
“PayPal Mafyası” ifadesi, teknoloji dünyasında devrim yaratan, milyarder girişimcilerden oluşan etkili bir grubu tanımlamak için kullanılır. Genellikle Silikon Vadisi’nde kapüşonlu sweatshirtleriyle tanınan bu figürlerin, kökleri apartheid döneminin ırkçı Güney Afrika’sına uzanan bir geçmişe sahiptir. “PayPal Mafyası” adı, bu gruba teknoloji sektörü içinde verilen gayriresmî bir lakaptır. Ancak bu kişilerin hikâyesi sadece uzay projeleri, roket girişimleri ya da sözde özgürlükçü düşünce kuruluşlarıyla sınırlı değildir. Görünenden çok daha karmaşık ve rahatsız edici bir geçmişi barındırmaktadır.
The Guardian’dan Chris McGreal‘in yakın tarihli kapsamlı bir makalesi, “PayPal Mafyası”nın bazı figürlerinin, özellikle Elon Musk ve Peter Thiel’in apartheid dönemindeki Güney Afrika köklerine uzanan hikâyesini araştırarak, günümüzdeki dünya görüşleri ve siyasi eğilimleriyle çarpıcı benzerlikler taşıdığını ortaya koydu.
Bu satırların yazarı olarak, Türkiye kamuoyunda pek de bilinmeyen bu ırkçı ve faşist beyaz klik hakkında, The Guardian’da yayımlanan bu makaleden yola çıkarak bir derleme yapmaya çalıştım. Bu yazıda anlatılanların eksiği var, fazlası yok! Daha da derine inildikçe çok daha bilinmeyen skandal gerçeklerin ortaya çıkacağından eminim.
Şimdilik, aşağıda okuyacağınız detaylarla yetinelim.
Elon Musk ve PayPal Mafyasının Kökenleri
Güney Afrika bağlantılarına geçmeden önce, “PayPal Mafyası”nın kimlerden oluştuğunu hatırlamakta fayda var. Bu gayriresmî lakap, PayPal’ın ilk dönemlerinde yer alan ve sonrasında teknoloji endüstrisini derinden etkileyen bir grup girişimci ve yatırımcıya atıfta bulunur.
Grubun üyeleri arasında Elon Musk (Tesla, SpaceX), Peter Thiel (Palantir, Founders Fund), Reid Hoffman (LinkedIn), David Sacks (Yammer) ve 21. yüzyılın en başarılı teknoloji şirketlerinden bazılarını kuran ya da bu şirketlere yatırım yapan diğer önemli isimler yer alıyor.
Dikkat çekici olan ise, bu kişilerin yalnızca profesyonel geçmişlerinde değil, aynı zamanda şaşırtıcı biçimde benzer coğrafi kökenlerinde de ortak noktalar taşıyor olmalarıdır: apartheid dönemindeki Güney Afrika.

Elon Musk, 1971 yılında Pretoria’da doğdu ve Güney Afrika’nın katı apartheid rejimi altında büyüdü. Bu sistem, kurumsallaşmış ırk ayrımcılığına ve beyaz üstünlüğüne dayanıyordu. Beyaz nüfus, özellikle de beyaz erkekler, son derece hiyerarşik ve ırksal olarak tanımlanmış bir toplumsal yapının en üstünde yer alıyordu.
Musk’ın böyle bir ortamda yetişmesi, onun sonraki yaşamında dünya görüşünü nasıl şekillendirmiş olabileceğine dair soruları gündeme getiriyor—özellikle de kamuoyuna yönelik açıklamaları giderek daha sağa kayarken. Musk, Avrupa’daki aşırı sağ siyasi partilere destek verdi, “Büyük Nüfus Değişimi” gibi komplo teorilerini teşvik etti ve Güney Afrika’da sözde “beyaz soykırımı” gibi beyaz ırkçı failleri kurban olarak gösteren söylemleri sıklıkla yineledi.
Çocukluk inançları ile yetişkinlikteki görüşler arasında doğrudan bir bağlantı kurmak her zaman doğru olmasa da, Elon Musk ve “PayPal Mafyası”nın küresel figürlerini besleyen toplumsal zemini incelemek son derece önemlidir.
