27 Eylül 2025, Cumartesi
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

ŞİİRLERİ İLE NÂZIM’CA YAŞA(T)MAK

Temel Demirer
3 Temmuz 2022
Okuma süresi: 14 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
nazim hikmet

“Yaşamak; Teslim olmadan,Boyun eğmeden,El etek öpmeden yaşamaktır.”[1]

Özgürlüğün ve umudun örgütlü (TKP) komünist şairiydi; 61 yıllık yaşamının 12 yılını hapiste, 12 yılını sürgünde göğüslemişti.

‘Otobiyografi’sinde, “1902’de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha/ geriye dönmeyi sevmem/ üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim/ on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği/ kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu/ ve on dördümden beri şairlik ederim,” diyen O; “Sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da/ insanca yaşadım diyebilirim/ ve daha ne kadar yaşarım/ başımdan neler geçer daha kim bilir,” diye noktalamıştı dizelerini…

İlgili İçerikler

Yazmak Eylemi ile Sözün Gücü

Militan, İdamlık, Sürgün: Abdulkadir Konuk(*)

“Alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun, kısacası cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların bahtiyarlığıdır,” vurgusuyla kendisini “Ben bir insan,/ ben Türk şairi Nâzım Hikmet/ ben tepeden tırnağa insan/ tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret,” diye tanımlayan O; 3 Haziran 1963’te, memleket hasretiyle kavrularak, “yüzünü bile görmediği insanlar için” mücadele ettiği dünyaya veda edip, Moskova’da yaşamını yitirdi.

“Ah, Vera insanın ülkesinde unutulmaması ne kadar önemlidir bir bilsen, hem de ölüm yakinken,”[2] ifadesindeki üzere ardında unutulmamayı, ölümsüzlüğünü bırakarak…

* * * * *

Sevdaları, sonuna kadar inandığı komünizm davası, halkın dertlerini, hissettiklerini kelimelere, şiire döken Nâzım Hikmet’i betimleyen özgürlük tutkusu, umudun/ ısrarın ve sınıf mücadelesinin örgütlü, TKP’li şairi olmasıydı.

Çok yönlü komünist bir sanatçı olarak Nâzım Hikmet pek çok sanat dalının da öznesi olurken; insanı insana, insanca anlatan; hasretle geçmiş bir ömrün; aşkların insanıydı.

En zor koşullarda dahi yaşama sevincini, umudunu, ilkeli/ onurlu komünist duruşunu, direniş inancını asla yitirmeyen O, tüm zamanlarda yazdıklarını yasaklamaya (?) kalkışan karanlığa rağmen yaşamaya devam ediyor hâlâ!

Şimdilerde; yüreğine Hiroşima’da ölen çocukları, Hintli devrimcileri, Afrika’nın isyanını sığdıracak kertede enternasyonalist olan Onu, olmadığı gibi “millileştirme”ye kalkışanlar da yok değil!

“Nasıl” mı?

Mesela; “… ‘Nâzım Hikmet, bu zamanlar için ne anlam ifade ediyor’ diye sorgulasak bugün yine ‘Millici ve devrimci şiirlerinin gücüyle ülkemizin bağımsızlığı, özgürlüğü için çağrı yaparak Atatürkçüleri, Cumhuriyet rejimine bağlı devrimci milliyetçileri ve sosyalistleri başta olmak üzere tüm anti-emperyalistleri Türkiye’nin kurtuluşu için bir araya gelmeye çağırıyor’ çıkarımını rahatlıkla yapabiliriz,”[3] satırlarındaki “ulusal”cılıkla…

Veya “Nâzım’ın ülkesindeki adaletsizliğe ve dünyadaki Amerikan emperyalizmine karşı cesur bir savaşçı olduğu siyasi hayat,”[4] satırlarında “es” geçilen komünistliğiyle; hem de “Yarısı burdaysa kalbimin/ yarısı Çin’dedir, doktor./ Sarı nehre doğru akan/ ordunun içindedir./ Sonra, her şafak vakti, doktor,/ her şafak vakti kalbim/ Yunanistan’da kurşuna diziliyor// Bakıyorum geceye demirlerden/ ve iman tahtamın üstündeki baskıya rağmen/ kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor,” dizeleri herkesin bilgisi dahilindeyken!

Büyük şair Nâzım Hikmet’in, asla unutulmaması gereken özelliği: İşçi sınıfı mücadelesinin neferi olması; sosyalist mücadelenin, ezilen halkların, dünya barışının yanında aldığı ödünsüz komünist duruştur. Ondan söz etmek, aynı zamanda mücadelesini yani Tanya’yı, Taranta Babu’yu, “1961 yazı ortalarında Küba”yı, “yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla” gelenleri an(la)maktır.

* * * * *

“Yaşamak şakaya gelmez,/ büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın/ bir sincap gibi mesela, yani,/ yaşamanın dışında ve ötesinde/ hiçbir şey beklemeden,/ yani bütün işin gücün yaşamak olacak,” dedi ve öyle de yaşadı…

Coğrafyamızın hapishanelerinde volta attı; demir parmaklıkların arından dünyaya uzanan şiiri ak kâğıda nakşederken; “İstanbul’da, Tevkifhane avlusunda,/ güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra,/ bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm yerde, su birikintilerinde kımıldanırken,/

ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,/ ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa/ hepsini taşıyarak:/ dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm,” diye haykırarak ekledi: “Yavrum, kız olsun oğlan olsun/ Kaç yaşında olursa olsun/ Yavrum düşmesin istiyorum hapislere!/ Güzelden, haklıdan, barıştan yana diye!”

“Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında/ on kere döndü dünya./ Ona sorarsanız: ‘Lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.’/ Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün.’// Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene./ Bir haftada yaza yaza tükeniverdi./Ona sorarsanız: ‘Bütün bir hayat.’/ Bana sorarsanız: ‘Adam sen de, bir iki hafta’…” kararlılığıyla umudun/ ısrarın gür sesi oldu:

“Sevgilim,/ başlar önde, gözler alabildiğine açık, yanan şehirlerin kızıltısı, çiğnenen ekinler ve bitmez tükenmez ayak sesleri: gidiliyor./

Ve insanlar katlediliyor:/ ağaçlardan ve danalardan/ daha rahat/ daha kolay daha çok./

Sevgilim,/ bu ayak sesleri, bu katliamda/ hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,/ fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden/ güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan/ gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman…”

* * * * *

Baştan ayağa teslim alınmayan bir mücadeleciliğin iradesiydi: “Sen esirliğim ve hürriyetimsin./ Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin./ Sen memleketimsin./

Sen ela gözlerinde yeşil hareler, sen büyük, güzel ve muzaffer/ ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin,” kararlılığıyla!

“Sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,/ sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,/ sende uzaklığı,/ sende, ben, imkânsızlığı seviyorum.// Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum,/ fakat asla ümitsizliği değil,” kesinliğiyle…

“Elveda dünya merhaba kainat” diyerek; “En güzel deniz:/ henüz gidilmemiş olanıdır./

En güzel çocuk:/ henüz büyümedi./

En güzel günlerimiz:/ henüz yaşamadıklarımız./

Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:/ henüz söylememiş olduğum sözdür,” dizelerindeki güzergâhta “Beyaz gömleğinle bir laboratuarda/ İnsanlar için ölebileceksin,/

Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,/ Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,/

Hem de en güzel,/ En gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin hâlde.//

Böylesine sevilecek bu dünya ‘Yaşadım’ diyebilmen için…” gerçeğini anımsatırdı.

* * * * *

Yerküreyi de, “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan/ Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/ bu memleket, bizim.// Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak/ ve ipek bir halıya benzeyen toprak,/ bu cehennem, bu cennet bizim,” dizelerindeki üzere memleketini de çok sevdi.

Tam da o komünistçe fütursuzluğun dik durup diklenen “rahatlığı”yla haykırırdı: Bilirim/ hele bir düşmeye gör hasretin hâlisine,/ hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,/ yolu yok, Don Kişot’um benim, yolu yok,/ yeldeğirmenleriyle dövüşülecek”…

“Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,/ biliriz öylece yaşamasını, ölmesini./ Hepimiz – birimiz için,/ birimiz – hepimiz için!”

“Sana düşman, bana düşman,/ düşünen insana düşman,/ vatan ki bu insanların evidir,/ sevgilim, onlar vatana düşman”…

“Ateşi ve ihaneti gördük/ ve yanan gözlerimizle/ durduk bu dünyanın üzerinde”…

“Günler ağır./ Günler ölüm haberleriyle geliyor./ En güzel dünyaları yaktık ellerimizle./ Düşman haşin zalim ve kurnaz”…

“Açlık ordusu yürüyor/ adımları gök gürültüsü/ türküleri ateşten/ bayrağında umut/ umutların umudu bayrağında”…

“Yok edin insanın/ insana kulluğunu,/ Bu davet bizim”…

Özetle halkın davası için dövüşen O; “Akrep gibisin/ kardeşim, korkak/ bir karanlık içindesin/ akrep gibi,” dizelerindeki üzere -demeye dili varmasa da!- eleştirilmesi gerekeni eleştirmekten bir adım geriye atmamıştı!

* * * * *

“Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır./ Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan/ Karabasanlar gibi çizer kadınların yüzünü,” şiirindeki O; “Biz başka severdik./ O yüzden başka sevemedik,” diyecek kadar sevdalıydı: “Sevmek mükemmel iş delikanlım,/ sev bakalım!/ Mademki kafanda yıldızlı bir gece var,/ benden izin sana/ sev, sevebildiğin kadar,” dizelerindeki üzere…

“Hatice, Piraye, Pirayende/ Doğum yeri neresi,/ kaç yaşında,/ sormadım,/ düşünmedim,/ bilmiyorum./ Dünyanın en iyi kadını,/ dünyanın en güzel kadını./ Benim karım,” dizelerindekinden…

“Gelsene dedi bana,/ Kalsana dedi bana,/ Gülsene dedi bana,/ Ölsene dedi bana,/ ‘Geldim,/ Kaldım,/ Güldüm/ Öldüm’…” dediği Vera’ya dek…

* * * * *

Bir de “Hakkındır yaramazlık./ Dik duvara tırman/ Yüksek ağaçlara çık./ Usta bir kaptan gibi kullansın elin/ Yerde yıldırım gibi giden bisikletini../ Ve din dersleri hocasının resmini yapan/ Kurşunkaleminle yık/ Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini../ Sen kendi cennetini/ Kara toprağın üzerinde kur./ Coğrafya kitabıyla sustur,/ Seni ‘Hilkati Adem’le aldatanı../ Sen sade toprağı tanı toprağa inan./ Ayırt etme öz anandan toprak ananı./ Toprağı sev anan kadar,” dizelerindeki üzere çocukları çok sevdi…

“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne/ allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar/ oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında/ dünyayı çocuklara verelim/ kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi/ hiç değilse bir günlüğüne doysunlar/ bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı/ çocuklar dünyayı alacak elimizden/ ölümsüz ağaçlar dikecekler,” dedi…

* * * * *

“Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları/ zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları,” diyen bir materyalist olarak hatırlatmıştı: “Tanrı ellerimizdir,/ Tanrı yüreğimiz, aklımız.”

* * * * *

Asla “ulusalcı” falan değil; sonuna dek enternasyonalistti…

“Yarısı burdaysa kalbimin/ Yarısı Çin’dedir, doktor./ Sarınehre doğru akan/ Ordunun içindedir,” dedi…

Sacco ve Vanzetti için, onların şiirini yazmıştı: “Cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete/ kurban gittiler dolarların emrindeki adalete!/ Hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,/ ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri/ bu iki ihtilal neferi!”

Amerikan Komünist Partisi üyesi olduğunu açıkladığı için yurtdışına çıkışı yasaklanan siyahi yoldaşına Paul Robeson’a Bursa Cezaevi’nden elini uzatmıştı: “Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson/ İnci dişli zenci kardeşim/ Kartal kanatlı kanaryam/ Türkülerimizi söyletmiyorlar bize/ Korkuyorlar Robson şafaktan korkuyorlar/ Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar/ Sevmekten korkuyorlar bizim Ferhad gibi sevmekten/ Tohumdan ve topraktan korkuyorlar/ Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar/ Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten/ Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam/ Türkülerimizden korkuyorlar”…

Kore’ye emperyalistler için yollananlara, “Gemi uzaklaşıyor İzmir’den,/ incirle mi yüklü keresteyle mi?/ gemi uzaklaşıyor İzmir’den,/ insan etiyle yüklü,/ gemi ilerliyor masmavi denizde,/ hep daha hızlı,/ daha hızlı./ Acı taşıyor gemi tonlarca,/ Kore’ye…/ Kore’ye…” diye seslenmişti…

“Mısırlı kardeşim,/ Kanalın sularına karıştı kanın./ İnsanın yurdu bir kat daha kendinin olur/ Toprağına, suyuna karıştıkça kanı./ Yaşanmış sayılmaz zaten/ Yurdu için ölmesini bilmeyen millet,” dizeleriyle Mısır emekçilerini de unutmadan…

* * * * *

28 Nisan 1960’ta, İstanbul Beyazıt Meydanı’ndaki protesto gösterisinde, polisin açtığı ateşle katledilen Turan Emeksiz’e atfen kaleme aldığı, “Bir ölü yatıyor/ vurdular/ kurşun yarası/ kızıl bir karanfil gibi açmış alnında/ İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda” veya mutluluğun resmi olarak sunduğu Küba’ya ya da hayranı olduğu Fransız Devrimi’nden[5] Büyük Ekim Devrimi’ne dek isyan konusunda tavrı çok netti…

“Çok uzun bir şiirim var, ‘Şeyh Bedreddin’; Türk köylülüğünün deyim yerindeyse ilk sosyalist hareketiydi bu,”[6] ifadesindeki üzere geçmişten güncele taşıdığı isyan geleneklerine yaslanarak; ezilenlerin mücadelesini dizelerine taşıdı Nâzım Hikmet. Ömrü mücadelesiyle, sevdalarıyla iç içe geçti. Bilinçle bağlandığı komünist davanın bir parçası olmaktan geri adım atmadı hiç…

‘Bir Cezaevinde Tecritteki Adamın Mektupları’ başlıklı şiirinde, “Velhasıl/ o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle/ bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı/ hürriyet denen ifrit…” demişti!

* * * * *

“Giderayak işlerim var bitirilecek,/ giderayak./ Ceylanı kurtardım avcının elinden/ ama daha baygın yatar ayılamadı./ Kopardım portakalı dalından/ ama kabuğu soyulamadı./ Oldum yıldızlarla haşır neşir/ ama sayısı bir tamam sayılamadı./ Kuyudan çektim suyu/ ama bardaklara konulamadı./ Güller dizildi tepsiye/ ama taştan fincan oyulamadı./ Sevdalara doyulamadı./ Giderayak işlerim var bitirilecek,/ giderayak,” ısrarıyla müthiş umutluydu (hepimize ders verircesine):

“Kardeşim/ sonu tatlıya bağlanan kitaplar/ yollayın bana/ uçak sağ salim inebilsin meydana/ doktor gülerek çıksın ameliyattan/ kör çocuğun açılsın gözleri/ delikanlı kurtarılsın kurşuna/ dizilirken/ birbirine kavuşsun yavuklular/ düğün dernek yapılsın hem de/ susuzluk da suya kavuşsun/ ekmek de hürriyete/

Kardeşim/ sonu tatlıya bağlanan kitaplar/ yollayın bana/ onların dedikleri çıkacak/ eninde de sonunda da…”

* * * * *

Şimdilerde Onun şiirlerine, sesine her zamankinden daha fazla, müthiş muhtacız!

Temel Demirer

Yazar, aktivist. 1954, Kale Mahallesi / Çorum doğumlu. Baba adı Kemal, anne adı Necla’dır. Eserlerinin çoğu Sibel Özbudun ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır. Kitapları dışında kendisi hakkında yeterli bilgi bulunamayan Temel Demirer, kendisini şöyle anlatır:

“Kendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm… Ne yazacağımı kestiremedim. Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım… “İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil” diyen(lerden); dünyaya aşağıdan bakan(lardan); kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan); yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan) ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden); sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden); bir afet-i devrana aşık olan(lardan); hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan) ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim…  Ve nihayet halen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım.”

N O T L A R

[1] Nâzım Hikmet.

[2] Berfin Şengil, “Nâzım’ın İzinde Dolaşmak”, Birgün, 31 Ağustos 2019, s.15.

[3] Adnan Yılmaz, “Nâzım’ı Türk Diliyle Anmak”, Cumhuriyet, 5 Haziran 2021, s.2.

[4] Özdemir İnce, “Tepeden Tırnağa Nâzım Hikmet”, Cumhuriyet, 4 Ocak 2022, s.3.

[5] “İyi niyetli Fransızlar,/ ben üç aylık bir bebeğim/ mavi gözlü bir oğlan çocuğu,/ henüz yürümeyi beceremiyorum/ hatta emziğimi tutmayı bile,/ ama öğrendim gülümsemesini/ kuru kundağa, güneşli aydınlığa/ ve anne sütünün kokusuna./ Yaşamayı seviyorum,/ Hayatı sevmek uzun sürmüyor ve kolay/

İyi niyetli Fransızlar,/ şehirlerinizden uzakta doğdum/ ama bana yakın/ kahraman bilgelerin yattığı topraklarınız/ bıçaklanan Marat/ kurşuna dizilen Peri…/ Onlar/ ömürlerini verdi, ölüm yok olsun diye/ Yaşamak önemli şey, gerekli şey yaşamak/ Hayatı sevmek uzun sürmüyor ve kolay./

İyi niyetli Fransızlar,/ henüz öğrenmedim ana dilimi,/ lakin vakit geldiğinde öğreneceğim dilinizi de/ sizi bana anlatabilsinler diye/ Diderot, Balzac, Picasso, Eluard,/ Barbusse, Zola, Daumier ve Aragon,/ Flaubert, Joliot-Curie, Pasteur ve Renoir./ Onlar anlatacak bana şanlı zaferlerinizi,/ şehirlerinizi, köylerinizi, sevdalarınızı,/ nehirlerinizi, ağaçlarınızı sizin,/ eserlerinizin mükemmelliğini,/ düşüncenizin gücünü,/ ve günlerinizi/ geçmiş ve gelecek olan…/ İyi niyetli Fransızlar,/ ben üç aylık bir bebeğim/ ve yalnız değilim size seslenen/ benim gibiler dünyada çok, pek çok./ Biz savaş istemeyenleriz,/ biz ölüm istemeyenleriz./ Hayatı sevmek öyle basit, öyle kolay ki./

İyi niyetli Fransızlar,/ barıştan yana olanlarla birlikte olun/ Fransa yaşasın diye,/ biz yaşayalım diye.

Memed, Nâzım Hikmet’in oğlu.” (Nâzım Hikmet, “Nâzım’ın Oğlu Memed’in Fransa’ya Mektubudur”, Sözcükler Dergisi, Ocak-Şubat 2016, Rusça’dan çev: Melih Güneş.)

[6] Nurduran Duman, “Büyük İnsanlık”, Cumhuriyet Kitap, No:1100, 17 Mart 2011, s.18-19.

İlgili İçerikler

Barbarları Beklerken
Edebiyat

Barbarları Beklerken

Görüş Redaksiyon

CP Cavafy'nin ünlü şiiri "Barbarları Beklerken", bir imparatorluğun çöküşünü ve içsel çürümesini derin bir şekilde ele alırken, modern dünyadaki jeopolitik...

sibel özbudun
Edebiyat

Anlatılmayanı Analtan; Görünmeyi Gösteren Hikayeler(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bir kitap, yürekten yazılmışsa ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.” Bafra T-Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki Haydar Demir’in, ‘Kokulu Rüzgâr’ başlıklı kitabında...

İktisatta Matematik, İstatistik ve Ekonometrinin Gelişimi

Martin Eden’ın Açtığı Yol: Nietzsche, R. Wagner, Böyle Buyurdu Zerdüşt, R. Strauss

temel demirer

İyi ki Yazdılar(*)

Zekeriya Simsek

Ölümünün 100. Yılında KAFKA ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER

temel demirer

Giderek Eksiliyoruz: Firuzan, Marion Levi…(*)

sibel özbudun

Mitostan Masala, Masaldan Hayata… Gazel’in Şahmaran’ı(*)

temel demirer

Vicdanı Şiirine Dahil Etti Salih Bolat(*)

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.