Muhammed Mazhari
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde fahri felsefe profesörü olan Alphonso Lingis, Amerika’daki servet eşitsizliğinin arttığını ve gelişmiş emsallerinden daha büyük olduğunu söylüyor.
Lingis, Tehran Times‘a verdiği demeçte, “Refah eşitsizliği Amerika Birleşik Devletleri’nde diğer gelişmiş ülkelere kıyasla çok daha fazla ve giderek artıyor” diyor.
“Amerika Birleşik Devletleri’ndeki nüfusun yüzde biri, ulusal servetin yüzde 42,5’ini elinde tutuyor. Sadece üç adam -Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Microsoft’un kurucusu Bill Gates ve yatırımcı Warren Buffett- Amerikalıların en yoksul yarısının toplam servetinden daha fazla değere sahip toplam servete sahipler.”
Zenginlik Amerika Birleşik Devletleri’nde siyasi güç anlamına geldiğinden, kodamanlar ve sıradan insanlar arasındaki uçurum, siyasi sistemdeki bir kusuru yansıtıyor.
Eleştirmenler, ABD’deki kapitalizmin demokrasiyi marjinalleştireceğini söylüyor. Kitle iletişim araçları bu konuda önemli bir rol oynamaktadır.
Lingis, “Zenginlik gitgide daha az sayıda birey ve şirkette yoğunlaştıkça, en zenginlerin potansiyel siyasi gücü de yoğunlaşıyor” diyor.
Bu arada “Ortalama Beyaz aile, ortalama Siyah aileden 10 kat, ortalama Latin ailesinden 7,5 kat daha fazla servete sahip. Bu artan ekonomik eşitsizlik, ülkede giderek artan sayıda insanın sağlığına, eğitimine, iş fırsatlarına ve ev sahibi olma olanaklarına zarar veriyor” diye ekliyor felsefe profesörü.
Röportaj metni aşağıdadır:
S: Trump’ın Amerika’daki başkanlığının siyasi yansımalarını ve bunun ABD demokrasisi üzerindeki etkisini nasıl görüyorsunuz?
C: Başkan Trump’ın avukatları, 2020 seçimlerinde mahkemelerin tek tek incelediği ve reddettiği 62 seçmen sahtekarlığı iddiası tespit etti.
Bununla birlikte, Trump, Cumhuriyetçi seçmenlerin yarısından fazlasının paylaştığı bir iddia olan, kitlesel seçmen sahtekarlığının seçimi geçersiz kıldığını iddia etmeyi sürdürüyor. Bu, halkın ülkedeki demokrasinin temel kurumlarına olan güvenini baltalıyor.
S: ABD’li yetkililer demokratik değerleri savunduklarını iddia ediyorlar, ancak görünüşe göre dev şirketler, lobiler ve para ABD demokrasisi üzerinde büyük bir etkiye sahip. Amerikan demokrasisi çoğunluğun lehine mi işliyor yoksa sadece seçkinlerin elinde bir araç mı?
C: Servet giderek daha az sayıda birey ve şirketin elinde toplandıkça, potansiyel siyasi güç de en zenginlerin elinde yoğunlaşıyor. 2020’de ABD Kongresi adayları kampanyalarına 8.703.050.547 dolar harcadı. Bireysel adaylar bir kampanya için 270 milyon dolara kadar harcama yaptı.
Harcanan paranın büyük kısmı az sayıda servet sahibi ve şirket tarafından bağışlandı. Kampanyalara harcanan paranın beşte biri sadece 2635 kişi tarafından bağışlandı. Onların etkisi, Başkan Trump’ın iklim değişikliği kontrolüne, çevre korumasına ve zenginler için yaptığı büyük vergi indirimlerine karşı sayısız icraatını tersine çevirmeyi zorlaştırıyor.
S: Cumhuriyetçilerin bazı eyaletlerde oy haklarını kısıtlama çabaları hakkındaki yorumunuz nedir? Amerikan müesses nizamının demokrasiyi koruyabileceğini düşünüyor musunuz?
C: 2020 seçimlerinden bu yana, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu dokuz eyalet, daha yoksul insanlar ve azınlıklar için oy kullanma erişimini kısıtlayan yeni yasalar çıkardı. On yedi eyalet, vatandaşlarının oy kullanma erişimini iyileştirmek için yasalar çıkardı. Ulusal oy hakları yasası şu anda Kongre’de Cumhuriyetçiler tarafından engelleniyor.
S: Ülkede demokrasiyi savunmak ile yurtdışında demokrasiyi desteklemek arasında bir ilişki var mı? Görünen o ki ABD, dış politikada bu amacını gerçekleştiremedi. Örneğin Amerika, Basra Körfezi’ndeki zalim rejimlerin önemli bir destekçisidir.
C: Başkan Trump açıkça otoriter rejimlere hayrandı ve Brezilya’da Bolsonaro, Filipinler’de Duterte ve Macaristan’da Orban gibi liderler Trump’ın söylemini ve iç politikalarını örnek aldı.
Başkan Biden, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmada, hükümetinin demokratik rejimler lehine “kararlı diplomasi” izleyeceğini doğruladı. Koronavirüs pandemisini, küresel iklim değişikliğini ve siber tehditleri ele almak için uluslararası işbirliği çağrısında bulundu. ABD’nin iklim yardımına olan mali taahhüdünü ikiye katlayacağını ve açlıkla mücadele için 10 milyar dolar harcayacağını söyledi.
Ayrıca, yoksul ülkelere 1,1 milyar doz Covid aşısı bağışladığını da duyurarak, “Amerika’da bugüne kadar aşı uyguladığımız her kişi için şimdi dünyanın geri kalanına üç aşı yapmayı taahhüt ettik” dedi.
S: Bernie Sanders gibi bazı eleştirmenler, kapitalizmin ABD’yi ve ülke demokrasisini bir uçuruma doğru itebileceğine inanıyor. Yorumunuz nedir?
C: Servet eşitsizliği Amerika Birleşik Devletleri’nde diğer gelişmiş ülkelere kıyasla çok daha fazladır ve artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki nüfusun yüzde biri, ulusal servetin yüzde 42,5’ini elinde tutuyor. Sadece üç adam – Amazon kurucusu Jeff Bezos, Microsoft kurucusu Bill Gates ve yatırımcı Warren Buffett – Amerikalıların en yoksul yarısının toplam servetinden daha fazla değere sahip birleşik servetlere sahipler.
Ortalama Beyaz aile, ortalama Siyah aileden 10 kat, ortalama Latin ailesinden 7,5 kat daha fazla servete sahip. Bu artan ekonomik eşitsizlik, ülkedeki artan sayıda insanın sağlığına, eğitimine, iş fırsatlarına ve ev sahibi olma olanaklarına zarar veriyor.
2014’te İsviçre, Davos’ta bulunan Dünya Ekonomik Forumu, “Küresel Riskler 2014” raporunu yayınladı ve gelir eşitsizliğini en olası beş küresel riskin ilk sırasına koydu, bunu aşırı meteoroloji olayları, işsizlik ve eksik istihdam, iklim değişikliği ve siber saldırılar izledi. Tanınmış ekonomist Thomas Piketty ve diğerleri, artan ekonomik eşitsizliğin aynı zamanda ekonomik olarak sürdürülemez olduğunu savundular.
Bu makale Tehran Times’da yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş