26 Eylül 2025, Cuma
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

MİSKİNLER TEKKESİ

Doç. Dr. Çiğdem Boz
9 Mayıs 2021
Okuma süresi: 13 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
miskinler tekkesi

Kenan Göçer “Yunus Emre Aslında Ne Dedi” kitabında, konformist sufilik ile gezgin dervişlik arasındaki Melâmilik hattının bir uç melâmisi olan Yunus’un, miskinliği yeni baştan tanımlayarak yaşadığını söylüyor. Burada miskinlik “bir arzulamama durumu ya da arzunun ortadan kaldırılması” manasında ele alınırken; arzulamama, bilgeliği de ifade ettiği için Yunus’ta “miskin” bilgeliğe karşılık geliyor. Yunus’un “varlığa sevinmemek ile yokluğa üzülmemek arasında durabilmesi” sakin ve sükunet içinde olmasını böylelikle de dünyevi hiçbir değişikliğin onu sarsmamasını sağlıyor. Zaten Arapça bir kelime olan miskin “oturmak” anlamındaki “SeKeNe fiilinden geliyor. Türkçe’de de sessiz durana sakin veya miskin deniliyor ve bunu “gel-git veya in-çıkları olmayan, düzlemde düz devam eden bir duygu durumu”na benzetiyor Kenan Göçer.

Ancak O’nu pasifizmden ve bugünkü anladığımız anlamda tembel miskinden ayıran şeyin, propaganda yapmadan ve bir dava gütmeden hal ve sözleriyle insanlarla konuşması olduğunu ekliyor. Yani, miskin mesleklidir ama biriktirmeye varmayan bir mesleki hayattır söz konusu olan. Miskinliğin pasifistlikten ziyade “tüm fazlalıkları (arzu, artık, birikim) dağıtıcı ve meslekli bir ortacılık” olduğu sonucuna varan Göçer, Yunus’un kendisi için kullandığı miskin tâbirini “kişiye yük gibi gelen bağlarından çözülerek” aşkın gerçekliğe ulaşabilmek için gerekli olan”yeğnilik” olarak değerlendiriyor. Bu bağlamda miskinlik, geçimini sürdürecek çalışmanın birikime neden olmaya başladığı an kesilmesi ilkesidir ki; buna kanaatkârlık da denebilir. Dolayısıyla, miskinlik Yunus’un birikimi dağıtma yöntemi olarak okunabilir.

İlgili İçerikler

Yazmak Eylemi ile Sözün Gücü

Militan, İdamlık, Sürgün: Abdulkadir Konuk(*)

Kenan Göçer

“Kenan Göçer’in Anadolu tasavvuf tarihine, özellikle de Yunus’a, düşünsel bir deney olarak Kojin Karatani’den esinlenerek geliştirip uyguladığı üç hatlı yaklaşım, konuya tasavvufi meşreplerin iktisadi konumlanmalarının ne olabileceği hakkında beklenmedik bir açıdan ışık tutuyor. Kanımca bu, verimli ve zihin açıcı bir deney. Hem Yunus’un hem de gezgin ya da yerleşik derviş takımlarının ekonomi-politik konumları hakkında düşünmek, elde yeterli veri olmadığı dönemlerde bile metinleri aklımızdaki sorulara cevap verecek şekilde “konuşturabilmemiz” için bize yeni ufuklar açıyor.”

Bu kitabı okuduktan sonra Reşat Nuri’nin “Miskinler Tekkesi” romanını tekrar okumak ve roman hakkında yazılmış eleştirilere bakmak istedim. Öncelikle, Tanpınar, Reşat Nuri için “O, Türkçenin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpermesiydi” diyor. Çok bilinen romanı Çalıkuşu’nu okuyanlar için bu cümle anlamlı gelebilir ama bana göre bu cümle gerçek anlamını “Miskinler Tekkesi” romanı ile buluyor. İlk baskısı 1946 yılında yapılan ve tarihi bir perspektifle yazılmış, bir bakıma simgelerle örülü Miskinler Tekkesi romanı Fethi Naci’ye göre Reşat Nuri’nin en başarılı romanı. II. Mahmud döneminden Cumhuriyete dilenciler topluluğunu anlatır görünen bu romanın aslında çalışma düşmanı, üretimsiz, cansız topluma bir itiraz olarak görülebileceğini yazıyor Selim İleri.

Romanın konusu II.Abdülhamid zamanında yetişen ve içinden mollalar, kazaskerler, kaptan-ı deryalar çıkarmış önemli bir aileden gelen koca kafalı miskin bir çocuğun çalkantılı bir dönemdeki yaşantısıdır. Türk romanlarında sık görülen çöküntü durumundaki bir “soylu” konağında başlayan roman daha sonra Türk romanında az görülür bir mesleği ve o mesleği yapan insanların yaşamını anlatır. Bu meslek “dilencilik”tir. Tanpınar, “ancak büyük İngiliz romancılarında görülen bir sinizm ile başlayan ve hatta bunun içtimai felsefesini bile yapan bu romanın ortalarına doğru üslubunun değiştiğini belirttikten sonra “bana göre asıl Reşat Nuri, realizmde ve onun öbür yüzü olan sevgi ve şefkatte aranmalıdır” der.

Kanımca bu romanın realistliği, roman kahramanının yaşamını anlatırken bir toplumsal tarihi anlatabilme başarısı ile ilgiliyken, sevgi-şefkat vurgusu ise kahramanın eski bir konak hizmetçisi olan Afrikalı Mesule Bacı ve evlatlık edindiği İsmail arasındaki insani ilişkilerle ilgilidir.

II.Abdülhamid zamanında yetişen ve adını kitap boyunca öğrenemeyeceğimiz roman kahramanının dedesi Kocabaş Kazasker, “Sultan Mahmud’un önünde kalan ekmek kırıntılarını yüzüne gözüne sürerek toplar, sırf bu iş için yaptırılmış bir sedef kutuya koyarak dualar, senalarla el üstünde konağa getirirmiş” (s.10). Bu cümleyle kahraman sonradan yapacağı dilencilik mesleğini toplumsal bir kökene dayandırır. İsimsiz roman kahramanıyla birlikte, Meşrutiyeti, 31 Mart’ı, Balkan Savaşlarını, Birinci Dünya savaşını, Yunan işgalindeki İzmir’i ve Cumhuriyetin ilk yıllarını yaşarız. Başka bir ifadeyle, kahramanın gerçek yaşamını öğrenirken memleketin yaşadığı siyasal toplumsal çalkantıları, değişimleri de görmüş oluruz.

“Miskinler Tekkesi’; Turkiye’deki dilencilerin dunyasini ve cahil hocalari basariyla tasvir eder. Guntekin’in en dikkate deger eserlerinden biridir. Padisah II. Mahmut donemi ileri gelenlerinden olup padisaha yakinligiyla taninan Kocabas Kazasker Semsettin Molla’nin torununun hayati uzerine kurulmus bir kitaptir. Padisahin ekmek kirintilarinin kat kat islemeli bohca ve sedef kutularda saklandigi bir ortamda, padisah dilencisi bir dedenin torunu olan ve hem Mesrutiyet hem Cumhuriyet donemlerinde yasayan roman kahramani, bir cesit soyacekimle, dilenciligi meslek edinir”

Daha çocukluğunda, konakta yaşarken bile tembel ve miskin olan kahramanımızın doğuştan dilenciliğe bir eğilimi vardır: “Yalvarmasını amma usul ve adabına göre yalvarmasını bilen insan için açılmayacak kapı, erilmeyecek mertebe yoktur” (s.6) diyerek sadakanın mayasında olduğunu söyler. Toplumsal koşullardaki değişmeler (sürgün, savaş, kıtlık vb) bu potansiyeli zorlayınca İzmir’e gelir ve Kadifekale eteklerindeki Tamaşalık semtine yerleşerek gerçek bir dilenci haline gelir. Romanın ilk iki bölümünde sürüp giden “sinik” üslubuyla dilenciliğin toplumsal gerekçesini açıkladıktan sonra, mesleğin “kutsi sırrı” üzerine söyledikleri, eski dilencilerle yenileri arasında yaptığı kıyas gibi unsurlar, sinizmle toplumsal yerginin büyük bir uyumla birleştiği bölümlerdir. Bu bölümler Reşat Nuri’nin dilenciler dünyası üzerine, dilencilik mesleği üzerine geniş bilgisini göstermesi açısında da ilginçtir.

Örneğin, meslek sırlarından birisi, insanların sevinç ve keder anlarınaki sadaka verme cömertliğiyle ilgilidir.

“Bunu tecrübelerimle söylüyorum: Çok kere bir nikah, düğün ve eğlence yerinde aldığım para, hastanede mezarlıkta aldığımı kat kat aşmıştır (s.139).

Haliyle bu mesleğin ölü mevsimi de insanların “rasyonelliğini” koruduğu zamanlardır: “Bizim için korkulacak şey, hakiki ölü mevsim, kalblerin bir makine intizamıyla işlediği sükunet ve muvazene zamanlarıdır. Keder veya sevincin o kadar birbirinden farkı yoktur. Ehemmiyetli olan şey, o korkunç muvazenenin bozulması, terazinin şaşkın hareketlerle sağa yahut sola aksamaya başlamasıdır.” (s.142)

İnsanlarda muvazenenin aksadığı yerlere örnek olarak mezarlıklar, hastaneler, devlet daireleri ve bit pazarları gösterir ve bunun gerekçeleriyle açıklar kahramanımız.

Asıl, Tamaşalık isimli mahalleyi anlatırken gerçekçiliğin çok başarılı bir örneğini verir Reşat Nuri. Bu mahalle, dilencilerin yaşadığı bir tür “Miskinler Tekkesi” dir. Konaklardan kovulmuş ya da kaçmış Afrikalı köleleri barındıran ve bir dilencilik yuvasına dönmüş bu mahallede “dana bayramı” diye hala putperestliği anımsatan ayinler yapılır. Taner Timur, “eğer bu sahneler bir hayal ürünü değil de yazarın gerçek bir gözlemine dayanıyorsa son döneminde bile Osmanlı toplumunun ne kadar zengin bir sosyal laboratuvar olduğunu bize gösterir” derken ne kadar da haklıdır.

Gelelim romanın adına. Romanın adını aldığı Miskinler Tekkesi, gerçekte de vardır ancak dilenciler için değil cüzzam hastaları için yaptırılmıştır. Üsküdar’da Karaca Ahmet Mezarlığı’nda Yavuz Sultan Selim tarafından 1514’te yaptırılan Miskinler Tekkesi, hem sağlıklı kişileri bu hastalıktan korumak hem de toplum içinde yaşama şansı olmayan cüzzamlıları barındırmak amacını taşır. O dönemde cüzzamlılara herhangi bir tedavi uygulanamadığı için, halktan tecrit edilerek mümkün olduğunca rahat bir şekilde yaşamaları sağlanırmış. 1810 yılında II. Mahmud devrinde onarım gören ve genişletilen tekkenin adı, sözlükte “âciz, zavallı, yoksul; tepkisiz, hareketsiz” anlamlarına gelen miskîn sıfatının, cüzzamlıların niteliklerine uygun olmasından kaynaklanıyor. Bu tecrit mekânlarına tekke denilmesinin sebebi ise genellikle bir tarikat pîrinin türbesi yanında bulunan ve insanların müstakil bir grup halinde yaşamalarına elverişli olan tekkelere benzetilmesi. Cüzzamlıların topluma karışmayarak tekke sakinleri gibi münzevi bir ömür sürmeleri ve halkın tekke dervişlerine yardım ettiği bilindiğinden “Miskinler Tekkesi” adı cüzzamlılara sadaka verilmesine vesile olurmuş.

Tıpkı gerçek hayattaki tekkelerde olduğu gibi, Tamaşalık semtini de bir şeyh denetler ve istemediği yabancıları oraya sokmaz. Bu semti kullanarak Reşat Nuri, dilenciliğin belli sosyoekonomik koşullardan kaynaklanan bir “meslek” olduğunun altını çizer. Ayrıca dilenciliğin bir sosyal olgu olarak toplumun evrimine ayak uydurarak üretim ilişkilerindeki değişmelere göre yeni biçimler aldığını çok güzel anlatır. Örneğin, eski dilencilikle yenisi arasındaki farkın anlatıldığı şu cümleler gibi:

“Eskiler ile yeniler arasındaki bir fark da şimdikilerin yeni maliye usullerini öğrenmiş olmalarıydı. Parayı hırka dikişlerine dikmek yahut kavanozla toprağa gömmek gibi eskilikler kalkmıştı. Şimdi onlar çekinmeden bankalara girip çıkıyorlar, Defterdarlık satışlarını takip ederek ucuz emlak satın alıyorlardı (s.119).

Romanın başlarında, “tembel”, “uyuşuk” anlamında kullanılan miskin, daha sonra “cüzzamlı” anlamıyla çıkar karşımıza. Örneğin kahramanımız, bir gün arkadaşı Talat’a kendisinin dilencilik yaptığını söyler. Talat bunu duyduğunda çok şaşırır, sanki arkadaşı cüzamlıymış gibi davranır ve ondan uzaklaşır. Bunun üzerine koca başlı kahramanımız, arkadaşı Talat’ın bu tavırları karşısında, kendisini yine bir cüzamlı olarak görür. Konakta yaşayanların saraydan gelen ihsanlar karşısındaki dualarını, Miskinler Tekkesi’ndeki cüzzamlıların oraya getirilen sadakalar karşısındaki yaptıkları dualara da benzetmekten geri kalmaz:

