
Röportaj: Saygın Ünel
Müzik dünyasında her geçen gün yepyeni işler yapılıyor ancak bunlardan sadece bir kısmı gerçekten iyi kalitede diye sınıflandırabileceğimiz müzikler olabiliyor. Gamze Söyler’in, son zamanlarda çeşitli müzik platformları aracılığı ile dinleyiciyle buluşturduğu şarkılarının da bu sınıfa girdiğinden bahsederken, ben dikkatli bir müzik dinleyicisi olarak bir de yaptığı coverlardan söz etmek isterim. Barış Şişe ile birlikte yapmış olduğu cover şarkıları, Gamze Söyler’den dinledikten sonra bir daha orijinallerini dinleyememeye başladığımda ne kadar iyi cover yaptıklarını fark ettim. Sizlerin de keyifle dinleyeceğinize inanarak şiddetle tavsiye ediyorum. Bunun üzerine kendisini daha yakından tanımak için yaptığımız röportajı da okumanızı öneriyorum.
S.Ü. – Müzik tutkunuz ne zaman başladı?
G.S. – Müzik tutkum çocukluktan geliyor.Kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum.Operatik vokallere ilgim de çocukluğumda izlediğim 5. element filmindeki opera sahnesinden sonra artmaya başladı.
S.Ü. -“Öldü Aşk” ve “Pelerinsiz Prenses” şarkıları nasıl bir süreçte oluştular?
G.S. – Öldü aşk yıllar önce bestelediğim bir şarkıydı. Aslında herkes gibi tecrübe ettiğim melankolik duygulardan ortaya çıktı.Pelerinsiz prenses şarkısını yazın Barış’la beraber yazdık. Barış’ın arpej olarak başladığı çalışmasını birlikte besteleyince, yazdığım sözlerle birlikte güzel bir çalışma çıktı ortaya.
S.Ü. -“Öldü Aşk” ve “Pelerinsiz Prenses” adlı şarkılarınızdan sonra yakın zamanda yeni bir çalışmanız olacak mı?
G.S. – Evet, bitirip kaydettiğimiz bir şarkı daha var. Birçok şarkı da olacak.

S.Ü. – Barış Şişe’yle birlikte yaptığınız çalışmalar var. Ortak müzik yapmanın ne gibi artıları olduğunu düşünüyorsunuz?
G.S. – Barış’la birlikte besteledik pelerinsiz prenses şarkısını.Beraber şarkı yazmanın da kaydetmenin de avantajı çok fazla. Barış’ın yazdığı sololar ve armoniler bestelere eklendiğinde şarkılar yeni bir boyut kazanıyor adeta.Bir aranjör olarak gerçekten düzenlemeleri fevkalade.
S.Ü. – Barış Şişe ile yollarınız nasıl kesişti?
G.S. – Şuanda içinde olduğum Haydi Söyle ses yarışması için hazırladığım performansı izlemiş Barış. Sonra birlikte bir cover şarkı yapmayı önerdi. Beraber iyi bir kayıt çıkarınca da birlikte çalışmaya karar verdik.
S.Ü. – Instagram’da yapılan bir online ses yarışmasında yarışmacısınız. Bu yarışma size neler kattı?
G.S. – Haydi Söyle Instagram üzerinde yapılan ilk canlı yayın ses yarışması. Pandemi döneminde tesadüfen denk geldim. Yarışma Ertuğ Ergin anısına yapıldığı için ve Ertunç, Oben, Meral ekip olarak çok samimi oldukları için katıldım. Günümüzde her şey fazla kapitalistleşmişken ya da müzik bu kadar tekelleşmişken, Haydi söyle, güçlü bir ekip olarak aile sıcaklığı ile her yaş gurubundaki müzisyenlere destek oluyor. Herhangi bir zorunluluk yok tamamen sevgi ortamı var. Aynı zamanda da tekelleşen sisteme boyun eğmiyorlar; o yüzden adeta çizdikleri profille üç silahşorlar. Ertunç ağabeyinin; Ertuğ Ergin’in ruhunu yaşatıyor bizimle de paylaşıyor bu yüzden çok şanslıyız. Ertuğ Ergin’in anısına yapılan bir yarışmada yer almaksa onur verici. Şu anda müthiş bir aile ortamı var. Yeri geldi şarkı söyledik, yeri geldi güldük, yeri geldi dertleştik. Benim müzik için cesaretim varsa onlar da kanatlarım oldu. İlham verdiler. Yoksa videolar çekmeye de kendimi geliştirmeye de bu kadar cesaret edemezdim. O yüzden müzik yolculuğum için çok önemli.
S.Ü. – Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
G.S. – Ben kendi bestelerim için tarzımı slow pop/rock olarak tanımlayabilirim tabi bu biraz da yapılan aranjelere göre değişiyor. Ama Barış’la beraber yaptığımız beste ve çalışmalar daha çok operatikrock tarzında diyebilirim.
S.Ü. – Ses tonunuz operaya çok uygun. İlerde opera tarzı çalışmalarınız olabilir mi?
G.S. – Ben kendi şarkılarımda elimden geldiğince operatik vokaller kullanıyorum. Bazı klasik eserlere de bazen çevirerek yakın anlamlı sözler yazıyorum. Daha önce söz yazılmamış, Türkçeleştirilmemiş olanları tercih etmeye çalışıyorum ya da sözsüz klasik eserlere de bestelendikleri dönem ruhuna uygun söz yazmayı deniyorum. Örneğin, GeorgFriedrich, Händel’in Sarabande’si gibi. Bu tür çalışmaları modern altyapılarla, Türkçe sözlerle kaydetmeyi de planlıyoruz.Bu anlamda opera tarzı çalışmalar söz konusu olacak.

S.Ü. – Şarkılarınızı belirli platformlarda duyurmaya çalışıyorsunuz. Sizce mevcut platformlar yeterli oluyor mu?
G.S. – Belli platformlarda duyurmanın avantajı da dezavantajı da var bence. İstediğiniz tarzda istediğiniz gibi duyurmak, ya da istediğiniz kitleye duyurmak avantaj mesela.Fakat geniş kitlelere duyurmak için günümüz şartlarında maalesef daha fazla reklam,masraf ya da sponsor gerekli.Bu anlamda tek başınıza yapmaya çalışıyorsanız, geniş kitlelere duyurmak zor olabiliyor. Her konuda olduğu gibi burada da parası olan öne geçiyor diyebiliriz bir bakıma. O yüzden tam olarak yeterli değil bana göre.
S.Ü. – Türkiye’de bir kadın olarak müzik yapmanın zorluklarından bahseder miniz?
G.S. – Ben daha çok kendi şarkılarımı yapıp kaydetmeye ve kimseye minnet etmemeye odaklı oldum her zaman. O yüzden şimdilik hâlâ bağımsız bir şekilde müziğimi yapıyorum diyebilirim. Ne sahne ne de yapım şirketlerine bağlı bir iş yapmadım şimdiye kadar. Belli bağlılıklar hem kadın hem erkek için zordur ama tabi ki kadın olarak müzik yapmada ataerkil kafa yapısında olanların algısı ve toplumsal baskısı etkili oluyor. En basit örnek, müzikle uğraşan bir kadın,o kafa yapısında olanlara basit bir kadın gibi görünebiliyor. Bu açıdan bakarsak, kadının müzikle uğraşmasına gelene kadar aşılması gereken,dile getirilmesi gereken ve düzeltilmesi gereken öyle konular var ki kadınlara dair… Her şeye rağmen birilerinin devam etmesi gerek. Kısacası Atatürk’ün dediği gibi;
“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

Bir sanat tarihçisi olan Saygın Ünel, Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi mezunudur. Tanık Haber’de sanat eleştirmeni ve köşe yazarıdır.