Esra Açıkgöz (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Basın Sorumlusu)
1,9 milyon Filistinli yerinden edildi; hayvan yemi yemek zorunda kalanlar oldu; açlık ve susuzluktan ağlayacak bile gücü kalmayan çocuklar hastanelerdeydi; 17 üniversite, 34 caminin yıkımı doğrulandı… Uluslararası Af Örgütü, 212 tanıkla konuşup, 102 İsrail yöneticisinin açıklamasını, uydu ve dijital görüntülerini, dava dosyalarını inceleyerek hazırladığı, 300 sayfalık “İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun”: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı adlı raporu, Hollanda Lahey’de yapılan bir lansmanla tüm dünyaya duyurdu. İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı kanıtlarla gözler önüne seren rapor, uluslararası arenada açılacak dava ve yargılamalar için kanıtlar sunan bir kaynak olacak.
Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’de Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırmaya yönelik özel niyetini tespit etmek için bir rapor hazırladı. “İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun”: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı başlıklı rapor, soykırımı kanıtlarla göstermesi açısından önemli olmakla birlikte, uluslararası arenada açılacak dava ve yargılamalar için kanıtlar sunan önemli bir kaynak niteliği de taşıyor. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü’nün dünyanın dört bir yanındaki şubeleri, bulundukları ülkelerdeki yetkililere yolladıkları bir mektupla, soykırım eylemlerini önleme ve cezalandırma yükümlülüklerini hatırlatarak, “İsrail’in Gazze’de soykırım anlamına gelen tüm eylemlerine son vermek üzere acil adımlar atma ve İsrail’e tüm silah ve diğer askeri teçhizat veya yardımların doğrudan veya dolaylı tedarikini, satışını, transferini derhal askıya alma” çağrısında bulunacak.
212 TANIK DİNLENDİ, YÜZLERCE VERİ İNCELENDİ
Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten Temmuz 2024 başına kadar geçen dokuz aydan uzun sürede Gazze’de işlediği ihlalleri ele aldı. Rapor için saldırılardan zarar gören Filistinlilerin ve tanıkların, Gazze’deki yerel yetkililerin ve sağlık çalışanlarının da aralarında bulunduğu 212 kişiyle görüşüldü. Saha çalışması yürütüldü ve uydu görüntüleri dahilgeniş kapsamlı görsel ve dijital kanıtlar incelendi. Gazze’de faaliyet gösteren BM kuruluşları ve insani yardım örgütlerinin yanı sıra Filistinli ve İsrailli insan hakları gruplarının medya raporları, açıklamalar ve verilerden oluşan kapsamlı bir derleme araştırıldı. İsrail Yüksek Mahkemesi’ne yapılan başvurular ve alınan kararlar, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail aleyhine açtığı davaya ilişkin kamuya açık materyaller incelendi. Ayrıca 7 Ekim 2023 ile 30 Haziran 2024 arasında İsrail hükümeti ve ordu yetkilileri ile diğerleri tarafından yayımlanan, Filistinlilere karşı soykırım eylemlerini veya diğer suçları talep eden ya da bunları haklı gösteren 102 açıklama analiz edildi.
SOYKIRIM OLDUĞUNA İNANMAK İÇİN YETERLİ KANIT BULUNDU!
İsrail’in Gazze’de işlediği uluslararası hukuk ihlalleri ve suçlarına ilişkin iddiaları uluslararası hukuk kapsamında soykırım çerçevesinde değerlendiren rapor, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’de gerçekleştirdiği eylemlerin soykırım olduğuna inanmak için yeterli kanıt bulunduğu sonucuna vardı. Uluslararası Af Örgütü, soykırıma ilişkin bir tespitte bulunmak için öncelikle Gazze’deki Filistinlilerin; 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (Soykırım Sözleşmesi) kapsamında korunan bir grubun, yani ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubun parçası olup olmadığını inceledi. Ardından Soykırım Sözleşmesi uyarınca yasaklanmış beş eylemden üçüne odaklandı: Bunlar, “grup üyelerinin öldürülmesi,” “grup üyelerine ciddi bedensel veya ruhsal hasar verilmesi” ve “grubun fiziksel varlığını tamamen veya kısmen ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına kasten maruz bırakılması”dır. Son olarak, İsrail’in bu eylemleri “grubun fiziksel varlığını tamamen veya kısmen ortadan kaldırma niyeti” ile gerçekleştirip gerçekleştirmediğini inceledi.
Uluslararası Af Örgütü pek çok kez bulgularını İsrail yetkilileriyle paylaştı ancak raporun yayımlandığı tarihe kadar kayda değer bir yanıt almadı.
RAPORDAN ÖNE ÇIKAN BAZI TESPİTLER
Rapor, İsrail’in Gazze’de Filistinlileri nasıl zamanla varlıklarının sona ermesi için tasarlanmış yaşam koşullarına kasten maruz bıraktığını belgeledi. Bu koşullar, birbirinin yıkıcı etkilerinin ortaya çıkardığı durumu birçok kez daha da vahim hale getiren eş zamanlı üç yöntemle oluşturuldu: Yaşamın devamlılığını sağlayan altyapıya ve sivil halkın hayatta kalması için vazgeçilmez olan diğer yapılara hasar verilmesi veya bunların yok edilmesi; Gazze’nin neredeyse tüm nüfusunu zorla yerinden etmek için defalarca aşırı geniş kapsamlı, keyfi ve kafa karıştırıcı “tahliye” emirlerinin çıkarılması ile temel hizmetlerin, insani yardımın, hayat kurtarıcı malzemelerin Gazze’ye girişine izin verilmemesi ve Gazze’de ulaştırılmalarının engellenmesi.
13 BİN 300’Ü ÇOCUK 42 BİNDEN FAZLA FİLİSTİNLİ ÖLDÜRÜLDÜ
- İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki ölümcül saldırılarından sonraki eylemleri, Gazze’nin nüfusunu çöküşün eşiğine getirdi. Acımasız askeri saldırıda, 7 Ekim 2024 itibariyle, çoğu doğrudan veya kasten gelişigüzel saldırılarda olmak üzere 13 bin 300’den fazlası çocuk 42 binden fazla Filistinli öldürüldü, 97 binden fazlası yaralandı. Çocuklar, gazeteciler, sağlık ve insani yardım çalışanları arasında bilinen en yüksek ölü sayılarına ulaşıldı.
- Saldırılar, genellikle birden fazla kuşaktan insanların oluşturduğu aileleri tamamen yok etti ve emsalsiz bir tahribat yarattı.
İLK İKİ AYDA 10 BİN HAVA SALDIRISI
- Sadece ilk iki ayda İsrail hava kuvvetleri, Gazze’de yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunların çoğunda, hastaneler ve diğer önemli altyapı tesisleri de dahil olmak üzere yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerine yönelik geniş alan etkili büyük patlayıcı silahlar kullanıldı. Kilometrekare başına yaklaşık 6.300 kişinin düştüğü, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden birinde bu saldırıların etkisi yıkıcı oldu.
- 7 Ekim 2023 ile 20 Nisan 2024 arasında, 141’i çocuk en az 334 sivilin öldürülmesine, yüzlerce sivilin ise yaralanmasına yol açan 15 hava saldırısına yönelik incelemeyle, Gazze’de Filistinlilerin öldürülmesini, ağır ruhsal ve bedensel hasara maruz bırakılmasını içeren soykırım eylemleri belgelendi. Uluslararası Af Örgütü, saldırıların herhangi birinin askeri bir hedefe yönelik olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadı. Tüm kanıtlar, ölenlerin tamamının çatışmalarda doğrudan yer almayan siviller olduğunu gösterdi. 20 Nisan 2024’teki emsal niteliğindeki bir vakada, İsrail’in Refah’ın doğusundaki El Cuneyne mahallesindeki hava saldırısı, Abdelal ailesini yok etti. 16 çocuk dahil üç kuşaktan Filistinliler uykularında öldürüldü. Saldırılar, sivil nüfus içinde en yüksek sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep olacak şekilde gerçekleştirildi.
21. YÜZYILIN EN BÜYÜK YIKIMI
- Uzmanlar, bu tahribatın 21. yüzyıldaki diğer herhangi bir çatışmada görülmemiş boyutlarda ve hızda meydana geldiğini, şehirleri topyekûn yıkıma uğrattığını ve kritik altyapıyı, tarım arazilerini, kültürel ve dini mekânları ortadan kaldırdığını belirtti. Gazze’nin geniş bölgeleri yaşanmaz hale getirildi.
- Dünya Bankası, AB ve BM’nin Mart 2024’te yayınladığı ortak Geçici Hasar Değerlendirmesi’ne göre, Ocak 2024 itibariyle Gazze’deki tüm evlerin yaklaşık yüzde 62’si hasar gördü veya yıkıldı. Bu, yaklaşık 1,08 milyon kişiyi etkiledi. Gazze’deki sağlık tesislerinin yaklaşık yüzde 84’ü ve su altyapısının yüzde 57’si hasar gördü veya yıkıldı. BM Uydu Merkezi’nin (UNOSAT) uydu görüntülerine dayalı değerlendirmesine göre, Temmuz 2024 itibariyle Gazze’deki toplam yapıların yaklaşık yüzde 63’ü hasar gördü veya yıkıldı. Uluslararası Af Örgütü, o tarihe kadar Gazze’de ortalama her 17 metrede bir hasarlı ya da yıkılmış bina olduğunu tahmin ediyor.
- Yaklaşık 625 bin öğrenci bir eğitim-öğretim yılını kaçırdı ve okulların tahmini yüzde 85’i zarar gördü. Geçici Hasar Değerlendirmesi, Gazze’deki 17 üniversitenin ve tüm miras alanlarının yaklaşık yüzde 63’ünün yıkıldığını veya hasar gördüğünü ortaya koydu. Aralarında önemli simge yapılar, arkeolojik alanlar, dini kurumlar ve anıtlar bulunuyordu. Bunların çoğu Filistin ulusal kimliği, kolektif hafıza ve sosyal doku açısından büyük önem taşıyordu.
- Uluslararası Af Örgütü, camilere yönelik 34 saldırıyı belgeleyen 43 videoyu doğruladı. Bunlardan 12 cami kontrollü yıkım yoluyla tahrip edildi ancak gerçek yıkım seviyesi çok daha yüksek olabilir. Mart 2024 itibariyle, bir açık kaynak araştırması 100 cami ve 21 mezarlıkta hasar veya yıkım tespit etti.
YABANİ BİTKİ VE HAYVAN YEMİ YEDİLER
- 7 Ekim 2023’ten sonra İsrail, elektrik, su ve yakıt tedarikini keserek Gazze’yi tamamen abluka altına aldı. İncelenen dokuz ayda İsrail, Gazze’yi soluksuz bırakan, hukuksuz ablukasını sürdürdü, enerji kaynaklarına erişimde sıkı kontrol uyguladı, özellikle Gazze Nehri’nin kuzeyindeki bölgelere hayat kurtarıcı ürünlerin ve insani yardımların ithalatını ve ulaştırılmasını engelledi. Bunlar, Gazze’deki evlere, hastanelere, su ve hijyen tesislerine ve tarım arazilerine verilen geniş çaplı hasarla ve halkın toplu halde zorla yerinden edilmesiyle birleşerek, feci boyutlarda açlığa sebep oldu ve hastalıkların kaygı verici hızla yayılmasına yol açtı. Bunun, küçük yaştaki çocukların, gebe veya emziren kadınların sağlıklarında uzun vadeli sonuçları olması bekleniyor.
- İsrail, Gazze’de yetersiz beslenme, açlık ve hastalıkların damga vurduğu yaşam koşulları oluşturdu ve Filistinlileri ağır, hesaplanmış bir ölümle karşı karşıya getirdi. Kıtlık risklerini değerlendiren dünyanın en önde gelen uzman grubu Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması, saldırının başlamasından sadece iki ay sonra, açlığın 2 milyondan fazla bölge sakini için kriz, acil durum veya felaket seviyelerinde olduğunu tahmin ediyordu. Açlıkla karşı karşıya olanların sayısı 7 Ekim 2023’ten önceki tahminlere göre, iki katına çıkmakla kalmadı, açlık çok daha şiddetli hale geldi. İsrail’in o dönemde insani yardımı neredeyse tamamen kestiği bir bölge olan Gazze Nehri’nin kuzeyinde yaşayan Filistinliler bundan özellikle etkilendi. Bir ankete göre, hanelerin yüzde 80’inde insanlar günlerce ve gecelerce yemek yemediklerini bildirdi. Şubat 2024’e gelindiğinde pek çok kişi yabani bitki ve hayvan yemi yemeye başvuruyordu. Yiyecek bulunabilen yerlerde ise, bunlar nadiren taze ya da besleyiciydi, artan fiyatlar nedeniyle çoğu zaman erişilemez durumdaydı.
ÇOCUKLAR AÇLIK VE SUSUZLUKTAN AĞLAYAMAYACAK HALE GELDİ
- Bir beslenme uzmanına göre, Gazze’de özellikle küçük çocukların “geleceği kararacak”. Ocak 2024 itibariyle BM kuruluşları, Gazze’nin kuzeyinde iki yaşın altındaki çocukların yüzde 15’inden fazlasının yetersiz beslendiğini ve aynı yaştaki çocukların yaklaşık yüzde 5’inin o dönemde yardıma daha kolay ulaşılabilen Refah’ta akut yetersiz beslendiğini tespit etti. Beyt Lahya’daki Kemal Advan Hastanesi’nde ciddi şekilde yetersiz beslenmiş ve susuz kalmış çocuklar tedavi altına alınıyordu; bunlardan bazıları “yetersiz beslenme ve susuzluktan kaynaklanan şiddetli zayıflık nedeniyle hareket edemiyor veya ağlayamıyordu”. Hastane kayıtlarına göre Nisan 2024’e kadar, çoğunluğu iki yaş ve altında olan 26 çocuk yetersiz beslenme ve yetersiz beslenmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybetti.
YENİDOĞAN ÖLÜMLERİ YÜKSELDİ
- Nisan 2024’ün sonlarına doğru, Dünya Sağlık Örgütü bulaşıcı ve salgın hastalıklarda keskin bir artış olduğunu bildirdi ve yüz binlerce akut solunum yolu hastalığı vakası, neredeyse üçte biri beş yaşın altındaki çocukları etkileyen yaklaşık 360 bin ishal vakası, uyuz ve akut sarılık sendromu kaydetti. Mayıs 2024’te, Refah’ta Birleşik Arap Emirlikleri’nin Kızılay Hastanesi’nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi yöneticisi, Uluslararası Af Örgütü’ne ünitedeki ölüm oranlarının 7 Ekim 2023’ten önce yüzde 2,5-3 iken yüzde 12’ye yükseldiğini söyledi.
HÜCRE HAPSİ VE İŞKENCE
- Yüzlerce Gazzeli Filistinliyi, Ağustos 2024 itibariyle en az 53 kişinin ölümüne yol açtığı anlaşılan hücre hapsi ve işkence eylemleriyle diğer zalimane, insanlık dışı ve alçaltıcı muameleye maruz bıraktı. Filistinlilerin aylarca hiç durmadan maruz bırakıldığı hukuksuz eylemler, tüm Gazze halkının ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerinde derin, kümülatif etkiler yarattı: Hayatta kalanlar zayıf düştü, aç kaldı veya travmatize oldu, ruhsal ve fiziksel sağlıkları muhtemelen kalıcı olarak etkilendi.
1,9 MİLYON FİLİSTİNLİ İNSANLIK DIŞI KOŞULLARDA YERİNDEN EDİLDİ
- İsrail yetkilileri, hızla insan yaşamına elverişsiz hale gelen koşullara rağmen, yerinden edilen sivilleri koruyacak ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak tedbirleri değerlendirmeyi reddederek eylemlerinin kasıtlı olduğunu gösterdi. Yerinden edilenlerin kuzey Gazze’deki evlerine dönmelerine izin vermeyi veya bu insanları İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nın başka bölgelerinde ya da İsrail’de geçici olarak yerleştirmeyi reddederek, çok sayıda Filistinlinin, 1948’de yerinden edildikleri bölgelere uluslararası hukuk uyarınca geri dönüş haklarını engellemeye devam etti. Bunu, Filistinlilerin Gazze’de kaçabilecekleri güvenli yer olmadığını bilerek yaptı.
TARIM ARAZİLERİ YERLE BİR EDİLDİ
- Haziran 2024 itibariyle UNOSAT, Gazze’deki kalıcı ekin alanlarının ve ekilebilir arazilerin yaklaşık yüzde 63’ünün sağlık ve yoğunluk açısından önemli bir düşüş gösterdiğini tespit etti. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bu geniş çaplı tahribatı “yakıp yıkma, ağır araçların hareketi, bombalama ve top ateşi” ile açıkladı. Uluslararası Af Örgütü’nün Gazze’nin İsrail’le olan sınır çitinin bitişiğindeki “tampon bölge”de elde ettiği bulgular da bu değerlendirmeyle tutarlı. Uydu görüntülerini ve İsrail askerlerince internette yayınlanan videoları kapsamlı şekilde analiz eden Uluslararası Af Örgütü, İsrail ordusunun buldozerler ve elle yerleştirilen patlayıcılar kullanarak, “tampon bölgeyi” Gazze’nin toplam alanının yaklaşık yüzde 16’sına kadar genişlettiğini tespit etti. İsrail güçleri bunu yaparken Gazze’nin en verimli tarım arazilerinden bazılarını ve bu alandaki binaların yüzde 90’ından fazlasını yok etti.
İSRAİL YETKİLİLERİNDEN GAZZE’Yİ “HARİTADAN SİLME” SÖYLEMLERİ…
- Uluslararası Af Örgütü, saldırıyı yönetmekten sorumlu üst düzey yetkililerce yapılan, görünüşe göre soykırım eylemlerini talep eden veya haklı gösteren ve böylelikle soykırım niyetine doğrudan kanıt teşkil eden 22 açıklama tespit etti. 10 Ekim 2023’te soykırım niyetini ortaya koymak üzere analiz edilen yüzden fazla açıklamanın bir parçası olan insanlık dışı ifade örneklerinden birinde, dönemin Enerji ve Altyapı Bakanı Israel Katz, “Şu ana kadar Gazze’ye günde 54 bin metreküp su ve 2.700 megavat elektrik aktardık. Artık bitti. Yakıt olmadan yerel elektrik bile birkaç gün içinde kesilecek ve pompaj kuyuları bir hafta içinde duracak. Katiller ve çocuk kasaplarından oluşan bir ulusa yapılması gereken budur. Eskiden olan artık olmayacak” diyordu.
- Ayrıca internette yayınlanan ve İsrail askerlerinin Gazze’nin yerle bir edilmesi veya Gazze’deki insanlara temel hizmetlerin verilmemesi çağrısında bulundukları ya da Filistinlilere ait evlerin, camilerin, okulların ve üniversitelerin, bazı durumlarda görünürde askeri bir gereklilik olmaksızın, kontrollü yıkımlar da dahil olmak üzere yapılan yıkımları kutladıklarını gösteren 62 video, ses kaydı ve fotoğraf üzerinde inceleme yapıldı. 31’inde Gazze’nin yok edilmesi, yıkılması, yakılması ya da “haritadan silinmesi” için sözlü ya da yazılı çağrıda bulunuldu ya da benzer söylemler kullanıldı. Bu tür kamuya açık video ve açıklamaların çok olması, sadece sistematik cezasızlığa değil, bunları cesaretlendiren ortamın yaratıldığına da işaret.
- Uluslararası Af Örgütü sonuç tespitlerini ortaya koymadan, İsrail’in, ordunun Gazze genelinde Hamas ve diğer silahlı grupları hukuka uygun olarak hedef aldığı, meydana gelen emsalsiz tahribat ve yardım engelinin, Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen, örneğin sivil halk arasına savaşçı konumlandırmak ya da yardımları saptırmak gibi hukuksuz eylemlerin sonucu olduğu yönündeki iddialarını da ele aldı. Ancak bu iddiaların güvenilir olmadığı sonucuna ulaştı. Hamas savaşçılarının yoğun yerleşim bölgeleri civarında veya içinde bulunması, İsrail’i sivilleri ayrı tutmak ve gelişigüzel ya da orantısız saldırılardan kaçınmak için mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünden muaf kılmaz. Araştırma, İsrail’in bu tedbirleri almakta defalarca başarısız olduğunu ve Hamas’ın eylemlerine dayanarak haklı gösterilemeyecek şekilde çok sayıda uluslararası hukuk suçu işlediğini belirledi.
TANIKLAR ANLATIYOR
- “Burada, Deyr El Balah’ta kıyamet kopmuş gibi. Çadır kuracak yer yok, sahile yakın bir yere kurmak zorundasın. Çocuklarını böceklerden ve sıcaktan koruman gerekiyor ve temiz su yok, tuvalet yok, bir yandan da bombardıman hiç durmuyor. Burada kendini insan değilmiş gibi hissediyorsun.” Haziran 2024’te Refah’ta yerinden edilerek Deyr El Balah kentine sığınan, 42 yaşındaki üç çocuk babası Muhammed.
- “Bedenim hayatta kaldı ama ruhum çocuklarımla birlikte öldü, onlarla birlikte enkazın altında ezildi.” Anne ve babası, kız kardeşi, eşi ve üç çocuğu 14 Aralık 2023’te bir İsrail’in gerçekleştirdiği bir hava saldırısında öldürülen Ahmed Nasman.
