
Gizliliği yeni Kaldırılmış CIA raporu, Suriye Rejiminin Çöküşüne Dair Yol Haritası Sunuyor. 1980’lerde, Reagan dönemine ait ve kısa süre önce gizliliği kaldırılan bir CIA belgesi, Suriye’de rejim değişikliğine yönelik çeşitli senaryoları ele alıyor. Bu senaryoların özellikle dikkat çekici yanı, günümüzde Suriye’de yaşanan gelişmeleri öngörmüş olmalaridir. Brad Hoff konuyu degerlendirdi.
Gizliliği yeni kaldirilan kaldırılan bir ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) belgesi, Suriye rejiminin çöküşüne dair çeşitli senaryoları ele alıyor. Bu belge, dönemin Devlet Başkanı Hafız Esad’ın hükümetinin İsrail ve Batı ile gizli bir “kirli savaş” içinde olduğu ve Suriye’nin benzeri görülmemiş bir diplomatik kriz nedeniyle büyük ölçüde yalnızlaştığı bir dönemde hazırlanmış.
Daha önce gizli olan ve “Suriye’de Dramatik Politik Değişim Senaryoları” başlığını taşıyan 24 sayfalık rapor, Temmuz 1986’da hazırlanmış ve Ronald Reagan yönetiminin üst düzey yetkilileri ile CIA yöneticilerine iletilmis. Bu kişiler arasında başkanin danışmanları, Ulusal Güvenlik Konseyi ve ABD’nin Suriye Büyükelçisi de bulunuyor. Söz konusu belge, CIA’nin kısa süre önce yayımladığı ve 900.000’den fazla gizliliği kaldırılmış dokümanı içeren CREST (CIA Records Search Tool) arşivinde yer alıyor.
Belgenin giris kismi, CIA’nin Küresel Meseleler Direktörü tarafından kaleme alınmış (raporun kendisi ise Dış Müdahale ve İstikrarsızlık Merkezi tarafından hazırlanmış). Bu giriş bölümünde, “Başkan Esad’ın iktidardan düsürülmesi veya Suriye’de başka dramatik değişimlere yol açabilecek çeşitli olası senaryoların” sunulmasının amaçlandığı belirtiliyor.
Ayrıca, belgede dikkat çekici bir uyarı da yer alıyor: “Bu analiz bağlamından koparıldığında yanlış anlaşılmalara yol açabileceğinden, dağıtımı ciddi şekilde kısıtlanmıştır.” Raporun yalnızca belirli ulusal güvenlik yetkililerine (kurumların tamamına değil, doğrudan isimleri belirtilen kişilere) gönderilmiş olması, Reagan yönetiminin konuyu en üst düzeyinde değerlendirildiğini gösteriyor.
Mezhep Savaşı
İstihbarat raporunun içeriğinde, 2011’de başlayan Suriye savaşındaki gelişmelerle çarpıcı şekilde örtüşen bazı ifadeler yer alıyor:
“Her ne kadar misilleme korkusu ve örgütsel sorunlar nedeniyle Sünnilerin ikinci bir isyan başlatmasının pek olası olmadığını düşünsek de, hükümetin Sünni muhaliflerin küçük çaplı ayaklanmalarına aşırı sert tepki vermesi, geniş çaplı bir huzursuzluğu tetikleyebilir. Çoğu durumda rejim, Sünni muhalefeti ezmek için yeterli kaynaklara sahip olacaktır. Ancak, toplum genelinde yaygın bir şiddet ortamının oluşması, çok sayıda Sünni subay ve askerin firar etmesine veya isyan etmesine yol açarak iç savaşın zeminini hazırlayabilir.” (s. 2)
Buradaki “ikinci Sünni isyan” ifadesi, Suriye hükümetinin daha önce Müslüman Kardeşler’in başlattığı ve 1982 Hama Katliamı ile sonuçlanan uzun süreli ayaklanmaya atıfta bulunuyor. Raporda, Suriye’yi yöneten Baas Partisi’nin milliyetçi ve çoğulcu yapısı göz ardı edilerek, Sünni halk ile Alevi yönetim arasındaki mezhepsel fay hatlarının yeniden canlandırılabileceği ve istismar edilebileceği öngörülüyor:
“Suriye’de subayların %60’ı Sünni olsa da, çoğunlukla alt rütbelerde görev yapmaktadır; er ve erbaşların büyük bölümü ise Sünni askerlerden oluşmaktadır. Aleviler ve Sünniler arasında yeniden mezhepsel bir çatışma çıkması, ordudaki Sünnileri rejime karşı çıkmaya teşvik edebilir.” (s. 12)
Rejim Değişikliği ve Müslüman Kardeşler
Müslüman Kardeşler’in yeni bir silahlı isyan başlatarak rejim değişikliğine öncülük etme olasılığı raporda geniş bir şekilde ele alınıyor. Her ne kadar belgenin tonu bunu uzun vadeli bir senaryo olarak sunsa da (özellikle Müslüman Kardeşler’in 1980’lerin ortalarında ağır bir yenilgiye uğrayarak tamamen yeraltına çekildiği düşünüldüğünde), bu ihtimal rejim değişikliğine yol açabilecek en muhtemel üç senaryodan biri olarak değerlendiriliyor. Diğer iki olasılık ise “Diğer iki senaryo, “güç savaşı kaynaklı liderlik krizi” ve “askeri başarısızlıkların darbe girişimine yol açması” olarak değerlendiriliyor.
Müslüman Kardeşler’in “militan kanadının” yeniden canlanma potansiyeli şu şekilde açıklanıyor:
“Her ne kadar Müslüman Kardeşler’in bastırılması silahlı direnişi büyük ölçüde azaltsa da, yeni bir Sünni muhalefet hareketinin ortaya çıkma ihtimalinin hâlâ önemli ölçüde var olduğunu düşünüyoruz. Müslüman Kardeşler’in rolü, kısmen diğer örgütlü grupların muhalefet faaliyetlerini yönlendirmek ve organize etmekti. Bu gruplar hâlâ varlığını sürdürüyor ve uygun bir liderlik altında büyük bir hareket oluşturabilirler. Eğer rejime karşı yeni bir Sünni isyan gelişirse, belirli Sünni kesimlerin bunda büyük bir rol oynama olasılığı yüksektir. Bunlar arasında; Müslüman Kardeşler’in militan kanadını destekleyen Sünni öğrenciler, entelektüeller ve genç profesyoneller ile örgütün kalıntıları yer almakta. Bu unsurlar, yeni bir Sünni muhalefet hareketinde lider konumuna gelebilir.” (s. 13-14)
Müslüman Kardeşler ve Mezhep Savaşı Riski
Raporda, Müslüman Kardeşler’in küçük çaplı Sünni protestoları şiddetli bir mezhep savaşına dönüştürme potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor:
“1980’lerin başında Esad’ın Müslüman Kardeşler’i ezmesinden bu yana Sünni direnişi büyük ölçüde bastırılmış olsa da, derin mezhepsel gerilimler hâlâ devam ediyor. Bu durum, küçük olayların büyük toplumsal çatışmalara dönüşme riskini canlı tutuyor. Hükümetin bu tür huzursuzlukları bastırmak için aşırı güç kullanması, Sünniler tarafından tüm topluluğa yönelik bir intikam hamlesi olarak algılanabilir ve bu da daha geniş çaplı Sünni protestoları tetikleyebilir.
“Yeni protestoları Müslüman Kardeşler’in yeniden canlanması olarak yanlış değerlendiren hükümet, şiddet kullanımını artırarak sadece protestoculara değil, geniş bir Sünni topluluk liderleri ağına da yönelik sert saldırılar başlatabilir. Fakat, hükümetin protestoculara yönelik şiddeti, Aleviler ve Sünniler arasında daha geniş çaplı bir mezhep savaşını körüklerse, rejimin düzeni yeniden sağlama çabaları başarısız olabilir.” (s. 19-20)
CIA raporu, mezhep savaşının ilerleyen aşamalarında komşu ülkelerden savaşçıların ve silahların akın edeceğini öngörüyor. 1983 tarihli gizli bir ABD raporunda, ABD’nin o dönemde müttefiki olan Irak’ı Suriye’ye karşı bir saldırı üssü olarak kullanmayı amaçlayan gizli operasyonlar önerilmişti. 1986 raporunda da benzer bir senaryo öngörülüyor:
“Alevilerin Sünnilere yönelik geniş çaplı bir şiddet kampanyası yürütmesi, ılımlı Sünnileri bile muhalefete katılmaya itebilir. Müslüman Kardeşler’in kalıntıları – bir kısmı Irak’taki sürgünden dönerek – bu hareketin lider kadrosunu oluşturabilir. Rejim, bu tür bir isyanı bastırabilecek kaynaklara sahip olsa da, Sünni sivillere yönelik acımasız saldırılar çok sayıda Sünni subay ve askerin firar etmesine veya isyan ederek muhalifleri desteklemesine yol açabilir. Irak, onlara iç savaş başlatmaya yetecek kadar silah sağlayabilir.” (s. 20-21)
Batı’nın Ekonomik Çıkarlarına Hizmet Eden Bir Sünni Rejim
Her ne kadar belge, Suriye rejiminin zayıflaması ve çöküşüyle ilgili teorik senaryoları analiz eden bir çalışma olarak sunulsa da (amacı doğrudan bir politika önerisi değil, durum analizi), yazarlar metnin “bilinçli olarak kışkırtıcı” bir içeriğe sahip olduğunu kabul ediyor. Belge, potansiyel sonuçların bir listesini sunarak sona eriyor. Bu sonuçlardan biri, Batı’nın ekonomik çıkarlarına hizmet edecek itaatkâr bir Sünni rejim senaryosunu öngörüyor:
“Bizim değerlendirmemize göre, ABD’nin çıkarlarına en uygun senaryo, iş dünyasına odaklı ılımlılar tarafından kontrol edilen bir Sünni rejimin kurulmasıdır. Bu tür bir yönetim, Suriye’nin özel sektörünü güçlendirmek için Batı’dan mali yardım ve yatırım almaya büyük bir ihtiyaç duyacak ve böylece Batılı hükümetlerle daha güçlü bağlar kurmanın önünü açacaktır.” (s. 24)
İronik bir şekilde, 1980’lerin ortalarında Suriye’de gerçekleşen bir dizi iç patlama ve bunun yarattığı diplomatik gerilimler sırasında Suriye hükümeti, ABD ve müttefiklerini ülke içinde gizli operasyonlar yürüterek rejimi istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçlamıştı.
1980’lerde Kirli Oyunlar ve Diplomasi
Patrick Seale’in önemli eseri Asad of Syria: The Struggle for the Middle East (Esad’ın Suriyesi: Orta Doğu İçin Mücadele) kitabına göre, 1986 yılı Suriye’nin dünya güçleri arasında en izole olduğu dönemlerden biriydi. Bir dizi diplomatik kriz ve terör olayı, Suriye’yi uluslararası arenada giderek daha fazla yalnızlaştırdı.
Bu yılın en dikkat çekici olaylarından biri, “Hindawi olayı” olarak bilinen ve Suriye istihbaratı tarafından desteklenen bir uçak kaçırma ve bombalama girişimiydi. Plan, El Al’a ait bir uçağın Tel Aviv’e uçuşu sırasında bombalanmasını içeriyordu. Ancak, İsrail adına çifte ajan olarak çalışan Nezar Hindawi’nin bu plana dahil olup olmadığı belirsizliğini koruyor. Komplo girişiminin başarısız olması, Suriye’yi uluslararası alanda sert eleştirilerin hedefi haline getirdi ve tarih boyunca en garip terör olaylarından biri olarak kayıtlara geçti. 1986’da sadece Suriye ve İsrail tekrar savaşın eşiğine gelmekle kalmadı, aynı zamanda Suriye ve bölgesel rakipleri, özellikle Lübnan ve Ürdün’de diplomatik dengeleri kendi lehlerine değiştirmek için çeşitli “kirli oyunlar” taktikleri uyguluyordu.
“Bu kitap, araştırmacı akademisyenliğin en seçkin geleneğini yansıtan bir eser. Araştırma olağanüstü… Seale’in en büyük gücü, Ortadoğu diplomasisinin karmaşık ve sürekli değişen doğasını açıklayabilme yeteneğidir. Hem oynanan oyunu hem de oyuncuları çok iyi anlıyor… [Son derece] etkileyici bir kitap.”
Los Angeles Times Book Review
1986’nın Mart ve Nisan aylarında (CIA raporunun yayımlanmasından birkaç ay önce), Şam ve Suriye genelinde en az beş şehirde büyük ölçüde açıklanamayan bir dizi bombalı araç saldırısı yaşandı. 1979-1982 yılları arasında Müslüman Kardeşler ile yaşanan savaştan bu yana en büyük terör dalgası olan bu saldırılarda 200’den fazla sivil hayatını kaybetti.
Seale’in kitabı, bu bombalamalara dair şu spekülasyona yer veriyor:
“Bunun tesadüf olmadığı düşünülebilir. 1985’in sonlarında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nden (NSC) Albay Oliver North ile dönemin İsrail Başbakanı Şimon Peres’in terörle mücadele uzmanı Amiram Nir, Ortadoğu’da terörizmi desteklediği iddia edilen ülkelere karşı misilleme yapmak amacıyla gizli bir operasyon ekibi oluşturmuştu.”
Sızdırılan WikiLeaks Belgeleriyle Paralellik
Bu rapor, daha sonra WikiLeaks tarafından sızdırılan belgelerde ortaya çıkan ABD’nin Suriye stratejisiyle büyük ölçüde tutarlıdır. Özellikle, ABD’nin rejim değişikliği planlarının mezhepsel fay hatlarını kullanmaya dayandığı, ilerleyen yıllarda yayımlanan diğer belgelerde de görülmektedir. Bu yaklaşım, ABD’nin Suriye’ye yönelik ulusal güvenlik politikalarının istikrarlı bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
‘Suriye: Dramatik Politik Değişim Senaryoları’ adlı raporun sıradan bir okuyucusu, burada ortaya konan stratejik düşüncenin, onlarca yıl sonra Suriye’deki mevcut savaş öncesinde hazırlanan ulusal güvenlik notalarında yer alanlarla büyük ölçüde benzer olduğunu hemen fark edecektir.
ABD’nin diplomatik yazışmalarında veya istihbarat raporlarında Suriye’de rejim değişikliğinden bahsedildiğinde, genellikle mezhepsel fay hatlarının istismar edilmesi üzerinden stratejiler geliştirildiği görülür. Bir bakıma, bu yöntem ABD ulusal güvenlik bürokrasisinin Suriye’ye yönelik her zaman başvurabileceği bir yaklaşım olmuştur.
Bunun iyi bilinen bir örneği, Aralık 2006’da ABD’nin Suriye’deki büyükelçiliğinden gönderilen ve daha sonra WikiLeaks tarafından yayımlanan bir Dışişleri Bakanlığı yazışmasında bulunur. Bu belge, Suriye rejiminin zaaflarını ve zayıf noktalarını tespit edip bunlardan nasıl faydalanılabileceğini incelemek amacıyla yazılmıştır (tıpkı 1986 tarihli CIA raporunda olduğu gibi).
Belgede şu ifade yer almaktadır:
“İRAN NÜFUZUNA DAİR SÜNNİ KORKULARI KÖRÜKLEMEK: Suriye’de, İranlıların hem Şiilik propagandası yaptığı hem de çoğunlukla yoksul Sünnileri Şiiliğe döndürmeye çalıştığına dair korkular vardır. Çoğu zaman abartılı olsa da bu korkular, ülkelerindeki İran etkisinin cami inşasından ticari faaliyetlere kadar uzanan yöntemlerle yayılmasından giderek daha fazla rahatsız olan bir Sünni kesimin varlığını yansıtmaktadır.”
2006 tarihli yazışmanın bir başka bölümünde, 1986 tarihli notada anlatılan senaryonun birebir aynısı ele alınmakta ve Suriye rejiminin ‘kendi aleyhine sonuçlanacak aşırı tepkiler verme olasılığının’ arttığı vurgulanmaktadır:
“DIŞ KAYNAKLI DARBE PLANLARIYLA İLGİLİ SÖYLENTİLERİ VE İŞARETLERİ TEŞVİK ETMEK:
Rejim, darbe planlarıyla ilgili söylentilere ve güvenlik servisleri ile ordu içindeki huzursuzluk iddialarına son derece duyarlıdır. Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölgesel müttefikler, [eski Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim] Haddam ve [Hafız Esad’ın küçük kardeşi] Rıfat Esad gibi isimlerle görüşmeye teşvik edilmeli ve bu görüşmelerin ardından uygun şekilde sızdırılması sağlanmalıdır. Bu, içine kapanık rejimin paranoyasını tetikleyerek kendi aleyhine sonuçlanacak aşırı tepkiler verme olasılığını artırır.”**
İronik bir şekilde, Rıfat Esad ve Haddam, 1986 tarihli notada da geniş çapta ele alınmış ve gelecekte yaşanabilecek olası bir ‘güç mücadelesi’nde kilit figürler olarak gösterilmişlerdir (s. 15).
Şam’da Bir İslam Devleti mi?
1986 tarihli CIA raporu, sonuç bölümünde Suriye’de ‘iş dünyasına odaklı ılımlılar tarafından kontrol edilen bir Sünni rejim’ fikrini savunsa da, raporun yazarları Baas devletinin çöküşünün Washington ve bölge için en kötü senaryolardan birine yol açabileceğini kabul ediyor: ‘dini fanatikler’ bir ‘İslam Cumhuriyeti’ kurmaya çalışabilir.
Özellikle IŞİD’in yükselişinden sonra, raporda geçen şu ifadeler daha büyük bir anlam kazanıyor:
‘Suriye’nin seküler gelenekleri, dini fanatiklerin bir İslam Cumhuriyeti kurmasını son derece zorlaştırır. Ancak bunu başarmaları halinde, İsrail ile düşmanlıkları derinleşebilir ve terörist gruplara destek ve barınak sağlayabilirler.’ (s. 24)
Suriye’de yaşanan gelişmeler, görünüşe göre 1980’lerdeki istihbarat planlamacılarının en kötü senaryolarını bile aşmış durumda. Rejim değişikliği planlarının, en tehlikeli planlar olduğu nitekim kanıtlanmıştır.
Brad Hoff, Teksas doğumlu bir ABD Deniz Piyadeleri gazisidir. Ordudan ayrıldıktan sonra Orta Doğu’yu dolaşmaya başlamış ve sonunda Suriye’yi ikinci evi haline getirmiştir. Levant Report adlı blogunda yazdığı birçok makale uluslararası dikkat çekmiştir. Yazıları Antiwar.com, SOFREP, Foreign Policy Journal, The Canary (UK) ve diğer yayınlarda yer almıştır.
Yukarıdaki makale, Libertarian Institute (www.libertarianinstitute.org) sitesinden alınmış olup Türkçe’ye çevrilmiştir.
Okuyucu için not: Bu makale Feb 14. Şubat 2017’de yayımlanmış olup, günümüzde Suriye’de olup bitenlere iskik tutması açısından son derece çarpıcıdır.