Musk’ın Aile Mirası: Faşizm ve Teknokrasi
The Guardian’daki makalede en çarpıcı bölümlerden biri, Elon Musk’ın aile geçmişine dair yapılan araştırmalarla ilgili olan kısım. Musk’ın anne tarafından dedesi Joshua Haldeman, Kanada’dan Güney Afrika’ya göç etmiş ve Technocracy Incorporated adlı marjinal bir siyasi harekette aktif rol almıştır. Bu hareket, toplumun teknik uzmanlar tarafından yönetilmesini savunuyor; üyeleri ise genellikle faşist çağrışımlar uyandıran üniformalar giyiyordu. II. Dünya Savaşı sırasında, Hitler’e karşı verilen mücadeleye karşı çıktıkları için Kanada’da yasaklandılar ve Haldeman bu inançları sebebiyle hapse atıldı.
Haldeman, ilerleyen yıllarda Güney Afrika’nın Ulusal Partisi’ne yakınlık gösterdi ve Hristiyan milliyetçiliğini benimsedi. Bu ideoloji, Hristiyanlık üzerinden bir gerekçelendirme ile apartheid rejimini savunuyordu—tıpkı Türkiye’deki “Türk-İslam sentezi” gibi bir yapı. Ayrıca, antisemitik içerikli “Siyon Protokolleri”ni de benimsedikleri bildiriliyor. Makaleye göre Musk’ın anne tarafı, apartheid rejimine sempati duyuyor, hatta bazı aile bireyleri Hitler’e hayranlık besliyordu—oldukca ürkütücü bir miras.
Musk’ın babası Errol Musk ise, apartheid’a karşı olduğunu iddia etmesine rağmen, ırksal ayrımı sürdüren “kademeli reformları” destekliyordu. Farklı ırk grupları için ayrı parlamentolar fikrini savunduğu ifade ediliyor—bu da apartheid’ın daha rafine ama özünde aynı kalan bir versiyonu anlamına geliyor.
Elon Musk’ın teknokratik ilkelerle ilişkisi, çeşitli kaynaklarda ele alınmıştır. Tarihçiler, Musk’ın teknolojinin toplumsal sorunları çözme konusunda sahip olduğu görüşlerin, dedesi Joshua Haldeman’ın savunduğu teknokratik düşüncelerle benzerlik gösterdiğini belirtmektedir. Haldeman, Teknik uzmanlar tarafından yönetilen bir hükümetin savunucusu olan Teknokrasi hareketinin lideriydi. Bu hareket, halk tarafından seçilen yöneticiler yerine, hükümetin teknik uzmanlar tarafından yönetilmesini savunuyordu.
Bu görüş aslında, Güney Afrika’da apartheid sisteminin uzun ömürlü olamayacağı için ekonominin ve teknolojinin beyazların tekelinde olması nedeniyle “teknolojik yönetim” olarak, hem iç politikada hem de dış politikadaki ırkçı rejim üzerinde oluşan baskıları önlemek için “teknokratik yönetim” olarak pazarlanmasıdır. Günümüzde de değişen fazla bir şey yok. Güney Afrika ekonomisi hala büyük oranda beyaz yönetici sınıfının kontrolünde. Güney Afrika ekonomisinin hala ne ölçüde beyaz yönetici sınıfının (Top management remains white and male-dominated – Report) kontrolünde olduğu anlamak için Güney Afrika İstihdam ve Çalışma Bakanlığı, İstihdam Eşitliği Komisyonu’na (CEE) verilen yıllık rapora göz atalım(Agustos 2024):
Yeniden Musk’a dönelim: Musk, dedesinin görüsleriyle uyumlu teknokratik ideallere uygun bazı görüşler de dile getirmiştir. Örneğin, Mars’ta bir teknokratik yönetim biçimi kurulması gerektiğini, bilim insanları ve mühendislerin karar alma süreçlerinde belirleyici bir rol oynaması gerektiğini önermiştir.
Güney Afrika’da tam olarak gerçekleştiremediklerini, şimdi Mars gezegeninde ve ABD’de yapmaya çalışıyorlar. İkinci Trump yönetiminde, DOGE (Department of Government Efficiency – Kamu Yönetiminde Verimlilik Birimi) adıyla resmi bir kurum kuruldu ve başına Elon Musk getirildi. 20 kişiden oluşan bu kurum bir bakanlık değil! Dolayısıyla aldıkları ve uyguladıkları kararların Kongre tarafından onaylanması gerekmiyor. Yani, teknokrat bir kadrodan oluşan bu yapı, siyasal denetimden, yani Kongre denetiminden muaf. Bu görüşler, Musk’ın teknokrasiye olan eğilimini ve teknolojik uzmanlığın hükümet yapılarında daha fazla ön planda tutulması gerektiğine dair düşüncelerini yansıtmaktadır.
1980’lerin Güney Afrika’sında Siyasi ve Kültürel Ortam
Elon Musk’ın çocukluk ve gençlik yıllarına denk gelen 1980’lerde Güney Afrika, ciddi siyasi krizler ve toplumsal çatışmalarla sarsılıyordu. Siyahların yaşadığı bölgelerde sık sık protestolar düzenleniyor, hükümet bu eylemleri bastırmak için olağanüstü hâl ilan ediyor ve güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri günlük hayatın bir parçası hâline geliyordu.
Bu dönemde sadece devlet baskısı değil, beyaz milliyetçiliği de giderek güç kazandı. Özellikle Afrikaner Direniş Hareketi (AWB) gibi neo-Nazi gruplar, ırkçı söylemleri ve sembollerle kamusal alanda daha görünür hâle geldi.
Musk, Güney Afrika’da başbakanlık yapmış olan John Vorster döneminde doğdu. Vorster, geçmişte Nazi sempatizanı olan Ossewabrandwag adlı paramiliter örgütte liderlik yapmıştı. Savunduğu Hristiyan milliyetçiliği ise ideolojik olarak Nazizm’e oldukça yakındı ve özellikle beyaz Afrikaner toplumu arasında yaygın bir etki yaratmıştı.
Dolayısıyla, Musk’ın doğduğu dönemdeki siyasi atmosfer ve güç dengeleri, yalnızca apartheid rejimiyle değil, aynı zamanda aşırı sağ ideolojilerin yükselişiyle de şekillenmişti. Bu radikal görüşler ile Musk’ın büyüdüğü toplumsal yapı arasındaki bağlantılar görmezden gelinemez.

Öldürülen faşist, beyaz üstünlükçü AWB lideri Eugene Terre’Blanche’ın 2010’daki cenaze töreninden. Fotograf: Credit: AP via https://www.telegraph.co.uk/
Peter Thiel: Namibya, Nazizm ve Ekonomik Gerekçeler
PayPal Mafyası’nın bir diğer önemli ismi olan Peter Thiel, çocukluğunun bir kısmını Güney Afrika’nın kontrolü altındaki Namibya’da, özellikle Swakopmund adlı „Alman kökenli“ bir kasabada geçirdi. Kasaba, Nazi görüslerin ve sempatizanlığının hâlâ sürdüğü bir yerdi. 1970’lerde bile bu kasabanin sakinleri Nazi sembollerini açıkça sergiliyor ve “Heil Hitler” gibi selamlaşma tarzini kullanıyordu.
Alman kökenli olan Thiel, Swakopmund’da Almanca eğitim veren bir okulda okudu; babası ise siyah işçilerin sömürüldüğü uranyum madenlerinde çalışıyordu. The Contrarian adlı biyografisinde, Thiel’in Stanford’daki öğrenciliği sırasında apartheid’ı “ekonomik olarak mantıklı” bulduğu ve savunduğu iddia ediliyor. Her ne kadar sonrasında apartheid’ı desteklemediğini beyan etse de, sosyal politikalar ve evrensel oy hakkına yönelik eleştirileri, erken dönemdeki çevresinin onun dünya görüşünü şekillendirmiş olabileceğini düşündürüyor.
Thiel, ilerleyen yıllarda liberteryenliği(siz bunu 21. yüzyilin yeni fasizm diye okuyun) benimsediğini, okulda yaşadığı disiplinli yapıdan duyduğu hoşnutsuzlukla açıklıyor. Ancak içinde bulunduğu ırksal ortamın da ideolojik yolculuğunda etkili olması oldukca muhtemel.

David Sacks ve Roloff Botha: Diğer Güney Afrika Bağlantıları
“PayPal mezunu” bir diğer önemli isim olan David Sacks, Cape Town’da doğdu. Günümüzde ABD’de muhafazakâr siyasi kampanyalara önemli miktarda fon sağlayan bir isim. Apartheid hakkındaki görüşleri hakkında fazla kamuya açık bilgi olmasa da, onun geçmişi, “PayPal Mafyası” üyelerinin beyazların yönetimde olduğu ırkçı Güney Afrika ile bağları olduğu savlarını güçlendiriyor. Roloff Botha ise, apartheid dönemi Güney Afrika’nın son dışişleri bakanı olan Pik Botha’nın torunudur. Bu kadar doğrudan bir ailevi bağ, bu teknoloji liderlerinin hayatlarının apartheid rejimiyle ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.
Apartheid Dönemi Eğitimi ve Beyazların Mağduriyet Anlatısı
Apartheid rejimi sadece yasalarla ayrımcılığı uygulamakla kalmadı; ideolojisini eğitim sistemine de entegre etti. Hristiyan milliyetçiliği temeline dayanan Güney Afrika okulları, beyaz çocuklara, özellikle Afrikanerlere (Güney Afrikalı beyazlar), kültürlerini dış tehditlerden korumaları gerektiğini ve tarihsel olarak mağdur edildiklerini öğretti.
Bu anlatı, sistematik baskıyı meşrulaştırmak için kullanıldı ve bazı beyaz Güney Afrikalılar, yaptıklarının kültürel olarak hayatta kalmak için zorunlu olduğuna gerçekten inanıyordu. The Guardian’da yer alan ve deneyimlerini paylaşan Bear Roberts adlı beyaz bir Güney Afrikalı, bu fikirlerin ne kadar derinlemesine işlendiğini ve en ağır adaletsizlikleri bile nasıl rasyonelleştirdiklerini aktarıyor.
İngilizce konuşan beyaz Güney Afrikalılar bazen daha liberal görüşlere sahip olsalar da, her iki grup da apartheid’dan faydalandı ve bu tür ideolojik ayrılıklar, ayrıcalıklı kesimler içinde bile oldukça derindi.
Elon Musk ve “PayPal Mafyasının” Günümüze Yansıyan İdeolojik Formasyonları
Bu teknoloji oligarklarının öykülerini geçmişte kalmış şeyler gibi görmek çoğu insana cazip gelebilir; ancak Musk, Thiel ve diğerlerinin siyasi eğilimleri ve kamuoyu açıklamaları, büyüdükleri ideolojik çevrenin etkilerinin ve bugün savundukları görüşlerin, içinde büyüdükleri faşist ırkçı ideolojilerini günümüzde de örtülü olarak savunduklarını ve geçmiş ideolojik formasyonlarının tamamen yok olmadığını düşündürüyor.
Bu fikirlerin modern liberteryenlik, teknoloji elitizmi aşırı sağın etki kampanyalarına dönüşmüş olmasını söylemek abartı olmaz. Özellikle MUSK’ın Almanya’daki AFD adlı aşırı sağcı partinin seçim kampanyasına, sahip oldugu eski adıyla Twitter, yeni adıyla X platformu üzerinden birebir müdahil olması ve AFD’nin beyin takımından Alice Weidel ile ortak yayın yapmaları, geçmişin geçmişte kalmadığına bir örnek teşkil etmektedir.
Musk ve Thiel’in ABD’de giderek daha fazla aşırı sağa yönelmeleri, ırk temelli hiyerarşilere, otoriterliğe ve beyaz üstünlüğünü savunan ırkçı Güney Afrika’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarının, onları bugün hâlâ etkileyip etkilemediği sorusunu gündeme getiriyor.
Çocukluktan Teknoloji Dünyasına: İdeolojik Formasyon ve Etkiler
Bu makale, The Guardian’da belirtildiği üzere, insanların doğdukları yerler nedeniyle suçlanmasını ya da basit neden-sonuç ilişkileri kurarak bir “yargılama” yapmaktan ziyade, temel sosyalizasyonun izlerinin önemini vurgulamayı ve bunu günümüzdeki durumlarla karşılaştırmayı hedefliyor. Çocuklukta şekillenen dünya görüşleri, genellikle kalıcı etkiler bırakır. Elon Musk ve Peter Thiel gibi önemli figürlerin geçmişleri sadece bir dipnot değil; aynı zamanda ayrıcalık, ideoloji ve güçle ilgili çok daha büyük bir hikâyenin parçasıdır. Bu hikâyeyi tam olarak anlayabilmek için sadece bu figürleri değil, aynı zamanda sorgusuzca kutladığımız teknoloji dünyasını da rahatsız edici gerçeklerle yüzleştirerek ele almamız gerekir.

Turan Altuner, uluslararası ağırlıklı iktisat, uluslararası işletme yönetimi, kültürlerarası iletişim, kültür antropolojisi ve endüstri işletmeciliği okudu. İşletmeci, danışman ve kültürlerarası iletişim koçu olarak çalıştı. İlgi alanları ekonomi, uluslararası ilişkiler ve kültürlerarası iletişimdir.