
Fotoğraf: Eksystent Filmverleih
Thomas Abeltshauser

Filmde, Anadolu’ya tayini çıkan üç genç öğretmenden biri aniden bir sorun yaşar. Doğu Anadolu’da kış mevsiminde bir köy. Aylar boyunca her şey ağır bir kar örtüsü altında, gri içinde beyaz, ufku seçmek imkansız. Sosyal yaşam çoğunlukla kapalı mekânlarla sınırlıdır. Samet (Deniz Celiloğlu) bu tekdüze, çorak manzarada bir nokta gibidir, zorunlu hizmetini resim öğretmeni olarak yapacağı kasabaya doğru isteksizce ilerlemektedir. Nuri Bilge Ceylan’ın üç saatlik epik filmi Kuru Otlar Üzerinde’nin ilk görüntüleri ne kadar güzel olursa olsun, buz gibi durgunlukları şimdiden baskıcı ve esrarengiz bir şeyler barındırıyor.
Samet bayram tatilinde, İstanbul’a dönmeden önce çorak topraklardaki dördüncü ve inşallah son yılı olacak. Köye iyi uyum sağlamış gibi görünüyor, insanlar ona dostça davranıyor, veteriner ve komutan tarafından sürekli çaya davet ediliyor ve zamanın geçmesi gerekiyor. Samet bu durum karşısında kendini oldukça zorlanmış hisseder, taşrada geçen onca yıla rağmen köy hayatı ona, o da insanlara yabancı kalmıştır. Sadece yetenekli kız öğrenci Sevim (Ece Bağcı) onun için bir umut ışığıdır ve 14 yaşındaki kızı uygun gördüğü şekilde desteklemektedir. Bir keresinde ona bir cep aynası verir. Bu Sevim’in sırrı olarak kalmalıdır.
Ceylan, bu mikrokozmosta, etik meselelere ve toplumsal sorunlara, sadece değinmekle kalmayıp, çoğu zaman on iki, on beş dakika uzunluğunda, geniş ama yoğun diyaloglarla ele alarak, yeni boyutlar getiriyor. Kahramanının aslında bir kahramandan başka her şey olduğu anlaşılıyor. Samet, kendisini uygunsuz davranışlarda bulunmakla suçlayan iki kız öğrenci tarafından kendisine yöneltilen anlamsız suçlamalara sakin sekilde karşılık veremez. Bir çanta kontrolü sırasında, bir yedinci sınıf öğrencisinin en sevdiği öğretmenine yazdığı tutkulu bir mektup bulunur; Samet bununla yüzleştiğinde sert bir tepki verir. Mektubu alır ve daha sonra endişeyle kendisine başvuran öğrenciye geri vermeyi reddeder.
Kendisine ve loş bir erkek lojmanını paylaştığı iş arkadaşı Kenan’a (Musab Ekici) yöneltilen suçlamalar, iki kızgın adamı önce bir araya getirir ama sonra birbirlerini suçlarlar. Komşu kasabada öğretmenlik yapan Nuray (Merve Dizdar) ile tanışmaları yeni bir ihtilafa yol açar. Bir uğradığı suikast sonucu bir bacağını kaybeden Ankaralı genç feminist, Kenan’ın gözüne çarptığı andan itibaren Samet için romantik bir seçenek olarak ilgi çekici hale gelir.
Bağır ve ısrar et
Ceylan’in kendi hikayesinin ve dolayısıyla kahramanının tüm çelişkilerini ortaya çıkardıkça, hesapçı kendini beğenmişliği daha da sinir bozucu hale geliyor. Nuray ve Samet arasında akşam yemeğinde geçen uzun bir diyalog, Samet’in Nuray’ın koşulları değiştirmek ya da en azından değiştirmeye çalışmak yerine nasıl olup da sürekli yakındığını inceden inceye irdelediği yoğun bir karşılıklı atışmaya dönüşüyor.
Ceylan’ın epik diskurundaki erkekler her zaman aydın gibi görünüp en ufak bir direnişte statükoda ısrar eden, olgunlaşmamış ve egomanyak çocuk kafalı olduklarını kanıtlıyorlar. Özellikle Samet’in, sergilediği tüm bilgiçlik ve dünyaya açık tavırlarına rağmen ne kadar dik kafalı ve kibirli olduğu ortaya çıkıyor. Giderek hırçınlaşan Samet, bazen sınıfa, ileride sadece patates yetiştirecek olan çocuklara sanat öğretmenin ne kadar anlamsız olduğunu öfkelenerek anlatmaktadır.
Kuru Otlar Üzerine, Ceylan’ın 29 yıl içinde hem estetik hem de içerik açısından tamamen kendisine özgü özellikler taşıyan dokuzuncu uzun metrajlı filmi. Durağan görüntü kompozisyonları ya da yavaş zumlarla gerçekleştirdiği uzun çekimlerle sadece bir film dünyası değil, aynı zamanda değerlerin ve dünya görüşlerinin sürekli yeniden müzakere edildiği, dikkat talep eden ve ilham veren söylemsel bir alan yaratıyor. Olay örgüsü, genellikle Anadolu’nun çorak manzaralarına ve hava koşullarına sıkışan gündelik durumlardan ve karmaşık karakter çalışmalarından oluşuyor. Ceylan yargılamıyor, yargılamayı seyirciye bırakıyor. Tekrar ve tekrar, insanların farklı yaşam tarzları ve tutumlarıyla ilgilenir. Bir Zamanlar Anadolu’da (2011) ya da 2014 Altın Palmiye ödüllü Kış Uykusu gibi filmler büyük hikâyeleri küçük ölçekte anlatır, Türk toplumunun bir mikrokozmosu ve farklılıklari yansıtan bir portredir.
Yeni filmi Kuru Otlar Üzerine, Ceylan’ın memleketi Çanakkale’den tanıdığı 1986 doğumlu yazar Akın Aksu’nun günlüklerine ve notlarına dayanıyor. Aksu, Ceylan’ın bir önceki filmi Yabani Ahlat Ağacı’nın (2018) senaryosunu da kaleme almıştı. Film, köyüne dönüp yazarlık hayalleri kuran ancak yayıncı bulamayan genç bir ilkokul öğretmeninin giderek yalnızlaşarak mahallede dolaşmasını, Tanrı ve dünya üzerine çeşitli sohbetlere dalmasını anlatıyor. Aksu’nun kendi deneyimlerinden serbestçe esinlendiği filmin ardından Anadolu’ya öğretmen olarak atanan Ceylan, burada üç yıl boyunca çalışarak düşüncelerini ve deneyimlerini düzenli olarak not aldı. Ceylan daha sonra, tıpkı Ahlat Ağacında’da yaptığı gibi, senaryoyu bir kez daha, tam bir yıl önce Kuru Otlar’ın prömiyerini yaptığı ve Merve Dizdar’ın en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı Cannes Film Festivali’nin jürisinde yer alan eşi Ebru Ceylan’la birlikte yazdı.
Ceylanlar sonu hafif bir ironiyle yazmışlar. Buzlar çözülmüştür, en azından sadece iki mevsimin yaşandığı manzarada. Samet, yaz esintisinde kuru otların arasından bir tepeye tırmanıyor, varoluşun yükü ve Türkiye’de daha umutlu ve daha azimli genç bir kadın neslinin sembolü olan Sevim hakkında gülünç derecede abartılı bir monoloğa dalıp gidiyor.
Thomas Abeltshauser’in ya
Thomas Abeltshauser tarafından yazılan bu makale ilk önce Der FREITAG Gazetesinde yayınlanmış olup Almanca orjinal metninden Türkce’ye çevrilmiştir.