25 Eylül 2025, Perşembe
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    Sibel_özbudun

    Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

SOVYETLER’DE ÖZGÜRLÜK

Ahmet Açan
6 Mayıs 2021
Okuma süresi: 13 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
Sovyetler ve Özgörlük

“Herkesten çok Lenin sayesinde, Sovyetler Birliği Batı tipi politikacılara sahip değil. Bu, önderliğinin esnekliğini azaltıyor, fakat uzun vadede toplum için bir fırsat sunabilir. (…) SSCB, Britanya ve Fransa’dan, belki de Amerika’dan bile daha demokratik (belki daha da özgür) olabilme yolunda müthiş bir fırsat karşısındadır.” Anthony Barnett (Sovyetler’de Özgürlük, sf: 210)

Uzun yıllar New Left Rewiew’un yayın yönetmenliğini yapmış İngiliz gazeteci Anthony Barnett’in, 1987 yılında, Glasnost ve Perestroyka’nın ortasında Sovyetler Birliği’ne yaptığı gezinin notları bizde de 1988 yılında kitap olarak yayımlanmıştı. Sıkı bir antistalinist ve o dönem Gorbaçov destekçesi olan Barnett, glasnost ve perestroykayı alkışlarken yukarıda alıntıladığımız öngörüde bulundu. Sonuçta Rusya’ya ne olduğunu hepimiz biliyoruz ama Barnett’ın bu “totaliter ve baskıcı” rejimde gördüğü potansiyel neydi? Bu öngörü, Sovyetler’de ki reel sosyalizmin, “özgürlükçü ve demokrat” Batı’nın sahip olmadığı bir olanak ya da düzene işaret ediyor. Ama bu olanağı görmek için yeniden Lenin’e dönmek ve demokrasi, özgürlük, sivil toplum gibi kavramlara, Batıdan başka bir gözle bakmak gerekiyor.

İlgili İçerikler

Grev, İşçi Sınıfının “Savaş Okulu”dur…(*)

Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

Önce Barnett bir beyin fırtınası yapar: Mesela Kremlin, biz Batı tipi bir demokrasiye geçmek için aşağıdaki kararları aldık dese:

1) Gromiko ailesinin en yaşlı üyesi Devlet Başkanı sıfatıyla ulusal kilisenin başına geçecek ve imzasına, yasa tasarılarını yasalaştırma yetkisi tanınacak.

2) 1920’den beri partide bulunan ailelerin en büyük erkeklerinden ve ayrıca parti tarafından ömür boyu bu göreve atanan bireylerden oluşan bir parti senatosu kuracağız. Tümüyle seçilmemiş üyelerden oluşan bu senato tüm yasamayı gözetir ve gerektiğinde veto eder.

3) Parti üyelerinden oluşan bir avam kamarası kuracağız. Bu meclisin farklı fraksiyonlarından herhangi birinin çoğunluğu ne zaman isterse fraksiyon seçimler için kampanya yürütebilir, fakat üyeleri temsil ettikleri yerel halk hakkındaki tüm konuşmaları fraksiyon şeflerinin disiplini altındadır.

4) Partinin sürekli, gizli çalışan ve kendi kendini seçen bir idari kanadı, bakanlıkları ve yargıyı elinde tutacak. Bu kanadın %95’i iki partinin üniversitesinden devşirilecek ve bu üniversiteler de öğrencilerinin çoğunu az sayıdaki elit parti okulunun mezunları arasından kabul edecek.

5) Askeri komite kadrosu aynı elit parti okullarının mezunları arasından seçilecek.

6) En parlak “diğerleri” arasından güvenilir ve “gerçekçi” parti malzemesi olanlar düzene dahil edilir.

7) Herhangi bir yazılı anayasa yoktur, çünkü parti “en iyisini bilir” ve dolayısıyla da “uyum sağlamayı” bilecektir.

Kremlin dünyaya bundan böyle SSCB siyasi sistemini bu ilkelere göre organize edeceğini, dolayısıyla artık bir demokrasi olduğunu ilan edecek olsa, herhalde hepimiz gülmekten kırılırız değil mi? Tamamen seçilmemiş kişilerden oluşan bir avam kamarası! Kasıtlı olarak gizli çalışan, kendi üyelerini kendi seçen, sevmediği kişilerin etrafında pervane olan bir üst yönetim ağı! Yazılı anayasa yok! Tüm bunların dev bir düzmece, partinin işleri dilediği gibi sürdürebilmesinin bir aracı olacağı gayet açık değil mi? İyi de bu tam da İngiliz demokrasisi!!!

Aslında Britanya demokrasisiyle SBKP arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır. Anthony Barnett, İngiliz çok uluslu şirketler grubunun Sovyet bloğuna satışlar yapan bir müdürüyle yaptığı görüşmeden şu diyaloğu aktarır: “Çok iyi eğitilmişler ve öğrenimleri mükemmeldir, bildiğiniz gibi. Ve gerçekten sistemlerine inanırlar. Bir elitler sistemidir bu ve onlar da elitin çocuklarıdır. Neredeyse bizim yatılı kolejlerin mezunları gibi.” sf:177

SSCB’de nomanklatura, resmi makamları ellerinde tutan kesimin adıdır. Her birine belirli imtiyazların denk düştüğü çeşitli kademelerdeki aşağı yukarı 500 bin önemli mevkiiden oluşan bir sistemdir bu. Nomenklaturanın çoğu parti içindedir, fakat hepsi değil. Buna karşılık parti sadece nomenklatura içinde belirleyici olmakla kalmaz, onun üyeliklerine yapılacak atamaların ve içindeki çeşitli terfilerin seçimini kontrol eder ve ayrıca da nomenklaturayı her kurum ve alanda kuşatır. SBKP’nin ABD’deki karşılığı ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat partidir. Kongreyi oluşturan iki meclis ve Beyaz saray ve bunun yanı sıra tüm bakanlıkların toplamı ancak SBKP’ye denktir. Aslında Batı tipi rejimler de halklarına alternatif siyasi düzenler arasında bir seçme sunmaz, sundukları varolan sistem içerisindeki belirli seçeneklerdir.

Slovaj Zizek, 2017 yılında yayımlanan, Lenin 2017 (Ayrıntı y.) adlı kitabının önsözünde bu durumu şöyle anlatır: “Otorite uygulamayı meşrulaştırmanın üç biçimi vardır: Otoriter, totaliter ve liberal. Otoriter (öznenin fiili yapması halinde ödüllendirilmesi, yapmaması halinde cezalandırılması ile desteklenen salt buyruk, “Ben dediğim için bunu sorgulamadan yapmalısın!”); Totaliter ( öznenin kendi çıkarından çok daha büyük bir ortak faydaya veya yüksek bir davaya gönderme yapılarak “hoş olmasa da ulusumuza, partimize insanlığa hizmet ettiği için bunu yapmalısın!”); Ve liberal ( öznenin içsel doğasına gönderme yapılarak sizden istenen kulağa itici gelebilir, ancak kendi içinize baktığınızda, bunu yapmanın doğanızda olduğunu görecek, bunu çekici bulacak, kişiliğinizin yeni beklenmedik boyutlarının farkına varacaksınız!”) (…) Liberalizm bir bakıma üçü arasında en kötüsüdür. Çünkü itaatin sebeplerini doğallaştırıp, onları öznenin içsel psikolojik yapısı ile bütünleştirir. Bu durumda Paradoks liberal öznelerin bir bakıma en az Özgür olan özneler olmasıdır: kendileri ile ilgili algılarını veya görüşlerini değiştirmeleri, kendilerine dayatılan şeyi “doğalarından” kaynaklanan bir şey olarak kabul etmeleri ile artık itaat ettiklerinin bile farkına varmazlar.” sf:38

Sanıldığının aksine Sovyetler Birliğinde temel sorun Parti’nin monolitik olması değildir. Parti aslında bildiğimiz anlamda çoğulculuk arz eder. Her zaman parti içinde bir dolu ayrılık ve tartışma olmuştu. Merkez komite ve çevresinde sürekli bir anlaşmazlık ve ortak eylem etkileşmesi içindeki çok sayıda seksiyon çıkarını temsil eden güçlü lobiler ve baskı grupları vardı. En güçlü lobilerin sözcüleri doğrudan Prezidyum’a girer, çatışan gruplar olarak değilse de uzmanlar ve danışmanlar olarak Prezidyum toplantılarında hazır bulunurlar.

