20 Ekim 2025, Pazartesi
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

    sibel özbudun

    TARİH, TEORİ, BUGÜN

    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

    sibel özbudun

    TARİH, TEORİ, BUGÜN

    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

68’den Bugüne Kuşaklar Arası Bir Yolculuk | “ADINI SİZ KOYUN”

Turan Altuner
12 Kasım 2020
Okuma süresi: 86 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş

– TA: Sonra, 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği ve Sosyalist blok çöktü. Eşit, özgür ve sömürüsüz bir dünya için savaşan, gözünü budaktan sakınmayan ‘68’li ve 78’li kuşak kendini aniden paranın, piyasanın, insan onuruna ve haysiyetine son derece aykırı reality show’ların tamamen domine ettiği on yıllarla baş başa buldu. Büyük bir anlamsızlık ve boşluk yılları. Siz nasıl yaşadınız bu yılları?

SSCB ile Yaşayan Sektörel/ Reel Sosyalist Ülkeler Topluluğu’nun likidasyonu ile devreye giren Fetret Devri, devasa bir çürüme/ çözülme / savrulma dönemiydi.

İlgili İçerikler

Tarih Sıkıştırırken…[*]

Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

Bence bu dönem, hepimize “İnsan(lık) Sorunu”, “Yabancılaşma”, “Metamorfoz” meselelerine cidden kafa yormamız gerektiğini hatırlattı.

Kolay mı? “Diyalektik maddecilik, arayışlarının merkezine insanı yerleştirir; ama söz konusu olan, ‘oluşum-süreci’ni yaşayan insandır, bilgilenme yoluyla biçimlenen ve biçimlenişi içinde kendini tanıyan insandır.”[62] “İnsanın çalışması ve yaratması için eksikliği hissetmesi gerekir. Hissedilen ihtiyaç ve eksiklik olmadan, maruz kalınan ya da olası yoksunluk ve yoksulluk olmadan, bilinçli varlık ortaya çıkmaz, özgürlük kendini göstermez”di.[63]

Şimdi burada bir parantez açıp, Franz Kafka’nın ‘Milena’ya Mektuplar’ındaki ifadeyle, “Ne söyleyeceğim belli de, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum,”[64] vurgusuyla devam edersem…

Bu kesitte baskı, biat ve gaddarlık doğuran diktatörlüğün aptallığı, pişmanlığı, teslimiyeti de yaygınlaştırdığına tanık olduk. Şaşkınlığı yeniden öğrendik.

Max Horkheimer’ın, “İnsanın eşya üzerinde iktidar kurma isteği ne kadar yoğun olursa, eşyanın onun üzerindeki tahakkümü de o kadar ağır olur,” biçiminde tarif ettiği nesnelere sahip olmanın, ütopyalarından vazgeçen insan(cık)ları köleleştirdiğini gördük.

Güpegündüz elinde lambayla dolaşırken kendisine ne yaptığını soranlara “İnsan arıyorum, insan!” yanıtını verip; Büyük İskender’in, “Bir dileğin var mı?” sorusuna; “Gölge etme, başka ihsan istemem,” diye cevaplayan Sinop’lu hemşehrimiz Diyojen’in ne denli büyük bir ders verdiğini anladık.

İnsan(lar)ı toptan sevmeye kalkışmanın karşılığı olmadığını; değişim ile başkalaşımın birbirinden farklı şeyler olduğunu ve Epiktetos’un, “Sen de güneş gibi ol, beklenilen iyiliği istenilmeden yap.” “Yaşamındaki sınırlar yalnızca senin belirlediklerindir.” “Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bugünden başlamıyorsun?” uyarılarının kilit önemde olduğunu kavradık.

Sonra da Paulo Coelho’nun, “Ok ancak geri çekerek atılır. Hayat seni zorluklarla geri çekiyorsa, seni daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam et,” cümlelerindeki militan kararlılığa ne denli muhtaç olduğumuzu…

Tabii her şey anlatıldığı kadar kolay olmadı… Boğucu bir iklimdeydik; nefes almakta zorlanıyorduk!

Hem de Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin, “Bazen kafeste olduğumuzu fark edemeyiz. Hayat öyle güzel süslemiştir ki onu; aile, eş, iş gibi planlı kurdalelerle. İstersek uçabiliriz deriz, istersek gidebiliriz, istersek, istersek, istersek… Ama hiç istemeyiz. Çünkü biliriz biz, özgürlüğü bir ‘eğer’ sözcüğü ile eşdeğer tuttuğumuzu. Eğer özgürlük varsa, bu kafesler niye? Neden basit bir böcek kadar bile kanatlanamıyoruz? Neden kartalın baktığı yerden göremiyoruz dünyayı? Neden jaguar gibi hızlıca koşamıyorum? Düşünüyoruz ama düşünmek bizi özgür kılmıyor işte. Düşündükçe yeni yeni duvarlar örüyoruz kendimize. Ve Düşünen Hayvan’lar, tüm diğer hayvanlardan daha az özgür oluyor bu durumda. Ayçiçeği gibiyiz aslında. Nerde güneş, yönümüz orda. İşte bu yüzden bizim özgürlüğümüz de, ancak bir bitkinin başının güneşe bakması kadar,” diye betimlediği ve de Paulo Coelho’nun, “Bugüne kadar milyonlarca insan pes etti; öfkelenmiyorlar, ağlamıyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca zamanın geçmesini bekliyorlar. Tepki gösterme becerilerini yitirmiş onlar…”

Paul Freire’nin, “İnsani olmaktan çıkmış bir kitle toplumunda insanlar dünya ile diyalektik ilişkilerine yanıt olarak değil, kitle iletişim araçlarından günlük olarak aldıkları talimatlara göre düşünmeye ve hareket etmeye başlarlar. En küçük şeyler için bile düşünmek zorunda değiller; her zaman ‘a ya da ‘b’ durumunda ne yapılması gerektiğini söyleyen talimatnameler vardır…”

Erich Fromm’un, “Kapitalizm, insan gibi davranan makineler ve makine gibi davranan insanlar üreten bir sistemdir,” diye tarif ettikleri yıkımın sonuçlarıyla yüzleştik; ağır faturalar ödedik…

“Köşeyi dönenler”den, “Tak fişi bitir işi”ciye veya “Tarihin sonunu ilan eden”lerden, “Elveda proletarya”cılara ya da post-Marksist zırvalardan, “Sivil Toplum”cu hezeyanlara… Nelere, nelere tanık, taraf olmadık ki?!

Bu tam da Benedictus de Spinoza’nın, “İnsanlar kendilerinin özgür olduğunu düşünürler, çünkü kendi seçimlerinin ve arzularının farkındadırlar, ama kendilerini bunları seçmeye ve arzulamaya sevk eden nedenlerden bihaberdirler; hatta öyle bihaberdirler ki, bu nedenleri rüyalarında dahi görse inanmazlar,”[65] diye tarif ettiği halüsinasyondu!

Yani Noam Chomsky’ye, “Her yerde, popüler kültürden propaganda sistemine kadar, her yerde, insanlara çaresiz olduklarını ve yapabilecekleri tek şeyin kendileriyle ilgili alınmış olan kararları onaylamak ve sadece tüketmek olduğunu hissettiren sürekli bir baskı var,” dedirten türden!

Veya Zygmunt Bauman’ın, “Artık küresel bir tüketim toplumunda yaşıyoruz ve tüketim davranışı kalıplarının, iş ve aile hayatımız dâhil hayatımızın diğer her yönünü etkilememesinin imkânı yok. Artık hepimiz daha fazla tüketme baskısı altındayız ve bu yolda kendimiz tüketim ve emek piyasalarında metalara dönüşüyoruz,”[66] dediği!

Ya da “Tüketim toplumu denilen şey hem bolluk, hem de yoksunluk toplumudur; bir yanıyla savurganlığa, diğer yanıyla tutumluluğa ve (düşünsel, katı ve soğuk) bir içe kapanmaya yönelir,”[67] saptamasındaki üzere Henri Lefebvre’in!

Sonra da Jean Baudrillard’ın, “Tüketimin çağdaş toplum için geçerli bir terim olmasının nedeni, daha güzel ve daha çok yemek yememiz, daha çok imge görüp mesaj okumamız, daha çok ev eşyası ve ıvır zıvır sahibi olmamız değildir. Tüketim toplumunda tüketimin kendisi bizatihi bir gereksinim hâline gelmiştir. İnsanlar artık ihtiyaç duyduğu için tüketmiyor, tüketmeye ihtiyaç duyuyor.” “Bu toplumun dili tüketimin dilidir. Bireysel ihtiyaçlar ve hazlar bu dile bağlı olarak sözden ibarettir. Haz zevk olarak değil ama yurttaşlık görevi olarak kurumsallaşmıştır. Birey etkin bir şekilde kendini tüketmeye hasretmelidir, aksi taktirde toplum dışı kalmak tehlikesiyle karşılaşır. Marjinal konuma düşmek istemeyen her birey çalışma piyasasına uygun bilgi ve beceri birikimini her an yenilemek, “işin içinde olmak”, giyim kuşamından genel kültürüne kadar her şeyine dikkat etmek zorundadır. Modern tüketici her birinden az da olsa her şeyi denemeli, hiçbir hazzı atlamamalıdır. Artık söz konusu olan bireyin özel eğilimleri değil, tüketimin motive ettiği saplantısal meraktır,”[68] sözleriyle betimlenen!

Hasılı, başkalaşımda ifadesini bulan ve Bertolt Brecht’in, “Ah, keşke insanlar iyi olsalar terbiyeli olacaklarına. Ama ilişkileri bırakmıyor onları iyi olmaya,” cümlesiyle müsemma kapitalist yabancılaşmanın derinleşerek yaygınlaş(tırıl)masıydı!

Evet, kuşkusuz, “Bir insanın bilinci onun (toplumsal) varlığı tarafından belirlenir. Deyim yerindeyse, onu yansıtır”ken;[69] “Başkasını ve kendini tanımak, kendini düşünmek, yabancılaştırıcı yeni çelişkilere yol açarak çelişkileri çözümlemekti.”[70]

Bu böyleyken; “Marksizmde, yabancılaşma çelişkinin mutlak temeli değildir. Tersine: yabancılaşma, insanın içindeki çelişkinin ve oluşumun bir veçhesi olarak ortaya çıkar. Yabancılaşma, diyalektik zorunluluğun insanî oluşumdaki biçimi”ydi.[71]

Yani “Bireyler, tasarımlarında kendi öz gerçekliklerini karmakarışık etmektedirler ve bu da, gerçekliklerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Bilinç, bilinçli varlıktan başka şey olamaz, ama bilinçli varlığın bir yasası, bu bilincin varlıktan farklı olmasını gerektirmektedir; yani bilinç, bu varlığı olduğundan farklı bir şekilde yansıtmakta ve algılamaktadır.”[72]

Kolay mı? “Para, insan elinin yarattığı malların soyut simgesi olan ve bir efendiye dönüşen para, çalışan ve üreten insanları buyruğu altına almıştı.”[73]

Émile Zola’nın, “İnsanın alışamayacağı hiçbir şey yok. Alışıyoruz, ama çok şey kaybediyoruz. Kendimiz, kendimizi böyle tüketiyoruz,” tarifindeki bir ufuktaydık…

Ya “Pişmanlık… Asla pişmanlığa boyun eğmeyin, kendinize şunu deyin: Pişmanlık, ilk yapılan aptallığa bir ikincisini eklemektir,”[74] uyarısına sırt dönülüp teslim olunacaktı ya da “dinozor” ilan edilme pahasına “Sınırlılığın içinden insan, belirlenmiş, insani bir sınırsızlık çıkarır; bu sınırsızlık doğal var oluşun belirlenmemişliğini kuşatır, özgürleştirir ve aşar. Bu belirlenmiş sınırsızlığa, insan gücü, bilgi, eylem, aşk, tin, ya da kısaca insani olan denebilir,”[75] bilinciyle direnilecekti…

Direnenlerden yana saf bağlayıp, ilk gençliğime, o filinta endam günlerime ihanet etmedim…

Kolay da olmadı! Çok şeyin “var olduğu”, ancak insan(lık)ın azaldığı çürüme ortamında, “Bir acı sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez,” diyen Marcel Proust’u doğrulayan tarzda tecelli ettiği güzergâhta neler yitirdik, neler?

Çürüme/ çözülme her şeyi meta fetişizminin acımasızlığıyla daha da berbatlaştırırken; hep Epiktetos’un, “Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi,” uyarısını terennüm edip; insanların ne olduklarıyla değil, ne olabilecekleriyle ilgilenerek; celladına saygı duyan kurbanlardan nefret ederek, nefes aldım.

İnsan(lar)ın erdemi övüp, ondan nefret ederek kaçtığı o karanlık kesitte yenilenin insan(lık) olmadığına, pes eden insan(lar)ın var olduğuna inanıyordum.

Özetle çoğunluk beton bir duvarın ardında yaşıyorken; acılarımızla zenginleştik.

“İnsan henüz yaşarken birçok kez ölür,”[76] gerçeğinin bilincinde insan(lık)da direnç, kendine güven olmalı, bilinçle inanmalı. En ummadığımız zamanda her şey yoluna girerdi.

Bu doğrultudaki kararlılığımızla; öfkelenme, itiraz yeteneğimizi kaybedersek tükeniriz ve bunu reddetmeliydik.

Öyle de yaptım. Abarttığım, hata yaptığım, kırıp döktüğüm olmadı mı? Oldu elbette…

Ancak devrimci kusurlu olma cesaretine sahip olandı. Hatadan korkan hiçbir şey yapamazdı. Hata yapmaktan korkulmamalıydı. Çünkü nasıl yaşanacağını öğrenmenin, doğruyu bulmanın başka bir yolu da yoktu!

Lakin tüm bunlar içinde en önemlisi sevdasız kavga, kavgasız sevda olmayacağı bilinciyle sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünyanın ütopyalarından hiç şüphe duymadım; Komutan(ımız) Fidel Castro’dan öğrendiğim(iz) üzere:

“Devrim, geçmiş ile gelecek arasındaki kıyasıya mücadeledir…”

“Devrim, üzerine gül yaprağı serpilmiş yatak değildir…”

“Devrime 82 kişiyle başladım. Şimdi olsa devrime inanmış 10-15 kişi yeterli olur. Eğer planınız ve inancınız varsa ne kadar küçük olduğunuzun önemi yoktur…”

“Dünyada kapitalizm de dahil olmak üzere hiçbir şey değiştirilemez değildir…”

“İnsanlar sosyalizmin başarısız olduğundan bahsediyorlar. Peki kapitalizmin başarısı hani? Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da mı?…”

“Yoksulluk problemlerini çözmek için kapitalizmin hiçbir kapasitesi, ahlâkı ve etiği yoktur…”

“Kapitalizmi tiksindirici buluyorum. O kirli, o hantal yabancılaştırandır. Çünkü savaşa, ikiyüzlülüğe ve rekabete neden olur…”

“Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda? Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda? Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum…”

“Bir gün ABD’deki kapitalist sistem de iflas edecek çünkü hiçbir toplumsal sınıf sistemi sonsuza dek yaşayamaz. Bir gün sınıflı toplum yapısı ortadan kalkacak…”

“İnsanlığı kurtarmak için bir şeyler yapılmak zorunda. Daha iyi bir dünya mümkün!..”

“Ben bir Marksist Leninistim ve ömrümün son gününe kadar öyle kalacağım…”

“Biz yenilirsek kalkar yeniden deneriz, diktatörler yenilirse bu onların sonu olur…”

“Her devrimcinin görevi devrim yapmaktır!”

Röportajın devamı bir sonraki sayfada… | > 2000’li yıllar

Sayfa 5 'nin 7 'si
Önceki1...4567Sonraki

İlgili İçerikler

sibel özbudun
Politika

TARİH, TEORİ, BUGÜN

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Aslında insanlar sizi hayal kırıklığına uğratmıyor, sadece siz yanlış insanlar üzerinden hayal kuruyorsunuz.” Kürt meselesi (Filistin ile birlikte) Ortadoğu’nun aslî/...

Sibel_özbudun
Politika

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bir gün, hiçbir şey üretmeyenlerden izin almadan bir şey yaratamayacağını fark ettiğinde; para akışının mal veya hizmet üretenlere değil, sadece...

istanbul üniversitesi

Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

think tanks

Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

Sibel_özbudun

Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

temel demirer

Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

Sibel_özbudun

“Fabrika Kızları” Kafa Tutuyor… Osmanlı’dan Günümüze Kadın İşçi Eylemlerine Bir Bakış

devlet ve millet / Hüseyin Demirtas

Masumiyetin İnfazı Yazı Dizisi Bölüm-2

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı
Ekonomi

Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

Görüş Redaksiyon

2025 sonbaharında Washington’da alınan bir karar, dünya finans piyasalarında sarsıcı bir zincirleme reaksiyona yol açtı. Yüzeyde sıradan bir ticaret politikası...

israil ve siyonizm

İsrail Devleti ve Siyonizmin Kökenleri

Cingeneler ve romanlar

Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

nadir toprak elementleri

Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.