26 Eylül 2025, Cuma
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Masumiyetin İnfazı Yazı Dizisi Bölüm-2

Hüseyin Demirtaş
11 Temmuz 2025
Okuma süresi: 15 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş

İlgili İçerikler

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

devlet ve millet / Hüseyin Demirtas

Yazı dizisinin geçen haftaki ilk bölümünde, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’in ve aynı gün yapılan derogasyon bildiriminin aslında bir güvenlik refleksi değil, bilinçli bir rejim değişikliğinin başlangıcı olduğunu anlatmıştım. Bu tarihte Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzeninin askıya alındığını, yalnız iç hukukta değil, uluslararası hukukta da denetim dışı kalmak amacıyla olağanüstü yetkilere sığınıldığını belirtmiştim.

Dolayısıyla derogasyonun teknik değil, stratejik bir tercih olduğunu; Türk hukuk düzeninin o tarihte, olağan normları içinde işletilemeyecek olan bir saldırı planının alt yapısını oluşturabilmek için bilinçli biçimde ilga edildiğini, bu stratejinin amacının bir terörle mücadele değil, Anadolu’da toplumu tümüyle tek tipleştirmek (homojenizasyon) ve bu tek tip insan figürü dışında kalabilecek potansiyeli olanlara yönelik bir “kök kazıma” saldırısı olduğunu da yıllardır vurguluyorum.

Bu kapsamda geçen haftaki yazımda ikinci olarak, 667 ve 696 sayılı KHK’larda yer alan “hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk doğmaz” ifadesiyle bir cezasızlık rejimi kurulduğunu; bu cezasızlık zırhının yalnızca kamu görevlilerine değil, resmi sıfatı olmayan sivillere de genişletilerek bir suç işleme imtiyazı üretildiğini anlatmış, Trabzon’daki işkence vakasında savcının kararını örnek göstererek, KHK’ların suçlar karşısında nasıl “kovuşturma yasağı” getirdiğini somut olarak ortaya koymuştum.

Üçüncü olarak ise, bu sürecin münferit ihlallerin toplamı değil, doğrudan kolektif failliğe dayanan kurumsal bir suç yapısı olduğunu gösterdim. Savcılığın, mahkemelerin, kolluğun, medyanın, HSK’nın ve siyasi aktörlerin suçta nasıl birleştiğini; masum vatandaşları, masumiyeti değil suç fiillerinin faillerini, suçu koruyan bir sistemin kurulduğunu örneklerle açıkladım.

Tüm bu gayri meşru düzen içinde, toplumun bir kesimini rejim canavarına kurban ederek diğer kesimlerinin tek tipleştirilmesi için de bir “terör örgütü tespiti yapıldı” iddiasının ortaya atıldığını ama bu iddianın ne fiilen, ne hukuken, ne de mantıken karşılığı olmadığını; bu yolla yapılan damgalamanın sadece bir illüzyon üretmek amacıyla kullanıldığını, bu rejimde hedef yapılanların suç örgütleri değil; 85 milyon vatandaşların bizzat kendisi hatta kendisinden öte bir masumiyet değeri olduğunu ifadeye çalıştım. En azından bu yolda bir giriş yaptım.

Son olarak AYM’nin bu illüzyonu itiraf ettiğini söyleyip ara vermiştim, şimdi oradan devam edeceğim.

Failin Doğduğu Düzlem: KHK Rejimi Nasıl Bir Kamu Bürokrasisi Doğurdu?

KHK konusu 9 yıldır hem KHK’larla hedef yapılan insanlarca hem de rejimin yanında durmayıp vicdanıyla hareket eden demokratik değerlere sahip insanlarca toplumun bir kesimine haksızlık etme, onları işinden atma gibi tartışılıyor. Halbuki KHK rejimi devletin, anayasal düzenin tümüne, tüm kurum ve değerlerine bir saldırı rejimidir. Bu yazıda işte bu saldırı rejiminin başarısı için en ağır zulmü toplumun en naif kesimine uygulayarak tek tip dayatan devlet kültürüne biatı toplumun tümüne yayan zihniyetin en temel illüzyonunu, bu illüzyonun failinin anatomisini ve yapılan hileyi izah edeceğim.

Derogasyon ilanı ile birlikte yayımlanan ilk Kanun Hükmünde Kararnameler, her ne kadar hep öyle algılansa da, yalnızca görevden alma veya şirket, işletme, medya kurumu kapatma gibi eylemlerle sınırlı değildi. Rejim bu KHK metinlerine serpiştirdiği özel cümlelerle bir yandan milli egemenliğin esası olan yasama kurumunu kısa devre yaparak ortadan kaldırdı, bir yandan da soykırım pratiğini hayata geçirecek olan kamu görevlilerini himaye altına alacak olan bir cezasızlık sistemi kurdu. Bu cezasızlık sisteminin en kritik yapıtaşlarından biri, KHK’lara kurnazca yerleştirilen adli, idari, mali cezai sorumsuzluk cümleleriydi. Bu cümleler suç işleyecek olan kişiler lehine kovuşturma yasağı getiriyordu. Yani artık Türk hukuk düzeni, Türk kanunları devre dışı bırakılmıştı.

Böylece kanun yerine konulan ve sonrasında da kalıcılaştırılacak olan KHK’larla rejim:

  • Sonraki saldırılar için karar alan, o saldırılarda görev yapan veya insanların hürriyetlerine, mal ve mülklerine “tedbir” kisvesi altında tecavüz edecek olan kamu görevlilerinin hiçbir şekilde yargılanamayacağını,
  • Vatandaşlara karşı suç işleyecek olanların aleyhlerinde soruşturma bile açılamayacağını,
  • Bu kamu görevlilerine hiçbir adli, idari ve mali sorumluluk yüklenemeyeceğini,

düzenleyerek fiilen sınırsız suç işleme lisansı verdi.

Bu sınırsız suç işleme lisansının en vahşi formu köprüde kafa kesen katiller lehine savcılığın kovuşturmaya yer yok kararı vermesi oldu. Nitekim son 9 yılda aleyhinize suç işlendiğinde yaptığınız tüm suç duyurularının sonuçsuz kalması, AYM’nin “ihlal yok” demesi, şikayetlerinize HSK’dan “işlem yapmıyorum” demesi hep bu kovuşturma yasağı kültürünün kalıcılaşmasıyla oldu. Ekrem İmamoğlu’nun, Ayşe Barım’ın, Murat Çalık’ın, daha binlerce insanın aynı zalim rejim karşısındaki feryadı da bu kalıcılaşmanın bir sonucu.

Aksi de olamazdı zaten. Dolayısıyla kendi uzantılarına sınırsız suç işleme lisansı veren rejimin bu düzenlemeleriyle:

  • Kafa kesen katiller,
  • İşkence yapan polis memurları,
  • Delil karartan savcılar,
  • Yargısız infaz kararı veren Sulh Ceza Hâkimleri,
  • Hukuksuz yargılamaları yapan mahkeme heyetleri,
  • İnsanları açlığa mahkûm eden bürokratlar,

hiçbir yargı denetimiyle karşılaşmayacak şekilde koruma altına alındılar ve bu tekil olaylarla sınırlı kalmayıp kurumsallaştı.

Bu düzenlemelerin faili olan kurumsal yapı bir “devlet” olarak tanımlanamaz. Resmen zulme özgülenmiş bir yapı var Türk milletinin karşısında.

Bu yapı aslında bugünden öte Anadolu’da son 200 yılda egemen olan ve merkeziyetçiliği, merkezdeki egemen gücü kutsayan bir zihniyetin doğurduğu sonuçtur. 20 Temmuz 2016’dan itibaren de son 200 yılın en organize zulüm rejimi kuruldu ve sonrasında bu zulüm rejimi kalıcılaşan KHK kültürü himayesi altında zulümde profesyonelleşti. Son dokuz yıldır kazanılmış imtiyaz kalkanı kamu görevlilerini (zulmün faili olanları) her geçen gün suç işlemede daha da pervasız hale getirdi. Verdiğim örneklerden kat kat fazlası durumundaki zulümler de rejimin 20 Temmuz 2016 sonrası kurduğu bu hukuk tanımaz düzenin kaçınılmaz sonucu oldu.

Rejimin amacı açıktı:

Bir yandan hukuk düzenini askıya alacak, diğer yandan o boşlukta en savunmasız insanlara karşı insanlığa karşı suçları işleyecek ve bu suçlarda rol alacak tüm kamu görevlilerini ve sivilleri de yargı bağışıklığı imtiyazına kavuşturacak, bu zehiri devletin kültürünün içine enjekte ederek devleti enfekte edip, toplumun geri kalanını da tek tipliliğe itaat etmeye zorlayacaktı. Muhalif olan rejimin çizdiği sınırlar içinde muhalefet edecek, kolunu o sınırın dışına çıkarırsa kolunu, burnunu çıkarırsa burnunu kesecekti.

Bunun en güncel örneği Sözcü ve Halk TV’yi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun 10 gün süreyle karartma kararı oldu. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ‘George Orwell’ın bile RTÜK gibi bir [kurumu] hayal edemeyeceği’ yorumu yaptı. https://x.com/NachoSAmor/status/1941078761597960250

İşte bu günleri doğuran atmosferde 2017’de de totaliter başkanlık sistemine geçiş mümkün olabildi.

Bu imtiyaz yalnızca bir “koruma” hükmü değil; ulusal ve uluslararası ceza hukukunda soykırım suçunu işlemeyi mümkün kılan en temel yapısal unsurlardan biridir. Aynı taktik NAZİ rejiminde de uygulanmış ve milyonlarca masum insanın imhası böyle bir zeminde mümkün olmuştu.

Tabi ki metinlerin satır aralarına sokuşturulan “hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz” gibi ifadelerle korunan kamu görevlileri ve sivilleri bugünün gayri meşru rejiminde himaye altındaymış gibi görünse de bu sahte kalkan kesinlikle kalıcı değildir; aksine bu ifadeler onların işledikleri suçların kasıtla işlendiğini ortaya koyan delillerdir.

Bu gayri meşru kararlar sayesinde:

  • Anayasaya sadakatle değil rejime biatla bağlı kadrolar eliyle,
  • Fiil değil profil temelli bir infaz düzeni kurulmuş,
  • Rejim, yalnızca mağdurları değil, suç işleyen memurlarını da organize bir biçimde yönetmiştir.

Ve bu yapı, sıradan bir çete değil, profesyonel bir soykırım örgütüdür.

Bu örgüt KHK’larla getirdiği cezasızlık kalkanı ve kovuşturma yasağını kalıcılaştırdı. Savcılar işkenceyle adam öldüren, suç işleyen polisleri, bürokratları korumaya aldı. HSK suç işleyen savcıları terfi ve taltif ederken suçu kendisine şikayet eden hakimi tenzili rütbe ve sürgünle cezalandırdı. Hatta AYM suçun her türlü belgeyle kanıtlandığı vakalarda bile tazminat kararı yerine mağduru aynı labirentin içine atacak biçimde yeniden yargılama kararları vererek tazminatın suçlu kamu görevlisine rücuunu engelleyerek koruma kalkanını tahkim etti.

İşte sözünü ettiğim fail budur ve bir Barabbas düzleminde doğdu. Bu “fail” suç işlemeye, zulme, kötülüğe, hukuk tanımazlığa özgülenmiş bir rejim bürokrasisi ve onun sivil görünümlü uzantılarıdır. Bu rejim Hristiyanlığın doğduğu yıllardaki Barabbas’ı Hz. İsa’ya tercih eden rejimin aynısıdır.

Failin Anatomisi

Failin anatomisine temas ederken onu normatif sorumluluklarıyla birlikte ele almalıyız: Bunca suçu işleyenlerin tamamı “bu suçları işlemeyeceğim, zulümleri, sahtekarlıkları yapmayacağım, hep hukuku üstün tutacağım, hep anayasaya sadık kalacağım” diye namus ve şeref yemini etmiş kişilerden oluşuyor.

O zaman bu yemini edenlerin (suçların faillerinin) yükümlülüklerini hatırlamak gerekir. Anayasanın 5’inci maddesi kamu görevlilerinin her adımda ne yapmakla yükümlü olduğunu belirtiyor:

Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Anayasanın bu maddesiyle devlete yani kamu görevlisine yani yıllardır işlenen suçların faillerine verilen görevleri ben şöyle anlıyorum:

Bir kamu görevlisi,

  • Türk milletinin bir suç iradesinin tahakkümüne girmesini önleyerek anayasal düzene bağlı bağımsızlığını korumak zorundadır, hiçbir suç iradesine biat edemez,
  • ideolojik veya çıkar temelli ayrışmalarla vatandaşların birbirine karşı kışkırtılmasını engelleyip kucaklaşmasını sağlayacak işlemlerle milletin bütünlüğünü muhafaza etmelidir,
  • kimseyi “ocu” ya da “bucu” diye ayrıştırmadan ülkenin bölünmez bütünlüğünü gözetmelidir,
  • totaliter rejim yerine milli egemenliğe dayalı Cumhuriyet rejimini ve diktatörlük yerine de demokrasiyi korumalıdır,
  • kişilerin ve toplumun; zarar görmesini değil refahını, korku ve dehşetle sindirilmesini değil hukuken güvende hissetmesini ve endişe yerine mutluluğunu gözetmelidir,
  • insanların temel hak ve hürriyetlerine tecavüz etmek yerine daima o hak ve hürriyetleri korumayı ve hak ve hürriyetleri zedeleyecek her türlü işlemden kaçınmayı tercih etmelidir,
  • sosyal hukuk devleti ile adalet ilkelerine aykırı davranışlardan uzak durmayı esas almalıdır,
  • hatta kanunsuz işlemlerle bu haklara engel getiriliyorsa kendi statüsüne uygun şekilde bu engelleri kaldırmak için çaba göstermelidir,
  • insanın maddi ve manevi varlığını yok etmeye değil geliştirmeye imkân sunan bir ortam hazırlamaya gayret etmelidir.

Anayasa bunları emretmişken, kamu görevlileri de bunları gözeteceğine dair namus ve şeref yemini etmişlerken bunca suç işleniyorsa artık zulüm ihmalle değil bilinçle yapılıyordur.

Zaten anayasa ve uluslararası hukuk bunları emrettiği için anayasanın ve uluslararası hukukun OHAL ve derogasyon ilanlarıyla askıya alınması ve sonrasında da failin himayesini garanti eden KHK metinlerinin yayınlanması gerekti.

Yalnız KHK’larla getirilen cezasızlık, faile sadece suç işleme özgürlüğü, dokunulmazlık getirmekle kalmadı, aynı zamanda geçen dokuz yılda kurumsal ve kültürel bir yozlaşmanın iyice yerleşmesini sağladı.

İşte bu koşullarda, güvenlik kuvvetlerinden savcılıklara kadar birçok kurum suçun parçası hâline geldi. Bu yozlaşmanın kalıcılaşması neticesinde ilk KHK’dan 9 yıl sonra daha geçtiğimiz birkaç hafta içinde Ekrem İmamoğlu’nun anlattığı işkence mahiyetindeki zulümler, Gergerlioğlu’nun anlattığı Sakarya’da yaşanan hadise, Alican Uludağ’ın anlattığı HSK sürgünü, Ayşe Barım’ın ve sevenlerinin duruşma salonundaki gözyaşları (https://x.com/dlk_ymn/status/1942186388264239183) hep bu zehirli dönüşümün en güncel ve çarpıcı örneklerinden birkaçıdır.

Burada tekrar hatırlatayım: Bu örneklere varana kadar yüz binlerce daha böyle himaye altında işlenmiş suç vardır. Örneğin Van’da helikopterden atılarak linç edilen iki vatandaşımız benim zihnimdeki en dikkat çekici örneklerden biridir.

Belgelendi | Köylüler askeri helikopterden atılarak linç edildiler

Bu failin nasıl çalıştığını anlamak için akademik teorilere ya da hukuki yorumlara değil, sahadaki vakalara bakmak yeterlidir. Çünkü her bir vaka, failin bu zulüm sistemini nasıl kurguladığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Zira toplumun her segmentine karşı sergilenen zulümleri anlatan bu vakalar yalnızca birer işkence ve kötü muamele örneği değil, doğrudan suçun kurumsallaştırılması fotoğrafıdır.

Bu vakalarda görüyoruz ki:

  • Fail (kamu otoritesini işgal eden rejim), hukuklarını korumakla mükellef oldukları Türk vatandaşlarına saldıran, kadınların kemiklerini kıran bir şiddet aygıtına dönüşmüştür.
  • Fail (savcılık makamı), suçu işleyen kamu görevlisini koruyup kollayan, mağdurun hukukunu korumak yerine, mağdura kamu görevlisinin işlediği suçu üstlenmesi için yalancı tanıklık dayatan, mağdurun iradesini tehdit ve şantajla ifsat eden kişilere dönüşmüştür.
  • Suçların bizzat failleri, delilleri toplamak yerine kaçırmakta, kamera görüntülerini yok etmekte veya gizlemektedir.
  • Fail (işbirlikçi yargı) tüm bu süreci aklayan, suçluları şikayet ettiğinizde “kovuşturma yasağı var” deyip suçlu aleyhinde hiçbir soruşturma açmayan, hatta suç duyurusunda bulunan vatandaşları hedef yapan bir başka suç mekanizmasına dönüşmüştür.
  • Fail (hukukun üstünlüğünün sigortası olan hakimleri, savcıları bir çatı altında toplayan HSK) ise başka bir katmanda kendi hakiminin hukukuna tecavüz eden bir mekanizmaya dönüşmüştür.
  • Bu rejimde, bunca fail karşısında hiçbir canlı için hukuk güvenliği yoktur.

Burada mesele bir “kötü polis”, “taraflı savcı”, “etkisiz hâkim”, “hata yapan kurum” meselesi de değildir. Mesele, bütün bir devlet mekanizmasının suçun faili lehine örgütlenmiş bir suç yapısına dönüşmüş olmasıdır.

Anayasanın 5’inci maddesi resmen ilganın ötesinde iğfal edilmiştir, edilmektedir.

Bu suçun kurumsallaştığı gayri meşru yapı:

  • Keyfî muamele yetkisi elde etmiş bir kolluk,
  • Kayıt silici ve gerçek bükücü bir savcılık,
  • İllüzyon üreticisi bir yargıdan
  • Onları himaye eden yasama ve yürütmeden
  • Suçları alkışlayan medyadan

Hatta bu hukuksuzlukların mağduruyken bu suçları işleyenlerle mücadele edenlere musallat olan Kapo’lardan oluşmaktadır.

Ve bu yapıdan çıkan hiçbir evrak, hiçbir tutanak, hiçbir ifade bir delil olarak kabul edilemez, hukuki işlem göremez. Çünkü bu kurgu materyaller artık failin kendi suçunu örtmek için ürettiği düzmece materyalden başka bir şey değildir. Zaten söz dizimlerine bakınca “hakikatin değil failin diliyle dizilmiş” oldukları çok nettir.

Bu nedenle benzer sayısız vakalarda yıllardır bizzat tanık olduğumuz şey, yalnızca birkaç vatandaşın başına gelenler değil;

  • Hukuk düzeninin yerini alan bir saldırı düzeni,
  • Hakikatin yerini alan bir illüzyon sistemi,
  • Yargı kararlarının yerini alan suç ortaklığı belgeleridir.

Bu hukuksuzluklar birer tekil hadise değil; rejimin çalışma biçimidir.

Haftaya bu illüzyon nasıl kurgulandı, bunu yargı metinlerinde FETÖ stigmasının üretimi  üzerinden anlatacağım.

Hüseyin Demirtaş

1970 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğreniminin ardından Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu eğitimini tamamlayarak 1994 yılında Deniz Subayı olarak Teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet etmeye başladı. 22 yıllık deniz subaylığı süresince Deniz Kuvvetlerinin çeşitli yüzer ve kıyı birliklerinde ve çeşitli uluslararası pozisyonlarda görev yaptı. 2016 yılında Bükreş Deniz Ataşesi görevinin tamamlanmasının ardından Türkiye’ye döndüğünde, Romanya’da iken Türkiye’de adam öldürmüş ve yaralamış gibi gösterilerek gözaltına alındı. Ardından hak mücadelesine başlayınca memuriyetten çıkarıldı. Kendisini bir insan hakları aktivisti olarak tanımlayan Hüseyin Demirtaş halen Türkiye’deki rejim değişikliği ve milyonlarca vatandaşa karşı uygulandığını düşündüğü insanlığa karşı suçlarla mücadele yürütmektedir. Evlidir, 3 çocuk sahibidir, İngilizce bilmektedir.

İlgili İçerikler

think tanks
Genel

Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

Görüş Redaksiyon

Düşünce kuruluşları (think tanks), modern politika yapım süreçlerinin en önemli aktörlerinden biri haline gelmiştir. Bu kurumlar, bir yandan akademik bilgi...

Sibel_özbudun
Politika

Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bilgi, öngörü ve bakım kurumları, örneğin tıp, siyasi iktidarı desteklemeye yardımcı olur. Psikiyatriyle ilgili kimi vakalarda bu, skandala varacak ölçüde...

temel demirer

Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

Sibel_özbudun

“Fabrika Kızları” Kafa Tutuyor… Osmanlı’dan Günümüze Kadın İşçi Eylemlerine Bir Bakış

devlet ve millet / Hüseyin Demirtas

Masumiyetin İnfazı (1. Bölüm)

İçeriden Çökertme: Kılıçdaroğlu’na Yönelik Muhalif Maskeli Medya Saldırılarının Verilerle Analizi

İçeriden Çökertme: Kılıçdaroğlu’na Yönelik Muhalif Maskeli Medya Saldırılarının Verilerle Analizi

temel demirer

Kapitalist Bunalımın İkizleri = Irkçılık + Faşizm

sibel özbudun

Taksim Elbet – Bir Gün – Geri Kazanılacak!(*)

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.