10 Eylül 2025, Çarşamba
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

    Oresnik

    ‘Oreshnik’ ve Süpersonic Hız Çağında Yaşamak

    Zekeriya Simsek

    Dünyanın Denetimli Serbestlik Hâlleri: Uluslararası Kuruluşlar Ne İşe Yarar?

    Ukrayna

    Brzezinski, Huntington, Wolfowitz: 1990’larda ABD Stratejileri ve Ukrayna Savaşı Üzerindeki Etkileri

    Tek kutuplu dünya

    21. Yüzyıldaki Güç Mücadelesini Anlamak: Tek Kutuplu Dünyanın Kuramsal Temelleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

    temel demirer

    Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

    Oresnik

    ‘Oreshnik’ ve Süpersonic Hız Çağında Yaşamak

    Zekeriya Simsek

    Dünyanın Denetimli Serbestlik Hâlleri: Uluslararası Kuruluşlar Ne İşe Yarar?

    Ukrayna

    Brzezinski, Huntington, Wolfowitz: 1990’larda ABD Stratejileri ve Ukrayna Savaşı Üzerindeki Etkileri

    Tek kutuplu dünya

    21. Yüzyıldaki Güç Mücadelesini Anlamak: Tek Kutuplu Dünyanın Kuramsal Temelleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

    temel demirer

    Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

Temel Demirer
1 Eylül 2025
Okuma süresi: 22 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş

temel demirer

“ve sen uçurumların ve karların üstünden götür götür beni güneşe”[1]

İlgili İçerikler

Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

“İnsanın bütün faaliyetleri politiktir ve tiyatro da bu faaliyetlerden biridir. Tiyatroyu politikadan ayırmaya çalışanlar bizi yanıltmaya çalışmaktadırlar ve bu politik bir tutumdur.”[2]

“Tiyatro Aristophanes zamanından beri topluma önderlik eder, devleti, hükümeti idare edenleri denetler. Her konuda yol gösterir. Görevi gerçeği, iyiyi, güzeli tanıtmaktır. Bunu nasıl yapar bilir misiniz? Şöyle: gerçeği yalancıların, mürailerin, hokkabazların, dalaverecilerin gözü doymaz midecilerin ahlâksızlığını, kapkaçlığını, kalpazanlıklarını ortaya koyarak gösterir.”[3]

“Eğer sanatın herhangi bir anlamı varsa, bunun sınıf mücadelesinde bir silah olarak kullanılması olduğu sonucuna ulaştı.”[4]

“Kimse kendisini insanların üzerinde göremeyeceğinden, birbiriyle savaşmakta olan sınıfların üzerinde de göremez. Toplum savaşan sınıflara bölünmüş kaldıkça, ortak bir sözcüye sahip olamaz. Bu durumda sanat için tarafsızlık, yalnızca egemen taraftan yana olmak anlamını taşıyacaktır.”[5]

Ve de “Doğada gerçekleştirilen köklü değişimler gibi, toplumda gerçekleştirilen köklü değişimler de bir özgürleştirme eylemidir ve bilimsel bir çağın tiyatrosuna düşen, özgürlüğe kavuşmanın sevinçlerini iletmektir.”[6]

Özetle tiyatro için “Önemli olan oyun bittikten sonra elde ne kaldığı, nereye varıldığıdır. İstediğim en azından oyunun söz konusu ettiği politik sorunlara seyircinin ilgisini, merakını çekmek (…) sorup soruşturmasını, üstüne düşünüp tartışmasını sağlamak”tır.[7]

“Bizim gereksindiğimiz tiyatro, belli olayların gerçekleştiği ve insan ilişkilerinden oluşma, belli tarihsel bir alanın izin verdiği duyguları, bakış açılarını ve itkilerini sunmakla yetinmeyip, alanın değişime uğratılmasında rol oynayan düşüncelerle duyuları kullanan ve üreten tiyatrodur.”[8] 

Bu bağlamda kendini gerçeğe ve kapitalist sistemin değişmesine adayacak olan bu tiyatro, “Daha çok ağır yaşam koşulları içerisinde yaşayanlardan oluşan geniş kitlelere kapılarını ardına kadar açık tutar. Amaçlanan, bu kitlelerin tiyatroda kendi büyük sorunları ile yararlı bir tartışma ortamına girmelerini sağlamaktır.”[9]

Çünkü “Tiyatroda gerçekliği tanıtmak, gerçek gerçekçiliğin görevlerinden biridir, ama başka görevleri de vardır. Bu gerçekliğin bir de anlaşılır olması gerekir. Yaşam olaylarının akışını yöneten yasalar algılanabilmeli.”[10]

“Tiyatro, insanlar arasında geçen, aktarılmış ya da kurgu ürünü olaylara ilişkin canlı betimlemelerin eğlendirme amacıyla oluşturulmasıdır,” diyen Bertolt Brecht’e göre, tiyatro hem eğlendirici hem de öğretici olmalıydı. Ona göre öğrenme ve eğlenme diyalektik bir bütündü. Tiyatro kurumunun en genel işlevi eğlendirmektir ve bu soylu bir işlevdir tiyatro için.

Ancak Bertolt Brecht açısından, “Seslendiği kitlenin bilgi ve deneyimlerine hiçbir şey katmayan sanatın değeri sıfırdır.”[11]

Erwin Piscator, “Biz tiyatroyu çağların aynası olarak değil, çağları değiştirmenin bir aracı olarak görüyoruz,” derken, “Tiyatro çağın karmaşasını gözler önüne sermelidir” diyen Bertolt Brecht’e göre, tiyatro toplumun köklü değişime uğratılmasına hizmet etmeliydi.

Aynı konuda Erwin Piscator şöyle diyordu: “Bizim için sahnede çizilen insan, toplumsal bir öğe olarak anlamlıdır. Temel olan ne kendisiyle ne de Tanrıyla ilişkisi değil, toplumsal ilişkisidir. Ne zaman görünse sınıfsal ve toplumsal konumu da onunla birlikte yerini alır. Ahlâksal, ruhsal ve cinsel çelişkileri toplumla olan çelişkileridir.”[12]

Fransa’daki Mayıs 1968’in bir duvar yazısında kayıtlıdır anlatmaya gayret ettiğim hemen her şey:

“Sanat ‘bir gaz sandığını yere yıkarak’, en güzel sokaklarda en güzel insanlarla türkü olup akmalı. Öyle bir tiyatro yapmalı ki; oyuncusu, yazarı sokaktaki insan, fabrikadaki işçi olsun. Öyle bir tiyatro olmalı ki; sokakta başı derde girenin yanında bitsin, bizden olsun!”

O hâlde “Burjuva Tiyatrosu”na[13] inat, “Bizim Tiyatro”[14] deyince Haşmet Zeybek’in, ‘Alpagut Olayı’nı, Ömer Polat’ın, ‘İşçi’sini, Orhan Asena’nın, ‘Şili’de Av’ını, Vasıf Öngören’in, ‘Zengin Mutfağı’nı, Tuncer Cücenoğlu’nun, ‘Çıkmaz Sokak’, Eşber Yağmurdereli’nin ‘Akrep’ini, Bilgesu Erenus’un, ‘Çağrı’sını, Cengiz Gündoğdu’nun ‘Karar 71’i ile vb’lerini hatırlamamak mümkün mü?

* * * * *

Sözünü ettiğim hâliyle tiyatro insan(lık) bünyesine bağışıklık/ direnç kazandıran bir panzehir; yine insan(lık)ın beynine merak dürtüsü ekip, düşündüren, geliştiren bir kaldıraçtır.

Malum üzere, her şey fikir düzeyinde olgunlaşınca sıçramaya gelir ki, o da iç ve dış aksiyonudur.

Tiyatro ekseninde ele alırsak insan(lık) dilsiz olduğu çağlarda birbiriyle drama aracılığıyla anlaşmıştı. Ses, taklit ve bedensel anlatımlar ile doğaçlama olarak durumları canlandırmış, iletişim kurmuştu. Bu iletişim, ona düşüncenin ihtiyacı olan deneyimleri ve bilgileri sağlamıştı.

Başlangıçta kendisi için rol yapan insan, daha sonra tiyatro alanlarında seyirci olmuştu. Aslında tiyatroda sahnelenen kendi hikâyesi idi.

Yaşam sahnesinin gerçek oyuncuları, deneyimcileridir onlar. Yaşamlarına ayna tutan sahnedeki insanlar ise yaşam sanatı yolculuğuna onları davet eden rehberlerdir.

Dün olduğu gibi bugün de, “Bütün dünya bir sahnedir. Kadın erkek bütün insanlar da onun aktör ve aktrisleridir.” Yani sürekli devinim ve yaratıcılık süreçleri oluşturanlardır…[15]

Bu hâliyle de o “Farklı olanı -yabancı olanı da diyebilirsiniz- evrensel olarak anlamamızı sağlar. Sanat, bunu başararak diller, coğrafi bölgeler, ülkeler arasındaki sınırları aşar. Sadece herkesin bireysel niteliklerini değil, her insan grubunun, örneğin her ulusun bireysel özelliklerini de bir araya getirir. Sanat bunu farklılıkları eşitleyerek ve her şeyi aynı hâle getirerek değil, tam tersine bize bizden farklı olanı, uzak ya da yabancı olanı göstererek yapar.”[16]

Şimdi bugünlerde, ‘Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Komitesi’ başkanı Theodoros Terzopoulos’un, “Tiyatro, yoksullaştırılmış, sanal gerçeklik hücrelerine hapsedilmiş, boğucu özel yaşamlarına gömülmüş yurttaşlarla dolu bir dünyada, çağımızdan yükselen imdat çağrısını duyabilir mi? Gölgesini yaşamın her alanına yayan totaliter bir baskı ve kontrol sistemi tarafından ezilen var oluşların robotlaştırıldığı bir dünyadan yükselen çağrıyı duyabilir mi? Tiyatro, insanlık durumunun XXI. yüzyılda içine sokulduğu, yurttaşların politik ve ekonomik çıkarlar, medya ağları ve kanaat oluşturucu firmalar tarafından manipüle edildiği hâlden kaygı duyuyor mu? Sosyal medyanın bir yandan sözün akışını kolaylaştırırken, diğer yandan biz ve Öteki arasına o gerekli görülen mesafeyi sokan muazzam bir mazeret haline getirildiği dünyadan kaygı duyuyor mu? ‘Öteki’nden, farklı olandan, ‘Yabancı’dan duyulan sessiz ama derin bir korku giderek düşüncelerimizi işgal ediyor, eylemlerimize yön veriyor. Tiyatro, bu kanayan travmayı göz ardı ederek, farklılıkların bir arada var oluşuna yönelik bir atölye işlevi görebilir mi?”[17] sorusu tüm aktüelliğiyle gündemdeyken; Walter Benjamin’in verdiği yanıt şudur:

“Bugün tiyatronun gündemindeki sorun, oyunun kendisinden çok sahneye ilişkin açıklamalarla belirginleşir. Bu sorun orkestra çukurunun doldurulmasıyla ilgilidir. Oyuncularla izleyicileri diriler ve ölülermişçesine birbirinden ayıran, suskunluğu tiyatrodaki yücelik duygusunu, titreşimi operadaki sarhoşluk verici etkiyi doruklara çıkartan, tüm sahne öğeleri içinde kutsal kökenin izlerini en belirgin biçimde taşıyan bu uçurum artık işlevini yitirmiştir. Sahne hâlâ yüksektedir, ama şimdi dipsiz bir uçurumdan yükselmez, bir kürsü hâline gelmiştir artık. Tiyatro şimdi kendine bu kürsünün üzerinde çeki düzen vermek zorundadır.”[18]

* * * * *

Sahnenin hâlâ en yüksekteki kürsü olduğunu bir an dahi unutmadan yaşama dokunan örneklerden öğrenmemiz gerekiyor.[19]

Mesela “Fevkâlâde zaferlerim olmayabilir, fakat içinden sağ çıkmayı başardığım yenilgilerimle sizi şaşırtabilirim,” vurgusuyla “Sanırım ömrümün sonuna kadar öğrenci olarak kalacağım,” diyen Anton Çehov’dan…

Onun tiyatrosu “Gerçekten yaşamayınca insan, seraplarla avunur”…

“Bak ne diyeceğim. Aklını başına topla! Herkes her şeye nasıl yalın olarak bakıyorsa sen de öyle bak! Bu dünyada her şey anlaşılır ve açıktır”…

“Namussuz insanların karnı tok ve sırtı pektir; namuslu insanlarsa bir lokma ekmeğe muhtaçtır”…

“En tehlikeli insan tipi az anlayan çok inanandır”…

“Hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir,” derdi.

* * * * *

Ve “Otuz beş yaşındayım, soyluluk unvanım yok, taşınmaz malım yok, ticaretle hiç mi hiç uğraşmadım… hiç kimseyi sömürmedim.”[20]

“Düşünce şapka değildir ki her kafaya uydurulsun.”[21]

“Her öğretmen, zamanı geldiğinde öğretmeyi bırakmasını öğrenmelidir. Bu zor bir sanattır.”

“Gerçeği bilmeyen sadece aptaldır. Fakat gerçeği bilen ve ona yalan diyen, suçludur, canidir.”

“Dünyada iki çeşit hırsız vardır; polis tarafından yakalanan küçük hırsızlar ve polis tarafından korunan büyük hırsızlar.”

“Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.”

“Bir insana yapılacak en büyük iyilik ona iyilik sunmak değil, onun iyilik dilenecek hâle gelmesine fırsat vermemektir.”[22]

“İnsan inanılmaz dayanıklılıkta bir varlık. Yavaş yavaş, parça parça ölür. Uzun bir süre daha, insan gibi görünür.”

“Ağlama hiç, çünkü dünya bu hâli ile değmez gözlerinden akan yaşa.”[23]

“Evet, bize deniyor ki bencil olmayın ve elinizde ne var ne yok paylaşın. İyi ama elimizde hiçbir şey yoksa ne olacak?”[24]

“Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar.”

“Madem iyisin, anladık iyisin, ama neye yarıyor iyiliğin?”

“İyilik talep edilmezse kimse uzun süre iyi olamaz.”

“Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, mücadele etmeyen zaten yenilmiştir.”

“İhtiyacımız olan şey kahramanlar değil, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplum olmalı.”

“Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!” vurguları Bertolt Brecht tiyatrosunun özetiyken; söz konusu duruşu şu dizeleri daha da pekiştirir:

“Öldürmenin pek çok yolu vardır./ Karnına bıçak saplayabilirler,/ Ekmeğini elinden alabilirler,/ Hastalığını iyileştirmeyebilirler,/ Kötü bir evde yaşamaya zorlayabilirler seni./ Kendini öldürmeye itebilirler,/ Ölesiye çalıştırabilirler,/ Savaşa yollayabilirler./ Bizim devletimizde bunların pek azı yasaklanmıştır.”[25]

 “Yoksullar yurdundaki adam, öğren!/ Hapishanedeki adam, öğren!/ Mutfaktaki kadın, öğren!/ Babalık, öğren!/ Yönetimi kendi eline almak zorundasın./ Yersiz yurtsuz avare, ara bul okulu!/ Soğuktan buz kesen, bilgi edin kendine!/ At pençeni kitaba, açlıktan ölen:/ Bir silahtır o./ Yönetimi kendi eline almak zorundasın.”

“Ey mutsuzlar!/ Kardeşlerinizi boğazlıyorlar,/ göz yumuyorsunuz./ Çığlıklar duyuluyor,/ ama siz susuyorsunuz.”

“Yenilen, kalk ayağa!/ Her şeyini yitiren, dövüşe devam!/ Kavramışsan olup biteni, seni kim tutabilir?/ ‘Hiçbir zaman’dan ‘bugün’ doğar/ Bugün yenilen, yarının yenenidir.”

 “Yaşıyorsan eğer, ‘hiçbir zaman’ deme./ Yıkılır, yıkılmaz görünen./ Kalmaz hiçbir şey nasılsa öyle./ Buyuranlar verdiklerinde son buyruklarını/ Buyruk altındakiler başlar konuşmaya.// Kim ‘hiçbir zaman’ demeyi göze alabilir?/ Zulüm yürürlükteyse, kim suçlu:/ Kendimiz./ Ve kimdir onu yıkmak zorunda olan:/ Biz.”

“Bir gün gelecek, zaman bizim olacak, bizim!/ Bütün düşünürlerini okuyacağız bütün çağların…/ Bütün ustaların bütün tablolarını göreceğiz/ Ve bütün insanlara öğreteceğiz gerçeği, ‘sevgiyi’…”

“Umudumuz çelişkilerdedir” vurgusuyla yolumuzu aydınlatanlardandı: Şair, oyun yazarı, tiyatro yönetmeni, kuramcısıydı. Oyunlarından başka kuramsal yazıları ve uygulamada getirdiği yeniliklerle XX. yüzyıl tiyatrosuna yön vermişti,[26] hâlâ da veriyor…

* * * * *

Tiyatro ile örülmüş hayatlar ile müsemmaydı Ayla Algan.

Tiyatro ustası, tiyatro büyücüsüydü. Sayısız öğrenci yetiştiren bir eğitmen ve oyunculuğunu araştırmacılığıyla bütünleyen bir ustaydı.

İlk politik işçi filmi olarak kabul gören “Karanlıkta Uyananlar”da rol alan tiyatro sanatçısı, yönetmen, şarkıcı ve eğitmen Ayla Algan yaratıcılığa tutkun insan; yaşamını sanata, yaratıcılığa adamış bir kişilikti…

Muhsin Ertuğrul’un sevgili “kızı”ydı.

60’lı yıllardan başlayarak Ayla Algan ve Beklan Algan’ın tiyatroda açtığı ufuklar çok önemliydi. Bu sanat alanının sınırlarını yıktılar, tiyatroyu “yenilediler”. Sadece tiyatro yapanları değil, izleyiciyi de düşünmeye yönelttiler.

Bunları yaparken de her an birbirlerini tamamladılar. Ayla Algan’ın salt oyunculukta ustalaşmakla yetinmeyip “oyunculuk” anlamlarını çoğaltması çarpıcıydı. Muhsin Ertuğrul’dan kaptığına inandığım insan ilişkilerini sürdürmesi, onun ideallerini benimsemesi, hoca-çırak ilişkisini genç kuşaklara aktarması son ana dek sürdü.[27]

Beklan Algan’la evlilik,[28] New York’ta Actors Studio’da parlak öğrencilik yılları, 1960’larda İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda oyuncu olarak elde edilen başarılar. 1961’de ilk kez Muhsin Ertuğrul rejisinde Hamlet rolünü canlandırış. 1964’te LCC’de “Marat/Sade” günleri… Ama maalesef deneysel tiyatro anlamında uzun ömürlü olamayan çalışmalar…

Ardından, Muhsin Ertuğrul’un İstanbul Şehir Tiyatrosu bünyesinde kurulmasını sağladığı Deneme Sahnesi faaliyetleri… 1980 askeri darbesi ve 1402 sayılı yasa ile işten atılış…

Peter Stein ve Berlin Schaubühne’de İşçi Tiyatrosu çalışmaları…

Grupta Beklan ve Ayla Algan’la birlikte Kerim Afşar, Tuncel Kurtiz, Şener Şen, Macit Koper ile genç işçiler de bulunmaktadır. 1984 Türkiye’ye dönüş yılıdır ve de 1988’de Şehir Tiyatroları bünyesinde TAL (Tiyatro Araştırma Laboratuvarı) faaliyetleri. Eugene Barba’nın Ontik Tiyatro kavramı üstüne çalışmalar…

Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven, Çetin İpekkaya, Edis Tezel, Süleyman Velioğlu da kurucuları arasındadır TAL’nın…[29]

Ayla Algan, TAL deneyiminden yola çıkarak bugünün oyuncusuna seslenen, bu çalışmaları inceleyen pek çok araştırmacının kaleminden çıkmış yazıları kitabında paylaşırken kendi hocalık deneyiminin nasıl şekillendiğine dair göndermeleriyle de dikkat çekmektedir…

O, ‘Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan’ başlıklı yapıtını şu sözlerle açarken yarınlara yönelik beklentilerinin altını çiziyordu: “Her sanat dalında olduğu gibi tiyatroda da her ülke gelişimsel olarak birbiriyle çoğu zaman farklılık gösterse de hepsi birbirinden etkilenerek gelişimlerini sürdürmüştür. Globalleşen dünyamızda ise bu etkileşim çok daha hızlı ve bilgiye ulaşmak çok daha zahmetsiz olduğundan bireysel ve mesleki gelişiminizi sürdürürken bugünümüzün oluşmasına katkıda bulunan düşüncelerden, sanatçılardan, edebiyatçılardan, kuramcılardan feyz alıp geleceğe birer köprü olabilmeniz dileğimdir.”[30]

* * * * *

Bir de ahşap bir sahnenin üzerinde, ışıkların ve perdelerin büyülü dansı eşliğinde 45 yıl boyunca hikâyeler anlatarak, tiyatroya 150’yi aşkın eser bırakan Işıl Kasapoğlu…

O, yepyeni dünyalara pencereler açtı, duyguların en derin köşelerine uzanan köprüler kurdu. Alkışların, kahkahaların, gözyaşlarının, hüzünlerin, isyanların ve sevinçlerin yaratıcısıydı. Sahne olmasa da, insanlar olmasa da o anlatmanın bir yolunu bulurdu. Çünkü o, iflah olmaz bir hikâye anlatıcısıydı. Var oluşunun temelinde bu tutku yatıyordu. Bir gölge gibi, perdenin arkasında kalmayı tercih etti hep.

Tiyatro tutkusuyla O, “Bir amacın varsa bütün hayatı güzel yaşayabilirsin. Yeter ki güzel amacına ulaşmak için çabala…” diyen Jean-Paul Sartre’ın sözü gibi yaşıyordu.

 “Ben dünyayı değiştirmek için tiyatro yapıyorum” diyen Kasapoğlu’nun prensiplerinden biri, belki de en önemlisi, dizi oyuncularıyla çalışmamasıydı.

* * * * *

Sonra hâlâ “Olacak O kadar”ı birlikte söylediğimiz Levent Kırca…

“Soru soran insanların yetişmesini istiyorum,”[31] deyip ömrünü mücadelesiyle çoğaltan Müjdat Gezen…

O, 1991’de tüm mal varlığını satıp “Müjdat Gezen Sanat Merkezi”ni (MSM) kurdu. Hatta “Ücretsiz özel okul açmak yas-sak!” diye, (eğitim ücretsizdi) iki yıl boyunca hapis cezasıyla yargılanıp, sonunda beraat etti…

Tiyatro, sinema oyuncusu, yazar, yönetmen, besteci, dekor tasarımcısı, Ortaoyuncular topluluğunu kuran ve tarihsel Ses (1885) Tiyatrosu’nu -1989’da- yeniden işlerliğe kavuşturan, sözcüklerin efendisi Ferhan Şensoy…

“Şahları de Vururlar”ı çok şey anlatan O tiyatroculuk uğraşını 1980’lerden 2020’ye dek sarıp sarmalayan ve 2 bin 500’e yaklaşan gösterim sayısıyla dünya rekoruna ulaşmış tek kişilik “Ferhangi Şeyler” ile, seyircisini yıllar boyunca peşinden koşturdu.

Şensoy, “alışılagelmişe koşullanmamış” süper-zekâsıyla oyunlarını üst düzeyde bir dilsel kıvraklık üstüne kurmuştu. “Dil”i “keskince” ve/ya da “esnekçe” kullanarak oluşturduğu “söz güldürüsü”nü, kendisine özgü biçemiyle, “taşlama”dan başlayıp “kara alay”a ulaşan bir çizgide kotarmıştı.[32]

Ve onlar zirvedeki kürsünün, sahnenin en has evlatlarıydılar…

Temel Demirer

Yazar, aktivist. 1954, Kale Mahallesi / Çorum doğumlu. Baba adı Kemal, anne adı Necla’dır. Eserlerinin çoğu Sibel Özbudun ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır. Kitapları dışında kendisi hakkında yeterli bilgi bulunamayan Temel Demirer, kendisini şöyle anlatır:

“Kendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm… Ne yazacağımı kestiremedim. Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım… “İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil” diyen(lerden); dünyaya aşağıdan bakan(lardan); kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan); yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan) ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden); sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden); bir afet-i devrana aşık olan(lardan); hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan) ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim…  Ve nihayet halen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım.”

N O T L A R

[1] Taniel Varujyan.

[2] Austo Boal, Ezilenlerin Tiyatrosu, çev: Necdet Hasgül, İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Yay., 2011, vii.

[3] Muhsin Ertuğrul, “Perde Açılıyor”, Türk Tiyatrosu, No:364, 1 Ekim 1965, s.6-7.

[4] Erwin Piscator, Politik Tiyatro, çev: M. Ünlü-S. Güney, 2. bas., Agora Yay., 2012, s.17.

[5] Bertolt Brecht, Tiyatro İçin Küçük Organon-(Araç), çev: Ahmet Cemal, Mitos Boyut Yay., 1993, s.53.

[6] yage, s.80.

[7] “Vedat Türkali ile Konuşma”, Tiyatro 70, No:3, Nisan 1970, s.25.

[8] Bertolt Brecht, Tiyatro İçin Küçük Organon-(Araç), çev: Ahmet Cemal, Mitos Boyut Yay., 1993, s.41.

[9] yage,, s.32.

[10] Bertolt Brecht, Hurda Alımı-Sosyalist Açıdan Bir Sanat Kuramı, çev: Yaşar İlksavaş, Günebakan Yay., 1977, s.38.

[11] Bertolt Brecht, Tiyatro İçin Küçük Organon-(Araç), çev: Ahmet Cemal, Mitos Boyut Yay., 1993, s.30.

[12] Erwin Piscator, Politik Tiyatro, çev: Mustafa Ünlü-Suavi Güney, Metis Yay., 1985, s.200.

[13] “Burjuva tiyatrosu, oyunlaştırdığı olayların zaman dışı özellikleri üzerinde durur; insanı anlatırken, hep o sonsuz/ebedi insansalı göz önünde tutar. Konuyu o türlü düzenler ki, varlığı sağlanan genel durumlarda insan belli bir çağın, belli bir ırkın insanı değil de, salt insan olarak kendini göstersin. (…) Kimi koşullarda bir değişme açığa vurabilir kendini, çevre değişebilir; ama söz konusu görüşe göre, insanın kendisi değişmeden kalır. Tarih çevre için geçerli, ama insan için değildir. Bir önem taşımayan çevreye salt bir araç gözüyle bakılır; adeta değişken bir büyüklük, insanla ilişkisiz bir nesnedir çevre; varlığı insana bağlı değildir; insan, bu hiç değişmeden kalan duruk büyüklüğün karşısında kapalı bir birim olarak yer alır.” (Bertolt Brecht, Epik Tiyatro, çev: Kamuran Şipal, Say Yay., 1981, s.33.) 

[14] “Tiyatro kalabalıklara açık, onlarla var olan bir işse biz bu işin yığınların çıkarına olması için çabalıyoruz. Yergiyi, başkaldırıyı, kışkırtmayı iç içe veriyoruz. Basitleyerek şöyle bölümleyebiliriz oyunlarımızı: – Oynadığımız seyircinin durumunun sergilenmesi. (Bu bölüm duygusal içtenlikle oyunun seyirciyi kavramasına yol açar.) – Durumun neden böyle olduğu (sınıflar meselesi). – Bu durumdan kurtulabileceği. Burası da kışkırtmayı ve başkaldırıya çağrıyı içinde taşır.” (Devrim İçin Hareket Tiyatrosu, “Devrim İçin Hareket Tiyatrosu Anlatıyor”, Tiyatro 70, No:1, 1970, s.43.)

Türkiye’deki her “devrimci tiyatro” tartışmasında mutlaka sözü geçen, 1968-1971 yılları arasında oyunlar sergilemiş olan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nun (DİHT) dönemin tiyatrocularının sanata yönelik bakışını da etkileyen bir duruştu bu. Salon sanatçısı kendini nimetten sayar, aldığı eğitimin takdir edilmesi için seyirciyi ayağına çağırır, fakat ona en çok ihtiyaç duyulan yerde bulunmaktan kaçan bir konformist olarak yaşardı. Sokak sanatçısı ise kendini mücadelenin bir parçası olarak görür, yaptığı fedakârlığı görevden sayardı. Yüz birinci yılını kutladığımız Ekim Devrimi’ni ve ‘68 Hareketi’ni mümkün kılan bu ısrarlı halk sevgisi ve fedakârlık ruhuydu. (Eren Buğlalılar, “1968’in Türkiye Kolu Olarak Devrim için Hareket Tiyatrosu”, 15 Mayıs 2018… https://ayrintidergi.com.tr/1968in-turkiye-kolu-olarak-devrim-icin-hareket-tiyatrosu/)

[15] Tamer Levent, “Ulusal Bildiri: Yaşama Sanatının Navigasyonu Tiyatro”, Cumhuriyet, 27 Mart 2024, s.12.

[16] Jon Fosse, “Uluslararası Bildiri: Sanat Barıştır…”, Cumhuriyet, 27 Mart 2024, s.12.

[17] Vecdi Erbay, “Sahnelerden Meydanlara Direniş”, Birgün, 30 Mart 2025, s.17.

[18] Walter Benjamin, Brecht’i Anlamak, çev: Halyk Barışcan-Güven Işısağ, Metis Yay., 1984

[19] Bkz: i) Temel Demirer, “Tiyatronun Unutulmaz İnsan(lar)ı”, Patika Dergisi, No:94, Temmuz-Ağustos-Eylül 2016… ii) Temel Demirer, “Tiyatronun Eski(meyen) Öğretenleri”, Kaldıraç Dergisi, No:174, Ocak 2016… iii) Temel Demirer, “… ‘Halkın Soytarısı’ Dario Fo ‘Tiyatronun Büyücüsü’ydü”, Kaldıraç Dergisi, No:191, Haziran 2017… iv) Temel Demirer, “Giden(ler)imiz ve Özleyecek(ler)imiz”, Kaldıraç, No:244. Kasım 2021… İnsancıl Dergisi, Yıl:32, No:376, Kasım 2021… v) Temel Demirer, “Has Bir Tiyatrocu: Cüneyt Türel”, Ümüş Dergisi, Yıl:9, No:35, Ekim-Kasım Aralık 2019… vi) Temel Demirer, “Mizahın Ferhancası”, Rojnameya Newroz, Şubat 2022… Hay Dersim, No:1, Ocak 2022… https://temeldemirer.blogspot.com/2022/05/mizahin-ferhancasi.html vii) Temel Demirer, “Tiyatronun -Unutulmaz- Kadınları”, Sancı Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, No:4, Ağustos-Eylül 2015… viii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Genco Erkal ya da Parrhesia Meselesi”, İnsancıl Dergisi, Yıl:32, No:377, Aralık 2021… ix) Temel Demirer, “Boyacı Halil’in Müşfik Kenter’i”, Patika Dergisi, No: 99, Ekim – Kasım – Aralık 2017… x) Temel Demirer, “… ‘Rahatsız Edici Biri’: Bertholt Brecht”, İnsancıl Dergisi, Yıl:33, No:396, Temmuz 2023… xi) Temel Demirer, “… ‘Tahsin Amca’ ile Gülmek”, Esmer Dergisi, No:62/5, Temmuz 2010… Temel Demirer, “Sönmeyen Bir Yıldız”, Kaldıraç Dergisi, No:235, Şubat 2021… xii) Temel Demirer, “O Ses Peşinden Sürüklenen Yıldız Kenter”, Patika Dergisi, No:100, Ocak-Şubat-Mart 2018… xiii) Temel Demirer, “Atılgan ve Yaratıcı Beklan Algan”, Kaldıraç Dergisi, No:117, Ocak 2011… xiv) Temel Demirer, “…‘Kel Mahmut Hoca’ + ‘Yaşar Usta’ + ‘Turşucu Kazım’ + ‘Ayyaş Emin’di O…”, Kaldıraç Dergisi, No: 202, Mayıs 2018… xv) Temel Demirer, “Tiyatroyu Aşkla, Dirençle, ‘Yaşamak Şakaya Gelmez’ Diyerek Yaptı”, Kaldıraç Dergisi, No: 282, Ocak 2025… xvi) Temel Demirer, “… ‘Karar-71’in Anımsattığı”, İnsancıl Dergisi, No:34, No:408, Temmuz 2024… xvii) Temel Demirer, “… “Gülmek” Eyleminin Tiyatrodaki Karşılığı”, Rojnameya Newroz Gazetesi, Kasım 2015… https://temeldemirer.blogspot.com/2015/11/gulmek-eyleminin-tiyatrodaki-karsiligi.html

