Yüksek teknolojinin hayatımızı konforlu hale getirmesinin yanı sıra yaşamımızı çok daha kolaylaştırdı. Her istediğimiz bilgiye oturduğumuz yerden bir tıklama ile ulaşıyor, kıtalar arası tanıdıklarımız ile görüntülü konuşuyoruz. Hatta artık evimizden çıkmaya bile gerek kalmadan işimizi, toplantılarımızı ve tüm görüşmelerimizi bilgisayarlarımız vesilesi ile rahatlıkla yapabiliyoruz. Tüm bunlar yaşantımıza güzellikler sunmakta olsa da fakat madalyonun diğer tarafının o kadar da keyif vermediğini görebiliyoruz.
Teknolojinin aşırı kullanımı ile bağımlılıklar geliştirip, zihinsel bozukluklara kadar uzanan ve hatta hayatımıza yeni hastalık isimleri ile girdiğinden bu yazıda söz etmek istiyorum. Özellikle ergen gençlerin akıllı telefon ve bilgisayar çağında doğmaları ile kendi lügatlarını oluşturup farklı değer yargılarını oluşturmalarını normal olarak addediyorum. Fakat kısa zaman içinde böylesi büyük sıçrama ile jenerasyon ve anlayış farklılığını bildiğimizden de daha fazla uzaklaştırması sahiden şaşılacak bir hale geldi. Tabi beraberinde kendi dönemlerinin alışkanlıkları ve bağımlılıkları da oluştu.
Avusturalya Melbourne’de RMIT Üniversitesinin araştırmasına göre akıllı telefonlar ergen gençlerin hayatlarının ayrılmaz bir bütünü haline geldiğini ve beraberinde belirgin bozukluklara yol açtığını tespit ediyorlar. Bu araştırmanın detayına girmeden önce “Nomophobia’dan” bahsedelim istiyorum. Nomophobia, akıllı telefonundan uzak kalma veya bir yerde unutma korkusuna deniyor. Peki eğer kişi telefonunu evde unutup, bir yere gittiğinde telefonunun yanında olmadığını fark ederse ne gibi bir durum gerçekleşiyor diye bakarsak, o bireyin kalp atışlarının hızlandığı, suratının kızardığı, nefes darlığı çektiği, vücudunun titremeye, terlemeye başladığı ve başının döndüğü gözlemleniyor. Bilim insanlarına göre, bu semptomlar “Ayrılık endişesi” psikolojik rahatsızlığı ile benzeri şekilde gerçekleştiği belirtiliyor.
Gelelim RMIT Üniversitesinin araştırması ile hayatımıza giren yeni isimlendirilen psikolojik bozukluğa, henüz Türkçe karşılığı olmayan “Textiety” hastalığı; endişe içinde mesaj beklemek ve göndermek haline deniyor. Bu durumu oluşturan sebepler ise kişi telefon mesajları sırasında tartışma yaşadıysa karşı tarafın cevabını veya yazacağı mesajın içeriğinin oluşturacağı kaos düşüncesi ile fazla kaygı haline girip endişe bozukluğu geliştirmeye başlamasına deniyor. Araştırmada benzer temelden kaynaklı farklı isimli hastalıklardan da bahsediliyor.
“Textaphrenia” mesaj geldiğini sanma hastalığına deniyor. Misal, kalabalık bir yerdesiniz mesaj sesine benzer bir ses duyuyorsunuz ya da duyduğunuzu zannediyorsunuz ve hemen telaş ile telefonunuza bakıyorsunuz. Bu durumu, bilim insanları sürekli telefonuna bakma hali ile de aynı hastalığın semptomları arasına dahil ediyorlar. Textaphrenia hastalığına sahip kişilerin zihinsel takibine bakıldığında bu kişilerin, kimsenin onları sevmediği ve önemsemediği düşünce temeli ile olayları değerlendirdikleri gözlemleniyor. Ek olarak bu hastalığa sahip kişilerin kafalarını telefonlarından kaldıramadıklarını, hatta yolda yürürken yolun karşısından karşısına geçerken bile yoldan geçen arabaları kontrol etmeden şuursuzca hareket ettikleri saptanıyor. Böyle bir hal içinde olan bireyin fiziksel olarak da bir kazaya uğrama oranının çok yüksek olduğu hastane istatistiklerince de onaylanıyor.
Japonya’da yapılan bir araştırmaya göre de “Tekrarlanan baş parmak sendromu” hastalığı, yeni psikosomatik hastalıklar arasına alınan bir terim oluyor. Akıllı telefonlarının fazla kullanımı ile baş parmağın büyüdüğü tespit ediliyor. Aynı araştırma göre de gelecek nesillerin baş parmaklarının daha büyük olarak doğacakları iddia ediliyor. Bu büyük baş parmağın görüntüsü itibari ile “Canavar parmak” olarak da isim takılıyor. Yapılan araştırmada özellikle ergenlerin ve yirmili yaşlarda olan gençlerin şikayetleri arasında konuların ve haberleşmenin bittiği halde mesajlaşmalarını engelleyemediklerinden söz ediyorlar. Telefonla konuşmaktansa yazışmak ve o şekilde duyguları ifade etme hali tercih ediliyor. Aslında gençler arasında mesajlaşmak veya sosyal medyadan iletişim hali tam bir modaya dönmüş durumda olduğu saptanıyor.
Bu teknoloji bağımlılığı hali kişilerde sadece kaygı bozukluğu tabi ki yaratmıyor. Bildiğiniz gibi beraberinde kişide birçok fiziksel ve zihinsel bozukluk durum oluşumuna yol açıyor. Örneğin, anlık sinirlenme, uykusuzluk, huzursuzluk ve tedirginlik gibi semptomlar görülüyor. Hindistan’da bulunan MGMMC Üniversitesinin düzenlediği araştırma anketinin sonuçlarına göre aşırı mesajlaşma hali gençlerin okul yaşamlarını kötü yönde etkilediği, hatta herhangi bir mesaja anında cevap verememek, bir bildiriyi es geçme ya da görememe halinin kaygı bozukluğu oluşturduğunu bu nedenle her nereye giderler ise tuvalet dahil yanlarından telefonlarını ayırmadıkları belirtiyor. Bununla beraber depresyon gibi ciddi psikolojik rahatsızlıklar geliştirdikleri tespit ediliyor.
Modern hayatın ayrılmaz parçası haline gelen akıllı telefonlarımız, tabletler ve bilgisayarlarımız, iletişim halinde kalabilmemiz açısından önemlidir. Fakat bu aletlerin iletişim aracı olmaktan çıkıp vücudumuzun uzuvları haline gelmesi ile gelişen psikolojik rahatsızlıklar için önlem almak mümkündür. Böyle durumlarda özellikle bilişsel terapilerin tercih edilmesi önerimdir. Kişilerin bağımlılık durumlarını kontrol altına almaları uzman yardımıyla mümkündür. Bununla beraber gelişen davranış bozuklukları, kronik kaygı bozukluğu ve depresyon durumları için psikiyatristler tarafından verilen ilaçların da ilerlemiş hastalıkları iyileştirme anlamında büyük faydası olacağı görüşündeyim.
Spor psikoloğu Zeynep Eylem Şenkal İstanbul doğumludur. Doksanlı yıllarda profesyonel olarak hem milli takımda hem de Fenerbahçe kulübünde voleybol oynadı. Marmara Üniversitesi Spor Bilimlerinden mezun olduktan sonra sporcu pskolojisi konusunda çalışmalar yapmaya başladı. İngiltere Londra’da beş yıl kaldı ve burada BBP University’de yüksek lisans psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra “Premier League” takımlarından Chelsea ve Arsenal futbol kulübünde çalıştı. Şu anda İstanbul’da Fransız Lape hastanesinde çalışmaktadır.
Zeynep Eylem Şenkal’ın farklı konularda ödülleri vardır. Pertevnial Lisesinde Liseler arası 5000 metre koşusunda birinci oldu, okuluna kupa kazandırdı. Fenerbahçe genç takımında oynarken lig şampiyonluğunu kazanan takımın ilk altısında oynadı. Okulu Marmara Üniversitesinin takımında üniversiteler arası şampiyonluk kazanan takımın ilk altısında oynadı.
Formula 1 takımlarından Redbull ile beş yıl boyunca çalıştı ve 230 dünya şehri gördü.
Sporun dışında da başarıları bulunan Zeynep Eylem Şenkal 1996 Türkiye Best Model seçildi. 1998 yılında Kore’de yapılan “Miss Universe” yarışmasında dünya birincisi seçildi. 15 tiyatro oyununda baş rolde oynadı. En son tiyatro oyunu “Necmiq” ile “En iyi komedi oyunu” ödülünü ekibi ile beraber kazandı. Onlarca televizyon programı sundu. Sinema ve dizi filmlerde oynadı. Ayrıca tiyatro öğrencilerine drama dersleri verdi.
Zeynep Eylem Şenkal tüm bu tecrübelerini harmanlayarak ünlü ya da değil sporcu ve ya kendini geliştirmek isteyen bireylerle mesleği kapsamında; kişinin kendisinin potansiyelinin sınırlarına erişebilmesi için bilimin ve teknolojinin ışığında kişiye özel fiziksel ve zihinsel çalışmalar yürütmektedir.
Daha fazla bilgi için www.eylemsenkal.com