Tanzanya İşbirliği Forumu Kurucusu
266.Papa Franciscus (1936-), 31 Ocak-5 Şubat 2023 tarihleri arasında, Katoliklerin lideri ve 0,44 kilometrekare arazi/1000 nüfus sahibi dünyanın en küçük devleti Vatikan’ın Devlet Başkanı sıfatlarıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DKC) ile Güney Sudan’ı ziyaret etti. 2013’de seçilen Papa Franciscus’un 2015’teki Kenya, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ni (OAC) kapsayan ziyaretinden sonra Afrika’ya ikinci gelişiydi.
Afrika, en yalın ifadeyle “insan”ın anavatanı. Ve beş yüzyıldır klişe bir sömürü döngüsünde debeleniyor. Sömürü döngüsünün kurucu mimarları arasında misyonerler özel bir yere ve öneme sahip; Jomo Kenyatta1 (1889-1978) tespitini dile getiriyor: “Avrupalılar geldiği zaman onların İncil’i vardı bizim toprağımız; şimdi ise onların toprağı var, bizim ise İncilimiz.” Ve “Avrupalılar, Gikuyuların topraklarını çalarak onları yalnızca ekmeklerinden değil aynı zamanda aileyi ve kabileyi birleştiren simge güçten de yoksun bıraktılar. Bunu yaparken Afrikalıların yaşam biçiminin toplumsal, ahlakî ve ekonomik temellerine zarar verdiler. Her şeyin “onların iyiliği”, “onların uygarlaşması”, “onların düzenli ve disiplinli çalışmayı öğrenmesi” ve “onların Avrupa’nın ilerlemesinden yararlandırılması” için olduğu janjanlı cümleleri arkasına saklanıp bize hakaret ettiler,” diyerek bağlıyor.
Misyonerlik, “nüfuz alanını genişletmek amaçlı dinî yayılmacılık/sızma faaliyeti”dir. Suç mudur, hayır! Hristiyanlık kaynaklı bir sözcüktür ve Müslümanlık’taki karşılığı “tebliğ”dir. Misyonerlik, öyle ya da böyle bütün inanç sistemlerinin ortak paydalarından biridir. “Sinsi ve sempatik” kılıklı bir yapılanma olarak misyonerliğin klasik yöntemi; öncelikle sosyal kurumlar (hastane, okul, dernek) üzerinden muhtelif etkinliklerle (kermes, burs, yemekli toplantı, dergi yayımlamak vb.) kaleyi içten kuşatmak yani “kültüre uyarlamak”tır. Sosyal etkinlikler, “arkadaş evangelizmi” bağlamında misyonerlerin tercihli çalışma ortamlarıdır. Sağlık ocağı, çocuk kulüpleri, kreşler ve anaokulları açmak; yaşlıları ve özürlüleri ziyaret organizasyonları düzenlemek (ziyaret etmek değil); kültür merkezleri, dil kursları ve dostluk dernekleri kurmak; kırsal kalkınma projeleri geliştirmek “kilisenin yerlileşmesi” için şarttır.
Meydan Larousse2 konuya ilişkin Hristiyan olmayan ülkelerde Hristiyanlığı yayma amacını güden kurum derken TDV İslâm Ansiklopedisi’nin3 tespiti şöyledir: 16. yüzyılda bir Katolik tarikatı olarak Cizvitler’in kurucusu Loyalalı Ignatius (1491-1556) tarafından, Hristiyan milletlerin kolonilere kilise görevlileri göndermesini ifade eden misyon ve misyonerlik, sömürge bölgelerinin Hristiyanlaştırılması bağlamında kullanılmıştır. Katolik kilisesinin Hristiyanlığın yerliler arasında yayılmasını sağlamak amacıyla görevlendirdiği kilise temsilcilerine misyoner, bunların gittikleri ülkelere ise misyon ülkeleri denilmiştir.
Katolik sözcüğünün kökeni, “genel, evrensel” anlamına gelen Yunanca Katholikos’tur ki bu referansla Katolikler, kendilerini “evrensellik misyoneri” olarak görmektedir. Afrika’da ilk keşif kolları misyonerlerdir. Misyonerler-kâşifler-köle avcıları/tüccarları üçgeninde gelişen sömürgecilik döneminin getirileri Avrupa kapitalizmine zemin oluşturmuştur. Afrika’yı Hristiyanlaştırmak, Fransız Kardinali Charles M.A. Lavigerie (1825-1892) ile başlar, yıl 1867. Görev, iki aşamalıdır: Birinci aşama, tekerleğe çomak sokmak; ikinci aşama, “bu çomağı bu tekerleğe kim sokmuş” deyip tereyağından kıl çeker gibi sorunu çözerek amacına ikna etmektir. Süt tozu kolileriyle geldiği Cezayir’de halka seslenir: “Tanrı sizin açlığınızı görüp yoksulluğunuza acıdı ve beni kurtarıcı olarak gönderdi. Benim başka peygamberlerinkine benzemeyen mucizelerim vardır; karın doyurur. Suyunuz var, Tanrı’nın bana verdiği güçle sizin için suyu süt yapacağım,” der ve önüne getirilen sulara gizlice süt tozu ekler. Halk, tereddütsüz iman eder. Afrika’da misyonerliğin bir numarası Charles M.A. Lavigerie, 1868’de Missionnaires d’Afrique Peres Blancs/Afrika Misyonerleri Beyaz Babalar’ı, 1869’da Soeurs Blanches/Beyaz Rahibeler’i kuracaktır. Afrika için “Hristiyanlaştırmak” ile “uygarlık”ı birbirini tamamlayan iki yarım olarak gören Charles M.A.Lavigerie’nin 1892’de ölümü öncesi altı ülkeye (Cezayir, Tunus, Uganda, Tanzanya, Kongo ve Zambiya) ulaşan faaliyetlerini bugün on sekiz ülkeye (Burkina Faso, Burundi, Cezayir, Çad, Etiyopya, Fildişi Sahili, Gana, Kenya, Kongo, Malawi, Mali, Mozambik, Nijerya, Ruanda, Sudan, Tanzanya, Togo ve Zambiya) taşıyan Afrika Misyonerleri Topluluğu; Fransız ve Belçika ağırlıklı muhtelif ülkelerden oluşan misyoner profilini, Roma’daki Genel Sekreterlik’te Afrikalı gençleri alıp eğiterek kıtaya göndermekte ve daha dinamik bir yapıya dönüştürmektedir.4
Herhangi bir Afrika ülkesinde bir taksi şoförüyle muhabbete girerseniz sizin Müslüman olduğunuzu öğrenirse kendi adının “Muhammed” olduğunu söyleyecektir; bir Avrupa ülkesinden geldiğinizi belirtirseniz adı “Michael”e dönüşecektir. Tecrübeyle sabittir, Afrika’da misyonerlik faaliyetleri dâhilinde insanlara ayda 50-100 USD’lık bir maaş/harçlık desteği çok yaygındır. Misyonerler, faaliyet bölgesinde/ülkesinde yaşayan halkın sosyo-ekonomik yapısını çok iyi irdelemekte; mevcut şartlardan en uygun verimi alabilmek için ailelerin geçim ve eğitim ihtiyaçlarının desteklenmesine özen göstermektedir. Savaşlar, çatışmalar, isyanlar, göçler, kıtlıklar, salgın hastalıklar, darbeler vb. her türlü belâ ve felâket misyonerler için elverişli “iş ortamı”dır. Afrika’da son derece örgütlü ve gerek siyasal gerekse ekonomik olarak çok iyi olanaklara sahip olan misyonerlik kuruluşları Afrika insanının “derdini” altın fırsatlar olarak değerlendirmektedir.
Afrika’yı var kılan “Afrikalılık” kimliğidir. Kimlik, demografik bir veri olmaktan çok Afrika insanının kültürel üniformasıdır. Avrupa, Afrikalılık kimliğinin iki sinir ucunu (dil ve din) yani kıta devletlerinin resmî dillerini İngilizce/Fransızca ya da Portekizce’ye entegre ederek ve misyonerler üzerinden de yerli dinlerin yerine Hristiyanlığı ikame ederek köreltmiştir. Altyapı hazır, “kültürel soykırım” garantidir; Afrika’da talan edilen -kısmen de başarılan- sadece yeraltı zenginlikleri değil yanı sıra kıtanın ortak hafızasıdır. Bu başarının “aslan payı” misyonerlere aittir. Kendisi için bir tehdit olarak gördüğü, Afrikalılık kimliğine dair tüm değerleri ve yerli kültürel çeşitliliği önemsizleştirerek itibarsızlaştıran Avrupa; kültürünü kaybedenin kimliğini kaybedeceğinin bilincindedir.
Papa Franciscus ziyaretinin birinci durağında, DKC/Kinşasa’da askerî hava üssünde bir milyonu aşkın Kongolu’nun katıldığı ayine liderlik etti; şiddet mağdurları, mülteciler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle toplantılar gerçekleştirdi. Devlet erkanıyla görüştü. Ayinde yaptığı barış temalı konuşmada, DKC’nin yeraltı kaynaklarını sömüren düzeni kınayarak, uluslararası toplumdan Afrika’nın kendi kaderinin kahramanı olmasına izin vermelerini istedi. 2017’de dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’le (1954-) görüşmesindeki Afrika’yla daha fazla ilgilenmek gerektiği vurgusuna sadık bir yaklaşım sergiledi. Vatikan’dan önce sessiz adam bilinmesine karşılık ülkesi Arjantin’de politik tartışmalara aktif taraf olmuş bir kişilik Papa Franciscus ve DKC’ni 1985’ten sonra ziyaret eden ilk Papa. 100 milyonu aşkın nüfusunun yarısı Katolik olan DKC, en fazla Katolik nüfusa sahip Afrika ülkesi. Ülkede 20 binden fazla rahip/rahibe/papaz adayı bulunuyor. Kilise, özellikle eğitim ve sağlık alanında etkin.
Afrika’da dünün sömürgeci devletleri bugün çokuluslu şirketlerle yer değiştirmiş durumda; her şey kontrol altında yani. Kıta coğrafyası, komşular arası düşmanlaştırmalarla kan gölü. DKC-Ruanda ilişkisi bir örnektir. DKC’nin yeraltı zenginliğini “yaratılışın meyvesi” olarak nitelendiren Papa Franciscus, uluslararası çıkar gruplarından DKC halkını köleleştirmekten vazgeçmelerini isterken; Afrika’dan elinizi çekin! Afrika’yı boğmayı bırakın! Afrika soyulacak bir maden ya da yağmalanacak bir arazi değildir, vurgusu yaptı. Ve eğitime acilen yatırım yapılması gerektiğine, çok sayıda Kongolu çocuğun hâlâ okula gitmediğine, çocukların ve kadınların madenlerde çok kötü koşullarda çalışmaya zorlandığına dikkat çekti.
Peki, Afrika’da değişen bir şey var mı?
DKC-Ruanda örneğinden devam edelim; DKC, dünyanın en zengin altın, gümüş, bakır, kobalt, koltan ve elmas yataklarına sahip. Elektronik gereçlerle elektrikli otomobilin pillerinde kullanılan madenlerin rezervinde dünya lideri. Tesla’dan Volkswagen’e, Apple’dan Samsung’a herkesin gözü üstünde. Silahlı gruplar ve kaçakçılarla hükümet güçleri sürekli çatışıyor. Çatışmaların merkezi DKC ile komşusu Ruanda arasındaki bölge. DKC, Ruanda’yı ülkenin doğusunda konuşlanan “M23” (DKC ordusundan ayrılan/atılan askerlerin/Tutsilerin kurduğu 23 Mart Hareketi) isyancı grubunu desteklemekle ve madenleri kendi çıkarı için işgal etmeye çalışmakla suçluyor. Ruanda bunu reddediyor fakat Ruanda’nın çokuluslu maden şirketleri tarafından finanse edildiğini sağır sultan dahi biliyor. Arada bir ateşkesler işin vitrini. DKC’nın doğusunda birçok yerleşim yerinin kontrolünü ele geçiren M23, 2012 yılından bugüne Kuzey Kivu bölgesinde faal. Ve diğerleri… “Mai-Mai Kata Katanga” grubu Katanga bölgesinin bağımsızlığı için 2011’de “bayrak” açmış durumda ve faal.
Uganda merkezli ADF (Allied Democratic Forces/Demokratik Müttefik Güçler) 1990’lardan bugüne örgütsel olarak faal. 2000’li yıllarla birlikte adını duyuran FDLR (Forces Democratiques de Liberation de Ruanda/Ruanda’nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler) Tutsilere karşı Hutulardan oluşan bir örgüt ve faal. 1970’te tarım kooperatifi olarak kurulmuş olan CODECO (Cooperative fort he Development of the Congo/Kongo Kalkınma Kooperatifi) silahlı isyancı hareketine dönüşen bir başka örgüt ve faal. Süregiden çatışmalara “etnik” süsü verilse de işin aslı madenlerden pay alma ya da madenleri ele geçirme kavgası.Adı geçen gruplara eylem yeteneği kazandıranların çokuluslu şirketler olduğu aşikâr. DKC’nde yerinden olan (göçe zorlanan ya da mecbur kalan) nüfus milyonla ifade edilirken ülkenin yeraltı kaynaklarını uluslararası piyasalarda komşu ülkeler Ruanda, Uganda ve Burundi pazarlıyor. MONUSCO-Mission de l’Organisation des Nations Unies pour la Stabilisation en Republique Democratique du Congo/Birleşmiş Milletler Barış Gücü her zamanki gibi olaylara seyirci.
Kongo Havzası, “kurutulmak istenmeyen bataklık.” Kenya ve Angola’nın çözüm amaçlı girişimleriyle MONUSCO ve EAC-East African Community/Doğu Afrika Topluluğu askerlerinin Kivu eyaletindeki caydırıcılık faaliyetleri deyim yerindeyse “boşa kürek çekmek”ten ibaret. Huzursuzluğun tetikçisi Kongolu Tutsilerin M23 örgütü durmuyor, Ruanda reddetse de M23’ü desteklemekten vazgeçmiyor. Kinşasa Yönetimi, kaosun (kriz değil) çözümünde çaresiz ve Aralık 2023’teki seçimler 2019’dakinden daha zorlu geçmeye aday. 2019’da seçilen cumhurbaşkanı Felix A. Tshisekedi Tshilombo (1963-) geçen yıl yeniden aday olmayacağını ima ederken Papa Franciscus ile ısınma turlarına başladı.
Afrika, farklı kiliselere bağlı misyonerlik kuruluşlarınca parsellemiş ve bir katedraller5 imparatorluğu; Benin (10), Burkina Faso (15), Cezayir (8), Cibuti (1), Çad (8), DKC (20), Fas (3), Fildişi Sahili (14), Gabon (6), Gine (3), Kongo (9), Madagaskar (27), Mali (7), Moritanya (1), Nijer (2), OAC (9) Senegal (7), Togo (1) ve Tunus’ta (2) olmak üzere kıtada 153 katedral bulunmakta. Yine Roma merkezli, 1622’de kurulmuş Congregation for the Evangelization of Peoples/Halkların Evanjelizasyonu Toplululuğu son yıllarda yeniden sahada varlığını hissettiren bir başka Katolik organizasyon olurken; çokuluslu şirketler, bir yandan terörist grupları finanse ediyor, bir yandan da kiliseyi desteklemeyi unutmuyor. Afrika’nın en ücra köyündeki papazın bile amiri olarak Papa Franciscus büyük bir gücü temsil etmekte; Vatikan şirketleri ve bankasıyla dinî bir merkezden çok daha fazlası. Dünya siyasetinde her zaman söz sahibi. 264.Papa II. Ioannes Paulus’un (1920-2005), Polonyalı olması bağlamında ve Vatikan’ın olanaklarıyla Polonya’daki komünizm karşıtlarını destekleyerek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasında oynadığı rolü burada hatırlamak anlamlı olacaktır. Misyonerlik, gizemli, organize ve eksantrik.
Demokratik Kongolular, bu dinamiklerle yeni cumhurbaşkanını seçecekler. Demokratik Kongo’ya bir ayin yeter! Mevcut durum (madenlerin geleceği bağlamında) sağlamlaştırıldı çünkü. Afrika’da her şey global önem taşır, Afrikalı hariç!
Papa Franciscus’un ikinci durağı Güney Sudan’dan n’aber?
1962, İzmir doğumlu. İşletme eğitimli. Danışmanlık şirketi kurucu ortağı. DEİK Türkiye-Tanzanya İş Konseyi Kurucu Başkanlığı yaptı (2011). Tanzanya İşbirliği Forumu Başkanı (2014-). Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Afrikatürk dergisini projelendirdi ve yayımladı (2019). Afrika Menekşesi adlı öyküsü, Tarık Dursun K. Öykü Ödülü’nde “yayımlanmaya değer” bulundu (2019). Dünya Siyasetinde Afrika adlı akademik kitap serisinin bölüm yazarlarından (2020-). Afrika Şiiri’ne dair ülkemizdeki en kapsamlı araştırma-incelemeyi yaptı ve yayımladı (2021). Afrika üzerine yazıyor, seminerler veriyor, arada Afrika’da yaşıyor.
- Boumama, Said (2016), Afrika Devriminin Figürleri (Çev.Ş.Ünsaldı), Ankara: NoteBene Yayını, s.61.
- Meydan Larousse (1972), Misyonerlik maddesi, İstanbul: Meydan Neşriyat, C.8, s.843.
- TDV İslam Ansiklopedisi, (2020) Misyonerlik maddesi, Ankara: DİB Yayını, C.30, s.193.
- www.peresblancs.org, www.msolafrica.org, erişim tarihi: 22.3.2023.
- İçinde piskoposluk makamı bulunan büyük kilise.