[20] Saf Şiir Yoktur (Kolektif: Vladimir Mayakovski-Paul Eluard- Bertolt Brecht, Louis Aragon, Pablo Neruda), çev: Erdoğan Alkan- Teoman Aktürel-Yalçın-Çelik- Mustafa Ziyalan, de Yay., 1984.

[21] Bertolt Brecht, Bütün Oyunları-1, çev: Ahmet Cemal-Aziz Çalışlar-Yücel Erten-Özdemir Nutku-Filiz Ofluoğlu-Yılmaz Onay-Ayşe Selen-Yalçın Baykul-Saliha Yeniyol Kerkhoff, Mitos-Boyut Yay., 2007.

[22] Bertolt Brecht, Ya Hep Beraber ya da Hiçbirimiz, çev: Özlem Esmergül, Destek Yay., 2020.

[23] Bertolt Brecht, Şvayk’ın Hitler’le Tarihi Karşılaşması, çev: Arif Çağlar, ABC Yay., 1976.

[24] Bertolt Brecht, Cesaret Ana ve Çocukları, çev: İsmet Sait Damgacı-Muammer Sencer, Sıralar Matbaası, 1967.

[25] Bertolt Brecht, aktaran: Nermi Yıldırım, Bavula Sığmayan, Hep Kitap, 2022.

[26] Özdemir Nutku, Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro, Özgür Yay., 2007.

[27] Zeynep Oral, “Yaşarken Efsane Olanlardan…”, Cumhuriyet, 7 Ocak 2024, s.11.

[28] Bkz: Temel Demirer, “Atılgan ve Yaratıcı Beklan Algan”, Kaldıraç Dergisi, No:117, Ocak 2011…

[29] Dikmen Gürün, “Ayla Algan’ın Ardından…”, Cumhuriyet, 10 Ocak 2024, s.10.

[30] Ayla Algan, Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan, YTKY, 2023.

[31] Işıl Çalışkan, “Soru Sormak 20 Yıldır Yasak”, Birgün, 10 Eylül 2024, s.13.

[32] Ayşegül Yüksel, “Ferhangi Tiyatroyu Özledik”, Cumhuriyet, 29 Ağustos 2023, s.13.

İlgili İçerikler

Fransız Sineması: Sinematik İsyan ve Yeni Dalga’nın Kalıcı Etkisi
Sinema

Fransız Sineması: Sinematik İsyan ve Yeni Dalga’nın Kalıcı Etkisi

Görüş Redaksiyon

Sinemada bir devrim hayal edin. Her filmin aynı kalıplardan çıktığı, stüdyoların cilalı ve kusursuz kareler sunduğu bir dünya. Sonra bir...

Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı
Kültür & Sanat

Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

Görüş Redaksiyon

9 Haziran 1956 tarihinde New York'ta bir mahkeme salonunda gerçekleşen bir evlilik töreni, Amerikan kamu ve kültürel tarihinin en çok...

temel demirer

Yazmak Eylemi ile Sözün Gücü

Militan, İdamlık, Sürgün: Abdulkadir Konuk(*)

Militan, İdamlık, Sürgün: Abdulkadir Konuk(*)

Zekeriya Simsek

Nijerya Sineması

Sirri Süreyya Önder'in ölümü

Sırrı Süreyya Önder: İletişimde Mizah, Samimiyet ve Derinlik

Barbarları Beklerken

Barbarları Beklerken

sibel özbudun

Anlatılmayanı Analtan; Görünmeyi Gösteren Hikayeler(*)

Son Makaleler

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı
Asya

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Görüş Redaksiyon

Çin’in Japon faşizmi üzerindeki zaferinin 80. yıldönümü geçit töreni. Fotoğraf: CGTN Pekin’de bir sabah, 12.000 askerin kusursuz bir şekilde hareketsiz...

Finlandiya

Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

Turan Altuner

Toplumsal Piyasa Ekonomisi: Düşünürleri, İlkeleri ve Pratik Uygulamaları

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi 2025

Jeopolitik Satranç Tahtası: Xi Jinping Çok Kutuplu Vizyonu ve ABD Hegemonyası

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.