Syed Farid Alatas (Haziran 1961-) Malezyalı çağdaş bir sosyolog ve Singapur Ulusal Üniversitesi’nde sosyoloji doçentidir. Ünlü Malezyalı politikacı ve sosyal bilimci Syed Hüseyin Alatas’ın (1928-2007) oğlu ve önde gelen Müslüman filozof olan 1931 doğumlu Syed Muhammad Al-Attas’ın* yeğenidir.
Babası ve amcasının fikirlerinin değerlendirilmesi ve eleştirisi Farid Alatas’ın çalışmalarında tekrarlanan temalardan biridir. Bu süregelen kuşaklararası tartışma çoğunlukla Güneydoğu Asya ya da genel olarak çağdaş İslam dünyasının entelektüel atmosferine ilgi duyanlar için bilgilendiricidir. Farid’in amcası Muhammed Al-Attas, İranlı filozof Hüseyin Nasr ile birlikte İslam bilgisinin modern dünyada felsefi ve teolojik olarak yeniden canlandırılmasının yolunu arayan gelenekselci Müslüman bir nesli temsil ediyor. Ancak Farid’in babası Hüseyin Alatas entelektüel olarak hem Batı emperyalizmi hem de ülkesindeki sömürgecilik sonrası dönemin eleştirisine daha fazla ilgi gösteriyordu. Ünlü kitaplarından birinde, Hüseyin Alatas, sömürge sonrası entelektüellerin bizzat kendileri tarafından yeniden yaratılan ve yeniden üretilen bir sömürge miti olan Malezyalıların ‘tembelliği’ mitini ifşa eder.
Farid Alatas’ın şimdiye kadar günümüz sosyal bilimlerine yaptığı katkılar dört kategoriye ayrılabilir:
(1) Güneydoğu Asya’nın sömürge sonrası devletleri üzerine ilk çalışmaları. Bu kategorideki en önemli kitabı, 1997 yılında Macmillan tarafından İngilizce olarak yayınlanan Democracy and Authoritarianism in Indonesia and Malaysia’ dır (Endonezya ve Malezya’da Demokrasi ve Otoriterlik).
(2) Çalışmalarının ikinci grubu da sömürgecilik sonrası durumla ilgilidir, ancak esas olarak sosyal bilimlerdeki örtük Avrupa merkezciliği hedef alır. Bu konuyla ilgili ilginç bir kitap, 2006 yılında Sage tarafından yayınlanan Alternative Discourses in Asian Social Science – Responses to Eurocentrism’dir (Asya Sosyal Bilimlerinde Alternatif Söylemler – Avrupa Merkezciliğe Tepkiler).
(3) Özellikle Güneydoğu Asya toplumlarında dinler arası diyalog da başından bugüne değin çalışmalarında tekrarlanan bir başka temadır. Malezya’da bu grupta yayınlanan son kitabı An Islamic Perspective on the Commitment to Inter-Religious Dialogue’dur (Dinler Arası Diyaloğa Bağlılık Üzerine İslami Bir Bakış).
(4) Bir Müslüman ve yaşadığı dönemden dörtyüz yıl sonra Aguste Comte tarafından sosyoloji olarak adlandırılacak olan disiplinin ortaçağdaki öncülerinden olan İbn-i Haldun’un Mukaddime’sinin yeniden yorumlanması üzerine yazdığı son kitabı ve bazı makaleleri de, Alatas’ın beğenilen ve entelektüel açıdan övgü alan çalışmaları arasında yer alıyor.
Farid Alatas’ın Müslüman toplumsal kuramcının günümüz için anlam ve önemini göstermeye çalıştığı İbn-i Haldun üzerine ilk kitabı, İbn-i Haldun’a kapsamlı bir giriş olarak okunabilir. Ancak İbn-i Haldun ile ilgili ikinci kitabın yenilikçi bir tezi var. In Applying Ibn Khaldun (İbn –i Haldun’u Uygularken) (2014) adlı kitabında Alatas, neo-Halduncu bir sosyolojiyi yeniden inşa edilebileceğimizi öne sürüyor. Kitap, böyle bir yeniden inşanın önündeki engelleri açığa çıkarma stratejisini tercih ederken, aynı zamanda çağdaş sosyal ve politik olgulara bu bir tür İbn-i Halduncu yaklaşımının ana hatlarını çiziyor. 19. yüzyıl Avrupa’sında yeniden keşfinden sonra bile İbn-i Haldun’un dışlanması sorusunu yanıtlayan Alatas, sosyal bilimlerdeki Avrupa merkezciliğinin Batılı olmayan teorilerin ve kavramların öneminin kabul edilmesine engel oluşturduğunu ileri sürüyor. Böylece, kitabın ikinci yarısında Arap dünyasındaki devlet oluşumu gibi çağdaş olayları açıklamak için İbn-i Haldun’un yaklaşımını kullanmaya çalışıyor.
Batı kavim-merkezciliğinin ve aynı zamanda Doğu entelektüellerinin örtülü (ve ironik) Avrupa merkezciliğinin çift taraflı eleştirisi, üçüncü yolu arama projesine yol açmıştır. Bu, baskın sosyolojik yaklaşımlara bir alternatif arayışıdır. İbn Haldun’un fikirlerini bu bağlamda yeniden okumak, diğer iki projenin mantıklı sonucu gibi görünüyor. Görünüşe göre Alatas, ana akım Avrupa sosyolojisinin İbn-i Haldun’a bir özne değil bir çalışma nesnesi olarak davranma eğiliminde olmasına rağmen, İbn-i Haldun’un teorisini canlandırmanın küresel Güney’e dair toplumsal kuramın üzerine inşa edilecek içsel ve hala işlevsel bir çerçeve bulmasına yardımcı olacağını öne sürüyor.
Alatas ile geleneksel düşüncedeki amcası Muhammed Al-Attas arasında bu konuda süregelen ve İslam dünyasında önemli bir tartışmayı somutlaştıran, diyalog görülebiliyor. Muhammed Al-Attas, Kur’an’ı yorumlamanın iki geleneksel yöntemi olan tefsir ve teviller aracılığıyla bilginin İslamlaştırılmasını desteklerken, Farid Alatas, “bu yöntemler sosyal olguların araştırılmasına nasıl uygulanabilir?” diye soruyor (Alatas, 2014: 61) ve bunun uygulanamayacağını belirtiyor. Alternatif olarak yapabileceğimiz, İbn Haldun’un devleti yorumlarken “ekonomik, politik ve sosyal faktörlerin rolüne önem veren” yaklaşımını güncellemektir (Alatas, 2014: s.61). Alatas, İbn-i Haldun’un gözden kaçırılan sosyolojik anlayışlarını yeniden canlandırmaya çalışıyor. İbn-i Haldun yöntemi ile ilgili mesele, bunun toplumsal olgular üzerine ‘materyalist’ bir düşünme yolu olmasıdır. Bu, toplumsal olanı açıklamak için (ilahi müdahale yerine) sosyal, ekonomik ve politik faktörlerin kullanılması anlamına gelir. Dolayısıyla İbn-i Haldun, modern “laik” sosyal bilimler ile Orta Çağ Kuzey Afrika’sında olağanüstü bir şekilde ortaya çıkan toplumsal kuramın Doğulu formu arasında bir orta yol olarak görülebilir.
Bu makale GLOBAL SOCIAL THEORY.org ’da yayınlanan İngilizce orijinal versiyonundan çevrilmiştir. Çeviri: Irmak Gümüşbaş