26 Eylül 2025, Cuma
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Prof. Dr. Aylin Çiğdem Köne ile Dayanışma Ekonomisi üzerine

Doç. Dr. Çiğdem Boz
9 Mart 2021
Okuma süresi: 14 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş

İlgili İçerikler

Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

Prof.Dr. Aylin Çiğdem Köne , Türkiye’de Sosyal ve Dayanışma Ekonomileri üzerine çalışan nadir iktisatçılardan biri. Bu konuda çok önemli yazıları bulabileceğimiz Sosyal Ekonomi blogunun da kurucusu ve editörü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Çiğdemler dayanışması” yaparak dayanışma ekonomisi üzerine sohbet ettik.

Ç.B. Sevgili hocam, Dayanışma ekonomisi ile yerellik arasındaki ilişkiyle başlayalım isterseniz. Bu ikisi arasında nasıl bir bağlantı var?

1980’lerin sonlarında sivil toplumun içinden doğan dayanışma ekonomisi, kapitalizm sonrası dünyayı inşa etmek amacını taşıyan bir küresel harekettir. Küreselleşme karşıtı hareketlerin, kooperatifçilik ve toplum ekonomileri gibi uzun tarihsel geçmişi olan geleneklerin üzerine inşa edilen dayanışma ekonomisinin dayanak noktasını topluluklar oluşturur. Dayanışma ekonomisi, yerelde köklenip gücünü yerelden alıyor. Brezilya’nın Topraksız İşçi Hareketi’nin toprak işgalleri, Arjantin’deki fabrika işgalleri, Meksika Chiapas’taki otonomi hareketleri ve Şili’deki Halk Ekonomik Kuruluşları gibi neoliberalizm ve küreselleşmeye karşı ön cephede mücadele eden toplulukların eylemleri ile biçimleniyor.

Neoliberal küreselleşmenin şiddetlendirdiği eşitsizliklerin, işsizlik ve ekonomik güvencesizliğin yarattığı dayanılmaz toplumsal baskının ilk hissedildiği yerler doğal olarak kentler ve köyler. Aynı zamanda yerel topluluklar ekolojik yıkım karşısında da son derece savunmasızlar; geçim kaynakları ve toprakları sürekli tehdit altında. Çözüm bekledikleri devletten yanıt alamadıkça, ortak gereksinimlerini karşılamak için dayanışmaya başvuruyorlar. Enerjilerini devletten talepte bulunmaya harcamak yerine iş, aş, başını sokacak bir ev gibi en temel gereksinimleri için kendi kolektif çözümlerini inşa etmeye koyuluyorlar.

Özetle, dayanışma ekonomisi pratikleri sisteme içkin ulusal, bölgesel ve hatta küresel zorluklarla yerelde başa çıkmak fikri etrafında toplanırlar. Hareket noktaları, genellikle, yerel gereksinimleri karşılamak ve sosyal ve ekolojik tahribata karşı koymaktır. Yerel alan hem krizin etkilerinin sergilendiği hem de farklı yanıtların geliştirildiği yer olduğundan dayanışma ekonomisini anlamak ve gözlemlemek için yerel boyut ayrıcalıklı bir alan sunar.

Ç.B. Peki hocam, Dayanışma ekonomisi yerelde hangi ekonomik faaliyetleri yürütüyor?

Bugün dünyanın dört bir yanında daha sürdürülebilir, daha dayanıklı ve daha adil toplumlara doğru bir dönüşüme katkıda bulunmak için gözle görülür bir arzuya sahip dayanışma ekonomisi uygulamaları var ve sayıları giderek artıyor. Ancak bunlar standartlaşmış uygulamalar olarak düşünülmemeli.

“Tersine, dayanışma ekonomisi çoğulculuğa bağlıdır; herkese uygun, herkes tarafından kabul görecek bir modeli savunmaz. Birleştirici ana ilkeleri çeşitliliğe geniş bir alan bırakır. “

Dayanışma ekonomisi, eski ve yeni, parasallaşmış ve parasallaşmamış, anaakım ve alternatif, yasal olarak tanınan ve tanınmayan gibi pek çok biçimde karşımıza çıkar. Farklı yüzleriyle ekonomik faaliyetlerin tüm alanlarında (üretim, dağıtım, değişim, tüketim ve finans) var olur. Çözüm bazen bir üretici ya da tüketici kooperatifinden bazen kent bostanından ya da gıda topluluğundan gelebilir.

Aylin Çiğdem Köne Kimdir?

Aylin Çiğdem Köne:  Kalkınma iktisatçısı olarak sürdürülebilirlik ve sosyal dayanışma ekonomisi alanlarında çalışmaktadır. Sosyal Ekonomi blogunun kurucusu ve editörüdür. Halen Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisat Bölümünde görev yapmaktadır. 

Ekonomik faaliyeti piyasa merkezli düşünmekten vazgeçtiğimizde, dayanışma ekonomisinin mal ve hizmet gereksinimlerinin karşılanmasından çok daha fazlası olduğunu fark ederiz. Bireylerin birbirleriyle ilişki kurmalarına, var olan ilişkilerini geliştirmelerine, tüketimin azaltılmasına, bilgi ve becerilerin artmasına katkı sağlar. Paylaşım odağında gelişen sistemler bunun belirgin bir örneğidir. Zaman bankaları, eşya kütüphaneleri, takas pazarları ve gönüllülük insanların mal, bilgi, beceri ve donanımlarını değiş-tokuşa açan uygulamalardır. Piyasa ekonomisindeki parasal karşılıklar burada geçerli değildir.

Piyasalar bugün, tarihsel olarak hiçbir zaman alışveriş nesnesi olmayan şeyleri metalaştırarak alanını genişletmeyi sürdürüyor. Çalışmadığımız zamanları para harcamadan geçirmenin günden güne zorlaştığını kendi yaşamlarımızda deneyimliyoruz.

“Oysa piyasa ilişkilerinin dışına çıkan parasallaşmamış ilişki biçimlerinin yaratacağı dayanışma ortamı, düşük parasal gelirle bile iyi yaşamanın ya da en azından ayakta kalabilmenin güvencesini verir.”

Piyasa ilişkilerinin dışında karşılıklılık, yardımseverlik, iyilik ve dürüstlük ilkelerine dayanan bu ilişki biçimleri kentte yaşayanlara sığınacak bir alan sağlamakta. Neoliberal ideolojinin “bireysellik” hapishanesine bir biçimde tıkılıp kalmış insanların, ister mahalle ister sokak düzeyinde olsun, bir araya gelip ortak bir amacı gerçekleştirmek için çalışmalarının dönüştürücü gücüne inanıyorum. Dolayısıyla dayanışma ekonomisinin etkisini parasal göstergeler üzerinden değerlendirirsek asıl meseleyi fena halde gözden kaçırmış oluruz. Daha kötüsü, etkiyi büyütmek adına tüm dayanışma ekonomisi girişimlerini ölçeklendirmek peşine düşülmesi olur ki çeşitliliği ortadan kaldıracak tek tipleşmeye öykünen bu yaklaşımdan kesinlikle kaçınılması gerekir.

Ç.B. Dayanışma ekonomisinin özellikle ön plana çıktığı bir alan var mı? 

Günümüzde, temel insan hakları olan su, enerji, gıda ve konutun kâr elde etme aracına dönüştürülmesi her yerdeki yerel toplulukları zayıflatıyor. Doğaldır ki dayanışma ekonomisi de, temel haklara sahip çıkmak amacıyla, ilgisini hepimizin canını yakan bu alanlara yoğunlaştırıyor. İnsan haklarının gündelik yerel eylemlerle tanımlanmasının ve sürdürülmesinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Rekabet ve kâr yerine dayanışma ve işbirliğine dayanan toplumsal çözümler insanların temel gereksinimlerini karşılamakta başarılı olabilir. Yerel toplulukların öz güvenlerini arttırabilir ve onları güçlendirebilir.  Ancak yereldeki sorunlar kadar çözümler de medyada haber olmadığı için geniş kitleler açısından bu uygulamalar görünürlük kazanamıyor.

