Gazze’de bir savaş var. Hergün ölüm haberleri geliyor. Hergün siyasetin dilini dinliyoruz, acı tadını tadıyoruz.
Hergün insanın dramına tanıklık ediyoruz. Var mıydı buna gerek? Mümkün müydü onca acının hiç yaşanmaması. Sanatta Kaybol’da mümkündü diyoruz.
Gazze’yi konuşup hiç Gazze’yi konuşmadan, Gazze’de olanlara üzülüp, silahların, acıların, siyasetin çirkinliklerine hiç değinmeden Gazze’yi konuşmak çok mümkün. Hem de, çok. Bunun için, tarihe, farklı yüzyıllara, farklı coğrafyalara, Batı’ya, Doğu’ya sanat yolculuğu yapmak gerek.
Gazze’yi hiç konuşmadan Gazze’yi konuştuk.
14. yüzyılda yaşamış İranlı Hafız kimdir? 19. yüzyılda yaşamış Goethe kimdir? Batı Doğu Divanı’nı duydunuz mu hiç? Hafız’dan Goethe’ye, Goethe’den Hafız’a, Muhammed İkbal’den Goethe’ye, coğrafyadan coğrafyaya, yüzyıldan yüzyıla uzanan kültürel diyalogları, güzelliğin, sevginin, aşkın sanatsal dalgalanmalarını okudunuz mu hiç?
Peki ya Edward Said? Gazze’de yaşananların bunları bilmemenin cehaletinden geldiğini anlatan Edward Said’e kulak vermek ister misiniz? Filistinli Edward Said’in anlattıklarına notaların dilinden tercüman olan Yahudi Daniel Barenboim’u tanımak ister misiniz? Filistinli Edward Said ile Yahudi Daniel Barenboim’un beraber kurduğu Batı Doğu Divanı Orkestrası’nı dinlemek ister misiniz?
Listen to “Sanatta Kaybol” on Spreaker.Kültürlerin birbirini tanımamasından, Edward Said’in anlattığı cehaletten geliyorsa tüm kötülükler, gelin Goethe’nin Doğu’yu ne kadar iyi tanıdığını öğrenelim. Goethe’nin Hafız’dan neler öğrendiğini anlayalım. Goethe’nin Batı Doğu Divanı’nı neden yazdığını öğrenelim. Sonra, Hafız’dan, Goethe’den öğrendikleriyle bir araya gelen Filistinli Edward Said ile Yahudi Daniel Barenboim’un Batı Doğu Divanı Orkestrası’nı tanıyalım. Orkestrada, Ortadoğu’dan ve Batı’dan kemancıların, flütçülerin, viyolonselcilerin, kornocuların birbirine kaynaşıp sanatın, müziğin, bir sürü eserin içinde hep beraber kaybolduklarını hissedelim. Aynı melodilerde harmanlandıklarını duyumsayalım. Orkestranın doğduğu yerin, bir zamanlar Hıristiyanların, Yahudilerin, Müslümanların bir arada yaşadığı İber Yarımadası topraklarında kurulduğunu anlayalım.
Evet, Gazze bugün konumuz. Ama sanatta kaybolurken, kötü olanın dilini konuşmadan. Hafız’ın güzel olanı “iyi” diye nitelediği duygulara kendimizi teslim ederek. Silahların, bombaların önünde teslim olmadan.
Kültürler arası iletişim. Karşı tarafı tanımak ve anlamak. Böylece, cehaleti yok etmek. Bunların hepsini yüzyıllar önce yapmışlar. Üstelik uzak diyarlardan uzak diyarlara. Şiirle yapmışlar, edebiyatla yapmışlar. Güzel olanı ve iyi olanı tercih ederek yapmışlar. Çok büyük isimler yapmışlar. Bugün, o mirası müzikle ayakta tutanlar da var. Hâlâ neden savaştır ve insanın sefaletidir tercihleri birilerinin?