
Deliliğin başka bir dünya olduğuna dair imge, Lorenzo Viani’nin Deli adlı tablosunda kızgın çanın havladığı bir ortamın alt üst edici yoğunluğuyla sislerin arkasından gün yüzüne çıkar. Kaygı; ifadeleri birbirinden çok farklı yüzlere sahip iki kişiyi, net bir şekilde belirler. Adamın gözleri buz gibidir: Adeta ebedi bir korku ve kaygıyı canlandırır. Profesyonel yapmaya karar verdiği şeyi yapabildiği kadar iyi yapar. Deli ise yapmadan duramadığı şeyi çok iyi yapar.

Delilerin çilesi tarihin kendisidir. 1935 ve 1939 yılları arasında yaklaşık iki yüz elli bin Alman kısırlaştırıldı. Ardından imha hareketi başladı. Fiziksel ve zihinsel özürlülerle deliler Hitler’in gaz odalarına gönderildiler. 1940 ve 1941 yılları arasında yetmiş bin psikiyatrik hasta katledildi. Nihai çözüm Yahudilere, kızıllara, Çingenelere ve homoseksüellere uygulandı. 1944 Ağustos’unun sadece bir tek gecesinde 2.897 Çingene asıllı kadın, çocuk ve erkek Auschwitz’in gaz odalarında can verdiler.
Bir yanda da deli diktatörler var. Deli muktedirler, dünya siyasal tarihinden hiç eksik olmadı. Bunlar daha önce sıyırtmışlardı da zamanla mı ortaya çıktı, yoksa iktidarda mı çıldırdılar bilinmez; ama hepsinin ortak noktası pervasız hırsızlıkları! Eski Senegal Cumhurbaşkanı Abdulaye Wade, dünyanın en yolsuz ülkelerinden birinin başındayken, Nobel ödüllü ekonomistlere “ekonomi dersi” verirdi. Senegal’e yağdırılan dış yardıma rağmen, devletin kasasına girmeden yok olan para öylesine büyüktü ki, yabancı diplomatlar yüzde 15’i bulan yolsuzluk oranına şairane bir ad takmışlardı: “Buharlaşma endeksi”. 2012 yılında iktidarı bırakmak zorunda kalan Abdulaye Wade, başkanı olduğu Senegal Demokrat Partisi’nin seçim yenilgisini, rakibinin Mali’den getirttiği Albinos zencilerini kurban kesip kara büyü yapmasına bağladı. 86 yaşında Cumhurbaşkanlığı makamını bırakırken söylediği son söz, “Hepinizi gömeceğim!” oldu.
Dr. Kubilay Kaptan, Oyuncak Bebek, adlı romanının birinci kitabında, kendini acımasızca sorgulayan, düş gücü kuvvetli ama içedönük ve yalnızlığı seven yaşlı bir adamın gözüyle Çernobil öncesi ve sonrasının, Rusya’nın ve insanlığın fotoğrafı çekiliyor. Dağılan bir ülkenin sorunlarının müthiş bir öfkeyle anlatıldığı bu kitapta yazar; yolculukta olan bir insanın karşılaştığı sorunlara verdiği tepkileri, yaşam ve ölüm mücadelesini, belleği saran özlemi, kayıpları, sıradan insanların yazgısını, doğadan kopuşu çarpıcı ve cüretkâr bir dille anlatıyor.
Tanıtım Bülteninden
Jacques Derrida şöyle demiş: “Ve felsefe herhalde, deliliğe en yakın noktada, delirme kaygısı için bir tesellidir.”
Friedrich Nietzsche ise şöyle yazmış: “Delilik bireylerde yaygın değildir fakat gruplarda, partilerde, uluslarda ve çağlarda kanunun ta kendisidir.”
Jose Marti, bir şiirinde ne delisi olduğunu şu şekilde tarif etmiş:
Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.
Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.
Ülkemizin tarihi boyunca da iyi ve kötü deliler hiç eksik olmadı.
Cüneyt Arkın’ın Çakır, Memduh Ün’ün Memduh karakterinde oynadığı Yıkılmayan Adam isimli filmde şöyle konuşurlar:
Memduh Bey: Benim dünya görüşüm paraya dayalı bir iş adamının dünya görüşüdür. İktisat adlı ilmin yapıcıları biziz. Sen sanıyor musun ki devletleri bir takım devlet adamları yönetir? Devlet bir sembol. O sembolü simgeleyen adamlar birer göstermeliktir. Aslında söz sahibi benim! Ben! Ben! Ben istediğim için o umumi müdür ordadır. Ben böyle istediğimden bilmem kim mebus, bilmem kim bakan olmuştur. Ben istedim mi birden alt üst olur ekonomi dünyası. Mort olur bütün iş hayatı. Doğrusu şudur: Değişme imkânı olmayan şeyi değiştirmek deliliktir. Zengin zengindir, fakir fakirdir. Ne demekmiş zenginin malıyla mülküyle uğraşmak. Onu paylaşmaya kalkmak. Nedir sokaklarda görünen şu sloganlar ha? Düzen değişmelidir, şu olmalıdır, bu olmalıdır.
Çakır: Lütfen Memduh Bey; konu başka.
Memduh Bey: Hiç de değil. İşi gücü olmayan birtakım çocukların sözleriyle mi değişecekmiş düzen? Ne olmuş düzene?
Çakır: Bakınız Memduh Bey; dünya görüşlerimiz o kadar ayrı ki!
Memduh Bey: Para! Para! Para! Parayı bulmakta yeterli değil onu işletmek, paraya para doğurtmaktır marifet. İnsan yakaladığı fırsatı değerlendirmezse, ona ulaşmak için en yakınını bile çiğnemezse, hiçbir zaman üne servete kavuşamaz. Bir adamda para yoksa allame-i cihan olsa havadır hava! Napolyon öyle demiş: Para! Para! Para!
Bu ülkede, hepimiz kapalı kapılar önünde birikmiş delileriz. Bu durum insanın temel çelişkisi düşünceleri ile hissettikleri arasındaki uyumsuzluğun bir sonucudur. Bu uyumsuzluğun neticesinde insan, her şey olmayı isteyerek, tevazu noksanlığından kendini mahvetmiş ve tahakküm arzusu ise her yere sinmiştir.
Tutkuyu mantıkla söndürmek yerine mantığı deliliğin içine sürükleyerek ateş gibi yanıcı bir tutkuya dönüştürmek gerekir.
Bu ülkenin bu tür bir delilik dışında başka bir kurtuluş yoluna sahip olduğunu düşünmüyorum.

1970’de, Trabzon’da doğdu. Kaptan, ilk ve orta öğretimini İstanbul ve Kırklareli’ne bağlı Vize’de, lise öğretimini İstanbul ve Toronto’da tamamladı. Kaptan, 1989’da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazandı ve 1993’de İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. Aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne kabul edilen Kaptan, 1995 yılında İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. Doktora eğitimine Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan Kaptan, Princeton Üniversitesi, West Virgina Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimi sonrası 2004’de Doktor unvanını aldı. Kurulumunda yer aldığı; Tancon İnşaat, Nadir Yapı, D&C Design ve Kaptan Proje firmalarının dışında Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde STFA İnşaat adına; İsviçre, Hindistan, Eritre ve Afganistan’da Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) adına ve Irak, Suriye, İsviçre’de Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) adına görev yaptı. Akademik kariyeri boyunca farklı üniversitelerde ders veren Kaptan, akademik çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve bir çocuk babası olan Kaptan’ın ilk kitabı olan Bilim İnsanları, Cinius Yayıncılık tarafından 2016’da; ikinci kitabı olan Yansımalar Çalı Adam Yayınları tarafından 2017’de ve son kitabı olan Oyuncak Bebek Papirüs tarafından 2021’de basılmıştır. Kaptan’ın 1922 ve 1923 yıllarının Alman İmparatorluğu’nu anlatan romanı basım aşamasındadır.