18 Ekim 2025, Cumartesi
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

    sibel özbudun

    TARİH, TEORİ, BUGÜN

    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

    sibel özbudun

    TARİH, TEORİ, BUGÜN

    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Türkiye’de Kadın Mücadelesinin “Gayrıresmi Tarihi”i – Osman Tiftikçi’nin Kitabı Üzerine(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun
9 Nisan 2023
Okuma süresi: 12 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
Sibel_özbudun

“Kim dayanabilir zamanın kırbacına?

Zorbanın kahrına, gurunun çiğnenmesine,

Sevginin kepaze edilmesine,

Kanunların bu kadar yavaş

Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.

Kötülere kul olmasına iyi insanın?”[1]

Bu coğrafyanın Marksist söyleminde “Kadın sorunu” olarak kodlanan görüngüye ilgim, Friedrich Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni’yle tanıştığım lise yıllarıma denk düşer; demek ki 1970’lerin başları… Hatta lise son sınıfta, okul yöneticilerini fazlaca ürküten bir piyes yazıp sahnelemiştik, 12 Mart bakıcı rejiminin çatlakları arasından sızan isyancı, özgürlükçü havanın etkisi altındaki bir grup kafadarla birlikte, ismi “Adım Kadın” gibi bir şeydi…

Bu ilgi lise yıllarıyla sınırlı kalmadı. Ve eninde sonunda, “Türkiye’de kadın” mevzuuna ulaştı. Bu coğrafyada kadın olmak ne anlama geliyordu? Kadınlığın serüveni neydi? Aytunç Altındal’ın kitabı iyi bir kaynak, sağlam bir başlangıç noktasıydı. Ama o kadar… Gerisi yoktu… 1970’lerin başlarında, bu coğrafyada kadınlık durumu üzerine çalışma yapmak isteyenlerin başvurabileceği kaynaklar son derece sınırlıydı:

İlgili İçerikler

Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

B. Akarsu’nun Modern Toplumda Kadın’ı; Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’ın Atatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması, Tezer Taşkıran’ın Cumhuriyet’in 50. Yılında Türk Kadın Hakları, Zehra Celasin’in Tarih Boyunca Kadın, Beria Onger’in Atatürk Devrimi ve Kadınlarımız, Kemal Savcı’nın Cumhuriyet’in Ellinci Yılında Türk Kadını, vb…[2]

Bu bir avuç yayının çoğunun anlatısı ise, standarttı: Türk kadını İslâm öncesinde özgür ve erkekle eşit statüdeydi. Eski Türklerde Hakan ile hatun birlikte yönetirlerdi. İslâm’ın benimsenmesiyle birlikte bu eşitlik bozulmuş ve kadın Osmanlı’da “kafes ardına / harem dairesine mahkûm olmuştu. II. Meşrutiyet’le birlikte kadınlar bu konumlarına itirazlarını yükseltmeye başlayacak, dernekler kurup dergiler çıkartacaktır. Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği fedakârlıklar, “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşmayı hedefleyen Cumhuriyet rejiminde onun İslâm’la birlikte yitirdiği eşitliği yeniden kazanmaya layık olduğunu kanıtlayacak, Atatürk’ün iradesiyle girişilen bir dizi “devrim” (Tevhid-i tedrisat, Medeni Kanun ve nihayet önce belediye, ardından da genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkının tanınması…) ile birlikte Türk kadını tam eşitliğe kavuşacaktır. Türk kadını seçme ve seçilme hakkına “birçok medeni Avrupa ülkesinden bile önce kavuşmuş, böylece eşitlik süreci tamamlanmıştı… Bundan böyle yapılması gereken, Cumhuriyet’in “Kadın devrimi”nin eğitim yoluyla köylere yayılması ve “irtica”ya karşı savunulmasıydı…

1970’lerin devrimci/sosyalist hareketliliği “kadın sorunu”nu da kapsadığı ölçüde, bu anlatıya sınıfsal temelli itirazlar yükselecekti: Kemalizm bir burjuva hareketi olarak üst sınıf kadınlarına belli ölçülerde serbestiyet sağlarken, getirdiği haklar manzumesinden işçi-köylü kadınların yararlanmasına olanak verecek araçları baskılamıştı. Bu coğrafyada işçi-emekçi kadınlar “eğitimsiz oldukları” için değil, feodal ve/veya kapitalist sömürüye maruz kaldıkları için baskı altındaydı. Kadının kurtuluşu ise ancak özel mülkiyetin ilgası, sınıfsal sömürü ve tahakkümün sonlandırılması ile gerçekleşebilecekti.

1980’li yıllarda bu coğrafyada başgösteren feminizm, akademiye sirayet ettikçe, bu anlatı 1990’lı yıllardan itibaren feminist bir sorgulamaya tabi tutulacaktı: Şirin Tekeli, Deniz Kandiyoti, Yeşim Arat, Fatmagül Berktay, Serpil Çakır, Ayşe Durakbaşa, Yaprak Zihnioğlu… Bu sorgulama, kadınların II. Meşrutiyet’le birlikte yoğunlaşan itiraz ve etkinlikleri üzerinde duracak, bir “Osmanlı feminizmi”ne işaret edecek ve vurguyu bu “feminizm”in Kemalist cumhuriyet tarafından temellük edilip bastırılma tarzına yöneltecektir. 1970’li yılların ortalarına dek süregiden hegemonik Kemalist anlatı, 1990’lardan itibaren böylelikle tersine çevrilmişti. Türkiye’de kadın hakları Mustafa Kemal ve çevresi tarafından Türk kadınına “armağan edilmemiş”, tersine Osmanlı’nın son döneminden itibaren toplum içerisinde eşit bir konum edinmek isteyen kadınların uzun ve zorlu mücadelesi sonunda kazanılmış ve/fakat Kemalist rejim tarafından temellük edilerek rejimin denetimine tabi kılınmıştır…

Ancak 1980-90’ların feminist anlatısının öznesi de “Türk kadını”dır… Bu coğrafyanın “öteki kadınları”nın (Kürt, Ermeni, Yahudi, Alevî vb. …) seslerinin duyulur hâle gelmesi için 90’ların sonları, 2000’li yıllardaki etnik/kültürel canlanmayı beklemek gerekecekti. Önce kendi tarihini anlatan Kürt kadın hareketi, ardından da diğerleri…

Bir başka deyişle, bu coğrafyada kadına değgin Kemalist söylem, kaba bir kronolojik dizin üzerine yerleştirilebilecek üç kırılmayla karşılaşmıştır: sosyalist-komünist hareketlerin kadınlara yönelik önerileri ve işçi-emekçi kadınların durumuna vurgu yapan 1970’lerin Marksist itirazı, 1980-90’lı yılların feminist itirazı ve 1990’ların sonlarına doğru biçimlenen Kemalist monolitizme yönelik, farklı etnik kimliklerin deneyim ve taleplerine kulak veren itiraz…

Osman Tiftikçi’nin 2023 Mart’ında yayınlanan Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı Mücadelesi – Hakk-ı İntihab (1908-1935) başlıklı kitabı[3] ilginç bir biçimde, bu üç kırılma noktasını kaynaştırıyor ve Cumhuriyet’in kadın anlatısının köklü bir eleştirisi niteliğini taşıyor.

“Türkiye’de kadınlar 1934 yılı sonunda seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Bu hak Cumhuriyet döneminde, eğitim, din, hukuk ve yaşamın diğer alanlarında yapılan reformların bir parçasıydı. Bu reformlar sayesinde kadınlar eğitimin her düzeyine katılabilme, iş yaşamının her alanında yer alabilme, sanat ve kültür hayatına katılabilme, giyim kuşamda, aile yaşamında, kişi ve miras hukukunda dini gericiliğin zincirlerini kırabilme imkanlarına kavuştular. Bu doğrulara karşın kadın haklarının iktidarın bir lütfu olduğu, Fransa’nın bile önüne geçildiği, Türkiye’nin kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olduğu gibi abartılar yanlıştır.
Osmanlı ve Türkiye kadınları, İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan itibaren kadınların siyasi haklarına yabancı değildi. Partiye ilk kadın üye 1902 yılında yapılmıştı. Kadınların seçim hakkı 1920 yılında bir partinin (TKP), 1921 yılında da bir kadın derneğinin (Ulviye Mevlanların Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti) programında yer almıştı. 1923 Haziran’ında kadınlar İstanbul’da Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmuşlardı.”

Tanıtım Bülteninden

Tiftikçi’nin çalışması II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet rejiminin kadınlara seçme-seçilme hakkını tanıdığı 1935 yılına uzanan dönemi kapsıyor ve kadınların siyasal haklarını kazanma sürecini iki bölümde inceliyor: II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemi ile Cumhuriyet yılları.

Kitabın II. Meşrutiyet yıllarına değgin en ilginç katkısı, Türkiye’deki ilişkin çalışmalarda marjinal bir yer verilen, Ulviye Mevlan Hanım’ın Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti ile Kadınlar Dünyası dergisine yaptığı vurgu. Bu dernek ve dergi, kadınların seçme-seçilme talebini sistemli ve istikrarlı biçimde gündeme getirmekle kalmamış, Osmanlı’nın çokulusluluğu çerçevesinde, kapılarını ve sayfalarını Türk ve/veya Müslüman olmayan kadınlara ve bunların oluşturduğu örgütlenmelere açmıştı. Ulviye Mevlan Kürt kadın yazarlara dergide yer veriyor, Ermeni ya da Çerkes kadınlarla ilişki kuruyordu (ss.37-38). Sosyalist işçi şair Yaşar Nezihe’nin de yazarları arasında yer aldığı Kadınlar Dünyası dergisinde, sosyalizm ile feminizm arasındaki ilişkileri ve koşutlukları vurgulayan yazılar da yer almaktaydı (s.16)… Olasılıkla sosyalist fikirlere açıklığı ve yekpare bir ulus tasarımına uzaklığı Cemiyet’in sonunu getiren etkenler olmuştu. Örgüt 1923 sonrasında kapanacak, Ulviye Mevlan ise derin bir suskunluğa gömülecekti.

Tiftikçi kitabının bu bölümünde Kürt, Ermeni ve Çerkes kadınların Cumhuriyet rejimiyle birlikte sönümlenecek olan hak mücadelelerine ve örgütlenmelerine de yer veriyor. Komünist kadınların seçme-seçilme hakkı talepleri, komünistlerin “kadın sorunu”na bakış açıları ve feminizme yönelik tutumlarına bir bölüm ayrılmış (ss.61-80).

Kitabın ikinci bölümü, ağırlıklı olarak CHF’nın genel olarak kadın hakları, özel olarak da kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi karşısında nasıl “ayak dirediği” üzerine… Örneğin, Fırka’nın ilk biçimi olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun tüzüğünde, Halk Fırkası’nın Nisan 1923’te ilan edile 9 ilkesi içinde, Fırka’nın 1923 tüzük ve programlarında, 1927 tüzüğünde ya da M. Kemal’in 2. Kurultay’da okuduğu Nutuk’da kadınlara değgin tek bir söz edilmediği, kadınların seçme ve seçilme haklarının ancak 1931 programında gündeme gelebildiği (“fırkamız kadınlarımızın, belediye intihabında olduğu gibi, mebus intihabında da siyasi haklarını kullanmaları için lazım gelen müsait zemini hazırlamayı bir vazife bilecektir”) vurgulanır. (ss.83-84) Oysa kadınlar, üstelik de çoğu (kadınların seçme seçilme hakkı konusunda 1922’den bu yana ısrarlı bir mücadele yürüten Nezihe Muhiddin ve onun Türk Kadın Birliği gibi) yeni rejime yürekten bağlı kadınlar, oy hakkı için çok uzun süredir uğraşmaktadırlar…

Yeni rejimin, ateşli savunuculuğunu da yapsa, kendisinden bağımsız hareket eden herhangi bir inisiyatife tahammülü yoktur, hele ki kadınlara. Sıkı bir rejim yandaşı olan Nezihe Muhittin’in öncülüğünde tüm ülkeden kadın örgütlerinin temsilcilerinin oluşturduğu Kadınlar Halk Fırkası (KHF)’nın kuruluşu, Ankara hükümeti tarafından engellenir. Bunun yerine kurulan Türk Kadın Birliği ise, tüm çabalarına karşın kadınlarla ilgili hiçbir karar sürecine dâhil edilmez. Birlik varolduğu sürece Kemalist rejimden “olağan şüpheli” muamelesi görecek, çelmelenecek, alay edilecek, zaman zaman da inzibatî uygulamalara maruz kalacaktır. TKB’nin “makbul” sayıldığı tek dönem, Nezihe Muhiddin’in ayak oyunlarıyla dernek başkanlığından tasfiye ve unutuluşa terk edilip yerine bir “kayyım” gayretkeşliğiyle kendisine söylenenlerin dışına çıkmayacak bir yönetimin getirilmesinin ardından olur. TKB böylelikle bir yardım derneğine dönüştürülecektir. Ancak bu hâliyle bile fazla dayanamaz. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği 1934’den sonra, birlikten kendisini feshetmesi istenir. Çünkü artık kadınların talep edebileceği hiçbir şey kalmamıştır! Osman Tiftikçi bu ibretlik olayı şöyle aktarıyor:

“1934’ün Aralık ayında İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ’ın Latife Bekir’i vilayete çağırarak Atatürk’ün “Söyleyin Latife Hanım’a Türk Kadın Birliği’ni kapatsın. Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını veren yasa çıktı ve artık bu derneğe gerek kalmadı” dediği söylenir. Latife Hanım ise TKB’nin çok emek verdiği İstanbul Kongresi’nin yakında toplanacak olması dolayısıyla kararın kongre sonrasına ertelenmesini talep etmiştir…

CHP, ‘hakkınızı verdik hadi derneği kapatın’ biçimindeki isteğinde o kadar aceleciydi ki, TKB’ye, ‘siz derneği kapatın, kadın kongresini biz yaparız’ şeklinde bir teklif bile götürmüştü. Memleket için ne lazımsa biz yaparız mantığının bir tezahürüydü bu.

“Latife Bekir, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘Türk Kadın Birliği lağvedilince konferansı biz tertip ederiz’ söylemine karşılık olarak, düzenlenecek olan uluslararası konferansın Alliance’a (Birliğe O.T) kaydedilmiş birlikler tarafından gerçekleştirileceğini, eğer Türk Kadın Birliği ortadan kalkarsa, konferansın yapılmasına imkân olmayacağını söylediğini, dolayısıyla Hükümetin Türk Kadın Birliği’ni lağvetmek için konferansın sonunu beklemeye razı olduğunu belirtiyordu.

Emir yüksek yerden gelmişti, CHP, Türk Kadınlar Birliği’nin kendini fesh etmesini istiyordu.” (ss.174-175)

Kaldı ki, seçilen (??? – aslında kadınların oy kullandığı ilk seçimlerde -ki seçimler iki dereceliydi; seçmenler yalnızca CHF tarafından belirlenmiş, hemen tümü parti üyesi ikinci seçmenleri seçiyorlardı. Onlar ise her biri M. Kemal tarafından münasip görülmüş, çoğu kendi haberi olmadan aday gösterilmiş kadınları “seçmişlerdi”. Bir başka deyişle, Meclis’e kaç kadın gireceği ve bunların kimler olduğu, seçimlerden çok önce belliydi!) kadın “saylavlar” dahi “artık kazanılacak bir hak kalmadı” diye TKB’nin kapatılmasını talep ediyorlardı!

Böylelikle TKB Mayıs 1935’de olağanüstü kongresini toplayacak, 500 üyeden 17’sinin katılımıyla gerçekleşen kongrede oybirliğiyle “fesih” kararı alınacaktı… (s.175)

Türkiye’de feminizm, “resmen” sonlanmıştı…

Osman Tiftikçi’nin yapıtı bu “ibretlik” tarihi çarpıcı bir anlatımla gözler önüne sererken, “Cumhuriyet efsaneleri”nden birini, Türkiye’de kadınların haklarına ileri Avrupa ülkelerinden bile önce kavuştuğu söylencesini yapıbozumuna uğratıyor… 100. yılını eda ettiğimiz Cumhuriyet’in kendine dair anlattıklarına kulak verirken, daha temkinli, daha eleştirel olmamız gerektiği hususunda uyarıyor bizleri. “Resmi tarih”in duymamız, bilmemiz istenmeyen, bastırılmış bir “gayrıresmî tarih”in üzerine inşa edildiğini bir kez daha gösteriyor.

Velhasıl, altı çizile çizile, döne döne okunması gereken bir kitap, Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı Mücadelesi – Hakk-ı İntihab (1908-1935)…

Doç. Dr. Sibel Özbudun

Akademisyen, antropolog, yazar, çevirmen, aktivist. 1956 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’ya giderek, üç yıl süresince Fransa’da dil ve Paris VII ve Paris Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun; 1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasını da aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun’un çok sayıda çeviri ve telif eseri bulunmaktadır. Telif eserlerinin çoğu Temel demirer ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır.

N O T L A R

[*] Newroz, Nisan 2023…

[1] William Shakespeare.

[2] Daha kapsamlı bir döküm için bkz. Şefika Kurnaz, “Türk Kadın Hakları, Bir Bibliyografya Denemesi”,  https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/%C5%9Eefika-KURNAZ-T%C3%BCrk-Kad%C4%B1n-Haklar%C4%B1-Bir-Bibliyografya-Denemesi-.pdf

[3] Osman Tiftikçi, Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı Mücadelesi-Hakk-ı İntihab (1908-1935), Nota Bene Yayınları, 2023, 206 sahife.

İlgili İçerikler

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama
Felsefe

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

Görüş Redaksiyon

Sabah uyandığınızda elinize aldığınız akıllı telefon, cüzdanınızdaki banknotlar, yaşadığınız ülke ve hatta kendinize dair sahip olduğunuz “birey” algısı… Tüm bunların...

Sibel_özbudun
Politika

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bir gün, hiçbir şey üretmeyenlerden izin almadan bir şey yaratamayacağını fark ettiğinde; para akışının mal veya hizmet üretenlere değil, sadece...

hollywood, Sinema, Film

Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

Oresnik

‘Oreshnik’ ve Süpersonic Hız Çağında Yaşamak

aydinlanma

Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

Sibel_özbudun

“Fabrika Kızları” Kafa Tutuyor… Osmanlı’dan Günümüze Kadın İşçi Eylemlerine Bir Bakış

dijital sansür

Algoritmik Sansür: Dijital Otoritenin Yeni Yüzü

Huawei’nin 6G Uydu Hedefi: Küresel Bağlantıda Yeni Bir Çağın Başlangıcı

Huawei’nin 6G Uydu Hedefi: Küresel Bağlantıda Yeni Bir Çağın Başlangıcı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

israil ve siyonizm
Orta Doğu

İsrail Devleti ve Siyonizmin Kökenleri

Görüş Redaksiyon

Bu derleme, Prof. Yakov Rabkin’in Neutrality Studies YouTube kanalındaki etkileyici söyleşisinin özetidir. Rabkin, Siyonizm’in Yahudilikle sıkça karıştırılan tarihini, Siyonizm’e yönelik...

nadir toprak elementleri

Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

the cyrpto crash

The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

Burnout and gigeconomy

Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.