Büyük çaplı ağaçlandırma girişimleri genellikle başarısız oluyor ve hatta bazıları ormansızlaşmayı bile tetikliyorlar. Bunu yapmanın daha iyi bir yol var.
11 Kasım 2019’da gönüllüler, Geleceğe Nefes adlı hükümet destekli girişimin bir parçası olarak Türkiye’de 11 milyon ağaç dikti. Ağaç dikme kampanyası, kuzeydeki bir şehirde tek bir yerde bir saatte dikilen en fazla fidan sayısıyla Guinness Dünya Rekorunu kırdı: 303.150.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da projeyi başlatırken, “Milletimiz, milyonlarca fidan dikerek yeni, yemyeşil bir Türkiye’yi teşvik etmeye çalışıyor” dedi.
Guardian, üç aydan kısa bir süre sonra fidanların yüzde 90 kadarının öldüğünü bildirdi. Ülkenin tarım ve orman sendikası başkanı gazeteye verdiği demeçte, ağaçların yanlış zamanda dikildiğini ve fidanları kuvvetlendirmek için yeterli yağış olmadığını söyledi.
Son yirmi yılda, bunun gibi toplu ağaç dikme kampanyaları, iklim değişikliğinden nesli tükenme krizine kadar birçok modern sıkıntımıza merhem olarak popülerlik kazandı. Şirketler ve milyarderler bu tür girişimleri sever. Politikacılar da öyle. Elbette, ağaçlar sevilmez mi? Yaban hayatı ve insanlar için kaynak sağlarken doğal olarak karbon emisyonlarını emerler ve hatta onlara bakmak bile güzeldir. Kulağa her anlamda hoş geliyor.
Ancak bir sorun var: Bu kampanyalar çoğu zaman işe yaramıyor ve bazen ormansızlaşmaya bile neden olabiliyor.
Örneğin Nature dergisindeki yakın tarihli bir çalışmada, araştırmacılar, son 50 yılda ağaçlandırmaya büyük miktarda para yatıran bir ülke olan kuzey Hindistan’daki uzun vadeli restorasyon çabalarını incelediler. Yazarlar, ağaçlandırmanın önemli iklim faydaları sunduğuna veya yerel toplulukların geçim kaynaklarını desteklediğine dair “hiçbir kanıt” bulamadılar.
Çalışma, restorasyon projelerinin bugüne kadarki en kapsamlı analizleri arasında yer alsa da, büyük ağaç dikme girişimlerinin değerini sorgulatan başarısız kampanyalar dizisinden sadece bir örnek. Çoğu zaman, iddialı hedeflerin cazibesi, onları sonuçlandırmanın getirdiği zorlukları ve ilk etapta ekosistemleri yok eden temel sorunları görmemizi engelliyor.
Uzmanlar, Vox’a çok sayıda ağaç dikmeye odaklanmak yerine, uzun vadede ağaç yetiştirmeye, ormanların ötesinde ekosistemleri korumaya ve restore etmeye ve onlara en iyi şekilde bakan yerel toplulukları güçlendirmeye odaklanmamız gerektiğini belirttiler.
Bir trilyon ağaç dikme hamlesi
Son otuz yılda, ağaç dikme kuruluşlarının sayısı hızla arttı ve yalnızca tropik bölgelerde neredeyse üç katına çıktı. Küresel inisiyatifler de öyle: Bugün, 2020’de başlatılan Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Bir Trilyon Ağaç Girişimi de dahil olmak üzere 1 trilyon ağaç dikmeye odaklanan en az üç kampanya var.
Ağaç dikmeye tam olarak ne zaman takıntılı hale geldiğimizi hatırlamak güç. Bazı bilim adamları, 2020 yılına kadar küresel olarak 150 milyon hektarlık bozulmuş ve ormansızlaştırılmış araziyi ve 2030 yılına kadar 350 milyon hektarı restore etmek için bir başlangıç hedefi belirleyen 2011 Bonn Challenge’a işaret ediyor. Diğerleri, 2019’da Science dergisinde yer alan ve Dünya Ekonomik Forumu’nun bir trilyon ağaç kampanyasına ilham veren oldukça tartışmalı bir çalışmanın altını çiziyor.
Science makalesinin yazarları, başlangıçta ağaçları restore etmenin “bugüne kadarki en etkili iklim değişikliği çözümümüz” olduğunu savundular ve dünya çapında yeni ağaçlar için 900 milyon hektar (2,2 milyar akre) “yer” olduğunu belirttiler. Carbon Brief‘e göre, 2019’da yaklaşık 600 medya kuruluşu (Vox dahil) çalışma hakkında makaleler yayınladı.
Pek çok bilim insanı makaleyi eleştirirken, arkasındaki fikir—yani aynı anda biyolojik çeşitlilik kaybı gibi diğer sorunları çözerken iklim değişikliğinden çıkış yolu olarak ağaçlandırma yapabileceğimiz fikri— benimsendi. Bu, şirketler veya ülkeler için sera salımlarını azaltmak gibi zor bir görevi üstlenmekle karşılaştırıldığında, bir şeyler yapmak için çok daha kolay olan çekici bir fikir.
Birçok ağaçlandırma projesi başarısız oluyor
Ağaçlandırma kampanyaları genellikle iyi niyetlidir, ancak çoğu zaman, karbon yakalamaktan nadir türler için sığınma sağlamaya kadar vaat ettikleri faydaları sağlamada yetersiz kalırlar. Çevre araştırmacısı Forrest Fleischman liderliğindeki bir makalenin yazarları 2020’de “Büyük ölçekli ağaçlandırma programlarının başarısızlık oranlarının yüksek” olduğunu söylüyorlardı.
Bu başarısızlıkların en çarpıcı örneklerinden biri Fleischman’ın kuzey Hindistan’daki araştırmasından geliyor. Minnesota Üniversitesi’nde son Nature araştırmasını yöneten doçent Fleischman, ağaçlandırma projelerinin başarılı olabileceği bir yer varsa, o da Himaşal Pradeş eyaletindedir diyor. Eyalet hükümetinin halka hizmet sunma konusunda güçlü bir geçmişe sahip olduğunu ve en az 1980’den beri ağaç diktiğini söylüyor.
Bununla birlikte, uydu görüntülerinin analizi ve yüzlerce hane ile yapılan görüşmeler, hükümetin – yüz milyonlarca fideye karşılık gelen – onlarca yıllık ağaçlandırmasının, Fleischman’ın Twitter’da yazdığı üzere “orman gölgelik örtüsü üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmadığını” ortaya koydu. Araştırmacılar ayrıca, ekosistemdeki ağaç türlerinde yerel halkın yakacak odun ve hayvan yemi için tercih ettiği türlerden uzaklaştığını gözlemlediler. Başka bir deyişle, Himaşal Pradeş sakinleri aslında daha az faydalı orman kaynağına sahip oldular.
Yanlış giden neydi? Fleischman, ağaçların bazılarının kalitesiz ortamlara dikildikleri için çabucak ölmüş olabileceğinden şüpheleniyor. Çiftlik hayvanlarının da eski otlaklara dikilmiş olabilecek fidanları yok etmiş olabileceğini söylüyor. “İyi kaynaklara sahip orman restorasyon programları hedeflerine ulaşmada başarısız olabilir” diye ekliyor. “İddialı girişimlere karşı daha şüpheci olmamız gerekiyor.”
Dünyanın diğer bölgelerinde ağaç dikme projeleri sadece başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda mevcut ekosistemlere veya yaşam biçimlerine de zarar verdi.
Bloomberg News’den Max de Haldevang’ın bu yılın başlarında bildirdiği üzere, Meksika’da hükümet tarafından 2018’de başlatılan 3.4 milyar dolarlık ağaçlandırma kampanyası aslında ormansızlaşmaya neden oldu. Sembrando Vida veya Sowing Life (Yaşam Ekmek) olarak bilinen program, çiftçilere arazilerine ağaç dikmeleri için para ödüyor, ancak bazı durumlarda köylüler fideleri toprağa dikmeden önce ormanın bir bölümünü açıyorlar. Bir çevre grubu olan Dünya Kaynakları Enstitüsü tarafından yapılan bir analiz, programın 2019’da yaklaşık 73.000 hektar orman kaybına neden olduğunu gösteriyor.
Pakistan’da araştırmacılar, Gujjars adlı göçebe bir grubun kültürünün ve geçim kaynaklarının erozyona uğramasını, 2014 yılında başlayan ve o zamanlar Milyar Ağaç Tsunamisi olarak bilinen büyük, hükümet destekli bir dikim kampanyasına bağladılar. Geleneksel olarak Gujjarlar, hayvanlarını otlatmak için Pakistan’ın bazı bölgelerindeki toprak sahiplerinden kışları meralar kiralar. Ancak ağaç dikme kampanyasıyla bu toprak sahiplerinin çoğu otlak alanlarını ağaçlandırdı. Helsinki Üniversitesi’nde araştırmacı olan Usman Ashraf, 2018 tarihli bir makalesinde, “Gujjarların çoğu, kışın hayvanlarını otlattıkları özel arazilere erişimini kaybetti” diyor.
Araştırmacılar ayrıca Çin ve Brezilya’daki otlak ekosistemlerinin bozulmasını büyük ağaçlandırma girişimlerine bağlıyorlar. Daha önce belirttiğim gibi, otlaklar, çoğu yer altında olan büyük miktarda karbonu depolar ve sayısız türe barınak sağlar. Yine de bu ekosistemler bazen bozulmuş olarak kabul edilir ve orman restorasyon kampanyalarının hedefi haline gelir.
California Santa Cruz Üniversitesi’nde çevre çalışmaları ve restorasyon uzmanı profesörü Karen Holl, “Tüm ekosistemlerimize bakmamız ve her yere ağaç dikmememiz gerekiyor” diyor.
Uzun vade için ormanlar nasıl iyileştirilir
İklim değişikliği veya biyolojik çeşitlilik kaybı kadar büyük bir sorunun çözümü, asla çok ağaç dikmek kadar basit değildir. Sunshine Coast Üniversitesi’nden orman araştırmacısı Robin Chazdon, insanların genellikle “Sadece ağaç dikip buna bir restorasyon projesi diyerek karbon günahlarımızdan arınacağız” diye düşündüklerini belirtiyor. Genellikle, “bu, başarısız oluyor” diyor.
Ses getiren ağaçlandırma programları, restorasyonun uzun vadeli bir kaynak taahhüdü ve uzun yıllar takip gerektirdiği gerçeğini gizleme eğilimindedir. İklim bilimci Lalisa Duguma’nın dediği gibi, “Sadece ağaç dikmeyi düşünmeyi bırakmalıyız.” “Ağaç yetiştirmek gerekiyor.” Hızlı büyüyen ağaçların bile olgunlaşması en az üç yıl alırken, diğerlerinin sekiz yıl veya daha fazlasını gerektirebileceğini de sözlerine ekliyor. Duguma, “Ağaç yetiştirme düşüncemiz ağaç dikmeye indirgenirse, gerekli yatırımın büyük kısmını kaçırırız” diyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun trilyon ağaç programı kapsamındaki projeleri incelemeye dahil olan Holl, birçok önerinin iki yıl veya daha az takip gerektirmesi karşısında “şok olduğunu” belirtiyor. “İstediğimiz karbon veya biyolojik çeşitlilik faydalarını elde etmemiz için bu süre yetmiyor” diyor. (Bir WEF sözcüsü Vox’a, WEF programı kapsamında ağaçlandırma projeleri olan şirketlerin, şirketlerin belirlediği proje süresi boyunca her yıl ilerleme hakkında rapor vermeleri gerektiğini söyledi. Sözcü, bu raporların genellikle projelerin sosyal ve ekolojik faydaları hakkında bilgi içerdiğini belitti.)
Yine de daha büyük bir sorun, birçok büyük ağaçlandırma kampanyasının ilk etapta ormansızlaşmayı tetikleyen temel sosyal veya ekonomik koşulları hesaba katmamasıdır. İnsanlar yakacak odun toplamak için ağaçları kesebilir ya da hayvanları için toprak biçebilir. Bu gibi durumlarda, fideleri toprağa dikmek ormansızlaşmayı sona erdirmek için pek işe yaramaz. Fleischman, “Ağaç dikmek çözüm olmayabilir” diyor. “Çözüm, insanlara yakacak odun yerine geçecek bir şey vermek olabilir.”
“DOĞAYA İHTİYACI OLAN İNSANLAR DOĞAYA OY VERECEK” — FORREST FLEISCHMAN
Bu sorun, Amazon yağmur ormanlarındaki 2019 yangınlarından sonra Brezilya’da ortaya çıktı. G7 olarak bilinen güçlü ülkeler grubu, restorasyon için ödeme yapmayı teklif ederek karşılık verdi – ancak bu teklif, Holl ve ortak yazarının Science dergisinde yayınlanan görüşünde belirttiği üzere “yasaların uygulanması, yerli halkın topraklarının korunması ve toprak sahiplerine orman örtüsünü sürdürmeleri için teşvikler sağlanması” gibi temel konuları ele almıyordu. Ertesi yıl, Amazon yangınları ve ormansızlaşma arttı. “Ağaç dikmenin bozulmamış ormanları temizlemeyi hemen telafi edebileceğine dair kolaycı varsayım yaygındır” diye yazıyorlardı.
Fleischman, nihayetinde, ekosistemleri restore etmenin tek gerçek küresel çözümünün yerli ve kırsal toplulukları desteklemek olduğunu söylüyor. “Bölgelere bakalım ve insanların hayatlarını nasıl iyileştirebileceğimizi düşünelim” diyor. “Doğaya ihtiyacı olan insanlar doğaya oy verecekler.”
Ağaçlandırmanın işe yaradığı durumlar
Aynı zamanda WEF trilyon ağaç kampanyasının danışmanı olan Chazdon, açık olmak gerekirse, çok sayıda başarılı restorasyon programı olduğunu – ve bunların daha da iyiye gittiklerini belirtiyor. “Restorasyon düzgün yapıldığında işe yaradığına dair yeterli kanıt var” diyor.
Güney Brezilya’da nadir bulunan siyah aslan tamarin maymunu gibi savunmasız türlere ev sahipliği yapan Pontal do Paranapanema’yı düşünün. Mongabay’dan Liz Kimbrough’un bildirdiğine göre, Instituto de Pesquisas Ecológicas adlı kar amacı gütmeyen bir kuruluş son 35 yılda yerel topluluklarla birlikte 2,7 milyon yerli ağaç dikmek için çalıştı. Ağaçlar, yemek için meyve ve inşaat için odun gibi yerel halkın istediği faydalı ürünleri ve fide satışından yeni bir gelir akışı sağlıyor. Aynı zamanda, yeni ağaçlar, tamarin nüfusunun iyileşmesine yardımcı olan bir orman koridorları ağı oluşturuyor. Bu durumda, gerçekten bir herkesin kazandığı bir durum gibi görünüyor.
Restor adlı yeni bir haritalama platformu için etkili restorasyon projelerinin örneklerini derleyen Chazdon, bunun gibi başarılı ağaç dikme kampanyalarının merkezinde insanlar olduğunu söylüyor. Tesadüf o ki, platform, orman restorasyon çılgınlığını körüklemeye yardımcı olan Science‘daki tartışmalı 2019 çalışmasının yazarı Thomas Crowther tarafından yönetiliyor.
Crowther bile gazetelerde çıkan manşetlerin—yani bir trilyon ağaç dikmemiz gerektiğinin—çok basite kolaycı ve hatta yanıltıcı olduğunu kabul ediyor. Crowther, bu ayın başlarında Guardian‘a verdiği demeçte “İletişimi berbat ettik” dedi. “İnsanların bana bir trilyon ağacı nereye dikeceksin diye sorup durmalarından nefret ediyorum. Hayatımda asla bir trilyon ağaç dikmemiz gerektiğini söylemedim.” Crowther ve ortak yazarları, ağaç restorasyonunun iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli çözüm değil, en etkili çözümlerden biri olduğu iddiasını netleştirmek için Science makalesinin özetini bile revize ettiler.
Ormanlar elbette gezegen için iyidir. Ve bir sürü sera gazını emerler, bu da onları yükselen sıcaklıklara karşı önemli bir siper yapar. Ancak yalnızca ağaç dikmeye odaklanan manşetleri kaplayan kampanyalar, arkasındaki amaçtan çok hedefe odaklanarak hem insanlara hem de ekosistemlere zarar verebilir—ve bizi emisyonları azaltma konusundaki zorlu görevden uzaklaştırabilir. Holl’un belirttiği gibi, acı gerçek şu ki, “iklim değişikliğinden çıkış yolumuzu ağaç dikmekten geçmiyor.”
Benji Jones, biyoçeşitlilik krizinin bilimsel ve politik yönleri hakkında yazdığı Vox.com’da bir çevre muhabiridir. Vox’a katılmadan önce, Business Insider’da enerji sektöründe kıdemli muhabir olarak çalıştı. Yazıları ayrıca National Geographic, Smithsonian ve Audubon Magazine’de de yer almaktadır. Benji’nin ekoloji ve evrim alanında yüksek lisansı var ve Brooklyn, NY’de yaşıyor.
Bu makale Vox’da yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçe’ye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş