
Girizgah
Ortadoğu, bir kez daha büyük bir krizle karşı karşıya. İsrail’in İran’a yönelik hava saldırısı ve buna karşılık İran’ın kısa sürede verdiği cevap, yalnızca bölgesel değil küresel ölçekte de yankı uyandırdı. Bu kritik süreci ve muhtemel sonuçlarını, Ortadoğu uzmanı Dr. Mehmet Akif Koç ile görüştük. Gelişmeleri üç temel boyutta değerlendiren Dr. Koç, hem tarihsel arka plana hem de bölgesel güç dengelerine dikkat çekti.
Zamanlama ve Nükleer Müzakereler
Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İsrail’in İran’a saldırısının zamanlaması, doğrudan nükleer müzakerelerle bağlantılı. ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme hakkını tanımak istememesi, İran’ın ise bunu bir “ulusal onur” meselesi olarak görmesi, iki ülke arasında süregelen gerilimin temelini oluşturuyor. Koç, İsrail’in bu süreçte ABD’nin dolaylı aracı olarak devreye girdiğini belirtiyor:
“Nükleer müzakerelerin tıkandığı anda İsrail’in İran’a saldırması, bir tür baskı unsuru olarak okunmalı. Bu tür müdahaleler sadece İran’ın askeri gücünü değil, diplomatik pozisyonunu da hedef alıyor.”
Bölgesel Güç Dengelerinde Değişim
Ortadoğu’da 2003 Irak işgalinden sonra İran’ın etkisi ciddi biçimde artmıştı. Ancak 7 Ekim 2023’ten itibaren, İran’ın bölgesel nüfuz alanları tek tek zayıflamaya başladı. Türkiye’deki, Suriye’deki ve Lübnan’daki etkinlik alanlarında ciddi kayıplar yaşayan İran, artık savunmaya geçmiş durumda.
Dr. Mehmet Akif Koç Kimdir?

ODTÜ İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını “Uluslararası Güvenlik” alanında yaptı. Ardından Orta Doğu Çalışmaları doktorasını tamamladı. Orta Doğu tarihi ve jeopolitiği, Türkiye-İran ilişkileri, Orta Doğu’nun uluslararası ekonomi-politiği konularında çalışmalarını sürdüren Koç, çeşitli haber ve analiz platformlarında uluslararası siyaset, dış politika ve strateji üzerine makale ve raporlar yayınlıyor.
Dr. Koç’a göre İsrail bu boşluğu fırsat bilerek Ortadoğu’da anormal bir hegemonya kurma eğiliminde:
“İran’ın etkisi gerilerken, İsrail bölge ölçeğinin çok üzerinde bir güç kapasitesiyle hareket etmeye başladı. Ancak bu dengesizlik, bölgede yeni bir kaosu da beraberinde getirme potansiyeli taşıyor.”
Listen to “Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı” on Spreaker.
Rejim Değişikliği ve Küresel Stratejiler
İran’da rejim değişikliği, uzun zamandır ABD ve İsrail’in gündeminde. Dr. Koç, bunun şu anda öncelikli hedef olmadığını, ancak mevcut gerilim ortamında bu yönde adımların hızlanabileceğini ifade ediyor:
“Velayet-i Fakih sisteminin ortadan kaldırılması, İsrail için bir tehdit unsurunun yok edilmesi anlamına gelir. Bu hedef doğrultusunda hem askeri baskılar hem de iç karışıklık senaryoları gündeme gelebilir.”
ABD’nin Orta Doğu Planları: Gerçekçilik ve Sınırlar
Tartışmaların önemli başlıklarından biri de ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik konumu. Dr. Koç, ABD’nin bölgede dört ana sacayağı üzerine kurulu olduğunu hatırlatıyor: İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez monarşileri, Türkiye ve 1979 öncesi İran.
İslam Devrimi ile birlikte İran’ın bu dengeden çıktığını belirten Koç, şu değerlendirmede bulunuyor:
“ABD, Irak ve Afganistan örneklerinden sonra artık doğrudan müdahaleler yerine vekalet savaşlarını tercih ediyor. Ancak vekalet güçlerinin etkisi sınırlı. İsrail gibi aktörler ABD desteğiyle sınırsız görünse de, bu destek zayıfladığında ayakta kalmaları zorlaşır.”
Bu bağlamda Koç, vekalet savaşlarının bir başka zafiyetine daha dikkat çekiyor:
“Hamas gibi yapılar her ne kadar İran’ın proksisi gibi görünse de kendi bağımsız kimlikleri, gündemleri var. İran’ın çıkarlarıyla her zaman örtüşmeyebilir.”
Filistin Politikası: İran Neden Bu Kadar Odaklandı?
İran’ın Filistin meselesine bu kadar yoğunlaşmasının dört temel nedeni olduğunu belirten Dr. Koç, bu nedenleri şöyle sıralıyor:
- İdeolojik ve Dini Yaklaşım: Hümeyni ve Hamaney’in dini liderliği Kudüs’ü merkezde tutan bir bilinçle şekillendi. Filistin meselesi onlar için ideolojik bir yükümlülük.
- Varoluşsal Tehdit: İsrail’in bölgedeki varlığı, İran için sadece dini değil aynı zamanda stratejik bir tehdit.
- İslam Ümmeti Liderliği İddiası: İran, sadece Şii değil tüm Müslümanların lideri olduğu iddiasında. Bu bağlamda Kudüs davasına sahip çıkmak, meşruiyet aracı olarak kullanılıyor.
- Sünni Dünyaya Açılım Arayışı: İran, Şii ekseninde sıkışmamak için Hamas gibi Sünni aktörleri destekleyerek Arap ve Sünni kamuoyunda etki alanı yaratmaya çalışıyor.
İran, Filistin ve Ortadoğu’yu daha yakından takip etmek isteyenler, Dr. Mehmet Akif Koç’un bölge üzerine yazdığı kitaplardan faydalanabilirler.
- Bir halk, başka bir topluluğa toprak ‘tahsis’ edebilir mi?
- Geçmişte soykırıma uğramış bir halk, aynı şeyi başkasına yapma hakkına sahip mi?
Kitap, Ortadoğu’daki güncel politik dengeleri, Arap-İsrail ihtilafını, İran-İsrail ilişkilerini, Türk dış politikasını ve 7 Ekim sonrası gelişmeleri derinlemesine inceliyor. Ayrıca bölgedeki önemli aktörlerin biyografilerine de yer veriliyor.
Sonuç: Kaos Mu, Yeni Bir Denge Mi?
Dr. Koç’un değerlendirmelerine göre Ortadoğu’da henüz yeni bir düzen kurulmuş değil. Mevcut gelişmeler, bu düzenin sancıları olarak okunabilir. İsrail’in mevcut savaşı kaybetmesi, bölgedeki güç dengelerini dramatik şekilde değiştirebilir. Ancak bu savaşın kazananı olup olmayacağı henüz net değil. ABD’nin vekil savaşları stratejisi ise maliyet açısından cazip görünse de, uzun vadede istikrarsızlık üretiyor.
“Her aktörün bir planı vardır, ama ilk yumruğu yediğinde o planlar hızla değişebilir. Bu sözü Mike Tyson söylemişti ama uluslararası ilişkiler için de oldukça geçerli.”
Son Söz: Ortadoğu’da dengeler, aktörlerin niyetlerinden çok, sahadaki fiili gelişmelerle belirleniyor. İsrail-İran hattındaki bu yeni çatışma, sadece bölgeyi değil, küresel politikaları da yeniden şekillendirecek potansiyele sahip.