
Didem Gündü Bulut
Ankara’nın 1923 yılından bu yana kentleşme geçmişini incelediğimizde hızlı büyüme, kırdan kente göç ve nüfus artışı ile birlikte kent merkezinin 20-30 yılda bir değişim yaşadığını görebiliriz. 1923-1950 yılları arasında Ankara’da şehir merkezi Ulus’tu. İlk merkez kayması 1950 yılında, Ulus’tan Yenişehir’e (Kızılay’a) doğru yaşandı. 1980-2000 yılları arasında Çankaya-Gaziosmanpaşa, 2000’den sonra ise Çayyolu-Konutkent eksenli merkez kaymalarından bahsedilebilir.
1950-1980 yılları arasında Ankara’da şehir merkezi konumunu sürdüren Yenişehir semtini çoğunlukla ‘Kızılay’ olarak biliriz. Kızılay adlandırması, semtinin merkezine 1929 yılında yapılan Kızılay binasından gelmektedir. 1979 yılında yıktırılan bu binanın yerinde şimdilerde çok katlı bir AVM var. Ancak, meydan ve semt yine de ‘Kızılay’ adı ile anılmaya devam ediyor. Anlaşılan binayı yıkmak kolay ama belleklerden ve dilden silebilmek hiç de kolay değil. Zaten yazmaktaki amacımız, belleklerden silinmesin diye not düşebilmek değil mi?
Kızılay semtinin ilk meyhaneleri
Kızılay’da 1940 yılından önce bir tane bile lokanta bulunmadığı düşünüldüğünde, bugün gelinen nokta baş döndürücü olarak nitelenebilir. Kentin ilk merkez kaymasının yaşandığı Yenişehir semtinde, köşe taşı işlevi görmüş meyhane ve içkili lokantalar bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda Süreyya Gazinosu, Misuri Lokantası, Piknik ve Washington Restaurant’ı kısaca anlattıktan sonra ağırlıklı olarak Tavukçu, Körfez ve Kumsal lokantaları üzerinde duracağız. Bu üç lokanta, iç içe geçmiş ticari ilişkileri, ortaklıkları, hemşerilikleri ve tarzlarıyla birbirinin benzeri ya da devamı niteliğindedir. Bu bakımdan Tavukçu, Körfez ve Kumsal gerçek bir üçleme oluşturur.
Listen to “Kent Söyleşileri” on Spreaker.Süreyya Gazinosu
Yenişehir semtinde ilk olarak 1943 yılında, müzikli ve yemekli bir gece kulübü olan Süreyya Gazinosu
açıldı. Gazino, Kızılay Meydanı’nda bugünkü Soysal Pasajı’nın bulunduğu yerdeydi. Burada daha
önceden Soysal Apartmanı adıyla bilinen geniş ve 4 katlı bir apartman vardı. Apartmanın bodrum katı
Süreyya Gazinosuydu. 1950’li yıllarda Ulus Sineması ve 1960’lı yıllarda Cevat Restoran da aynı binanın
girişinde hizmet verdiler. Süreyya Gazinosu, uzun yıllar Karpiç’te çalışmış eski Rus Teğmen Serj ve
karısı Anavasili tarafından açılmıştı. Serj’e, Süreyya adı Karpiç’te çalıştığı yıllarda Atatürk tarafından
verilmişti. Kravatsız müşterilerin kapıdan kibarca geri çevrildiği bu gazino, 1950’li yıllarda çok popüler
oldu. Karpiç ekolüne ve disiplinine bağlı olarak çalışan gazino, önceleri CHP sonrasında ise DP’nin ileri
gelenlerinin mekanı haline geldi. 1960 darbesi sonrası sahibi hakkında çeşitli söylentiler çıkartıldı ve
davalar açıldı. Bütün bunlara fazlasıyla içerleyen Serj, 1964 yılında bir daha açmamak üzere gazinoyu
kapattı ve İstanbul’a gitti.
Missuri Lokantası
Yenişehir semtinde meyhane anlamında ilk açılan yer, Beşir Tarakçı’nın sahibi olduğu Missuri
Lokantası’dır. 1949 yılına ait Ankara Rehberi’nde Yenişehir semtinde adı geçen iki lokantadan biridir. (Diğer lokanta ise Ziya Gökalp Bulvarı’ndan Selanik Caddesi’ne girişte köşede bahçe içinde bulunan
Buket Lokantası’dır.) Adını Amerika’nın ünlü savaş gemisi Missouri’den alan lokanta, 1946 yılında bu
geminin İstanbul’a gelmesinden sonra Sakarya Caddesi’nin Bayındır I Sokak ile kesiştiği köşede bahçe
içinde tipik bir Yenişehir evinde açıldı. (Adres olarak Sakarya Caddesi No: 60 olarak kayıtlı.)
İkinci Dünya Savaşı sonunda Japonya’nın teslim olduğunu belirten antlaşmanın imzalandığı Missouri
gemisinin İstanbul’a gelmesi ile Amerikan hayranlığı adeta doruk yaptı. Camilerin minareleri arasına
“Hoş geldin Missouri” yazmak, halı fabrikalarına Missouri yazan halılar dokutmak, Tekel’in özel
Missouri sigarası çıkartması, PTT’nin Missouri pulları basması, hatta Beyaz Rusların ülkemiz mutfağına
kazandırdıkları Rus Salatası’nın adının “Amerikan Salatası” olarak değiştirilmesi gibi yaşanmışlıklar
hayranlığın boyutlarını göstermesi açısından anlamlıdır. Bunca çılgınlık arasında bir vatandaşın açtığı
lokantanın adını “Missuri” koyması aslında çok hafif kalmaktadır.
Missuri Lokantası, masada servisin yanı sıra ayakta servis alanlara ucuz şarap sunan (Kavaklıdere
Şarabı kadehi 30 Krş) salaş bir meyhaneydi. Dönemin edebiyatçı ve yazarlarından bazıları Missuri’ye gelirler ve soba başında derin sohbetler yapılırdı. Şahap Sıtkı’nın, Fethi Giray’ın, Mehmet Kemal’in
Missuri’ye giderken şaraplarını yanlarında götürürlerdi. 1960 öncesi dönemin gençliği de Missuri’nin
müşterileri arasındaydı. Hatta Siyasal, Hukuk ve DTCF’nin ‘solcu’ öğrencileri meyhanenin adını
umursamaksızın buranın müdavimi olmuşlardı. Missuri adından hoşlanmayan antiemperyalist gençler
ise arka bahçesindeki mor salkımlardan esinlenerek buraya kendi aralarında “Mor salkım meyhanesi”
adını takmışlardı. “555K” günlerinde Missuri en kalabalık dönemini yaşadı. Sonrasında zamanla tarihe
karıştı.
Piknik
1953 yılında Tuna Caddesi’nin Bulvarla kesiştiği köşede ilk apartmanın altında açılan Piknik, Rumeli
kökenli Reşat ve Vahit Önat kardeşler tarafından farklı bir konseptle sunuldu. İlk açıldığı dönemde
kabaca üç bölümden oluşuyordu. Şarküteri ürünlerinin satıldığı bölüm, ayakta durulan veya
taburelere oturularak sandviç vb şeyler yenen bölüm ve oturularak bira eşliğinde yemek yenilebilen
bölüm. Piknik’in yapısında zamanla bazı değişiklikler oldu. 1970’li yıllarda şarküteri bölümü kapatıldı.
Bitişiğindeki Bekir Lokantası işletmeye dahil edilerek Piknik genişletildi (Bekir, Süreyya Gazinosu’nun
aşçılarından biriydi. Kendi ismiyle kendi lokantasını açtı. Özellikle iş yemekleri için tercih edilen kaliteli
bir yerdi. Ancak uzun süre devam ettiremedi.)
Ankaralılar “Arjantin bira” tabir edilen büyük bardaklarda sunulan fıçı bira ile Piknik sayesinde
tanıştılar. Piknik 1982 yılında bulunduğu binanın yıkılma kararı alınması sonrasında İnkilap-I Sokak’taki
yerine taşındı. 1986 yılında Reşat ve Vahit Önat kardeşler Piknik’i devrettiler. Piknik bu tarihten sonra
Net Piknik adıyla aynı yerde çalışmaya devam etti. Son yıllarda müşteri kalitesi düşmekle birlikte
günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Washington Restaurant
Ankara’da yeme-içme alanında adeta bir okul işlevi görmüş olan Karpiç’ten yetişme iki aşçı olan
Hüseyin ve Yunus Şişman, 1940 yılına kadar Karpiç’te çalıştılar. 1940 yılına bir süre Amerika’ya giden
iki kardeş burada Türkiye Büyükelçiliği’nin lokanta bölümünde görev yaptılar. Amerika dönüşü 1955
yılında İnkilap Sokak’ta Washington adıyla kendi lokantalarını açtılar. Mutfağında Karpiç ekolü ve
Amerikan tarzının bir karışımını uygulayan Washington, 1962 yılında Bayındır-I Sokak’a taşındı ve
1980 yılına kadar burada hizmet verdi. Rumeli İşkembecisi’nin karşısı dersek yeri daha iyi
anlaşılacaktır. Kot pantolonla gelenlerin geri çevrildiği, daha çok bürokrat kesime hitap eden bir
anlayışla çalışan restoranın yerine daha sonra, benzer bir tarza sahip olan Göksu Restaurant açıldı.
Tavukçu Lokantası
1920’li yılların başında, 30 bin nüfuslu bakımsız bir Anadolu kasabası görünümünde olan Ankara’da,
dışarıda yemek yeme alışkanlığı olmadığı gibi yemek yenebilecek bir lokanta olduğu da söylenemez.
Bu yıllarda daha çok şehir dışından gelenlere hizmet etmesi amacıyla Osmanlı’daki “aşevi” mantığında
açılmış birkaç dükkan bulabilmek mümkündü. Bu yerler arasında, Atpazarı’ndaki sokak köftecileri,
Koyunpazarı’nda okka ile döner satan dönerciler, Balık Pazarı Caddesi’nde kereste depolarının olduğu
yerde (şimdiki hal civarı) Ankara tavası yapan yerler ve Hacı Bayram tarafında Kuyulu Kahve
civarındaki birkaç börekçi sayılabilir. Cumhuriyetin ilanı ve başkent seçilmesini takiben Ankara,
1930’lu yıllarla birlikte ciddi bir gelişme içine girdi. 1932 yılında Ankara’da 22 adet birinci ve 29 adet
ikinci sınıf lokanta bulunduğu göz önüne alındığında gelişimin epeyce hızlı yaşandığı söylenebilir.
Tavukçu Lokantası’nın kurulması da işte bu dönemlere denk geliyor. Anlatmaya isterseniz önce
kurucusu ile başlayalım. Arnavut kökenli olduğundan “Arnavut Hüsamettin” adıyla tanınan
Hüsamettin Sencer, 1900’lü yılların başında dünyaya gelmiş. Ankara’ya ne zaman geldiği konusunda
bir bilgiye sahip değiliz. Lokantacılığa genç yaşlarda başlamış. İlk lokantasını 1930 yılında “Tavukçu
Lokantası” adıyla Ulus’ta açmış. O dönemde Ankara’ya tavuk sadece Samsun tarafından
getiriliyormuş. Lokantanın yerinin Anafartalar Caddesi üzerindeki Yeni Sinema’nın (Eski Sümer
Sineması) karşısında olduğu biliniyor. Menüsünde iki çeşit bulunan Tavukçu Lokantası, uzun yıllar
sadece tavuk suyuna çorba ve tavuklu pilav sunan küçük bir esnaf lokantası olarak varlığını
sürdürmüş.
Ulus’tan Kızılay’a
Tavukçu Lokantası, 1932 yılında Ankara’da ikinci sınıf lokantalar içinde yer alan 29 işletmeden
birisiydi. Tavukçu Lokantası’nın sahibi Arnavut Hüsamettin daha sonra 1939 yılında Ulus’ta Zincirli
Camisi karşısındaki Çiçek Lokantası’nı açtı. 1956 yılında ise Denizciler Caddesi’ndeki Boğaziçi
Lokantası’nın ortaklarından biri oldu. Boğaziçi Lokantası’nda yakın akrabası Mehmet Boyacıoğlu olan ortaklığı, 1970 yılına kadar devam etti.
Tavukçu Lokantası, 1954 ve 1983 yılları arasında Sakarya Caddesi’ndeki yerinde müşterilerine hizmet
etti. Burası soba ile ısıtılan küçük bir yerdi. 1969 yılına gelindiğinde işler iyi gitmedi ve lokanta iflas
etti. İsmail Poyraz’ın Tavukçu ile olan ortaklığı bu yıl başladı. 1969 yılında Tavukçu’nun İsmail Poyraz
ile birlikte 2 ortağı daha bulunuyordu. İsmail Poyraz 3 yıllık bir uğraştan sonra yepyeni bir Tavukçu
yaratmayı başardı.
Artık İsmail Poyraz’ı tanımanın sırası geldi sanırım. İsmail Poyraz, 1935 Rize-Pazar doğumlu. 1950
yılında 15 yaşında Ankara’ya gelerek çeşitli işlerde çalışmaya başlamış. Ulus semtinde fırında,
pastanede ve kahvede iş bulmuş. Daha sonra o yıllarda Ulus’taki Cihan Sokak’ta (şimdiki Zafer Sokak;
Anafartalar Caddesi’nden Hükümet Caddesi’ne girdiğinizde sağdan ikinci sokak) hizmet veren
Karadeniz Lokantası’nda sırasıyla bulaşıkçı, komi ve garson olarak çalışmasını sürdürmüş. Hemşinli 3
ortağın işlettiği Karadeniz Lokantası, 1950’li yılların ortalarında Ulus’tan Kızılay’a, İzmir Caddesi’ne
taşınmış. İsmail Poyraz, Karadeniz Lokantası’nda garsonluk yaptığı sırada, 1969 yılında Tavukçu’ya
ortak olmuş ve Tavukçu’yu işletmeye başlamış. Daha sonra 1972 yılında açılan Körfez Lokantası’nın
da ortağı olmuş. 1983 yılında Tavukçu Lokantası’nın bulunduğu apartman için yıkım kararı çıkartılınca,
şimdiki yeri olan, İnkilap Sokak No: 25/A Kızılay adresindeki 2 katlı binaya taşınmış. Taşınılan yeni
yerin mülk sahibi, Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası’nda Gelirler Genel Müdürlüğü yapmış olan
Reşat Pura, Karadeniz Lokantası döneminden beri İsmail Poyraz’ın yakın dostu olmuş bir kişi. Reşat
Pura bir süre sonra bu mülkü kendi mirasçısı olmadığı için İsmail Poyraz’a bağışlamış.
Samuel Beckett’ın garsonluk yaptığı lokanta!..
Genel klasmanda değerlendirildiğinde Tavukçu, salaş meyhaneler kategorisinde başa
güreşenlerdendir. İlk gittiğinizde öğrenci yurdu yemekhanesine girdiğiniz izlenimine kapılmanız
kaçınılmazdır. Beyaz örtülerle örtülmüş, metal bacaklı ve formika kaplı masalar, seramik fayans döşeli
zemin, hiçbir şey asılı olmayan krem rengindeki duvarlar ve beyaz flüoresan lambalarla sağlanan
aydınlatma. Bazılarının “hastane gibi meyhane” dediği Tavukçu için İsmail Poyraz’ın “doğrudur;
insanlar buraya gelir tedavi olur” yorumu, Temel fıkrası tadındadır. Tavukçu’da fonda hiçbir zaman müzik çalmaz. Mekana her zaman çatal bıçak sesleriyle yoğrulmuş ağır bir uğultu hakimdir. Kısa süre
sonra siz de o uğultunun bir parçası haline geldiğinizi çoğu zaman fark etmezsiniz bile. Tavukçu’nun
dekorasyonsuzluğu öyle had safhadadır ki en ufak bir şey eklemeye kalksanız yapmacık olduğu belli
olur ve sırıtmaya başlar. Buraya rezervasyonla gidilmez, ama gidildiğinde de yer bulunmaz. İsmail
Poyraz böyle durumlarda hep araya girer ve bir kenara masa atıp sizi geri göndermez. Hal böyle
olunca yan masadaki tuzluğa ulaşmak da, muhabbete katılmak da çok zor olmaz.
Yaz aylarında sarmaşıkların gizlediği küçük bahçesine masalar atılır. Yazın bahçede yer bulabilmenin
tek koşulu erken gitmektir. Ana caddeye kadar yayılan anason kokusu olmasa burada bir meyhane
olduğu hiç kimsenin aklına gelmez. Tavukçunun müdavimi olan kişiler çoğunlukla orta gelir grubunu
oluşturan insanlardır. Kızılay esnafı, memurlar, üniversite öğrencileri, taksi şoförleri, felsefeciler,
Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncuları ve bazen de tanınmış entelektüel simaları Tavukçu’da görebilmek mümkündür. Tavukçu, Aziz Nesin’den Rıfat Ilgaz’a, Ahmet Arif’ten Çetin Altan’a, Fazıl Say’dan Yaşar
Kemal’e, Uğur Mumcu’dan Turan Güneş’e, Örsan Öymen’den Rutkay Aziz’e kadar bildik isimlerin
yolunun kesiştiği bir mekan olma özelliğini hep korumuştur. Tek kadın olarak bile gitseniz Tavukçu’da
kimsenin sizi rahatsız etmeyeceğinden emin olabilirsiniz. Günden güne seviyesi düşen Kızılay’daki
içkili mekanlar içinde güvenerek gidebileceğiniz, sohbet eşliğinde rakınızı keyifle içebileceğiniz bir yer
düşünüyorsanız, Tavukçu ideal bir seçimdir.
Körfez Lokantası
Kızılay semtinin klasik meyhanelerinden biri de Tavukçu ile aynı ekole sahip olan Körfez Lokantası’dır.
1972-2002 yılları arasında 30 yıl boyunca Bayındır Sokak’taki iki katlı tarihi binada hizmet vermiş olan Körfez Lokantası’nın aramızdan ayrılışı, gelişen Kızılay’da yükselen rant gelirleriyle ilgilidir. Fransız
Kültür’ün hemen arkasında, böylesine değerli bir yere iş hanı yapıp paraya para dememek varken,
küçük bir tarihi binayı yaşatmakta diretmek sahiplerine çok anlamlı gelmemiş olmalı. Bugün orada ne
Fransız Kültür binası kaldı, ne de Eşref Özand’ın 1931 yılında ev olarak yaptırdığı bina. Ankara’nın kent
tarihi ve kültüründen önemli bir sayfa daha kopartıldı.
Kumsal Lokantası
Tavukçu, Körfez ve Kumsal üçlememizin son lokantası olan Kumsal’ın hikayesi aslında Körfez
Lokantası’nın bulunduğu binanın 2002 yılında yıkılmasıyla başlıyor. Körfez’in sahibi Nazmi Canlı bunun
üzerine yeni bir yer arayışına giriyor. Birçok yere bakıyor ama bir türlü karar veremiyor. Açılış
uzayınca personele maaş ödemektense tazminatlarının ödenmesi yoluna gidiliyor. Bir aşçısı ile bir
garsonu Gölbaşı’nda bir restoranda çalışmaya başlıyor. Aşçılardan diğeri ve 8 garson ise aldıkları
tazminatları birleştirerek 9 ortaklı bir lokanta açmaya karar veriyorlar. 2002 yılında işletmeye açılan
Kumsal Lokantası’nın hayatımıza girmesi bu şekilde oluyor. Nazmi Canlı, 2005 yılında Körfez’i tekrar
açmayı başarıyor ama işler eskisi gibi gitmiyor ve 2008 yılında işletme faaliyetine son veriyor.
Körfez’in bu şekilde perdeyi kapatması sonrasında geleneğin tek temsilcisi olarak Kumsal kalıyor.
Kumsal’ın 9 ortağından biri sonradan işten ayrılıyor. Kumsal şu anda 8 ortaklı olarak 10 yıldır hizmet
vermeye devam ediyor.
Yazar ve Kaynakça : YAVUZ İŞCEN