26 Eylül 2025, Cuma
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Bu Makineler Faşizmi Öldürmeyecek: Teknoloji İçin Militan İlerici Bir Vizyona Doğru

Görüş Çeviri
2 Şubat 2021
Okuma süresi: 22 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
Fotograf: World-Information Org, CC BY-SA 4.0 https://creativecommons.org/licenses/by-sa/4.0, via Wikimedia Commons

Nantina Vgontzas & Meredith Whittaker*

Modern faşist hareket çoğalmak için Big Tech’e (*) muhtaç ve bunun da farkında.

Twitter, Facebook, Instagram ve hatta Pinterest, Donald Trump’ın hesaplarını askıya almadan önce, sabık başkan tuhaf bir hedefe nişan alıyordu: İletişim Uygunluk Yasası’nın, teknoloji şirketlerini barındırdıkları içerikler nedeniyle dava edilmekten koruyan 1996 tarihli 230. Maddesi. Trump’ın 6 Ocak’taki beceriksiz darbe girişiminin öncesindeki tabanına söylediği gibi, “230. Maddeden kurtulmalıyız, yoksa bir ülkeniz olmayacak.” Aynı sıralarda Trump, 230. Maddeyi yürürlükten kaldırmadığı için yıllık savunma harcaması tasarısını veto etti ve o zamanki Cumhuriyetçi – Senato çoğunluk lideri Mitch McConnell’a, bunu teşvik müzakerelerinde bir pazarlık kozu yapması için baskı yaptı.

İlgili İçerikler

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Muhafazakârlar, şirketleri Covid-19 ile ilgili işçi davalarından korumaya çalıştıkları sırada, aynı zamanda 230’a karşı kampanyalarını sürdürürken, gündemlerini can sıkıcı bir biçimde netleştirdiler: Teknoloji endüstrisinin kurumsal borçlarına, ancak teknoloji endüstrisi uzun süredir liberallerin sevgilisi olan bu sektöre muhafazakârların hakim olmasına yardımcı olduğu sürece göz yumulabilir.

Ekonomik açıdan durgun 1980’lerde teknolojiyi bir büyüme kaynağı olarak gören, vergi indirimleri, düzenleyici boşluklar ve eskiden kamuya açık İnternet’in özelleştirilmesi yoluyla endüstriyi büyüten, nam-ı diğer Atari Demokratlarıydı. Günümüzde, bilgisayımsal altyapı hayatımızın neredeyse her köşesine sızarak medya küratörlüğünü, iş gücü kontrolünü, araçları test etmeyi, kaynak dağıtımını ve çok daha fazlasını mümkün kılıyor. Bu sistemler genellikle, AI denilen ve sistemleri eğitmek ve bilgilendirmek için gözetim ve diğer verileri gerektiren güçlü algoritmalar kullanır. Sonuç, benzeri görülmemiş bir ölçekte ve ayrıntılı bir izleme ve kontroldür.

Bu yükseliş, üstü kapalı bir pazarlığın parçasıydı: Demokratların, kampanya katkıları ve seçkin işgücünün taraftarlığı için Big Tech’e ihtiyacı vardı; karşılığında, şirketlere sivil kurumlarımızın dayandığı altyapının kontrolünü verdiler. Sonra 2016 geldi. Demokratların canlandırmak için onlarca yıl harcadığı sektör, gücünü sorumlu bir şekilde kullanmak için yaptığı, dile getirilmemiş anlaşmayı yerine getirmiyordu. Demokratlar, etkileşim odaklı algoritmalar yoluyla yanlış bilgileri yaymakla suçladıkları teknoloji yöneticilerine, anlaşmalarının şartlarını yeniden gözden geçirmeleri için çıkıştılar. Demokrat Senatör ve 230. Maddenin yazarı Ron Wyden, “Şirketinizin büyümesine ve gelişmesine imkan sağlayan aynı Federal yasa, demokrasimize zarar vermek için platformlarınızı kötüye kullananlara karşı harekete geçmeniz için mutlak yasal koruma sağlıyor” dedi. Bazılarına göre bunları dağıtmanın zamanı gelmişti.

Bu arada ABD sağı, teknoloji altyapısı üzerinde nüfuz kazanmak için farklı bir yol izliyordu. Bazı şahin Demokratlar ve Alphabet’ten Eric Schmidt gibi teknoloji devlerinin katıldığı muhafazakarlar, bu dev şirketlerin kâr amaçlarını polisin ve ABD silahlı kuvvetlerinin çıkarlarıyla uyumlu hale getirmek için çalışıyorlar. Bu sırada küresel aşırı sağ, tabandan gelen bu tür tehlikeli dili kaldırmaya yönelik çabalarına karşı koyarken, algoritmik tavsiyelerle nefret söylemleri ve yanlış bilgilendirmeleri takip eden insanları radikalleştirmek için YouTube’u ve diğer sosyal medyayı kullanıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde sağ, akıllıca bir hesap yaptı. 230. Madde’yi yürürlükten kaldırma tehdidi, teknoloji şirketlerinin çevrimiçi faşistlere ve nefret söylemine karşı harekete geçmesini engelleyen tek engel. Platformlarından kışkırtıcı bir konuşmaları kaldırırlarsa, sadece faşistler firmaları trollemekle kalmaz, aynı zamanda Cumhuriyetçiler “muhafazakar karşıtı önyargı” bayrağı altında 230’u kaldırmak için daha da baskı yapabilirler. Ve eğer sağ 230’u yürürlükten kaldırma tehdidini gerçekleştirirse, şirketler yine de iyi finanse edilmiş ve iyi organize edilmiş muhafazakarların açacakları davalardan kaçınmak isteyeceklerdir. Bu senaryoda, teknoloji şirketleri, “hoş görülebilir içerik” konusundaki kararlarını en iyi avukatlarının ellerine bırakacaktır. Cumhuriyetçilerin tepkisinden korkarak, fiili editör olacaklardır. Her iki durumda da şirketler, özellikle içeriklerinin – sözleşmeye dayalı platformlar için önemli olan – gelir getirici potansiyeli göz önüne alındığında, Harvard’dan Joan Donovan‘ın işaret ettiği gibi, faşistleri sitelerinden atmakta tereddüt edeceklerdir.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki aşırı sağ, teknolojiyi liberallerden ele geçirme girişiminde şimdilik büyük bir darbe aldı. Binlerce aşırı sağ hesap, en güçlü sosyal medya platformları tarafından yasaklanmakla kalmadı, aynı zamanda güçlü Mercer ailesi tarafından desteklenen alt sosyal ağın (**) Apple, Google ve Amazon tarafından yayından kaldırılmasının ardından, üssünü Parler’a taşıma çabaları sınırlandırıldı ve Amazon, Parler’in Amazon’un web barındırma hizmetlerinde tekrar yer verilmesi gerektiği yönündeki yasal iddiasına karşı şimdiye kadar 230. Madde’yi başarıyla uyguladı.Trump başkanlığının şiddet içeren alacakaranlığı sırasında sorunsuz bir görev teslimi arayışında olan ABD teknoloji platformlarının sahipleri, sonunda işçilerin, araştırmacıların ve savunucuların uyarılarına kulak verdiler. Senelerdir, Sydette Harry ve I’Nasah Crockett gibi Siyah feminist akademisyenler, Facebook ve YouTube gibi çevrimiçi reklam teknolojisi şirketlerinin, özellikle Siyah kadınların genellikle platformların dışına sürüldüğü faşist bir medya ekosistemini nasıl genişlettiğini ve mümkün kıldığını belgelediler.

Big Tech şirketlerinin bazı faşistleri sosyal medyadan çıkaracak kadar ciddiye almasının bu kadar uzun sürmesi bir şeyi farketmemizi sağlamalıdır: Elitler, faşizmin tehlikelerini ancak kendilerini etkilediğinde fark etme eğilimindedir. Anti-faşist cephe hattındakiler işçiler ve tarihsel olarak marjinalleştirilmiş insanlardır – ve hep onlar olmuşlardır. İlericiler, teknik sistemlerin aşırı sağın boyunduruğuna geçmesini engellemek istiyorlarsa, yasal manevralara veya şirketlere yönelik girişimlere güvenmeyi bırakmaları ve küresel olarak bu ön saftaki aktörlerle birlikte altyapının kendisi üzerinde kontrol için rekabet etmeleri gerekecektir.

Kontrol Altyapıları

Sürgündeki filozof Herbert Marcuse, 1941’de Alman Nasyonal Sosyalizminin dinamikleri üzerine düşünürken, “üretimde en yüksek verimliliğe sahip oldukça rasyonelleştirilmiş ve makineleşmiş bir ekonominin totaliter baskının çıkarına da işleyebileceğinin çarpıcı bir örneğini” gördü. Endüstriyel kapitalizmin verimlilik ve kâr araçlarının kolayca otoriter amaçlara hizmet edebileceğini savunuyordu.

IBM’in Nazi nüfus sayımı konusundaki çalışmalarının tarihi tüyler ürpertici bir ders sunuyor. Nazi rejiminin hizmetinde olan IBM’in Alman yan kuruluşu, Hollerith delikli kart sistemlerini hükümetin insanları “Yahudi” gibi kategorilere göre sınıflandırmasına, izlemesine ve sıralamasına izin verecek şekilde uyarlamıştı. IBM’in ön-bilgisayımsal teknolojisi olmasaydı, soykırımın korkunç verimliliği mümkün olamazdı. Nitekim, Nazilerin elindeki mahkumların birçoğunun kollarına dövülmüş sayılar, onların veritabanında düzgün bir şekilde sınıflandırılmalarına olanak tanıyan Hollerith kodlarıydı.

Nazi Almanyası, nüfusunu kontrol altına almak ve ezmek için bu tür hesaplama araçlarını kullanması bakımından tarihsel bir anomali değildir. Güney Afrika’nın apartheid hükümeti de, acımasız azınlık yönetimini sürdürmek için teknolojik verimlilik sistemlerine güveniyordu. 1970 yılında, ülkenin nefret edilen kimlik kartlarıyla (***) bağlantılı bilgisayarlı bir kimlik sicili olan Book of Life’ı (Hayat Kitabı) oluşturmak için IBM ile sözleşme yaptı. Bu sistem, kimlik ve üst aramalarıyla polis hakimiyeti ve tacizi ve sömürülebilir, ırkçı bir işgücünü yönetmek için altyapı sağladı. Bir bürokratın belirttiği gibi, “kimlik kartları ile merkezi bir sicil kombinasyonu, siyah nüfusun tam kontrolüne izin vererek, Yerli İşleri bürokratlarının siyah işgücünü verimli bir şekilde tahsis etmesine olanak sağlarken, polisin herhangi bir bireyi hızlı ve başarılı bir şekilde bulmasına ve tanımlamasını mümkün kılacaktır.”

Hollerith makineleri ve Book of Life’a güç veren ana bilgisayarlar, günümüzün güçlü hesaplama altyapısından çok uzaktır. Ancak modern sistemler bu temeller üzerine inşa edilmiştir. Hala ırksal ve cinsiyete dayalı eşitsizlik modellerini kodluyor ve yeniden üretiyorlar ve hâlihazırda kimin sağlık hizmeti alacağına karar vermek için sigorta şirketleri ve hastaneler tarafından, ev sahipleri tarafından “iyi” kiracıları seçmek, polisler tarafından kimin suçlu olduğunu tahmin etmek ve işverenler tarafından birisinin üretken bir işçi olup olmayacağını ve işe alındıktan sonra kimi denetleyeceğini, kontrol edeceğini ve değerlendireceğini belirlemek gibi ağır sonuçları olabilecek alanlarda kullanılıyorlar.

Emeğin Geçmişi

Tıpkı Big Tech’in gözetim ve baskı araçları üzerindeki kontrolünün otoriter tarihi yansıtması gibi, emeğin mekanize ve otomatikleştirilmiş sistemlere karşı tarihsel mücadelesi, toplumsal kontrolün altyapısı üzerinde mülkiyet ve temsil talep eden militan kitle hareketlerine doğru ileriye doğru bir yolu işaret ediyor.

1912’de Massachusetts eyaleti yasama organı, kadınlar ve çocuklar için haftalık çalışma saatlerini azaltan bir yasa çıkardı. Ancak Lawrence’ın tekstil merkezindeki işçiler bir bit yeniği olduğundan şüphelendiler ve emek eğitimcisi ve tarihçi Joyce Kornbluh‘un anlattığı üzere “imalat şirketleri makineleri hızlandırdığında ve 1 Ocak’tan itibaren 54 saatlik çalışma haftasının hem erkek hem de kadın operatörler için maksimum olacağını bildirdiklerinde” şüpheleri doğrulandı. Diğer bir deyişle, fabrika sahipleri yasama organı tarafından belirlenen haftalık saat sınırına riayet ederken, mekanik dokuma tezgâhlarını hızlandırarak işçilerin yüklerini artırıp, ücretlerini azaltarak yasanın amacını suiistimal ettiler.

Dünya Sanayi İşçileri aracılığıyla örgütlenen imalathane işçileri, geçinmekten daha fazlasını talep ettiklerini gösteren “Ekmek de istiyoruz, gül de” yazılı pankartlarla greve gittiler. Bu cesur siyasi kapsam üzerine kafa yoran emek muhabiri Mary Heaton Vorse o gün, “Tehlikeli olan, işçilerin ruhuydu” yorumunu yapmıştı.

İşçilere karşı çıkanlar da bunu biliyordu. Harvard öğrencilerinden oluşan milisler grevcilere saldırdı; Kongre oturum çağrıları yaptı ve grev liderleri asılsız suçlamalarla hapse atıldı. Sonunda, işçiler ücret artışları kazandılar ve fabrikalara dönmeyi kabul ettiler. Ancak işçi kontrolünün mekanize altyapısı üzerinde söz sahibi olamadılar ve bu da onları bir karşı saldırıya açık hale getirdi. Fabrika sahipleri, işçi örgütlenmesini belirlemek ve ortadan kaldırmak için atölyede bir casus ağı oluşturmanın yanı sıra, işçileri yerinden eden ve grevleri sırasında kazanılan ücret artışını geçersiz kılan ek hızlandırmalar uyguladılar.

Bu, 1920’lerin ve 30’ların ABD emek hareketinin dikkate aldığı bir derstir. Bu ders emeğin üretim teknolojileri üzerindeki kontrol taleplerini şekillendirdi ve bunları insan onuru ve siyasi özerklik sorunlarıyla ilişkilendirdi.

Güneydoğu Michigan’da işçiler, Henry Ford’un 5 dolarlık bir ücretin ve diğer maddi faydaların mesai saatleri içinde ve dışında hâkimiyet pahasına sunulduğu “ücret-çaba pazarlığı” koşullarına meydan okudular. Ford’un “sosyoloji departmanı”, işçilerin yeterince temiz ve ayık olup olmadığını belirlemek için habersiz ev ziyaretleri bile yapacaktı. Büyük Göç ile yeni gelen siyah işçiler, sanayi büyümeden doğan konut açığını karşılamak üzere Ford’un inşa ettiği evler için yüksek faiz ödemeleri nedeniyle özellikle savunmasız hale getirildi.

İşçilerin özerklik için feda ettikleri kazanımlar, sektörün üçte ikisinin işten çıkarıldığı Büyük Buhran’la birlikte suyunu çektiğinde, Detroit işçi sınıfı, Komünist Partinin ulusal bir girişimi olan İşsizler Konseyleri aracılığıyla örgütlenmeye başladı. Bu, genellikle “en son işe alınan ve ilk işten atılan” Siyah işçiler için özellikle önemliydi. Konseyler birkaç fabrikayı kapattı ve otomobil sektöründeki ilk grev dalgasını başlattı. İşsiz kalan işçilerin işe iade edilmesi, kendileri ve aileleri için sağlık sigortası, Ford’un ev hacizlerinin durdurulması, Siyah işçilere karşı ayrımcılığın sona ermesi, Ford’un iç güvenlik teşkilatının lağvedilmesi ve hatta tecavüzle suçlanan Siyah gençler olan Scottsboro Boys’un serbest bırakılması gibi işyerinin çok ötesine geçen ekonomik ve politik taleplerde bulundular: Bu örgütleyiciler, işçi gücünün adalet ve eşitliğe yönelik siyasi amaçlara ulaşabilecek bir güç olduğunu biliyorlardı.

Fabrikalarda işçiler, meşhur 1936-37 Flint oturma eylemiyle sonuçlanan bir dizi iş yavaşlatma eylemleri denemeye başladılar. Üretim için vazgeçilmez olan birkaç “ana fabrikayı” kapattıktan sonra otomobil endüstrisini sendikalarını tanımaya zorladılar. Ancak mücadeleleri bu kadarla kalmadı. Tesis işgalleri sırasında gelişen yoldaşlık, onları iş temposu ve işçi kontrolünün altyapısı üzerinde talepte bulunmaya yüreklendirdi. Neredeyse her gün, iş yeri temsilciliği, iş yavaşlatmalar ve grevler yoluyla yönetim otoritesine meydan okudular. Bu işçilerin sermaye birikimine yönelik oluşturduğu tehdit, işverenleri, devleti ve sendika bürokratlarını güçlerini baltalamak üzere birlikte çalışmaya sevk etti. Savaş sonrası Komünizm korkusu – ve buna zemin hazırlayan savaş zamanı grevsizlik taahhütleri – sendika liderlerinin yönetimlerle anlaşmalar yapmasını ve solcu muhalifleri tasfiye etmesini sağladı. Bu dönemde Birleşik Otomobil İşçileri (UAW) başkanı Walter Reuther’in dediği gibi, “İşçiler, ulusal pastadan daha büyük bir pay almak için savaşmıyor – işçiler, daha büyük bir pasta için savaşıyor.” Reuther’e göre iş için iyi olan şey işçiler için de iyiydi.

Bu doğru çıkmadı. Örgütlü emeğin odak noktasının daralması militan eylemi söz konusu olmaktan çıkardı ve işçilerin mücadele alanını siyaset ve iktidardan, ücret ve sosyal haklarla ilgili sözleşmeleri müzakere etmeye – bunlar ihlal edildiğinde karşı koyacakları birkaç yola- indirgedi. O dönem Birleşik Otomotiv İşçileri bünyesinde bir Chevrolet fabrikası işçisi olan Carl Keithly, maliyeti şu şekilde özetliyordu: “Şirket ücretlerinizi kesecek, kıdeminizi ve tatillerinizi düşürecek ve işinizden ayrılmanın dışında protesto etmenin hiçbir yolu olmayacak. Fabrikada ücret kesintileri ve hızlanmadan başka hiçbir şey kalmayacak. “

Artan otomasyon karşısında bu, emek için ciddi bir yanlış adımdı. Bilim adamı ve otomotiv işçisi James Boggs’un belirttiği gibi, “Artık yeni bir güç ortaya çıktı, sendikanın, 1948’de yönetime uygun gördüğü şekilde üretimi yürütme hakkını verdiğinde kontrol etme iddiasından vazgeçtiği bir güç. … Yönetim hızlı bir şekilde otomasyonu uygulamaya başladı. ” 1960’ların başında yazan Boggs, “bugün işçiler 12 saatte yaptıkları fiili fiziksel işi sekiz saat içinde yapıyorlar” diye ekliyordu.

Bugün Oyunun Durumu

Otomasyon, ABD’li işverenlerin yeniden kontrolü ele geçirmesinin yalnızca bir yönüydü. Sosyologlar Joshua Murray ve Michael Schwartz, Birleşik Otomobil İşçileri’nin uzlaşmacı dönüşünden sonra, ABD otomobil üreticilerinin üretim süreçlerini ayırdıklarını, her fabrikada parçaları stokladıklarını, böylece belirli bir fabrikadaki işçilerin operasyonları bir daha tam olarak aksatamayacaklarını belirtiyor. Dahası, 1970’lerde küresel bir ekonomik kriz hüküm sürerken, işverenler karlılığı geri kazanmak için teknik yönetim ve otomasyon sistemlerine yatırım yaptılar, işçi kontrolü ve yoksullaştırma mekanizmalarını daha da güçlendirdiler. Bu strateji Amerika Birleşik Devletleri’ne üretim liderliğini geri kazandırmadı. Bunun yerine, teknolojiyi kendi başına bir sektör olarak yükseltmeye yardımcı oldu.

Günümüzde, büyük ölçekli yapay zekâ sistemleri tarafından etkinleştirilen uygulama tabanlı güvencesizlik (veya “taşeron”) ekonomisi, çalışanların geçim kaynaklarının, onlardan mümkün olduğunca kadar kâr elde etmek için kalibre edilmiş şeffaf olmayan algoritmalar tarafından dikte edildiği, giderek daha korkunç bir duruma yol açmıştır. Bu durum, ABD merkezli teşeron şirketlerinin kendine hizmet eden yasama manevraları ve pazarlamayı dağıtmasıyla şiddetleniyor ve hukuk bilimcisi Veena Dubal’ın iddia ettiği gibi, saatlik asgari ücret veya sağlık sigortası gibi temel haklardan yoksun, uygulama tabanlı çalışanlardan oluşan düşük haklar kategorisi oluşturarak ABD işçi haklarını şimdiden geriletmiştir. Ancak bu, uygulama tabanlı çalışanlarla sınırlı değildir. Tüm iş kollarında çalışanlar, işverenlerin hedeflerini en üst düzeye çıkarmak için ayarlanmış şeffaf olmayan algoritmik sistemler tarafından işe alınmakta, denetlenmekte, kontrol edilmekte ve değerlendirilmektedir. Argyle adlı bir start-up, firmalar arasında istihdam verilerini toplayarak bir tür işçi kredi puanı bile yaratıyor. Şirket, bu bilgileri, sigortacılara ve kredi kurumlarına satılan diğer verilerle birlikte, işe alımda kullanılmak üzere işletmelere satıyor.

Bu nedenle, özellikle bu sistemlere en çok maruz kalan işçiler arasında, bir emek hareketi dalgası görmemiz şaşırtıcı değildir. İşgüçleri cezalandırıcı bir algoritmik üretkenlik oranıyla kontrol edilen Amazon depo çalışanları, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde “Biz robot değiliz” yazılı tabelalar taşıyarak örgütlendi. Greve giden Instacart çalışanları, şirketin sömürüsünü “matematiksel olarak aklayan” anlaşılmaz bir model aracılığıyla işçilerin ücretini belirleyen “kara kutu” uygulamasına da karşı çıktı. Benzer şekilde, All India Gig Workers Union (Tüm Hindistan Teşeron İşçileri Sendikası) kısa süre önce uygulama tabanlı teslimat şirketi Swiggy’nin “derecelendirmelerin ve teşvik ödemelerinin algoritmik manipülasyonunu durdurmasını” talep etti. Big Tech altında acı çekenler, acılarının kaynağını biliyorlar ve kendilerine “esneklik” ve “girişimcilik” olarak pazarlanan şeye kanmıyorlar. Bu işçiler, 1920’lerin ve 30’ların militanlığına bir dönüşü müjdeleyen bir şey olan, geçim kaynaklarını belirleyen teknik altyapıyı içerecek şekilde emek mücadelesinin alanını genişletti.

İşyerleri dışında olan, ancak zevkleri ve fırsatları gittikçe algoritmalar tarafından yönlendirilen insanlar da muhalif tavır gösterdi. Bu çabalar genellikle stratejik dava, protesto ve yasama kampanyalarını kapsıyor. Protestocular, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüz tanıma kullanımına yönelik yasaklar ve moratoryumlar için bastırdılar ve bazı durumlarda kazandılar. Birleşik Krallık’taki öğrenciler “algoritmayı siktir et” sloganı altında toplandılar ve Covid-19 sırasında öğrenci sıralamasını belirleyen ırkçı yazılımı kullandığı için İngiliz hükümetine tazminat davası açarak kazandılar. Ve Kanada’da, yıllarca süren mücadelenin ardından Block Sidewalk kampanyası, Google’ı Toronto sahilinde “akıllı” bir gözetleme şehri geliştirme planından vazgeçmeye zorladı.

Büyüyen işçi ayaklanmaları ve toplum temelli muhalefet hareketleri,  özellikle de talepleri teknik sistemlerin kontrolü ve mülkiyeti meselelerini içerdiğinde, ilericilerin kabul etmesinin ve desteklemesinin iyi olacağı organik bir koalisyon sunuyor. Yalnızca zorlu çalışma temposunu azaltmak için değil, aynı zamanda onu belirleyen verilere ve algoritmalara erişim için de mücadele eden Polonya’daki Amazon depo çalışanları, emeğinin koşulları ve buna aracılık eden sistemler üzerinde hak iddia ediyor. Benzer şekilde, örgütlü beyaz yakalı teknoloji çalışanları, etik olmayan işleri reddetme hakkı ve şirketlerinin iklim değişikliği veya ABD ordusuyla ortaklık kurup kurmamaları gibi konularda kararlarını şekillendirmede söz sahibi olmak için mücadele ediyor. Bu çabaların çoğunun işyerinin kapsamının veya işçilerin mevcut fiziksel koşullarının ötesine geçiyor olması önemli. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki teknoloji çalışanları ve topluluk organizatörleri tarafından paylaşılan hedefler, hareketi canlandırarak, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza tarafından gözetim ve izleme deneyimi yaşayan insanlar gibi toplumsal kontrol teknolojilerinden doğrudan etkilenenleri, bu tür teknolojileri yaratmayı reddeden işçilerle bir araya getirdi.

 Mücadele Alanları

Halk için bir teknoloji altyapısı talep etme konusunda Demokrat Parti’nin ana damarından pek yardım almamız mümkün görünmüyor. Kongre reform çabalarını daha geniş bir iktidar inşası stratejisi içine yerleştiremeyen düzen liberalleri, bölük pörçük girişimlerini bile sağa kaptırma siciline sahipler.

Kongre’nin Cumhuriyetçi üyeleri Jim Jordan, Tom Cotton ve Josh Hawley, 230. Madde’ye yöneltilen saldırıya liderlik etmenin yanı sıra, 2020’nin çoğunu teknolojinin sözde muhafazakâr önyargılarıyla mücadele etmek üzere, ilericilerin antitröst gündeminin üstüne yatmak ve çarpıtmak için çalışarak harcadılar. Gerçekte, aşırı sağ, daha sorumlu medyayı bertaraf etmek üzere güçlü bir propaganda kolu oluşturmak için algoritmik hedeflemeyi ve sosyal medyayı kullanıyor. Nitekim, Capitol’deki son darbe girişimini koordine etmede sosyal medyanın oynadığı rol, bu platformların faşist gündemdeki önemini ve Big Tech’in tarihsel gevşekliğini ve sapkın ticari dürtülerini ortaya koyuyor. Ve bu sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde olmuyor; Facebook, Myanmar’daki Müslüman Rohingya azınlığına yönelik bir soykırımı teşvik etmek için kullanıldı ve benzer dinamikler şimdi Etiyopya’da görülebiliyor.

ABD aşırı sağı, büyüyen tabanı için zorlama olsa da saçma bir anlatı biçimlendirdi: Cotton’un deyimiyle “Big Tech oligarkları”, muhafazakarları batıran ve ifade özgürlüklerini kısıtlayan liberal bekçilerdir. Akademisyen Jillian York’un belirttiği gibi, yakın zamanda bir avuç İngilizce konuşan hesap için hizmet şartlarının uygulanması, bu hareketin dünya çapında benzer hesaplarda yıllarca süren eylemsizliği takip etse bile, bu anlatıyı daha da güçlendirecek.

Düzen Demokratları bu anlatıya karşı koyamamaktadır. Büyük kurumsal bağışçılara olan bağlılıkları ve işçi sınıfının çıkarlarını geri kazanma konusundaki suskunlukları nedeniyle eli kolu bağlı olan demokratlar, teknolojide reform yapmaya yönelik yasama çabalarında kolayca etkisiz hale getiriliyorlar. Ve Biden’ın Big Tech içerisindeki kişileri kabinedeki önemli pozisyonlar için değerlendirme istekliliği bu yönde bir değişikliğe işaret etmiyor.

Siyasi Ufuk

Toplumsal kontrolün cezalandırıcı teknolojilerinin sonuçlarıyla karşı karşıya kalan işçiler ve toplumsal hareketler, uysal sendikacılığı ve Demokrat Parti’nin uzlaştırıcı reformlarını reddetmeye başlıyor. Bu süreçte, algoritmaların, verilerin ve hesaplama sistemlerinin kontrolü için savaşta ilerici bir kanat oluşturuyorlar. Bu koalisyonlar aynı zamanda teknik altyapıları sökme, reddetme ve yeniden inşa etme hakkı da dahil olmak üzere yaratıcı ufka sahip çıkıyorlar. Ve kendilerini politik aktörler olarak tanıyarak, kurumları sosyal yükümlülükleri yerine getirmeye zorluyorlar. Yalnızca izleme ve eğitim teknolojisi gözetimi kullanımıyla savaşmayan, aynı zamanda “kamu yararı için pazarlık yapan” ilerici öğretmen sendikaları bunun bir örneğidir.

Teknoloji çalışanları da toplumsal kontrol teknolojilerini inşa edenlerle – daha doğrusu onları inşa etmeyi reddedenlerle – zarar gören toplulukları birleştiren sendikalar ve koalisyonlar oluşturuyorlar. Amazon teslimat sürücüsü ve organizatörü Adrienne Williams, sürücüleri ve mühendisleri algoritmik olarak oluşturulan sürüş rotalarını birlikte tasarlamaya çağırdığında bunu ifade etti. Vice’a belirttiği gibi, “San Fransisco Bay Area’daki rotalarımız çok tehlikeli ve verimsizler. Sürücülerin konuşacak birileri olsa, bunu hemen düzeltebilirsiniz.”

“Burada ilerici kanatın, kimin teknolojiyi şekillendireceğini veya onun tarafından şekillendirileceğini belirlemek için verdiği mücadeleyi görüyoruz. Hesaplamalı kontrol sistemlerinin faşist bir şekilde ele geçirilmesine karşı mücadele etmek için en iyi umutlarımızdan biri bu.

230. Madde kesinlikle iyileştirmeye ihtiyaç duysa da, reform tek başına ne konsantre platform gücünü azaltacak ne de Big Tech şirketlerini dünyanın dört bir yanındaki faşistler için propaganda araçları sağlamaya sevk eden kapitalist dürtülere çözüm getirecek. Bu arada, seks işçileri ve diğer ötekileştirilmiş nüfuslar için felaket olacak 230. Madde’nin zorla yürürlükten kaldırılmasına karşı mücadelenin ancak daha geniş ve daha militan bir mücadelenin parçası olarak kazanılacağı da açıktır. Teknoloji şirketlerinin yönetim ofislerinden veya Kongre salonlarından gelmeyen, teknolojinin dengesiz bir şekilde dağıtılan zararları ve sonuçlarının incelikli bir şekilde kavranmasını gerektirecektir.

İlerici teknoloji gündemi uluslararası olmalıdır ve seks işçiliğini teşvik eden içerikten çevrimiçi platformları sorumlu kılan 230. Madde’de 2018’de yapılan değişiklik SESTA / FOSTA’nın zararlı etkilerine karşı çıkan seks işçileri ile Kickstarter’dakiler gibi işverenlerinin faşist trollere teslim olmasına itiraz eden seçkin teknoloji çalışanları; algoritmik sömürüye itiraz eden düşük ücretli teknoloji çalışanları; Los Angeles güvenlik konseyleri modelinde, yaşamları ve sağlıkları hakkında verilere erişim talep eden ön saflarda çalışanlar; Uluslararası organizasyonlar oluşturan Amazon çalışanları; Güney Kore’deki diğer yerlerdeki e-ticaret çalışanlarına dayanışma mesajları gönderen Coupang e-ticaret işçileri; ev sahiplerinin değerlendirme ve gözetim teknolojilerini kullanmasıyla savaşan kiracılar; ve kontrol ve tahakkümün ölümcül altyapısına direnen diğer topluluklar ve organizatörler arasındaki bağlantıları destekleyerek ve kurarak ortaya çıkacaktır. Bunlar, diğerlerinin yanı sıra, toplumsal olarak daha adil bir teknoloji altyapısını şekillendiren ana kahramanlardır ve düzenleme çabaları onların mücadelesini güçlendirmeye çalışmalıdır.

Neoliberal uzlaşma tel tel dökülüyor ve hayatlarımızı şekillendiren algoritmalar, veriler ve altyapı üzerinde kontrol sahibi olmak için mücadele etmezsek korkunç bir gelecekle karşı karşıya kalacağız. Aşırı sağ otoriterler erişim için yarışırken ABD teknoloji kapitalistlerini toplumsal kontrol sistemlerinin dümeninde bırakmanın tehlikesini kabul eden militan bir stratejinin arkasında toplanma zamanı. Yeni ve tarihi bir blok mümkündür. Militan işçiler, angaje toplumsal hareketler, ilerici politikacılar, radikal avukatlar ve eleştirel araştırmacılar, kontrol taleplerine ulaşmanın teknoloji ekosistemini radikal bir şekilde değiştireceğini – hatta değiştirmek zorunda olduğunu – görecekler. İktidara sahip olanlara karşı iktidarı elde etmek için rekabet etmek asla kolay değildir, ancak ilerlemek için atılması gereken adımlar açıktır: Algoritmaları siktir edin, teknoloji tekellerini parçalayın ve bir zamanlar bu toplumsal kontrol sistemlerinin bulunduğu yerde bakım ve adalet altyapıları inşa edin.

Nantina Vgontzas

NYU’daki AI Now Enstitüsü’nde doktora sonrası araştırmacıdır ve NYU’dan sosyoloji alanında doktora derecesine sahiptir. Araştırmaları küreselleşme, çalışma ve otoriterlik siyasetine odaklanıyor. Amazon’un küresel lojistik ağının üretim alanı politikaları hakkında bir kitap projesi üzerinde çalışıyorlar.

Meredith Whittaker - Wikipedia

Meredith Whittaker

NYU’da Minderoo Araştırma profesörü ve NYU’daki AI Now Enstitüsü’nün kurucu ve fakülte direktörüdür. Çalışmaları, yapay zekanın sosyal etkilerine ve bundan sorumlu teknoloji endüstrisine odaklanıyor. Uzun süredir teknoloji çalışanı olarak, Google’da işçi örgütlenmesi çabalarına da yardımcı oldu.

Bu makale The Nation’da yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir. Çeviren: Irmak Gümüşbaş*

(*) Big Tech, Amerika Birleşik Devletleri’nin bilgi teknolojisi endüstrisindeki en büyük ve en baskın şirketler olan Amazon, Apple, Google, Facebook ve Microsoft’a verilen isimdir. (Kaynak Wikipedia)

(**) Alt-tech, alternatif sağ, aşırı sağ ve aşırı ya da uç görüşleri savunan diğerleri arasında popüler hale gelen bir web siteleri, sosyal medya platformları ve İnternet servis sağlayıcıları grubudur. (Kaynak Wikipedia)

(***) Apartheid Güney Afrika’sında beyaz olmayan herkesi sınıflandırmak için kullanılan kimlik kartları. “Siyah” veya “renkli” olarak sınıflandırılan Güney Afrika halkı, bunları her zaman taşımak zorundaydı ya da hapse atılma veya para cezasına çarptırılma riskiyle karşı karşıyaydı. (Kaynak APDS)

İlgili İçerikler

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları
Dünya

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Görüş Redaksiyon

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünya yeni bir düzene girerken, barış ve istikrar vaatleri, yerini Batı hegemonyasının giderek artan zorlayıcı...

Dogal Gaz boru hatti Sibirya
Dünya

Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

Görüş Redaksiyon

Son 35 gün içinde nükleer enerji ve jeopolitik arenada yaşanan baş döndürücü gelişmeler, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin habercisi niteliğinde....

askeri Tören_CIN

Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Finlandiya

Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

Turan Altuner

Toplumsal Piyasa Ekonomisi: Düşünürleri, İlkeleri ve Pratik Uygulamaları

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi 2025

Jeopolitik Satranç Tahtası: Xi Jinping Çok Kutuplu Vizyonu ve ABD Hegemonyası

Alaska Zirvesi

Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama
Felsefe

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

Görüş Redaksiyon

Sabah uyandığınızda elinize aldığınız akıllı telefon, cüzdanınızdaki banknotlar, yaşadığınız ülke ve hatta kendinize dair sahip olduğunuz “birey” algısı… Tüm bunların...

temel demirer

Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

Sibel_özbudun

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

sibel özbudun

Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.