- “Güneydeki diğer hastaneler hizmet dışı kaldığı için kuvözü olan tek hastane biz kaldık ve Gazze Şeridi’nin çoğu yerinden edilerek buraya [Refah’a] geldi. Bazen bir kuvöze beş yenidoğan ve küçük çocuk yerleştirmek zorunda kalıyorduk, yenidoğan sepsisinin yangın gibi yayılmasının ardından annelerden bebeklerini yere yatırmalarını istememiz gerekti.” Refah’ta Birleşik Arap Emirlikleri’nin Kızılay Hastanesi’ndeki yenidoğan yoğun bakım ünitesinin yöneticisi Muhammed Salama, 9 Mayıs 2024.
- “Savaştan sonra Gazze’de tarımın geleceğini göremiyoruz… Her şey yok oldu… Hikâye, tek bir balıkçıyla ya da çiftlikte çalışan bir kadınla ilgili değil, insanların mirasının çalınmış olmasıyla ilgili. İnsanların gıda üretme kabiliyetini çaldılar.” Tarımsal Çalışma Komiteleri Birliği üyesi Müeyyed Ahmed, 6 Mayıs 2024.
- “Artık insanlara insani yardım örgütü olarak diz çöktüğümüzü söylemiyorum. Bunun çok daha ötesindeyiz. Yıkılmış durumdayız. Yapılan şeyler ölüm kasılmasından ibaret…” Refah’taki kara harekatının başlamasından iki ay sonra, üst düzey bir insani yardım yetkilisi.
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ GENEL SEKRETERİ AGNÈS CALLAMARD:
YARDIM EDEN DEVLETLER SOYKIRIMDA SUÇ ORTAĞI OLMA RİSKİ ALTINDA
Rapordaki bulguların, İsrail’in Filistin’e saldırılarının soykırım olduğunu kanıtladığını ve bunların uluslararası toplumu alarma geçirmesi gerektiğini vurgulayan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Raporumuz, İsrail’in, Gazze’de Filistinlileri yok etmeye yönelik özel niyetle Soykırım Sözleşmesi uyarınca yasaklanmış eylemleri gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu eylemler öldürmeyi, Gazze’deki Filistinlilerde ciddi bedensel ve ruhsal hasara yol açmayı ve onları kasten fiziksel varlıklarını ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmayı içeriyor. İsrail aylarca Gazze’deki Filistinlilere insan hakları ve onuruna layık olmayan insanlık dışı bir grup gibi davranarak, Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırma niyetini ortaya koydu” dedi. Callamard, özetle şunları söyledi:
“Araştırmamız, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere onarılmaz zararlar verdiğinin tamamen bilincinde olarak aylardır soykırım fiilleri işlemekte ısrar ettiğini ortaya koyuyor. İsrail bunu yapmaya, felaket boyutlarına ulaşan insani durumla ilgili sayısız uyarıya ve Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) İsrail’den Gazze’deki sivillere insani yardım ulaştırılmasını sağlamak üzere acil tedbirler almasını isteyen yasal olarak bağlayıcı kararlarına rağmen devam etti. Uluslararası toplumun bir yılı aşkın süredir, önce ateşkes çağrılarını geciktirerek, sonra da silah transferlerine devam ederek, İsrail’e Gazze’deki katliamlarına son vermesi için baskı yapmaktaki devasa ve utanç verici başarısızlığı kolektif vicdanımızda bir leke ve öyle kalacak.
İsrail’e silah transferlerine devam eden devletler artık soykırımı engelleme yükümlülüklerini ihlal ettiklerini ve soykırımda suç ortağı olma riski altında bulunduklarını bilmeli. ABD ve Almanya gibi önemli silah tedarikçileri başta olmak üzere İsrail üzerinde nüfuzu olan tüm devletler, diğer AB üye devletleri, Birleşik Krallık ve diğerleri, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik katliamlarını acilen durdurmak için derhal harekete geçmeli.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) geçen ay Başbakan Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü tutuklama emri çıkarması, etkilenenlere geç de olsa adaletin sağlanması konusunda gerçek bir umut veriyor. Devletler, UCM tarafından aranan kişileri tutuklayıp teslim ederek, mahkemenin kararına ve evrensel uluslararası hukuk ilkelerine saygı duyduklarını göstermeli.
UCM Savcılığı’nı acilen, soykırımı, soruşturmakta olduğu suç listesine eklemeyi değerlendirmeye ve tüm devletleri failleri adalet önüne çıkarmak için her türlü yasal yolu kullanmaya davet ediyoruz. Hiç kimsenin soykırım suçu işlemesine ve cezasız kalmasına izin verilmemeli.”