26 Eylül 2025, Cuma
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Wolfowitz Doktrini: Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Stratejisinin Dönüştürücü Etkisi

Görüş Redaksiyon
7 Temmuz 2025
Okuma süresi: 18 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz (sağda), 19 Eylül 2001’de Pentagon’da Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer (solda) ile düzenlenen basın toplantısında bir soruyu yanıtlıyor. Fischer, Wolfowitz ile 11 Eylül saldırıları ve Bush’un terörle mücadele planı hakkında görüşmüştü.
Görüş

Wolfowitz Doktrini: Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Stratejisinin Yeni Yüzü

Wolfowitz Doktrini, 1992 yılında dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz tarafından kaleme alınan Defense Planning Guidance (Savunma Planlama Rehberi) belgesiyle ortaya çıkmıştır. Bu belge, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Amerikan dış politikasını ve savunma stratejilerini şekillendiren temel çerçevelerden biri olarak kabul edilmiştir. Doktrinin temel amacı, ABD’nin tek süper güç konumunu korumak ve potansiyel rakiplerin bölgesel ya da küresel düzeyde güç kazanmasını engellemektir.

Belgenin ilk taslağında yer alan “önleyici müdahale” anlayışı ve bölgesel hegemonya kurabilecek aktörlere karşı caydırıcı stratejiler, dönemin uluslararası ilişkilerinde ciddi yankılar uyandırmıştır. Özellikle, Amerika’nın askeri üstünlüğünü muhafaza etmek için gerekirse tek taraflı hareket edileceği yönündeki vurgu dikkat çekicidir. Bu yaklaşım, yalnızca ABD’nin güvenlik çıkarlarını değil, aynı zamanda küresel güç mimarisini kendi lehine biçimlendirme hedefini de yansıtmaktadır.

İlgili İçerikler

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Belgede Almanya, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerin açıkça zikredilmesi, uluslararası kamuoyunda ve müttefik çevrelerde tepkiyle karşılanmıştır. Söz konusu ülkelerin ABD’nin müttefikleri olması, dokümanın diplomatik açıdan ne denli hassas bir içerik barındırdığını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle, belge Başkan George H. W. Bush ve Genelkurmay Başkanı Colin Powell tarafından da eleştirilmiş; kamuoyuna sunulan 1992 Nisan tarihli revize metinde daha yumuşak ve diplomatik bir dil tercih edilmiştir.

Buna karşın, Wolfowitz Doktrini’nin temel ilkeleri sonraki yıllarda Amerikan dış politikasında yeniden öne çıkmıştır. Özellikle George W. Bush döneminde geliştirilen ve 2001 sonrası dış politika yaklaşımlarını tanımlayan Bush Doktrini, bu çizginin devamı niteliğindedir. Önleyici savaş, tek taraflı müdahale ve rejim değişikliği gibi stratejik araçlar, doğrudan Wolfowitz’in ortaya koyduğu vizyonla örtüşmektedir.

Doktrinin tarihsel gelişimi, Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin küresel stratejik dönüşümünü anlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Irak Savaşı’nın (2003) hazırlık süreci ve sonrasındaki gelişmeler, Wolfowitz Doktrini’nin somut bir uygulama alanı olarak değerlendirilmektedir. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi, terörle mücadele stratejilerinin yeniden tanımlanması ve savaş sonrası kurumsal yapılanmalar, doktrinin etkisini gösteren örnekler arasında yer alır.

Sonuç olarak, Wolfowitz Doktrini yalnızca bir güvenlik belgesi değil, aynı zamanda ABD’nin küresel hegemonyasını nasıl kurumsallaştırmak istediğine dair stratejik bir manifestodur. Bu doktrin, Amerikan dış politikasının unipolar (tek kutuplu) bir dünya düzeni vizyonuyla nasıl şekillendiğini ve bu vizyonun diplomasi, askeri güç ve küresel etki alanlarında nasıl somutlaştığını anlamak için kritik bir referans noktasıdır.

Wolfowitz Doktrini’nin kökenleri ve tarihsel gelişimi, Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin küresel liderlik stratejisini anlamak açısından kritik bir öneme sahiptir. Doktrinin ilk taslaklarında yer alan sert söylemler ve bunlara gelen uluslararası tepkiler, dönemin siyasi atmosferini ve Washington’un stratejik önceliklerini açık biçimde ortaya koymuştur.

