Daryl G. Kimball |
Dünyanın nükleer silahlı devletleri benzersiz boyutlarda ve maliyetli bir salgının ortasında nükleer silahlara her yıl on milyarlarca dolar harcarlarken bile, Trump yönetimi, uluslararası güvenlik mimarisinin temel direklerini yok eden düşüncesizce, tek taraflı eylemlerle küresel istikrara verilen zararı artırıyor.
Cumhuriyetçi ve Demokratik yönetimlerin sadece ABD’yi değil, aynı zamanda en yakın müttefiklerini korumak için inşa ettiği önemli anlaşmalar ve silah kontrolü anlaşmaları risk altında.
Daha bu ay yapılan birden fazla eylem ve yorum bile, yönetimin niyetlerine dair ipuçları veriyor. Başkan Donald Trump’ın yeni silah kontrol temsilcisi Marshall Billingslea, 7 Mayıs tarihinde Washington Times’da yayınlanan bir röportajda, Trump’ın Rusya’nın beş yıl uzatma teklifini kabul etmemesi durumunda ABD’nin 20 Şubat’ta süresi dolacak olan 2010 Yeni Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması’ndan (New START) çekilebileceğini ileri sürdü. New START, her iki ülkenin uzun menzilli (yani stratejik) nükleer silahlarını en fazla 1.550 konuşlanmış savaş başlığı ve 700 konuşlanmış füze ve bombardıman uçağıyla sınırlandırıyor.
Ancak Billingslea Rusya’nın stratejik silahlarını etkili bir şekilde sınırlandıran New START’ı uzatmak yerine Trump’ın kozunu yükselterek Rusya’nın, ABD’nin yeni silah kontrol anlaşmasının yalnızca Rusya’yı değil, Çin’i de içeren koşullarını kabul etmesini söylüyor. 21 Mayıs’ta Hudson Enstitüsü ile yapılan çevrimiçi tartışmada yaptığı açıklamalarda temsilci, yeni bir anlaşma için Trump’ın şartlarını kabul etmedikleri takdirde ABD’nin yeni bir nükleer silahlanma yarışını kazanmak üzere Rusya ve Çin’i “maziye gömmeye” hazır olduğunu söyledi.
Daha sonra 22 Mayıs Cuma gecesi, Washington Post Trump’ın üst düzey yetkililerinin kısa süre önce, ABD’nin şartlarını kabul ettirmek için Rus ve Çinli liderlere baskı yapmak üzere, ABD’nin 28 yıl aradan sonra ilk nükleer denemesini yapma seçeneğini tartıştıklarını açıkladı. Bu, kışkırtıcı ve pervasız bir fikir. Bir ABD nükleer denemesi kesinlikle Çin ve Rus nükleer silahlarını dizginleme çabalarını ileri taşımayacak veya müzakereler için daha iyi bir ortam yaratmayacaktır. Bunun yerine, fiili küresel nükleer test erteleme anlaşmasını ihlal edecek, muhtemelen diğer devletlerin nükleer testlerini tetikleyecek ve herkesin kaybedeceği yeni bir nükleer silahlanma yarışı başlatacaktır.
Trump yönetimi aklını başına alıp yeni bir yol izlemezse – ya da Joe Biden liderliğinde yeni bir başkanlık yönetimi seçilir ve daha açık fikirli bir yaklaşım izlenmezse – New START ortadan kalkabilir, diğer kritik nükleer risk azaltma anlaşmaları havlu atabilir ve her zamankinden daha tehlikeli ve maliyetli bir küresel nükleer silahlanma yarışının kapısı sonuna kadar açılabilir.
Trump’ın Başarısız Sicili
Trump yönetimi, bir ABD başkanının tartışmasız birincil sorumluluğu olan nükleer silah risklerini yönetmek ve azaltmak meselesiyle ilgilenmek için net bir stratejisi olmadan göreve başladı. Trump, Oval Ofis’e Başkan Barack Obama’nın yaratım sürecine dahil olduğu her şeye karşı mantıksız bir nefretle dolu olarak, ancak daha iyi ve uygulanabilir bir stratejisi olmadan geldi.
Yönetimin resmi nükleer politika belgesi olan 2018 Nükleer Tutum Değerlendirmesi, silah kontrolüne bir risk azaltma aracı olarak neredeyse hiç değinmiyor. Belge yarım ağızla, “Birleşik Devletler, koşullar izin verirse, gelecekteki silah kontrolü müzakerelerine açık kalacaktır” beyanında bulunuyor. Sonuç, kilit nükleer ve güvenlik anlaşmalarının kaldırılması ve yenileri üzerinde ilerleme kaydedilmesinde başarısızlık oldu.
2018’de Trump yönetimi, İran nükleer anlaşması olarak da adlandırılan 2015 Ortak Kapsamlı Eylem Planından (JCPOA) tek taraflı ve resmi olarak çekildi ve İran yedi ülkenin dahil olduğu anlaşmanın zorunlu kıldığı tüm kısıtlamalara uymasına rağmen, anlaşmayı ihlal eden nükleer bağlantılı yaptırımları yeniden uygulamaya koydu. JCPOA çok başarılı olmuştu: İran’ın bomba sınıfı nükleer malzeme üretme kapasitesini kısıtlamıştı; çok sağlam bir uluslararası denetim sistemi gerektiriyordu; ve büyük bir yayılma krizini ve bir savaş potansiyelini engellemişti. Ancak Trump anlaşmanın yeterince iyi olmadığı konusunda ısrarcıydı. Anlaşma kapsamında feragat edilen yaptırımları sürdürmenin yanı sıra Tahran’dan daha fazla taviz talep etti. Bunun sonucunda, yeni bir anlaşma yapılmadı, hiçbir müzakere olmadı ve İran başlangıçtaki anlaşma tarafından belirlenen nükleer kısıtlamaların çoğunu es geçmeye yönelik misilleme adımları attı.
Geçen yıl Trump yönetimi, 2.692 adet ABD ve Sovyet karadan fırlatılan balistik ve güdümlü nükleer füzesini saf dışı bırakan ve her iki ülkenin de bu silahları kullanmasını yasaklayan bir dönüm noktası olan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Antlaşması’ndan çekildi. Çekilmeyi ABD’nin, Rusya’nın anlaşmanın 500 km menzil sınırını aşan bir füzeyi test ettiği ve konuşlandırdığı iddialarına ve Rusya’nın ABD’nin INF tarafından yasaklanmış saldırı füzeleri için Avrupa’da füze savunma rampaları kullanabileceği yönündeki iddialarına bir çözüm bulmak için, kısa ve göstermelik çabası izledi. ABD’nin çekilmesi, SSC-8 olarak bilinen söz konusu Rus füzelerini saf dışı bırakmıyor ve şimdi her iki taraf da, nispeten kısa olan hedefe kısa sürede varma kabiliyetlerinden dolayı istikrarsızlaştırıcı olan ve bir kriz anında yanlış hesaplamadan kaynaklanacak herhangi bir riski artıran INF sınıfı füzeleri test etmekte ve konuşlandırmakta özgürler.
Geçen hafta Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yönetimin Soğuk Savaş sonrası Rusya ile barışı korumaya yardımcı olan ve ABD’nin Avrupa’daki müttefikleri tarafından da geniş çapta desteklenen başka bir uluslararası güvenlik anlaşmasından daha tek taraflı olarak geri çekilme niyetini açıkladı: 1992 Open Skies Anlaşması. Open Skies, ABD ve Rusya’nın da dahil olduğu 34 katılımcı ülkenin silahsız gözlem uçaklarını birbirlerinin toprakları üzerinde uçurmasına izin vererek, Soğuk Savaş sonrası barışın korunmasına yardımcı olmuştu. Sözleşme, şeffaflık ve güvenin bir ölçüde korunmasına yardımcı olarak, istikrarı arttırıp, çatışma riskini azaltıyordu.
Özellikle de başkalarının toprakları üzerinde yüzlerce uçuşu kapsayan bunun gibi pek çok anlaşmada olduğu gibi, Moskova’nın Kaliningrad yerleşim bölgesi üzerinde uçuşa getirdiği kısıtlamaların da dahil olduğu, uygulamaya yönelik bazı anlaşmazlıklar yaşandı. Bu tür sorunlar, anlaşma taahhütlerinden vazgeçerek değil, profesyonel, pragmatik diplomasi yoluyla çözülebilirdi ve çözülebilmeliydi.
Fransa ve Almanya da dahil olmak üzere 11 Avrupa ülkesinin, 22 Mayıs’ta yayınladığı sert açıklamada ABD’nin kararının “esef”le karşılandığı belirtiliyordu. Söz konusu ülkeler, “işlevselliğini ve yararını sürdüren” anlaşmayı uygulamaya devam edeceklerini söylediler.
Open Skies Anlaşması ABD olmadan da sürdürülebilecek olsa da, yara alacaktır. ABD ise, diğer istihbarat araçlarının yerini tutamayacağı, değerli bir istihbarat kabiliyetini kaybedecektir. Open Skies uçuşları, Rus askeri tatbikatları hakkında değerli bilgiler veriyor, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına karşı koyulmasında yardımcı oldular ve ABD tarafından Rusya’nın eski nükleer silah test alanı üzerindeki uçuşlar için kullanıldılar.
Sırada New START mı var?
Anlaşmanın XIV. Maddesi uyarınca “müteakip bir başka anlaşma tarafından geçersiz kılınmadığı sürece, beş yılı geçmemek üzere” tarafların karşılıklı anlaşmasıyla süresi uzatılmadığı taktirde, New START’ın süresi bir sonraki başkanlık yemin töreninden kısa bir süre sonra, 5 Şubat’ta sona erecek.
Anlaşma süresinin dolmasına sekiz ay kalmasıyla, yeni bir takip anlaşması için müzakere etmek, imzalamak ve onaylamak için yeterli zaman yok. Ve New START kenara atılamayacak kadar önemli bir anlaşma.
ABD askerî ve istihbarat yetkilileri, New START’ın savaş başlığı ve konuşlanma sistemi sınırlarına ve bununla bağlantılı izleme ve doğrulama hükümlerine büyük önem veriyor. Bu maddeler öngörülebilirlik ve şeffaflık sağlıyor ve Rusya ile karşılıklı istikrarlı bir nükleer caydırıcı duruşun desteklenmesine yardımcı oluyor.
New START’ın uzatılmaması durumunda, ABD ve Rusya’nın nükleer stoklarında 1972’den bu yana ilk kez herhangi bir sınırlama olmayacak. İki ülkenin zaten sorunlu olan ilişkileri çok daha kötüye gidecek. Potansiyel olarak, her bir taraf da süratle, birkaç ay içinde kara ve deniz tabanlı stratejik füze sistemlerine yüzlerce stratejik savaş başlığını hızla konuşlandırabilir ve orijinal anlaşma sınırlarını aşabilir. Anlaşmanın zorlu denetleme, yerinde izleme ve bilgi alışverişi zorunlulukları olmadan, her iki tarafın da diğerinin nükleer yeteneklerini ve planlarını değerlendirme konusundaki güveni kaybolacaktır.
Bu ve diğer nedenlerden ötürü, NATO ve Doğu Asya’daki tüm ABD müttefikleri anlaşmanın uzatılmasını destekliyor. Yapılan son anketler de, Amerikan halkının yüzde 80’inin anlaşmanın uzatılmasını desteklediklerini söylüyor. Kongre’deki çift partili bir koalisyon New START’ın uzatılmasını destekliyor.
Başkan Ronald Reagan’ın eski dışişleri bakanı George Schultz, 20 Mayıs’taki video yayınında “bu bizim elimizde, haydi ABD işe koyulalım,” diyerek, New START’ın uzatılması için Beyaz Saray’a çağrı yaptı.
Ancak anlaşmanın süresi dolarken, Trump ve ekibi Başkan Vladimir Putin’in New START’ı uzatma teklifini reddetmeye devam ediyor. Hudson Enstitüsü’de yaptığı açıklamalarında Billingslea, yönetimin New START’dan memnun olmadığını ve süresini uzatmayabileceğini açıkça belirterek, “ilerleme” nin tarifini yapmadan, “mevcut yükümlülüklerimizde herhangi bir süre uzatımına gidilmesi [örneğin New START] silah kontrolünde yeni bir döneme yönelik ilerleme kaydedilmesi şartına bağlı olmalıdır,” dedi.
Billingslea, “silah kontrolünde yeni bir dönem” hedefinin hem Rusya’nın stratejik nükleer silahlarını hem de taktik nükleer silahlarını sınırlayan ve Çin’i de içeren yeni bir anlaşma olduğunu söylüyor. Uzmanlar bir süredir, karşılıklı ABD-Rusya nükleer silahlarının azaltılmasının üçüncü bir ülkenin nükleer cephanelerini kapsamasıyla ilgili görüşmelerin ötesine nasıl geçilebileceğiini tartışıyorlar. Uygulamadaki zorluk bunun nasıl ve ne zaman olacağı. ABD’li yetkililerin sert söylemleri, Pekin’in böyle bir müzakerenin hiç bir zaman tarafı olmadığı ve ABD ve Rusya’nın onda birinden daha az olan yaklaşık 300 nükleer silah stoğuna sahip olduğu gerçeği göz önüne alındığında, tek başına sonuç vermeyecektir.
Tahmin edilebileceği gibi, üst düzey Çinli yetkililer, Rus ve ABD nükleer cephaneleri kendilerininkinden orantısal olarak büyük kaldığı sürece silah kontrol anlaşmasıyla ilgilenmediklerini defalarca söylediler. Rus yetkililer, Çin ile görüşmelere açık olduklarını, ancak Çin’i masaya getirmesi gerekenin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu söylüyorlar.
Çinlileri ABD ve Rus yetkililer ile silah kontrolü müzakerelerine katılmaya neyin motive edebileceği sorulduğunda, Billingslea “Çin büyük bir güç olmak istiyorsa – ki kendilerini öyle gördüklerini biliyoruz- bunun gerektirdiği şekilde davranmalılar” diye yanıtladı. İstikrarsızlığa neden olan nükleer birikimlerini tersine çevirme iradesini ve becerisini göstermeli ve bizi iki taraflı ve üç taraflı olarak dahil etmeli. ”
Gerçekten mi? Bu argüman, Trump ile doğrudan görüşmelerin kazandırdığı meşruiyet için can atan Kim Jong-un’un işine yarıyor olabilir. Ancak bu Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i, Washington ile Çin’in cephaneliği üzerinde belirlenmemiş sınırlamalar hakkında görüşmeyi kabule ikna etmeyecektir.
Yeni Tür Rus Silah Sistemleri
ABD ve Rus sratejik olmayan silahlarına gelince, bu silahların yer ve durumlarını belirlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak için müzakereler gecikti, ancak bunları yapmak kolay da olmayacak. Rus yetkililer bunu yapmaya hazır olduklarını, ancak ABD liderlerinin de ABD füze savunma sistemlerinin de dahil olduğu bir dizi endişeyi gidermelerinin şart olduğunu söylüyorlar. ABD’li yetkililer ise bunun müzakere konusu olamayacağını belirtiyorlar.
Trump yönetiminin yetkilileri ayrıca, birkaç yeni Rus stratejik nükleer silah konuşlanma sisteminin New START tarafından kapsanmadığından endişe duyduklarını belirtiyorlar. Billinsglea Washington Times’a yaptığı açıklamada, “Bu programları tamamen sonlandırmalı ve gözden çıkarmalılar,” diyor.
Billingslea’nin, Moskova’nın bu yılın başlarında New START’ın aslında şu iki yeni Rus sistemlerini kapsadığını açıkladığından ya haberi, ya da bu konuda bilgisi yok: yeni bir kıtalararası balistik füze olan Sarmat ve hipersonik bir planör aracı olan Avangard. New START’ın süresi uzatılmazsa, Rusya’nın tüm stratejik nükleer silahları gibi bu silahlar da herhangi bir anlaşma ile sınırlandırılmayacak. Diğer yeni Rus silahları da – nükleer silahlı uzun menzilli torpido ve nükleer enerjili bir seyir füzesi – hala geliştirilme aşamasında. Bağımsız uzmanlar, bunların 2026’dan önce konuşlandırılmaya hazır olmayacaklarını tahmin ediyorlar; ki bu durumda bile New START’ın azami uzatılabilme döneminden sonrasına denk geliyor.
21 Mayıs Hudson konuşmasının kapanışında Billingslea Rusya ve Çin’i uyararak, Trump’ın şartlarını kabul etmezlerse, “Başkan burada denenmiş ve gerçek bir pratiğimiz olduğunu açıkça belirtti. Bu yarışları nasıl kazanacağımızı ve düşmanı nasıl sileceğimizi biliyoruz. Eğer yapmamız gerekirse, bunu yaparız, ama bundan kaçınmak istiyoruz,” dedi.
Silahlanma Yarışının “Galibi” Olmaz
Böylesi bir kabadayılık, federal harcamaları Beyaz Saray’ın onaylamadığı, hiçbir ülkenin topyekün bir nükleer silahlanma yarışını karşılayamayacağı ve hiç kimsenin silahlanma yarışını “kazanamayacağı” gerçeğini görmezden geliyor.
ABD’nin nükleer cephaneliğini değiştirme ve geliştirme planının tahmini maliyetinin önümüzdeki 30 yıl içinde 1,7 trilyon dolar civarında olacağı tahmin ediliyor. Bu plan, koronavirüs salgını patlamadan önce aşırı, karşılanamaz ve sürdürülemez durumdaydı. Şimdi, patlayan federal borç, ekonomik teşvik ve destek için trilyonlarca harcama ihtiyacı ve 700 milyar doların üzerinde ilave yıllık savunma bütçesinin diğer talepleri ile Kongre, nükleer modernizasyon planının bazı temel kalemlerini ertelemek, budamak ve hatta iptal etmek isteyecek ve bunu yapması gerekecektir. Harcama ölçeğinin ve büyük maliyetinin kısıtlanma seçenekleri, ABD nükleer gücünü New START düzeylerinde veya daha fazla ABD-Rusya nükleer azaltımı stratejisinin bir parçası olarak, daha düşük seviyelerde tutacak şekilde gerçekleştirilmeye çalışılabilir.
Daha İyi Bir Yol
Trump’ın daha iddialı nükleer silah kontrol müzakerelerini gerçekleştirmeye çalışma arzusu övgüye değer olsa da, düşmanları anlaşmalardan çekilmeyle ile tehdit etmesi veya nükleer deneme tehdidi ile kandırma girişimleri, övgüye layık değil. ABD ve Rus silahlarının her türünde daha derin ve doğrulanabilir indirimler elde etmek için yapılan görüşmeler yeni bir fikir değil ve bunun için geç bile kalındı. Neticede, 2013’te Obama, ABD ve Rus nükleer cephaneliklerinde üçte bir ek kesinti yapmak için görüşme yolları aradıysa da, Putin bu fikri reddetmişti.
Çin ve diğer nükleer silahlı devletleri nükleer silahsızlanma teşebbüsüne daha derinden dahil etmek uluslararası barış ve güvenlik için de önemli. Bununla birlikte, bu tür müzakerelerin, gerçekten başlayacak ve başarılı olacaklarsa, akıllıca ve silahlanma tehdidi olmadan sürdürülmesi gerekir. Karmaşık ve zaman alıcı olacakları için kararlılık ve beceri gerektirirler.
Şu anda, Trump yönetiminin New START’ın süresi dolmadan önce bu tür yeni bir anlaşma bağlama şansı yok. Umutsuzca bir girişimle, Çin ve Rusya’dan tek taraflı tavizler kopartarak yeni bir silah kontrol anlaşmasına zorlamak için New START’ı riske atmak, ya da nükleer deneme yürütmek sorumsuzluk olacaktır. Ancak Trump’ın danışmanlar grubu bunu planlıyor gibi görünüyor.
Bunun yerine, Trump New START’ı beş yıl uzatmayı kabul edecek olursa, Rusya ile taktik nükleer silahlar ve füze savunmaları da dahil olmak üzere karşılıklı diğer endişeleri ele alan bir takip anlaşması için zaman ve gerekli ortamı yaratacaktır. New START’ın uzatılması, Çin’e nükleer silah stoğu hakkında daha fazla bilgi vermesi ve belki de nükleer cephanesinin toplam boyutunu dondurması, veya nükleer silahlı seyir füzeleri gibi belirli bir silah sınıfını sınırlamayı kabul etmesi için baskı yapabilir.
Önümüzdeki birkaç ay içinde alınan kararlar, daha karmaşık ve tehlikeli bir nükleer geleceğe mi, yoksa nükleer silah rekabetini durdurmak ve tersine çevirmek için iyi seçeneklerle, biraz daha istikrarlı bir geleceğe mi bakacağımızı belirleyecek.
Bu makale JUSTSECURITY.org sitesinde yayınlanan İngilizce orijinal versiyonundan çevrilmiştir. Çeviri: Irmak Gümüşbaş