
Matt McGrath – İklim ve Çevre Muhabiri
Önemli bir BM bilimsel raporunda belirtildiği üzere insan faaliyetleri iklimi daha önce görülmemiş ve kimi zaman geri döndürülemez şekilde etkiliyor.
Dönüm noktası niteliğindeki çalışma, giderek artan aşırı sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ile sel ve on yıldan biraz fazla bir süre içinde önemli bir sıcaklık sınırının geçileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
BM başkanı raporun “insanlık için bir kırmızı alarm” olduğunu söylüyor.
Ancak bilim insanları, dünyanın hızla harekete geçmesi durumunda felaketin önlenebileceğini belirtiyor.
Sera gazı emisyonlarının ciddi şekilde düşürülmesinin yükselen sıcaklıkları dengeleyebileceği umudu var.
Bilim insanlarının bulgularını hatırlatan BM Genel Sekreteri General Antonio Guterres: “Güçlerimizi şimdi birleştirebilirsek, iklim felaketinin önüne geçebiliriz. Ancak, bugünkü raporun da açıkça ortaya koyduğu üzere kaybedecek vakit yok ve mazeret yok. COP26’nın başarılı olması için tüm hükümet başkanlarına ve ilgili taraflara güveniyorum,” diyor.
Gezegenimizin geleceğine dair ciddi değerlendirme, bulguları dünya hükümetleri tarafından onaylanan bir grup bilim insanı olan, BM’nin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yapıldı.
Raporları, 2013’ten bu yana iklim değişikliği bilimi ile ilgili yapılan ilk kapsamlı incelemesi. Rapor, Glasgow’da COP26 olarak bilinen önemli bir iklim zirvesinden üç aydan kadar önce yayınlandı.
IPCC’nin raporu keskin, kendinden emin bir tonda, “insan etkisinin atmosferi, okyanusları ve toprağı ısıttığı kesindir” diyor.

İngiltere’deki Reading Üniversitesi’nden Profesör Ed Hawkins ve raporun yazarlarından birine göre, bilim insanları bu konuda bundan daha net olamazlardı.
“Bu bir gerçeğin ifadesidir, bundan son derece eminiz; insanların gezegeni ısıttığı su götürmez ve tartışılmaz bir gerçek.”
Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas, “Spor terimlerini kullanarak, atmosferin dopinge maruz kaldığını söyleyebiliriz, bu da eskisinden daha sık aşırılık gözlemlemeye başladığımız anlamına geliyor” dedi.
Yazarlar, 1970’den bu yana, küresel yüzey sıcaklıklarının son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık periyotlardan daha hızlı arttığını söylüyorlar.
Bu ısınma, “dünyanın her bölgesinde daha şimdiden birçok hava ve iklim aşırılığını etkiliyor”.
İster Yunanistan’da ve Kuzey Amerika’nın batısında yaşananlar gibi sıcak hava dalgaları olsun, isterse Almanya ve Çin’deki gibi seller olsun, son on yılda “bunların insan etkisine dayandırılması ağırlık kazandı.”
IPCC raporu ana başlıkları
- Küresel yüzey sıcaklığı 2011-2020 arasındaki on yılda, 1850-1900 arasında olduğundan 1,09C daha yüksekti.
- Son beş yıl, 1850’den bu yana kaydedilen en sıcak yıllar oldu
- Son zamanlarda deniz seviyesindeki yükselme oranı, 1901-1971 ile karşılaştırıldığında neredeyse üç katına çıktı.
- 1990’lardan bu yana buzulların küresel olarak geri çekilmesinin ve Arktik deniz buzundaki azalmanın ana etmeni “büyük olasılıkla” (% 90) insan etkisidir.
- Sıcak hava dalgaları da dahil olmak üzere aşırı sıcakların 1950’lerden bu yana daha sık ve yoğun hale geldiği, soğuk hava olaylarının ise daha az sıklıkta ve daha az şiddetli hale geldiği “neredeyse kesin”.
Yeni rapor aynı zamanda bugüne kadar deneyimlediğimiz ısınmanın, yüzyıllardan bin yıllara kadar değişen zaman dilimleri boyunca geri dönüşü olmayacak gezegensel destek sistemlerimizde değişiklikler yaptığını da açıkça ortaya koyuyor.
Okyanuslar ısınmaya devam edecek ve daha asidik hale gelecekler. Dağ ve kutup buzulları on yıllar veya yüzyıllar boyunca erimeye devam edecek.
Prof. Hawkins, “Her bir ufak ısınmayla sonuçlar daha da kötüleşmeye devam edecek,” diyor.
“Ve bu sonuçların pek çoğunun geri dönüşü yok.”

Deniz seviyesinin yükselmesi söz konusu olduğunda, bilim insanları farklı emisyon seviyeleri için olası bir aralık modellediler.
Ancak, bu yüzyılın sonu itibarı ile 2m’lik bir yükselme – ve 2150 itibarıyla 5m’lik yükselme – ihtimali göz ardı edilemez.
Bu tür sonuçlar, pek olası olmasa da, 2100 yılına kadar kıyı bölgelerindeki milyonlarca insanı sel ile tehdit edecektir.
Raporun önemli bir yönü, beklenen sıcaklık artışı oranı ve bunun insanlığın güvenliği için ne anlama geldiğidir.

Dünyadaki hemen her ulus, 2015 yılında Paris iklim anlaşmasının hedeflerine imza attı.
Bu anlaşma, küresel sıcaklık artışını bu yüzyılda 2C’nin çok altında tutmayı ve 1,5C’nin altında tutma çabalarını sürdürmeyi amaçlıyor.
Bu yeni rapor, bilim insanları tarafından değerlendirilen tüm emisyon senaryoları altında, karbonda büyük kesintiler gerçekleşmediği sürece her iki hedefin de bu yüzyılda aşılacağını söylüyor.

Raporu hazırlayanlar, tüm senaryolarda 2040 yılına kadar 1.5C’ye ulaşılacağına inanıyor. Emisyonlar önümüzdeki birkaç yıl içinde azaltılmazsa, bu daha da erken gerçekleşecek.
Bu, IPCC’nin 2018’de 1.5C ile ilgili özel raporunda öngörülmüştü ve bu yeni çalışma da artık bunu doğruluyor.
IPCC raporunun yazarlarından biri olan Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi’nden Prof. Malte Meinshausen, “Bir buçuk dereceye farklı yıllarda çok daha önce ulaşacağız. 2016’daki El Nino sırasında zaten iki ayda ulaştık” diyor.
“Yeni raporun en iyi tahmini 2034’ün ortası, ancak belirsizlik çok büyük ve şimdi ile dir daha asla arasında değişiyor.”

Sanayi öncesi zamanlardan bu yana 1,1C’lik sıcaklık artışıyla birlikte aşırı vakalarda hızlı bir artış yaşayan bir dünyada, birkaç yıllık bir dönemde 1,5C’yi geçmenin sonuçları tatsız olacaktır.
İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden ve IPCC raporunun yazarlarından biri olan Dr. Friederike Otto, “Daha da yoğun ve daha sık sıcak hava dalgaları göreceğiz” dedi.
“Ayrıca küresel ölçekte şiddetli yağış olaylarında bir artış ve dünyanın bazı bölgelerinde kimi kuraklık türlerinde artışlar göreceğiz.”
Raporu hazırlayan çalışma grubunun başkan yardımcısı Prof. Carolina Vera, “Rapor, iklim değişikliğinin sonuçlarını şimdiden her yerde yaşadığımızı açıkça gösteriyor. Ancak, her ek ısınma dalgasıyla artan daha fazla ve eşzamanlı değişiklikler yaşayacağız.”
Peki, ne yapılabilir?
Bu rapor, ısınmanın olumsuz tarafları konusunda daha net ve kendinden emin olsa da, bilim insanları, küresel emisyonları 2030’a kadar yarıya indirebilir ve bu yüzyılın ortasına kadar net sıfıra ulaşabilirsek, sıcaklıklardaki artışı durdurabileceğimiz ve muhtemelen tersine çevirebileceğimiz konusunda daha umutlu.

Net sıfıra ulaşmak, temiz teknolojiyi kullanarak sera gazı emisyonlarını mümkün olduğunca azaltmayı, ardından kalan salınımları karbon yakalama ve depolamayı kullanarak ortadan kaldırmayı veya ağaç dikerek onları soğurmayı içerir.
İngiltere’deki Leeds Üniversitesi’nden başka bir ortak yazar olan Prof Piers Forster, “Önceki düşünce, net sıfırdan sonra bile artan sıcaklıklar görebileceğimizdi” diyor.
“Ama şimdi doğanın bize karşı nazik olmasını bekliyoruz ve net sıfıra ulaşabilirsek, umarım daha fazla sıcaklık artışı görmeyiz; ve eğer sera gazında net sıfıra ulaşabilirsek, zamanla bu sıcaklık artışının bir kısmını tersine çevirip biraz soğuma sağlayabiliriz.”
Geleceğe beş etkisi
- Tüm emisyon senaryolarında sıcaklıklar 2040 yılına kadar 1850-1900 seviyelerinin 1.5C üzerine çıkacak
- Değerlendirilen tüm senaryolarda, Kuzey Kutbu’nun 2050’den önce en az bir kez, Eylül ayında neredeyse buzsuz olması muhtemel.
- 1.5C’lik ısınmada bile “tarihsel kayıtlarda benzeri olmayan” bazı aşırı iklim olayları artan bir şekilde meydana gelecektir.
- Yakın geçmişte yüzyılda bir kez meydana gelen aşırı deniz seviyesi vakalarının 2100 yılına kadar gelgit ölçüm konumlarının yarısından fazlasında en az yılda bir kez meydana geleceği tahmin edilmektedir.
- Birçok bölgede yangınlara neden olan hava koşullarında muhtemelen artış olacak
Bu raporda, ısınmanın gelecekteki tahminleri her zamankinden daha net ve birçok etkisi kaçınılmazken, yazarlar kaderciliğe karşı uyarıda bulunuyorlar.
Dr. Otto, “Küresel ısınmayı azaltmak, bu kritik eşiklere ulaşma olasılığını gerçekten en aza indiriyor” diyor. “Bu kadere mahkum değiliz.”
Kritik eşik, Dünya’nın iklim sisteminin bir kısmının, devam eden ısınmaya yanıt olarak ani bir değişikliğe uğraması anlamına gelir.
Siyasi liderler için rapor, pek çok uyarıdan yalnızca biri, ancak Kasım ayında yapılacak COP26 küresel iklim zirvesine az bir zaman kaldığı için ekstra önem taşıyor.
Çevre iklim muhabiri, BBC News

Matt McGrath, BBC Radio 5’in 1994’teki kuruluşunda canlı yayınlara katılmadan önce birkaç yıl boyunca bilgisayar dergilerinin editörlüğünü yaptı. Yapımcı ve muhabir olarak görev yaptıktan sonra, 1997’de radyonun bilim uzmanı oldu. 2006’da çevre muhabiri, 2012’de BBC News’in çevre muhabiri oldu. Deli dana hastalığı, klonlama, küresel ısınma ve genetiği değiştirilmiş gıdalar dahil olmak üzere o dönemde bilim ve çevre ile ilgili bazı önemli konuları ele aldı.
Bu makale BBC’de yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş