
“Titanik Militarizmi”
1986 yılında kurulan The Transnational Foundation for Peace and Future Research (TFF), uluslararası barışın sağlanmasına yönelik bütüncül ve barışçıl yollar geliştirmeyi amaçlayan bağımsız bir araştırma kuruluşudur
İsveç merkezli bu kuruluş, yalnızca savaş karşıtı olmakla kalmayıp, barışı bir araştırma, eğitim ve politika dönüşümü süreci olarak tanımlar.TFF’nin amacı, küresel ölçekte sürdürülebilir barış stratejileri üretmek, kamuoyunu eğitmek ve politika yapıcıları daha şiddet içermeyen alternatiflere yönlendirmektir.
Son dönemde TFF’nin yayınladığı bir makale ve ona eşlik eden sanat eserleri, bu yaklaşımın dikkat çekici bir örneğini sunmaktadır.Kurucu ortaklardan Dr. Jan Oberg tarafından hazırlanan “Titanik Militarizm” başlıklı bu çalışma, sadece akademik analizle değil, aynı zamanda görsel sanat yoluyla da derin bir eleştiri sunmaktadır3.
Titanik Militarizm” terimi, tarihin en ünlü deniz kazalarından biri olan Titanik faciasından esinlenmiştir. Oberg, bu metaforu kullanarak günümüzün küresel militarizminin büyüklüğüne, yönsüz ilerleyişine ve nihai çöküş tehlikesine dikkat çekiyor. TFF’nin bu bağlamda sunduğu analiz, özellikle günümüzde hızla artan askeri harcamalar, silahlanma teknolojilerindeki yenilikler ve savaşın norm haline gelmesi gibi eğilimlere karşı güçlü bir eleştiri sunuyor. Bu çerçevede “Titanik Militarizmi”, sadece devasa askeri bütçeleri değil, aynı zamanda bu eğilimleri besleyen zihniyetleri, ekonomik çıkar ilişkilerini ve sistemsel teşvikleri de sorguluyor. Küresel güvenlik anlayışının caydırıcılık ve güç gösterisine dayanması, TFF’ye göre insanlık için uzun vadede ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Sanat Yoluyla Eleştiri: Görsel Anlatının Gücü
Jan Oberg’in 2022 tarihli kolaj ve tablo çalışmaları, bu militarist yapıya karşı yalnızca analitik değil, aynı zamanda duygusal bir anlatı da sunuyor. Sanat burada bir iletişim aracı olarak öne çıkıyor; metnin eleştirel içeriğini daha geniş bir kitleye ulaştırarak, izleyicinin empati kurmasını ve farkındalık geliştirmesini sağlıyor. Sanatın bu bağlamda taşıdığı anlam, militarizmin soyut ya da istatistiksel düzeyde değil, somut ve insani bir düzeyde anlaşılmasına olanak tanıyor. TFF, bu yolla sadece akademik çevrelere değil, toplumun her kesimine ulaşmayı hedefliyor.

Militarizmin Sistemsel Dinamikleri TFF’nin analizinde öne çıkan bir diğer önemli unsur, militarizmi destekleyen sistemsel dinamiklerin açığa çıkarılmasıdır. Küresel jeopolitik gerilimlerin artışı, ulusların güvenlik endişeleriyle silahlanma yoluna gitmesi ve savunma sanayisinin ekonomik çıkarlarla desteklenmesi bu dinamiklerden bazılarıdır.
Özellikle bazı ülkelerde askeri harcamaların ulusal ekonominin itici gücü haline gelmesi, barışçıl çözümleri geri planda bırakmaktadır. TFF, bu bağlamda militarizmin sadece bir güvenlik politikası değil, aynı zamanda ideolojik ve ekonomik bir yapı olarak da işlediğini vurgular. Bu yapı; medya, siyaset, akademi ve sanayi arasındaki ilişkilerle sürekli olarak kendini yeniden üretmektedir.
Militarizmin Sistemsel Dinamikleri
TFF’nin analizinde öne çıkan bir diğer önemli unsur, militarizmi destekleyen sistemsel dinamiklerin açığa çıkarılmasıdır. Küresel jeopolitik gerilimlerin artışı, ulusların güvenlik endişeleriyle silahlanma yoluna gitmesi ve savunma sanayisinin ekonomik çıkarlarla desteklenmesi bu dinamiklerden bazılarıdır.
Özellikle bazı ülkelerde askeri harcamaların ulusal ekonominin itici gücü haline gelmesi, barışçıl çözümleri geri planda bırakmaktadır. TFF, bu bağlamda militarizmin sadece bir güvenlik politikası değil, aynı zamanda ideolojik ve ekonomik bir yapı olarak da işlediğini vurgular. Bu yapı; medya, siyaset, akademi ve sanayi arasındaki ilişkilerle sürekli olarak kendini yeniden üretmektedir.
Bu devasa yapının yönü değiştirilebilir mi?” sorusu, TFF’nin araştırmalarının temelini oluşturuyor. Bu kuruluş, barışın yalnızca savaşsız yollarla inşa edilebileceğine inanıyor. Bu yüzden, önerdikleri çözümler sadece çatışmaların yönetimiyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda çatışma nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik de. TFF’nin sunduğu alternatifler arasında dikkat çeken başlıklar şunlar:
- Diplomatik yolların güçlendirilmesi,
- Silahsızlanma süreçlerinin şeffaf ve çok taraflı bir şekilde yürütülmesi,
- Barış eğitimi ile yeni kuşakların militarist söylemlere karşı daha dayanıklı hale getirilmesi,
- Savunma sanayiinin şeffaflığı ve denetlenebilirliği,
- Sivil toplumun barış inşasına aktif katılımının teşvik edilmesi.
Uzun Vadeli Perspektif ve Sorumluluk
“Uzun Vadeli Perspektif ve Sorumluluk” başlığı altında, Transnational Barış ve Gelecek Araştırmaları Vakfı, insanlığın hangi yöne doğru gittiğini cesurca sorguluyor. Titanik Militarizm kavramı, gücün büyüklüğü ile yönsüzlük arasındaki trajik çelişkiyi gözler önüne sererken, aynı zamanda bu duruma karşı kolektif bir farkındalık ve sorumluluk çağrısında bulunuyor. Barış, sadece savaşın yokluğu değil; adil, sürdürülebilir ve şiddetsiz bir dünya düzeninin varlığı anlamına geliyor. TFF, bu geleceğin yalnızca eleştirel düşünce, kamuoyu eğitimi ve küresel işbirliği ile mümkün olabileceğine inanıyor.
Daha fazla bilgi için, bu bölümde kısa Türkçe özetini sunduğumuz Dr. Jan Oberg’in ilgili konuşmasını izleyebilirsiniz. Ne yazık ki, video yalnızca İngilizce.
Dr. Jan Oberg’in “Why the West Can’t Imagine Peace Anymore” (Neden Batı Artık Barışı Hayal Edemiyor) başlıklı bu konuşması, Batı’nın barış anlayışını kaybetmesinin ardındaki nedenleri derinlemesine inceliyor. Oberg, bu konuşmasında Batı’nın militarist politikalarının ve sürekli bir düşman imajı yaratma eğiliminin, barışçıl çözümleri düşünme yeteneğini nasıl zayıflattığını ele alıyor.
Oberg’e göre, Batı’nın barışı hayal edememesinin temelinde sürekli bir düşman imajı yaratma ihtiyacı yatıyor. Bu durum, Batı’nın güvenlik politikalarını şekillendiriyor ve barışçıl çözümleri düşünme yeteneğini kısıtlıyor. Oberg, bu durumu “Batı’nın hastalığı” olarak tanımlıyor ve bu hastalığın tedavisinin, düşman imajlarından kurtulmak ve barışçıl çözümleri düşünmek olduğunu vurguluyor. Oberg, barışın yeniden hayal edilmesi için Batı’nın militarist politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini savunuyor. Bu, sadece askeri harcamaların azaltılmasıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda barışçıl çözümleri düşünme ve uygulama yeteneğinin yeniden kazanılması anlamına geliyor.
Oberg, bu sürecin, Batı’nın kendi içindeki düşman imajlarından kurtulması ve barışçıl çözümleri düşünme yeteneğini yeniden kazanmasıyla mümkün olacağını belirtiyor. Sonuç olarak, Dr. Jan Oberg’in analizi, Batı’nın barış kavramını yeniden düşünmesi gerektiğini vurguluyor. Bu, yalnızca askeri harcamaların azaltılması değil, aynı zamanda barışçıl çözümleri düşünme ve uygulama yeteneğinin yeniden kazanılması anlamına geliyor. Oberg, bu sürecin, Batı’nın kendi içindeki düşman imajlarından kurtulması ve barışçıl çözümleri düşünme yeteneğini yeniden kazanmasıyla mümkün olacağını ifade ediyor.