25 Eylül 2025, Perşembe
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Tayyip Erdoğan – Fetullah Gülen Çatışmasına İndirgenen 15 Temmuz ve Ardından Gelen Rejim Değişikliği

Görüş Podcast
29 Temmuz 2021
Okuma süresi: 28 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
15 temmuz

Podcast (3. Bölüm) | Turan Altuner – Muhreç Kurmay Albay Hüseyin Demirtaş / Transcript

H.D: Benim hadiseye bakışım, devlet adamı bakışıyla. Bunları şöyle görüyorum ben, kamuoyunu yönlendirip, bu kanlı hadiseyi bir Recep Tayyip Erdoğan – Fettullah Gülen çekişmesine indirgemek için üretilmiş söylem. İki söylemin pratik sonucu da bu. Cemaat kendisinin tasfiye edilmesini engellemek için darbe kalkıştı demek Fettullah Gülen Recep Tayyip Erdoğan’a operasyon çekti demek. AKP cemaati tasfiye etmek için ‘false flag’ operasyon yaptı demek de Recep Tayyip Erdoğan Fettullah Gülen’e operasyon çekti demek.

  • Yani ikisi de nihayetinde olayı Recep Tayyip Erdoğan ve Fettullah Gülen bazına indirgiyor.

H.D: İndirgiyor mevzuyu. İyi de hadise bu kadar basit olsaydı şu anki rejim değişikliğine ihtiyaç olmazdı. Neden rejim değişiyor, gerek yok ki. Siz o zaman mesela derdiniz ki, çok basit, o 2 milyon kişi mi – şu an soruşturma açılan 2 miyon kişi olduğu söyleniyor – bu iki milyon kişiyi otomatik ihraç ederdiniz. Tasfiye zaten bu olurdu. Beni işten atardınız. Ben de zaten ondan sonrasını hiç araştırmazdım. Çünkü beni ilk görevden uzaklaştırdıkları zaman ben dedim ki, “Kardeşim ben devlet adamıyım.” Mesela Merzifonlu Kara Mustafa Paşa var, adam Viyana’ya ikinci kuşatmayı yaptı, sonra başarısız olunca idam edildi. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa vatan haini değil ki. Adam görevini yaptı ama başaramadı ve devletin doktrini gereği idam edildi. Bu onun vatan haini olduğunu göstermez. Dolayısıyla bir devlet görevlisi emekli edildiğinde, ihraç edildiğinde, tasfiye edildiğinde der ki, benim aldığım devlet adamı terbiyesi buna saygı görmeyi gerektirir. Demek ki benim devletimi yöneten kişiler benimle beraber çalışmak istemiyorlarmış der. Tasfiye olsaydı bunu yapardı. Ama şimdi baktığınız zaman tasfiye yok ki ortada. Yani şimdi hadiseleri anlattığım zaman çok net göreceksiniz.

İlgili İçerikler

Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

Şimdi, ülkede bir İŞİD’leşme var, uluslararası suçlarda devletin kurumlarının kullanılması var – adam Suriye’de gidiyor kafa kesiyor asker, bunun kafasını sallıyor. Bakın savaş suçu. Yani buralara getirildi kurumlar. Şimdi mesela geçen hafta yayınlanan çocuk asker kullanımı. Savaş suçu. Var mı Türkiye Cumhuriyeti, Türk tarihinde? Böyle bir şey olabilir mi yani? Ondan sonra, Suriye’de 500’den fazla şehidimiz var bugüne kadar. Neden? Neden yani? Neden bu kadar vatan evladı öldürülsün? Yani bunları bir bütün halinde düşünmek gerekiyor.

Sonuçta, o gece olan hadise şu. Şimdi, MİT’in 4 Temmuz 2016’da gönderdiği bir ihbar var. Zaten o zamana kadar, aynı o iki seçim arası hani Haziran Kasım seçimleri vardı ya hani “400 vekili verin bu iş huzur içinde çözülsün,” denilen bir süreç vardı hatırlıyor musunuz? O süreç…

  • Evet, sonrasında bir terör süreci yaşandı. Evet.

H.D: Şimdi onun aynısı 15 Temmuz’un öncesinde de var ve 4 Temmuz 2016’da MİT’ten askeri birliklere bir yazı gidiyor ve içeriğine bakıyorsunuz resmen Türkiye’de bir iç savaş çıkacak şeklinde bir ihbar.

Diyor ki mesela, işte köprülerde şunlar olacak diyor. Sultanbeyli’de şunlar olacak diyor. Savaş gemilerine şöyle saldırılar olacak diyor. Havaalanlarına şöyle saldırılar olacak diyor. MİT’in gönderdiği ihbar. Bakın bunu da yayınladım ben. Ben size bir şey söylüyorsam bunun karşılığında bir ismi, tanığı, belgesi var.

Bakın bu bir iç savaş demek. 15 Temmuz gecesine bakıyorsunuz, o evrakta yazan ne varsa birebir aynısı gerçekleşmiş. Ve askerlere deniyor ki terör saldırısı olacak. Nitekim askerler gittikleri yerlerde karşılarında, kendilerine ateş eden insanlar görüyorlar. Dün itibarıyla Sedat Peker çıkıp açıkladı mı sivillere silahlar verildi diye? İşte bu silahlar oralarda kullanıldı. Ve askerler bütün yargılamalarda dediler ki, “Biz gittiğimiz zaman orada karşımızda sivil vatandaş yoktu. Bize ateş eden, aralarına serpiştirilmiş katilller, siviller vardı,” dediler. Bütün yargılamalarda da hayır siz yalan söylüyorsunuz dediler.

Aradan beş sene geçtikten sonra şimdi Sedat Peker çıktı bunu söyledi. Zaten daha önce Ankara Emniyet Müdürlüğü de açıklama yapmıştı biz kayıt dışı silah dağıttık insanlara diye. Zekai Aksakallı çıktı dedi ki mesela “Hulusi Akar eğer askerler birliklerinden çıkmasın deseydi, bu olaylar olmayacaktı.” Hulusi Akar bunu demediği gibi, Zekai Aksakallı kendisi de söylemedi bunu. Kendisi de hiç kimseye böyle bir emir vermedi. Dolayısıyla o gün, MİT’in bu ihbarları doğrultusunda askerler terör saldırısı olacak diye belli yerlere, belli noktalara çekildiler. Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle de kolluk tellal rolünde kullanılarak -bakın bu çok önemli – valiler, emniyet müdürleri, polise dediler ki, “Sivilleri şu noktalara gönderin.” Polisler de sivilleri o noktalara gönderdiler. Şimdi askerler belli noktalara gidiyor, siviller de onların karşısına gönderiliyor, aralarına da bu Sedat Peker’in itiraf ettiği silahlı kişiler gidiyorlar ve orada bu sivillerin arasına serpiştirilmiş bu teröristler, katiller sivilleri öldürüyor, askerleri değil. Nerelerinden vuruyor biliyor musunuz? Kafalarından, gözlerinden, boyunlarından, göğüslerinden nokta atışı yaparak vuruyorlar ve adli tıp raporlarında ‘bitişik atış’ diyor. Bitişik atış 2-3 santimetreden 4 santimetreden yapılan atış demek. Erol Olçok’u Recep Tayyip Erdoğan oraya göndertip kendisi öldürttü. Eşi de bunu bu kadar açık söyleyemiyor ama itiraf etti.

  • Oğluyla birlikte öldürüldü değil mi Erol Olçok?

H.D: Şöyle, aslında Erol Olçok öldürülecek fakat Erol Olçok vurulunca, oğlu “Baba,” diye üstüne atlıyor. O üstüne atlayınca, görgü tanığı kalmasın diye oğlunu vuruyorlar. Ve bunun için arkasından Recep Tayyip Erdoğan Erol Olçok’un cenazesinde değil -o videoya bakın – oğlunun adı zikredildiği zaman ağlıyor. Hesapta çünkü oğlu yoktu. Bunlar kişisel mağduriyet olayı falan değil, sistematiğe bakın.

Bu arada askerler komutanlarından emir talep ediyor, “Komutanım biz geldik buraya ne yapalım ne edelim bilmiyoruz, karşımızda siviller var.” Bakıyorsunuz burada bazı komutanlar birbirine benzemez yerlerde, birbirinin aynı şekilde diyor ki “Benden emir bekle. Ben ne dersem onu yap, hiç bir şey yapma.” Diyor ki mesela bir gemi komutanı “Komutanım anons edeyim, insanları uyarayım herkesin kafası karışık.” “Hayır anons yapma,” diyor. Şimdi sizin evladınıza karşı bir suç işlenecek, boğazı kesilecek, öldürülecek bilmem ne. Siz bunun haberini aldınız. Bir kapının arkasına saklanıp o katillerin gelip çocuğunuzu öldürmesini mi izlersiniz, yoksa oğlunuza, kızınıza “Evladım bak böyle bir şey olacak, git kendini emniyete al,” mı dersiniz? Benim emrimdeki Mehmetçik benim evlatlarımdan daha kıymetlidir. Biz bu terbiye ile yetiştik. Kim ki o terbiyeyle hareket eder, o askerdir. Kim ki Mehmetçik öldürülsün, sivil vatandaş öldürülsün, ben de bu kandan itibar devşireyim diye hareket eder, o da vatan hainidir benim gözümde. Ben bunu açıkça söylüyorum.

Şimdi bu, aşağıda olan şeyler. Saklanan komutanlar var, kendi Mehmetçiğini oyalayan. Mesela diyor ki Donanma davasında bir albay, Uğur Çelikten, “Bana Donanma Komutanı dedi ki, kendini ifşa etme.” Kendini ifşa etme ne demek ya? Bu adam şunu yapıyor, iki tane amiralin tutuklanmasında onları cezaevi nakil aracına bindirtip, başına araç komutanı, şoför verip, Gölcük’ten İstanbul’a gönderiyor. Duruşmada – o arada o araçtakiler tutuklandılari ağırlaştırılmış müebbet aldılar – bu çocuklar çıktı o Uğur Çelikten denen albaya dediler ki, “Madem sizin Donanma Komutanı Veysel Kösele ile irtibatınız vardı, madem bizim tuzağa düşürüldüğümüzü biliyordunuz, neden bizi böyle gönderdiniz? Neden bizim o iki amirali tutuklamamıza, arabaya bindirip İstanbul’a götürmemize izin verdiniz?” Adam Mahkeme Başkanı karşısında dedi ki, “Kendimi ifşa etmemek için.”

İşte 15 Temmuz’un içerisinde böyle bir hainlik var. Bu adam Gölcük Merkez Komutanı. Başka bir tane… Biraz önce dedim ya hani benim gemi komutanımdı, çoluğuna çocuğuna sahip çıktım, bana teşekkür mektubu gönderen… Bu şahıs daha sonra çıktı dedi ki – bu Donanma Komutanlığı’nda mesela gece 02:30’da verilen bir emir var – “Bu emir yemdi,“ dedi. İnsanlık tarihinde, kendi emrine emanet edilen askerini, kendi Mehmetçiğini yemleyen komutan olabilir mi? Siz kendi evladınızı yemleyebilir misiniz öldürülsün diye?

Ben bunları konuştuğum zaman bana diyorlar ki, “Şu anda görevde olan askerler amiraller aleyhine iftira atıyor.” Adam kendisi çıktı söyledi ya, “Bu emir yemdi,” dedi. Öbürü çıktı mahkemede, “Kendimi ifşa etmemek için,” dedi. Bu şekilde Türkiye’nin değişik yerlerinde komutanlar var, saklanıyor. Ben mesela diyorum ki, “Komutanım bir karışıklık var, bana ne emredersiniz?” O da bana diyor ki, “Hiç kimseye bir şey söyleme Hüseyin.” Bu ne demek?

Deniz Kuvvetleri Komutanı nerede o gün? İspark’ta saklanıyor, otoparkta. Harbiyeli öğrenciler nerede? Tutuklular. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın özelliği ne? O gün Türk Silahlı Kuvvetleri’nde en kıdemli komutan, hürriyeti elinde bulundurulan. En az 15-20 türlü emir verebilirdi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir vermiyorlar, televizyona çıkıp, “Biz darbeci değiliz.” Bir komutan şahıs değildir, birliğini temsil eder. Bülent Bostanoğlu öyle çıkıp televizyona açıklama yapmayacak, denizdeki 31 tane savaş gemisine, bütün Türk Silahlı Kuvvetleri personeline emir verecek, diyecek ki, “Kimse birliğinden ayrılmayacak.” Bunu düşünemeyecek cahillikte mi? Adamın en az 50 senelik askeri hizmeti var. NATO karargahlarında çalışmış, Türk Silahlı Kuvvetleri karargahlarında çalışmış, gemi komutanlığı, komodorluk, filo komutanlığı, donanma komutanlığı, deniz kuvvetleri komutanlığı yapmış birisinden bahsediyorum. Cahil mi bu adam?

H.D: Şimdi, resmin dışına bunları çıkartıyorsunuz. Başka bir konu. Şimdi, 15 Temmuz’un temelinde ne var? Cumhurbaşkanı’na Marmaris’te suikast. Şimdi, Cumhurbaşkanı’na Marmaris’te suikast konusu şu. Saat 00:23’te yanlış hatırlamıyorsam Facetime görüşmesi oldu ve o görüşme yapılırken Berat Albayrak, “Biz o konuşmaları yaparken, tepemizde helikopterler uçuyordu,” dedi. Bu ne demek? Gece 00:30’la 01:00 arası o oteller bölgesine üç tane helikopter geldi. O üç tane helikopterden halatlarla sarkarak kamuflajlı, üç helikopter dolusu katil indi aşağıya. Ve onlar gidip orada Grand Yazıcı Otel kampüsü var – bungalovlar var, apartlar var, oteller var…

Cihat Yaycı da o otelde Recep Tayyip Erdoğanla beraber. Ne zamandan itibaren? 11 Temmuz 2016’dan itibaren. Şimdi bunu kamuoyundan saklıyorlar. Oraya üç helikopter dolusu katil indi. İşte, teröristler onlar. O oteller bölgesinde gidip 25 tane polis memuru ve bir tane de güvenlik görevlisine işkence yaptılar. Hani kamuoyuna böyle vurulmuş ateş edilmiş duvarlar kapılar odalar vesaire gösterdiler, çatışma görüntüleri. İşte onları yapanlar onlar.

  • Yani bunlar asker değil mi, bu 15-20 kişi?

H.D: Şöyle, kamuflajlı kişiler bunlar. Bunların asker olup olmadığını bilmiyoruz. Benim araştırmalarımdan gördüğüm, bu Süleyman Soylu’nun ekibi olabilir. SADAT olduğu söyleniyor, hatta ben biraz abartılı buldum ama bilemiyorum – hatta bazı takipçilerim bana şey gönderdiler – bu Ali Türkşen hani Marmaris’teydi, çünkü bu giydikleri kıyafetler SAT’ların eskiden kullandığı siyah kamuflajlar. Ali Türkşen de SAT’çı ya… Bu iddia, ben bunu prensiplerime de aykırı olarak, konuşma anlamında paylaşıyorum ama bunu resmi olarak telaffuz etmiyorum. Gayriresmi olarak arada söylüyorum. Öyle şeyler söylediler. Marmaris’te o inenlerin arasında Ali Türkşen de olabilirdi dediler. Kanıtlayamayacağım bir şey. Bunu sahiplenerek değil, sadece lafın gelişi, şu an ağzımdan çıkmış olduğu için söylüyorum.

Ama şu gerçek. Oraya inenler kamuflajlı kişiler ve SAT’ın giydiği eski siyah kamuflajlar vardı, bunları kullananlar Emniyet’in Özel Operasyon Birimi ve SAT. Sonraki yayınlarda da zaten oranın Emniyet Özel Harekat olduğuna yönelik argümanlar ve bu düşünceyi takviye eden veriler var. Ama kesin olarak şunu söyleyemiyorum. Oraya inenler Emniyet Özel Harekattı veya SADAT’çıydı veya Süleyman Soylu’nun özel timiydi, onu diyemiyorum şu anda ama siyah kamuflajlı, saat kaç 00:30, 01:00 arası… Tam o zaman zaten Recep Tayyip Erdoğan – o Grand Yazıcı Otel’e 1-1,5km mesafede bir helikopter pisti var, oradan helikopter havalanıyor – oradan ayrılıyor.

Şimdi o üç helikopterden inenler ne yapıyor? Gidip 25-26 kişiye işkence yapıyorlar. Öyle işkence yapıyorlar ki adamlar oradan ayrıldıktan sonra o polisler artık konuşamaz halde. Mesela birisi diyor ki, “Su ikram ettim, korkudan suyu ağzına alıyordu ama tutamıyordu, o su ağzının kenarlarından aşağı, üstüne akıyordu,” diyor. Bakın, olay geçtikten sonrasından bahsediyorum. Bunlar saat 01:00 -01:30 civarı, oraya geldik şimdi.

Sonra bunlar oradaki otellerin çatılarına yerleşiyorlar. Ve 01:00 -01:30 civarında Grand Yazıcı Otel’in girişine artık normal polisler geliyor. Onlara suikast silahlarıyla ateş ediyor, bu arada bir tanesinin bacağı parçalanacak şekilde bomba kullanılmış, şehit edilen 2 tane polis memuru var orada. Birisinin o şekilde parçalanıyor bacağı, yani bomba kullanılmış, ikincisine de çatıdan suikast silahıyla ateş edilip, polis memuru şehit ediliyor. Yanındaki polis memuru da tutanakta diyor ki, “Ben kendi gözümle gördüm, bunlar profesyonel katildi, çatıya yerleşmişti, oradan ateş edildi bize. Benim arkadaşım da bu şekilde şehit oldu, bununla ilgili de her türlü tanıklığı yapmaya hazırım,” diyor. Bunu gece saat, ya da sabah 16 Temmuz günü kolluk ifadesinde bu tutanak hazır – bunu da yayınladım – iki gün sonra da üzerinden üç kere geçilerek bu polis memuru Marmaris’te öldürüldü. Yok edildi.

