
Batı, Ukrayna’daki Savaşı Bitirmek İçin Hızlı Hareket Etmeli
Thomas Graham ve Rajan Menon
Ukrayna, Rusya’nın sebepsiz, haksız savaşını sona erdirmek için hangi şartları kabul etmeli? Bazıları bunu küstah bir soru olarak görebilir. Demokrasi ve otokrasi ya da iyi ve kötü arasındaki bir savaşta, yalnızca haklı bir galibin barışı savunulabilir. Bu görüşe göre doğru soru, ABD’nin ve ortaklarının, hepsinden önce Ukrayna’nın, korkunç saldırganlığının cezası olarak Rusya’ya neyi dayatması gerektiğidir.
Gerçekte, tatmin edici bir zafer, en azından şimdilik, muhtemelen mümkün değil. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukraynalıların beklenmedik, sert direnişi ve beklenmedik bir şekilde bir araya gelen Batının sert yaptırımlarıyla karşılaştı, ancak geri çekilmek üzere olduğuna dair hiçbir işaret yok. Aksine, baskıyı artırıyor. Ordusu, özellikle büyük şehirlerde giderek artan bir şekilde sivilleri hedef alıyor. Ölü sayısı, yıkımın ölçeği ve genişleyen bir çatışma riski arttıkça, öncelik ıstırabın sona erdirilmesi olmalıdır. Bu, ancak siyasi bir çözüm üreten diplomatik müzakereler yoluyla sağlanabilir.
İlk ve en acil aşılması gereken zorluk, ateşkes sağlamak ve hem Ukrayna içinde hem de dışında mültecilere insani yardım sağlamaktır. Bir sonraki adım, savaşın sonlandırılmasını müzakere etmektir. Ateşkes, daha verimli bir diplomasi için gereken koşulları yaratacaktır, ancak şu anda Ukraynalılar ve Ruslar arasında sürdürülenler gibi görüşmeler, bir sonuca varmasa bile devam etmelidir. Her iki durumda da, Rus ordusu Ukrayna’nın geniş bir bölgesini – elbette Kırım, ama aynı zamanda Kırım’ı Rusya’ya bağlayan bir kara koridoru ve yarımadanın kuzeyine inen bir kara koridoru da dahil olmak üzere kuzey, kuzeydoğu ve doğu Ukrayna’nın bazı kısımlarını işgal edecek. Ukrayna ve Batı, Putin’i savaşını durdurmaya ve güçlerini geri çekmeye ikna etmek için ne gibi tavizler verebileceklerini belirlemeli. Ukrayna’nın askerden arındırılması veya Moskova’nın talep ettiği gibi ülkenin Rusya’nın etki alanına sokulması kabul edilemez. Bununla birlikte, bu tür bir ödün verme dışında, Kiev ve ortakları artık ne kadar taviz vermeye istekli olduklarını düşünmek zorundalar.
Nihai bir anlaşmada, Kiev’in NATO’ya katılma teklifi – ve muhtemelen ittifakın eski Sovyet alanına doğru daha da genişlemesi – muhtemelen reddedilecek, ancak Rusya’nın, tarafsız bir Ukrayna’nın Batı ile yakın güvenlik bağlarını sürdüreceğini de kabul etmesi gerekecek. Anlaşma ayrıca Rusya’nın Ukrayna’nın yeniden inşasının maliyetine katkıda bulunma planlarını ve Kırım ve Donbas “cumhuriyetlerinin” siyasi geleceğini belirlemek için referandumları içermeli. Batı ise Rusya’ya yönelik yaptırımları kaldırmak için öne süreceği koşulları netleştirmeli. Hiçbir taraf nihai anlaşmanın tüm yönlerinden memnun olmayacak. Ancak elle tutulur tavizler verilmeden savaş sona ermeyebilir.
SEÇENEKLERİN TÜKENMESİ
Rusya’ya karşı erken ve kesin bir zafere giden gözle görünür bir yol yok. ABD ve müttefikleri, nükleer bir savaşı tetikleme riski nedeniyle, Ukrayna’yı savunmak için doğrudan askeri müdahale olasılığını reddetti. Ukrayna’ya akan Batı silahları, Rusya’nın şimdiden yüksek olan asker ve silah kayıplarını artıracak, ancak Putin, Ukrayna ordusunu boyun eğdirmek için gereken buysa, bedeli kabul etmeye hazır görünüyor.
Bu savaşı Putin başlattı, ancak onu devirmek savaşın sona ereceği anlamına gelmiyor. Putin’i devirecek bir halk ayaklanması pek olası değildir; Rus devletinin emrinde müthiş baskı araçları var ve bunları kullanmaya istekli olduğunu kanıtladı. Bir saray darbesi durumunda, yeni bir lider pazarlığa daha istekli olabilir, ancak iktidarda kalmanın doğuracağı riskler göz önüne alındığında, teslim olmaya pek yanaşmayacaktır. Dışarıdan teşebbüs edilen rejim değişikliğinin de olumlu bir sonuç doğuracağını düşünmek için çok az neden var. Bu yolu savunanlar iki senaryodan birini varsayıyorlar: savaşı zafersiz bitirmeye istekli yeni bir otokratın doğuşu, hatta daha da iyisi, sonunda demokratik bir Rusya’ya yol açacak kitlesel protestolar. Göz ardı edilemeyecek üçüncü bir sonucu gözden kaçırıyorlar: nükleer bir süper gücü istikrarsızlaştıracak, uzun süreli siyasi kargaşa ve şiddet.
Aynı şekilde, sert, cezalandırıcı yaptırımlar da savaşı yakın zamanda bitirmeyecek. Tarihsel kayıtlar, yaptırımların hedeflenen devletin hesaplarını etkilemesinin, eğer etkiliyorsa, uzun zaman aldığını gösteriyor; Kuzey Kore örneğini düşünün. Putin’in bugün yaptığı gibi, hayati ulusal güvenlik hedeflerine ulaşmak için eylemlerinin gerekli olduğuna inanan liderler, çoğu zaman ciddi bir ekonomik bedel ödemeye razı olduklarını kanıtladılar.
Sert tavizler olmadan savaş sona ermeyebilir.
Bu arada Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupalı müttefikleri, Kremlin’in savaşın maliyetlerini ne kadar süre karşılayabileceğini öğrenmek için sabırsızlanıyor. Kendilerinin de ekonomik yansımalarına maruz kalmadan uygulayabilecekleri yaptırımların sınırına hızla yaklaşıyorlar. Buğdayın (hem Rusya hem de Ukrayna başlıca ihracatçılardır) maliyeti gibi petrol fiyatları da fırlıyor. Zaten yüksek olan enflasyonun daha da kötüleşmesi ve ekonomik büyüme oranlarının düşmesinin, 1970’ler tarzı stagflasyon riskini ortaya çıkarması bekleniyor. Pandemi sırasında başlayan tedarik zincirlerindeki aksama, Rusya’nın 36 ülkeye hava sahasını kapatma kararının ardından konteyner nakliye şirketlerinin daha yüksek sigorta oranlarıyla karşı karşıya kalması ve kargo uçaklarının daha uzun rotalar kullanmaya zorlanması nedeniyle, savaş yüzünden daha da kötüleşti.
Rus saldırısını uzatmak, çok daha fazla masum Ukraynalının ölümüne yol açacak ve Ukrayna’da tamiri yıllar, belki de on yıllar alacak daha fazla ekonomik hasara yol açacak ve savaşın Ukrayna’nın ötesine yayılma riskini artırarak, ABD ve NATO müttefiklerini Rusya ile silahlı bir çatışmaya sokacaktır. Moskova, Batılı silahları Ukrayna’ya taşıyan konvoyların meşru hedefler olduğunu şimdiden ilan etti ve Ukrayna’nın Polonya sınırına yakın bölgelerine hava saldırılarını ve füze saldırılarını artırdı. Putin’in siyasi düzenini bozmak amacıyla Ukrayna üzerinde uçuşa yasak bölge oluşturma veya yaptırımları artırma talepleri, istenen sonuçlara ulaşılmadan istenmeyen feci sonuçlara yol açma riskini taşıyor.
MÜZAKERELERE BAŞLAMA ZAMANI
Ukrayna ve onun Batılı destekçileri, makul bir zaman ölçeğinde Rusya’yı yenebilecek konumda olmasalar da, müzakereleri zorlamak için kozları var. Ukrayna ordusundan ve düzensiz güçlerden gelen sert direnişin Rus kayıplarını çoğaltması, Rusya’daki kötüleşen ekonomik koşullar ve yönetici seçkinlerin halkın hoşnutsuzluğuna ilişkin korkularıyla bir araya gelince, Putin’i siyasi bir çözüme uygun hale getirmek için yeterince baskı oluşturabilir. Ukrayna liderleri, Rus saldırısının yol açtığı insani acıları ve ekonomik zararı sona erdirmek için büyük tavizlere açık olabilir. Her iki tarafın da savaşı sona erdirebilecek türden bir anlaşmayı taahhüt etmesi için noktaya ulaşmak sadece haftalar alabilir.
Bu, diplomatik bir çözümün ana hatlarını çizmenin zamanı geldi demektir. Rus saldırganlığına karşı silahlı direnişlerini sona erdirmek için kabul edilebilir şartlara karar vermek elbette Ukraynalıların hakkıdır. Ancak müzakereler Ukrayna ve Rusya ile sınırlı olmayacak, çünkü krize yönelik herhangi bir çözümün sadece Ukrayna’nın jeopolitik yönelimini değil, Moskova’nın Avrupa’nın güvenlik mimarisiyle ilgili daha geniş endişelerini de ele alması gerekecek. Rusya, bu tartışmalar için kıtadaki güç dengesini değiştirebilecek ve nihai bir çözümün garantörlüğünü yapacak askeri güce sahip tek ülke olan ABD’den başka bir muhatap kabul etmeyecektir.
Bu müzakerelerde en önemli nokta, ABD ve müttefiklerinin şimdiye kadar kategorik olarak Rusya ile tartışmayı reddettikleri NATO’nun doğuya doğru genişlemesi sorunu olacak. Ancak Putin’in, askerlerini çekmeden önce Ukrayna’nın NATO üyeliğinin engellenmesi talebini geri çekeceğini hayal etmek zor. Savaştan önce, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky için NATO üyeliği pazarlık konusu değildi. Ancak son açıklamaları tarafsızlığı tekrar masaya koydu. Bu arada ABD ve müttefikleri, NATO’nun kapısını üyelik isteyen diğer eski Sovyet ülkelerine kapatmaya istekli olup olmadıklarına karar vermek zorunda kalabilirler.
Diplomatik bir çözümün ana hatlarını çizmenin zamanı geldi.
Bir sonraki zorluk, askeri olarak bağlantısız veya tarafsız bir Ukrayna’nın güvenliğinden emin olabileceği bir düzenleme bulmaktır. Rusya’nın işgalinden sonra, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ın Ukrayna’nın Sovyetler Birliği’nden miras kalan nükleer cephaneliği terk etmesi karşılığında güvenlik güvencesi sunduğu 1994 Budapeşte Memorandumu’na benzer şartlarla bir anlaşma Ukraynalı liderler için pek kabul edilebilir mümkün olmayacak. Kiev, şüphesiz, Ukrayna’nın kendini savunma kapasitesine sahip olmasını sağlamak için silah ve askeri eğitimin yanı sıra savunma sanayilerinin modernizasyonunda yardım için ABD ve diğer NATO üyelerinden yardım isteyecektir.
Rusya böyle bir sonuçtan rahatsız olacaktır, ancak Ukrayna topraklarında NATO’nun savaş birliklerine, silahlarına veya üslerine izin vermemeyi kabul ettiği sürece Rusya bunu kabul edebilir. Buna karşılık Ukrayna, Rusya’nın Ukrayna’ya komşu topraklarındaki askeri konuşlandırmalarına sınırlamalar getirebilir.
Çözüm ayrıca Rusya’nın 24 Şubat işgalinden bu yana işgal ettiği toprakları terk etmesini sağlamalı ve Putin’in saldırıdan önce bağımsızlıklarını tanıdığı Kırım’ın ve Donbas eyaletlerinin gelecekteki statüsünü belirlemek için bir prosedür oluşturmalı. İdeal olarak, bu prosedür, özgür ve adil olarak onaylanan, uluslararası olarak izlenen referandumlara dayalı bir kararla sona erecektir. Böyle bir oylama muhtemelen Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olduğunu onaylayacaktır, Ukrayna bunu resmi olarak tanımadan bir gerçeklik olarak kabul edebilecektir – bu, Federal Almanya Cumhuriyeti ve Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin 1972’de imzalanan bir anlaşmada ilişkilerini ele alma biçimine benzer olacaktır. Donbas’ta yapılacak bir referandumun sonucu daha muğlak olacaktır. Ayrılıkçı liderler, Rusya’nın desteğiyle, savaştan önce fiziksel olarak yalnızca üçte birini kontrol ettikleri Donetsk ve Luhansk vilayetlerinin tamamını talep ettikleri için, Kiev, referandumların iki il genelinde yapılması konusunda ısrar edebilir. Bunun, ayrılıkçılar için bir yenilgi ve kalelerinin tasfiyesiyle sonuçlanması nerdeyse kesindir.
Son olarak, anlaşma, savaşın harap ettiği Ukrayna’nın yeniden inşası için hükümler içermelidir. Ruslar tüm yükü üstlenmeye isteksiz olacaklardır, ancak Moskova işgalinin yol açtığı maliyetlerin büyük bir kısmını karşılamalı, geri kalanını ABD, Avrupa ve uluslararası finans kurumları üstlemelidir.
Rusya’yı önemli bir mali taahhütte bulunmaya veya burada belirtilen zorlu tavizlerden herhangi birini yapmaya ikna etmek, ABD ve müttefiklerinin yaptırımların kaldırılması için bir plan ortaya koymasını gerektirecektir. Moskova, aşamalı ekonomik rahatlama ve nihayetinde tüm müeyyidelerin kaldırılma şartlarını ve zaman çizelgesini bilmek isteyecektir. Bu güvence olmadan, bir anlaşmayı kabul etmek için hiçbir teşviki olmayacaktır.
HENÜZ BİR ZAFER DEĞİL
Gerçek bir anlaşmanın nihai şartları, müzakereler ilerledikçe savaşın ne durumda olduğuna bağlı olacaktır. Savaş alanındaki pozisyonlar ve Rusya, Ukrayna ve Batı’daki ekonomik ve siyasi koşullar, müzakerelerin hızını ve sonuçlarını etkileyecektir. Rusya ve Ukrayna, ancak her ikisi de devam eden savaşın maliyetlerinin diplomatik bir çözümün gerektireceği fedakarlıklardan daha ağır bastığı sonucuna vardıktan sonra gerekli tavizleri vermeye hazır olabilir. Ve Batı, ancak Rusya’ya uygulanan yaptırımların kendisinin de ciddi ekonomik misillemelere katlanmasını gerektirdiğini anladığında, bir çözüm için ısrarla bastırabilir. Henüz hiçbir taraf bu aşamaya gelmedi, ancak çatışmanın acımasızlığı, her iki taraftaki artan kayıplar ve Batı’daki kırılgan sosyoekonomik koşullar göz önüne alındığında, bunun zamanı beklenenden daha erken gelebilir.
Kalıcı bir çözüm, çatışmanın tüm taraflarının çıkarlarını dengelemek zorunda kalacaktır. Burada önerilen çerçevede, hiçbir taraf nihai hedeflerine ulaşamaz, ancak her biri acilen ihtiyaç duyduğu bir şeyi alır – bu, korkunç bir savaşı sona erdirmek için herhangi bir müzakerenin kaçınılmaz sonucudur. Bu, Batı ve Ukrayna’daki birçok kişinin özlemini duyduğu zafer gibi görünmeyecektir. Yine de, kendisini savunmak için gerekli kaynaklara sahip olan bağımsız bir Ukrayna’yı koruyan bir çözüm, büyük bir başarı olarak kabul edilmelidir. Batı’nın Soğuk Savaşı tek bir hamlede değil – gerektiğinde Moskova ile savaşı önlemek için tavizler vermek de dahil – bir dizi adımla kazandığını hatırlamakta fayda var. Sonuç, 40 yıl boyunca avantajların istikrarlı bir şekilde birikmesiydi. Batı’nın bugün benimsemesi gereken yaklaşım budur.
Thomas Graham Dış İlişkiler Konseyi Seçkin Üyesidir, 2004-2007 yılları arasında Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosunda Rusya Kıdemli Direktörü olarak görev yapmıştır.

Rajan Menon, Savunma Öncelikleri’nde Büyük Strateji Programı Direktörü, City College of New York’ta Anne ve Bernard Spitzer Uluslararası İlişkiler Fahri Profesörü ve Columbia Üniversitesi Saltzman Savaş ve Barış Araştırmaları Enstitüsü’nde Kıdemli Araştırmacıdır.
Bu makale Foreign Affairs’de yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş