“Bu yılın ölüleri, yaşayanların en sevdalılarıydı”[1]
Gülten Akın’ın, “Geliyoruz kötülüğü süpürmeye suçlarımızla,/ Geliyoruz korku ne, kaçma ne, öfke ne…” dizelerindeki gibi her şey…
Direnişin sürükleyici sloganı ‘Jin, Jiyan, Azadi’ farklı coğrafyalarda yankılanıp, ‘Women, Life, Freedom’, ‘Mujer, Vida, Libertad’, ‘Mulher, Vida, Liberdade’, ‘Donna, Vita, Liberta’, ‘Frauen, Leben, Freiheit’ sloganlarına dönüşürken; protestolar rejimin yıkılması taleplerine evrildi.
2009, 2017, 2019’da protestolarında da böyle olmuştu: Ancak bu kez süreklilik kazandı ve bir çok kente yayıldı. Fars, Azeri, Kürt,[2] Beluçlar ‘Jin, Jiyan, Azadî’, ‘Zen, Zengedi, Azadî’, ‘İslâmi Hükümet İstemiyoruz!’, ‘Molla Hükümeti İstemiyoruz’, ‘Tüm Rejime Ölüm!’, ‘Molla Defolmalı!’, ‘Bimre Diktator!’, ‘Müslümanların Rehberi Rusya ve Çin’in Uşağı’, ‘Örtülü, Örtüsüz, Devrime Doğru İleri’ sloganları mollarşiyi sarstı. Hatta bazı kentlerde askeri yerler, mollalara ait merkezler ateşe verildi….
Söz konusu tabloyu sanatçı Yasmin Golshani, “Siyasal İslâm İran’dan başlayıp Ortadoğu’ya yayıldı ancak yakında sona erecek”;[3] sinemacı Mahnaz Mohammadi, “İslâm Cumhuriyeti bitti yeni bir tarih başladı”;[4] Kürt aktivist Farshiel Azamiush, “Bir devrim atmosferi yaşıyoruz. Ya onlar kazanacak eskiye geri döneceğiz, ya da radikal bir demokrasiyi kazanacağız,”[5] biçiminde okudu.
Kimileri de “Devrimin kıyısında,”[6] vurgusuyla; “Ahlâk polisi gitti, sırada rejim var”;[7] “İran’daki molla rejimi için statüko sürdürülebilir değil,”[8] çıkarsamalarına sarıldılar…
Söz konusu tutumlar İran’ın “Uzun Yürüyüşü”nü aceleyle irdelerken; “Gelecek Uzun Sürer” gerçeğini “es” geçiyorlardı.
Aslı sorulacak olursa Arif Keskin’in, “Grev olmadığı takdirde bütün siyasal protestolar istedikleri başarıyı elde edemez. Başarının şartlarından birisi grevlerdir. Grev aslında devletin yönetme kabiliyetini elinden alıyor. Devleti işlevsiz hâle getiriyor. Devlet yönetemiyor. Devlet yönetemediği için de başarısız hâle gelebilir. Şimdi grevlere baktığımızda, grevler var, ama İran yönetimini, devleti işlevsiz hâle getirebilecek noktaya erişmiş değil. Hâlâ devlet yönetme kabiliyetini sürdürebiliyor,”[9] tespiti çok şeyi açıklamaktaydı…[10]
Elbette İran İsyanı, hepimiz için müthiş değerli ve öğretici; lakin aceleci yargılara düşmeden…
Hayır Hakan Albayrak’ın, “İran cephesinde yeni bir şey yok… Sene 2022. Mahsa Amini. Yine isyan… En derin siyasi ve sosyal meselelerin üstesinden şiddet marifetiyle gelebileceğini zannediyor hâlâ,”[11] saptamasındaki gibi bir “mollarşik reform”(?) meseleyi çöz(e)mezken; mesele mollarşinin aşılmasına kilitlenmiştir; başka türlüsü mümkün değildir…
EKONOMİ İLE YAŞAM
İran’ı bugünlere getiren (neo-liberal) mollarşik yıkım ile yaşam tarzı dayatmasıdır; İran Sol Partisi Yürütme Kurulu’ndan Masoud Fathi’nin, “Toplumsal eşitsizlik İran’ın kimlik ve programının bir parçası”[12] ifadesindeki üzere…
Görülmesi gerek: İran, hem büyük (80 milyon) hem de eğitimli nüfusuyla, doğal kaynaklardaki zenginliğiyle, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar etkili olan ciddi bir güç; ve büyük bir pazar, ki bu da 300 milyondan fazla tüketici demek; 2015’de durgunluk yaşayan İran ekonomisi, 2016’da yüzde 12.5 büyürken;[13] ekonomi her ne kadar özellikle petrol ve doğalgaz ihracatına dayansa da, önemli ölçekte tarım, sanayi ve hizmet sektörüne sahip.
Bu arada İran hükümeti yüzlerce işletmeye sahiptir ve onları işletir. Güvenlik güçlerinin sahip olduğu pek çok şirketi de dolaylı olarak kontrol eder. Fiyat kontrolleri, rüşvet, milyarlarca dolara hükmeden bankalarda yolsuzluklar söz konusudur.[14]
Gelişmesine pek fazla izin verilmeyen özel sektör çimento, inşaat ve metal sektörünün yanı sıra küçük çaplı atölyeler, tarım ve hizmet sektöründe vardır. Kayıt dışı ekonomi ve yolsuzluk çok yaygındır.
Dört yıl kadar önce 13 bin 500 dolar civarında olan kişi başına düşen gelir, bugün 12 bin 400 dolar düzeyindedir. Ürünlerin fiyatları üzerinden kontrol altında tutulmaya çalışılan enflasyon oranı ise yüzde 50 civarındadır.
İran’da çalışma hayatında 30 milyon kişi bulunuyor. Bu insanların yüzde 16’sı tarımda, yüzde 35’i sanayide ve yüzde 49’u ise hizmet sektöründe çalışmaktadır. İşsizlik oranı ise yüzde 12 civarındadır.[15]
İran’da ABD patentli ambargo[16] ile de ağırlaşan yolsuzluk + kriz sarmalının kaybedeni varlıkları/ satın alma gücü küçülen emekçiler
İRAN’IN KIRILMA NOKTALARI[17] | |
1979 İran İslâm Devrimi | Şah Rıza Pehlevi’nin halk ayaklanmasıyla devrilmesinin ardından Ayetullah Humeyni yönetimindeki İslâmcılar iktidara el koydu. |
1980 İran-Irak Savaşı | Humeyni’nin “devrim karşıtları” ile mücadelede önemli bir adım olduğunu söylediği savaş toplumsal muhalefeti ezmek, solu yok etmek için kullanıldı. |
2009 Yeşil Hareket | Cumhurbaşkanlığı seçiminin hileli olduğunu savunan reformist adaylar Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi destekçileri haftalar süren gösterilere imza attı. Yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. |
2019 Kanlı Kasım | Hükümet karşıtı protestolarda 1500 kadar İranlı öldürüldü. |
2021 Susamışların Ayaklanması | Ülkenin dört bir tarafında devam eden su ve elektrik kesintilerini protesto etmek için halk alanlara çıktı. |
2022 Boş Tencere Eylemleri | ABD ambargolarının da etkisiyle ekonomik krizin derinleştiği ülkede artan açlık, yoksulluk ve despot yönetime karşı bahar aylarında başlayan eylemler aralıklarla devam etti. |
2022 Mahsa Amini Cinayeti Sonrası Patlak Veren İsyan | Ahlak polisinin tesettür kurallarına uymadığı için gözaltına aldıkları Mahsa Amini’nin öldürülmesi üzerine patlak veren, kadınların başı çektiği isyan rejimin tüm bastırma çabalarına karşın, hâlen sürüyor. |
Bunlara bir de siyasal İslâmcı yaşam tarzı (şeriat) dayatması eklenmeli; İran’ın en büyük müzisyeni kabul edilen Shajarian’ın, Yeşil Hareketi destekleyen şarkıları nedeniyle; kadın şarkıcıların da yalnız şarkı söylemelerinin yasaklanmasında olduğu gibi…[18]
Bilmeyen yok: İran’lı kadınlara yönelik başörtü baskısı yıllardır sürüyor. Tahran İnkılap Meydanı’nda 2016’da önce, bir akşam, genç bir kadın başörtüsünü çıkarıp bir sopanın başına asarak, ‘zorunlu başörtüye’ itiraz etti. O genç kadın tutuklandı. Sonraki gün başka bir kadın aynı meydana çıkıp aynı tepkiyi verdi. Sonraki gün bir başka kadın… İran’ın tüm şehirlerine yayılan bir kadın hareketi başlamıştı.
Ayrıca ‘Çaharşanbe Sipi/ Beyaz Çarşamba’ adı verilen başka bir protestoda ise kadınlar siyah yerine beyaz başörtü takarak itirazlarını haykırıyorlarsa[19] da; İran İslâm Devleti’nin özellikle kadınlarla ilgili konularda gevşemedi.[20]
Resmi dairelerde çalışanlar için namaz kılmak zorunlu. 9 yaşında, yani ilkokul 3. sınıftaki kızların okullarda kapanması zorunlu. Bırakın okullarda kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıflarda öğrenim görmesini, okulları dahi ayrılmış durumda. Üstelik bu okulların birbirlerine yakın olmaması da esas.[21]
Ayrıca ilk, ortaokul ve lise düzeyinde karma eğitimin yasak olduğu İran’da uygulama kapsamının genişletilerek okulöncesi eğitim kurumlarında da icra edilmesi kararlaştırıldı.[22]
İran’da üniversite öğrencilerinin cinsiyete göre ayrı sınıflarda eğitim görmelerini öngören uygulamanın önümüzdeki dönem aralarında Tahran Üniversitesi’nin de bulunduğu bazı üniversitelerde hayata geçirileceği açıklandı.[23]
İran’da, asgari yaşam koşullarından yoksun olan ve çocuk yaşta evliliğe, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete, yetersiz beslenmeye maruz kalan çok sayıda çalışan çocuk var. Bu çocukların hiç de az olmayan bir kısmı uyuşturucu madde bağımlılığı ile yüz yüze kalıyor. İran devleti, annesi İranlı babası Afgan olan yoksul çocuklara, bazı durumlarda yoksul İranlı çocuklara nüfus cüzdanı vermiyor. Bu çocuklar hayatları boyunca eğitim görme, sağlık hizmetlerinden yararlanma, kayıtlı çalışma gibi haklardan mahrum kalıyor, çok büyük zorluklar yaşıyorlar.
Öte yandan 2021 Mart’ında yayınlanan ‘Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre, İran, daha öncekinden iki basamak geriye düşerek, 156 ülke içinde 150. sıraya inmiş bulunuyor. Ortadoğu ülkelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı düşünmesi ve bu hızla hareket etmesi durumunda bunu başarması 142 yıl alacaktır. Ama çocuklar bu kadar bekleyemezler.
Yasalarda ve idari kurumlardaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınlara karşı şiddetin onaylanması anlamına geliyor. Şahitliğe itibar, kan parası hakkı ve mirasta yarım hak, bu uçurumun ve eşitsizliğin sadece bir kaç örneğidir. İran’da kadınların durumuna kısaca bakmak, İslâm Cumhuriyeti’nin Anayasasının kadınlara karşı “başarılarından” biri olarak gizli ve açık şiddeti gözler önüne sermeye yeter de artar bile. Mevcut yasalarda kadının erkeğin yarısı değeri vardır![24]
Tüm bunlara bir de İran anayasasında en yüce makam olan Velayet-i Fakih dayatması eklenmeli!
İran’da politik, askeri, ekonomik, toplumsal, yargı sistemi velayet-i fakih sistemine bağlıyken; bu dayatma 1960’larda Humeyni tarafından ortaya kondu.
Bu dayatma Şîa mezhebinin ideolojik temellerine dayanır. Velayet-i Fakih kuramını peygamberler ve imamlara özgü “velayet” (Mutlak otorite) fakihler için de geçerliyken; 1979’da Humeyni Velayet-i Fakihi İran Anayasası’na koydurdu.
İran Anayasasının 5. Maddesine göre “12. İmam gaybeti nedeniyle iktidar ve imamet adil, takva sahibi, zamanın icaplarını bilen, gözü pek, becerikli, tedbirli fakihin uhdesindedir.”
57. maddeye göre de, “İran İslâm Cumhuriyeti’nde egemenlik güçleri: yasama gücü, yürütme gücü, yargı gücü Velayet-i Fakih denetimindedir.
İran totaliter sisteminin tüm kurumları Velayet-i Fakih’e bağlıdır. Alınan kararlar bu konseye danışılmadan yürürlüğe konulamaz; 290 parlamenterin bulunduğu İran parlamento da dahil…
Parlamenterlerin 5’i azınlıklara ayrılmışken; kontenjanın 2’si Yahudilere, 1’i Zerdeştilere, 1’i Asurîlere, 1’i de Keldanîlere ayrılmış. Ancak parlamentoda bir kadın ya da Sünnî İran Parlamentosu Başkanı ve Yardımcısı olamamışken; çok partili sistem söz konusu olmadığı için mevcut partiler sivil toplum örgütü gibi çalışıyor!
MOLLARŞİK ZULÜM
Böylesine sorun(n)lu bir sisteme, elbette itirazlar hiç eksik olmadı. Isaac Newton’un, “Bir madde üzerinde belli yoğunlukta bir kuvvet uygularsan, aynı yoğunlukta zıt bir kuvvet yaratır,” saptamasındaki üzere güçlü protestoları devreye soktu. Ancak her itiraz da, azgın mollarşik zulmü katmenlendirdi…
MOLLA REJİMİNİN “KOLLUK” GÜÇLERİ[25] | |
İRŞAD DEVRİYESİ | Ahlâk polisi ya da İrşad Devriyesi (Frasça: Gaşt-e Erşad) günlük yaşamı kontrol ediyor. 2005’te Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde kuruldu. Emniyet içinde özel bir teşkilât. Ülke genelinde görev yapan bu polis grubu genellikle sakallı erkek ve çarşaflı kadın görevlilerden oluşuyor. Bu polisler geniş yetkilere sahip. Giyim, kuşam ve davranışları “İslâm’a aykırı” olanları kontrol etmekle yükümlüler. Uyarı, para cezası kesme ve gözaltına alma yetkileri var. Gözaltına aldıklarını mahkemelere sevk edebiliyorlar. |
DEVRİM MUHAFIZLARI | Ordu içinde “paralel” ordu. Devrim Muhafızları Ordusu (Pasdaran) kara, hava, deniz ve füze kuvvetlerine sahip. Dini lidere bağlı özel bir ordu yapılanması. Ayetullah Humeyni tarafından 5 Mayıs 1979 tarihinde kuruldu. İran Anayasası’na göre iç düzeni sağlanması, devrimin korunması i le görevli. İdeolojik güdümlü milis ordusu toplumsal ve siyasal yaşamın her alanını kontrol ediyor. Devrim Muhafızları Ordusu, ABD’nin “terör örgütü” listesinde. |
BESİCLER | Ayetullah Humeyni’nin emriyle 1979’da kurulan bir paramiliter gönüllü milis teşkilâtı. Resmi adı Besic Direniş Gücü. Bu teşkilât Devrim Muhafızları’na bağlı. Emirleri de muhafızlardan alırlar. Şu anda resmî dini törenleri organize etme, sosyal hizmet sağlama ve muhalif toplantıların bastırılması gibi faaliyetlerle birlikte iç güvenlikte kolluk kuvvetlerine yardımcı kuvvet olarak görev yapıyorlar. Besicler sivil giyimli olduklarından ve resmi üniformaları bulunmadığından lakapları “sivil kıyafetliler.” Resmi bir yapı olmadıkları için işledikleri cinayetlerin sorumluluğu hiçbir organ tarafından kabul edilmiyor. |
KUDÜS GÜCÜ | Rejim ihraç etme peşindeki Mollaların yurt dışındaki faaliyetlerini gerçekleştiren özel harekât birimi. Elit Kudüs Gücü’nün yaklaşık beş bin kişiden teşkil olduğu tahmin ediliyor. Ortadoğu’da oldukça etkin. Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi ülkelerde adından oldukça bahsettirdi. |
Örneğin İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, “ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve birkaç Avrupa ülkesi İran’da huzursuzluğu doğrudan kışkırttı. Ayaklanmaların liderleri ve organizatörleri 8 ülkede bu huzursuzluklar için dikkatle eğitildi,”[26] derken;[27] İran’daki despot rejimin iç ve hatta dış politikadaki mottosunun “Zafer korkutmaktır,” sözü ile özetlenebilirken;[28] mollarşi yine malumun gereğini ifa etti; işte birkaç örnek!
i) Ayaklanmanın beşinci ayında İnsan hakları örgütlerine göre şimdiye kadar 488 kişi rejim tarafından katledildi![29]
ii) ‘Uluslararası Af Örgütü’, 19 Aralık 2022 tarihli raporlarda idam edilme tehlikesi olan 28 kişi olduğunu açıkladı![30]
iii) İran asıllı ABD’li gazeteci Saman Arbabi, rejim güçlerince öldürülenlerin cansız bedenlerinin gizlendiğini ve ailelerin bilgisi olmadan gömüldüklerini söyledi. Protestolarda gözaltına alınan ancak kendisinden bilgi alınamayan kişiler de var. Aileler iyi olup olmadıklarını ve hangi cezaevlerinde tutulduklarını bilmiyor. Bazı kayıpların cansız bedenlerinin, haftaların ardından aile evlerinin önünde ya da başka yerlerde gizemli şekilde bulunduğunu ifade eden Arbabi, otopsilerde ise ciddi işkence belirtileri olduğunu dile getirerek şöyle konuşuyor: “Shima Babae’nin babası aylardır kayıp ve hâlâ hayatta olup olmadığını bilmiyorlar. Diğer birçok olayda kayıp kişinin bedeni ortaya çıktı ama intihar süsü verildi. Nika Şakeri de onlardan biriydi. Yakın zamanda bir başka cansız beden, bir bacağı eksik şekilde ailesinin kapı önünde ortaya çıktı”![31]
iv) İran İslâm Hukuku Ceza Kanunu’nun 638’inci ve Ceza Muhakeme Kanunu’nun 44’üncü maddelerinde baş açma cezalarının yer aldığını aktaran Genel Başsavcı Yardımcısı Abdussamed Hurremabadi, buna göre başörtüsü kuralının ihlâlinin apaçık bir suç olduğunu belirtip, “Kolluk kuvvetleri bu suçun faillerini yakalayıp cezanın infazı için bu kişileri yetkili adli makamların karşısına çıkarmakla yükümlüdür. Ülke genel başsavcılığının direktifiyle polise ‘ülke genelinde başörtüsü kuralını ihlâl suçuyla kararlı şekilde mücadele edilmesi’ talimatı verilmiştir,”[32] dedi!
v) İran’da Masha Amini protestoları ardından toplu zehirlenme vakalarının 800’ü aştığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı “hafif zehir” kullanıldığını kabul etti.[33] Urumiye’nin Elborz Caddesi’nde yer alan kız yurdunda kalan 450 öğrenciden birçoğu, 4 Mart 2023 gecesi gazla zehirlendi. 30 Kasım 2022’den beri okullardaki toplu zehirlenme vakaları dikkat çekti. Kum, Loristan, Tahran, Erdebil, Kirmanşah, Simnan, Mazenderan, Çeharmahal ve Bahtiyari, Elburz ve Rezevi Horasan eyaletlerinde yaklaşık 100 günde, bini aşkın öğrencinin zehirlendi![34]
vi) Zehirlenen öğrencilerin aileleri, 4 Mart 2023’de Tahran’daki eğitim bakanlığı önünde devrim muhafızları ile diğer güvenlik güçlerine “Siz bizim IŞİD’imizsiniz,”[35] diye haykırırlarken; İran Yargı Erki Başkanı Gulamhüseyin Muhsin Ejei de, öğrencilerin eğitim gördüğü okullarda yaşanan zehirlenme vakalarına ilişkin tespit edilecek faillerin “idamla” yargılanacağını belirtti![36]
vii) Sosyal medyada başörtüsünü çıkarıp fotoğraf paylaşan aktris Terane Alidusti “protestoları kışkırtmak” suçlamasıyla gözaltına alındı![37]
viii) Eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin kızı Faize Haşimi “ülke güvenliğine karşı açık ve gizli faaliyette bulunma, İslâm Cumhuriyeti sistemine karşı propaganda yapma, yasa dışı gösterilere katılarak kamu düzenini ve huzurunu bozma” suçlarından beş yıl hapse mahkûm oldu![38]
ix) İran’da rap sanatçıları Samîn Yassin ve Toomaj Salehi’ye verilen idam cezalarının ardından protestolara destek oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan Hengameh Ghaziani ve Katayoun Riahi tutuklandı![39]
x) İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney karikatürlerini yayımlayan ‘Charlie Hebdo’nun yöneticilerini 2021’de saldırıya uğrayan ‘Şeytan Ayetleri’ yazarı Salman Rüşdi’yi hatırlatarak tehdit etti![40]
İSYANIN SORU(N)LARI
Hemen her şey müthiş bir alt üst oluşla yolunu açarken; Nasrin Afzali’nin, “İran’da kadınlar rejimin haram tabusunu yıkıyor,”[41] biçiminde nitelediği harekete dair kimileri de, “Kadınların Devrimi”[42] vurgusuyla “Bu bir kadın devrimidir.”[43] “Bu bir kadın mücadelesidir, kadınların özgürlük mücadelesinin ateşlediği bir büyük heyecan her şeyden önce. Mollaların zorba iktidarı İranlı kadınların baskılanması üzerine inşa edildi,”[44] derlerken; meseleye İranlı yönetmen Mehdi Shabani tarafından, “Mesele işçiler, kadınlar, emekliler ve öğrenci hareketleri. Şimdi kadın eylemleri hepsinin üzerinde bir şemsiye gibi oldu,”[45] biçiminde formüle ediliyordu.[46]
Gerçekten de bir cinse değil, bir sınıfa mündemiç olan devrim, farklı “Evet”lerin, ortak bir “Hayır” ekseninde birleş(tiril)mesiydi.
Kaldı ki İranlı gazeteci Golnaz Esfandiari, “Daha fazla protesto göreceğiz. İran halkı, böyle bir öfkenin ve tutkunun var olduğu bir başka protesto örneğini daha önce yaşamadı. İran hükümeti ise bu protestolara geçtiğimiz dokuz haftada yaptığı gibi daha çok şiddet ile yanıt verecek. Ancak rejimin baskısı arttıkça halkın öfkesi de artacak,”[47] derken; İran’da yaşanan iç savaş gerçeğinin altını çiziyordu.
İsyanla İran tarihinde yeni bir sayfa açıldı ve 2017, 2019 halk protestoları ve işçi grevlerinin deneyimi yeniden canlandı. Protestolar, farklı toplumsal grupların zenginliğini kucaklayıp, mollarşiyi derinden sarstı. İleriye ilk atılanlar kadınlar ve öğrencilerdi. Daha sonra işçiler ve diğer etnik grupların boy gösterdi. Protestolar önemli bir toplumsal desteğe sahipti.[48] Halk bir bütün olarak sokağa çıkmasa da eylemlere sempatiyle bakıyordu.
Eylemler mollarşinin maskesini bir kere daha alaşağı ederken; gerçeğin ne olduğunu dünyaya sergiledi. Toplumla olan ilişkilerinde meşruiyeti olmadığını dünyaya gösterdi. Nasıl baskıcı zorbalıkla yönettiğini çıplaklıkla dünyaya sundu.
Elbette İran’ı kasıp-kavuran laiklik ayaklanması başörtüsü zorunluluğuna tepkinin ötesindeyken; mollarşinin hem kapitalist sömürü, hem toplumsal özgürlüklerin gaspı, hem de başta Kürtler olmak üzere çeşitli halk ve inançlara yönelik despotizmine itirazdan besleniyordu.
Lakin ‘Marksist Leninist Medya Kolektifi’ olarak adlandırılan Madaar Sorkh’tan yetkililerin, “İnsanlar her şeyin mollalarla ilgili olduğunu sanıyor. Mollalar, sadece kapitalistlerin yüzündeki maske,”[49] betimlemesini de vurgulamadan geçememeliyiz.
Amini’nin öldürülmesinin fitilini ateşlediği isyan, kadınlardan öğrencilere ve işçilere toplumun hemen her kesimini sardı. Molla rejimi ise çeşitli tavizlerle isyanın sınıfla buluşmasının önüne geçmenin kilit önemini kavradı. Çünkü dalga dalga fabrikalara da sıçrayan eylemler karşısında İbrahim Reisi yönetimi endişelenmekte haklıydı. Ülkenin tüm önemli üniversitelerinde öğrenciler, işçi sınıfı mahalleleri de ayaklanmaya katıldı. Hatta göçebe bölgelerinde bile ayaklanma oldukça ciddi seviyelere ulaştı.
Özetle 2009, 2017-2018, 2019 ve öncesindeki diğer protestoların talepleriyle müsemma -karmaşık ve çok katmanlı- kümülatif öfkeye yön veren kadınlar oldu. Özgürlük arayışı, diğer bütün soru(n)ların önüne geçti ve “İslâmcı rejimi yıkmak”ta kristalize oldu.
Ancak…
İran Komünist Partisi, “Ayaklanma yeni bir aşamaya girdi,”[50] dese de; “Eylemler örgütlü değil. Lideri yok. Örgütü yok. Bunun çağrıcısı, sözcüsü yok. Kendiliğinden oluşmuş bir yapı var, kendi kendilerini çağırıyorlar… Bu gösteriler, amorftur, dağınıktır, organik bağı yoktur. Mahalle bazlı bir hareketlenme var. O neden de devlet bastıramıyor, başı yok.”[51]
“Eylül-22 isyanının belirli bir merkezi liderlik yine yok ve fakat karakteri bütünüyle rejim karşıtı.”[52]
Ayrıca “İran’da solcuların ve komünistlerin halkı harekete geçirebilecek güçlü bir örgütlülük eksikliği var. Böylesi gösteriler tamamen spontane bir şekilde organize ediliyor. Her gün, buluşma yeri ve zamanı sanal mecralarda yayınlanıyor… Ancak İran Kürdistan’ında durum daha farklı, çünkü orada Demokrat Parti, Komala ve PJAK varlık gösteriyor. Fakat eski güçleri yok. Yine de konuşulan konulardan bir tanesi bu partilerin halkı silahlandırarak halk savaşını Kürdistan’dan başlatma ihtimali var.”[53]
Tüm bunlar da “Uzun Yürüyüş”ün mesafesini uzatıp, geleceği geciktiriyor.
GELECEK
İran’da olup da bitmeyenler, Ortadoğu ve yerküre dengelerini doğrudan ilgilendirirken; mollarşiye yönelik itiraz ve başkaldırıların “emperyalist tezgâh” söylencelerinin “komplo mantık(sızlığ)ı”yla ele alınmaya kalkışılması, dün olduğu gibi bugün de saçmadır![54]
Elbette emperyalizm, İran’a müdahale ediyor; örneğin eski İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, “İran nükleer silah üretmeye çalışıyor,”[55] ifadesine ABD açık destek verirken;[56] eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, “Tam bir ekonomik ve siyasi savaşla” karşı karşıya olduklarına dikkat çekmesi doğrudur…[57] Ancak emperyalist güçlerin mollarşiye karşı olması, İran’da emekçilerin, kadınların, öğrencilerin, etnik azınlıkların, yoksulların isyanının bir “emperyalist komplo” olarak nitelenmesini asla haklı çıkarmaz.
Kaldı ki, ‘The Foreign Affairs’ dergisinde, Uluslararası İlişkiler teorisinde neo-realizm akımının kurucusu Kenneth N.Waltz, İran liderlerinin sert ve saldırgan söylemlerine rağmen tarihlerinde “kendilerini yok olmanın eşiğine getirecek bir adım atmadıklarını” söylerken;[58] İran’ın stratejik konumunun da altını çiziyor.
Bu tabloda şurası açık: İran’da mollarşiye karşı çıkan devrimci enerjinin kazanması ihtimali sadece İran’ın molla rejiminin dinci seçkinlerini değil, Ortadoğu’nun, İran rejimini bölge jeopolitiği içinde en büyük düşman olarak gören ülkelerinin Sünnî ya da Yahudi dinci seçkinlerini de korkutuyor. Suudi Arabistan’dan Mısır’a, Emirliklerden İsrail’in Ortodoks Yahudi cemaatlerine kadar, isyanı ya görmezden geliyor ya da kitlelerinden saklamaya çalışıyorlar; bölgedeki büyük rakip gördükleri rejimi, bu isyanlardan yararlanarak yıkmaya çalışmak yerine, bu sarsıntıda yıkılmasından korkuyorlar…[59]
Söz konusu korku karşı-devrimin ortak böleniyken; “Evet, bazen gelecek uzun sürüyor,”[60] notunu düşen Louis Althusser’in ifadesiyle “İşin ucundaysa, şu ya da bu gün, uzun bir yürüyüşün ardından Devrim vardır…”[61]
O hâlde Yannis Ritsos’un, “Dinleniyor toprağın altında ölülerimiz/ Ve burada toprağın yüzünde,/ her gün öldürüyorlar,/ her gün umudumuzdan vuruyorlar bizi…” dizeleriyle betimlenmesi mümkün olan tabloda; Hermann Hesse’in, “Ve her başlangıç, yaşamımıza yardım eden bir mucize barındırır,” uyarısı eşliğinde Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, “Ölürsem, şaşırma/ Ölebilirim
Ölürsem ağlama/ Yine gelirim
Ölürsem seslenme/ Uyuyacağım
Ölürsem üzülme/ Yaşayacağım,” dizelerini telaffuz ederek “Uzun Yürüyüş”ümüzü sürdürmek gerek…
Akademisyen, antropolog, yazar, çevirmen, aktivist. 1956 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’ya giderek, üç yıl süresince Fransa’da dil ve Paris VII ve Paris Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun; 1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasını da aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun’un çok sayıda çeviri ve telif eseri bulunmaktadır. Telif eserlerinin çoğu Temel demirer ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır.
Yazar, aktivist. 1954, Kale Mahallesi / Çorum doğumlu. Baba adı Kemal, anne adı Necla’dır. Eserlerinin çoğu Sibel Özbudun ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır. Kitapları dışında kendisi hakkında yeterli bilgi bulunamayan Temel Demirer, kendisini şöyle anlatır:
“Kendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm… Ne yazacağımı kestiremedim. Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım… “İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil” diyen(lerden); dünyaya aşağıdan bakan(lardan); kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan); yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan) ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden); sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden); bir afet-i devrana aşık olan(lardan); hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan) ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim… Ve nihayet halen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım.”
N O T L A R
[*] Newroz, Nisan 2023…
[1] İranlı şair Ahmet Şamlu.
[2] 2011’de yapılan nüfus sayımında İran’ın batısında yaşayan Kürtlerin sayısı 7 milyon 77 olarak belirlendi. Bölgede 973 bin 579 kişi eğitim görüyor. Ancak ülkede okuyan Kürt öğrenciler Kürtçe eğitim alamıyor. Okullarda okuyan öğrencilerin yanı sıra eğitimciler de ders sırasında Kürtçe konuşamıyor. (Namık Durukan, “İran da Kürtçe Eğitimi Tartışıyor”, Milliyet, 22 Ekim 2013, s.18.)
[3] Zeynep Çam, “Yasmin Golshani: Siyasal İslâm Sona Yaklaştı”, Cumhuriyet, 25 Aralık 2022, s.7.
[4] Emel Armutçu, “Mohammadi: Filmim İran’da Yasak, Bu En Büyük Cezam”, Birgün, 6 Kasım 2022, s.2.
[5] Hüseyin Kalkan, “Bu Defa Diktatörlük Gidecek”, Yeni Yaşam, 17 Kasım 2022, s.9.
[6] Aydın Öncel, “Devrimin Kıyısında”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2022, s.2.
[7] “Ahlâk Polisi Gitti, Sırada Rejim Var”, Birgün, 5 Aralık 2022, s.10.
[8] Elçin Poyrazlar, “Molla Rejimi Krizde”, Cumhuriyet, 5 Aralık 2022, s.7.
[9] Mehmet Ali Çelebi, “Arif Keskin: Farklı Bir İran Karşımıza Çıktı”, Yeni Yaşam, 8 Aralık 2022, s.9.
[10] ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby de “İran’da rejimin çöktüğüne dair ABD’nin elinde bir işaret yok,” dedi. (“John Kirby: İran’da Rejim Çöküyor mu”, Hürriyet, 6 Kasım 2022, s.15.)
[11] Hakan Albayrak, “İran Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”, Karar, 29 Kasım 2022, s.11.
[12] Umut Can Fırtına, “Eşitsizlik İran’ın Resmi Programı”, Birgün, 18 Eylül 2022, s.11.
[13] Mustafa K. Erdemol, “Yaptırımların Etkisi Ne Oldu?”, Cumhuriyet, 4 Kasım 2018, s.6.
[14] İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in emrindeki ‘Setad İcraiye Farmane Hazreti İmam/ İmamın Emrini İfa Merkezi’ adlı kuruluşun “sahipsiz”, “terk edilmiş” mülklere el konulması ve elde edilen gelirin yatırımlara dönüştürülmesiyle 95 milyar dolarlık bir servet biriktirdi. Reuters muhabirleri Steve Stecklow, Babak Dehghanpisheh, Yegâneh Torbati’nin araştırmalarına göre Setad’ın kontrolündeki mülk ve yatırımların değeri İran’ın elde ettiği petrol gelirinden fazla. (“Hamaney’in Ticari İmparatorluğu”, Radikal, 12 Kasım 2013, s.21.)
[15] Hüseyin Aykol, “İran İslâm Cumhuriyeti Ne Zaman Yıkılacak?”, Yeni Yaşam, 25 Ekim 2022, s.11.
[16] İran parlamentosunun 2020 yılında hazırladığı bir rapora göre kaçak ithalatın yüzde 95’i resmi limanlarda yapılıyor ve kaçakçılar tarafından benimsenen 31 farklı yöntem var. (Kourosh Ziabari, “Yaptırım Endüstrisi”, Birgün, 19 Eylül 2022, s.10.)
[17] Yaren Çolak, “Kadınların İsyanı Gerici Molla Rejimini Sarsıyor”, Birgün, 24 Eylül 2022, s.8-9.
[18] Mehmet Kızmaz, “Binlerce Yıllık Medeniyetin Özgürlük ve Ekmek Çığlığı…”, Cumhuriyet, 3 Kasım 2018, s.7.
[19] Mehmet Kızmaz, “Dünyanın Yarısı, İran’ın Aynası”, Cumhuriyet, 5 Kasım 2018, s.7.
[20] İran’daki Kanlı Kasım’da çocuklarını yitiren ‘Adalet için Anneler’ sorumluların cezalandırılmasını istiyor. İran halkının İslâm Cumhuriyeti’nin faşist rejimine karşı mücadelesinde en ön saflarda anneler yer alıyor. (Elnaz Sarbar, “Ne Affedeceğiz Ne De Unutacağız”, Birgün, 29 Kasım 2022, s.11.)
[21] Saygı Öztürk, “İran’da Hayat”, Sözcü, 12 Aralık 2017, s.12
[22] “Harem Selamlık Anaokulunda”, Cumhuriyet, 23 Ağustos 2011, s.8.
[23] Ekber Karabağ, “Üniversitede Harem Selamlık”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2011, s.10.
[24] Rose A., “İran’da Çocuk ve Kadın Hakları Geriliyor”, 2 Nisan 2022… https://marksist.net/okurlarimizdan/iranda-cocuk-ve-kadin-haklari-geriliyor
[25] İbrahim Varlı, “Molla Rejiminin Kolluk Güçleri”, Birgün, 24 Eylül 2022, s.9.
[26] “İran İçişleri Bakanı: 8 Ülke İsyan Liderlerini Eğitti”, 10 Kasım 2022… http://intizar.web.tr/guncel/haber/10415/iran-icisleri-bakani–8-ulke-isyan-liderlerini-egitti
[27] Mahsa Amini’nin öldürülmesi ve sonrasında uygulanan şiddet için AKP iktidarının sessizliği dikkat çekti. Tüm dünyada kadınların sokağa çıkarak protesto ettiği liderlerin kınama mesajları yayımladığı molla rejimine karşı siyasal İslâmcı AKP iktidarından henüz bir açıklama yapılmadı. Saray rejimi açıklama yapmadığı gibi Ankara ve İstanbul’daki eylemlere de izin vermiyor. İranlı kadınların Taksim’deki açıklamasına müdahale edilirken Ankara’da İran Büyükelçiliği önündeki eylem de polis tarafından engellendi. (Yaren Çolak, “Kadınların İsyanı Gerici Molla Rejimini Sarsıyor”, Birgün, 24 Eylül 2022, s.8-9.) 17 Kasım’da Birleşmiş Milletler’in İslâm Cumhuriyeti’nin insan hakları ihlâllerine karşı kararının oylamasında 28 ülke aleyhte ve Türkiye dâhil 68 ülke çekimser oy kullandı. (Elnaz Sarbar, “İslâmcı Zulme Sessiz Kalmayın”, Birgün, 19 Aralık 2022, s.7.)
[28] Mert Cengiz, “Rejim, Eylemcileri Yıldırma Peşinde”, Cumhuriyet, 9 Aralık 2022, s.7.
[29] “İran’da Halk Ayaklanması Katliamlara Rağmen Sürüyor”, 28 Ocak 2023… https://www.avrupademokrat2.com/iranda-halk-ayaklanmasi-katliamlara-ragmen-suruyor/
[30] Kourosh Ziabari, “Tahran’a ‘Dur’ Demenin Yolu”, Birgün, 19 Aralık 2022, s.10.
[31] Derya Doğan, “İran’da Protestolar Sürerken Halkın Molla Nefreti Büyüyor”, Cumhuriyet, 13 Aralık 2022, s.8.
[32] “İran’da Polise Talimat”, Cumhuriyet, 11 Ocak 2023, s.7.
[33] “İran: Karanlığın İntikamı”, Cumhuriyet, 1 Mart 2022, s.7.
[34] “İran’da Kız Öğrencilere Yönelik Kimyasal Saldırılar Sürüyor!”, 5 Mart 2023… https://www.avrupademokrat2.com/iranda-kiz-ogrencilere-yonelik-kimyasal-saldirilar-suruyor/
[35] Derya Doğan, “İranlılar Rejimi Suçluyor”, Cumhuriyet, 6 Mart 2023, s.7.
[36] “Kız Öğrencileri Zehirleyenler ‘İdamla’ Yargılanacak”, Cumhuriyet, 7 Mart 2023, s.7.
[37] “İran’da Protestolara Destek Veren Ünlü Oyuncuya Gözaltı!”, Cumhuriyet, 19 Aralık 2022, s.7.
[38] “İran’ın Eski Liderinin Kızına Beş Yıl Hapis”, Sözcü, 11 Ocak 2023, s.20.
[39] “İran’da Sanatçılar Bir Bir Tutuklanıyor”, Yeni Yaşam, 22 Kasım 2022, s.11.
[40] “İranlı Komutan Tehdit Etti”, Cumhuriyet, 13 Ocak 2022, s.7.
[41] “İran’da Kadınlar Rejimin ‘Haram Tabusu’nu Yıkıyor”, Yeni Yaşam, 19 Kasım 2022, s.2.
[42] Melih Pekdemir, “Jina Mahsa Amini: Kadınların Devrimi”, Birgün, 26 Eylül 2022, s.5.
[43] Mustafa Balbay, “İran’da Kadın Devrimi!”, Cumhuriyet, 6 Aralık 2022, s.9.
[44] Orhan Bursalı, “İran Olağanüstü Bir Kadın Direnişi”, Cumhuriyet, 8 Kasım 2022, s.6.
[45] Işıl Çalışkan, “Rejimi Yıkarsa Kadınlar Yıkar”, Birgün, 28 Eylül 2022, s.14.
[46] “İran’da kadınların yürüttüğü mücadele başörtüsüyle ilgili değil, seçme özgürlüğü ile ilgili.” (Şahed Ezaydi, “Mücadele İslâm’a Karşı Değil Rejime Karşı”, Birgün, 3 Ekim 2022, s.10.) İran’ın başkenti Tahran’da, başörtüsü takmadığı için mühendisler odası yönetim kurulu adaylığı reddedilen kadın Zeynep Kazımpur, yüzlerce kişinin önünde bir konuşma yaparak başörtüsünü yere fırlattı. (“İranlı Kadın Başörtüsünü Yere Fırlattı”, Cumhuriyet, 19 Şubat 2023, s.7.)
[47] Zeynep Çam, “İran’da Mollaya 40 Yıllık Öfke: Protestolar Sürüyor”, Cumhuriyet, 20 Kasım 2023, s.7.
[48] Katar’da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası’nda İngiltere ile İran karşılaştı. 16.00’da Khalifa Uluslararası Stadyumu’nda başlayan mücadele öncesinde İran Milli Takımı, ülkelerinin milli marşına eşlik etmedi. (“Dünya Kupası Maçı Öncesi Milli Marşı Söylenmedi”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2022, s.9.)
[49] Kavel Alpaslan, “İran Eylemde: Mollalar Kapitalistlerin Yüzündeki Maske”, 28 Ekim 2022… https://www.gazeteduvar.com.tr/iran-eylemde-mollalar-kapitalistlerin-yuzundeki-maske-haber-1586752
[50] “İran Komünist Partisi: Ayaklanma Yeni Bir Aşamaya Girdi”, Atılım, Yıl:3, No:97, 6 Ocak 2023, s.20-21.
[51] Yaren Çolak, “Arif Keskin: Öfke Dinmeyecek”, Birgün, 19 Kasım 2022, s.5.
[52] İbrahim Varlı, “Tolga Gürakar: Molla Rejiminde Kırılma Noktası”, Birgün, 27 Eylül 2022, s.11.
[53] Kavel Alpaslan, “İranlı Komünist Eylemciler Anlatıyor: ‘Rejimi Yıkmak Emperyalizme Yarar Demek’ Cahilliktir”, 23 Eylül 2022… https://www.gazeteduvar.com.tr/iranli-komunist-eylemciler-anlatiyor-rejimi-yikmak-emperyalizme-yarar-demek-cahilliktir-makale-1582215
[54] “İran karışınca bütün Batı ajansları Halkın Mücahitleri haberleriyle dolmaya başladı… Belli ki Batı her ihtimale karşı Halkın Mücahitleri’ni yeniden palazlandırıyor. İşe bakın! Kim bilir, daha neler yaşayıp göreceğiz!” (Haşmet Babaoğlu, “Prenses Süreyya’dan Bugüne… İran ve Biz”, Sabah, 4 Ocak 2018, s.6.)
“İran’da İslâm Cumhuriyeti’ndeki huzursuzluğu ‘demokrasi devrimine çevirme’ hevesleri gayet anlaşılır. Lakin bu noktada emperyalizmin rolü ihmale gelmez. ‘Emperyalizm artık değişti, zaten nedir ayol, bir grup anlaşamayan adam’ analizlerini bırakıp en başta tarihe bakmalı. O da bize ABD’nin şu veya bu biçimde müdahil olduğu bir kriz varsa, ‘sakınmak gerektiğini’ gösteriyor.” (Ceyda Karan, “Guadealupe Konferansı ve İran”, Cumhuriyet, 5 Ocak 2018, s.7.)
[55] İran, Pave adı verilen karadan karaya yeni seyir (cruise) füzesinin tanıtımını yaptı; İran yeni uzun menzilli seyir füzesini tanıttı: Tel Aviv’e rahatlıkla ulaşıyor Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, “Yeni seyir füzesinin 1650 kilometre menzile sahip olduğunu” ifade edip, “2020’dde ABD tarafından öldürülen İranlı General Kasım Süleymani’nin intikamını alacaklarını” söyledi. (“İran Yeni Uzun Menzilli Seyir Füzesini Tanıttı”, Cumhuriyet, 26 Şubat 2023, s.7.)
[56] “İsrail ve ABD’den, İran’a Organize ‘Nükleer’ Çıkışı”, Evrensel, 2 Mayıs 2018, s.13.
[57] “Ruhani’den ABD’ye: Teslim Olmayacağız!”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 2019, s.7.
[58] “Nükleer İran Ortadoğu’ya Denge Getirir”, Milliyet, 1 Temmuz 2012, s.20.
[59] Ergin Yıldızoğlu, “Dincilerin Kadın Korkusu”, Cumhuriyet, 1 Aralık 2022, s.9.
[60] Louis Althusser, Gelecek Uzun Sürer, çev: İsmet Birkan, Can Yay., 1996.
[61] Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev: Alp Tümertekin, İthaki Yay., 2006, s.148.