2021’e girerken Yeni Yıl kutlamalarının tarihine ve gelişimine kısa bir göz atmakta fayda var. Nedir bu her yıl dünyanın farklı yerlerinde, farklı tarih ve şekillerde kutlanan Yeni Yıl’ın tarihi? Hangi kriterlerden yola çıkılarak yılın belirli bir günü Yeni Yıl veya yeni yılın başlangıcı olarak kutlanmaya başlamış? Bunu aklımızın yettiğince mercek altına almaya çalışacagiz bu makale boyunca. Oldukça çarpıcı ve kaotik bir tarihi vardır Yeni Yıl kutlamalarının.
Takvim ve ortaya çıkışı
Takvim antik Mısırlıların astronomik gözlemlere göre zamanı bir tablo şeklinde günlere, haftalara, aylara ve yıllara ayırması ile günümüze kadar farklı şekillerde gelmiştir. Dünyanın en eski takvimi Mısırlılara aittir ve ortaya çıkışı M.Ö. 2700’lü yıllara uzanır. Astronomik gözlemleri baz alarak Güneş yılını (Tropik Yıl olarakta adlandırılır) temel alır. Burada Güneş veya Tropik Yıl Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşünü tamamladığı bir yıllık zaman birimidir. Batıdaki Gregoryen takviminin kökenleri de bu eski Mısır takvimine dayanır.
Romada yeni yılın başlangıcı 1 Mart’tı. Yeni Yıl’ın her daim 1 Mart olabilmesi içinse Şubat’ın 28 gün mü yoksa 29 gün mü olacağına gelişi güzel, hatta bazen -örneğin Roma yöneticlerinin görev sürelerinin keyfi uzatılması da dahil olmak üzere – siyasal konjuktüre göre karar verilirdi yeni yılın hangi gün olacağı.
Yeni yılın 1 Mart’ta başlamasındaki ısrar Roma’nın son dönemlerine doğru öyle kaotik bir duruma gelmiş ki, Roma takvimi tamamen kaotik bir hal almış, takvim ve zaman sürekli konjuktüre göre belirlenmiş. Bu durum Jül Sezar’ı, çıktığı seferlerden zaferle Roma’ya döndükten sonra, M.Ö. 47 yılında, Roma takvimini radikal bir şekilde yeniden yapılandırmak, yani reforme etmek zorunda bırakmış.
Bu kaosa son vermek için Roma, takvimini eski Mısırlıların Güneş yılı takvimine göre belirledi. Bunun için de İskenderiye’den bir Yunan astronom ve matematikçi olan Sosigenes’i Romaya getirtip yeni yılın başlangıcını 1 Ocak olarak belirledi Jül Sezar. Yeni Yıl’ın 1 Ocak olmasının yanısıra takvimin astronomiye uyumlu olması ile ilgili diğer bir dizi kararlar aldı ve uyguladı. Bu makalenin kapsamını ve bu satırların yazarının astronomi tarihi bilgisini aştığı için diğer detaylara girmiyoruz burada.
Burada takvim ve zamanın belirlenmesi ile siyasal güç ve konjuktür arasındaki ilişkiye dikkat çekmekte yarar var. Tarihte bir zaman tablosu olan takvim, çoğu zaman iktidar olanın kendi teolojisine veya ideolojisine göre yorumladığı ve uyguladığı bir alan olmuştur. Bu Yeni Yıl karmaşası ideolojik ve siyasal nedenlerle modern çağda da devam etmiş, Fransız devrimcileri cumhuriyetin resmen ilan edildiği tarih olan 22. Kasım’ı, Yeni Yıl / yeni yılın başlangıcı olarak belirlemiştir. Hatta bu durum, yani Yeni Yılın siyasal kriterlere göre belirlenip kutlanması 20. Yüzyıla kadar devam etmiş, İtalyan faşistlerin ünlü Roma’ya yürüyüşü ve ardından iktidarı düşürdüğü tarih olan 22 Kasım, iktidara gelmelerinden dört yıl sonra Mussolini tarafından geriye dönük şekilde yeni bir zaman diliminin / takviminin başlangıcı olarak deklare edilmiştir.
Hem Fransız devrimcilerinin hem de İtalyan faşistlerinin yeni bir takvimi ve Yeni Yıl’ı kendi siyasal ajandalarına göre uygulama girişimi başarısız olmuş, 1 Ocak tarihi zaman içinde farklı değişiklikler olmasına rağmen ta Romadan beri Batı dünyasında yeni yılın başlangıcı olarak kabul görmüştür. Takvimin, yani zamanın siyasetle ilişkisi görüldüğü üzere hemen hemen bütün çağlarda var olmuştur.
Batı kültürlerinde Yeni Yıl’ın ortaya çıkışı ve dönüşümü
Günümüzde Yeni Yıl bazı kültürlerde daha çok bir kutlama, bazı kültürlerde ise daha çok bir anmadır. Ama hangi tarihlerde, hangi kültürlerde kutlanırsa kutlansın, Yeni Yıl geçmişin hüzünle anıldığı gibi, gelecek için planların yapıldığı, umutların beslendiği özel bir gün olmuştur. Kilisenin tüm müdahalelerine rağmen Batı kültürlerinde daha çok buluşmanın, eğlenmenin, Doğu kültürlerinde ise daha çok tarihteki bir kişiyi ve tarihsel bir olayı anmanın günü ve vesilesi olmuştur.
Çiçero millattan önce arkadaşı Attıcus’a yazdığı bir mektubunda iki Roma konsülülün Yeni Yıl akşamı aldıkları alkolün etkisiyle gün boyu yatıp, uyuduklarını yazar örnegin.
Romalılar yeni yıla başlangıcı yoğun bir şekilde eğlenerek hatta abartılı bir şekilde kutlardı. Sonraki yüzyıllarda Batı’da Hıristiyanlığın domine ettiği coğrafyada, erken Ortaçağ ve Ortaçağ’da Yeni Yıl’ın hangi günde kutlanacağı konusundaki tam bir kaos süregeldi. Kilise’nin ve kent orta sınıfının kabul ettikleri farklı takvimlere göre yeni yılın başlangıç tarihleri 1 Ocak, 1 Mart, 25 Mart, Paskalya Bayramı, 24 Aralık Noel günü olmak üzere tam altı kez değiştirildi. Kilise, Romalıların “coşkulu ve abartılı“ kutlamalarına bir tepki olarak 1 Ocak gününü günah çıkarma ve anma günü olarak ilan etti. 13. Yüzyıldan sonra ise İsa’nın sünnet olduğu gün olarak belirledi.
Görüldüğü üzere yeni yılın başlangıcı veya ne zaman, nasıl kutlanacağı genelde Kilise’nin keyfi kararlarına göre belirlenmiş ve sözkonusu coğrafyada yaşayan insanların buna uyum sağlaması istenmiştir.
Bu kaosa Jülyen takvimi reforme edilip Gregoryen takvime geçilerek, ancak 1582′ de son verilmeye çalışılmıştır. Jülyen takvimine göre bir yıl, her dört yılda bir 365 gün yerine 366 gün sürüp ve zamanla astronomi gerçeğinden uzaklaşıldığı ve her 128 yılda bir Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğü 365 gün ile aranın gitgide açıldığı gerçeğine tekabül ettiği için, Papa Gregor XIII tarafından Jülyen takvim değiştirilerek, Gregoryan takvim hayata geçirilmiştir.
Gregoryen takvime geçiş tüm ülkelerde aynı zamanda olmamıştır. Reformun yapıldığı 1582 yılında ilk olarak İtalya, Polonya, İspanya, Portekiz ve Fransa’nın bazı bölgeleri bu takvimi kabul etmiştir. Tüm bu takvim reformlarının mimarı Katolik Kilisesi ve Papa olduğu için İngiltere gibi birçok Protestan ülke Gregoryen takvimi önce reddetmiş ve ancak 1752’de kabul edilmesinin ardından Protestan ülkelerde de yeni yılın başlangıcı Gregoryen takvime uyarlanmıştır.
Son olarak ise Rusya 1918 de, Ekim Devrimi’nden sonra, Türkiye ise 1927 yılında Gregoryen takvime geçmiştir. Başlangıçta da belirtildiği üzere Jülyen takvimi diye adlandırılmasının sebebi, bu takvimin Roma’da eski Mısır takvimini (M.Ö. 2700) baz alarak Jül Sezar tarafından uygulanmasına atıfla birlikte, Jül Sezar’ın onore edilmesidir.
1582 yılındaki takvim reformuna rağmen, Yeni Yıl’ın hangi gün olacağı konusundaki süregelen tüm bu gelgitlere nihayetinde 1691 yılında Papa XII. Innocent son vermiştir.
Son vermesine son vermiş ama o da Yeni Yıl’ı, yani 1 Ocak gününü Papa I. Silvesteri Anma Günü ilan etmiştir. Bu nedenle bugün hala kiliseler Yeni Yıl kutlamalarına mesafeli yaklaşırken, sıradan insanlar ise Yeni Yıl’ı büyük bir coşkuyla kutlarlar. Kilisenin Yeni Yıl kutlamamasına ve bu günü Anma Günü ilan etmesine rağmen Batı’da insanlar Yeni Yıl’ı coşkulu bir şekilde kutlamaktan geri durmamış ve bu kutlamalar ta Romadan beri adeta Kilise’nin katı, dogmatik yaklaşımına bir tepki olarak gelişmiş, yemenin, içmenin ve eğlenmenin, kısaca “insani” olanın Kilise’ye karşı “zaferi” ile sonuçlanmıştır.
Bu yönüyle Yeni Yıl kutlamalarının Kilise’nin tahakkümüne karşı estetik bir tepki, bir direniş olduğunu söylemek abartı olmaz. Günümüzde batı toplumlarında 1 Ocak’ın Papa I. Silvester’i Anma Günü olduğunu konuyla birebir ilgilenenler dışında kimse doğru dürüst bilmez. Kollektif hafızada Yeni Yıl bir anma günü günü değil, yeni yılı karışlamak için eğlenmenin günüdür.
Peki Papa Innocent XII hangi nedenden dolayı 1 Ocak’ı, Papa I. Silvester’i Anma Günü ilan etmiş onu da burada kısaca belirtmekte yarar var. Hakkında çok şey bilinmemesine rağmen, anlatılan efsanelerin yanı sıra bilinen, I. Papa Silvester’ın M.S. 31 Aralık 314’te Papalık koltuğuna oturduğu ve yine bir 31 Aralık günü, 335 yılında öldüğüdür. 31 Aralık’ın yeni yılın başlangıcı olarak 1691’den günümüze kadar değişmeden gelmesinin nedeni Papa I. Silvester’in 31 Aralık’ta doğup, yine bir 31 Aralık günü ölmesidir. Aslında bir Papayı anma günüdür. Bunun yanı sıra Papa I. Silvester hakkında bilinen John Leteran Bazilikası ve Kudüste’ki Kutsal Hac Bazilikası gibi büyük kiliseleri inşa ettirmesidir.
Yeni Yıl, Almanya ve diğer bazı ülkelerde bu gün hala “Silvester / Sylvester” olarak adlandırılır. Protestanlığın dominant olduğu daha seküler ülkelerde ise “New Year’s Eve“ – Yeni Yıl’ın Arifesi (31 Aralık) olarak tercüme edebiliriz- diye adlandırılır.
Sonuç olarak şu çıkarımı yapmak gayet mümkün: Hıristiyanlık ve Batı kültürlerinde Yeni Yıl veya yeni yıla geçiş tamamen Kilise’nin sübjektif kriterlerine göre belirlenmekle birlikte, halk ile Kilise tarafından çok farklı bir şekilde kutlanmış ve kutlanmaya devam edilmektedir.
Bu kısa derlememizde de görüldüğü üzere, bugün hiç sorgulama gereği duymadığımız Yeni Yıl ve yeni yılın başlangıcı çok kaotik dönemlerden geçmiş ve bugüne gelmiştir. Türkiye gibi ülkelerde ise Yeni Yıl’ın ne zaman ve nasıl kutlanacağı, bir kutlama mı, bir anma mı tartışmaları hala devam etmektedir.
Turan Altuner, uluslararası ağırlıklı iktisat, uluslararası işletme yönetimi, kültürlerarası iletişim, kültür antropolojisi ve endüstri işletmeciliği okudu. İşletmeci, danışman ve kültürlerarası iletişim koçu olarak çalıştı. İlgi alanları ekonomi, uluslararası ilişkiler ve kültürlerarası iletişimdir.
Kaynaklar:
https://www.sueddeutsche.de/leben/neujahr-alles-auf-anfang-1.2807768
https://www.netzwelt.de/abkuerzung/174560-schaltjahr-erklaerung-definition.html
https://www.helles-koepfchen.de/artikel/832.html
https://www.sat1.de/ratgeber/silvester/silvesterparty/silvester-ursprung-bedeutung-und-geschichte