Her ne kadar belge daha sonra yumuşatılmış bir dille revize edilse de, Wolfowitz Doktrini’nin temel ilkeleri uzun vadeli etkiler yaratmış ve günümüzde uygulanan yaptırımlar ile stratejik hamlelerde hâlâ etkisini sürdürmektedir.

NATO Politikalarına Etkileri

Wolfowitz Doktrini, ABD’nin uluslararası güvenlik politikalarını belirleyen temel çerçevelerden biri olarak öne çıkmıştır. Doktrin, özellikle ABD’nin küresel hegemonyasını korumak ve yükselen bölgesel güçlerin etkisini sınırlamak hedefiyle şekillendirilmiştir.

Bu bağlamda doktrinin önemli sonuçlarından biri, ABD’nin NATO müttefikleriyle ilişkilerinde daha bağımsız bir çizgiye yönelmesini teşvik etmesidir. Nitekim 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından başlatılan Afganistan operasyonlarında ABD, NATO’nun sunduğu yardımları geri çevirerek tek taraflı hareket etmiştir. Bu tutum, ABD’nin terörle mücadelede ittifaklara olan bağlılığının mutlak olmadığını ortaya koymuştur. Her ne kadar Paul Wolfowitz 2002 yılında NATO’nun terörle mücadeledeki rolünü önemsemiş olsa da, pratikte ABD’nin bağımsız hareket eğilimi belirginleşmiştir.

Doktrin, NATO’nun doğuya doğru genişleme politikalarında da etkili olmuştur. 1999 ve 2004 yıllarında gerçekleşen NATO genişlemeleri, özellikle Rusya ile ilişkilerde ciddi gerilimlere neden olmuştur. 1990’ların sonunda Varşova Paktı ülkelerinin NATO’ya katılması, Moskova tarafından bir tehdit olarak algılanmıştır. Özellikle James Baker ile Mihail Gorbaçov arasındaki görüşmelerde NATO’nun doğuya genişlemeyeceğine dair verilen sözlerin tutulmaması, uzun vadeli jeopolitik kırılmaların habercisi olmuştur.

2004 yılındaki genişleme sürecinde Estonya, Letonya ve Litvanya gibi Baltık ülkelerinin NATO’ya alınması, Rusya’nın güvenlik kaygılarını derinleştirmiştir. Vladimir Putin’in 2007 Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasında, bu genişlemelerin Avrupa güvenliğini artırmadığı, aksine milliyetçi ve militarist eğilimleri tetiklediği vurgulanmıştır.

Wolfowitz Doktrini’nin etkileri yalnızca bu dönemle sınırlı kalmamıştır. 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı sonrasında ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyelik süreçlerini askıya alması, stratejik dengelerde yerel güçlere bağımlılığın arttığını göstermektedir. 2022’deki Ukrayna-Rusya savaşı ise bu doktrinin uzun vadeli etkilerinin somut bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Rusya, ABD’nin küresel egemenlik kurma çabalarını tehdit olarak görürken, Ukrayna’daki Batı yanlısı siyasi müdahaleler Moskova’nın tarihsel güvensizliğini pekiştirmiştir.

Wolfowitz’in 2002’de Avrupa Güvenlik Politikası Konferansı’nda yaptığı açıklamalar, Rusya ile yeni bir stratejik ilişkinin nükleer tehdit temelinden uzak kurulması gerektiğini vurgulamıştır. Ancak doktrinin uygulanışı sırasında yaşanan koordinasyon eksiklikleri ve bölgesel istikrarsızlıklar, stratejinin beklentileri karşılamayan sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Irak Savaşı sonrası yaşanan güvenlik boşlukları ve yeterli askeri planlamanın yapılmaması, bu eksikliklerin başlıca örneklerindendir.

Sonuç olarak, Wolfowitz Doktrini’nin NATO politikalarına etkisi, yalnızca askeri üstünlük stratejilerini değil, aynı zamanda diplomatik ilişkilerde yaşanan kırılmaları da kapsamaktadır. Bu etkiler, küresel güç dengelerinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret etmektedir.

Orta Doğu Politikalarındaki Uygulamaları

Wolfowitz Doktrini, Soğuk Savaş sonrasında Amerikan dış politikasının Orta Doğu’daki yönelimlerini belirleyen temel stratejik belgelerden biri olmuştur. 1992’de Paul Wolfowitz ve Scooter Libby tarafından hazırlanan Defense Planning Guidance belgesiyle şekillenen bu strateji, ABD’nin tek süper güç olarak konumunu sürdürmesini hedeflemiştir.

Bu yaklaşımın en çarpıcı uygulaması, 2003 Irak Savaşı’dır. Saddam Hüseyin rejiminin kitle imha silahlarına sahip olduğu yönündeki iddialar, savaşın başlıca gerekçesi olarak sunulmuştur. Paul Wolfowitz, dönemin Savunma Bakan Yardımcısı olarak savaşın planlama ve icra sürecinde kilit rol oynamıştır. Saddam rejiminin hem bölgesel hegemonya potansiyeli hem de küresel güvenliğe tehdit oluşturduğu öne sürülmüştür. Bu, doktrinin “bölgesel hegemonyayı engelleme” ilkesinin doğrudan bir yansımasıdır.

Ancak savaş sonrası yapılan araştırmalar, Irak’ın böyle bir silah programına sahip olmadığını ortaya koymuştur. Bu durum, doktrinin uygulanma sürecinde ciddi bir bilgi manipülasyonunun yapıldığını göstermiştir.

Irak Savaşı’nın amacı yalnızca rejim değişikliği değil; aynı zamanda ABD’nin enerji kaynaklarına erişimini güvence altına almak ve İsrail’in güvenliğine dair taahhütleri pekiştirmekti. Fakat savaş sonrasında yaşanan istikrarsızlıklar, stratejinin öngörülen başarıya ulaşamadığını göstermiştir. Pentagon’un işgal sonrası süreçte Dışişleri Bakanlığı ve diğer kurumları dışlaması, ciddi bir koordinasyon eksikliğine neden olmuştur. Genelkurmay Başkanı Eric K. Shinseki’nin öngördüğü yüz binlerce askerlik takviye reddedilmiş ve bunun sonucunda güvenlik boşlukları ortaya çıkmıştır.

İran’a yönelik yaptırımlar ve askeri müdahale tehditleri de Wolfowitz Doktrini çerçevesinde değerlendirilmelidir. Doktrin, Körfez bölgesinde diğer ülkelerin hegemonya kurmasını engellemeye odaklanmış ve İsrail’in güvenliğini öncelik haline getirmiştir. Ancak İran’a yönelik yaptırımların sınırlı etkisi ve bölgesel güvenlik krizlerinin artışı, stratejinin etkinliğini sorgulatmıştır.

Ukrayna krizinde de Wolfowitz Doktrini’nin etkileri gözlemlenmiştir. ABD’li diplomatlar (örneğin Victoria Nuland), Kiev’deki protestoculara açık destek vererek Rusya’nın bölgesel nüfuzunu kırma çabasına katkıda bulunmuştur. Bu gelişmeler, Moskova’nın sert tepkileriyle karşılanmış ve kriz daha da derinleşmiştir.

Wolfowitz Doktrini, hem NATO politikalarında hem de Orta Doğu’daki müdahalelerde ABD’nin tek taraflı hareket etme iradesini meşrulaştıran ve uzun vadeli stratejik hedefleri belirleyen bir paradigma olarak öne çıkmıştır. Ancak, doktrinin uygulamaya geçirilmesinde yaşanan istikrarsızlıklar, bölgesel uyumsuzluklar ve bilgi manipülasyonları, stratejinin başarısını sınırlamıştır.

İran’-İsrail Çatışmasının Tarihsel Kökenleri ve Güncel Dinamikleri

İran-İsrail çatışması, Orta Doğu’nun en karmaşık ve uzun soluklu güvenlik problemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çatışmanın kökenleri, tarihsel arka plan ile jeopolitik çıkarların kesişiminde şekillenmiştir. Haziran 2025’te meydana gelen ve iki ülke arasındaki gerilimin zirve yaptığı savaş, çatışmanın hem insani hem de ekonomik boyutlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. İran tarafı, bu süreçte 935 kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştır. Ancak bu savaş yalnızca can kayıplarıyla sınırlı kalmamış; altyapı yıkımı, enerji güvenliği, bölgesel ticarî ilişkiler ve çevresel yıkım gibi çok boyutlu sonuçlar doğurmuştur.

İsrail’in saldırılar sırasında sürekli aktif tuttuğu hava savunma sistemlerinin yıllık maliyeti milyarlarca doları bulmakta, bu da çatışmanın taraflara ekonomik açıdan ne denli büyük bir yük getirdiğini göstermektedir. Sürdürülebilirliği tartışmalı hâle gelen bu çatışma ortamı, her iki taraf için de ciddi ekonomik baskılar yaratmaktadır.

İran’ın Nükleer Programı ve Uluslararası Hukuk

Çatışmanın merkezinde yer alan en önemli unsur, İran’ın nükleer programıdır. 2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA), İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlandırması karşılığında uluslararası yaptırımlardan muafiyet sağlamasını öngörmüştü. Aralık 2015’te Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) tarafından yayımlanan rapor, İran’ın 2003 yılına kadar aktif bir nükleer silah arayışı içinde olduğunu, ancak daha sonra bu çabaların duraksadığını ortaya koymuştur. Buna rağmen İran’ın sahip olduğu nükleer bilgi birikimi ve teknolojik altyapı, ülkenin bu alandaki kapasitesini koruduğu iddia edilmektedir.

Haziran 2025’te gerçekleştirilen saldırılarda ABD ve İsrail, İran’ın Natanz ve Fordo gibi stratejik nükleer tesislerini hedef almış; bu operasyonlarla İran’ın uranyum zenginleştirme kapasitesinin ciddi ölçüde azaldığı ileri sürülmüştür. Ancak uzman görüşleri, İran’ın yeniden yapılanma sürecinin uzun sürmeyeceğini ve ülkenin bu kapasiteyi yeniden elde edebileceğini ifade etmektedir.

İsrail’in bu saldırıları, “önleyici savaş” doktrini çerçevesinde meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Ancak Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi yalnızca gerçekleşmiş saldırılara karşı meşru müdafaa hakkını tanımaktadır. Henüz gerçekleşmemiş bir tehdide karşı yapılan bu müdahaleler, uluslararası hukukta büyük tartışmalara yol açmakta ve “öncü savunma” kavramının sınırlarını zorlamaktadır. Nitekim bazı BM uzmanları, bu tür girişimleri açıkça “saldırganlık eylemi” olarak tanımlamıştır.

Çatışmanın Ekonomik ve Diplomatik Yansımaları

İran’ın nükleer programı yalnızca teknik bir mesele değil, aynı zamanda ulusal egemenlik ve onur meselesi olarak da görülmektedir. Bu nedenle nükleer faaliyetlerin tamamen durdurulması, yalnızca ekonomik yaptırımlarla ya da diplomatik baskıyla sağlanamamaktadır. ABD’nin çatışma sırasında THAAD füze savunma sistemini devreye alarak yıllık üretim kotasını aşması, çatışmanın sürdürülebilirliğini tartışmalı hale getirmiştir.

IAEA raporlarının çelişkili yorumlanması da çatışmanın diplomatik boyutunu derinleştirmiştir. İran yetkilileri raporların kendi lehlerine olduğunu savunurken, Batılı analistler eksik işbirliği nedeniyle bu raporların bağlayıcılığının zayıf kaldığını ileri sürmektedir. Bu çelişki, gelecekteki müzakerelerde tarafların pozisyonlarını etkileyecek önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir.

Wolfowitz Doktrini’nin İran-İsrail Çatışmasına Etkisi

Wolfowitz Doktrini, Soğuk Savaş sonrası ABD dış politikasında baskın hâle gelen bir stratejik çerçevedir. Bu doktrin, özellikle hiçbir ülkenin bölgesel hegemonya kurarak ABD’nin küresel üstünlüğünü tehdit etmesini engellemeyi hedeflemektedir. İran gibi yükselen bölgesel güçlere yönelik yaptırımlar, diplomatik izolasyon ve gerektiğinde askerî müdahale bu stratejinin temel araçları arasında yer almaktadır.

2003 Irak Savaşı’nda olduğu gibi, 2025’teki İran-İsrail çatışmasında da bu doktrinin izleri net bir şekilde görülmektedir. İsrail’in gerçekleştirdiği ‘Operation Rising Lion’ kod adlı askeri harekât, Wolfowitz’in savunduğu önleyici savaş anlayışının çağdaş bir örneği olarak değerlendirilebilir. Bu operasyonda, İran’ın yer altındaki nükleer tesislerine F-35I ve F-16I savaş uçaklarıyla hassas saldırılar gerçekleştirilmiştir.

Ancak bu tür askeri operasyonların siyasi sonuçları henüz netleşmemiştir. Rejimi dönüştürmeye yönelik bir hedefi içerip içermediği ya da yalnızca nükleer programı sekteye uğratmak amacıyla mı düzenlendiği halen tartışma konusudur. Ayrıca İsrail’in uzun menzilli harekât kapasitesinin sınırlı olması, bu tür operasyonların sürdürülebilirliğini sorgulatmaktadır.

Bölgesel İstikrarsızlık ve Önleyici Savaşın Riskleri

Wolfowitz Doktrini’nin uygulanması, sadece İran’a değil, bölgedeki diğer dengelere de doğrudan etki etmektedir. Örneğin Suriye’de yaşanan iç savaşta, Hayat Tahrir el-Şam gibi grupların yeniden örgütlendirilmesi, Türkiye, NATO ve İsrail arasında zımni bir koordinasyonun göstergesi olmuştur. İsrail’in Golan Tepeleri üzerinden Hizbullah’a yapılan silah transferlerini engellemek amacıyla gerçekleştirdiği operasyonlar, bölgedeki tansiyonu daha da artırmıştır.

Suriye’deki kültürel mirasın tahrip edilmesi ve insanî krizlerin derinleşmesi, bu tür önleyici savaş stratejilerinin beklenmedik ve yıkıcı sonuçlarına işaret etmektedir. Bu durum, çatışma sonrası düzenin kurulmasında önleyici savaş stratejilerinin ne derece başarısız olduğunu da göstermektedir.

Gelecekteki Senaryolar ve Olası Çözümler

Önleyici savaş doktrininin Orta Doğu ve Güneydoğu Asya gibi kritik bölgelerde benimsenmesi, bölgesel istikrarı doğrudan tehdit etmektedir. İsrail’in Haziran 2025 saldırısı, bu bağlamda uluslararası hukukta büyük soru işaretleri yaratmıştır. Böyle bir yaklaşımın diğer devletler tarafından da benimsenmesi, Çin-Tayvan ya da Hindistan-Pakistan gibi bölgelerde büyük çatışmaların önünü açabilir.

Teknolojik gelişmelerin önleyici savaşlara hız kazandırması, karar alma süreçlerini daha tehlikeli hale getirmektedir. F-35 savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla gerçekleştirilen hızlı saldırılar, klasik savaş-barış ayrımını belirsizleştirmektedir. Bu durum, sivil kayıpların artmasına ve diplomatik yolların göz ardı edilmesine yol açmaktadır.

Bu nedenle, gelecekte önleyici savaş yerine diplomatik çözüm ve bölgesel iş birliğini önceleyen stratejilerin benimsenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle ABD’nin Çin’in yükselişi karşısında Indo-Pasifik bölgesinde daha etkili stratejiler geliştirmesi, IMF ve Dünya Bankası politikalarında reformlar gerçekleştirmesi bu çerçevede değerlendirilebilir.

İran-İsrail çatışması, sadece iki ülke arasında yaşanan bölgesel bir gerilim değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisini etkileyen çok boyutlu bir krizdir. Wolfowitz Doktrini’nin etkileri, bu çatışmanın seyrinde belirleyici olmuştur. Ancak doktrinin yarattığı önleyici savaş anlayışı, uzun vadede istikrarsızlık, insani krizler ve ekonomik yıkım gibi olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Bu nedenle, gelecekteki müdahale senaryolarında önleyici savaşın risklerinin iyi analiz edilmesi ve diplomatik çözüm yollarına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bölgesel istikrar ancak çok taraflı diplomasi, işbirliği ve hukuki meşruiyet temelinde sağlanabilir.

Wolfowitz Doktrini’nin Geçmişten Günümüze Etkileri ve Güncel İran-İsrail Savaşı

Aşağıdaki tablo, Wolfowitz Doktrini’nin temel özelliklerini ve bu doktrinin Orta Doğu’da yaşanan güncel çatışmalar üzerindeki etkilerini karşılaştırmalı olarak ortaya koymaktadır. Tabloda, doktrinin tarihsel süreçte nasıl şekillendiği ile günümüzdeki İran-İsrail savaşı bağlamında doğurduğu sonuçlar analiz edilmiştir:

Tablodan da görülebileceği üzere, Wolfowitz Doktrini’nin temel ilkeleri — özellikle önleyici müdahale ve tek taraflı hareket etme anlayışı — hem Soğuk Savaş sonrası dönemde hem de günümüzde yaşanan çatışmalarda belirleyici bir rol oynamıştır. 1992 yılında ortaya konduğu dönemden sonra ve özellikle 2004 sonrasi, doktrin, Rusya ve Çin arasında stratejik iş birliğini teşvik ederek, ABD’nin küresel egemenliğini sürdürmesini zorlaştırmıştır. Benzer şekilde, 2025 yılında yaşanan İran-İsrail çatışmasında da önleyici savaş stratejisinin uluslararası hukuk açısından son derece tartışmalı olduğu açıktır. Öte yandan, Wolfowitz Doktrini’nin Orta Doğu politikalarına yansıyan en yıkicı etkileri, özellikle Irak Savaşı sonrasında ortaya çıkan kronik istikrarsızlıkla kendini göstermiştir.

Wolfowitz Doktrini’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde yürürlüğe girmesi, ABD’nin uluslararası ilişkilerde tek süper güç olarak kalmasını sağlamak için önemli bir çerçeve oluşturmuştur. Ancak bu doktrinin uygulanması sırasında yaşanan beklenmedik sonuçlar, özellikle Irak ve İran gibi bölgelerde ciddi istikrarsızlıklara neden olmuştur. Örneğin, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi sonrasında yaşanan güvenlik boşluğu, bölgedeki güç dengelerini daha karmaşık hale getirmiş ve terörizmin yayılmasına zemin hazırlamıştır.

Ayrıca, yaptırımlar ve askeri operasyonlar gibi unsurların uzun vadeli etkileri sınırlı kalmış, bölgedeki gerilimleri artırmıştır. Bu bağlamda, İran-İsrail çatışmasının kökenlerinde Wolfowitz Doktrini’nin önemli bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Özellikle, İsrail’in Haziran 2025’te gerçekleştirdiği ‘önleyici savaş’ operasyonu, doktrinin modern uygulamalarından biri olarak değerlendirilebilir. Ancak bu operasyonun uluslararası hukuk çerçevesinde tartışmalı bir boyutu bulunmaktadır. BM Şartı’nın 51. maddesinin yalnızca gerçekleşmiş bir saldırıya yanıt olarak savunma hakkı tanıması, İsrail’in henüz gerçekleşmemiş bir tehdidi bertaraf etmek amacıyla hareket etmesini meşrulaştırma girişimi olarak degerlendirmelidir.

Bu durum, önleyici savaş doktrininin küresel düzeyde güven krizine istikrarsizliga yol açabilecek ciddi bir potansiyele sahiptir. Dahası, teknolojik gelişmeler önleyici savaş doktrinini daha tehlikeli bir hale getirmiştir. İnsansız hava araçları (İHA’lar) ve F-35 savaş uçaklarının kullanımıyla gerçekleştirilen saldırılar, barış ve savaş arasındaki sınırları bulanıklaştırmış ve sivil toplumlar üzerinde yıkıcı etkiler yaratmıştır. Bu süreçte diplomatik çözüm arayışlarının geri plana itilmesi, uluslararası toplumda güven eksikliğini ve sitikrarsizligi derinleştirmiştir.

Gelecekteki senaryolarda, Wolfowitz Doktrini’ne alternatif versiyonların geliştirilmesi kaçınılmazdır. Bu süreçte, insani krizlerin göz ardı edilmemesi ve güvenlik risklerinin doğru değerlendirilmesi gerekmektedir. Alternatif yaklaşımlar olarak, bölgesel işbirliğini ve diplomatik diyalogu öne çıkaran stratejilerin hayata geçirilmesi, daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir dünya düzeni icin elzemdir. Böylece, önleyici savaş doktrininin yerine, bölgesel güçler arasında daha kapsamlı işbirliği modelleri geliştirilebilir.

Sonuç olarak,

Wolfowitz Doktrini’nin geçmişten günümüze etkileri ve güncel İran-İsrail çatışması üzerindeki izleri, uluslararası ilişkilerde derinlemesine analiz yapılmasını gerektiren bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem tarihsel süreçte hem de günümüzde yaşanan olaylar, bu doktrinin hem ABD acisindan başarılarını hem de eksikliklerini açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, gelecekteki yeni dünya düzeni icin bu deneyimlerden ders çıkarılması büyük önem taşımaktadır.


kaynakça: 

  1. News Analysis: Israel declared triumph, but Iran’s nuclear future still looms: https://www.latimes.com/world-nation/story/2025-07-05/iran-israel-analysis-piece
  2. Paul Wolfowitz: https://en.wikipedia.org/wiki/Paul_Wolfowitz
  3. Wolfowitz Concedes Iraq Errors: https://www.mit.edu/people/fuller/peace/wolfowitz_errors.html
  4. With controversial report, a step toward Iran deal implementation: https://thebulletin.org/2015/12/with-controversial-report-a-step-toward-iran-deal-implementation/
  5. What Israel’s attack on Iran means for the future of war: https://www.aljazeera.com/opinions/2025/7/1/what-israels-attack-on-iran-means-for-the-future-of-war
  6. Iran-Israel Conflict: A Quicklook Analysis of Operation Rising Lion: https://www.usni.org/magazines/proceedings/2025/june/iran-israel-conflict-quicklook-analysis-operation-rising-lion
  7. Wolfowitz Says NATO Ties Are ‘Essential’: https://www.dvidshub.net/news/527318/wolfowitz-says-nato-ties-essential
  8. Why did the first Bush administration reject the Wolfowitz draft back in 1992? Why was it thought to be so dramatic, so surprising?: https://www.pbs.org/wgbh/pages/frontline/shows/iraq/themes/1992.html
  9. The Fall of Damascus: How the Wolfowitz Plan Was Executed by the US, NATO, Ukraine, and Israel: https://www.researchgate.net/publication/386549821_The_Fall_of_Damascus_How_the_Wolfowitz_Plan_Was_Executed_by_the_US_NATO_Ukraine_and_Israel
  10. From Hegemony to Multi-polarity: How Post-Cold War U.S. Foreign Policy Towards Russia is Creating a Modern Eurasia: https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=4399793
  11. Brzezinski’s ghost shapes Washington Eurasia geopolitics: https://mronline.org/2018/05/16/brzezinskis-ghost-shapes-washington-eurasia-geopolitics/
  12. The spectre of Wolfowitz: https://www.ussc.edu.au/the-spectre-of-wolfowitz
  13. Why the United States Needs to Re-think Ideas Such as the Wolfowitz Doctrine When Thinking About Dealing with China: https://www.brugesgroup.com/blog/why-the-united-states-needs-to-re-think-ideas-such-as-the-wolfowitz-doctrine-when-thinking-about-dealing-with-china
  14. How the Wolfowitz Doctrine Shaped Putin’s Outlook: https://nationalinterest.org/feature/how-wolfowitz-doctrine-shaped-putins-outlook-206225

İlgili İçerikler

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları
Dünya

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Görüş Redaksiyon

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünya yeni bir düzene girerken, barış ve istikrar vaatleri, yerini Batı hegemonyasının giderek artan zorlayıcı...

Dogal Gaz boru hatti Sibirya
Dünya

Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

Görüş Redaksiyon

Son 35 gün içinde nükleer enerji ve jeopolitik arenada yaşanan baş döndürücü gelişmeler, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin habercisi niteliğinde....

askeri Tören_CIN

Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Finlandiya

Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

Turan Altuner

Toplumsal Piyasa Ekonomisi: Düşünürleri, İlkeleri ve Pratik Uygulamaları

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi 2025

Jeopolitik Satranç Tahtası: Xi Jinping Çok Kutuplu Vizyonu ve ABD Hegemonyası

Alaska Zirvesi

Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

Son Makaleler

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama
Felsefe

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

Görüş Redaksiyon

Sabah uyandığınızda elinize aldığınız akıllı telefon, cüzdanınızdaki banknotlar, yaşadığınız ülke ve hatta kendinize dair sahip olduğunuz “birey” algısı… Tüm bunların...

temel demirer

Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

Sibel_özbudun

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

sibel özbudun

Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.