
Vincent Bevins
Geçen ay Avrupa Birliği Parlamentosu başkan yardımcısı Dita Charanzová, teknoloji şirketlerini düzenlemeye yönelik yeni planların son derece iddialı olduğunu ve ayrı bir “Avrupa interneti” oluşturabileceklerini söyledi. Pekin’deki hükümet gibi, Brüksel’deki politikacıların da sonunda kıtada tamamen farklı bir çevrimiçi deneyim oluşturabileceğini iddia etti. Charanzová, Avrupalı liderlerin niyetinin bilgileri sansürlemek yerine, kullanıcıları korumak olduğunu kabul ederken, ortaya çıkacak sonuçların benzer olabileceğinden endişeliydi. “İki internetin olduğu bir dünyada yaşıyoruz: Çinliler ve diğerleri var. Çözüm yapay olarak bir üçüncüsünü yaratmak olmamalıdır.”
Ancak Avrupa’nın sıkı internet düzenlemesini savunanlar için amaç interneti Balkanlaştırmak değil – hatta tam tersi. Avrupa’da aralık ayında ciddi bir şekilde başlayan ve birkaç yıl sürmesi beklenen, büyük teknoloji şirketlerini dizginlemeye yönelik yeni girişimin diğer ülkeleri AB liderliğini takip etmeye ikna edeceğini, veri kullanımını sınırlandırmak ve devasa şirketleri adil davranmaya zorlamak konusundaki ciddi çabalarının Atlantiğin diğer yakasına ve dünyanın dört bir yanına ulaşan dalgalar yaratacağını umuyorlar.
Avrupa tüketici hakları örgütü BEUC’un ekonomik ve hukuki işler müdürü Agustin Reyna “Bunu başarırsak, diğer ülkelere de ilham olacağını tahmin ediyorum. İlk bakışta, bu büyük teknolojiye karşı radikal bir duruş gibi görünebilir, ancak bunun bir akımın başlangıcı olduğunu düşünmek istiyorum. Bu şirketlerin çok fazla gücü var ve onu kötüye kullanıyorlar. Kullanıcıların dijital dünyada nasıl etkileşimde bulunacaklarını belirliyorlar ”diyor. “Büyük teknolojinin istediği şekilde davranmamızı sağlamak üzere tasarlanmış yanıltıcı arayüzlerle etkileşime girmek zorunda kalıyoruz,” diye de ekliyor. “Bunun değişmesi gerektiği konusunda giderek güçlenen bir fikir birliği var.”
Dijital Piyasalar Yasası ve Dijital Hizmetler Yasası olmak üzere Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan iki yasa tasarısı, AB’nin tamamında geniş bir hedef yelpazesi ile yeni kurallar oluşturmayı amaçlıyor. Yapabileceklerinin en uç örneği olarak, Silikon Vadisi devlerinin Avrupa’da iş yapma şeklini ciddi şekilde değiştirebilirler. Yeni yasalar, sosyal medya platformlarının ve çevrimiçi pazar alanlarının kullanıcı verilerini ayıklamasını ve ardından bunları rekabet avantajı için kullanmasını engelleyebilir – ki bu, birkaç şirketin temel iş modelinin bir parçasıdır. Bunun yerine, verileri diğer piyasa aktörleri ve kamu araştırmacıları ile paylaşmaya zorlanabilirler. Şirketlerin, arama sonuçlarında kendi ürünlerini üst sıralarda sıralaması engellenebilir ve bu da hizmetler arasında geçiş yapmayı veya kendi ürünlerine pazar alanlarında veya işletim sistemlerinde özel muamele göstermelerini zorlaştırabilir. Ve Avrupa Birliği’nin Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft gibi devleri (GAFAM olarak adlandırılan) en azından dünyanın bu bölgesinde parçalaması bile mümkün.
Avrupa Komisyonu’ndan bir temsilci e-posta yoluyla, yetkililerin “küresel platformlar için net sorumluluklar ve hesap verebilirlik tanımlayarak yüksek bir küresel kriter belirlemek” istediklerini söyledi. Mevzuatın “kullanıcıları ve onların temel haklarını koruyacağını, kullanıcıların, platformların ve kamu otoritelerinin sorumluluklarını Avrupa değerlerine göre yeniden dengeleyeceğini” iddia ediyorlar.
Pek çok uzmanın endişesi, Brüksel’in ölçüyü kaçıracağı değil, önümüzdeki birkaç yıl içinde inanılmaz derecede sofistike bir Amerikan lobicilik operasyonunun – bizzat ABD hükümetinin de yardımıyla –tasarıları mevcut sorunun çözümü için yetersiz kalana kadar sulandırmada başarılı olacağı. Merkezi Almanya’da bulunan, kâr amacı gütmeyen bir şeffaflık-savunuculuk grubu olan LobbyControl, sonucu etkilemeye çalışan bir dizi operasyonla başetmeye çalışıyor. Kampanyayı yürüten Max Bank, şeffaf çabalara harcadığı on milyonlarca avronun yanı sıra, büyük teknoloji şirketlerinin görünüşte tarafsız olan ancak “gizli lobicilik” faaliyeti yapan düşünce kuruluşlarını da fonladığını belirtiyor.
“Büyük teknoloji şirketlerinin gücü, giderek artan bir şekilde, demokrasinin kendisi ve toplumdaki güç ilişkileri açısından bir sorun haline geliyor. Bunu kimin kimi denetim altına aldığı meselesi olarak görüyoruz” diyen Bank, Brüksel ve Berlin gibi şehirlerde – henüz – ABD’de var olan, insanların büyük teknoloji için çalışmak üzere hükümet yönetimindeki işlerini bıraktıkları ya da bunun tersinin olduğu, bir döner kapı kültürünün bulunmamasından memnun. Avrupa’daki uzmanlar arasında ortak görüş, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Demokrat Parti ile Silikon Vadisi arasında derin bir müttefiklik olduğu ve kabinesini oluştururken Başkan Biden’ı dikkatle izledikleri yönünde. Tim Wu ve Lina Khan’ın atamaları düzenleme savunucularını cesaretlendirmiş olsa da, Washington’un Brüksel’e büyük teknoloji şirketleri lehine baskı yapacağına inanıyorlar. LobbyControl’den Bank, “Bunun ABD ile AB arasında bir ticaret sorunu haline gelmesini bekliyorum” diyor.
Şu anda, Avrupa teknoloji mevzuatının en önemli parçası, 2016’da kabul edilen Genel Veri Koruma Yönetmeliğidir (GDPR). Uygulanması zor olan yasayı hazırlayanlardan biri, yasanın daha şimdiden bir güncellemeye ihtiyacı olduğunu söylüyor. Avrupalı yetkililer, Silikon Vadisi devlerini sıkıştırmak için son zamanlarda mevcut mevzuatı kullandılar. İlk defa, AB Apple’ı, özellikle de App Store’u kullanma şekli nedeniyle anti-tröst yasasını çiğnemekle suçluyor. Fransa’da hükümet, Google’ı kullandığı içerik parçacıkları için medya kuruluşlarına ödeme yapmaya zorlamak üzere AB’de geçerli bir telif hakkı reformunu kullanıyor ve diğer ülkeler de bunu takip edebilir. Ve örnekler biraz farklı olsa da, AB yetkilileri geçen ay, Facebook Avustralya hükümeti ile arasındaki bir düzenleme savaşı sırasında platformundaki tüm haberleri yasakladığında, kesinlikle bunu dikkatle izliyorlardı. Ancak yeni tasarıların, bu kurumların artık günlük yaşamın bir parçası olması nedeniyle, reaktif olmaktan ziyade proaktif olması hedefleniyor.
Imperial College London’da ekonomi profesörü ve Avrupa Komisyonu’nun eski rekabet baş ekonomisti Tommaso Valletti, “Avustralya’daki vaka, size bu şirketlerin sahip olduğu güç hakkında bir fikir veriyor” diyor. “Ancak onların yaklaşımı, temel mesele olan piyasa gücü meselesini çözmeye uğraşmıyor.”
Valletti, teknoloji sektöründe en son önemli bir rekabet önlemi alındığında – 1998’de Microsoft’a karşı – bunun Google ve Facebook gibi oyuncuların da dahil olduğu yeni bir inovasyon dönemine öncülük ettiğini belirtiyor. Ancak son on yılda, yeni şirketler büyük ölçüde pazar hakimiyetini devasa bir güç biriktirmek ve yeni hizmetler sunmak yerine bağımlılığı beslemek için kullandılar. Valletti, “GAFAM şirketlerinin toplam piyasa değeri 8 trilyon dolar. Bu, orta ölçekli bir Avrupa şirketi kadar büyük” diyor. “Teknoloji platformları, sosyal etkileşim şeklimizde, alışveriş şeklimizde ve bilgi arama şeklimizde darboğazlar haline geldi. Toplum olarak bankalar, elektrik ve telekomünikasyon alanlarında yaptığımız şeyi yapmalıyız. Bir şey bir kez vazgeçilmez bir kamu hizmeti haline geldiğinde, izlenecek yol düzenlemedir.”

Vincent Bevins, Amerikalı bir gazeteci ve yazardır. Londra’da Financial Times için çalıştıktan sonra 2011’den 2016’ya kadar Los Angeles Times için Brezilya muhabiri olarak çalıştı. 2017’de Jakarta’ya taşındı ve Washington Post için Güneydoğu Asya’yı takip etmeye başladı ve 2018’de Endonezya ve Latin Amerika’daki Soğuk Savaş şiddeti hakkında bir kitap yazmaya başladı. Çalışmaları çoğunlukla uluslararası politika, dünya ekonomisi ve küresel kültüre odaklanmıştır.
Bu makale New York Magazine’de yayınlanan İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir.
Çeviren: Irmak Gümüşbaş