“Benim yetiştiğim İkinci Abdülhamid zamanlarında bile ara sıra saraydan (adına resmen Sadakai Şahane denen) elli altınlık, yüz altınlık ihsanlar gelir ve Karacaahmed’in meşhur Miskinler Tekkesinde gibi bütün aile büyük sofada toplanarak ‘âmin âmin’ çağırırdı”.(s. 10)

Bunların dışında miskin kelimesinin bir de tasavvuftaki anlamı vardır: “Allah karşısında aczini, yokluğunu bilen gönül eri, gerçek zenginin Allah olduğunu ve kendisinin O’na karşı mutlak ihtiyaç içinde bulunduğunu bilen derviş kul, fakir”. Ya da “varlık duygusundan sıyrılan, varlığı yokluğa çeviren, kendisinde hiçbir varlık görmeyen kişi”. Reşat Nuri, romanda miskin kelimesinin çağrıştırdığı tüm anlamları içeriksel düzlemle ustaca bağdaştırır. Miskinler Tekkesi’nin miskin kahramanı, yeri geldiğinde tembel, uyuşuk olur, yeri geldiğinde bir cüzzamlıdır, dilencidir veya bir derviş olur.

Ancak bu farklı anlam çağrışımlarından en mühimi sonuncusudur. “Canının kıymetini bilen ve yalvararak her işini yaptıran” bu adam, meslek olarak dilenciliği seçtikten sonra, kazandığı paralarını bir tasavvuf ehli gibi çevresindekilerle paylaşmaktan geri kalmaz. Eski bir Afrikalı köle olan Mesule Bacı’nın geçimini sağlar; yanına aldığı İsmail’in tüm ihtiyaçlarını karşılar, onu okutur. Hatta arkadaşı Talat’a borç para verdiği gibi ev almasına da yardım ederken, Talat’a verdiği borçları “uzun vadeli bir devlet istikrazı” na benzetir (s.158).

Miskin kelimesinin tasavvufî anlamını içeren özellikler gösterirken kendisinin de normal dilencilerden farklı olduğunu, çevresindeki insanlara benzemediğini açıkça belirten ifadelerle “dilenci derviş” kılığına bürünür. Derviş dilenci, diğer dilencilerden farklı olduğunu, sadakaları, el açmadan, yalvarıp yakarmadan almasıyla gösterir. O kendini Allah yoluna adamış bir fakir gibi sükûtu seçer, ısrarla sadaka istemez; sadakanın ona gelmesini bekler.

Konakta yetişmiş ve iyi bir eğitim görmüş kahramanımız sıradan bir dilenci olamaz ve bunu ince bir hayat felsefesiyle uzlaştırır. Bu felsefeyi tasavvuftan- Mevlevilik- alır. “Ara sıra mezatlardan, ölü terekelerinden yok pahasına aldığı kitaplar” arasında en çok sevdiği “kalın bir Mesnevi şerhi” dir. Bu kitapta onu çeken şey “dünya nimetlerine karşı yüksek istiğna” dır. Romanın ilerleyen sayfalarında kullandığı kaplumbağa metaforu da içinde yatan sufiyi anlatmak içindir;

“ Evet, kaplumbağa uykuda, fakat onun ağır ve sakat kabuğu içine hapsedilmiş kuş uyanık. (s.144)”

Evliya kisvesine bürünerek dilenciliğini meşrulaştıran kahramanımız, evlatlığı büyüyüp de babasının yaptığı işten utanmaya başlayınca dilenciliğini sorgulamaya başlayacak ve incir depolama fabrikasında bulduğu işte ancak üç gün çalışabilecektir. Tamaşalık’ın sefil ortamında hayatına dahil olan bu çocuk okumaya meraklı, çalışkan ve azimlidir. Dilencilik yaptığı için babasını hor görür ve bir dilencinin parasıyla okuduğu için utanç duyar. Hatta bu yüzden çok çalışarak parasız devlet talebesi olur.

İşte kahramanın Mesnevi aşkı da akıllı İsmail’i kendisine çekme hayaliyle ilgilidir. Evlat tarafından onaylanmama duygusunun verdiği rahatsızlığı ve “fikir fukaralığını” Mesnevi ile gidermeye çalışır. Garip olanı İsmail de bu kitabı sever ve bazı geceler babasından ona bu kitaptan bölümler okumasını ister. Kahramanımızın, bu akıllı çocuğun yanında duyumsadığı cehalet hissini, “Okuyacağım yer ona kendimi beğendirmek için, imtihana girecek bir çocuk gibi tekrar tekrar okuduğum bir yerdir. (s.176)” cümlesinden anlarız.

Sonunda İsmail, Avrupa’da parlak bir mimarlık eğitimi alır, üne kavuşur ve babasının evine dönerek ona minnetini dile getirir. Babasının onu hiçbir şey için “yalvartmadan” büyüttüğünü söyler ve ekler:

“Benim babamı hor gördüğüm zamanlar oldu, fakat mevki, şeref, para, itibarı ile hiçbir eksiği olmayan birçok kibar insanların, hatta büyük insanların ufak bir geçim sıkıntısına düştükleri, kendilerinden olandan daha fazlasına göz diktikleri, başkalarının otomobilini, mevkiini kıskandıkları zaman gözlerini belerterek ‘açız!’ diye ağladıklarını gördükten sonra…” (s. 208).

Böylece İsmail de babasının dilenmesini, mevki peşinde koşarak yapılan modern dilenciliğe tercih eder. Babası dürüsttür, başkasının malına göz dikmemiştir, el-etek öpüp el açmamıştır. Ne yaptığı bellidir.

Kenan Göçer’in kitabında betimlediği Yunus’un miskinliğiyle Reşat Nuri’nin kahramanının miskinliği elbette aynı değil ancak aralarında bir paralellik kurmak mümkün. İkisi de meslekli, ikisi de birikime karşı ve daha önemlisi dertleri “gönül yapmak”la.

Roman kahramanının saatlerce karşısına geçip seyrettiği duvara asılı levhada;

“Dil bedest aver ki…” dizesi yazılıdır.

Doc. dr. cigdem boz
Doç. Dr. Çiğdem Boz

1978’de Tokat’ta doğdu. 1995 yılında İzmir Maliye Meslek Lisesi, 2000 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi İktisat anabilim dalında tamamladıktan sonra, 2009 yılında “Amartya Sen ve Yetkinlikler Yaklaşımı” konulu doktora teziyle Yıldız Teknik Üniversitesi’nden doktora diplomasını almaya hak kazandı. 2012 yılında kurduğu “İktisadi Düşünce Tiyatrosu” girişimi ve 2019 yılında hazırladığı “İktisatçı” belgeseliyle iktisat ve sanatı bir araya getirme çabasını halen sürdürmektedir. Politik iktisat, iktisadi düşünce, edebiyat ve dayanışma ekonomisi çalışan Boz, Fenerbahçe Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesidir.

Kaynaklar:

Reşat Nuri Güntekin, Miskinler Tekkesi, İnkılap Kitabevi, 16. Basım

Kenan Göçer (2021), Yunus Emre Aslında Ne dedi?, Lejand Yayınları, 2021

Fethi Naci, (1990), 100 Soruda Roman ve Toplumsal Değişme, Gerçek Yayınevi, 2. Baskı

Taner Timur, (2000) Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik, İmge, 2. Baskı

Selim İleri, (2001 ), Türk Romanından Altın Sayfalar, Doğan Kitap, 2. Baskı

Zeliha Yıldırım, (2017), Reşat Nuri Güntekin’in Miskinler Tekkesi Romanında Yapı https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/386356

https://islamansiklopedisi.org.tr/miskinler-tekkesi

İlgili İçerikler

Barbarları Beklerken
Edebiyat

Barbarları Beklerken

Görüş Redaksiyon

CP Cavafy'nin ünlü şiiri "Barbarları Beklerken", bir imparatorluğun çöküşünü ve içsel çürümesini derin bir şekilde ele alırken, modern dünyadaki jeopolitik...

sibel özbudun
Edebiyat

Anlatılmayanı Analtan; Görünmeyi Gösteren Hikayeler(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bir kitap, yürekten yazılmışsa ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.” Bafra T-Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki Haydar Demir’in, ‘Kokulu Rüzgâr’ başlıklı kitabında...

İktisatta Matematik, İstatistik ve Ekonometrinin Gelişimi

Martin Eden’ın Açtığı Yol: Nietzsche, R. Wagner, Böyle Buyurdu Zerdüşt, R. Strauss

temel demirer

İyi ki Yazdılar(*)

Zekeriya Simsek

Ölümünün 100. Yılında KAFKA ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER

temel demirer

Giderek Eksiliyoruz: Firuzan, Marion Levi…(*)

sibel özbudun

Mitostan Masala, Masaldan Hayata… Gazel’in Şahmaran’ı(*)

temel demirer

Vicdanı Şiirine Dahil Etti Salih Bolat(*)

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.