Covid-19 salgınına karşı uygulanan tedbirler uyarınca sosyal hayattan kopartılıp, uzun bir süre ev hapsi yaşadıktan sonra garip saat uygulamalarıyla kısıtlı bir özgürlüğe kavuşan, adeta görmezden gelinen 65 yaş üzeri vatandaşlar sosyal medyada kurdukları bir platform aracılığı ile seslerini duyurmaya çalışıyor. Ekonomiyi ayakta tutmak için göstermelik önlemlerle salgınla mücadele edildiği görüntüsü vermek isteyen yetkililere aciz, ‘korunmaya muhtaç büyüklerimiz değil, ülkenin eşit, reşit ve tecrübeli’, vatandaşları olduklarını hatırlatmak istiyorlar. Haklı çığlıklarını kamuoyuna duyurmak için paylaşıyoruz.
Görüş Redaksiyon
YETER! GÖRÜYORSUNUZ Kİ, SALGIN BİZE AYRIMCILIK YAPARAK GÖĞÜSLENEMİYOR
Ne kadar süreceği kestirilemeyen salgına karşı sürdürülebilir, herkese eşit, bilimsel ve akılcı tedbirler istiyoruz. Hemen şimdi! ‘Normalleşme’ dediniz, salgın yeniden ve tehlikeli bir boyutta yaygınlaşıyor. 65 yaş üstü vatandaşlar hâlâ çağdışı ne işe yaradığı belirsiz yasaklar, polis ve ceza tehdidi altında yaşıyor. “Tedbir” dediğiniz bu ayrımcı uygulamalar, toplumu yaşlılar ve gençler olarak ikiye böldü, yaşlılara nefreti derinleştirdi, 7,5 milyon insanın eşit vatandaş olarak yaşama hakkını ve insan haklarını çiğnedi. Virüsün bulaşma nedeninin yaş almış insanlar olduğu algısını yarattı, bizi yaşamdan soyutladı ve tarifi imkânsız rencide etti.
Bu kararları alanlara (ki, kendileri de çoğunlukla yaş almış kişiler) ve ülkede demokrasi mücadelesi verdiğini iddia edenler dahil, bu kararlar karşısında susanlara soruyoruz: aylarca en mahrem ihtiyaçlarınızı karşılamak için bile kolluk kuvvetlerine muhtaç bırakılmak; pazardan sebze- meyvenizi, fırından ekmeğinizi almanızın yasaklanması nasıl bir şey biliyor musunuz? Hapsedildiğiniz daracık evde yürüyememekten kaslarınızın erimesini seyrettiniz mi, kalp krizi, felç ve daha birçok hastalık tehdidi altında bitmeyen günleri saydınız mı hiç? Kapısında 65 yaş üzeri giremez tabelası asılan dükkânların önünde kalmak, çay bahçelerine sokulmamak, sabah ve akşam serinliğinde bir yürüyüş yapamamak, yemek yediği restorandan saatiniz geçti diye polis zoruyla kaldırılmak, binmek istediği taşıttan zorla indirilmek, saati ve kolluk güçlerini kollayarak yaşamak; üstelik bütün bunları salgın bulaşmasın endişesinin yanı sıra yaşamak reva mıdır? Reva mıdır, nasıl yaşayacağımızı valilerin keyfiyetine bırakmak, hangi şehirde hangi yasağa tabi olduğumuzu bile kestirememek, herkese tatil kredileri dağıtılırken atacağımız her adımda izine tabi olmak?
Evet, salgında en çok biz ölüyoruz, başka hastalıklarda da en çok biz ölüyoruz. Çünkü yoksulluk gibi, hastalık gibi, yaşlanmak da bağışıklık sistemini zayıflatır. Hem bu salgında hem de başka hastalıklarda yaş almış kişilerin gençlere göre daha fazla ölmesi doğaldır. Herkes bunu bilir. Ama yaşarken ölü muamelesi görmek istemiyoruz. Medeni haklarımızı kullanma yetisine sahip değilmişiz gibi vesayet altında tutulmaya hayır diyoruz. Bu “dostlar alışverişte görsün” politikasından derhal vazgeçin! SALGINA ETKİN ÖNLEM ALIN!
• Bulaşmanın tüm dünyada yüzde seksen oranında evlerde, kapalı ve kalabalık ortamlarda olduğunu artık herkes biliyor. Acilen tedbirleri buna yönelik almaya; düğün, nişan, taziye, mevlit, dua benzeri toplanmaları kısıtlamaya ve daha sıkı denetlemeye çağırıyoruz.
• İşyerlerinde maske, hijyen ve mesafe kurallarını daha sıkı denetlemeye, işe gidiş ve dönüş saatlerinde taşıtlardaki yoğunluğu önleyecek girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz.
• Derslikler çoğalmalı, sınıflardaki öğrenci sayısı azaltılmalıdır.
• Sağlık çalışanlarımızın çalışma ve yaşam koşulları derhal düzeltilmelidir.
• Salgın ile ilintili tüm bilgi ve testlerin kimlere yapıldığı ayrıntılarıyla kamuoyu ile paylaşılmalı, başta sağlık çalışanları ve temas yoğunluğu olan tüm vatandaşlara düzenli test yapılmalıdır.
• Gerekli olacak tüm tedbir ve kısıtlamalar bütün vatandaşlara eşit şekilde uygulanmalı ve sürdürülebilir olmalıdır. Biz 65 yaş üstü vatandaşlar, sizin “saygıdeğer ve korunmaya muhtaç büyükleriniz” değil, ülkenin eşit, reşit ve tecrübeli vatandaşlarıyız. Ayrımcılık bizi korumadı, koruyamaz. Bizi korumak isteyenlere önerilerimiz şunlar:
• En düşük emeklilik maaşını derhal asgari ücret düzeyine çıkarın;
• Önleyici sağlık hizmetlerini mahallemize taşıyın, sağlık hizmetlerini ulaşılabilir ve parasız yapın;
• Mahallelerimizde sosyalleşebileceğimiz, bilgi ve yeteneklerimizi geliştirebileceğimiz, danışma hizmeti görebileceğimiz merkezler açın. Yaş almış insanların üretkenliğini köreltmeyin, destekleyin. Tüm ileri toplumlarda ve ülkemizde giderek yaş almış insanlar nüfusun önemli ve aktif bir çoğunluğunu oluşturuyor. Ömür boyu eğitim programları hazırlayın;
• Huzurevleri kapalı hapishanelere döndü. Akıl almaz yasakları kaldırıp hem çalışan hem de kalanların yaşam koşullarını düzeltin. Unutmayın bu yasakçı zihniyetin failleri yarın aynı zihniyetin kurbanları olacak.
Hepinize uzun ve sağlıklı yaşam dileklerimizle