
Ian Fleming
Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (CTBT) ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) yürürlükte olan uluslararası bir sistemde nükleer silahlanma yarışı çok olası görünmeyebilir. Bununla birlikte, Çin’in nükleer cephaneliğini modernize etmesi, ABD’nin olası bir karşı stratejik güç dengesi oluşturması için alan açıyor. Hem ABD hem de Çin NPT’ye taraf olsalar da, bu, mutlak güvenlik ve askeri karşı stratejiler izlemeleri için bir engel oluşturacak gibi görünmüyor. Bu, küresel nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin başarısı üzerinde olumsuz etkileri olan bir hareket olan nükleer cephane artırımının ileride görüşülmek üzere masada olacağı anlamına gelir.
Çin’in hipersoniklere yaptığı yatırımlar, büyük ölçüde Amerika’nın sürekli füze savunması çabasının yönlendirdiği yeni bir silahlanma yarışının parçası. Hem ABD hem de Rusya, nükleer başlıkla donatılmış denizden fırlatılan bir seyir füzeleri, uzun menzilli kıtalararası balistik füzeler, nükleer enerjili, nükleer silahlı bir seyir füzeler; nükleer enerjili, nükleer silahlı bir sualtı dronelar; hipersonik havadan yere füzeler; ve hipersonik destekli-planör füzeler gibi nükleer cephaneliklerinin bazı unsurlarını geliştiriyorlar. Çin’in “az sayıda teorisi” akla yatkın olsa da, ”az sayıda”nın ne anlama geldiği konusu yoruma açıktır.
Halihazırda var olan nükleer silah teknolojisinin modifike edilmesi övgüye değerdir, ancak aynı zamanda nükleer silahlanma yarışı için elverişli bir ortam yaratıyor. Modifike eden devletin niyeti bu olmayabilir, ancak tepkileri kontrol edilemez. Bunun yerine nükleer güçler, mevcut silahların yayılmasını önleme anlaşmalarını değiştirmeye, konuşlandırılan ve envanterde tutulan nükleer savaş başlıklarının sayısında önemli azaltmalar yapmaya, mevcut cephanelerinde silahsızlanma girişimlerinde tam şeffaflığa izin vermeye ve nükleer silah alarm seviyelerini düşürmeye odaklanmalıdır. Bu inisiyatifler, nükleer süper güçlere nükleer silahların yayılmasını önlemek ve müzakere etmek için ahlaki bir temel verecektir. Çin ile ABD, Rusya ve ABD arasındaki ilişkilerin gergin ve biraz sorunlu olduğu mevcut jeopolitik ortam, Çin’in son hamlesini olası bir silahlanma yarışının öncü faktörü olarak görmemeyi imkansız kılıyor.
Çin’in, ertelenen 10. NPT inceleme konferansının öncesinde, 27 Temmuz 2021’de gizlice nükleer kapasiteli yeni bir hipersonik füzeyi test etmesi ironiktir. Nükleer yetenekli hipersonik planör uçuşu, düşük yörüngeli uzayda uçan ve hedefinin iki düzine mil yakınına çarpmadan önce dünyayı çevreleyen bir roket üzerinde gerçekleştirildi. Hipersonik planör, teknolojik olarak güvenilirdir, güçlü bir beka kabiliyetine ve stratejik bir caydırıcı değere sahiptir. Odak esas olarak olası bir nükleer silahlanma yarışına veya ABD’nin tepkisine yönelik olsa da, Çin’in nükleer yetenekli hipersonik sisteminin küresel nükleer silahların yayılmasını önleme rejimi ve çeşitli nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmaları için ne anlama geldiğine yönelik az analizler yapıldı. Çin’in NPT’ye taraf olduğu düşünüldüğünde, anlaşmadaki silahsızlanma protokollerini ve asgari caydırıcılık stratejisini bilerek görmezden gelmeyi seçmesi endişe vericidir. Bazıları hipersonik füzenin ABD’nin füze savunma aygıtına karşı caydırıcı olduğunu iddia etse de, bu, Pekin’in şu anda nükleer riskin azaltılmasına karşı olduğu gerçeğini reddetmiyor.
Pekin’in karşı karşıya olduğu sorun, nükleer cephaneliğini geliştirirken/teknolojik olarak ilerletirken nükleer silah kontrol protokollerine riayet etmeye çalışmasıdır. Şu anda, uluslararası ortam daha karmaşık çünkü nükleer silahların yayılması giderek daha ciddi bir sorun haline geliyor ve nükleer terörizm tehdidi artıyor. Muhtemelen Çin, nükleer cephaneliğinin teknolojik gelişimi ile nükleer silahların yayılmasını önleme/silahsızlanma politikaları arasında ince bir çizgide yürümek zorundadır. Süper güç devletleri, nükleer silahların yayılmasını önleme konusunda örnek teşkil etmelidir. Azaltma ve ortadan kaldırma yolunda kalmayı başaramadıklarında, nükleer silahsızlanmayı ve haydut nükleer devletlere karşı nükleer silahların kontrolünü savunduklarında güvenirlilikleri biraz azalır. Devam eden nükleer gelişme için katalizör bir faktör olarak caydırıcılık argümanı kullanılabilse de, ABD nükleer cephaneliği ile silahlanmış olduğu sürece Çin silahsızlanmayacaktır.
Caydırıcı amaçlarla, Çin’in, ilk saldırıyı yapmayacak nitelikte olan savunma amaçlı nükleer stratejisini izlemeye devam edeceği ve yalın ama etkili nükleer gelişme ilkesini benimseyeceği iddia edilebilir. Çin, ABD ordusunun Çin’e nükleer bir saldırı başlatabileceğini düşünme konumuna asla gelmemesini sağlamak için bu teknoloji üzerinde çalışıyor. Bunun yansımaları, en iyi saldırı füze savunma sistemlerini güvence altına almak için nükleer güçler arasında bir tırmanış eğrisi olacaktır. Başka bir deyişle, Çin’in nükleer denemesi, ofansif füze savunma sistemlerinin silahlanma yarışına yol açacaktır. Ayrıca, Kuzey Kore, İran ve Pakistan gibi haydut nükleer devletler, nükleer güçlendirme faaliyetlerine devam etmek için Çin’in yeni teknolojisini kullanmaya cesaret edebilirler. Devam eden nükleer silahlanmanın arkasında caydırıcı faktörler ve tehdit dengesi bahane olarak kullanılmaya devam ettikçe, bu hem meşru hem de gayri meşru nükleer silahlı devletlerin silahsızlanmaya geri dönme umutlarını gölgede bırakıyor.
Ayrıca hipersonik planörün, dünyanın yeni yeteneklere sahip yeni bir silah türüyle karşı karşıya olduğu izlenimini artırdığını ancak Çin’in bu silahı elde etmeye çalışan tek nükleer devlet olmadığını da belirtmek gerekir. Şu anda, Çin, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri, komplike başarı oranlarına karşın, hipersonik füzeler geliştiriyorlar. Hipersonik planör araçlarını ayırt edici kılan şey, Kıtalararası Balistik Füze savaş başlıklarından daha fazla manevra kabiliyetine sahip olmaları ve bu nedenle potansiyel olarak balistik füze savunma (BMD) sistemlerini yenme olasılıklarının daha yüksek olmasıdır. Bu, hipersonik füzenin, öngörülemeyen başarı ve yön modeli nedeniyle ABD BMD’lerinin önleyiciliginden kaçabileceği anlamına geliyor.
Taktik olarak, Çin’in ABD füze savunma sistemine karşı simetrik veya bir denge oluşturmayı başaran bir sistem oluşturmuş olabileceği sonucuna varılabilir. Ayrıca, Çin’in hareketinin muadilleriyle kıyaslandığında göreceli gücünden etkilendiği söylenebilir. Bu nedenle, devletlerin sürekli olarak diğer devletlerin zararına olacak şekilde yeteneklerini artıran seçimleri tercih edeceklerini öne süren realist varsayımları dikkate almak gerekir. Bununla birlikte, sonuçlar, rakip taraflar arasında pat durumu, bir taraf havlu atana kadar silahlanma yarışının devam etmesi veya savaş olabilir.
Devletler, taraf oldukları uluslararası anlaşmalara karşı çıkmak anlamına gelse bile, her zaman ulusal çıkarlarını, güvenliklerini ve bekalarını ilerleten seçenekleri tercih edeceklerdir. Yukarıda bahsedildiği gibi, Çin ‘az sayıda teorisini (theory of a few) sürdürdü ve asgari bir caydırıcılık izledi, ancak aynı zamanda yeni silolar inşa ediyor ve nükleer sevkiyat sisteminde; örneğin hipersonik planör, nükleer yetenekli denizaltılar, havadan fırlatılan balistik füzeler ve birden fazla savaş başlığına sahip uzun menzilli füze gibi, niteliksel iyileştirmeler yapıyor. Bazıları Çin’in nükleer ve savunma sistemini geliştirirken NPT (None Profilation Treaty) düzenlemelerine uyduğunu iddia edebilirken, nükleer silahların yayılmasını önleme aktivistleri küresel sıfır nükleer silah stratejilerini desteklemeyen faaliyetlere karşı dikkatli olmalılar. Nükleer silahlı güçler nükleer silahlarında devrim yaratmaya devam ettiği sürece bu paradoks devam edecek.
Bu yazıda ifade edilen görüşler yazara aittir.

Ian Fleming, Güney Afrika Üniversitesi’nden Uluslararası Politika alanında yüksek lisans ve lisans derecesine sahiptir. Makaleleri Asya Barış Dergisi’nde yayınlandı. Araştırma alanları arasında nükleer diplomasi, siber güvenlik ve dış politika bulunmaktadır. Halen Uluslararası Politika Öğrencileri Birliği dergisi ADV’nin Baş Editörü olarak görev yapmaktadır ve Uluslararası Politika Öğrencileri Birliği Bilimsel İnceleme Komitesi’nin Çatışma Güvenliği ve Suçları Başkanıdır. Ayrıca Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Antlaşması Örgütü Gençlik Grubu üyesidir ve Britanya Amerkan Güvenlik Enformasyon Kurulu’nun Yeni Sesler Ağı yönetim kurulu üyesidir.
Bu makale The Geopolitics’te yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş