GİRİŞ
Bu satırların yazarı ne Afganistan, ne ABD, ne Rusya, ne Çin ne de Avrasya bölgesi uzmanı. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesine ilişkin değişik çıkarımları görüp kendi “anlama” penceresinden ele aldığında biraz farklı düşünmekte.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesine ilişkin denilebilecek her şey sanki dendi.
ABD Afganistan’dan neden çekildi sorusunu sormadan önce bir iki adım geriye gidip ABD ve NATO şemsiyesi altında müttefiklerinin, haklı veya haksız tartışılır, ne yaptıklarına bir bakılmalı. 2001 yılından itibaren Afganistan’da bir harekâta başladıklarını biliyoruz. 2014 yılına kadar amansız bir mücadele vardı. ABD ve diğer savaşan müttefikleri Taliban ile kıran kırana bir savaş içerisine girdiler. Sadece savaşmakla kalmadılar, Afganistan’ın kendi ordusunu da kurmasına yönelik çok yoğun çalıştılar ve neticede bir ordu oluşturarak onunla birlikte de savaşı devam ettirdiler.
Askeri anlamda bakıldığında ABD ve savaşan müttefikleri acaba yenilmiş midir? Bu sorunun cevabı “yenilmiş olsa orada niye o kadar uzun süre durmaya devam ettiler” olur. ABD Afganistan’da 2-3 trilyon dolar arası bir harcama gerçekleştirmiş bu mücadelede. Bu büyük bir güç demektir. Alabileceğiniz her türlü silah, teknoloji ve yetişmiş insanın en iyisini muharebeye getirebilirsiniz. Getirdiler de.
ASKERİ GELİŞMELER
ABD istihbaratının Afganistan’a yönelik çalışmasının ölçeğini tahmin bile edemezsiniz. Sadece karşı-EYP (el yapımı patlayıcı) istihbaratı için 200-300 analiz uzmanı sivilin hem cephede hem de ABD’de 7/24 çalıştıkları bilinen bir vaka. ABD ordusu harekât alanına girecek birlikleri için birebir köyleri, kasabaları, toplumu Hollywood desteğiyle simule ederek daha ABD’deyken uzun ve yoğun eğitime tutmuştur. Yani harekâta gelen asker daha ayak basmadan köyü ve köydeki muhtarı, aşiretleri, insanları vs. bilmektedir. Harekât sahasında yaşam alanlarına girdiğinde hangi emare neye delalet edecek onun bile farkındalığına kadar eğitimlerini yapmıştır. Her bölgenin etnik unsurlarının özellikleri sıkıca çalışılmış, bir dönem “insan arazisi timleri” (human terrain teams) adı altında birliklere kadrolu (embedded-gömülü) antropologlar askerlerle birlikte görev yapmıştır. Müthiş seviyede veri toplanmış ve bilgi / irfan yönetimi (knowledge management) kapsamında istihbari ve diğer tüm bilgilerin harmanlanarak komutanların nokta atışı ve çokça bilgiyle desteklenen kararlar vermesi sağlanmıştır.
ABD’nin Avrupalı müttefikleri de geri kalmamıştır. Sorumluluk bölgesini tamamen kontrol edene kadar gece gündüz çalışan uyku nedir bilmeyen 45 günde 25 kilo veren Danimarkalı tabur komutanının hikâyesi çok bilinmez. ABD ve savaşan müttefikleri inatçı ve ısrarcı bir şekilde operasyonlarını devam ettirdi, birçok olaydan tecrübe çıkardı ve alınan derse dönüştürüp doktrin ve taktiklerine yansıttı, bu kapsamda gerekli yeni teknolojileri hemen devreye soktu. En önemlisi bu kadar uzun süre birlikte harekât icra edilen ilk görevdi bu.
ABD’nin atı aylık personel rotasyonlarının sonralara doğru bir sene veya 18 aya çıkarılma ihtiyacı doğdu, çünkü başarı sekteye uğrayabiliyordu altı aylık kısa periyotlarda. Türkiye’de bu yöntemi uygulayanlardan biriydi, görev sürelerini bir seneye çıkardı.
Bu harekâtta müttefik birliklerin hiç olmadığı kadar karşılıklı beraber çalışabilme yeteneği geliştirilmiş, konseptler, sistemler, doktrinler, taktikler beraber uygulanmış, bir birine uyarlanmıştır. Avrupalı müttefiklerin hiç olmadığı kadar muharebe tecrübesi artmıştır. Türkiye böyle savaşılan bir ortamda savaş-dışı görev alarak ayrı bir tecrübe ve güzel bir farklılık ortaya koymuş, hem Afganistan halklarının hem de müttefiklerin sempatisini kazanmıştır.
Bilgi sistem altyapısı için “Afgan görev ağı” kurulması projesi ise daha da müthiş ve ölçeği bayağı büyük bir proje olarak tarihe geçmiştir bu harekâtta. Değişik “gizlilik katmanlarının” olduğu bir bilgisayar ağ sisteminde tüm müttefiklerle bilgi paylaşımı yapabilmek emirlerin gidişi raporların gelişi vs. gibi tüm veri akışının düzenlendiği bir görev ağı yaratılmış ve hayata geçirilmiştir. Bu dünyada bir ilktir.
ELDE EDİLEN SONUÇLAR
Elbette ki bilinçli veya bilinçsiz hatalar yapılmıştır. Savaşların olmazsa olmazı “collateral damages” yani istenmeyen zararlar maalesef burada da kaçınılmaz olmuştur.
Askeri ve siyasi anlamda girişilen her harekâtın bir nihai hedefi olur. Bu da harekâtı sonlandıracak veya bir sonraki aşamaya geçişi sağlayacak şartlara işaret eder. Mantık ve devlet aklı bunu gerektirir. Yani ABD Afganistan’dan öyle veya böyle zaten çekilecekti. Hiçbir harekât sonsuza dek sürmez. Sanırım tarihte bu kadar uzun süre kendini bir bölgeye adamış kaynaklarını boca etmiş bir imparatorluk, devlet bulunmaz. ABD ve NATO 2014’te ISAF’ten (Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti) Resolute Support (Kararlı Destek) misyonuna geçtiğinde bu harekatın yükünü artık Afganistan ordusuna yüklemeye başladı, ki en doğalı da buydu.
Bu değişiklikle birlikte, o tarihe kadar sağlanmış olan ABD, NATO ve diğer müttefiklerin üstünlüğü, yavaş yavaş elden gitmeye başladı. ABD yine de hem istihbarat hem de hava gücü ile etkin desteğine devam etti. Olaya teknik olarak bakılırsa, ABD nihai hedefine, en azından biçimsel olarak, çekilmeden çok daha önce ulaşmıştı. Ne yapacaktı ABD çekilmeyip? Hem de cimri müttefiklerinin kısıtlı katkısı karşısında yükün çoğunu göğüslemişken. Bir noktada ABD’nin görevi sonlandırması gerekiyordu, öyle veya böyle.
ABD Afganistan’daki harekâta / misyona devam edebilir miydi? Bir 20 sene daha devam edebilirdi, sıkıntı olmazdı. Ancak hangi demokratik ülkede bu kadar uzun süre savaşa devam etmeye kamuoyunun ve siyaset dünyasının her kesimini ikna edebilirsiniz? Kaldı ki, Vietnam’daki harekâta 10 yıl sabreden ABD halkı, Afganistan’daki 20 yıllık harekâta neredeyse ses çıkarmadı. Bu da aslında ABD’nin Vietnam’daki yenilmişliğinin Afganistan’da olmadığının bir göstergesidir. ABD çıkardığı derslerle “kuvvet koruma” konusunda yeteneklerini son derece ileri götürmüştür. Yani personel kaybı nedeniyle iç kamuoyundan oluşabilecek baskının önüne geçebilecek neredeyse her türlü yeteneği geliştirmiştir.
Bu harekâta ABD’nin cephede ve ABD’deki merkezlerinde yüzbinlerce insanı iştirak etmiştir. Harekâtın arkasındaki bu müthiş akıl birikimini ve gayreti harekete geçiren ve diri tutan sistemi hayal edebiliyor musunuz? Ülkesinden 15 bin km uzakta eş zamanlı olarak hem Irak’ta hem de Afganistan’da harekât icra edebilen bir güç. Bunu dünyada yapabilmiş becerebilmiş başka bir güç yoktur.
SONUÇ
Tüm bu anlatılanlar herhangi bir büyük güçler ve/veya jeopolitik hesaplaması yapılmadan ortaya konulan değerlendirmelerdir.
ABD istediği için çekildi ve kendi istediği zamanda çekildi. Afganistan’ın Taliban’ın eline geçmesinin nedeni kurulan ideal sistemin inanç zayıflığı ve yalnızlık psikolojisiyle çökmesidir. İşin siyasi, etnik ve yolsuzluk boyutlarına girmek bu yazının amacının dışındadır.
ABD Afganistan’ı işgal edip kendi toprakları yapmadan burada 20 sene bir ulus devlet oluşturma çabası gösterdi. ABD işgal edip toprağı yapmak yerine ikinci dünya savaşından sonra ulus-devletler inşa etmeye uğraştı. Son 20 yılda bunun örnekleri Irak ve Afganistan oldu. Başarılı olup olamayacağı bilinmeyen girişimlerdi bunlar. Kimse bilemez zaten. Herhangi bir reçetesi de yok. Bu işe giriştiğiniz ülke topraklarını, insanlarını ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, birincisi, çok uzaklardan ve çok farklı kültürel yelpazeden gelip buralara temas ve nüfuz etmek, buraların yüzyıllardır süregelen geleneksel bağlarını, ilişkilerini, kafa yapısını çözmek kolay bir iş değildir. İkincisi, diyelim ki çözdünüz, ki ABD çözmeye yakındı, kalıcı olmayacağınız kesinse, illaki buraların halkı “onlar gittikten sonra” endişesi ve planı taşır. Bu önlenemez. Bu tarz bir ulus-devlet inşası teknik olarak tarihte görülmemiş girişimlerdir.
Yazıdan çıkarılabilecek “ABD hayranlığı” algısını önlemek adına şu belirtilebilir. Siyasi anlamda 10 binlerce kilometre öteden gelip “bozuk” olan bir ülkeyi “düzeltmek” öteden beri haklı olarak eleştiriye tabi tutulan bir konudur. Yapılanın doğruluğu veya yanlışlığından ziyade karar verildikten sonra onu hayata sokan kudretin göz ardı edilerek gelinen noktanın basitçe bir “yenilgi” olarak etiketlenmesi çok eksik bir yaklaşımdır.
Verilerle çalışan akademisyenler ABD’nin halen ekonomik ve askeri anlamda dünyanın bir numarası olduğunu ortaya koymaktadır. ABD Afganistan’a kendi isteğiyle girmiş, kendi isteğiyle çıkmıştır. Savaş nedeniyle Afganistan’daki can kayıpları ve ekonomik, kültürel, sosyal dokularına verilen hasar hiçbir şekilde olumlanacak olgular değildir. ABD Afganistan’da hem El Kaide’yi hem de ona destek veren Taliban’ı yenmiştir. Üstüne tekrar onlar bu ülkede yuvalanmasın, hâkim olmasın diye bir ulus-devlet inşasına girişmiş ve hatırı sayılır bir oranda başarılı da olmuştur. Genel olarak bakıldığında, uluslararası toplum da ABD ve müttefiklerinin oluşturduğu güvenlik ortamı sayesinde Afganistan halkına umut ve ışık olabilecek birçok eğitim ve kalkınma projelerine girişmiştir. 20 sene boyunca halkın önemli bir oranı en azından Talibansız “nefes” almıştır. Öyle veya böyle, Afganistan’da modern kamu hizmetleri oluşmaya, ekonomisi canlanmaya başlamıştır. Bu pencereden bakılırsa yine de 20 sene Talibansız bir zaman dilimi yaşanmıştır.
Taliban neden geri gelebildi? Bu çok ayrı bir mevzudur. Ama ABD’nin, NATO’nun veya diğer müttefiklerin yenilmişliği ile bir ilgisi yok. Çekilmeyle belki.
1995 yılında Kara Harp Okulundan mezun olmuş, çeşitli birlik komutanlığı ve yurt içi ve yurt dışı karargâh görevlerinde bulunmuştur. 2000-2001 yıllarında ABD Dz.Kuv.leri Yüksek Lisans Okulunda Uluslararası Güvenlik ve İstihbarat Çalışmaları alanında “Turkey and the Middle East: Threats and Opportunities” başlıklı tez ile yüksek lisans derecesi, 2015-2016 yıllarında Barselona Uluslararası Çalışmalar Enstitüsünde Uluslararası İlişkiler alanında “Turkey’s Foreign Policy Towards Russia: Business as Usual?” başlıklı tez ile diğer yüksek lisans derecesini almıştır. 2018 yılında TSK’dan emekli olmuştur. Halen Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Uluslararası İlişkiler Doktora Programı öğrencisidir.