
KAUSHIK BASU
Bangladeş, bağımsızlığını kazandığından bu yana geçen yarım yüzyılda, Henry Kissinger’ın “batık devlet” dediği şey olmaktan çıkıp hızlı ekonomik kalkınmada bir vaka çalışmasına dönüştü. Büyük bir mikrofinans sektörü, dengeli çalışma düzenlemeleri ve köktendinciliğe karşı direniş, ülkenin başarısının anahtarı oldu.
ITHACA – Bir ülkeyi doğuşundan beri tanımış olmak garip geliyor. Bangladeş (o zamanlar Doğu Pakistan) 1971’in büyük bölümünü bağımsızlık savaşıyla geçirdi. Başkan Yahya Han’ın (dönemin Pakistan Devlet Başkanı) ordusu tecavüz ve soykırıma başvurarak bağımsızlık hareketini ezmeye çalışırken ABD Başkanı Richard Nixon’un Pakistan’ın arkasında sağlam bir şekilde durmasıyla, milyonlarca Bangladeşli mülteci Hindistan’a akın etti. O zamanlar Delhi’de bir lisans öğrencisiydim ve Hindistan’ın Batı Bengal ve Odisha eyaletlerinde ortaya çıkarak genişleyen mülteci kamplarında çalışmak üzere bir öğrenci ekibine katıldım.
Pakistan ile kapsamlı bir hava savaşı 2 Aralık’ta patlak verdi. Sokağa çıkma yasağı sırasında Kolkata’da üniversiteye dönmek için, kompartımandaki tüm ışıkların kapalı kalması emriyle, gece trenini yakaladığımı dün gibi hatırlıyorum.
Hindistan Başbakanı İndira Gandi’nin kariyerinin en önemli noktası buydu. Gandi Hindistan’ın kapılarını mültecilere açmış ve Bangladeş’i desteklemek için askeri müdahalede bulunmuş, Yedinci Filoyu Bengal Körfezi’ne göndermeyi de içeren ABD baskısına boyun eğmeyi reddetmişti. Han’ın ordusu 16 Aralık 1971’de bir Hint-Bangladeş müttefik gücüne teslim oldu. Bangladeş 26 Mart’ta bağımsızlığını çoktan ilan etmiş olsa da, fiilen Aralık ayında o gün doğdu.
Bağımsızlık döneminde Bangladeş, Güney Asya’nın en fakir ülkelerinden biriydi – Hindistan’dan fakir, Pakistan’dan çok daha fakirdi. O zamanki ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger tarafından bir “batık devlet” olarak nitelendirilen ülke, birkaç yıl boyunca büyük bir yoksulluk ve yoksunluk denizinde bocaladı. Nixon yönetimi, ülke kıtlığın ortasındayken, Küba’ya jüt poşet ihraç ederek biraz para kazandığı gerekçesiyle Bangladeş’e gıda yardımını aniden kestiğinde işler daha da kötüye gitti.
Bugün, Bangladeş yarım yüzyıllık bağımsızlığını kutlarken, ülke ekonomik kalkınmada çok az kişinin öngördüğü bir vaka çalışması haline geldi. 2006 yılında GSYİH büyüme oranı Pakistan’ı aştığında, çoğu kişi bunu tek seferlik bir şans olarak görüp önemsemedi. Ancak Bangladeş o zamandan beri her yıl Pakistan’ı geride bıraktı ve – şaşırtıcı bir şekilde – şu anda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri.
Bangladeş’in kişi başına düşen GSYİH’si şu anda Hindistan’ınkiyle yakından rekabet ediyor ve Pakistan’ınkini önemli ölçüde aşıyor. Ortalama yaşam süresi 74 ile Hindistan (70) ve Pakistan’dakinden (68) daha yüksek. Ülke, dünyanın önde gelen hazır giyim ihracatçısı ve diğer sektörler de yükselişte. Örneğin, Bangladeş’in ilaç endüstrisi gelişiyor. Birçoğu araştırma yapan 300 şirket ile ülke şu anda iç talebin % 97’sini karşılıyor ve küresel olarak ihracat yapmaya başladı.
Bangladeş’te hala çok fazla yoksulluk ve sıkıntı, artan eşitsizlik ve gelecek bakımından belirsiz bir gidişat olduğu doğru. İklim değişikliği ve yükselen deniz seviyeleri önemli tehlikeler oluşturmaya devam ediyor ve siyasi istikrarsızlık hala yeniden baş gösterebilir ve ekonomik ilerlemeye sekte vurabilir.
Yine de, Bangladeş’in olağanüstü ekonomik dönüşümü – Dünya Bankası artık ülkeyi düşük-orta gelirli bir ekonomi olarak sınıflandırıyor – övgüyü hak ediyor ve bugünün düşük gelirli ülkelerine önemli dersler sunabilir.
Bangladeş’in yükselişi hem ölçülüp biçilmiş müdahalelerin hem de şansın hikayesi. Ülke, başarısının büyük bir bölümünü ilerici STK’lara, özellikle de Fazle Hasan Abed’in BRAC’ına ve Muhammed Yunus’un Grameen Bankası’na borçlu. Beklenenden daha büyük bir rol oynayan dikkate değer bir müdahale, Grameen Bank’ın başta verdiği, mikrofinans kredilerinin hanehalkının kıdemli kadın üyesine ödeneceği yönündeki kararıydı. Daha önce yazdığım bir makalede bunun kadınlara evde daha fazla güç kazandırdığını ve bunun da hanehalkı harcamalarının çocuk refahına yönlendirilmesine yardımcı olduğunu belirtmiştim. Bu, Bangladeş’in yaşam beklentisi ve okuryazarlık gibi kalkınma göstergeleri ve yetersiz beslenmeyle mücadelede güçlü ilerleme kaydetmesinin ana nedenlerinden biridir.
Bangladeş, hanehalklarının borç tuzağından çıkıp kendi küçük işlerini kurmalarını sağlayan dünyanın en büyük mikrofinans sektörlerinden birine sahip. Hesaplanabilir bir genel denge modeli kullanarak, Selim Raihan, S.R. Osmani ve M.A. Baqui Khalily, mikrofinansın para alan hanelere yardım etmekten daha fazlasını yaptığını gösterdiler. Mikrofinans, mali ve para politikalarını destekleyerek ülkenin GSYİH’sını % 9-12 artırdı.
Ancak Bangladeş’in başarısının şansla da ilgisi var. Hindistan alt kıtası, karmaşık çalışma yasalarına, özellikle de 1947’de Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlıklarından önce yürürlüğe giren ve ölçek ekonomilerini hayata geçirebilen büyük üretim şirketlerinin ortaya çıkışını engelleyen Endüstriyel Anlaşmazlıklar Yasasına sahip. Pakistan 1958’de yanlış nedenlerle, büyük şirketlerin işçileri kontrol etmesini sağlamak için, yasayı yürürlükten kaldırdı. Dahası, bunu kaba bir şekilde yaptı, böylece emek sömürüsüne ve ahbap-çavuş kapitalizmine katkıda bulundu.
Bir zamanlar Pakistan’ın bir parçası olan Bangladeş, söz konusu yasanın yükünden azade doğdu. Ancak Pakistan’dan farklı olarak ülke, şirketlere sınırsız güç vermeksizin esnek olan, kendi çalışma düzenlemelerini geliştirmeye devam etti. Bu, Bangladeş’in başarılı bir küresel üretim merkezi haline gelmesinde önemli bir rol oynadı.
Son olarak, Bangladeş’in ekonomik başarısının temelini önemli bir siyasi faktör oluşturmaktadır. Başbakan Şeyh Hasina sık sık eleştirilse de, ülkenin yükselen gidişatına önemli katkıda bulundu. Bangladeş anayasası din özgürlüğünü garanti etse de, Bangladeşin önde gelen tefsircisi Abul Barkat’ın “Doğu Bengal’de İslam’ın liberal ve hümanist kökeni” olarak tanımladığı değerleri reddeden köktendinci gruplar anayasaya meydan okumaya devam etmektedirler. Oldum olası seküler olduğu söylenen Şeyh Hasina, bu yıkıcı güçleri kontrol altında tutmayı başardı.
Pek çok ülke, ekonomileri için feci sonuçlara yol açan köktendinciliğe yenik düştü. Bangladeş, bu tehlikeye göğüs gerdiği için dikkate değer. Şu anda 50 yıllık bir geçmişe sahip olan hareketli ve canlı ekonomisi, bu başarının kanıtıdır.

Kaushik Basu, Dünya Bankası’nın eski baş ekonomisti ve Hindistan Hükümeti’nin baş ekonomik danışmanıdır. Cornell Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü ve Brookings Enstitüsü’nde misafir Kıdemli Araştırmacıdır
Bu makale Project Syndicate’de yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş