Ataerkillik; erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzenidir. Bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir, hâkimiyet erkeklerindir. Bu toplumlarda, erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilir. (1)
Daha çocuk denilecek yaşlardan itibaren başörtüsü ile tanıştırılmış biri olarak böyle bir yazı yazmanın gerekli ve faydalı olacağı düşüncesinden hareketle araştırmaya başladım; Başörtüsü nün kaynağını, nedenini, sebeplerini ve adı İslam dünyası denilen coğrafyada birçok ayet varken, başörtüsünün neden bu kadar gerekli elzem bir obje olarak sunulduğunu.
Herhangi bir açıklama sebep sunulmadan babam, başıma bir örtü geçirmem gerektiğini söylemişti. Bu taleple ilk karşılaştığım zaman; başörtüsü takmak utandırıcı ve saçma gelmişti.
Sadece babam değildi örtü takmam gerektiğini söyleyen, sosyolojik tabirle mahalle baskısı denilen durumlarda vuku buluyordu. Kadınlar başta olmak üzere kocaman olmuş halen saçları açık dolanıyor diye dolaylı olarak baskı yapılıyordu.
Başörtülü biri olarak bu özeleştiriyi açık yüreklilikle yapmamın sebebi, başörtüsü takan kesimi “ben de takıyorum” küçük düşürmek değildir. İsteyen kadın iradesi ile istediği şekilde örtünebilir yâda örtünmeyebilir.
Bu tercih kadınların Allah’ın emrini baz alarak kendi iradesi ile seçecekleri bir durumdur. Siyaset başkanını, hocayı, şeyhi, partiyi, çağdaşı, yobazı, tarikatı, cemaati, babayı, ağabeyi, kocayı, içinde bulunulan mahalleyi, laikleri ne de dincileri ilgilendiren bir konu değildir.
Ayrıca kutsal kitap kuran’ da “Sizi dünyada ‘’halifeler’’ yapmış olan O’dur.”(Enam, 6/165),
“O nesneler / putlar mı üstün yoksa çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada ‘’halifeler’’ yapan Allah mı?”(Neml, 27/62)
“Hani Rabbin, meleklere ‘Ben yeryüzünde bir ‘’halife’’ yaratacağım.’ demişti. Melekler, ‘Ya Rabbi sen yeryüzünde kargaşalık çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor, takdis ediyoruz.’ dediler. Allah meleklere ‘Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.’ dedi.” (Bakara, 2/30)
Biz İnsanlar için her biriniz halifesiniz denmiyor muydu? Kur’an insanlara inen bir mesaj olarak bir ruhban sınıfına hitap etmez, ‘’Ey İmamlar, Ey imam hatipliler, Ey ilahiyatçılar demez! Ku’ran, “Ey İman edenler!” diyen tüm insanlığa indirilmiş bir dünya kitabıdır, evrenseldir. Bu doğrultuda, Allah’ın varlığına inanmış biri ve halife olarak; yıllar yılı üzerinde tartışılan ve benim ömrümce taktığım başörtüsünü araştırıp okuyup irdeleyip analiz etme gibi bir hakkım olduğu düşüncesiyle yazıyorum “rastgele” diyerek.
Bu bağlamda araştırınca örneğin; Prof. Süleyman Ateş’in (yüce Kuran’ın çağdaş tefsir) inde Örtünmenin, İslam’ın getirdiği orijinal bir hüküm Olmadığı, İslam’dan önceki Arap, Yahudi ve Hristiyan’lıktada var olduğu, Örtünmenin, namuslarına son derece düşkün olan Arap toplumunun bir geleneği olduğunu yazar kitabında. Arap toplumun da İslamiyet’ten önce hür ( köle- cariye olmayan ) kadınların çarşaf giydiklerinden çarşafın eski bir Arap geleneği olduğundan bahseder. İslamiyet öncesi hür olan Arap kadınlarının başlarına örtü geçirip örtüyü arkaya atıp göğüs ve boyun bölgesini açıkta bırakacak şekilde taşıdıkları için bu ayetin indirildiği söylenir.
Bu anlamda Süleyman Ateş Kurandaki örtünmenin amacı kadını dört duvar arasına hapsetmek değildir der. Kadının toplumsal hayatta var olması ve çalışması gibi topluma vereceği hizmetler vardır. Vücudu örten her hangi bir kıyafet giyilebilir çarşaf giymek şart değildir der. (2)
Bu bağlamlar üzerinden başörtüsü yâda örtü ile ilgili Kur’ann ayetleri örnekleri ile devam edelim;
(Resulüm!) Mümin erkeklere söyle; gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar; bu Kendileri için daha temiz bir davranıştır. Kesinlikle Allah ne yaparlarsa haberdardır! (Nur, 30.)
(Resulüm!) Mümin kadınlara da söyle; gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini açmasınlar- açıkta kalandan başka ve ( baş)örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler. (Nur31.)
Nikâh (evlilik) ümidi kalmayan çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, cinsel cazibelerini sergilemeksizin giysilerini çıkarmalarında onlar için bir sakınca (günah) yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. (Nur 60.)
‘’Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle; dışarı çıkarken üstlerine elbiselerini (cilbab’larını- dış elbise) alsınlar. Bu onların tanınmalarına, tanınıp ta eza edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. ‘’(Ahzap 59.)
Bu ayetler ışığında kelime kelime başörtüsü hangi Arapça cümleler kurularak ifade edilmiş bunu inceleyelim; Kuran’da Nur suresi 31. Ayet’te geçen yukarıda belirttiğim ayette Arapça Hımar– Türkçe (Örtmek-örtü ) anlamına gelmektedir. Yani ‘’Hımar’’Baş-örtmek anlamına değil sadece ‘’örtmek’’ anlamına gelir. Arapça ‘’Baş’’ kelimesi (rayiys- re’s) demektir. Nur suresi 31. Ayetini kelime kelime irdelerseniz rayiys –baş-yâda saç anlamına gelen Arapça bir sözcük yoktur. Nur suresi 31. Ayette geçen Arapça’’Cuyub’’ ise yaka veya göğüs anlamlarına gelir. ’cuyub’ kelimesi, ’hımar’ örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman ’bihumûrihinne ala cuyubihinne’ başını örtmek değil, ’göğsünün üzerini örtmek’ anlamına gelmektedir.
Müslüman toplumlardaki kadınların olmazsa olmaz simgesi haline getirilmiş olan başörtüsü, Kur’an’da kesin olarak saçlarını başını örteceksin diye geçmez. Arap toplumunun gelenekleri içinde var olan başörtüsü İslam’ın en temel prensibi değildir. Yahudilerde, Hıristiyanlarda hata diğer dinsel inanışlarda da başörtüsüne rastlanır. Başörtüsünü İslam dininin olmazsa olmazı haline getirenler geleneksel bakış açısını takip edip kişisel görüşlerini de içine katarak yorum yapan ataerkil zihniyetin baskın olduğu Orta Doğu toplumlarının çoğunluğu, erkeklerin oluşturduğu din âlimlerdir.
Örneğin; Birçok Kur’an araştırmacısı bu yönlü araştırmalar yapmış ve kuranda sadece Örtü (hımar) kelimesi geçtiğini baş veya saç anlamına gelen herhangi bir cümlenin geçmediğini başörtüsünün geleneksel mealci ve tefsircilerinin birbirlerini taklit ve takip ederek bir yanlış üzerine ısrar ettiğini söyler. Bkz; ‘’Evrensel Çağrı,’’ kur’an meali) yazarı (final pazarlama yayın ) Mustafa Sağ. (3)
Allah kitabında; (Resulüm! ) Mümin erkeklere söyle; gidip kız çocuklarına, eşlerine, kadınlara saçlarınızı kapatın kapatmayanları dövün, zorla kapatın diye uyarmıyor. Ne diyor? İlahi irade; Ey peygamber; mümin kadınlara söyle, Baş-Örtülerini, yâda, Örtülerini yakalarının üzerine bıraksınlar. Bu ayette erkeklere bir bildiri ve yahut görev verilmiyor. Ergin yaşa gelmiş, akıl buluğ çağında ki kadınlardan bahsediyor ve bir irade beyanı var.
Başörtüsünün anlam kazanıp yaygın ve meşru olmasının en yegâne sebebi, yukarıda belirtilen ayetlerdir. Kur’an, kadın ve erkeğe gözlerini haramdan korumalarını ve adaplı olmalarını ve giyinmelerini emretmiştir. Başörtüsü, saçının teli dahi görünmeyecek gibi bir durum net değildir. Bu ayet kadınlara yönelik, öneri mahiyetinde sunulmuş olup, bu öneriyi ve yaptırımı uygulamayanların cezalandırılacağına dair herhangi bir ilahi hüküm bulunmamaktadır.
Bu anlamda Kuran’ın anlamını okuyanlar bilir kuranı kerimde ahlaklı olma, sözünde durma, güvenilir olma, dürüst, ilkeli, hayâsızlıktan, haramdan, çirkin ve kötü fiillerden kaçınma ile ilgili onlarca ayet mevcuttur. Kötü davranışlarda ısrar edenlerin ilahi cezalara çarptırılacağı ayetlerle sabittir. Kur’an-ı Kerim, adalet, insaf, hakka saygı, gibi erdemlere sürekli vurgu yapmıştır, zulümden sakındırmış zalimlere de tehdit savurmuştur. Bu içeriğe sahip onlarca ayet vardır.
Peki, buna rağmen Müslümanlık iddiasında bulunan coğrafyalarda başörtüsü neden bu kadar yaygın ve olmazsa olmazlar arasında iken, insanın ahlakına yönelik ayetler göz ardı edilebilmektedir?
Nedeni; başörtüsü veya örtü aracılığıyla kadınları baskı altında tutma ve durumu manipüle etmektir. Dini, hayat meşgalesi ve bazen kazanç yolu haline getirmiş bazı dinci grupların, örtü üzerinden siyaset yapmalarıdır.
Karşıtı unsur olarak kendilerini laik, çağdaş gören tayfanın da başörtüsünü dışlamasıdır. İki farklı dünya görüşüne sahip bu unsurlar yüzünden yıllardır başörtüsü, ataerkil zihniyetçe kocaman siyasi ve dini bir davaya dönüşmüştür. Kadınların giyim tercihi dahi kendilerini din menşeli tarikatçı, cemaatçi, siyasetçi tanımlayanlar ile seküler, laik, çağdaş gören ataerkil zihniyetin yorumundan nasibini almış ve bu zihniyetlerin yorumu çerçevesinde irade göstermiştir.
Sonuç olarak: kendi iradesi ile Allah’ın emri olduğunu düşündüğü için, kapananlara saygı duyulmalıdır. Bu kişilerin en demokratik ve insani hakkıdır. Başörtüsü takmayı tercih eden kadınlara yobaz, gerici, sıkma baş diye, aşağılayıp dışlayanları ve takmayı tercih etmeyen, inançlı kadınları, Müslüman saymayan, hatta dinden çıkmış ‘’kâfir ‘’ (ateist) gören dışlayıcı, tehditkâr yapılarla baş edebilmek için duyarlı bireyler olarak dini ve onun mesajını iyi tanımalı, anlamalı ve anlatmalıyız.
Kutsal mesajında Allah’ın, belirttiği Halifeler olduğumuz bilincinde olarak, hareket etmeliyiz. Kendi toplumumuz başta olmak üzere tüm toplumlara gerçeği en objektif ve önyargısız bir şekilde anlatmak ve bu gereksiz başörtüsü demagojisini ortadan kaldırmak için.
Kaynak:
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Ataerkillik
- Ateş SÜLEYMAN, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, Mart-1990. 6. Cilt, S.176- 186. 7. Cilt, S.200-203.
- https://www.hurriyet.com.tr/nur-suresi-31-ayet-24-31-7921304
*Görüş gazetesi, farklı disiplinlerden, farklı görüş ve iceriklere açık bir platformdur. Makaleler Görüş gazetesinin editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.
Elazığ’ da doğdu. Yüzüncü yıl üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra; Fırat üniversitesi eğitim fakültesinde, pedagojik formasyon eğitimi, ve yine Fırat üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, Sosyoloji yüksek lisans eğitimini, İnönü Üniversitesinde ise aile danışmanlığı eğitimini tamamladı. Çeşitli özel ve resmi eğitim kurumlarında öğretmenlik yaptı. Yerel ve ulusal gazetelerin yanısıra çeşitli internet sitelerinde makaleleri yayımlandı.