“Unutma ki bu aşağılık dünyadasın! Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip, İyiliği çılgınlık sayan dünyada.”[2]
Ulus Baker’in, “İçinde yaşadığımız toplumun iyi bir tarafı yok. Dünyanın iyi bir tarafı yok. Günümüze baktığımızda bir kötülük imparatorluğu tahayyül edebilirsiniz, yani modern dünyayı…”[3] betimlemesinin hâlâ geçerli olduğunu bir kez daha kanıtladı Rusya ile Ukrayna (ya da ABD + NATO) arasındaki haksız savaş…
BM onaylı Minsk anlaşmasını çöpe atıp Ukrayna iç savaşını harlayan ABD öncülüğündeki Batı bloğunun bu çabaları yaklaşık bir yıl sonra; korkunç bir yıkımda somutlanırken; coğrafyamızın gündeminden düş(ürül)müş olsa da savaş kahredici şiddetiyle devam ediyor.
Görünen o ki, emperyalistlerin de savaşı bitirme niyetleri yok. Savaşın küresel faturası ağırlaşsa da krizin devam etmesinden fayda sağlayanlar gizli ajandalarını adım adım hayata geçiriyorlar. Evet, evet savaş bitecek gibi durmuyor; ve dönüp dolaşıp yine herkesi vurup, daha çaplı tehditlerin de önünü açıyor!
Robert Fisk’in, “Batılı liderler savaşı göze alamaz,”[4] yanılgısı bir yana; bunun böyle olacağı çok önceden ifade edilmiş, bir “görünen köy”dü! Örneğin “Ukrayna’da ne Rus yanlısı hükümet ne de Batı yanlısı muhalefet demokrat, ilerici değil! Biri Doğu diğeri Batı emperyalizmin işbirlikçileridir. Dolaysıyla komünistler için birine karşı diğerini desteklemek söz konusu olamaz. Nasıl ki ABD ve Fransa merkezli AB’nin askeri işgallerine hayır diyorsak, Rusya’nın ‘arka bahçem’ dediği coğrafyalarda ki askeri işgallerine de ‘Hayır’ diyelim,”[5] ifadesiyle Sinan Çiftyürek’den; “Ukrayna’da meydanları kan gölüne çeviren ve halkın da bir kurtuluş umuduyla arkalarına takıldığı iki hırsız arasındaki kavga, herkesin bildiği gibi aslında Rusya ile ABD-AB ittifakı arasındaki bir kavgadır… Ukrayna, Ukrayna’dan ibaret değildir,”[6] diyen Aydın Çubukçu’ya pek çok kişi bu gerçeği dile getirmişti…[7]
Nihayetinde “Coğrafya kaderdir,” denilen şey emperyalistler arası paylaşımın “haklılaştırılmasına” dönüşürken; jeopolitik parametreleri halk(lar)dan yana haklı ve adil olan değil, güç ve zorbalık belirliyor.
Malum emperyalizmin düşman ihtiyacı hiç bitmez. Emperyalizm savaşsız yapamadığı gibi, hegemonya da düşmansız yapamaz. Bu kapitalist-emperyalist sistemin karakteridir. Eğer düşman yoksa üretilir. “Düşman ihtiyacı” mevcut tahakkümün sürdürülmesi için “olmazsa olmaz”dır.
Ve Ukrayna Savaşı da küresel sistemde dengeleri yerinden sarstı. Emperyalizm savaşı uzun yıllara yaymak için tüm sınırları zorladı.
Ve de Ukrayna Savaşı küresel jeopolitikte yarattığı kırılma doğrultusunda; Avrupa stratejik özerklikten uzaklaşmak zorunda kalıp ABD’ye yanaştı, NATO canlandı, Avrupa’nın Rusya ile ekonomik ilişkileri zayıfladı.
Kolay mı?
Ukrayna Savaşı özünde Atlantik güç merkezi ile Avrasya güç merkezi arasında ve Ukrayna tampon coğrafyasında gelişen silahlı bir çatışmadır. ABD, Ukrayna ordusunu Rusya’ya karşı vekil (proxy) güç olarak kullanmayı, Rus ordusunun zafiyetlerini ortaya çıkarmayı ve onu yıpratmayı hedeflemektedir.
“Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Ukrayna Savaşı, Rus tarihinde dönüm noktası olacak ve küresel jeopolitikte ve küresel güç mücadelesinde önemli etkiler yapacaktır. Bu savaşın ne zaman ve hangi şartlarda sonuçlanacağını şimdiden kesin bir şekilde ifade etmek mümkün değildir.”[8]
Avrasya coğrafyasında, güç merkezleri arasındaki mücadeleyi, bu mücadelenin neden olduğu çatışmaları ve potansiyel gerginliklerin nedenlerini anlayabilmek için Zbigniew Brzezinski’nin 1997’de yayımlanan Büyük Satranç Tahtası adlı kitabına göz atmakta yarar vardır.
O, yapıtında Ukrayna’nın demokratikleşmesini, AB ve NATO üyeliğinin gerçekleştirilmesini, Ukrayna üzerinden Rusya’nın Avrupalılaştırılmasını ve demokratikleştirilmesini savunurken Ukrayna’nın yeniden Rusya kontrolüne girmesini ise Batı için ciddi bir tehlike olarak görmüştür.
Brzezinski Ukrayna’nın jeopolitik önemini şöyle ifade etmektedir: “Ukrayna, Avrupa satranç tahtasında yeni ve önemli bir bölge, jeopolitik bir pivottur. Çünkü onun bağımsız bir ülke olarak varlığı Rusya’nın transformasyonunu kolaylaştırır… Eğer Moskova, 52 milyon nüfuslu, önemli kaynaklara sahip ve Karadeniz’e çıkışı olan Ukrayna’da kontrolü yeniden sağlarsa, Rusya yeniden Avrupa’dan Asya’ya uzanan zenginlikleri elde tutan bir emperyal devlete dönüşebilir.”
“Akılda tutulması gereken önemli husus şudur ki Rusya, Ukrayna Avrupa’da olmadan Avrupa’da olamaz; oysa Ukrayna, Rusya Avrupa’da olmadan da Avrupa’da olabilir… Ukrayna’nın Avrupa ilişkisi, Rusya için gerçekten bir dönüm noktası olacaktır… Ukrayna’nın Avrupa lehine tercihi, Rusya’yı tarihinin gelecek sayfası için, Avrupalı veya ne Avrupalı ne de Asyalı, fakat yakın çevresindeki çatışmalar içindeki yalnız Avrasyalı olmak kararı ile baş başa bırakacaktır.”[9]
Yazılanların bir “kehanet” mi, yoksa bir planın parçası mı olduğunu düşünmek gerekmekteyken; “ABD’nin kontrolündeki Zelenski”[10] ile “Batı’nın mutlak güç arzusuyla yürüttüğü politika oyununda adeta piyonlar hâline gelen Ukraynalılar, Rus karşıtı propagandada araçsallaştırılıyor. Avrupa’nın Moskova ile doğrudan savaşa girişeceği sürecin taşları döşeniyor”ken;[11] Ukrayna krizinde emperyalist ABD’nin rolü öne çıkıyor. Böylelikle de Washington kendi koyduğu, küresel kapitalist sistemin işleyişine dair normlara uyulmasını istiyor. Ancak Çin ve Rusya bu normlara uymuyor. Temelde sorun küresel artı değerden kapitalist merkezlerin daha fazla pay alma çabaları. Küresel rantın aslan payını şimdiye kadar alan ABD, Çin’in yükselişi karşısında konumunu korumaya çalışıyor.
Bu tabloda “Yeni bir Soğuk Savaşa girildiği” tespiti doğru değil. Hatta hiçbir benzerlik yok. Eğer tarihsel bir analoji yapmak gerekirse dünya giderek I. Dünya Savaşı öncesine benziyor.
Orta yerde yoğun bir “sürtünme ve sis” vardır.
Carl Von Clausewitz’in yaklaşık 200 yıl önce kavramsallaştırdığı “sürtünme ve sis”, savaşın ve her çeşit silahlı çatışmanın doğasında var olan, savaşta beklenmeyen başarısızlıklarını, ağır kayıplarını, hayal kırıklıklarını ve hedeflere ulaşılamamasını açıklayan bir kavramdır.
O, “sis” terimini, meteorolojik bir oluşumdan ziyade savaşın belirsizliğini tanımlamak, bilgi ve istihbaratın güvenilmezliğine vurgu yapmak için, “sürtünmeyi’ ise teori ve pratik, algıyla-gerçeklik ya da olacağı sanılan ve olan arasındaki farkla dikkat çekmek için kullanırken; “Teorik olarak her şey yolundadır. Fakat gerçekte hiç de böyle olmaz¸ abartılmış ve gerçek dışı olan her şey derhâl ortaya çıkar,” der.
“Gerçek(ler) sis(ler) içinde” diye tarif edebileceğimiz tabloda emperyalist sistemin hiyerarşisi içindeki yerini, yeni nüfuz alanları edinerek değiştirmek isteyen bir emperyalist güç yerlerini korumak isteyen emperyalist güçlerle, Ukrayna topraklarında savaşıyor. Bu savaş, gıda, enerji, kimyasal gübre, tarım ilaçları fiyatlarını hızla yükseltti. Böylece gelişmekte olan ülkelerin halklarının gıda tüketimi tehlikeye girdi. Gıda fiyatlarını destekleyerek muhalefeti yumuşatan rejimlerin mali kaynakları hızla daralıyor. ‘The Economist’ de, “Yeni bir isyan dalgası geliyor,” diyor.
ABD’de Fed, Avrupa’da Merkez Bankası enflasyonla mücadele adına faizleri artırmaya, parasal daralmaya gitmeye başlayınca, yalnızca gelişmekte olan ülkelerin borçlanma, gıda, enerji gereksinimlerini karşılama kapasitesi, ihracat gelirleri daralmakla kalmıyor, borç krizi Avrupa’nın göçmen akımından, savaştan en çok etkilenen ülkelerinin gündemine geri geliyor.
Ukrayna’daki savaş küresel ısınmaya karşı mücadeleyi de engelliyor. Savaşın “karbon ayak izi” çok büyük ve giderek artıyor. Petrol, gaz tedarikinin aksaması hatta bunların silahlaştırılması, birçok ülkede petrol, gaz arama çabalarını, kömür üretimi ve tüketimini yeniden hızlandırdı. Bu arada, maliyet ve güvenlik açısından son derecede sorunlu nükleer enerji santrallarına ilgi artıyor.
Böylece, kapitalist üretim tarzının kriz dinamikleri, daha açık söyleyelim, tözünün (artık-değer) kendini gösterme biçimleri “yapısal ve bütünlüklü” bir uygarlık krizine işaret ediyor.
Kapitalist merkezlerde ekonomi tartışmalarında “Stagflasyon başladı, 1970’lere mi dönüyoruz” sorusuna cevap aranıyor. Gerçekten de “stagflasyon”, enerji krizi, canlanmaya başlayan işçi hareketi ve sol 1970’leri anımsatıyor. Ancak emperyalist rekabet, “süreç olarak faşizm”, 1970’lerden farklı olarak bir “yeni ekonomik model” yokluğu, finansal istikrarsızlıklar 1930’ları da anımsatıyor.
Bu “bütünlüklü” krizini yaşayan kapitalist uygarlığı, Titanic’e benzetmek de olanaklı. Önce büyük iyimserlik egemendi: “Bu gemi batmaz” (“Tarihin sonu”- küreselleşme). Buz dağına çarpınca (finansal kriz) şaşkınlık, panik: Tahlisiye sandalları nerede? Sandalları üst güverte parti yapan yüzde 1 kaptı gidiyorken;[12] Nouriel Roubini de yeni kitabında “III. Dünya Savaşı çoktan başladı” diyor.
Başladı mı acaba? Elbette IIII. Dünya Savaşı henüz başlamadı. Ama eli kulağında…
Ukrayna cephesi malûm. Orada bir tarafta NATO’nun, diğer tarafta da Rusya’nın yer aldığı bir savaş sürüyor.
ABD Başkanı Biden’ın “Çin’in Tayvan’a her an saldırabileceği” ve böyle bir durumda ABD’nin fiilen Tayvan’ın yanında olacağına dair açıklamasına ilişkin haberlerin mürekkebi henüz kurumadı.
Suriye’de, Libya’da, Kafkasya’da, çok kısa bir süre içinde on binlerce insanın yaşamını yitirdiği Etiyopya başta olmak üzere Afrika’nın dört bir yanındaki savaşları ve ABD ile Rusya ve Çin arasındaki siber savaşları da unutmamak gerekiyor…[13]
Söz konusu güzergâhta ABD küresel sistemde iki kutupluluğa zorlayan bir siyasete doğru geçiyor. Ukrayna savaşı buna zemin yaratırken Çin de çok kutupluluktan vazgeçmeye başladı. Ukrayna savaşı Rusya’yı küresel denklemin dışına itme mücadelesi. ABD, NATO, Batı kendisi tek silah atmadan, tek asker kaybetmeden Ukrayna sahası üzerinden, Ukrayna toprakları üzerinde erken (premature) bir küresel savaş yürütüyor. Buradaki asıl mücadele ABD ile Rusya ve Çin arasında.
Ukrayna savaşı, Rusya’yı en güçlü olduğu yerden, askeri gücü üzerinden zayıflatma ve bu alandaki zayıflığını, yetersizliğini gösterme, ideolojik olarak bu modeli başarısız kılma mücadelesi; daha büyük, makro ölçekteki küresel mücadelenin bir alt safhası.
Çin ile Altan alta yürütülen ve şimdilik “ticari araçlar”la sürdürülen savaş ileride sıcak bir savaşa dönüşür mü, bunu olmamasını ummak gerekiyor ama küresel sistemin gidişi daha büyük bir gerilime işaret ediyor. Bu hâliyle Ukrayna savaşı bunun bir provası, Batı’nın kaynaklarını ne kadar seferber edebildiği, toplumsal ve siyasi/ askeri düzeylerde nasıl bir mobilizasyon sağlayabildiği, savaşta denediği silah sistemlerinin etkinliğini test ettiği, Çin’in Rusya’nın ne kadar yanında duracağının ölçüldüğü, Hindistan’ın seçime zorlandığı bir simülasyon alanı. Rusya askeri hedeflerinin bir kısmına ulaşsa bile çok yüksek bir maliyeti şimdiden üstlenmek zorunda kaldı.
Geçmişte ABD’li yetkililer, Hillary Clinton, Obama, Chris Burns zaman zaman dünyanın çok kutuplu hâle geldiğini söylediler. Bu söylem tabii ki ABD’yi diğerleriyle eşitleyen bir anlayışı yansıtmıyordu, zaten pratikte de öyle olmadı. ABD resmi söyleminde mutlaka buna gönderme yapması gerekirse “çok merkezli” ifadesini kullanılır. Bu sonuçta ortadaki bir gerçekliğin üzerini kapatmanın mümkün olmamasından kaynaklanıyor. Ama fiiliyatta ABD uluslararası sistemi iki kutuplu bir çizgiye doğru zorluyor ve Ukrayna Savaşı’nı bunun için kullanıyor.[14]
SAVAŞIN SEYRİ
ABD yeni güvenlik konseptinde Asya-Pasifik önceliğini değiştirip, Avrupa güvenliğini ön plana çıkartırken; yerkürede müthiş bir belirsizlik hâkim.
İş hakikâten çığırından çıkıyor; Melvin Goodman’ın, “Nükleer tehditler, silah kontrolü ve silahsızlanma konularının anlamlı şekilde tartışılmasına fırsat vermeyen bir iklime girdik,”[15] tespitini doğrularcasına, soru(n)lar ağırlaşıyor.
Putin’in Ukrayna saldırısının iki yönü var. İlki, ABD/ NATO savaş stratejisinde, Rusya’nın Batı cephesindeki baş düşman olması. Ukrayna’nın ABD/ Avrupa-Rusya arasında büyük bir oyun/çekişme alanı olması. İkincisi ise Moskova’nın Ukrayna’yı Rusya ortak tarihinin bir parçası görmesi…
Lakin Rusya harekâtın başarıya ulaştığını açıklasa da, durumu hiç de iç açıcı değil. Yani Ukrayna’da savaş, Rusya yönetiminin istediği biçimde sürmüyor. Rusya askeri açıdan istediği hedeflere ulaşamadı. Aynı şey Ukrayna ve Batı için de geçerli. Ancak Rusya da Ukrayna’nın askeri gücünü küçümsedi, Batı’nın olağanüstü desteğini tam hesaplayamadı. Hesap hatası yapıldı. Kremlin bunu öngöremedi. Bu nedenle bir hayal kırıklığı var.
SAVAŞIN KIRILMA NOKTALARI[16] | |
24 Şubat 2022 | Donbass Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıyan Putin, Ukrayna’ya “özel operasyon” emri vererek savaşı başlattı. |
28 Şubat 2022 | Rusya’nın çağrısıyla müzakerede ilk adımlar atıldı. Heyetler, daha sonra aynı masa etrafına defalarca kez otursa da müzakereler zaman içerisinde rafa kalktı. |
30 Mart 2022 | İstanbul Dolmabahçe’de gerçekleştirilen müzakerenin ardından Rus ordusu askerlerini Donbass’a çekti. Çatışmalar bu bölgede yoğunlaştı. |
23 Temmuz 2022 | İstanbul Dolmabahçe’de AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in eşliğinde taraflar arasında Tahıl Koridoru Anlaşması’na imza atıldı. |
17 Ağustos 2022 | Putin, “Tek kutuplu dünya düzeninin geçmişte kaldığını” belirterek, “Çok kutuplu bir dünya düzeninin ana hatlarının şekillendiğini” söyledi. |
5 Eylül 2022 | Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve silaha yapılan yatırımlar krizi tetikledi. Batı’da yaşanan enerji krizi ve yüksek enflasyon pek çok ülkede protesto edildi. |
30 Eylül 2022 | Putin, Ukrayna’nın Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerinin resmen ilhakını açıkladı ve buralar Rusya Federasyonu’nun dört yeni bölgesi oldu. |
16 Aralık 2022 | AB ülkeleri, yaklaşık 200 kişi ve kurum ile 3 Rus bankasının yaptırım listesine eklenmesini içeren, Rusya’ya 9’uncu yaptırım paketinde anlaşma sağladı. |
21 Şubat 2023 | Putin, Yeni Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması Anlaşması’nı (START) askıya aldıklarını açıkladı. |
Giderek sertleşen çatışma(lar) nükleere dek uzanırken; Batı medyası “Ufak bir taktik nükleer çarpışmadan bir şey olmaz” başlıklarını öne çıkarır oldu.
İddia o ki taktik nükleer silahlar biraz daha az hasar vereceği için küresel çapta bir nükleer savaşa yol açmazmış. Taktik derken, şehirlere değil askeri hedeflere kullanılan silahlardan bahsediyorlar. Japonya’ya kullanılan nükleer silahlar 21 ve 15 kiloton kuvvete sahiptiler. Bugünkü taktik nükleer silahlar 50 kilotona kadar çıkabiliyor. Yani yıkım gücü epey yüksek bir silahtan bahsediyoruz.
Şimdi bir de “kirli bomba” konusu açıldı. Yani Rusya Savunma Bakanı Şoygu’nun beş Batılı mevkidaşını “Ukrayna kullanıp suçu bize atacak” diye uyardığı silahlar. Konvansiyonel silahlara nükleer materyal eklenmesiyle oluşturulan, patlama gücü zayıf ama bölgeyi yaşanmaz hâle getiren bir silah![17]
Tansiyonu yüksel(t)en tabloda ‘Middle East Eye’deki analizinde Cezayirli akademisyen-yazar Abed Charef, “Savaşın kazanan ve kaybedenler”ini şöyle sıralıyordu:[18]
KAZANANLAR VE KAYBEDENLER | |
ABD | Çin ve Rusya ile girdiği rekabette tıkanan ABD için savaşla birlikte yeni bir yol açıldı. Savaşın en büyük kazananı inkâr edilemez şekilde ABD. Resmi olarak tek bir asker göndermeden benzeri görülmemiş kazanımlar elde ediyor. Savaş sayesinde Avrupa’nın tekrar kendisine biat etmesini sağladı, Rusya’yı Avrupa sahasından çıkardı ve gaz ve silah satışları ile çok büyük ekonomik kazanç elde etti. Çin ile büyük bir rekabet içerisinde bulunan ABD, Batı üzerindeki hegemonyasını tekrar kurarak bir adım öne geçti. Aynı zamanda savaşla beraber silah satışlarındaki artış ekonomik olarak da ABD’nin büyük kazanç sağlamasına yol açtı. Özellikle ABD’nin savaş uçaklarına rağbet büyük. |
NORVEÇ | Gaz sübvansiyonlarından dolayı savaştan en fazla kazançla ayrılan bir başka ülke Norveç oldu. Rusya’nın gaz ihracatını durdurmasının ardından Norveç’in gaz gelirleri sekiz kat arttı. Fahiş fiyatlarla gazı satmaya başlayan Norveç ile görüşmeler devam ediyor. |
NATO | ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyasının tesisi için kullandığı NATO, yeniden sahneye çıkarken bu durum en çok ABD’ye yaradı. “Beyin ölümü gerçekleşti” denilen NATO, Rusya sınırına iyice yerleşti, yeni üyeler elde etti. Batı dünyasını da etrafına toplamayı başardı. |
UKRAYNA | Savaşın en büyük kaybedeni Ukrayna. 2014’te Kırım’ın kaybedilmesinin ardından, yeni topraklar kaybetti. Birçok acı ve kederle burun buruna kalan Ukrayna halkı, savaşın ardından klasik sonuçlara maruz kaldı. Bu sonuçlar, insan kaybı, altyapının ve sosyal dokunun yok edilmesi, nüfusun yer değiştirmesi, silahların çoğalması, dışa bağımlılık gibi unsurlar. |
ALMANYA | Ukrayna savaşı Almanya’nın ana gücü olan endüstrisinin kırılganlığını ortaya çıkardı. Sonuç olarak Almanya, resesyona girme riskini alan ilk ülkelerden biri olurken böyle bir durumda tüm Avrupa benzer riski yaşayabilir. |
AVRUPA | Ukrayna’nın yanı sıra en fazla kaybedenlerden birisi de, Almanya’nın da dahil olduğu Avrupa kıtası. Amerika’yı kurtarıcı olarak görmeleri büyük zarar yaşamalarına neden oldu. Ekonomik, insani ve siyasi olarak Avrupa’nın çok büyük faturalar ödemeye başladı. Savaşla beraber neredeyse bütün Avrupa hem özerkliğini hem de kimliğini kaybetmiş durumda. Bunun nedeni ise itaatkâr bir şekilde ABD’nin yanında yer alıyor olması. Üstelik bölge, Ukrayna’daki savaşın ilk ekonomik kaybedeni. |
RUSYA | Sanılanın aksine Rusya en büyük kaybedenlerden olmasa da ortaya çıkan sonuçlar şimdilik karışık. Moskova ilk baştaki şoku atlatarak özellikle Asya’da yeni ittifaklar kurmaya başladı. Ancak önemli bir alan olan Avrupa ile stratejik ilişkisini de kaybediyor ve sınırlarında düşmanca bir ortam yaratıyor. Rus ordusu, gücüne rağmen, Ukrayna’ya geri adım attıracak bir saldırıyı yönetemedi. Hatta eylemi Ukrayna’nın NATO ile yakınlaşmasını bile hızlandırdı ve bile askeri harekâtın sınırlarını gösterdi. Rusya’nın ayrıca Avrupa ile kalıcı bir kopuş yaşama ihtimali de yüksek. |
AB | Ukrayna’daki savaşta kaybedenler arasında AB de var; Almanya ve Rusya arasındaki yıllık ticaret hacmi 60 milyar dolar.[19] |
Verili tablo “Putin yalnızlaşıyor” savı “ABD yalnızlaşıyor” savına dönüşebilme[20] ihtimalini de içeriyorken; ABD Başkanı Joe Biden’ın Çin’in açıkladığı barış planı için “Putin bu planı alkışlıyor, öyleyse bu nasıl iyi olabilir?”[21] diye haykırması boşuna değildi![22]
Tüm bunlara bir de “Rusçanın ağırlıkta olduğu kentte insanların artık Ukraynaca konuşmaya çalışmaları dikkat çekici. Milliyetçi rüzgâr kendisini önce dilde gösteriyor,”[23] hâline mündemiç, “Milliyetçilik sahte bir tanrıdır fakat milyonlarca insan bu konuda savaşa gidebilir, yok edebilir, öldürebilir ya da ölebilirler. Bu durum politikacılar tarafından kullanılır ve sömürülür. Katliamla, savaşla, baskıyla; sevgiyi, iyi niyeti, kardeşliği ve özgürlüğü yaratamazsınız,”[24] tespiti de olumsuzlukları da eklemek gerek!
SİLAHLANMA ÇILGINLIĞI
Savaşın seyrine ilişkin öne çıkan bir diğer unsur da silahlanma çılgınlığında ifadesini bulmaktadır.
Örneğin 63 ülkeden 7 bini aşkın paralı askerin olduğu[25] Ukrayna’da[26] savaş şiddetlenip, çatışma ve gerilimler büyürken egemenlerin askeri harcamaları rekor kırıyor.[27]
‘Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü’nün (SIPRI) raporuna göre en fazla askeri harcama yapan ülkeler sırasıyla ABD, Çin, Hindistan, İngiltere ve Rusya oldu. Bu 5 ülkenin harcaması, toplam harcamanın yüzde 62’sine denk geliyor. Harcamaların Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden önce tırmanışa geçmesi dikkat çekti: Dünyada ulusların toplam askeri harcamaları 2021 yılında ilk kez 2 trilyon doları aşarak rekor kırdı.[28]
Yine SIPRI’nin ‘Küresel Silah Transferi Raporu’na göre 2022’de Avrupa ve ABD’den Kiev yönetimine yüksek miktarda silah ve askeri yardım akışı gerçekleşti. Ukrayna, 2022’de dünyanın en büyük 3. silah ithalatçısı oldu.[29]
Böylelikle de emperyalist Batı, Kiev ordusuna askeri eğitim ve destek vermeyi sürdürürken Amerikan ‘Global Firepower’ın sıralamasına göre, Ukrayna ‘Dünyanın En Güçlü Orduları’ listesinde 2022’de 22’nci sıradayken 2023 listesinde 15’inci sıraya fırladı. Kiev yönetimine ‘NATO silahı’ yağmuru işe yaradı, bir yıldır Rusya ile sıcak çatışma hâlindeki ülke, listede 7 ülkeyi birden solladı.[30]
Özetle rakamlar modern tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş düzeylere ulaştı. NATO ülkeleri Ukrayna’ya modern silahlar yığmaya devam ediyorlar. Aralık 2022 verilerine göre ABD’nin Kiev yönetimine sağladığı askeri yardımın toplam tutarı 50 milyar dolara yaklaştı.[31]
ABD Savunma Bakanı Lloyd Ramstein’dan ABD’nin Ukrayna ordusuna 2.5 milyar dolarlık yeni askeri destek paketine Britanya’nın Challenger2 tankları eşlik etti. Sonuçları şöyle özetlenebilir:
• İngiltere ana muharebe tankları Challenger2’lerin ilk transferini (bir düzineden biraz fazla) yapma sözü verdi…
• Kanada NASAMS hava savunma sistemleri siparişi verdi…
• ABD, Almanya ve Hollanda’dan Patriotlar verilecek…
• ABD’nin 2.5 milyar dolarlık paketinde yok yok (8 Avenger hava savunma sistemi, 58 Bradley zırhlı personel taşıyıcılar, 90 Stryker 350 SUV, 19 howitzer, binlerce top mermisi vs.)…[32]
Bunların böyle olmasıyladır ki “Ukrayna ve Rusya başta gelmek üzere tüm dünya halkları kaybetti. Yüzü gülen bir tek askeri-sınai kompleks dediğimiz silah ve enerji sektörü… Kapitalizmin kâra sıkışmış acımasız doğasını akla getirirsek bu süreçte cebini doldurmuş güç odaklarının bu savaşın devamından hoşnut kalacağını pekâlâ söyleyebiliriz. Bunun için mengeneyi daha da sıkıştıracaklar.”
Evet savaştan en fazla nemalanan sektörün başında silah şirketleri geliyor. ‘Beş Büyükler’ denilen Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon ve General Dynamics stoklarından ABD ve diğer NATO ülkelerine külliyatlı satışlarla büyük kârlar sağladılar. 2022’de Lockheed Martin’in hisse senetleri yüzde 37, Northrop Grumman’ın yüzde 41, Raytheon’un yüzde 17, General Dynamics’in ise yüzde 19 sıçrama gösterdi.
Batılı enerji şirketleri de bu süreci büyük kârlarla karşıladı. Exxon Mobil 2022’de 56 milyar dolar, Shell 40 milyar dolar, Cheron ve Total her biri 36 milyar dolar kâr yazdı. BP, Rusya’daki faaliyetlerine son vermenin etkisiyle rakiplerinin biraz gerisinde kalsa da 2022’yi 28 milyar dolar kârla kapatmayı başardı. Suudi Arabistan da petrole bağlı bir ekonomiye sahip olmanın lüksünü yüzde 8.7 yıllık büyümeyle yaşadı.[33]
Özetin özeti: Halklar kırılırken, yine ve yeniden burjuvalar kazandılar ve kazanmaktalar…
Kolay mı?
Sara Sirota’nın, “General Atomics şirketi ve Washington’daki Kiev destekçileri, politikacılara yeni silah yardımları için baskı yapıyor.[34] Hâlbuki bu hamle, savaşı daha da derinleştirerek nükleer çatışmaya dönüşme riskini artırıyor,”[35] uyarısına karşın Ukrayna Savaşı silah ticareti bakımından en çok ABD’ye yaradı. Avrupa’nın silah ithalatı ikiye katlanırken ABD’nin küresel silah satışındaki payı yüzde 7 artış göstererek yüzde 40’a yükseldi. Ukrayna’ya yapılan sevkiyat 60 misli arttı.[36]
Ukrayna’da savaşın yarattığı tahribat artarken ABD’nin Ukrayna’ya yeni silah paketi göndereceği belirtildi. 2.2 milyar dolarlık pakette Kiev’in istediği “daha uzun menzilli” silahlar yer alıyor.
Kiev yönetiminin “uzun menzilli silah” talebinin ardından ABD yeni bir silah paketi için düğmeye bastı. Associated Press’in isimlerini açıklamak istemeyen ABD’li yetkilere dayandırdığı habere göre, Ukrayna’ya yaklaşık 150 kilometre menzile sahip güdümlü “Karadan Fırlatılan Küçük Çaplı Bomba” sağlama taahhüdünü içeriyor.[37]
Sadece ABD değil, 22 Aralık 2022 itibarıyla 8.35 milyar avroluk silah ve askeri malzeme satışına onay verdiğini açıklayan Almanya da devrede…
Almanya’nın 2022’de silah ve askeri malzeme satışı, 2021’de 9.35 milyar avroluk rekor sonrasında ülke tarihindeki en büyük ikinci ihracat rakamına ulaştı. 2023’de Almanya’nın en fazla silah ve askeri teçhizat sattığı ülkenin, Rusya ile savaş hâlinde olan Ukrayna olduğu kaydedildi. Berlin, Kiev’e 2.24 milyar avroluk silah ve teçhizat satışına onay verdi.
Rusya-Ukrayna Savaşı, Almanya’yı, askeri yaklaşımında tarihi bir dönüşüme iterken Almanya Başbakanı Olaf Scholz, savaşın başlamasından sonra ülkesinin NATO’nun “GSYH’nin yüzde 2’sinin savunma giderlerine harcanması” hedefine uyacaklarını ifade etmişti.
Rusya’nın Ukrayna’ya savaşını “dönüm noktası” olarak nitelendiren Scholz, Bundeswehr’in modern silahlarla yeterince donatılması için 100 milyar avroluk ek fon açıklamıştı.[38]
Bu bağlamda denilebilir ki Ukrayna Savaşı sürerken Alman sermayesi şimdiden savaşın kazananları arasına girdi. Silah ihracatında kırılması beklenen rekor, enerji sektöründe yeni açılımlar, nitelikli işgücü göçü bunun başlıca nedenleri olarak gösterilebilir.
Ukrayna’ya 2 milyar avro değerinde savaş ekipmanı yardımında bulunacağını açıklayan Federal Hükümet, ilk etapta Alman ordusunun stoklarındaki askeri malzemeleri Ukrayna’ya gönderdi. Federal Hükümet gönderilen malzemelerin tam listesini vermese de Alman Basın Ajansı, Almanya’nın yaklaşık 2 bin 500 uçaksavar füzesi, 3 bin mermi, 900 roketatar, 100 makineli tüfek ve 15 sığınak teslim ettiğini yazdı. Savunma sanayi ise Ukrayna’ya silah göndermek amacıyla tam gaz üretime başladı.
Almanya’nın silah ihracatı 2020’de 5.8 milyar avro iken, 2021’de 9.4 milyar avro ile rekor seviyeye ulaştı. Savuma sanayi altın dönemine geçerken sektör istihdam olanakları konusunda bir artış yaratıyor. 2022 yılının ilk çeyreğinde Alman savunma sanayisinin en büyüklerinden olan Rheinmetall 1.3 milyar avro ciro yaptığını duyurdu.[39]
Söz konusu hâlde Almanya, bir yılda dış politikaya ve savaşa ilişkin tüm kırmızı çizgilerini çiğneyerek savaşın tarafı oldu. Berlin Ukrayna’ya başta Leopard tankı olmak üzere ağır silahlar verilmesi çağrısı yaparken, kendilerinin de vereceğini açıkladı.[40]
Leopard tankları kararı[41] ABD’nin Berlin üzerindeki etkisini bir kez daha gösterdi. İktidarlar değişse de durum değişmiyor. Bağımlılık ilişkisinin merkezinde ‘Küçük Amerika’ olarak bilinen Ramstein’deki ABD üssü var. Ukrayna’ya leopar tanklarının verilmesi kararı sonrası ABD’nin Alman siyaseti üzerindeki 70 yıllık nüfuzu üzerine konusundaki alevlendi. Yeşiller Partisi ve Hür Demokratların açık ABD yanlısı tutumu karşısında direnemeyen Sosyal Demokrat Partili Başbakan Olaf Scholz, “direnmeye” çalışsa da sevkıyata onay verdi. Sosyal Demokrat Partili Savunma Bakanı Christine Lambrecht istifa etti. Koalisyondaki üç parti arasındaki çatlağın büyümesine neden olan leopar tankı meselesi, Rusya konusunda temkinli Şansölye Olaf Scholz’u da çıkmaza soktu. İktidarlar değişiyor lakin ABD ile birlikte tavır alan Alman dış politikası değişmiyor. ABD emperyalizmi ve Alman silah sanayi çıkarları ortak bir savaş politikası doğuruyor.[42]
Bir de İngiltere… Başbakan Rishi Sunak, “Rusya’nın eylemleri hepimizi riske atıyor. Ukrayna halkına ihtiyaç duydukları desteği verirken, kendimizi ve müttefiklerimizi korumak için İngiltere’nin uzmanlığının genişliğini ve derinliğini de kullanıyoruz. Buna, yeni nesil İngiliz savaş gemilerinin inşası da dahil,” derken; İngiltere ve müttefiklerinin, Rus tehdidi karşısında güvenliklerinin artırılması amacıyla “Tip 25 Fırkateyn Programı” kapsamında hâlihazırda yapım aşamasında olan 3 muharip gemiye ek olarak 5’inin daha inşa edilmesine karar verdiği açıklandı.[43]
Sonra Belçika ordusunun envanterinden yıllar önce çıkarılan ve bir savunma sanayi şirketine satılan Alman yapımı Leopard 1 tankları bir süredir Belçika’da gündemde. Hükümet, tankları Ukrayna’ya göndermek için şirketten “makul bir fiyata” geri almayı düşünüyorken;[44] Slovakya Başbakanı Eduard Heger, ülkesinin Ukrayna’ya 13 Sovyet tipi MiG-29 savaş uçağı göndermeye karar verdiğini açıkladı.
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da, ülkesinin Ukrayna’ya dört adet MiG-29 savaş uçağı hibe edeceğini duyurmuştu.[45]
Buraya dek değindiklerimiz ışığında “yeni bir soğuk savaş” dönemindense “emperyalist yeniden paylaşım” döneminde olduğumuzun unutmamakta fayda var.[46]
İNSAN(LIK) TRAJEDİSİ
BM’ye göre savaşta 24 Şubat’tan Mayıs 2022’ye dek en az 3 bin 381 sivil yaşamını yitirdi, 3 bin 680 sivil yaralandı. Yarıdan fazlası Polonya’ya olmak üzere, Ukrayna’dan 6 milyon 552 bin 971 kişi komşu ülkelere geçti. Her 6 kişiden birini ülke içinde yerlerinden eden savaşta, toplam sayı ise 7.7 milyon olarak kaydedildi.[47] Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de, savaşa başlamasından bu yana 12 milyon Ukraynalı’nın evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi.[48]
Savaş 6. ayında, 180. gününde yıkım bilançosu korkunçtu: 6.4 milyon mülteci… 5.5 milyon ülke içinde mülteci oldu… 10 binlerce ölü… UNICEF’e göre yaklaşık 1000 çocuk öldü ve yaralandı… 104 milyar dolar Ukrayna’ya zararı…[49]
Ayrıca BM’ye bağlı ‘Bağımsız Uluslararası Ukrayna Araştırma Komisyonu’, Rusya ile savaşın sürdüğü Ukrayna’da savaş suçları işlendiğini açıklarken; Komisyon Başkanı Erik Mose, ziyarette bulunulan bölgelerde rastladıkları çok sayıda infaz edilmiş kişilere ait cesetlerden hayrete düştüklerini belirterek, “Ukrayna’daki silahlı çatışmaların sivillere yaşattığı acıdan ötürü endişeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.[50]
“Şimdi Ukrayna’da savaşın üç yüzü var: Bir tarafta cephede savaşanlar ve yaşamını yitirenler. Diğer tarafta yakınları cephede olanlar veya savaşın gündelik hayattaki etkisini bütün ağırlığıyla hissedenler. Bir başka taraftaysa hiçbir şey olmamış gibi gününü gün edenler hatta savaş sayesinde zengin olanlar var. Bazı lüks restoranlarda devam eden eğlenceler bu üçüncü grubun varlığını gösteriyor.
Savaştan etkilenmeyen veya olumlu etkilenenlerin varlığına bir işaret de striptiz kulüplerinin ‘Faaliyetlerimize yeniden başladık’ türü afişleri. Metroya indiğinizde vagonlarda bir ilanla karşılaşıyorsunuz: Kiev’in en lüks striptiz kulübü, ‘en az iki bin dolarla’ çalışacak ‘dansçı kızlar’ arıyor. İş tecrübesine sahip olmak şart değilmiş. Kalacak yeri de onlar sağlıyormuş. Bu kadar hayırseverliğin sadece dans için olmadığını eklemeye herhâlde gerek yok.
Bütün vagonlara bu ilanın asılması işin bir başka boyutunu gösteriyor. Savaşla birlikte milyonlarca kişi Avrupa ülkelerine göç etti ve bunların arasında fuhuş sektörüyle doğrudan ya da dolaylı yoldan ilişkisi olanlar da var. Fakat Kiev’den göç edenlerin yerini şimdi savaşın sürdüğü doğu illerinden gelen göçmenler doldurmaya başladı. ‘Sektör’ temsilcileri de kendi işlerindeki boşluğu varını yoğunu bırakıp savaştan kaçmış bu göçmenlerle doldurmaya çalışıyor.
Bir de savaşın öteki yüzü var: Ölenler ve ölmekten beter duruma düşenler. Erich Maria Remarque’ın I. Dünya Savaşı’nın dramını anlattığı ‘Garp Cephesinde Yeni Bir şey Yok’ romanının kahramanı Paul, siper savaşlarının bütün korkunçluğunu okura aktardıktan sonra romanın sonunda onun hakkında kısa bir paragraf yer alır: ‘1918’in ekim ayında bütün cephede sakin geçen bir günde öldü. Bu öyle sakin bir gündü ki Alman genelkurmayı o akşamki raporuna, ‘Bugün garp cephesinde kayda değer bir gelişme olmadı’ notunu düşmüştü’ diye.”[51]
HÂL VE GİDİŞ!
Ukrayna ekonomisi kabaca yüzde 30 küçüldü, sanayi ve tarım durma noktasına geldi. Ülke nüfusunun yüzde 30’dan fazlası yerinden edildi.[52] 8 milyon Ukraynalı evini, okulunu, arkadaşlarını geride bırakarak sığınmacı oldu.[53]
‘Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı İnsan Ticaretiyle Mücadele’ Özel Temsilcisi ve Koordinatörü Valiant Richey, “Avrupa’ya gelen Ukraynalıların bir kısmı Batı dillerini konuşamıyor, işleri ya da paraları yok bu yüzden çok savunmasızlar. Onların güvenliği için çok endişeliyiz” vurgusuyla Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası insan kaçakçılığının arttığını belirterek, çok sayıda savunmasız çocuk ve kadının Avrupa ülkelerine geçmeye çalıştığını ve Avrupa’da cinsel saldırı ve istismara uğrayan Ukraynalıların sayısının kesin olarak bilinemediğini kaydetti.[54]
Bunlarla birlikte Batı’nın Moskova’ya yönelik yaptırım kararları Avrupa’da enflasyon, gıda ve enerji krizine yol açtı.
Örneğin Almanya’nın enflasyonu da 40 yılın zirvesi olan yüzde 7.5 oranında seyretti. Ukrayna savaşının sonucu olarak enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan artışlar enflasyonu körüklüyor. Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, enerji fiyatları 2022 Temmuz’unda 2021’in aynı dönemine göre yüzde 35.7, gıda fiyatları ise yüzde 14.8 oranında yükseldi.[55]
Açlık tehdidi büyürken; “Tahıl koridoru”ndan 408 gemi ile yaklaşık 9.3 milyon tondan fazla tahıl ihraç edildi. Ancak tahılların yüzde 78’i (7.2 milyon ton) orta-üst ve yüksek gelir grubunda olan ülkelere gönderildi.[56]
Bunlara ek olarak Anna Jikhareva-Kaspar Surber’in, “Ukrayna yeni bir neo-liberal laboratuvara dönüştürülme riskiyle karşı karşıya. Çalışma yasaları esnetiliyor, ülkenin toparlanma sürecinden kazanç elde etmek isteyen şirketlerin önü açılıyor. Ukraynalı yüz binlerce işçi, ülkelerini Rusya saldırısından korumak için harekete geçtiler. Fakat ekonomik elitler, savaşı liberalleşme ajandalarını hayata geçirmek için fırsat biliyor,”[57] tespitindeki üzere; Ukrayna’nın maden ve endüstri kentlerinden Kryvyi Rih’deki Bağımsız Madenciler Sendikası’nın başkanı Yuriy Samoylov da, “Ukraynalı patronlar, işçi haklarını yok etmek için savaşı bahane ediyor,”[58] diyordu.
İfadeye gayret ettiklerimizin siyasal sonuçlarına gelince; “Ukrayna savaşında Batılı devletler ve teknoloji tekellerinin basın ve ifade özgürlüğüne dair ‘ultra ilkeli’ duruşlarını yansıtan görülmemiş düzeyde sansür ve karartma altında önümüze düşen resim hayli iddialı değerlendirmeleri mümkün kılıyor”ken;[59] Ukrayna’da sosyalizm ve komünizm yasaklandı, sol aktivistler zulme uğradı ve hapsedildi; neonazizm devlet politikasının bir unsuru ve giderek egemen ideoloji hâline geldi.
1943’de Ukrayna’nın başkenti Kiev, General Nikolai Vatutin komutasındaki Kızıl Ordu birlikleri tarafından Nazi işgalinden kurtarılmıştı. Kiev’in kurtuluşundan kısa bir süre sonra General Vatutin, Ukrayna Milliyetçileri Örgütünden Ukraynalı Nazi iş birlikçileri tarafından kurulan bir pusuda aldığı yara sonucu hayatını kaybetti. 1944 yılında, özgürleştirdiği Kiev’in merkezi parklarından birine gömüldü ve mezarının üzerine üzerinde şu yazının bulunduğu bir anıt dikildi: “Ukrayna halkından General Vatutin’e.”
General haklı olarak bir kahraman kabul edildi, Kiev halkından gelen çiçekler her zaman onun anıtında durdu. Şimdi, günümüzde, Kiev’in kurtuluşunun 80. yıl dönümünde, Vatutin’in anıtı yıkıldı. Bu yıkımla birlikte Kiev makamları onun mezarına da saygısızlık etmiş oldu.
Ukrayna’yı ve Avrupa’yı faşizmden kurtaran Kızıl Ordu askerlerinin anıtlarının yıkımı Ukrayna genelinde devam ediyor. Çernivtsi, Rivne gibi bazı şehirlerde bu anıtlar yıkılıyor, bazı yerlerde ise Nikolaev’de olduğu gibi havaya uçuruluyorlar. Ayrıca, Rus Şair Alexander Puşkin, Yazarlar Nikolay Ostrovski ve Maxim Gorki, test pilotu Valery Chkalov ve diğerlerinin anıtları gibi pek çok anıt da yıkılıyor.
Dahası, son yıllarda Ukrayna’da şehirlerin, köylerin, caddelerin ve meydanların isimleri büyük ölçüde değiştirildi. Euromaidan darbesinin gerçekleştiği Şubat 2014’ten beri Ukrayna’da binden fazla yerleşim yerinin ve 50 binden fazla sokağın adı değiştirildi…
Kiev’in Nazizmden kurtarılmasına yardım eden General Vatutin Caddesi’nin adı, Ukraynalı bir faşist olan Roman Şuheviç Caddesi olarak değiştirildi. Nazi Almanyası’nın Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırdığı sırada Şuheviç, Ukraynalı Nazi işbirlikçilerinden oluşan Abwehr’in (Wehrmacht’ın askeri istihbaratı) alt bölümü olan Nachtigall taburunun üyesi olarak görev yapıyordu.
Kiev’de eskiden “Moskova Caddesi” olan caddenin adı, bir başka Ukraynalı Nazi işbirlikçisi ve II. Dünya Savaşı sırasında Alman Nazileriyle iş birliği ve Polonyalı ve Yahudi nüfusa yönelik katliamlarla ünlenen Ukrayna Milliyetçileri Örgütü OUN’un liderine atfen, Stepan Bandera Caddesi olarak değiştirildi.
Bugün artık Ukrayna’nın dört bir yanındaki şehirlerde Bandera adına dikilmiş pek çok anıt ve onun adını taşıyan sokaklar bulunuyor. Kiev’deki Druzhby Narodov Bulvarı’nın adı Mykola Mikhnovsky Bulvarı olarak değiştirilmişdi. Mikhnovsky, Ukrayna milliyetçiliğinin ana ideologlarından biriydi ve şovenist “Ukrayna Ukraynalılar içindir!” sloganının yazarıydı.
Nazizme karşı savaş sırasında Kızıl Ordu’nun liderlerinden biri olan Sovyet Askeri Lideri Ukraynalı Mareşal Malinovski’nin adını taşıyan caddeye ise Azov Taburu Kahramanları Caddesi adı verildi. Azov Taburu şu anda Ukrayna ordusunun resmi bir parçası neo-faşist paramiliter bir oluşum. Amblemi, özellikle Nazi SS birimleri tarafından kullanılmış olan kötü şöhretli bir Nazi amblemi olan “wolfsangel”dir. Bilmeyenler ya da unutanlar için Azov’un ABD Kongresi tarafından bile Neo-Nazi ve terörist bir grup olarak kabul edildiği hatırlanmalı.[60]
Neo-Naziler gerçek bir sorun. Neo-Nazi hareketi şimdi de jeopolitik dinamiklere sirayet etti.[61]
ABD hegemonyası altındaki Avrupa’nın durumu daha içler acısı. XXI. yüzyılın ilk 20 yılında “liberal temalar” saçtıktan sonra Ukrayna ile birlikte içlerindeki aşırı sağcılık adeta hortladı.[62]
Ukrayna’dan bihaber pek çok insan neo-Nazilerle “demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü” şampiyonu Batı arasında bağlantıyı kurmakta zorlanıyor.
Princeton’da Rusya uzmanı Profesör Stephen Cohen, Ukrayna hakkında ‘Amerika’nın Neo-Nazilerle Gizli İşbirliği’ başlıklı makalesinde, 2014 darbesiyle ortaya çıkan hükümetin nazi Almanyası işbirlikçilerini sistematik olarak rehabilite çabalarını anlatır.
1940’larda Yahudilere, Polonyalılara, Ruslara vahşet uygulamış Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera ve daha az tanınan Mikola Lebed, ‘Ukrayna Milliyetçileri Örgütü’nün (OUN) ileri gelenleriydi. Aralarında bölünmeler olsa da ideolojik zeminleri netti: “Etnik olarak arî bir ulus için Polonyalılar, Yahudiler ve Rusların temizlenmesi”. Bu uğurda Nazi işgaline Doğu Galiçya’daki pogromlarda 12 bin sivil Yahudiyi katlederek iştirak ettiler. Sonradan “hem Almanlar hem Ruslardan bağımsızlık” temalı savaşları için ‘Ukrayna İsyan Ordusu’nu (UPA) kurdular. 1943’te UPA 40 bin Polonyalıyı katletmiştir.
CIA uzmanı John Prados, Ukrayna Kurtuluş Konseyi’nin savaş sonunda milliyetçi güçlere ‘müttefik istihbaratlarının dikkatini çekmek üzere’ Batı’ya gitmeleri talimatı verdiğini aktarır. Nitekim Eylül 1947’de ABD istihbaratı Almanya’da bir grup Ukraynalı milliyetçi ile karşılaşır. 1946 Sovyet Birliği’nin Stepan Bandera’nın iadesini talep ettiği yıldır. Ancak ABD istihbaratı ‘Anyface’ kod isimli operasyonla, savaş suçları işlediği bizzat kayıtlarında olan Bandera’yı korur. ABD ve Britanya bu süreçte ortaklarını seçerler. Britanya Bandera’yı, ABD ise Mikalo Lebed’i…
Tim Weiner, ‘Küllerin Mirası: CIA’in Tarihi’nde, “Bülbül, Savunma Bakanı James Forrestal’ın Stalin’e karşı gizli savaş yürütmek için yetki verdiği Ukraynalı direniş gücünün kod adıydı” diye anlatır. Forrestal ABD’nin Sovyetlere yönelik Soğuk Savaş politikasının mimarıdır, sonu trajik bir intiharla gelir. Destek verilenler ise savaşta binlerce insanı katletmiş Nazi işbirlikçileridir. CIA Lebed’i 1949’da Amerika’ya kaçırır. Kendi raporları bile Lebed’in fraksiyonunu ‘terör örgütü’ diye tanımlamaktadır. ABD Adalet Bakanlığı onu bir savaş suçlusu olarak sınırdışı etmeye çalıştığında istihbaratın ilk sivil direktörü Allen Dulles araya girip ‘teşkilât için paha biçilemez değerini’ vurgular.
Ulusal Güvenlik Konseyi’ne sunulan Nisan 1948 tarihli CIA raporu bunlarla işbirliğinin çerçevesini çizer. 1948’de kod ismi ‘Aerodinamik’ olan bir operasyon başlatılır, başarısız olur. Daha sonra ‘bilgi edinme özgürlüğü yasası’ kapsamında ifşa olunanlar Ukraynalı aşırı milliyetçi hareketin ABD çıkarları için siyasi ve psikolojik savaşta nasıl kullanıldığını sergilemiştir. Lebed CIA için 1960’ların sonuna dek istihbarat toplar. 1998’de ölünceye dek ABD’de yaşar.
ABD Ukrayna’da bugün Lebed’in ardıllarını kullanıyor. 2014’teki Maydan darbesindeki rollerini -Batı ana akım medyası sayesinde- başarıyla ‘gizlediler’. Petro Poroşenko döneminde neonaziler Ukrayna devletine monte edildi. Hitler Almanyası’ndaki gibi toplumdaki az destekleriyle orantısız bir güce kavuşturuldular. Ukrayna’yı Svoboda Partisi, Sağ Sektör, Azak ve Aydar taburları belirledi.[63]
Ukrayna’da faşistlerin hâli buyken; İsviçre stratejik istihbaratının eski üyesi, genelkurmayın eski bir albayı (Amerikan ve İngiliz istihbarat servislerinde eğitim almış. BM Barış Operasyonları Politika Şefliği yürütmüş) Jacques Baud’dan aktaralım:[64]
“Asker eksikliğini telafi için Ukrayna hükümeti paramiliter milislere başvurdu. Esasen bunlar yabancı paralı askerler de dahil genellikle aşırı sağcı militanlardan oluşuyor. Reuters’e göre, 2020’de kuvvetlerin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyorlardı ve sayıları 102 bini buluyordu. ABD, Britanya, Kanada ve Fransa tarafından silahlandırıldılar, finanse edildiler ve eğitildiler.”[65]
UKRAYNA SORUNU
Ukrayna, emperyalistler arası paylaşımın savaşını önemli soru(n) ve odağıdır.
Bu bağlamda Ukrayna askeri ve ekonomik boyutlarıyla uluslararası ilişkileri dönüştüren potansiyellere sahipken; II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük çatışmada Ukrayna Rusya’ya karşı NATO’nun (ABD + AB) çıkarlarını savunuyor.
Rusya’nın Ukrayna işgali sadece binaları, çocukları, insanları yok etmekle kalmıyor. Toplum psikolojisini köktenci biçimde dönüştürüp, milliyetçiliği besliyor; emperyalistler, dünyayı kuşaklar boyu tanıklık edilmemiş büyük bir savaşa sürüklüyor…
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi dini alanda da etkisini gösteriyor. Eskiden beri Doğu Avrupa’daki Ortodoks halklar üzerinde etki kurma amacıyla ABD, Fener Rum Patrikhanesi’ni, Rusya yönetimi ise, Moskova Patrikhanesi’ni kullanıyorken;[66] ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley de, “Eğer Ukrayna düşerse ‘kurallara dayalı uluslararası düzen’ düşer,” diye ekliyordu…
Nüfusun yaklaşık yüzde 60’ı Rus, yüzde 25’i Ukraynalı, yüzde 12’si Tatar olan Kırım ile ateşlenen soru(n)la yumağına ilişkin olarak eski Almanya’da Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Rusya’nın “salam tekniği” ile Ukrayna’yı bu yüzden dilim dilim yutma planı içinde olduğuna dikkat çekiyordu.[67]
Ukraynalı muhalifler milliyetçisiyle, faşistiyle, liberaliyle “Demokrasi ve özgürlük savaşı veriyoruz” nakaratını tuttururken; Kırım’ı avucunun içine alan Putin de, “Rusça konuşanları ve Rus vatandaşlarını savunuyorum,” diyordu.
Öyle ki, vaktiyle II. Katerina’nın yaptığı gibi Kırım’ı Rus topraklarına yeniden katan Putin’in, dünyaya bu “ilhakı” ilan için seçtiği mekân dahi anlamlıydı…
Kremlin Sarayı’nın en görkemli salonu olan Georgievsky, boydan boya Rus İmparatorluğu’nun bu fetihlerini simgeleyen sütunlarla kaplı… Sütunların her birinde bu fetihlerin tarihleri yazılı.
1472 Urallar’dan, 1553’te Kazan’dan başlayıp, 1828’de Ermenistan ilhakına dek yüzyıllar boyu bir bir ilhak edilen yöreleri simgeleyen sütunlar bunlar…
Sütunlardan birinde de nitekim “1783 Kırım’ın fethi” yazıyordu!
Sembol yüklü böyle bir mekânda yapılan “bir tarihi hata düzeltildi ve Kırım anavatana döndü” konuşmasının, Rus halkı büyük coşkuyla karşıladı…[68]
SAVAŞ YAYILACAK
Rus ordusunun 24 Şubat 2022’de Ukrayna sınırlarını geçmesinin ve Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’ndan beri en büyük yıkım yolu açıldı. Batı’nın savaşa müdahalesi ile giderek büyüdü.
Ruslara göre olanlardan Batı sorumluyken; ABD yıkımın en büyük kazananlarındandı. Örneğin dağılma sürecindeki NATO tekrar rehabilite oldu. Ayrıca İsveç ve Finlandiya gibi iki Rusya komşusu NATO’ya katılma başvurusunda bulundu.
Rusya ise 1990’lı yıllar ve 2000’lerin başlarındaki NATO’nun ve AB’nin Doğu Avrupa’da genişlemesine karşı en net tavrını koydu. Belarus, Ukrayna ve Moldova da belirleyici olma gayretini artırdı.
Bunlarla bağıntılı olarak Rusya-Ukrayna arasındaki savaş diğer ülkeleri sarıp sarmalarken; uluslararası ilişkilerde dikkat çekici, yoğun bir diplomasi trafiği meydana geldi.
Ukrayna üzerinden kopan fırtınanın bir de Avrasya ayağı var. Dünyanın yükselen gücü Çin, bu krizde “soğukkanlı” dursa da son tahlilde Rusya’ya daha yakın. Örneğin Çin Dışişleri, “Uluslararası ilişkilerde Çin tehdit ve yaptırım uygulanmasına karşıdır. Bir meselenin hâllinde yaptırımların yapıcı olmadığına ve durumu kötüleştireceğine inanırız,” dedi.
Batılı emperyalistler mevzileri korumanın mücadelesini verirken Çin ve Rusya da etki alanlarını genişletmeye yöneldiler. Çatışma derinleşti. Bu nedenle “kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizm”de savaş tehlikesi ve tehditleri varlığını, yoğunlaştırıp/ yaygınlaştırarak sürdürdü. Özetle yalnızca Rusya-ABD/ Batı ilişkileri değil tüm dünya ülkelerinin karşılıklı ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiş oldu ki, bu da aynı zamanda bir fragmantasyon (çözülme) ve polarizasyon (kutuplaşma) sürecini şiddetlendirdi.
Süreçle ilintili olarak Ukrayna’daki savaş başladığından beri, bir sonraki kurbanın hangi ülke olabileceği ve savaşın hangi yöne yayılabileceği tartışılırken; Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Hangi ülkenin Ukrayna ile aynı kaderi paylaşabileceği” sorusuna, “Şu anda bu rol için Moldova düşünülüyor” yanıtını verdi.[69]
“NATO’ya katılmaya istekli” Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu’nun tavrı Rusya ve Batı yanlıları arasındaki mücadeleyi devreye soktu.
Ukrayna’nın daha önceki hâli gibi Moldova da Rusya ve Batı yanlılarının dengede olduğu bir ülkeydi. Savaşla birlikte buradaki dengeler de değişmeye başladı. Moldova, pek çok bakımdan bir barut fıçısına dönmüş durumda ve Ukrayna’daki savaş burada da Pandora’nın Kutusu’nu açabilir.
Moldova’da 2020’deki seçimlerde Rusya yanlıları birbirine düşmüş böylelikle de Batıcı aday Maia Sandu aradan sıyrılıp cumhurbaşkanı olmuştu. Parlamento seçimlerini de Sandu’nun partisi kazanınca Batı yanlıları devlete tamamen egemen oldu. Ukrayna’da savaş başlayınca eski cumhurbaşkanı (Rusya’ya yakın çizgideki) İgor Dodon, yolsuzlukla suçlanarak ev hapsi cezasına çarptırıldı. Böylece Rusya yanlıları etkisizleştirildi. Ancak soru(n)lar bitmedi…
Bir de Polonya var… Varşova’nın Ukrayna konusunda özel bir ajandaya sahip olduğunun pek çok işareti var. Nitekim tüm bu süreç içerisinde, çeşitli tarihlerde, Rus yetkililer de o ajandaya dikkat çektiler.
Örneğin Rusya’nın Polonya Büyükelçisi Sergey Andreyev, Polonya’nın Batı Ukrayna’ya “barış gücü askerleri” olarak girmeyi planladığını açıkladı.
Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin, Polonya ve ABD’nin, Ukrayna’nın bir kısmının Polonya’nın kontrolüne geçmesini öngören planlar yaptığını belirtti. Örneğin Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patrushev, Polonya’nın “Batı Ukrayna topraklarını ele geçirmek için hamleler yaptığını” kaydetti.
Eski Pentagon danışmanı Albay Douglas Macgregor da “Polonyalıların söylemlerini dikkatlice takip ederseniz, bölgelerini genişletmekten bahsettiklerini görebilirsiniz” dedi.
Gerçekten de “Polonya zaten Ukrayna’da savaşın ortasında” vurgusuyla Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki’nin eklediği üzere hemen her şey: “Ukrayna’ya şimdiye kadar 250 tank gönderdik. Ayrıca önümüzdeki haftalarda en gelişmiş tanklarımızdan 60’ını daha göndereceğiz. Ek olarak 14 Leopard tankı teslim edeceğiz. Yani bu sayı 300’e ulaşacak.”[70]
Bir de Belarus var… Batılı ülkeler, Belarus’ta yönetim değişikliği için harekete geçmeye hazırlanıyor. Önceki seçimlerde muhalefetin başlıca adayı olan ve yönetim karşıtlarının seçimlerin galibi olduğunu öne sürdüğü Svetlana Tihanovskaya, 8 Aralık 2022’de Polonya cumhurbaşkanı tarafından ağırladı. Varşova, ülkenin tarihten gelen ortak kökleri olduğunu söyleyerek “özgür ve bağımsız” bir Belarus görmek istediklerini ifade etti.
Kastettiği de Rusya’nın etkisinden uzak, kendi etkileri altında bir Belarus. Polonya, tarihte bugünkü Ukrayna ve Belarus topraklarına sahipti. Şimdiki Varşova yönetimleri de hem Rusya’ya karşı güvenlik koridoru oluşturmak hem de tarihsel toprak olarak gördükleri bu bölgeleri tekrar nüfuzları altına almak için buralardaki Batı yanlısı hareketlere yoğun destek veriyorlar.
İki yıldan beri ismi unutulan muhalif siyasetçi Tihanovskaya’nın tam da bugünlerde cumhurbaşkanı düzeyinde ağırlanması bu açıdan anlamlı. Belarus’un önümüzdeki günlerde karışma ihtimali artıyor. Dolayısıyla Rusya buradan yeni bir cephe açsa da açmasa da yangın büyük bir ihtimalle yayılacak.[71]
ABD İLE RUSYA
Tüm bunların böyle olmasında ABD İmparatorluğu’nun hegemonik zorbalığının belirleyici rol oynadığından kimsenin şüphesi olmamalı.
Örneğin ABD Başkanı Joe Biden, Kiev’de hava alarm sirenlerinin çaldığı şartlarda ziyaretinin, Rusya’ya karşı kararlılık mesajı taşıdığını, “sembolik önemi çok yüksek” olduğunu söylerken;[72] Noam Chomsky’e göre, “ABD Rusya’yı acı çektirip zayıflatmak için Ukraynalılar, Asyalılar ve Afrikalıların canlarıyla ve hatta uygarlığın geleceğiyle oynuyor”du![73]
Gerçekten de ABD için “Ekonominin nesnel yasaları gereği bu savaş kaçınılmazdı. Aynı nesnel yasalara göre eski hâkim gücün yenilmesi kaçınılmaz bir gerçeklik”ti[74] Sergey Glazyev ifadesiyle…
‘L’Express ile ‘Politico’nun da belirttikleri gibi Ukrayna’da kazanan ABD oldu. Dünyanın jandarması Amerikan emperyalizmi, dört bir yanda savaş, çatışma ve gerilimleri tetiklerken kasasını da dolduruyor. Gaz ve silah satışlarıyla ABD’nin Ukrayna savaşını da fırsata çevirdiğine dikkat çekildi.
Krizlerden nemalanan ABD bir taraftan rakiplerini istikrarsızlığa sürüklerken diğer taraftan da askeri ağını genişletiyor. ‘World Beyond War’ın yayınladığı ABD’nin dünyayı saran askeri üslerini gösteren bir haritaya göre dünya genelinde 867 Amerikan üssü var.[75]
Bunlarla beraber ABD Ukrayna’yı NATO’ya doğru iterek yeni bir hegemonya restorasyonu projesi genişletti. ABD Başkanı Joe Biden, dünyada nükleer savaş riskinin 1962’deki Küba Füze Krizi’nden beri ilk kez bu kadar yükseldiğini söylerken nükleer savaşı bile göze aldı.[76]
Bir de ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, 20 ülkenin, Ukrayna’ya yeni silah yardımında bulunacağını duyurup; ABD’nin Avrupa Kuvvetleri (EUCOM) Komutanlığı bünyesinde hava, kara ve deniz olmak üzere 78 bin Amerikan askerinin görev yaptığını ancak savaşla birlikte bu sayıyı yüzde 30 artırdıklarını açıklayarak ekledi:
“EUCOM bölgesinde yaklaşık 102 bin ABD askeri var. Baltık ve Akdeniz’de geçen sonbaharda 6’dan 24’e çıkardığımız savaş gemilerinde 15 bin denizci var. 12 filo uçağımız ve 2 muharebe havacılık tugayımız var. Sahada da 2 kolordu, 2 tümen ve 6 tugay kadar muharebe takımımız var.”[77]
Toparlamamız gerekirse: ABD yeni hegemonyası için Ukrayna üzerinden bir restorasyon projesini devreye sokuyor.
‘Uluslararası Ceza Mahkemesi’ (UCM) tarafından hakkında “yakalama kararı” çıkartılan Putin’in[78] Rusyası’nın tüm bunlara “Evet” demediği ve demesinin mümkün olmadığı bir “sır” değil…
David M. Herszenhorn’un işaret ettiği üzere, “Rusya’da şovenizm yayılıyor”ken;[79] bunların artsını da ‘Corriere della Sera’ya röportajında “Putin Doktrini” mimarlarından Sergey Karaganov şöyle açıklıyor: “Rus toplumunu yeniden yapılandıracağız. Toplum daha militanlaşacak ve vatanperver olmayan elitlerden arındırılacak!”[80]
Devamla savaşın “uzun sürmesinin” nedeni olarak ABD’yi işaret eden Putin, Ukrayna’nın “kurbanlık” olarak kullanıldığını vurgusuyla,[81] “Savaşı başlatan onlar. Biz bunu bitirmek için güç kullanıyoruz. Batı, Rusya’yı savaş alanında yenmenin imkânsız olduğunun farkında ve bu nedenle tarihsel gerçekleri yanlış yorumlayarak, Rus kültür, din ve değerlerine saldırarak bir dezenformasyon saldırısı başlattı. Biz insanların canını, kendi evimizi savunuyoruz,”[82] derken; tavrını sertleştirdi, batıya meydan okudu ve Rusya’nın nükleer bir güç olduğunu vurgulayarak “Rusya’nın ortakları anlamalıdırlar ki… En iyisi bizimle uğraşmamak” ifadeleriyle “aba altından sopa” gösterdi!
“SONUÇ YERİNE”
Üçüncü büyük paylaşım eşiğinde -içinde çözüm(lerin) imkânlarını taşıyan- soru(n)ların ağırlaşacağı bir yere gidiyoruz; Mao Zedung’un, “Gök kubbenin altında tam bir kaos var. Koşullar çok uygun,” ifadesindeki üzere…
Bu koordinatlarda anımsanması, yapılması gereken V. İ. Lenin’in uyarısıdır:
“Biz dünyayı -yeniden yapmak istiyoruz. Biz, yüz milyonlarca insanın sürüklendikleri, kapitalistlerin yüz kere yüz milyarlık çıkarlarının işin içine karıştığı savaşa, insanlık tarihinin şimdiye kadar tanıdığı en büyük proletarya devriminden başka bir yolla, gerçekten demokratik bir barışla sonuçlanması olanaksız olan savaşa son vermek istiyoruz. Ve biz kendi kendimizden mi korkacaktık! Biz, ‘her zaman’ giydiğimiz ‘sevgili’, pis gömleğimizle mi yetinecektik?… Kirli gömleği çıkarıp atmamızın zamanıdır, temiz çamaşır giymenin zamanıdır”![83]
Yazar, aktivist. 1954, Kale Mahallesi / Çorum doğumlu. Baba adı Kemal, anne adı Necla’dır. Eserlerinin çoğu Sibel Özbudun ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır. Kitapları dışında kendisi hakkında yeterli bilgi bulunamayan Temel Demirer, kendisini şöyle anlatır:
“Kendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm… Ne yazacağımı kestiremedim. Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım… “İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil” diyen(lerden); dünyaya aşağıdan bakan(lardan); kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan); yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan) ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden); sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden); bir afet-i devrana aşık olan(lardan); hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan) ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim… Ve nihayet halen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım.”
N O T L A R
[1] Kaldıraç Dergisi, No:262, Mayıs 2023…
[2] William Shakespeare.
[3] Ulus Baker, Dolaylı Eylem, Birikim Yay., 2013
[4] Robert Fisk, “Batılı Liderler Savaşı Göze Alamaz”, Radikal, 11 Mart 2014, s.8.
[5] Sinan Çiftyürek, “Ukrayna-Kırım Krizi…”, 24 Mart 2014… http://www.sinanciftyurek.com/
[6] Aydın Çubukçu, “Ukrayna’da Devrim mi Oluyor?”, Evrensel, 26 Şubat 2014, s.11.
[7] “Ukrayna uzun bir zamandır iç bölünmeden mustarip; öyle ki bu bölünme giderek artan sayıda ülkede yaşanan çirkin iç savaşlardan birine dönüşme tehlikesi taşıyor. Günümüzde Ukrayna sınırları doğu batı arasında, dilsel, dini, ekonomik, kültürel bir yarılmaya şahitlik ediyor; her iki taraf da toplam nüfusun yüzde 50’sine tekabül ediyor.” (Immanuel Wallerstein, “Ukrayna’da Bölünmenin Jeopolitiği”, Gündem, 1 Mart 2014, s.14.)
[8] Nejat Eslen, “Brzezinski’nin Kehaneti”, Cumhuriyet, 27 Ocak 2023, s.2.
[9] Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, çev: Yelda Türedi, İnkılâp Kitapevi, 1997
[10] Richard Falk, “II. Düzey Jeopolitik Savaş”, Birgün, 5 Mayıs 2022, s.10.
[11] Andrea Peters, “Ukraynalıları Bekleyen Gerçek”, Birgün, 16 Mayıs 2022, s.10.
[12] Ergin Yıldızoğlu, “Büyük Resim ve Ukrayna”, Cumhuriyet, 30 Haziran 2022, s.11.
[13] Gürsel Köksal, “Üçüncü Dünya Savaşı!”, Birgün, 27 Ocak 2023, s.11.
[14] İlhan Uzgel, “Ukrayna Savaşı ve İki Kutuplu Dünyaya Doğru”, Birgün, 26 Nisan 2022, s.10.
[15] Melvin Goodman, “Deli Adam Teorisi”, Birgün, 7 Mart 2022, s.13.
[16] Yaren Çolak, “Savaşta 1 Yıl Geride Kaldı: Ne Oldu, Ne Olacak?”, 24 Şubat 2023… https://www.birgun.net/haber/savasta-1-yil-geride-kaldi-ne-oldu-ne-olacak-422571
[17] Sarp Sinan Hacır, “Ukrayna’daki Savaşın Gidişatı”, Cumhuriyet, 2 Kasım 2022, s.2.
[18] Umut Serdaroğlu, “ABD’nin Oyununa Gelen Kaybediyor”, Birgün, 28 Aralık 2022, s.11.
[19] Sıtkı Ergüney, “Ukrayna Savaşının Gidişatı”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2022, s.2.
[20] Ergin Yıldızoğlu, “Münih 2023”, Cumhuriyet, 23 Şubat 2023, s.9.
[21] “Çin’e Yeşil Işık Yaktı”, Cumhuriyet, 26 Şubat 2023, s.7.
[22] ABD liderliğindeki batı emperyalizminin düşmanlaştırma politikasının hedefi Ruslar oldu. Kapitalist-gerici egemenlerin sebep olduğu savaş sonucunda dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve çalışan emekçi Rus vatandaşları da hedef gösterilmeye başlandı. Rusya vatandaşlarına yönelik bir cadı avı başlatılmasının yolunu açan Batılı emperyalistler, baskıyı artırdı.
Rusların, bulundukları ülkelerde Ukrayna savaşına karşı açıklama yapmaya zorlanması akıllara, “Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir” sözünü getirdi. Yaşananlar, ABD’de 1940’lı yıllarda başlayıp, 1950’li yılların sonuna dek süren ve komünistlerin baskı görüp, soruşturmalara muhatap kaldığı, sosyal hayattan izole edilmeye çalışıldığı McCarthycilik dönemini hatırlattı. (“Ruslara Karşı Batı’da Cadı Avı”, Birgün, 2 Mart 2022, s.9.)
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi nedeniyle uygulanacak yaptırımların bir parçası olarak, ABD, İngiltere ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri; Rus oligarkların üzerine giderek, mallarını donduruyor, yatlarını, özel jetlerini ve lüks gayrimenkullerini takibe alıyorlar. (Chuck Collins, “Rus Oligarklar ve Vergi Cennetleri”, Birgün, 20 Mart 2022, s.5.)
[23] İsmail Daye, “Milliyetçi Rüzgâr Kendisini Dil Üzerinden Gösteriyor”, Birgün, 21 Nisan 2022, s.11.
[24] Jiddu Krishnamurti, Bilinenden Kurtulmak, çev: Ayşegül Korkmaz, Omega Yay., 2022.
[25] Rusya’nın paralı askerlik şirketi Wagner Grubu, sekiz yılı aşkın bir süredir Ukrayna, Suriye ve bazı Afrika ülkelerinde savaş suçları işliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in oligarklarından Yevgeny Prigozhin’in Rus askeri istihbarat servisi GRU’nun işbirliğiyle 2014’te kurduğu paramiliter örgüt Wagner Grubu, Kremlin’e doğrudan hesap sorulmasını engelleyecek bir dış politika aracı olarak tasarlanmıştı.
Soygun ve saldırı suçlarından 13 yıl hapis yattıktan sonra 1990’larda Putin’le tanışmasının ardından önlenemez şekilde yükselen Prigozhin, Wagner Grubu’na cezaevlerindeki mahkûmlar arasından asker seçiyor. Eğer mahkûmlar orduya katılır ve altı ay cephede kalırlarsa cezaları affediliyor. Eğer kaçmaya kalkarlarsa kurşuna diziliyorlar.
Prigozhin’in “Sizin suçlu yeteneklerinize ihtiyacım var” dediği soyguncular, tecavüzcüler, katiller arasından seçilen özel askerler, ilk kez 2014’te Kırım’ın ilhakından sonra Ukrayna’nın doğusunda çıkan çatışmalarda kullanıldı.
BM, Wagner Grubu’nu Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali’deki faaliyetleri nedeniyle sivillere karşı savaş suçları işlemekle suçluyor. ABD yönetimi geçen ay Wagner’i “transnasyonal suç örgütü” ilan etmişti. Batılı istihbarat servisleri Wagner’in Ukrayna işgalinden önce 5 bin askeri personelinin şu anda 50 bine çıktığını tahmin ediyor. Ukrayna’da çatışan grubun yüzde 80’ini cezaevlerinden toplanan suçlular oluşturuyor ve Wagner çatışmalarda ayda 100 milyon dolar harcıyor. (Elçin Poyrazlar, “Putin’in Gizli Silahı: Wagner Grubu”, Cumhuriyet, 24 Şubat 2022, s.7.)
[26] “Ukrayna: 63 Ülkeden 7 Bin Paralı Asker”, Birgün, 19 Nisan 2022, s.13.
[27] İsviçre Devlet Ekonomi Sekreterliği, İsviçre şirketlerinin 2022 yılında yaklaşık 1 milyar dolar (955 milyon İsviçre frangı) tutarında zırhlı araç, silah ile diğer askeri teçhizat ihraç ettiği ve bunun da şimdiye kadar kaydedilen en yüksek seviye olduğunu bildirdi. (“İsviçre 2022’de Yaklaşık 1 Milyar Dolar Savaş Malzemesi İhraç Etti”, 21 Mart 2023… https://www.avrupademokrat2.com/isvicre-2022de-yaklasik-1-milyar-dolar-savas-malzemesi-ihrac-etti/)
[28] “Korkutan Yarış”, Birgün, 26 Nisan 2022, s.11.
[29] “Ukrayna 2022’de Dünyanın En Büyük 3. Silah İthalatçısı Oldu”, 14 Mart 2023… https://odakdergisi2.com/ukrayna-2022de-dunyanin-en-buyuk-3-silah-ithalatcisi-oldu/
[30] “Kiev’in Gücü Batı’dan Geliyor”, Birgün, 31 Ocak 2023, s.11.
[31] Emad Moussa, “Ukrayna Savaşında Riskler Tırmanıyor”, Birgün, 6 Şubat 2023, s.11.
[32] Ceyda Karan, “Ramstein ve Leopard Saga’sı”, Birgün, 24 Ocak 2023, s.11.
[33] Yaren Çolak, “Hayri Kozanoğlu: Savaşın Ekonomik Sonuçları”, 1 Mart 2023… https://www.birgun.net/haber/savasin-ekonomik-sonuclari-423121
[34] Irak projesi sonunda 3 trilyon dolara mal oldu. Bu maliyet ABD’de finansal dengeleri bozarken askeri-sınai- enerji ve istihbarat kompleksini besledi. ABD savunma bütçesi, 1999’da 291 milyar dolardan, 2004’te 493, 2007’de de 589 milyar dolara, 2000’de 5.7 trilyon dolar olan kamu borcu, 2004’te 7.4 ve 2007’de 9 trilyon dolara yükseldi. Bu sırada ABD bütçe dengesi 2000’de 0.13 trilyon dolar fazladan, 2004’te 0.41 triyon dolar açığa dönüştü. Açık 2010’da 1.5 trilyon dolara ulaştı.
Kimi araştırmalar 3 trilyon dolardan aslan payının Lockheed Martin, Raytheon, Northop Grumman, General Dynamic, Boieng gruplarının aldığını gösteriyor. Bu “beslenmenin” etkilerini hisse senetlerinin performansından (dolar olarak) izlemek olanaklı. Lockheed: 2000/20.4; 2002/57.6; 2006/75; 2023/475. Raytheon: 1998/11.5; 2006/40.1; 2023/97.7. Grumman:2000/24; 2002/57; 2007/70; 2023/449. General Dynamics: 2000/25;2002/53; 2007/74; 2023/220; Boeing: 2000/ 37.8; 2007/104.9; 2023/205. (Ergin Yıldızoğlu, “Çok Kârlı Bir Fiyasko”, Cumhuriyet, 23 Mart 2023, s.9.)
[35] Sara Sirota, “Silah Tüccarları Fırsat Kolluyor”, Birgün, 23 Mayıs 2022, s.10.
[36] “Tacirler Dört Köşe”, Birgün, 14 Mart 2023, s.11.
[37] “Ukrayna’ya Yeni Silahlar”, Birgün, 4 Şubat 2023, s.11.
[38] “Almanya’nın 2022’de Silah İhracatı Rusya-Ukrayna Savaşıyla 8 Milyar Euroyu Aştı”, 6 Ocak 2023… https://www.avrupademokrat2.com/almanyanin-2022de-silah-ihracati-rusya-ukrayna-savasiyla-8-milyar-euroyu-asti
[39] Ezgi Güneytepe, “Savaşın Bir Diğer Kazananı Almanya”, Birgün, 7 Aralık 2022, s.11.
[40] Gürsel Köksal, “Kırmızı Çizgiler Aşıldı”, Birgün, 28 Şubat 2023, s.11.
[41] Alman yapımı Leopard-2’nin dünyadaki en tanınmış muharebe tanklarından biri olduğu ve performansı itibariyle ancak ABD yapımı M1 Abrams tankıyla kıyaslanabileceği kabul edilir. Peki, neden Ukrayna’ya illa da Leopard-2 gönderilmesi gerektiği söyleniyor? Leopard-2’lerin bakım ve onarımının, yedek parça ikmalinin yakın mesafelerden yapılması mümkünken M1 Abrams’lar için ABD’nin Orta Avrupa’da ikmal ve bakım sistemi kurması gerekir. Bu açıdan M1 Abrams’ın Ukrayna için lojistiği sorunludur. ABD de bu sorunu öne sürerek M1 Abrams yerine Leopard-2 verilmesi için baskı yapıyor. (Yaren Çolak, “Savaşta Tank Eşiği”, Birgün, 24 Ocak 2023, s.11.)
Alman Rheinmetall şirketinin Üst Yöneticisi (CEO) Armin Papperger, Panther tipi tank üretimi için Ukrayna’da fabrika kurmak istediklerini açıkladı. (“Silahlanma Çılgınlığı”, 23 Mart 2023… https://www.avrupademokrat2.com/silahlanma-cilginligi-alman-rheinmetall-sirketi-ukraynada-tank-fabrikasi-kurmayi-planliyor)
[42] Ezgi Güneytepe, “Ramstein Üssü Küçük Amerika”, Birgün, 24 Şubat 2023, s.10.
[43] “G20’de Ukrayna Savaşı Gündemi”, Evrensel, 16 Kasım 2022, s.9.
[44] “Savaş Kârı: Belçika’nın ‘Emekli’ Tankları Kıymete Bindi”, 28 Şubat 2023… https://www.avrupademokrat2.com/savas-kari-belcikanin-emekli-tanklari-kiymete-bindi
[45] “Slovakya da Ukrayna’ya Savaş Uçağı Göndereceğini Duyurdu”, 17 Mart 2023… https://odakdergisi2.com/slovakya-da-ukraynaya-savas-ucagi-gonderecegini-duyurdu/
[46] “Yeniden paylaşım” süreci ister istemez, silahlanma yarışını, bunu destekleyecek ekonomik-teknolojik rekabeti beraberine getiriyor. Bu alanda Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü (SIPRI) son dönemde, büyük “özel yatırım şirketleri”nin (private equity firms) silah endüstrisinin en büyük 100 şirketine ilgilerinin arttığını, bazılarını bütünüyle satın aldıklarını (ÖYŞ bünyesine giren şirket hakkında bilgi edinmek zorlaşıyor) aktarıyordu. New York Times’ta bir yorum, ABD ve Çin devletlerinin ülkelerinin teknoloji sektörü elitlerine verdikleri desteği artırdıklarını, korumacılığı-merkantilizmi, sanayi politikalarını benimsemeye başladıklarını (serbest piyasa kapitalizmi geride kalıyor) aktarıyordu. Diğer bir deyişle, XXI. yüzyılın “yeniden paylaşım” döneminde finans-kapital, finans oligarşisi ve devlet ilişkisinin yeni hâllerini… (Ergin Yıldızoğlu, “Yeni ‘Kaos’ Dönemi-Yeniden Paylaşım”, Cumhuriyet, 27 Mart 2023, s.11.)
[47] Yaren Çolak, “En Acı 100 Gün”, Birgün, 3 Haziran 2022, s.11.
[48] Deniz Berktay, “Ukraynalı Mülteciler ve ‘Ukrayna Yorgunluğu’…”, Cumhuriyet, 22 Haziran 2022, s.7.
[49] “6 Ayda Büyük Yıkım”, Birgün, 24 Ağustos 2022, s.11.
[50] “BM’den Ukrayna Mesajı: Savaş Suçları İşlendi”, Cumhuriyet, 24 Eylül 2022, s.8.
[51] Deniz Berktay, “Savaşın Üç Yüzü”, Cumhuriyet, 16 Aralık 2022, s.7.
[52] Oktay Bingöl, “Savaşta İkinci Yıl Daha Sert Olacak”, Birgün, 26 Şubat 2023, s.11.
[53] İsmail Daye, “En Acil İhtiyaç: Özlenen Barış”, Birgün, 26 Şubat 2023, s.11.
[54] “Avrupa’ya Göç Etmek Zorunda Kalan Ukraynalı Kadınları Fuhuşa Zorlanıyor”, 26 Mart 2023.. https://www.avrupademokrat2.com/avrupaya-goc-etmek-zorunda-kalan-ukraynali-kadinlari-fuhusa-zorlaniyor
[55] “Savaş Batı’yı Sarstı”, Birgün, 25 Ağustos 2022, s.11.
[56] Mert Cengiz, “Ukrayna’nın Tahılları ‘Zenginlerin Sofrası’na Gitti”, Cumhuriyet, 24 Ekim 2022, s.4.
[57] Anna Jikhareva-Kaspar Surber,”Ukrayna Yatırım Laboratuvarı mı?”, Birgün, 19 Eylül 2022, s.10.
[58] “Ukraynalı Patronlar, İşçi Haklarını Yok Etmek İçin Savaşı Bahane Ediyor”, Evrensel, 20 Aralık 2022, s.11.
[59] Ceyda Karan, “Savaşın Enformasyonu, Enformasyonun Savaşı”, Birgün, 28 Mart 2022, s.5.
[60] Maxim Goldarb, “Ukrayna Hükümeti Nazileri Onurlandırmak İçin Milyonlar Harcıyor”, Evrensel, 13 Mart 2023, s.10.
[61] “Ukrayna’yı Naziler mi Yönetiyor?”, Birgün, 25 Temmuz 2022, s.10.
[62] Ceyda Karan, “Ukrayna Savaşının Göze Soktukları”, Birgün, 18 Nisan 2022, s.11.
[63] Ceyda Karan, “Zelenski’nin ‘Neyseler O’ Dramı”, Birgün, 25 Nisan 2022, s.11.
[64] Jacques Baud’un yazısını İngilizce’den okumak isteyenler için linki: https://www.thepostil.com/the-military-situation-in-the-ukraine/
[65] Ceyda Karan, “Ukrayna Savaşının Selim Sesleri”, Birgün, 11 Nisan 2022, s.4.
[66] Deniz Berktay, “Din Savaşı, Kızıştı”, Cumhuriyet, 30 Mayıs 2022, s.7.
[67] Nilgün Cerrahoğlu, “Ukrayna Krizi Tırmanırken”, Cumhuriyet, 8 Mayıs 2014, s.12.
[68] Nilgün Cerrahoğlu, “Putin ‘Deli Petro’nun İzinde”, Cumhuriyet, 20 Mart 2014, s.12.
[69] Violeta Stratan İlbasmış, “Sıradaki Ülke Moldova mı?”, Cumhuriyet, 18 Şubat 2023, s.2.
[70] Mehmet Ali Güller, “Polonya, Dolaylı Ukrayna’da”, Cumhuriyet, 28 Ocak 2023, s.8.
[71] Deniz Berktay, “Kuzeye Sıçrayan Yangın”, Cumhuriyet, 10 Aralık 2022, s.7.
[72] Deniz Berktay, “Biden’dan Sürpriz Ziyaret”, Cumhuriyet, 21 Şubat 2023, s.7.
[73] David Barsamian, “Chomsky: ABD, Rusya’yı Zayıflatmak Adına Uygarlığın Geleceğiyle Oynuyor”, Birgün, 24 Haziran 2022, s.10.
[74] Pepe Escobar, “ABD Hibrit Savaşı Neden Kazanamaz?”, Birgün, 28 Nisan 2022, s.10.
[75] “Tek Kazanan ABD”, Birgün, 30 Kasım 2022, s.11.
[76] “Nükleer Savaş Riski İlk Kez Bu Kadar Yüksek”, Cumhuriyet, 8 Ekim 2022, s.7.
[77] “Batı Silah Göndermeyi Sürdürüyor”, Birgün, 25 Mayıs 2022, s.11.
[78] XXI. yüzyılda çocuk devşirmek “savaş suçu” ve “insanlığa karşı bir suç” olarak algılanıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) hâkimlerince Putin’e yöneltilen suçlama bu: İşgal topraklarından Ukraynalı çocukları toplayıp, Rusya’ya transfer etmek, sonra bu çocukları Rusya Federasyonu’nda “Ruslaştırma” kampanyasına tabi tutmak.
Tepeden verilen Putin’in komutları ve kararnameleri doğrultusunda gerçekleşen bu devşirme operasyonunun, Kırım’ın 2014’teki işgalinden bu yana devam ettiği ve 16 bin Ukraynalı çocuğu kapsadığı söyleniyor. Savaşın sürdüğü son bir yılda Moskova’ya götürülen çocuk sayısı 6 bin, UCM’nin fiilen belgelediği, belgeleriyle ispat ettiği vaka sayısı 600 civarında. (Nilgün Cerrahoğlu, “Putin’e ‘Devşirmcilik’ Suçu”, Cumhuriyet, 19 Mart 2023, s.7.)
UCM’nin Putin hakkında yakalama kararı çıkartması da Ukrayna yönetiminin özgüvenini epey artırdı. Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Danışmanı Mihaylo Podolyak, dün yaptığı açıklamada, Putin hakkında tutuklama kararı çıkartıldığına değinerek Rusya’nın başında Putin olduğu sürece Kiev’in Moskova’yla müzakere yapmayacağını söyledi. (Deniz Berktay, “Çin’e Dikkat”, Cumhuriyet, 21 Mart 2023, s.7.)
[79] David M. Herszenhorn, “Rusya’da Şovenizm Yayılıyor”, Sabah-The New York Times Eki, 20 Nisan 2014, s.1-2.
[80] Nilgün Cerrahoğlu, “Putin Doktrini”, Cumhuriyet, 10 Nisan 2022, s.7.
[81] Deniz Berktay, “Putin, Batı’nın Dünya Düzenini Korumak İçin Ukrayna’yı Öne Sürdüğünü Savundu”, Cumhuriyet, 17 Ağustos 2022, s.7.
[82] “Putin’den Batı’ya Savaş Resti”, Birgün, 22 Şubat 2023, s.11.
[83] V. İ. Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, çev: Muzaffer Erdost, Sol Yay., 1969.