Bir Sovyetler Birliği muhalifi ve Troçkist İsaac Deutscher, 1965 yılında yazdığı bir makalede, önem sırasına göre bu lobileri şöyle anlatır:

“En önde, nükleer bilimciler, nükleer tesislerin yöneticileri, askeri nükleer hizmetlerin başkanları ve dış uzay deneylerinden sorumlu olanlar geliyor. Öteki “konvansiyonel” baskı gruplarına kıyasla bunlar büyümekle birlikte küçük bir grupturlar; ötekilerden daha genç, birbirine daha bağlı ve olağanüstü özgüvene sahiptirler. Bir grup olarak net ulusal gelirin %10 ile %15’ini ya da bilimsel araştırmalara, nükleer silahlanmaya ve uzay seferlerine yıllık olarak tahsis edilen 17 ile 25 milyar ruble arasında bir tahsisatı kullanırlar. Bu grubun üyeleri Parti ve Devlet için ne kadar vazgeçilmez olduklarının bilincinde ve Parti şeflerinden hiç korkmayan kişilerdir. Örneğin nükleer bilimcilerin sanatsal avant-garde’ın baş patronları oldukları Moskova’da herkesçe bilinen bir sırdır. Ortodoks olmayan sanatçıları kanatlarının altına almışlardır; soyut tablo ve heykel satın alırlar.

İkinci olarak ağır sanayi ve makine endüstrisinin baş planlamacıları ve menacerler gelir. Bu alanlar hâlâ devletin en büyük ekonomik çıkarlarını temsil ederler. Ne var ki bu lobinin gücü Moskova Merkezindeki unsurlar ile çeşitli cumhuriyet ve eyaletlerden müdür gruplar arasındaki karşıtlık yüzünden zayıflamıştır. 1957-58’de Hruşçov bütün Sovyetler Birliği’ni kapsayan ekonomi bakanlıklarını dağıttığında Merkezdeki menacerler çarpıcı bir yenilgiye uğradılar. Bu lobidekiler Merkezi Planlama Komisyonu, Ulusal Ekonomi Konseyleri ve nihayet bunlardan daha önemsiz olmayan Merkez Komite bağlantısıyla çalışırlar.

Üçüncüsü, Birleşik Sendikalar Konseyi içinde örgütlü sendika lobisi, sosyal politika ve ücret sistemi gibi konularla ilgilendiği ölçüde ekonomik planlamada önemli bir söz hakkına sahiptir. Sendika patronları işveren devletin karşısında işçilerin çıkarlarını temsil etmekle birlikte yaklaşık 70 milyon işçi ve çalışandan oluşan taleplerini de, bir ölçüde seslendirmek durumundadırlar. Bu lobinin nüfusu son on yıl içinde yüksek ve düşük ücretler ve maaşlar arasındaki geniş açıklığın daraltılmasından ve sanayide çalışma saatlerin kısaltılmasından sorumlu oldu.

Dördüncüsü, belediyeler lobisi, sendika lobisi ile kısmen örtüşür. Bu lobinin önemi, Stalin’in ölümünden bu yana sadece 12 yıl içinde SSCB’nin kent nüfusunun yaklaşık 50 milyon- Büyük Britanya veya Fransa veya İtalya’nın toplam nüfusu kadar- artmış olmasından kaynaklanır. Konut talebi, aşırı konut yapımına tahsis edilen alandan kıyaslanamayacak kadar daha hızlı arttı; ve belediyeler ile sendikalar, özellikle son birkaç yıl içinde planda inşaat sektörüne ayrılan yer azaltıldığında bu talep doğrultusunda hakim gruba baskı yapmak zorunda kaldı.

Beşincisi tarımsal çıkarlardır. Bunlar bir yandan devlet mülkiyetindeki çiftliklerin yani sovhozun iyi örgütlenmiş ve etkili şefleri, öte yandan kollektif çiftliklerin, yani kolhozların ürkek ve yeterince temsili olmayan sözcüleri tarafından temsil edilirler.

Nihayet gazeteci ve yazarların lobisi propaganda bakımından önemlidir. Parti liderleri onlardan gelecek baskıya karşı duyarlıdır. Fakat aynı zamanda genç yazarlar arasında hoşnutsuzluğun yayılmasından korkarlar.

Bu lobilerin sınıflandırılması ve nitelendirilmesi şematik olacaktır; yaklaşık 230 milyon yurttaşın yaşadığı yarı sosyalist bir ülkede akif olan baskı ve karşı baskıların doğrudan gerçeğini olduğu gibi yansıtamaz. Burada betimlenen ayırım çizgileri coğrafi bölgeler ve milliyetler arasındaki ayrımlar için de geçerlidir: Büyük Rus, Ukraynalı, Belarus, Gürcü, Ermeni, Kazak, Özbek vd. Bütün bunlar sonsuz bir karmaşıklık, çıkarlar ve arzular çeşitliliği oluşturur. Ve bu lobiler ve baskı grupları da toplumun derinliklerinden, işçi ve köylü kitlelerinden gelen baskı ve karşı baskılara maruzdurlar.” Isaac Deutscher, Tarihin İronileri, sf:113-114.

SSCB ve SBKP hiç de monolotik bir yapıyla yönetiliyora benzememektedir. Gerçi Stalin’in ölümünden sonra başlayan ve Brejnev’le devam eden kitlelerin depolitizasyonu, 70’lerle birlikte iyice rahatlama ve gevşeme kitlelerin sisteme inançlarını azaltmış, yozlaşma, çalışmadan gelir elde etme, devleti sömürme vb kanserli bir ur gibi her yana yayılmıştı. Rakamlarla anlatmak gerekirse Stalin döneminde yıllık %35’lere varan büyüme oranı, 80’lerin ortasında yıllık %2’ye kadar gerilemişti. Burada asıl önemli olan ekonomiden çok ahlaki yozlaşmaydı.

“Stalin kötüydü, dediler bana. Fakat Brejnev bazı açılardan Stalin’den daha da kötüydü. Stalin insanları öldürüyordu. Fakat Brejnev onların ruhlarını öldürdü. Brejnev yönetiminde insanlar nasıl yaşandığını unuttular. Nasıl çalışıldığını unuttukları gibi. Stalin zamanında insanlar hiç değilse gelecek için yaşıyordu; kamplardaki tutuklular bile. Brejnev zamanında geçmiş için mi yoksa gelecek için mi yaşıyorlar umurlarında değildi. Ateşleri söndü. İstedikleri biraz yemek, içmek ve çalmaktı. (…) Brejnev döneminin başlangıcını hatırlıyorum. O zaman konuşmaktan ve fikrimizi alenen söylemekten korkmazdık. Yıldan yıla insanların konuşmaktan korkar hale gelişini izledim. Ve konuşmaktan nefret ettiler. Neydi korktukları? Terfi ettirilmeyecekleri, kendilerine bir apartman dairesi tahsis edilmeyeceği, ülke dışına seyahat izni alamayacakları, ya da entellektüellerin çalışmalarını yayınlama imkanı bulamayacakları, hatta teknik bir raporun bile yayınlanmasının bir hayli geciktirileceği; ayrıca çocuklar için de hayatın zorlaştırılacağı. Maddi yaşam koşulları iyiye gitti, ama öyle bir şekilde ki, hakkın olanı almak istiyorsan itaat etmek durumundaydın. (…) Yetmişlerin sonlarında çürüme iyice yerleşikleşti. Dev bir “iş yavaşlatma” gelişti. Bu gelişme kentlere, sanayiye, en prestijli, nükleer enerji santralleri gibi en büyük övünç kaynağı olan tesislere kadar yayıldı. Sovyetler Birliği insanları kurallara göre çalışmaya başladı. Yani mümkün olduğunca, neredeyse hiç çalışmadılar. Cezasız kurtulabilecekleri herşeyi yaptılar -ya da yapmadılar. Kendi küçük şeflerinden şikayet edip başları eğik gezdiler. Kendi geçim felaketlerini elden geldiğince az eziyetle atlatmaya çalıştılar ve sistemi, kendi çıkarlarına kullanabildikleri zamanlar ferahlama duydular.” Anthony Barnett, Sovyetler’de Özgürlük, sf:92,116-117,129

Gerçekten de bu dönem paradoksal bir şekilde kitlelerin refah seviyesinin yükseldiği bir dönemdi. “1972’de petrol fiyatlarının artışı, SSCB’ye on milyonlarca milyar dolar kazandırdı. Tereyağı, buğday, sebze, fabrikalar, bütün bunlar ve ayrıca elit zümre için lüks tüketim maddeleri, Sovyetler Birliği’nin temel sivil hedeflere ulaşmasını önleyen iç sorunları çözümleme zorunluluğu olmadan, döviz ödenerek ithal edilebiliyordu. Aslında Moskova bolluk döneminde kendi düzenlemelerini yapmak yerine kapitalizmin krizden çıkışını finanse etti; Sovyet malları ve Sovyetlere yapılan satışlar, Batının ikinci sanayi devriminin acılı yapı değişikliğini gerçekleştirmesine yardımcı oldu.”1 aynı, sf:114

Sovyet tarihini incelediğinizde başarı ve başarısızlığın paralel bir şekilde beraber yürüdüğünü, denizi geçip derede boğulduklarını her zaman gözlemleyebilirsiniz. “Sovyetler Birliği bir çok bakımdan “geri”dir, ama bir üçüncü dünya ülkesi değildir ve 1917’deki devrimden bu yana da hiç olmamıştır. Sovyetler Birliği’nin acısını çektiği şey hem ileride hem geride olmanın şiddetli bir karışımıdır. Sovyet halkı ortalama her dört günde bir dünya yörüngesine bir füze gönderirken, aynı sıklıkla sevişemez, çünkü doğum kontrol araçları yokluğu çekilmektedir! (…) Sovyet dargörüşlülüğü, taşra zihniyeti değildir. Moskova’da Avrupa tiyatrosu müziği veya sineması üzerine bir tartışma, Paris’ten Milano’ya, Berlin’den Londra’ya öylesine bilgi yüklü ve kolaylıkla uzanır ki, Anglo Saksonları cehaletlerinden utandırır. Öte yandan da SSCB, ABD’den tam dörtbuçuk kat fazla traktör üretiyor. Ne için? Ülkemizdeki tarımsal ürün çıktısının hacmi ABD’ninkinin üçte biridir. Buna karşılık normal tarım faaliyeti için gereken römork ve traktöre monte edilen makine sayısının ancak yarısını üretiyoruz.” sf:44,71,132

Peki öyleyse Lenin sayesinde, Sovyetler Birliği’nin Batı tipi politikacılara sahip olmaması demokrasi ve özgürlükler açısından nasıl bir avantaj getiriyordu? Kapitalizm kendi uzman iş yürütücülerini üretmiştir ve bunlara profesyonel politikacılar diyoruz. Onların imajı halk adına devleti yöneten kişiler biçimindedir, fakat fiili rolleri, daha ziyade zaten var olan rejim adına sivil toplumu “idare etmek”tir. Bu yüzden politikacılar kendilerine özgü bir cinstir ve politbüroyu oluşturan tiplerden farklıdırlar. Kremlindeki yöneticiler kamuoyu bilincine sahip konuşmacılar değildir – onlar bir idareciler grubudur ve asıl olarak devlet dairelerinin başlarıdır. Batı Avrupa’da onların eşdeğeri, kamu hizmetlerindeki (varsayıldığı şekliyle) siyasa oluşturmayan, fakat onu uygulayan karanlık tiplerdir. Dolayısıyla Barnett’a göre batıda çoğu politikacı zaten etkisizdir, argümanları laftan, iktidar mekanizmasını kamuoyunun kuşkucu gözlerinden saklayan bir duman perdesinden ibarettir. Başka bir deyişle, Batıda politikacılar sivil toplum ile devlet arasındaki komisyonculardır. Sivil toplumun uyguladığı baskıları sterilize eder ve devlet politikasını onun nüfuzundan korurlar, özellikle güvenlik konularında olmak üzere, kamuoyunun dolaysız etkisini güçlendirmek yerine zayıflatma işlevini görürler.

İşte Lenin’in kurduğu sistemde böyle bir politikacı tipolojisine yer yoktur ve aslında bu da doğrudan demokrasiye geçmek için bir olanak sunmaktadır. Bolşevizm, Batı kapitalizminin aksine sözle eylemin birliğidir. Lenin 1918’de köylülere toprak dağıtırken bile aslında bunun kendi politikaları olmadığını, devrimin yenilgiye uğramaması için bunu yapmak zorunda kaldıklarını açık açık söylemişti. Ancak sözle eylem birliği daha sonra bozulmuştur. Peki ne yapmalı? “Parti egemenleri çalışmalarını kamuoyu önünde yürütebilmeyi başardığı an, tartışmaları ve tartışmaların sonuçları doğal olarak kamuoyu fikirlerince yönlendirilmiş olacak. O zaman Batı tipi partilerin yokluğu, yurttaşları fiili kararları alanlara daha yaklaştırabilir ve insanlara kendi hayatları üzerinde Batının belli başlı ülkelerinden daha büyük nüfuz sağlayabilir.” sf: 211

Reel sosyalizm her türlü – hem teorik hem pratik – altyapıya sahipti. Hiç de kendilerini tasfiye etmek zorunda değillerdi; Stalin’in 1936’da denediği ve başarısız olduğu sosyalist demokrasiye geçme deneyimini, halefleri Hruşçov ve Brejnev denememişti bile. Hem de Stalin karşıtı oldukları halde! Sonuçta Sovyetler Birliği dağıldı çünkü parti elitleri komünizme inançlarını yitirmişti. Halk ise sistemden ne kadar memnun olmasa da yine de 1990 Mart ayındaki referandumda %70’in üzerinde Sovyetler’in dağılmaması yönünde oy kullandı. Bu oran “komünizm mezalimi altında inim inim inleyen” müslüman-Türki cumhuriyetlerde %90’ın üzerindeydi! Sosyalizm yıkıldı teraneleri, Batı’nın gerçekte nasıl bir demokrasiyle yönetildiği ve reel sosyalizmin taşıdığı olumlu olanakları görmemizi engellememeli. Gorbaçov, yolumuz Ekim Devriminin yoludur, Lenin’e geri dönüyoruz sloganlarıyla eğer bir hain değilse, en hafif deyimle herşeyi eline yüzüne bulaştırdı. Anthony Barnett, Gorbaçov’dan hareketle 1987’de Lenin’e geri dönüş çağrısı yapmıştı. Benzer çağrıyı 2017’de Zizek yaptı. Kim bilir, belki “totaliter” olan, daha özgürlükçü ve demokrat bir sistemin kapısını aralıyor olabilir…

Notlar:

  1. Ronald Reagan 1981 yılında ABD başkanı olduğunda Sovyetler Birliği’ni “Şeytan İmparatorluğu” ilan etmiş ve hemen Suudi Arabistanla anlaşarak petrol fiyatlarını düşürmüş ve Sovyetler’i milyarlarca dolar zarara uğratmıştı. Halbuki aynı ABD, sadece 1973 yılında bu “Şeytana” 1.17 milyar dolar mal satmakta hiçbir sakınca görmemişti! Bu ihracatın 809 milyonu yiyecek ve içecek, 195 milyon makine, 16 milyon kimyasal maddeler, 151 milyon diğerdi. U.S. News and World Report 1974’den alıntılayan Engin Erkiner, 1989 Berlin Duvarı, sf:104
Ahmet Acan
Ahmet Açan

1996 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesini bitirdi. Rusya ve Kazakistan’da inşaat firmalarında tercüman olarak çalıştı. Ülkeye döndükten sonra Akdeniz Üniversitesi’nde Felsefe Yüksek Lisansı yaptı. Rusça Profesyonel Turist rehberi oldu. Turizm krize girdiği zamanlar Rusça’dan çeviriler yaptı. Çevirdiği kitaplar: Fransız Devriminde Kadınlar, Kor Kitap, Jurbinler, Yordam edebiyat, Böyle Dedi Kaganoviç, Verba. Koçetov’un Yerşov Kardeşler romanını e-kitap olarak yayınladı.

İlgili İçerikler

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı
Asya

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Görüş Redaksiyon

Çin’in Japon faşizmi üzerindeki zaferinin 80. yıldönümü geçit töreni. Fotoğraf: CGTN Pekin’de bir sabah, 12.000 askerin kusursuz bir şekilde hareketsiz...

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi 2025
ABD

Jeopolitik Satranç Tahtası: Xi Jinping Çok Kutuplu Vizyonu ve ABD Hegemonyası

Görüş Redaksiyon

Yeni bir dünya düzeninin eşiğinde miyiz? Değişen ekonomik ittifaklardan, rakip askeri yığılmalara kadar her yerde bu dönüşümün işaretleri var. Soğuk...

istanbul üniversitesi

Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

think tanks

Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

Sibel_özbudun

Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

temel demirer

Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

kambocya-tayland catismasi

Tayland-Kamboçya Sınır Catışması: Güneydoğu Asya, Asya’nın Balkanları mı?

Sibel_özbudun

“Fabrika Kızları” Kafa Tutuyor… Osmanlı’dan Günümüze Kadın İşçi Eylemlerine Bir Bakış

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Makaleler

siyasal siddet
ABD

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Görüş Redaksiyon

Son yıllarda yaşanan küresel olaylar, modern politik şiddetin yalnızca ideolojik bir zemine dayanmadığını; aynı zamanda kişisel kin, ekonomik çaresizlik ve...

küresel siddet

Küresel Şiddet: Siyasi Kargaşa, Kurumsal Başarısızlıklar ve Toplumsal Yüzleşme

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

mutsuzluk ve tüketim - yanilsama

Gerçeklik, Güç ve Yanılsama: Kant’tan Modern Çağa Neden Mutsuzuz?

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.