Devrimleri oluşturanlar bilim insanlarıdır. Dijital devrim ile kültür ve davranış değişimi olağanlaşırken, yeni kavramlar ve tanımlar hayatımızın merkezinde yer almaya başladı. Öncelikle konuya dijital insanlıktan bahsederek başlamak istiyorum: Özellikle Covid-19 pandemisinin hayatlarımızı büyük ölçüde etkilemesi ile değişmek zorunda kalan iletişim biçimimizin esasında 2000 yılında milenyum çağına girdikten sonra ilk 10 yılı biraz yavaş ilerlese de son 10 yılı şaşırtıcı derecede hayatlarımızı değiştirdiğini söyleyebiliriz.–
Bunun tabi insanlık adına iyi ve aynı zamanda kötü etkileri de olacağını gözlemleyebiliriz. Dijital insanlık dediğimizde tüm sosyal iletişim, iş, eğitim, sağlık, spor vs. gibi birçok konunun tüm bildiğimiz klasik kültür yaklaşımlarını elemine edip dijital devrimin sunduğu imkanlar ile hayatlarımızda baş rolü almaya başladığını görebiliriz. Hatta hazır evlerimizde zorunlu bulunuyorken, ihtiyacımız olduğu gösterilen yeniliklerin daimi kullanıcısı ve neredeyse bağımlısı olduğumuz söylemek ile safdillik etmiş olmayız.
Yok canım bunlar filmlerde olur dediğimiz birçok dijital gerçekliğin hayatlarımıza sızması ve normalleşmesi çok kısa süre içerisinde normalleşmesi düşünce olarak bile şaşırtıcıdır. İyi yönlerden söz edecek olursak, hayatımızı müthiş derece kolaylaştırdığıdır, misal, kıtalar arası yolculuk yapmak zorunda kalmadan, hatta hiçbir masraf da yapmadan arkadaşlarımız ile teknolojinin nimetlerinden yararlanarak görüşüp hasret giderme rahatlığını bize verdiği aşikardır.
Hatta hiç oturan yerlerimizi kaldırmadan işlerimizi , siparişlerimizi, toplantılarımızı, sunumlarımızı, alış verişimizi teknolojik uygulamalar vesilesiyle rahatlıkla ne güzel yapar olduk öyle değil mi? Bu sebeple bizim yerimize işimizi hatasız yapabilen öğrenen makinelerin varlığına da çok çabuk alıştık.
Burada inanların sistemli olarak dijital araçları kullanması ve bu dijital uygulamaları kullanmanın insani analizi, dikkate alınmalıdır. Örneğin, herhangi bir konu seçelim bu da arkeoloji olsun. Bu konunun tarihine analitik yaklaşım ile başlangıcından itibaren incelendiğinde, şimdiye kadar edinilmiş belgeleri, kazıları, tarihsel açıdan sıralanışı, korunumu ve sergilenmesini dijital uygulamalar vesilesiyle sonsuza kadar değiştirilmeden koruma ve istediğimiz her an o bilgiye ulaşma imkanı elde etmiş olmanın haklı gururu içindeyiz.
Bilgisayar sistemleri, makine öğrenmesi ve yapay zeka tıpkı insan zihni gibi esasında çalışıyor. Şöyle ki, bilim insanları insan zihninin veriyi işleyişi, yüz tanıma, veri bağlantısallığı kurma gibi birçok zihnin çalışma özelliğini modelleyerek yapay zekalara yüklemeye başladı.
Şimdiye kadar dünyada edinilmiş ulaşılabilen tüm bilgilere, bilinen beş yöntemi kullanarak öğrenen makinalar vesilesi ile uygulamaya soktular. Bu beş yönteme gelince;
Data mining: Veri madenciliği; makine öğrenimi, istatistik ve veri tabanı sistemlerinin kesişim noktasındaki yöntemleri içeren büyük veri kümelerindeki kalıpları keşfetme sürecine deniyor.
Data maping: Veri haritalama; bir veri tabanından diğer veri alanları arasındaki eşleştirme işlemine denir. Verileri entegrasyonu sağlanarak, farklı bilgilere ulaşmayı kolaylaştıran bir sistemdir.
Hypertextualization: Hiper metinsellik; bir örnekle ne demek olduğunu açıklamak gerekirse; bir A bir de B metni düşünelim, bir önceki bilgiden sonra gelen bilgi, hipotext olarak adlandırılır ve her iki metnin aşılanması ile herhangi bir ilişki kurularak hiper metinsellik sağlanır. Bu durum yorum olarak değil bağlantısallık içinde değerlendirilir.
Information retrieval: Bilgi erişimi, bir belgedeki veri taranması, verinin ve öğelerinin tanımlanması ile ayrıca görüntü ve ses verilerinin tabanlarının da aranmasıdır.
Visualization: Görsel imgeleme, bir mesajı iletmek için diyagram, animasyon oluşturmaya yönelik bir teknik. Bu tekniği biz insanlar kafada canlandırma yoluyla, insanlığın doğuşundan itibaren hem soyut hem de somut fikirleri iletirken bilinçli olarak kullanırız fakat yukarıda saydığımız dört yöntemi ise zihin kendisi yapar.
Öğrenen makinalar, robotlar, yapay zeka insan yaşamını simüle eden ve hayatın iç içe var olmuş kodlamalarının uyumlanmasını yakalayarak çalışmaktadır. Bilgi, enformasyon sistemini oluşturur. Bağlantısallık bilinci, yaratıcı zekayı üretir. İnsanın ürettiği zeka ile yaşamın evrimi sürmektedir. Buna göre de her bilgi, işleyen sistem de zeka üretir.
Yazının başında teknolojinin iyi yönlerinden söz etmiştik, gelelim kötü ne olabilir ki diyeceğimiz noktalarına. Teknolojinin aşırı kullanımı sebebiyle manyetik alanlara maruz kalır olduk, bu da bilim insanları tarafından, insan biyolojisi üzerinde etkilerini incelemeye yöneltti. Gözlemlenen, manyetik alanların insan bedeni üzerinde oksidatif stres yarattığı bilgisiydi. Peki, oksidatif stres neydi ve bildiğimiz stres ile alakalı mıydı? Açıkçası bildiğimiz stres ile ilgili değildir, vücudumuzda bulunan hücrelerin zarar görmesidir. Hücrelerimizin yaşam süresini manyetik alanların kısalttığı bilim insanları tarafından tespit edilmiştir.
Biyokimyasal etkilerinin yanı sıra iş yaşamını da tehlikeye attığı hatta bazı mesleklerin artık icra edilmediği ve Mckanzey araştırma şirketinin raporuna göre de şu anda yapılan mesleklerin %45’i birkaç sene içinde öğrenen makinalar ve yapay zekalar tarafından icra edileceği iddia edilmiştir. Buna ek olarak şu an da 2020 yılında The World Economic Forum’un tahminlerine göre de zaten insanların yaptığı işlerin %33’ünü icra edemediğidir.
2012 yılında Amerika’da Wall Street’de 150 bin kişi çalışıyorken 2015 yılında bu sayı 100 bin insana düşmüş. 50 bin kişinin işsiz kaldığı yakın tarihte, gelecekte yapılan birçok mesleğin yerini bambaşka yepyeni meslekler özellikle bilgisayarlar üzerinde olanları talep görecek gibi gözüküyor.
Yerini, durumunu, mesleğini yeni çağa uyumlayabilenlerin ayakta kalacağı bir geleceğin bizi beklediğini hesaba katarak, eğitimimizi ve gelişimimizi sağlamalıyız, yoksa geleceğimiz pek de iç açıcı gözükmüyor öyle değil mi?
Spor psikoloğu Zeynep Eylem Şenkal İstanbul doğumludur. Doksanlı yıllarda profesyonel olarak hem milli takımda hem de Fenerbahçe kulübünde voleybol oynadı. Marmara Üniversitesi Spor Bilimlerinden mezun olduktan sonra sporcu pskolojisi konusunda çalışmalar yapmaya başladı. İngiltere Londra’da beş yıl kaldı ve burada BBP University’de yüksek lisans psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra “Premier League” takımlarından Chelsea ve Arsenal futbol kulübünde çalıştı. Şu anda İstanbul’da Fransız Lape hastanesinde çalışmaktadır.
Zeynep Eylem Şenkal’ın farklı konularda ödülleri vardır. Pertevnial Lisesinde Liseler arası 5000 metre koşusunda birinci oldu, okuluna kupa kazandırdı. Fenerbahçe genç takımında oynarken lig şampiyonluğunu kazanan takımın ilk altısında oynadı. Okulu Marmara Üniversitesinin takımında üniversiteler arası şampiyonluk kazanan takımın ilk altısında oynadı.
Formula 1 takımlarından Redbull ile beş yıl boyunca çalıştı ve 230 dünya şehri gördü.
Sporun dışında da başarıları bulunan Zeynep Eylem Şenkal 1996 Türkiye Best Model seçildi. 1998 yılında Kore’de yapılan “Miss Universe” yarışmasında dünya birincisi seçildi. 15 tiyatro oyununda baş rolde oynadı. En son tiyatro oyunu “Necmiq” ile “En iyi komedi oyunu” ödülünü ekibi ile beraber kazandı. Onlarca televizyon programı sundu. Sinema ve dizi filmlerde oynadı. Ayrıca tiyatro öğrencilerine drama dersleri verdi.
Zeynep Eylem Şenkal tüm bu tecrübelerini harmanlayarak ünlü ya da değil sporcu ve ya kendini geliştirmek isteyen bireylerle mesleği kapsamında; kişinin kendisinin potansiyelinin sınırlarına erişebilmesi için bilimin ve teknolojinin ışığında kişiye özel fiziksel ve zihinsel çalışmalar yürütmektedir.
Daha fazla bilgi için www.eylemsenkal.com