Önemsediğim hareketlerden biri olan Dönüştürücü Kentler (Transformative Cities) ağı tam da bu ihtiyaca cevap veriyor; deneyimlerin görünürlüğünü sağlamayı, diğer coğrafyalara da ilham vermeyi amaçlıyor. Platform, her yıl dünya çapında kentlerdeki dönüştürücü uygulamaların ve çözümlerin yer aldığı bir atlas yayınlıyor. Bu atlas aracılığı ile su, enerji, konut ve gıda alanlarında kentlerini dönüştüren insanların öykülerini öğreniyoruz. Bu alanların her birinde günümüzün çoklu krizlerinin izdüşümünü görmek mümkün. Fakat yerelleşme ve dayanışma ekonomisinin ortak noktalarını kavramak açısından konuşmamızı gıda üzerinden sürdürebiliriz.

Önce sorunlara bakalım. Küresel endüstriyel gıda sistemi yaşamsal bir tehdide dönüşmüş durumda. Ancak halen “ekonomik” olduğu ve dünyayı beslediği iddiası ile savunulmaya çalışılıyor. Ekonomik olma iddiasına biraz daha yakından bakalım isterseniz. Bir süre önce sosyal medyada, ABD marketinde soyulmuş, dilimlenmiş ve şeker şurubu içinde plastik bir kapta satılan armudun resmini görmüştüm. Kabın üzerindeki bilgilendirmeden armudun Arjantin’de yetiştirildiğini, Tayland’da paketlendiğini öğreniyoruz. Yani bu armut ABD’ndeki markete gelene dek dünyanın çevresinde neredeyse bir tur atmış. Yiyeceğin uzak mesafelere taşınmasının gerektirdiği enerji kullanımı ve eşlik eden sera gazı emisyonlarından, paketleme ve işlemenin yarattığı atık ve enerji kullanımına kadar küresel gıda sisteminin çevresel etkilerinden bazılarını bu tekil örnekte görmek mümkün.

Arjantin’de yetiştirilmiş, Tayland’da paketlenmiş armut

ABD’de satılan bir armudun yolculuğu

Buradaki mantık gerçekte sermayenin “ekonomik” çıkarından başka bir şey değil. Tohumdan tarlaya, tarladan sofraya kadar zincirin her noktasında insanın ve doğanın sömürüsü var. Tarımın şirketler aracılığıyla küreselleşmesi çiftçilerin gelirlerini düşürürken gıda fiyatlarını yükseltiyor. Çiftçileri yoksullaştıran, açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalan insan sayısının artmasına yol açan bu sistem şirket kârlarını arttırıyor. Tüm “dışsal” maliyetler de dikkate alındığında en temel ihtiyaçlarımız için bile dünyanın öte yanındaki üretime bağımlı olmanın akla uygunluğu son derece tartışmalı bir hal alıyor. Üstelik pandemi sürecinde, küresel tedarik zincirlerindeki aksamaların nelere yol açabileceğine ilişkin bir fikir edindik. Karamsar olmak istemiyorum ancak yaşadıklarımızın bir gıda krizinin yalnızca fragmanı olması olasılığı çok da uzak değil.

Dayanışma ekonomisi bileşenleri, işte kooperatiflerden başlayın gıda toplulukları, tohum dernekleri, ekolojik yaşam dernekleri, küçük üreticilerin dayanışma ağları ve kent bostanlarına kadar, endüstriyel tarım ve gıda sistemine alternatif üretme çabası içindeler. Bu deneyimler yerelleşme, agroekoloji (ekolojik tarım) ve gıda egemenliği kavramları etrafında birleşiyorlar. Toplumsal ve ekolojik adaleti savunuyor; gıdanın aracısız dağıtımını ve kır-kent ilişkilerinde bütünlüklü bir dönüşümü hedefliyorlar.

Türkiye’de son dönemdeki gelişmelere baktığımda, BÜKOOP’un öncülüğünü yaptığı yeni nesil tüketim kooperatifçiliği ve Zehirsiz Sofralar projesi etrafında oluşturulan ağ dikkatimi çekiyor. Ölçek meselesine girmeden söyleyeceğim: Bu gibi örnekler, sağlıklı ve besleyici gıdaların işbirliği ve dayanışma ağları aracılığıyla üretilmesinin, karşı karşıya olunan tüm zorluklara rağmen, mümkün olduğunu kanıtlamakta.

Dayanışma ekonomisinin hareket noktası genellikle yereldeki sorunlara yanıt vermek olmakla birlikte ekonomik, sosyal ve siyasal sistemleri dönüştürme isteği göz ardı edilemez. Gıdada bu çok belirgin. Bir ihtiyacı karşılamak ilk hareketi yaratıyor olabilir ancak bu ihtiyacı karşılarken tüm sistemi dönüştürme gayesi her adımı belirliyor. BU nedenle, dayanışma ekonomisi bileşenleri gıdayı politik bir mesele olarak ele alıyor; piyasaları ve kâr elde etmeyi öncelemedikleri, kolektif ve demokratik mülkiyet ve yönetimi benimsedikleri, üyelerinin ve topluluklarının yararını gözetecek biçimde çalıştıkları için de bu alanlardaki dönüşümlere tabandan katkıda bulunuyorlar.

Ç.B. Gıda sisteminin yerelleşmesinden söz ettiniz. Daha geniş bir perspektiften bakarsak yerelleşme ne gibi fırsatlar sunuyor?    

Tüketicilerle bağı kopmamış, topluluğun bir parçası olan ve tüketim noktalarının çok uzağında yaşamayan çiftçilerin yiyeceklerimizin çoğunu üretmesi, bugünkünden çok farklı bir dünya anlamına gelir. Şimdi bu hayali yaşamın diğer alanlarına taşısak ve insan ölçeğinde bir ekonomi hakkında düşünmeye başlasak… Böyle bir ekonomide günlük yaşamın yol gösterici ilkesi, toplulukta yaşayanların birbirlerini ve toprağı umursaması ve özen göstermesi olurdu. Doğanın efendisi olma kibrinden kurtulmak daha mütevazı ve bilgece kararların önünü açardı. İnsanlar, şimdilik kurgusal olan bu ekonomide, toplumun her düzeyinde aktif olma ve anlamlı bir rol üstlenme fırsatı elde ederdi Ve etraflarındaki karmaşık ve canlı dünyayla yakın ilişkiler kurabilirlerdi. Doğayla ve diğer insanlarla ilişkimizi düzeltmek, kişisel doyumumuzu ve neşemizi attırabilirdi. Kısacası, daha sade ancak kendi sadeliği içinde zengin yaşamlar sürebilirdik.

Ekonomik yerelleşme, ekonomiyi insan ölçeğine geri döndürmekle ilgilidir. Bir topluluğun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlerin mümkün olduğunca yerel ve bölgesel olarak üretilmesine izin veren ekonomik yapıların inşa edilmesi sürecidir. Ancak yerelleştirme izolasyon anlamına gelmez. Ticareti ortadan kaldırmakla ilgili değildir, yerelleşen ekonomilerde ithalat ve ihracat yapılabilir. Ayrıca, iklim değişikliği gibi küresel sorunları ele almak ve küresel şirketlerin gücünü azaltmak için uluslararası işbirliği gerekir. Ayrıca yerelde refaha ulaşma isteği, küresel sorumlulukla uyumlu olmalıdır.  Tüm insanlara ve gezegene saygılı bir şekilde yaşamak bunu gerektirir.

Dayanışma ekonomisi ve diğer alternatif ekonomiler ekonomik etkinliğin ölçeğinin küçültülmesini ve yerelleştirilmesini savunurken daha anlamlı ilişkiler ve geçim kaynaklarının yaratılmasını hedefliyorlar. Kent bostanlarından finansal kooperatiflere, alternatif öğrenme alanlarından küçük işletmelerin ağlarına ve kooperatiflere; yerel ekonomiler, birbirimize ve dünyaya bağlanma konusundaki insani arzumuza cevap veriyor. Piyasa kapitalizminin dışında kalan örgütlenme biçimleri bize bir pencere açıyor. Bu pencereden birlikte yaşama, birlikte üretim ve tüketim biçimlerine şöyle bir göz atmak bile kapitalizm sonrası dünyayı imgeleme gücü veriyor.

Pandeminin başlangıcından bu yana küçük işletmelerin kapanması ve artan işsizlik ile toplumlarda derin bir çöküntü yaşanmakta. Bu zorlayıcı koşullar altında yereldeki acil günlük ihtiyaçları karşılamak üzere pek çok dayanışma ağının örgütlenmesine ve ürettikleri çözümlere tanık olduk.

“Bugün, yerel ekonomileri canlandırmak için alternatif fikirlerin benimsenmesi bakımından çok daha uygun bir ortam var.”

Ç.B. Bu bağlamda, Dayanışma ekonomisi uygulamalarının yerel kültürler ile ilişkisini nasıl tanımlayabiliriz ?

Dayanışma ekonomisi çoğulcu yaklaşımı gereği tarihsel, kültürel geçmişlere, sosyo-ekonomik koşullara dayalı farklı yorumlara ve farklı uygulamalara saygılıdır. Küresel bir monokültürel modele eklenmek yerine, yerel kültürlere ve ihtiyaçlara saygı gösterir.

Bir kez daha tarımdan örnek vereceğim. Küçümsenen ve endüstriyel tarımı yerleştirmek için unutturulan geleneksel çiftçi bilgisi geçmişten bu yana toprağı ve topluluğu korumanın araçlarına sahip olmuştur. Birkaç ay önce Sosyal Ekonomi Blogunda, Peru’nun beş yerli Quechua topluluğuna ev sahipliği yapan bir biyokültürel miras bölgesindeki patates üretimi ile ilgili bir çeviri yazı yayımlamıştık. Yerel patatesi koruma çalışmalarıyla tanınan bölge 1.300’den fazla patates çeşidini barındırıyor, olağanüstü bir çeşitlilik. Gıda sistemlerini yerelleştirmek ve doğal biyoçeşitliliği korumak için bir süredir eski İnka stratejilerini kullanılıyorlar. Gıda sistemleri Ayllu (topluluk), Ayni (karşılıklılık) ve Çaninçay (eşitlik) ilkelerine bağlı ve bu ilkeler ekonomiyi ve iyi oluşu tanımlıyor. Endüstriyel üretimin verimlilik odağından ne denli farklı bir bakış açısı…

“Yerli bilgelik toplulukla, toprakla ve suyla, hayvanlar ve bitkilerle sayısız karmaşık ve karşılıklı etkileşimlerin üstüne kuruludur.”

Piyasa ilişkilerinin egemenliği altına girmeyen tüm toplumlarda üretim yapılırken çevre el üstünde tutulur ve topluluk, dayanışma ve karşılıklılık ilkeleri ile ayakta durur. Bugün karşı karşıya olduğumuz küresel ölçekteki çevresel sorunlar kolektif eylemi zorunlu kılıyor. Peki, kolektif eylem nasıl gerçekleştirilecek? Yanıtı kolay değil ve bu konuşmanın sınırlarını aşar. Yine de eylemliliğin hareket noktasının – yerli halkların hep bildiği – karşılıklı bağımlılıkları kabul etmek olması gerektiğini düşündüğümü söylemeden geçemeyeceğim.

Doğa ve diğer insanlarla bağlantılı olmak onlarla uyumlu olmayı talep eder. İyi bir yaşam bu uyumun gerçekleştiği yaşamdır. And yerlilerinin uyumu vurgulayan bilgeliği dayanışma ekonomisine de ilham vermiştir. Dayanışma ekonomisinin sürdürülebilirlik ilkesi eski bir Quechua sözü olan “sumak kawsay” yani “iyi yaşamak” kavramını benimser. Kişisel refahımız anaakım iktisadın iddiasının aksine, toplumdaki diğer bireylerin ve içinde yaşadığımız çevrenin iyi oluşuna bağlı ve tek başına iyi olmak söz konusu değil.  Uygarlığımız uçurumun kenarına kadar gelmişken yerli bilgeliğinden ilham alarak para ve mal biriktirmek yerine insanca bir hızda ve insan ölçeğinde yaşamanın yollarını bulmalıyız.

Ç.B. Son olarak, insanlığın daha insancıl bir yaşam alternatifi bulabileceği konusunda umutlu musunuz?

İnsanlar daha iyilikçi, daha sevecen ve daha sürdürülebilir bir yaşam biçimine olan arzularını pek çok şekilde gösteriyorlar. Sağduyu ve sezgiyle eyleme geçen hareketler tabandan yükseliyor. Ekolojik ve toplumsal bilince sahip dayanışma ekonomisi pratikleri ile yereldeki karşılıklı bağımlılığımız yeniden örülüyor. Sanırım bir biçimde geri getiremeyeceğimiz bir şeyleri kaybetmekte olduğumuzu fark ediyoruz.

Ancak bir refleks olarak “can havliyle” üretilen dayanışmacı çözümler yeterli değil ve yeterli olmayacak. Bize gereken köklü bir dönüşüm;  dayanışma, işbirliği, karşılıklılık, fedakârlık, cömertlik ve sevgi üzerine kurulu bir sistem.

Dayanışma kavramı bize, eşitsiz ve baskıcı ilişki biçimlerine direnmenin ve bu ilişkilerin yerel ve küresel düzeyde dönüşmesi için sorumluluk üstlenmenin gerekliliğini anımsatmalı. Öyleyse ilgimizin, merakımızın ve eylemimizin olası alternatiflere yönelmesinin zamanıdır.

Başka bir dünyanın mümkün olduğunu hatta yaşanmaya başladığını gösteren bu tecrübeler, iktidar ilişkileri ile toplumsal ve ekolojik adaletin gelişmesi için en dönüştürücü faaliyetlerin keşfini mümkün kılıyor.

Ç.B. Çok teşekkür ediyor ve sizin nezdinizde tüm kadınların gününü kutluyorum.

Doc. dr. cigdem boz
Doç. Dr. Çiğdem Boz

1978’de Tokat’ta doğdu. 1995 yılında İzmir Maliye Meslek Lisesi, 2000 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi İktisat anabilim dalında tamamladıktan sonra, 2009 yılında “Amartya Sen ve Yetkinlikler Yaklaşımı” konulu doktora teziyle Yıldız Teknik Üniversitesi’nden doktora diplomasını almaya hak kazandı. 2012 yılında kurduğu “İktisadi Düşünce Tiyatrosu” girişimi ve 2019 yılında hazırladığı “İktisatçı” belgeseliyle iktisat ve sanatı bir araya getirme çabasını halen sürdürmektedir. Politik iktisat, iktisadi düşünce, edebiyat ve dayanışma ekonomisi çalışan Boz, Fenerbahçe Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesidir.

İlgili İçerikler

Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek
ABD

Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

Görüş Redaksiyon

1980'lerden bu yana küresel kapitalist ekonominin geçirdiği en dikkat çekici dönüşümlerden biri, finansal sektörün reel ekonomi üzerindeki ağırlığının artması, yani...

Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet
Ekonomi

Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

Görüş Redaksiyon

Buenos Aires, Arjantin’de çeşitli insan hakları, sosyal ve siyasi örgütlerin üyeleri ile sendikalar, Plaza de Mayo Anneleri’nin 39. Geleneksel Direniş...

temel demirer

Kapitalist Yıkımdan Çöküşe(1)

temel demirer

Özelleştirme Soygunu Üstüne

Keynes, Kapitalizmin Krizi ve Çok kutuplu Dünya

Keynes, Kapitalizmin Krizi ve Çok kutuplu Dünya

Çin’in 2025 Yurt Dışı Yatırımları: Temel Pazarlar ve Sektörel Eğilimler

Çin’in 2025 Yurt Dışı Yatırımları: Temel Pazarlar ve Sektörel Eğilimler

ABD Ekonomisi ve Popülist -Fantezi Politikaları

ABD Ekonomisi ve Popülist -Fantezi Politikaları

temel demirer

“Teknoloji”, “Otomasyon”, “Robot”, Vd.’lerinin” Sınıf Mücadelesine” Etkileri (“İddiaları”) Üzerine

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.