  • İlginç, ilginç… Aman aman… Yani bu şahitlik yapmak isteyen polis memuru öldürüldü.

H.D: Öldürüldü. Üzerinden üç kere arabayla geçilerek…

Şimdi, bu arada Cihat Yaycı orada, Recep Tayyip Erdoğan’la beraber aynı oteldeler. Bunu da biz aradan yıllar geçtikten sonra ilgisiz alakasız başka bir iddianamenin içerisinde Cihat Yaycı’nın tunanağında görüyoruz. Tutanakta bunu saklamış ama Marmaris davasında, o otelde görev yapan bir tane otel görevlisi diyor ki, arabasının plakası şuydu, saat 22:30 gibi ayrıldı, arabasının markası, rengi bilmemneydi, şu odada kalıyordu, adı da Cihat Yaycı’ydı diyor.

Şimdi, 15 Temmuz’da Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındaysanız, 11 Temmuz’dan itibaren beş gün boyunca onunla beraberseniz ve bunu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiğiniz ifadede saklıyorsanız, siz işte 15 Temmuz’daki hainlerden birisiniz.

Diğer bir konu. Şimdi o ilk giden 2 polis memuru o üç helikopterdeki katillerce öldürüldü mü? 26 kişiye işkence yapıldı mı? Arkasından o tanık olan polis memuru üzerinden arabayla üç kere geçilerek öldürüldü, yok edildi mi? Peki Marmaris’e askerler ne zaman gitti? 03:20’de. Yani bu hadiseler oldu, cinayetler işlendi, patlamalar yapıldı ve 03:20’de gittiler.

  • Hüseyin Albay yani siz demek istiyorsunuz ki, bu Grand Yazıcı Otel’de olan bir çatışma süsü verilmiş o da bir ‘false flag’ operasyonuydu yani.

H.D: Yani ‘false flag’ dediğimiz zaman… Bakın bu valilerin yaptıkları, emniyet müdürlerinin yaptıkları, komutanların yaptıkları askeri bir yere çekmek, sivili bir yere çekmek orada tahsisli katillerle bunları öldürtmek, Marmaris’te kendi polisini öldürtmek, şehit etmek…

  • Ama neden öldürüldü? Orada zaten güvenli bir yerde değil mi Tayyip Erdoğan?

H.D: Tayyip Erdoğan güvenli bir yerde de… Bakın şunu demek istiyorum, Tayyip Erdoğan’ın koordinesinde kendi askerini ve kendi vatandaşını belli noktalara çekip, kendi katillerinizle öldürtüyorsunuz. Buna ‘false flag’ denmez ki, buna vatana ihanet denir.

  • Ama sebep ne? Ben onu anlamadım Hüseyin Albay.

H.D: Sebenini mahkemede Recep Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan, Hulusi Akar, Abidin Ünal, Bülent Bostanoğlu, Vasıf Şahin, ne bileyim Ümit Dündar, Yavuz Türkgenci, Mustafa Çalışkan, Muğla Valisi, Muğla Emniyet Müdürü, ondan sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ismi Ramazan bilmemneydi, hatırlamıyorum… Daha anlatamadım, daha bitiremedim. Marmaris konusu daha vahim. Daha sonra bu olayları örtbas eden savcı Yargıtay’a üye yapıldı şimdi. Vahamete bakar mısınız? Daha Hulusi Akar’a gelmedim ki, bir de Hulusi Akar’ın rolüne geleceğim şimdi.

  • Hüseyin Albay burayı netleştirelim. Şimdi burada bir baskın oluyor, kamuflajlı insanlar baskın yapıyor burada 20-25 polise işkence ediyor, bunlardan birisi yaralanıyor birisi de ölüyor.

H.D: Hayır hayır, ikisini öldürüyorlar. Şahitlik yapan üçüncü kişi.

  • Şahitlik yapan üçüncü kişiyiyse 3-4 gün sonra öldürüyorlar.

H.D: Üzerinden 3-4 kere arabayla geçilip öldürüldü.

  • Ben buradaki mantığı anlayamadım. Şöyle ki, orada bu polisler galiba Tayyip Erdoğan’ı korumakla görevli polisler değil mi Grand Yazıcı Otel’de?

H.D: Evet, öyle. Zaten askerler diyorlar ki biz gittiğimiz zaman orada öyle beş on kişi yoktu, 250 kişi vardı diyor. O ağaçların arasında 250 kişi vardı zaten. Askerler oraya geldikleri zaman çatışmaya girmiyorlar. Üstlerine ateş edilince geri çekiliyorlar.

Şimdi bütün bunların hepsini bir de tek tek değil de, bir bütün halinde en son yorumlayacağım. Ondan sonra askerler 03:20’de oraya geliyorlar. Ve kamuoyuna, hani böyle siyah beyaz görüntüler var sokağın içerisinde askerler böyle çatışmadan kaçınır biçimde otelin içine sığınıyorlar. Bu görüntüler de 04:20’ye ait. Zaten Marmaris’le ilgili yayınlanan yegane görüntü, asker görüntüsü, o. O görüntüler 04:21- 04:22’ye ait. Yani Marmaris’te o Cumhurbaşkanı’na süikast için gidenler, o öldürenler, katilleri, Recep Tayyip Erdoğan, Muğla Valisi, oranın savcıları, gazeteciler, avukatlar hepsi ne yapıyor? Kendi katillerini kayıran bir görüntü sunuyorlar ortaya. Ve bütün iddianamelerde, Anayasa Mahkemesi kararlarında, Yargıtay kararlarında, ihraç kararlarında, KHK metinlerinde, hatta AİHM’nin kararlarında giriş paragraflarında hep Marmaris’te Recep Tayyip Erdoğan’a süikast yaptı bunlar diye sunuluyor.

  • Ha yani, bütün bunlar Recep Tayyip Erdoğan’a süikast görünümü vermek için yapılan bir operasyon.

H.D: Aynen öyle. Şimdi, ama peki bunu bilmiyorlar mı? Hepsi biliyor. Sabah Gazetesi’nin İstihbarat Şefi Abdurrahman Şimşek, aradan iki üç sene… Bu arada bu yargılamalarda verilen ilk karar da Marmaris davasının kararıydı. Yani o askerlere, yapmadıkları şeyden dolayı yaptıkları iftirasıyla ağırlaştırılmış, bilmem kaç kişi öldürüldüyse o kadar ağırlaştırılmış müebbet cezası verdiler onlara. Ama hepsi bu sahtekarlığı biliyor. Ve aradan dört sene geçtikten sonra Müyesser Yıldız çıktı dedi ki – bunların hepsini ben yayınladım – Halk TV’de Müyesser Yıldız kendisi çıktı söyledi,”Marmaris’e giden askerler Cumhurbaşkanı’na süikast için gitmemişlerdi. Orada olan biten her şey askerler gitmezden evvel olmuş ve bitmişti.” Bakın aynı bu cümleyi söyledi.

Ben söyleyince başka, o söyleyince hiç kimse demiyor ki, “Yahu bu yargılamalar niye yapıldı o zaman? O askerlerin hepsi masummuş neden bunlara iftira atıyorsunuz? Neden bunca resmi metinde askerler sanki gitmiş Cumhurbaşkanı’na süikast düzenlemiş gibi gösteriyorsunuz? Neden bütün kamu teşkilatı, bütün adli teşkilat , Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbeyi Araştırma(MA) Komisyonu – diyorum ben – neden bu sahtekarlığı yapıyorsunuz, neden Türk ve dünya kamuoyunu kandırıyorsunuz?” demiyor bir kişi bile.

Şimdi Abdurrahman Şimşek’e geliyorum. Sabah Gazetesi’nde aradan 2 yıl geçtikten sonra çıktı dedi ki bir tane canlı yayında, “Biz,” dedi “bütün dosyalara baktık, orada 3 tane helikopter uçtuysa Hava Kuvvetleri Komutanlığı bunu yayınlamalı.” Kayıtlarının olması lazım değil mi? Hani o ilk üç helikopter.

  • Hocam askerlik yapmadığım için o süreci siz daha iyi bilirsiniz, buyurun…

H.D: Şöyle; havada uçan üç tane helikopten var ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda bu helikopterlerin radar izleri olur. Şimdi, mahkemede askerler “Biz suikast için gitmedik oraya, biz gittiğimizde zaten her şey olmuş bitmişti” dediği zaman bütün kamuoyu, medyası, adli ve idari teşkilatıyla “Siz yalancısınız, siz hainsiniz,” diye askerleri linç etti. Urganlar attılar. Mesela o Sönmezateş’in eşine, kızına tecavüz tehditleri… Bütün bu mahkemelere militanlar gönderdiler. Boy boy milletvekilleri bunları paylaştılar. Gazetelerin manşetlerinde paylaştılar. Yani sahtekarlığın nasıl böyle organize bir biçimde yapıldığını görün. Bunları o hakim bilmiyor mu, o mahkeme heyeti bilmiyor muydu? Hepsi biliyordu. Nasıl bir… Yani buna ben hakaret etmeksizin nasıl bir sözcük kullanacağımı bilemiyorum da. Bunları bilince insan kendisini de zor tutuyor.

Ondan sonra Abdurrahman Şimşek çıktı dedi ki, “Marmaris’e askerlerden önce giden bir başka ekip vardı ve bu Hava Kuvvetlerinin kayıtlarında, mahkeme kayıtlarında, dosyalarda vesaire karartıldı,” dedi. “Ve bunlar açığa çıkınca Muğla’daki yargılamada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı oradaki savcılıktan istedi ve dosyayı sümen altı etti, kapattı,” dedi. “Bunu kapatan kişi de Ramazan bilmemkim. Bununla ilgili Hakimler Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunacağım zaten,” dedi. Aradan yıllar geçti, o şahis Yargıtay’a üye yapıldı şimdi.

  • Yani o düğünden sonra saraya giden savcı.

H.D: Yok bu savcı başka. Bu arada ismine bakayım ama… Ramazan bir şeydi ama şu an hatırlayamıyorum… Ama o savcı daha sonra Yargıtay’a üye yapıldı. Bunu nasıl izah edebilirsiniz ki? Bütün bunların, bütün o resmi metinlerde kullanıldığını düşünün. Direkt Abdurrahman Şimşek’ten bahsediyorum yani Erdoğan medyasının istihbarat şefinden bahsediyorum – Twitter hesabıma girip bütün takipçiler, dinleyiciler oradan görebilirler yani. Neyse…

Şimdi bütün bunların hepsi neden oldu? Ankara’da yürütülen bir davada, Müyesser Yıldız yine katıldığı bir davada bir fişleme listesine ulaştılar. Bu fişleme listesinin içerisinde diyor ki – o şey yapıyor bunu -Mustafa Önsel yapmış, diyor ki, “Orgeneral Hulusi Akar bu şahsın Fetöcü olduğuyla ilgili şeyleri var, görüşmelerde ismi geçiyor,” diyor. Bakın Müyesser Yıldız’ın yayınladığı fişleme listesinden bahsediyorum. “Hulusi Akar Kara Harp Okulu Harp Akademileri Komutanlığı, 3. Kolordu Komutanlığı yapmış işte bilmem falanca albayı da korur,” diye yazılmış fişleme litesine. Çok önemli konu. Bakın buraya geliyorum şimdi. Diyor ki, “Orgeneral Hulusi Akar Kara Kuvvetleri Komutanı.” Aynen cümleyi okuyorum. “Ordudaki cemaat yapılanmasını temizleyeceğim diyerek Cumhurbaşkanı ile anlaştı. Bu kişinin Genelkurmay Başkanı olmaması lazım. Çünkü Genel Kurmay ona teslim edilmemeli,” diyor. “Asıl tehlike, ihtilal o zaman olur diyor.” Bunu yayınladıktan sonra Müyesser Yıldız birkaç gün içerisinde Oda TV bu haberi kaldırdı.

  • Hüseyin Albay bunu tekrarlar mısınız? Bu çok önemli.

H.D: Şimdi Ankara’da devam eden bir mahkeme, bir duruşmada bir fişleme listesi çıktı. Bunun içindeki fişlemeleri yapanlar Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, Ahmet Zeki Üçok. Bunların isimleri var orada. Ondan sonra birisi diyor ki, “Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel ile yapılan görüşmede FETÖ/PDY’nin TSK içerisindeki yapılanması hakkında elde edilen bilgiler…” Konu başlığı da bu.

Hulusi Akar FETÖ/PDY yapılanması üyesiyimiş gibi görülüyor buradan ama esas cümle şu, “Genel Kurmay kesinlikle Hulusi Akar’a teslim edilmemeli,” diyor – o sırada Hulusi Akar Kara Kuvvetleri Komutanı – “Kesinlikle Genel Kurmay O’na teslim edilmemelidir, asıl tehlike, yani ihtilal, o zaman olur,” diyor. Anlatabildim mi ne demek istediğimi? Aynen duruşmada geçen ifade bu. Ben bunun belgesini yayınladım. Resmen yayınlı belge bu, bir nakil değil yani.

Şimdi, peki, Hulusi Akar Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir anlaşma yapmış da, nasıl darbe yapacak? Bunu, o gece şöyle görüyoruz. Bütün kamuoyuna Hulusi Akar’ın Genel Kurmay’dan derdest edilip de götürüldüğü yalanı ilan edildi değil mi, daha ilk günden ilan edildi. Daha sonra Hulusi Akar’ın Genelkurmay Karargahı’ından çıkış görüntüleri yayınlandı. Orada helikoptere biniyor. Helikopterle Akıncı Üssü’ne gidiyor. Akıncı Üssü’nde, o darbenin merkezi olarak kabul edilen yere gidiyor. Bu dediğim üç şeyin kamera görüntüsü var. Arkasından, sabaha kadar orada filtre kahve içiyor adam. Düşünebiliyor musunuz? Filtre kahve! Türkiye’de yer yerinden oynuyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başındaki bu şahıs – helikopterler uçaklar kalkıyor, oralar buralar bombalanıyor, insanlar ölüyor, ateşler ediliyor vesaire – sabaha kadar orada. Peki yanında kim var? Yanında, aynı odada kim var?

  • Mehmet Dişli vardı değil mi yanında?

H.D: Adil Öksüz! Adil Öksüz var. Olaya bakar mısınız? Sabaha kadar bulunduğu odada Adil Öksüz var. Ve Hulusi Akar bu bilgiyi, duruşmalara gitmedi, sakladı. Altı yedi sayfalık bir yazı gönderdi mahkemelere gitmek yerine…

  • Hüseyin Albay, şimdi bu kesinleşmiş bir şey mi yani?

H.D: Ben sizinle bizzat birkaç defa teyit etmediğim hiç bir bilgiyi paylaşmıyorum. Ben size görgü tanığından iletiyorum bunu.

  • Evet, o gece Hulusi Akar’ın yanında şey vardı, neydi o adamın ismi?

H.D: Adil Öksüz.

  • Adil Öksüz vardı.

H.D: Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbeyi Araştırma(ma) Komisyonu bu bilgiyi saklıyor mu bizden? Bütün o Anayasa Mahkemesi kararlarında, Yargıtay kararlarında, mahkeme kararlarında, iddianamelerde, idari tahkikat raporlarında, bilirkişi raporlarında, gazete haberlerinde bu bilgi saklanıyor mu bizden?

Bu bilgiyi saklayan Hulusi Akar mı? Hulusi Akar Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Savunma Bakanı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın bir bakanı mı? Ve bu bir milletvekili değil, atanmış bir bakan mı? Şimdi kim vatan haini? Ben miyim?

  • Hüseyin Albay şimdi soruyu biraz toparlarsak şöyle bir şey…

H.D: Burada bir detayı da paylaşmam lazım yalnız. Genel Kurmay Karargahı’ndan çıkış görüntüleri merdivenlere kadar veriliyor. Devamındaki görüntülerde ise Hulusi Akar’ın çevresindeki insanlara emir verdiği görüntüsü var. Bunu saklıyorlar bizden.

  • Siz gördünüz mü o görselleri?

H.D: Gördüm. Kamera görüntüleri, bakın canlı görüntüden bahsediyorum, fotoğraftan bahsetmiyorum. Twitter’da ben hep yayınladım bunları. Ağzımdan çıkan her şey belgeli, tanıklı.

Sonra helikoptere biniş görüntüsü var. Helikoptere binerken de yanındaki Mehmet Dişli’ye vesaire -hani helikopterin – Pal diyoruz biz – pervanesi, kanadı çarpmasın diye “Bana doğru gelin,” diye emir veriyor. Şimdi bir komutan, kendi maiyeti eğer onu derdest etmişse, kendi maiyetinin – yani kendi maiyeti değil kendisini öldürmeye çalışan, derdest eden insanların – can emniyetini mi düşünür, yoksa “Kimsiniz siz,” deyip oradan uzaklaşmaya mı çalışır? Adam Akıncı Üssü’ne emir vere vere gidiyor. Aynı biçimde Abidin Ünal da emir vere vere gidiyor.

Bütün kamuoyundan bu bilgi ve görüntüleri de saklıyorlar. Bütün dünyaya yayınladıkları kamera görüntülerinde Hulusi Akar’ın sadece basamaklardan inişine kadarki görüntü var, sonra orada yanındakilere emir verdiği görüntülerini saklıyorlar. Şimdi, mahkemede çıkan bu belge, o kamera görüntüleri, sabaha kadar Adil Öksüz’le orada beraber olması… Yanına giden adam diyor ki, “Ben gittiğim zaman Adil Öksüz kenara çekiliyordu, cama gidip yüzünü pencereye dönüyordu. Yüzünü bana göstermemeye çalışıyordu. Ben daha sonra, gazetelerde falan yayınlandığı zaman anladım onun Adil Öksüz olduğunu,” diyor.

Peki bu görüntüler nerede? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu kamera görüntülerini yaktırdı. Hulusi Akar’la Adil Öksüz’ün aynı odada, beraber olduğu görüntüleri yaktırdı. Neden yaktırıyorsunuz? Çıkartın bütün dünyaya deyin ki, işte “Adil Öksüz Fettullah Gülen’in bilmemne sorumlusuydu, Silahlı Kuvvetler imamıydı ve Adil Öksüz’ün kapı gibi görüntüleri burada,” diye bütün dünyaya yayın bunu. Hepsinin de dili bir tarafına kaçsın o zaman. Neden yaktırıyorsunuz kamera görüntülerini? Yaktıran adam da terfi etti. Şu an bilmem bir yerde, bilmemne müdürü. Bakın, durumu gördünüz mü, olayı? Olay bu yani. Kimmiş vatan haini? Kimmiş terörist? Hani diyorsunuz ya tasfiye için miydi, ‘false flag’ miydi? Kendi vatandaşını öldürmek için plan yapan olaya ‘false flag’ denmez, tasfiye de denmez. Bu resmen vatana ihanet kastıyla… Yani kendi vatandaşımızı, askerimizi belli noktalara çekelim diye bunlar plan yapıyor. Oralarda katiller tahsis ediyorlar, onlara hedef tahsis ediyorlar, cephane tahsis ediyorlar, orada sivilleri askerleri öldürtüyorlar – özellikle sivilleri öldürtüyorlar – sonra duruşmalarda da askerler sivilleri öldürmüş gibi gösteriyorlar. Bunlar da 02:30’daki Meclis bombalanması vesaire, bunların hepsinden önce oluyor. Daha bir sürü detay var da, ben uzatmayım.

  • Yani tüm bunlar bir rejim değişikliği yapabilmek için sahnelenmiş darbe görünümlü bir operasyon.

H.D: Yani bütün bunları 2021 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut olan, dünyanın en tahkim edilmiş başkanlık müessesesi ile beraber düşünün… İşte bugün oluşsun, bugüne ulaşabilelim diye bunca vatan haini, kamu görevlisi, komutan, asker, savcı, avukat, gazeteci, hepsi bir araya gelmiş ve bunu yapmışlar. Çünkü olaylara sebep-sonuç ve ürün ilişkisiyle bakmalı. İşte bugün Temmuz 2021. Temmuz 2021’deki Türkiye Cumhuriyeti rejim değişikliği, yani şu andaki oluşum yani 20 Ekim 1923’te kurulmuş olan cumhuriyet yıkılsın da yerine bir Tayyip Erdoğan diktatörlüğü, İŞİD benzeri bir diktatörlük oluşsun diye o homojenizasyon kapsamında bunlar yapılmış. Durum bu yani.

Aradan 5 yıl geçtikten sonra resim net olarak ortaya çıkıyor. Bütün o Sedat Peker ifşaları, Abdurrahman Şimşek’in itirafları, kamera görüntüleri, duruşmalardaki tutanaklar, Marmaris’teki o sahtekarlık, bütün bunların içerisindeki o valilerin, emniyet müdürlerinin, hakimlerin, savcıların, müdürlerin, bilmem askerlerin, hepsinin örgütlü ittifakı vatana ihanet suçudur. Açıkça söylüyorum bunu.

  • Hüseyin Albay şunu da söylememe izin verin lütfen. Burada geçen tüm isimler cevap hakkına sahiptir, eğer Görüş üzerinden cevap vermek istiyorlarsa, cevap verme hakları vardır. Onlarla da gerekirse bir podcast yaparız. Benim bunu belirtmem gerekiyor.

H.D: Tabii siz belirtin. Bunların hepsini ben yayınladım, belgeleriyle beraber yayınladım ve ben yıllardır diyorum ki, “Çıkın karşıma, canlı yayında, kamuoyunun hurunda siz toplunuz, ben tek başıma konuşalım. Kimmiş terörist, kimmiş vatan haini, kimmiş katil, kimmiş kafir, kimmiş münafık, kimmiş putperest gösterelim dünyaya. Ben bunu bugün söylemiyorum ki, beş yıldır söylüyorum, dört yıldır söylüyorum. Ve şöyle söylüyorum, yanıma hiç kimseyi almayacağım. Bir tek tweetim var sadece, üç tane doğmamışken öldürülen bebek var, bir tek bu üç tane bebeğin ruhunu alacağım yanıma dedim. Bir tek öyle bir tweetim var, yalan olmasın. Yoksa yanıma hiç kimseyi almayacağım. Tek başıma, sadece belgelerle cevap vereceğim, sadece görüntülerle cevap vereceğim, sadece tutanaklarla cevap vereceğim ve bunların hepsi sizin kendi hazırladığınız idari tahkikat raporları, bilirkişi raporları, mahkeme tutanakları, kendi ifadeleriniz. Veysel Kösele de diyor ki mesela, Donanma Komutanı, “Genel Kurmay Başkanlığı’ndan gelen bütün emirlere harfiyen riayet edin,” diyor. Arkasından Donanma Komutanlığı karargahında Genel Kurmak Başkanlığı’ndan gelen emir ne? Sıkıyönetim emri. Bu emre itaat ettiler diye oradaki bütün – yani seçmece, bütün demeyim, yalan olmasın – seçmece listelerle insanları alıp alıp işkence yaptılar, terörist dediler, ihraç ettiler, çoluğuyla çocuğuyla ölüleştirmeye, o soykırım sürecine tabi tuttular. Niye Veysel Kösele çıkıp demiyor, “Ben emrettim onu,” diye. Anlatabiliyor muyum? Çok şey var, Sakarya var, Marmaris var, Gölcük var, ne bileyim Mersin var, İstanbul var, köprü hadisesi var. Çok şey var da ben uzatmamak için ama… Yani sınırsız, kim istiyorsa Recep Tayyip Erdoğan çıksın karşıma konuşurum. Süleyman Soylu çıksın, Hulusi Akar çıksın, hepsiyle tek tek konuşurum. Hiç problem yok yani.

  • Şimdi Hüseyin Albay bir de şöyle bir olay var. Şimdi bu aktörlere baktığınız zaman, bir Recep Tayyip Erdoğan figürü var, bir de diğer figürler var. Bunların bazıları, örneğin kamuoyunda son derece laik olarak bilinen isimler. Yani bunlara bazı komutanlar dahil, bazı sivil şahsiyetler dahil, yani sivil figürler Doğu Perinçek gibi veya bir cenah var ya öyle. Bunlar neden böyle İŞİD’vari bir rejim değişikliği yapmak için Tayyip Erdoğan’la ittifak kurdular? Buna bir açıklamanız var mı sizin?

H.D: Şimdi bir kere, neden hani 15 Temmuz süreci belki yaşandı? Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ittifaka ihtiyacı var. Türkiye Cumhuriyeti’nde anayasal düzenden yana olan kamu görevlileri kamu teşkilatında var olduğu sürece Recep Tayyip Erdoğan’ın işlediği suçlar cezasız kalamaz.

Can Ataklı birkaç gün önce bir paylaşımda bulundu, bilmiyorum takip edebildiniz mi. Can Ataklı Meral Akşener’in bir yakınıyla görüşüyor ve orada diyor ki, “Dört yüz, beş yüz kişilik özel bir kadrom var, bu dört yüz, beş yüz kişi için yargı bağışıklığı tanıyın biz sizinle iktidar ittifakı yapalım.”

  • Ama ondan sonra Ümit Dikbayır tarafından – galiba Meral Akşener’in Genel Başkan Yardımcısı – bu yalanlandı.

H.D: Yalanlanabilir. Mesela Süleyman Soylu da Sedat Peker’in söylediklerini yalanlıyor. Arkasından ama gerçek olduğu ortaya çıkıyor, öyle değil mi? Can Ataklı da çıksın desin ki, “Özür diliyorum ben yalan söyledim, bütün dünya kamuoyuna böyle bir yalancılık yaptım,” diye, o da çıksın söylesin. Bu yeni bir veri. Ben analizini yapmadım ama Can Ataklı’ya itibar ettiğim için onu paylaştım.

Şimdi bir kere Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kere diploması yok. Dolayısıyla cumhurbaşkanı olamaz.

  • Yani onun imzaladığı bütün kararnameler, bütün şeyler geçersiz aslında. Böyle diplomasız bir insanın – iddia odur ki – sahte diplomalarla cumhurbaşkanlığı makamına geldiği… Değil mi Hüseyin Albayım?

H.D: Aynen öyle, dolayısıyla gayrimeşru. Yok hükmünde. Şimdi o attığı imzaların hepsi yok hükmünde. KHK’ların hepsi yok hükmünde. Çıkardığı cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hepsi yok hükmünde. Şimdi peki bunun tartışılmaması için ne yapmak gerekiyor? Cumhurbaşkanına yargı bağışıklığı. Yani şöyle diyelim, bunu korumanız lazım, Recep Tayyip Erdoğan’ı. Anayasada yasaklanmış imtiyazlı bir zümre var. Bir imtiyazlı zümre oluşturmanız lazım. Anayasaya göre imtiyazlı zümre oluşturmak yasak. Nasıl oluşturuyorlar bunu? Ben mesela bir tweet attığımda, bir şey söylediğimde cumhurbaşkanına hakaretten dava açıyorlar. Bu şekilde 30-40 bin civarında insan hakkında dava açılmış.

Muhreç Kurmay Albay Hüseyin Demirtaş Kimdir?

1970 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğreniminin ardından Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu eğitimini tamamlayarak 1994 yılında Deniz Subayı olarak Teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet etmeye başladı. 22 yıllık deniz subaylığı süresince Deniz Kuvvetlerinin çeşitli yüzer ve kıyı birliklerinde ve çeşitli uluslararası pozisyonlarda görev yaptı. 2016 yılında Bükreş Deniz Ataşesi görevinin tamamlanmasının ardından Türkiye’ye döndüğünde, Romanya’da iken Türkiye’de adam öldürmüş ve yaralamış gibi gösterilerek gözaltına alındı. Ardından hak mücadelesine başlayınca memuriyetten çıkarıldı. Kendisini bir insan hakları aktivisti olarak tanımlayan Hüseyin Demirtaş halen Türkiye’deki rejim değişikliği ve milyonlarca vatandaşa karşı uygulandığını düşündüğü insanlığa karşı suçlarla mücadele yürütmektedir. Evlidir, 3 çocuk sahibidir, İngilizce bilmektedir.

İlgili İçerikler

Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları
Podcast

Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

Görüş Podcast

Geçmişin izlerini sürmek, unutulmuş hikâyeleri gün yüzüne çıkarmak ve tarihin sesini bugüne taşımak… Kenan Karabağ’ın Kura Çözüldü romanı tam da...

Kenan_Karabag
Podcast

Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

Görüş Podcast

Bugün değerli yazar Kenan Karabağ ile birlikteyiz. Yedi kitabı bulunan Karabağ, özellikle sözlü tarih çalışmalarından yola çıkarak ilginç romanlar kaleme...

AKIN öztürk

Hukuk, Ahlak ve Toplumsal Çöküş

ekonomi

Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl (2018-2023) ve Küresel Gelişmelerin Ortasında

Prof. Dr. Serap Durusoy

Kadına Yönelik Ekonomik Şiddetin Dramatik Sonuçları

Sanat ve edebiyat

Müziğin Devrimci Ruhu: Neveser Kökdeş

Gündem

İktisat: Çözüm mü, Sorunun Nedeni mi?

Sanat ve edebiyat

Felsefenin, Müziğin ve Karşıtlıkların Otobiyografisi: Martin Eden

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.