
ADITYA GOWDARA SHIVAMURTHY
Büyük olasılıkla Pakistan devleti tarafından desteklenen militanlar, Hindistan’ı üç cepheli bir savaşta tuzağa düşürmeye çalışıyorlar.
Keşmir’deki güvenlik senaryosu oldukça hızlı bir şekilde değişiyor. Bazıları bunu Taliban’ın zaferine bağlarken, diğerleri bunu ’90’ların Keşmir’i olarak adlandırdı. Ancak şu an itibariyle bu iki dönem arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Taliban’ın zaferinin Keşmir militanlarının ve destekçilerinin moralini ve ideolojik motivasyonlarını yükseltmiş olabileceği doğrudur, ancak yalnızca buna itibar etmek abartı olur. Ayrıca hızla değişen bu güvenlik senaryosunu 90’lı yıllarla karşılaştırmak tamamen hesap hatası olacaktır.
Keşmir’deki son sızma ve kırılgan hedeflere yönelik saldırılar için üç olasılık var ve hepsi birbiriyle bağlantılı. Birincisi, bu artan faaliyetler, yıllık kış taarruzunun başladığını gösteriyor. İkincisi, retorik savaş katlanarak gelişmeye devam ediyor. Ordu ve hükümet “normallik” mesajlarını iletmeyi hesaplarken, militanlar tam tersini yapmaya kararlılar. Teslim olan Leşker-i Tayyibe (LeT) militanları ordunun Vadi’yi güvence altına alma ve normalleştirme çabalarını takdir ederken, güçlü bir mesajlar göndermek daha da öncelikli hale geldi. Leşker-i Tayyibe’nin dallarından biri olan Direniş Cephesi’nin azınlık topluluklara yönelik son saldırıları bu bağlamda okunabilir.
1996’da Pakistan, Usame-Taliban ilişkisine aracılık etti ve aynı şeyi Afganistan’ın Host Eyalatindeki kamplarını korumak ve Keşmir davası için savaşçı ve fon aramak için de kullandı.
Üçüncü senaryo Hindistan için daha karmaşık ve tehlikeli görünüyor. Teröristler ve akıl hocaları – ikisi Pakistan ve Çin’den, diğer ikisi Keşmir ayrılıkçılarından ve düşman Afganistan’dan olmak üzere – Hindistan’ı üç cepheli bir savaşta tuzağa düşürüyor. Açıklamak gerekirse, Afganistan-Pakistan-Keşmir bağlantısının geçmişinin ve geleceğinin izini sürmek hayati önem taşıyor.
90’lara dönüş: Asırlık bağ
Keşmir’deki militanlarin Keşmirdeki militaların savaşı, Afganistan’ın Sovyet Karşıtı Mücahidler dönemiyle güçlü bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Birçok aşırılık yanlısı Pakistanli olmayan yabancı savaşçı Afgan iç savaşı sırasında Keşmir’e geçmişti. 1992-93 yıllarından itibaren Pakistan devleti ve hükümeti, İslam Ulema Camiası (JuI), Cemaat-i İslami (JI), Ehl-i Hadis Cemaati (JAH) gibi siyasi partilerini ve örgütlerini radikalleşmek ve Keşmir davalarına savaşçı toplamak için kullanmaya başlamıştı. Bu örgütler için yerleşik lojistik, altyapı ve Afgan Mücahid ağları kullanışlı oldu (bkz. Tablo 1). BöyleceBu yüzden Afganistan Khost vilayeti Keşmir militanlarını eğitmek için ortak bir zemin haline geldi.

Kaynak: The Lost Rebellion – Manoj Joshi
ISI (Irak İslam Devleti) destekli Cemaat-i İslami (JI) ve İslam Partisi (Gülbeddin grubu/HIG) Hizbul Mücahidin’i desteklemeye başladı. HIG lideri Gülbeddin Hikmetyar, adamlarını Cemaat-i İslami (JI)’nin adamlarıyla birlikte eğitmeye ve savaşmaya bile gönderdi. Benzer şekilde, hükümet ve (daha sonra) ISI destekli İslam Alimleri Cemiyeti (JuI), Harkat gruplarının Taliban ve Hakkani ağıyla etkileşimlerini kolaylaştırdı. Aynı örgütler (Hakkani ve Taliban), 2000 yılında El Kaide ile birlikte Ceyş-i Muhammed (JeM)’in kurulmasına da yardım etti. Ayrıca Harkat gruplarını, altyapılarını, lojistiğini ve insan gücünü daha sonra kendi içlerine almalarına da yardımcı oldular. Ehl-i Hadis Cemaati’nin(JAH) Merkez-i Davet-ül İrşad (MDI) ve silahlı kanadı LeT de Afganistan’da sınırlı taarruz ve operasyonel alana sahipti. 1996’da Pakistan, Usame-Taliban ilişkisine aracılık etti ve aynı şeyi Khost kamplarını korumak ve Keşmir davaları için savaşçı ve fon aramak için kullandı. Ancak, ortak bir hami devlete sahip olmalarına rağmen, sötkonusu Keşmir militan birlikleri bağımsız olarak hareket etti ve savaştı.
Gelişen bir kan(lı) bağ(ı)
Bu aşırılık yanlısı örgütler arasında büyük işbirliği ancak 2001’den sonra ortaya çıktı. Ve sonuçları hem Afganistan’da hem de Keşmir’de aşikardır. Bu işbirliğinin iki nedeni vardı: Birincisi, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) yönelik karşılıklı düşmanlık ve ikincisi, bu terör örgütleri, ABD’nin Pakistan üzerindeki terörle mücadele baskısını yoğunlaştırmasıyla birlikte Kuzey-Batı’da işbirliği yapmaya ve birlikte var olmaya zorlanmışlardı.
2008 yılına gelindiğinde, ortak bir düşman olan ABD, tüm bu aşırılık yanlısı örgütleri birleştirmişti. Ceyş, 2007’de Taliban ve El Kaide ile birlikte Batı’ya karşı savaşmak için destek sözü verdi ve büyük ölçüde Keşmir ile sınırlı olan Leşker, aynı şeyi ittifak halinde yapmaya karar verdi. Her iki örgüt de Afganistan’da varlık göstermeyi başardı ve Hakkaniler, El Kaide ve Taliban da dahil olmak üzere başkalarıyla çok sayıda operasyonel ve eğitim sinerjisi ve işbirliği inşa etti. Bu etkileşimlerin başlangıcı, Keşmir’in yeni militanlaşma aşamasında yürürlüğe giren LeT, JeM ve HM işbirliği için ek bir güvence yaratabilmesidir.
Bu işbirliği, Leşker ve Ceyş’in kadro gücünü ve kalitesini de değiştirme potansiyeline sahiptir. Tarihsel olarak, her iki birlik de Pencap, Sindh ve Pakistan İşgal Altındaki Keşmir’den fazla askere sahip. Ancak Afganistan, Kuzey-Batı Pakistan ve Hayber-Pakhtunkhwa’da faaliyet gösteren bu örgütler, etkilerini ve lojistiklerini yerel olarak yerleşik diğer örgütlerle genişletti ve paylaştı. Bu, 90’ların aksine, Pakistan ve Afgan örgütlerinin çoğunun daha fazla sadakat, birlik ve kaynak paylaştığı Keşmir militanlığına büyük ve doğrudan bir meydan okuma teşkil ediyor. Bu nedenle, Afgan örgütlerinin istihdamı ve eğitimi için olgunlaşan bölgeler artık Hindistan karşıtı terör örgütlerine açıktır. Ve bu savaşta bilenmiş savaşçılar, büyük ölçüde savaşta ilk gözden çıkarılmaya hazır yerel Ceyş ve Leşker askerlerine kıyasla daha yıkıcı ve taktiksel olduklarını kanıtlayabilirler.
El Kaide ve IŞİD
Keşmir’in yeni militanlaşma evresi aynı zamanda El Kaide ve Vilayet-El-Hind’in (İD Keşmir) bir üyesi ve IŞİD’in bir kolu olan Ensar Gazvet el Hind‘i (AGH) doğurmuştu. Keşmir’in kendi İslami Halifelikleri ile birleşmesine öncelik verdiler ve Pakistan terör örgütlerine ve onların ulus odaklı cihadına karşı seslerini yükselttiler. Yine de, kadroları ideolojik ve örgütsel farklılıkları nedeniyle sık sık LeT, JeM ve HM’den ayrıldığından veya değiştiğinden, her ikisi de destek tabanından yoksundur. Böylece, hem AGH hem de IS Keşmir, zirvedeyken bile 12’den fazla yeni militana sahip değildi.
Afganistan, Kuzey-Batı Pakistan ve Hayber-Pakhtunkhwa’da faaliyet gösteren bu örgütler, nüfuzlarını ve lojistiklerini artırarak ve yerelde üslenmis diğer örgütlerle paylaştı.
Gücü ne olursa olsun, bu örgütlerin ağı, asker toplaması ve propagandası, diğer Pakistanlı terörist grupların aksine, Hindistan’ın her yerine yayılıyor. Açıkça görülüyor ki, hem Ensar hem de Vilayet, Keşmir davaları için bir Telangana yerlisini örgüte katma sorumluluğunu üstlendiler. Son zamanlarda, AGH ağları da Lucknow’da izlenip tutuklanırken, IS Keşmir ile bağlantılı IŞİD idarecileri Hindistan genelinde yerel dillerde IŞİD propagandası yapmaya devam ediyor. Bu tür organizasyonlar için taraftar havuzu, Selefi ve Vahabi ideolojileri Hindistan’da ilerlemeye devam ettikçe genişleyecektir.
Taliban’ın yeniden ortaya çıkışı, AGH ve Vilayet’in faaliyetlerini daha da cesaretlendirecek. IŞİD’in Afganistan’daki artan etkisi, temel örgütsel üslerini Hindistan’ın çevresinde konumlandıracak. Bu, IŞİD’i finans ve insan gücü açısından Vilayet’e taze kan sağlama konusunda yükümlü kılacak ve yerel, yabancı veya diğer Hintli askerler aracılığıyla Vadi’ye yerleşmesine destek olacak. Bu aynı zamanda yerel taraftarlar, kaynaklar ve savaşçılara lojistik destek hizmeti sağlayanlar konusunda diğer Pakistanlı örgütlerle sağlıksız bir rekabet yaratacaktır.
Öte yandan El Kaide, doğal olarak IŞİD’e karşı mücadele eden zayıflamış küresel ve örgütsel konumunu canlandırmak ve düzeltmek için Taliban rejimini kullanacaktır. Bu öncelik, yerel bağlı kuruluşu AGH’yi, özellikle de iki kez kökü kazındıktan sonra, oyun dışı kalmamaya çalışmak zorunda bırakacaktır. Bu, 2019’da ilk kez ortaya çıkan bir olgu olan ideolojik farklılıklara rağmen JeM ve diğer Pakistanlı örgütlerle çalışmaya devam etmelerini sağlayacaktır.
Afganistan yeni bir büyük oyuna girerken, Pakistan rejimi ve militanlar Hindistan’ı üç cepheli bir savaş senaryosunda tuzağa düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Terörizmin Geleceği
Bu yaygın ve potansiyel işbirlikleri (Islam Devleti-Keşmir hariç), bölgedeki militanlığın sona ermekten çok uzak olduğunu gösteriyor ve ayrıca bizi üçüncü açıklamaya geri getiriyor. 370. maddenin iptal edilmesinden sonra, Keşmir militanlığı şiddetli zorlanmaya ve baskıya maruz kaldı. Paydaşların tek istediği, elverişli bir jeopolitik ve bölgesel düzenin ortaya çıkmasını beklemekti. Bu bağlamda, Taliban’ın zaferi tam bir nimet gibi geliyor. İdealist, reformsuz ama temkinli bir Taliban’ın Afganistan’ı yönetmesiyle, Keşmir militanları ve akıl hocaları şimdi kardeşlerinden yeni destek, güvenli bölgeler, insan gücü ve mali ve lojistik destek almaya hevesliler.
Ardından militanlar, sızma, yumuşa hedeflere saldırılar düzenleme ve azınlık mensuplarının öldürülmesi yoluyla Hindistan devletinin gazabını isteyerek üzerlerine çekecekler. Bu da, Keşmir’de pasif barışı istikrarsızlaştıracak ve savaş dışı şiddeti en üst düzeye çıkaracaktır. Böylece Afganistan’daki aşırılıkçı unsurların dikkatini ve sempatisini çekerek ve Taliban’ın temkinli politikasını sürdürmesini zorlaştıracaktır. Afganistan yeni bir büyük oyuna girerken, Pakistan düzeni ve militanlar Hindistan’ı üç cepheli bir savaş senaryosunda tuzağa düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bundan sonra Hindistan’ın iç güvenliği ve dış politikasında temkinli bir denge kurması gerekiyor.

Aditya Gowdara Shivamurthy, ORF’nin Stratejik Çalışmalar Programı’nda Araştırma Görevlisidir. Güney Asya’daki stratejik ve güvenlik gelişmeleri, Hindistan’ın bölge ile ilişkileri ve Hindistan’ın iç çatışmaları ve ulusal güvenliğine odaklanıyor.
Bu makale Observer Research Foundation’da yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş