Dönemin Anahtar Kitabı Olarak Genç Werther’in Acıları
Fırtına ve Coşku (Sturm und Drang) (1767-1785) dönemini anlamanın en iyi yolu, Goethe’nin ölümsüz klasiği ve aynı zamanda bu dönemin en önemli eserlerinden biri olan Genç Werther’in Acıları’nı okumaktır hiç şüphesiz.
Johann Wolfgang von Goethe bu romanı 1774’te tamamlar. Tamamlanan eser aynı zamanda Fırtına ve Coşku’nun ilk eserlerinden biri olarak da dönemin kitapçılarında kendisine yer bulur. Yazmış olduğu eser genç Goethe’ye büyük bir şöhret kazandırır ve bugün dahi edebiyat tarihinin en başarılı romanlarından biri olarak anılmaya devam eder.
Bununla birlikte, kitabının yayımlanmasından elli yıl sonra dahi sürekli “Genç Werther’in Acıları adlı romanın yazarı” olarak kendisinden bahsedilmesinden pek de hoşlanmayan Goethe, diğer taraftan kendisini tüm dünyaya tanıtmış olan bu esere çok şey borçluydu.
Fırtına ve Coşku akımı mezkûr eserde de olduğu gibi çok kez akıl ve mantıktan daha çok duygulara yer verse de, aynı zamanda aklın ön plana çıktığı Aydınlanma Çağı’nın edebiyat akımı olarak da anlaşılabilir. Bu yüzden dönemin diğer bir adı da Deha Çağı’dır. Otorite ve geleneğe başkaldırılan bir akımdır Fırtına ve Coşku, ta ki kendi kahramanları birer otorite olana kadar…
Edebiyat Tarihinin İlk “Best Seller” Romanı
Goethe Werther’i yazdığında henüz yirmi beş yaşındaydı. Romanın dünya tarihinin ilk çok satan (“best seller”) kitaplardan biri olmasının ardından Almanya sokakları mavi ceket ve sarı pantolon giyen duygusal gençlerle dolar. Bunun yanında “Werther etkisi” bir çok intihara da sebep olur. 18. yüzyılda, intihar Kilise’nin gözünde büyük bir günah olduğu için kitabın hızla yasaklı kitaplar listesinde yerini alması pek şaşırtıcı değildir.
Kitap, güzel ve mükemmel Lotte’ye âşık genç Werther’in hikayesini anlatır. Lotte halihazırda Albert’le nişanlanmıştır, sonrasında da evlenir. Buna rağmen, Werther Lotte’yi unutamaz ve aşkı taze kalır. Böylece son derece dramatik bir şekilde nihayete eren mutsuz ve ümitsiz bir aşk hikayesi başlar. Werther bu imkansız aşkın ıstırabıyla yaşamaya devam edemez ve sonunda “Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz” deyip kendi canına kıyar.
“Üçümüzden biri gitmeli ve bu ben olmak istiyorum! Ey en kıymetlim! Bu kırık kalbe, öfkeyle bir düşünce sızıyor: Kocanı öldürmek! Seni! Beni! Peki öyle olsun!”
Mektup Roman ya da Edebi Türlerin Kaynaşması
Genç Werther’in Acıları bir mektup Romanıdır, bu da tamamen mektuplardan oluştuğu anlamına gelir. Werther, arkadaşı Wilhelm’e ümitsiz aşkından dolayı duygularını ve ıstırabını anlattığı mektuplar yazar. Werther’in duygularını ve tutkularını bu derece yoğun ve ayrıntılı açıklaması, hislerin ve duygusal yaşamın, bahsedilen edebi çağda büyük bir rol oynadığının iyi bir örneğidir.
“Bazen başka birinin onu nasıl sevebileceğini ya da sevebildiğini anlamıyorum, ben sadece onu, en içten samimi, sevgiyle dolu, ondan başka bir şey tanıyıp bilmeden ve başka bir şeye sahip olmadan severken!”
Bireyin Yükselişinin Romandaki Yansıması
Sturm und Drang döneminde, siyasi iktidara karşı isyan etmek tipikti. Bu aslında, öğrencilerin sosyal normlara ve düşünce modellerine karşı başlattıkları bir hareketti. Ancak temel talepler politik değil, tinsel ve ahlaki idi. Bireyin özgürlüğü çok önemliydi ve bireysel özgürlük her şeyden önce düşünce ve yaşamda özgürlük ile ilgiliydi. Bu sosyal eleştiri, Genç Werther’in Acıları’nda da açıkça ortaya çıkar. O zamanın asilleri ve burjuvazisi sert bir şekilde eleştirilir. Buna paralel olarak toplumun genelinde popüler olmak ve statü kazanmanın da bir amaç gibi görülmesi bu fikirleri iyice tetikler.
Goethe sadece törenlerle avunan, yöneticilere bir sandalye daha olsa yakın oturma gayreti olan, şiirlerinden kıyafetlerine varıncaya kadar, asıl derdi güç sahiplerine yaranmak olan toplumu sertçe eleştirir. Goethe “Bir kral bakanı tarafından, bakan müşaviri tarafından, müşavir uzman yetkili tarafından yönetilirken asıl yönetici kimdir?” diye sorar.
Bireyci Werther toplumda kendi yerini bulamaz. Belki de dünya tarafından yanlış anlaşıldığını ve kendisi olarak topluma uyamayacağını hissetmişti. Bu yüzden kendini toplumdan izole eder.
Bireyin Penceresinden Doğa
Genç Werther’in Acıları’nda, o dönemde büyük önem taşıyan insan-doğa ilişkisi de açıkça ortaya çıkar. Werther, duygularını ve iç dünyasını doğa teşbihleri ile açıklar. Eğer Werther iyi bir ruh halindeyse, o zaman doğa da güzeldir, ama eğer işler o kadar iyi gitmezse, o zaman “fırtına rüzgarları” vardır ve “güzel çalılar yapraksız”dır.
“Harika bir neşe, tüm kalbimle zevk aldığım tatlı bir bahar sabahı gibi tüm ruhumu kapladı. Beni çevreleyen sevimli vadi buharlaştığında ve yüksek güneş ve ormanımın aşılmaz karanlığının yüzeyi dinlendiğinde ve sadece tek tek ışınlar içimdeki kutsal alana girdiğinde…“
Werther de Don Kişot, Hamlet, Don Juan veya Faust gibi bir anlamda edebi hayattan çıkıp yarı efsanevi arketipler olarak var olan karakterlerden biridir. Tıpkı Don Juan’ın dahiyane baştan çıkarıcı bir zamparayı temsil ettiği veya Faust’un da koşulsuz bilgi arayışını temsil ettiği gibi, Werther ulaşılmaz aşkından dolayı intihara sürüklenen bir aşığın arketipidir.
Genç Werther’in Acıları iki yüzyıl sonra bile günümüz insanı için hala aktüel ve önemli. Bazı kitapların başarısının- genellikle klasik eser olarak adlandırdıklarımızın – zaman üstü konuları ele almalarına dayandığına inanıyorum. Bugün dahil bahtsız bir aşık mektuplarında (mesajlarında) Werther’in düşündüklerine benzer şeyler düşünür ve yazar. İnsanın temel duyguları, mutluluk arayışları, hayatın talihsizliği ve imkânsız aşklar olmaya devam ettikçe, mezkûr eser de güncelliğini koruyacaktır.
Ölümsüz aşklar var da ölmeyen aşık var mı?
“Lotte! Elveda Lotte! Elveda”
Bochum ve Münster üniversitelerinde Hukuk okudu. Münih Askeri Üniversitesinde sosyal bilimler dalında lisans ve yüksek lisansını tamamladı. Halihazırda Alman ordusunda subay olarak görev yapmakta. İlgi alanları din sosyolojisi, Alman kültür ve edebiyatıdır. Özellikle Goethe ile meşgul olup, sosyal medyada bu yönde aktiftir.