Türkiye’nin duayen hukukçularından Prof. Dr. Metin Günday ile yaptığımız iki bölümlük söyleşide Cumhurbaşkanı’nın Sezen Aksu’ya yönelik tehdidini, Sedef Kabaş’ın bir TV programında anonim bir Çerkez atasözünü paylaşmasından sonra tutuklanmasını ve Türkiye’de sosyal medya paylaşımları hakkında açılan devasa sayıdaki davaları konuştuk. Bu bölümde Sezen Aksu’ya yönelik tehdidi ve Sedef Kabaş’ın tutuklanmasının hukuki boyutlarını, yarın yayınlanacak olan ikinci bölümde ise siyasallaşan yargı ve sosyal medya paylaşımlarına uygulanan düşman ceza hukukunu konuşacağız.
Girizgâh
2010 yılından itibaren Türkiye’de sosyal medya kullanımında yükselen bir trend var. Bu yıl aynı zamanda AKP’nin Anayasa referandumunu kazandığı yıl. Baskıların artmasıyla sosyal medyanın yükselişi arasında bir parallelik var 2010 yılından sonra.
15 Şubat 2013’te ilk defa sosyal medya paylaşımları ile ilgili bir hapis kararı veriliyor. Sonra Gezi protestoları dönemi geliyor ve sosyal medya bu prostestolarda belirleyici bir rol oynuyor. Mayıs 2021 yılında The Economist dergisi Türkiye’ye gidecek turistleri “Recep Tayyip Erdoğan hakkında Twitt atmayın” diye uyarıyor.
Söyleşimizi podcast olarak ta dinleyebilirsiniz.
Listen to “Hukukun Temel İşlevi” on Spreaker.- Günümüze kadar sosyal medya kullanıcılarına karşı açılan davalarda adeta bir patlama yaşandı. Oxford – Reuter Gazetecilik Çalışmaları Enstitütüsü’nün bir araştırmasına göre Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarının % 65’i sosyal medyada siyasi görüşlerini paylaştıkları takdirde iktidarın kovuşturmasına uğrayacaklarını düşünüyor.
- İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre sosyal medyada 146.712 paylaşım incelenmiş ve 68.672 hesap hakkında inceleme başlatılmıştır.
- Twitter Şeffaflık Raporu’na göre ise 2012 – 2020 yılları arasında Twitter’a dünya genelinde gönderilen12.499 mahkeme kararının % 57’si Türkiye’den (7.070 mahkeme kararı) gönderilmiş. Cumhurbaşkanı’na hakaret maddesinin düzenlendiği TCK’nın 299. Maddesi gereği toplam 128.000 kişi hakkında soruşturma yürütülmüş. Aralarında 903 çocuk da var.
Avukat Özgür Urfa şöyle diyor:
“Tüm yurttaşlar Anayasa önünde eşittir. 80 milyon yurttaşın onurunu ve haysiyetini korumak için bir 125. Madde var. Cumhurbaşkanı içinse özel bir madde var (299. Madde). Bu Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.”
Böyle bir yasa 46 Avrupa ülkesinin hiçbirinde yok. Diger ülkelerde Cumhurbaşkanı’na özel bir yasa var mı?
Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları için Adalet Bakanlığı’nın onayı gerekiyor. Avukat Aslı Kazan’ın bildirdiğine göre, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra takip edilen dosyalar baz alındığında, Adalet Bakanlığı’nın onay vermediği herhangi bir dava yok. Cumhurbaşkanı’na yönelik tüm hakaret davalarına Adalet Bakanlığı onay vermiş. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde ise Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları ile ilgili Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruların sadece % 50’sine onay verilmiş. Silivri’de Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarından tutuklu veya mahkum olmuş insanların kaldığı ayrı koğuşlar kurulmuş.
Ayrıca, Adalet Bakanlığı Cumhurbaşkanı’na yönelik davaların sonuçları hakkında bizzat hakimlere yazı yazarak davanın sonuçları hakkında bilgi talep ediyor. Bu da Türkiye’de yargıya ve hakimlere ne derece müdahale olduğu ve yargının ne derece siyasal bir baskı altında olduğunun diğer bir göstergesi.
Yarın yayınlanacak olan ikinci bölümde ise değerli hocamızla “Siyasallaşan yargı ve sosyal medya paylaşımlarına uygunlanan düşman ceza hukuku”nu konuşacağız. İyi dinlemeler.
NOT: Bu söyleşideki veriler gazeteci Kemal Aktaş’ın PEN Norveç için kaleme aldığı “Bir düşman ceza hukuku aracı olarak sosyal medya” başlıklı çalışmasından alınmıştır
Bu söyleşi için yararlanılan diğer bir kaynak, Eren Topuz’un Gazete Duvar’da yayınlanan “Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları siyasette eşitsizlik yaratıyor” başlıklı makaledir.