
©AP aracılığıyla İran Ordusu
İran kuzey sınırında savaş tatbikatıları düzenleyerek, komşusu Azerbeycan’ı “uydurma Siyonist rejimin güvenliği tehdit eden faaliyetleri” için güvenli bir sığınak sağlamasına müsamaha göstermeyeceği konusunda uyarırken, tansiyon yükseliyor.
İran’ın Azerbaycan ile kuzey sınırı boyunca düzenlediği savaş tatbikatları Bakü’nün misilleme olarak askeri konuşlandırma tehdidine yol açarak, iki ülke arasında savaş endişesini körükledi.
Ancak böyle bir savaşın kazananı, Tahran veya Bakü değil, İslam Cumhuriyeti’ne karşı Suriye tarzı bir taşeron savaşını körüklemek üzere fırsat yakalayacak olan ABD ve İsrail olacaktır.
Azerbaycan ile İran arasında Eylül ayı sonundan itibaren başlayan gerilim birdenbire ortaya çıkmış görünse de, aslında böyle bir tırmanış an meselesiydi. Son zamanlardaki siyasi gerginlik , Azerbaycan ile Ermenistan arasında geçen yıl Dağlık Karabağ bölgesi üzerinde yaşanan ve Bakü’nün zaferiyle sonuçlanan ve Karabağ’ı Ermenistan’dan almasına yolacan savaşın bir ürünü olarak ortaya çıktı.
İran daha önce Batı Asya ve Rusya’ya ulaşmak için Ermeni kontrolündeki Karabağ üzerinden giriş yapmış, kamyonlarını ve diğer ulaşım araçlarını genellikle gümrüksüz olarak bölgeye göndermişti.
Azerbaycan, Karabağ üzerinde egemenliğini kurduğundan beri, İran’ın kamyon taşımacılığına göz açtırmıyor ve kendisini Avrupa ile Asya arasındaki birincil bağlantı merkezi haline getirme niyetiyle Kafkasya’nın lideri olmaya çalışıyor.
İran şimdi Bakü’nün altını oymak amacıyla Ermenistan’a Azerbaycan’ı devre dışı bırakacak yeni bir çevre yolu inşa etmesi için yardım edeceğini açıkladı. Tahran, İran-Azerbaycan sınırındaki son savaş tatbikatını gerginliği tırmandırmak amacıyla başlattığını reddetse de, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev askeri tatbikatları eleştirerek, “Neden şimdi ve neden bizim sınırımızda?” diye sordu.
İslam Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı, geçen hafta İran’ın komşularının “uyduruk Siyonist rejimin varlığı ve güvenligi tehdit eden faaliyetleri için güvenli bir sığınak ve bir üs” haline gelmesine müsamaha göstermeyeceğini söyleyerek bu soruyu yanıtlamış oldu.
İran ile Azerbaycan arasında bir çatışma çıkması durumunda, bölgesel bir askeri güç olarak İslam Cumhuriyeti’nin üstün geleceği muhtemeldir. Yine de Azerbaycan, askeri gücünden ziyade müttefikleri ve potansiyel taşeronları aracılığıyla İran’a daha fazla sorun çıkarma potansiyeline sahiptir. İran’ın Hayber Fatihleri adlı askeri tatbikatları da açıkçası sadece Bakü’ye değil, İsrail’e de bir mesaj göndermeyi amaçlıyor.
İsrail, 2006-2019 yılları arasında Azerbaycan’ı yaklaşık 825 milyon dolarlık silahla donattı. İran’ın kuzeybatı sınırında İsrail’in varlığını iddia etmesi bazılarına garip gelse de, İsrail coğrafi olarak yakın bile olmadığı ve Azerbaycan ile ilişkisi yüzeyde esas olarak ekonomik temelli gibi görünsede, ilişkinin silah ticaretinden çok daha derine indiğini iddia etmesinde haklılık payı var.
Bakü’deki ABD büyükelçiliği misyon şef yardımcısı Donald Lu’nun ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği WikiLeaks’te yayınlanan bir telgraf, Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin niteliğini şöyle ortaya koydu: “bu ilişki, Azerbaycan’ın gayret gösterdiği ölçüde ABD politikasını etkilemesi icin genellikle başarılı bir şekilde, ABD’deki İsrail yanlısı lobiyi kendi çıkarlarını savunmak için ikna etmek amaçlı” derken, iki taraf arasında kamuoyuna itiraf ettiklerinden çok daha yakın bir bağ olduğuna işaret ediyordu. Belge ayrıca şunu da ortaya koyuyordu: “İsrail maslahatgüzarı bize şakayla karışık, İsrailli işadamlarının kendisine Kazakistan’daki rüşveti Azerbaycan’dakine tercih ettiklerini söyledi. Çünkü Kazakistan’da iş yapmak için fahiş ücretler ödemeyi göze aliyorlar ancak bu ödemeler genellikle bir kez ve peşin olarak yapılıyor, oysa Azerbaycan’da rüşvet talepleri hiç bitmiyor.”
Dış Politika Dergisi 2012’de bir makale yayınladı ve üst düzey bir ABD’li yetkilinin İsrail’in Azerbaycan’da bir hava sahası sağladığını ve İsrail’in Azerbeycani İran’a karşı bir üs olarak kullanabileceğini doğruladığını iddia etti, Bakü bu suçlamayı reddediyor.
Bakü ile Tahran arasında herhangi bir savaş başlayacak olursa, bu, Obama yönetiminin Beşar Esad hükümetini devirmek için Suriyeli militanları finanse edip eğitmesine benzer şekilde etnik Azeri ayrılıkçıları desteklemek için İsrail ve ABD’ye büyük fırsat sağlayacaktır. İran’ın 83 milyon vatandaşından 10-15 milyonunun Azeri kökenli olduğuna inanılıyor, yani kentsel savaş ortamlarında savaşabilecek ve büyük sorun yaratabilecek bir askeri güç oluşturmak için bunların sadece küçük bir kısmı yeterli olacaktır.
ABD ve İsrail, İran’ın misillemesiyle birlikte kıvılcımını çakabileceği bölgesel savaş korkusuyla uzun süredir İran’a doğrudan saldırılar başlatmakta tereddüt ediyor, ancak bir vekalet savaşı çok daha az maliyetli olacaktır. Böyle bir savaş durumunda, özellikle de Tahran’ı sürekli tehdit eden İsrail tarafından İran’a saldırılar başlatabilirler.
Türkiye şimdiden Azerbaycan’a destek sözü verdi ve 2020 Dağlık Karabağ savaşı sırasında Bakü güçlerine yardım etmek üzere eski Suriyeli Cihatçı paralı askerleri bile gönderdi; bu eski Suriyeli militanlardan bazılarının şu anda İran sınırında bulunduğu bildiriliyor.
İran böyle bir vekalet savaşının üstesinden gelebilir, ancak Azerbaycan muhtemelen fena halde zarar görür ve bu kesinlikle zorlu bir mücadele olur. Savaş, Tahran’da rejim değişikliği arayan bölgesel oyuncular ve süper güçlerden başka kimseye fayda sağlamaz, ki Suriye örneğinde olduğu gibi bunun başarılı olması pek olası değildir. Böyle bir savaş belki yüz binlerce ölümle sonuçlanacak ve çok sayıda öngörülemeyen sonuca yol açacaktır. İran, İsrail ve benzerlerinin kendisine karşı uygulamaya çalıştığı stratejiyi biliyor, yani böyle bir savaş Tel Aviv’e karşı misilleme eylemlerine de yol açabilir.

Robert Inlakesh, şu anda Londra, İngiltere’de yaşayan bir siyasi analist, gazeteci ve belgesel yapımcısıdır. İşgal altındaki Filistin topraklarından haber yaptı, orada yaşadı ve şu anda Quds News ve Press TV ile çalışıyor. ‘Steal of the Century: Trump’s Palestine-Israel Catastrophe’ un yönetmenidir.
Bu makale RT’de yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş