nefes alamayacak hale geldik dersek abartmış olmayız. Bu eğitim sistemi sosyal zekası, spor zekası, müzik ve sanat zekası olanlar ile el becerileri olan insan karakterlerini değersizleştirip ayrıca haksız bir sınama modeliyle de çocukları sınırlandırdı.
1900’lü yılların başlarında belirlenen eğitim modelinin, okutulan kitapların, eğitim yöntemlerinin, insan karakter modellerine ve becerilerine göre yeniden şekillendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu değişime ihtiyaç vardır, görülüyor ki eğitimde reformun fazlaca geç kaldığını görmekteyiz, bu nedenle bir an evvel bilinçli bireylerin oluşturulduğu bir eğitim sisteminde kişileri yok etmek değil de, keşfetmenin esas alındığı bir programa geçilmelidir. Ancak o zaman hem bireysel kendinden memnun hem de toplum olarak refah içinde yaşamak bu vesile ile mümkün olabilir.
Spor psikoloğu Zeynep Eylem Şenkal İstanbul doğumludur. Doksanlı yıllarda profesyonel olarak hem milli takımda hem de Fenerbahçe kulübünde voleybol oynadı. Marmara Üniversitesi Spor Bilimlerinden mezun olduktan sonra sporcu pskolojisi konusunda çalışmalar yapmaya başladı. İngiltere Londra’da beş yıl kaldı ve burada BBP University’de yüksek lisans psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra “Premier League” takımlarından Chelsea ve Arsenal futbol kulübünde çalıştı. Şu anda İstanbul’da Fransız Lape hastanesinde çalışmaktadır.
Zeynep Eylem Şenkal’ın farklı konularda ödülleri vardır. Pertevnial Lisesinde Liseler arası 5000 metre koşusunda birinci oldu, okuluna kupa kazandırdı. Fenerbahçe genç takımında oynarken lig şampiyonluğunu kazanan takımın ilk altısında oynadı. Okulu Marmara Üniversitesinin takımında üniversiteler arası şampiyonluk kazanan takımın ilk altısında oynadı.
Formula 1 takımlarından Redbull ile beş yıl boyunca çalıştı ve 230 dünya şehri gördü.
Sporun dışında da başarıları bulunan Zeynep Eylem Şenkal 1996 Türkiye Best Model seçildi. 1998 yılında Kore’de yapılan “Miss Universe” yarışmasında dünya birincisi seçildi. 15 tiyatro oyununda baş rolde oynadı. En son tiyatro oyunu “Necmiq” ile “En iyi komedi oyunu” ödülünü ekibi ile beraber kazandı. Onlarca televizyon programı sundu. Sinema ve dizi filmlerde oynadı. Ayrıca tiyatro öğrencilerine drama dersleri verdi.
Zeynep Eylem Şenkal tüm bu tecrübelerini harmanlayarak ünlü ya da değil sporcu ve ya kendini geliştirmek isteyen bireylerle mesleği kapsamında; kişinin kendisinin potansiyelinin sınırlarına erişebilmesi için bilimin ve teknolojinin ışığında kişiye özel fiziksel ve zihinsel çalışmalar yürütmektedir.
Daha fazla bilgi için www.eylemsenkal.com