9 Eylül 2025, Salı
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

    Oresnik

    ‘Oreshnik’ ve Süpersonic Hız Çağında Yaşamak

    Zekeriya Simsek

    Dünyanın Denetimli Serbestlik Hâlleri: Uluslararası Kuruluşlar Ne İşe Yarar?

    Ukrayna

    Brzezinski, Huntington, Wolfowitz: 1990’larda ABD Stratejileri ve Ukrayna Savaşı Üzerindeki Etkileri

    Tek kutuplu dünya

    21. Yüzyıldaki Güç Mücadelesini Anlamak: Tek Kutuplu Dünyanın Kuramsal Temelleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

    temel demirer

    Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    Finlandiya

    Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

    Alaska Zirvesi

    Alaska Zirvesi 2025: Trump-Putin Buluşması, Ukrayna Savaşı ve Avrupa Jeopolitiği l Görüş21

    Oresnik

    ‘Oreshnik’ ve Süpersonic Hız Çağında Yaşamak

    Zekeriya Simsek

    Dünyanın Denetimli Serbestlik Hâlleri: Uluslararası Kuruluşlar Ne İşe Yarar?

    Ukrayna

    Brzezinski, Huntington, Wolfowitz: 1990’larda ABD Stratejileri ve Ukrayna Savaşı Üzerindeki Etkileri

    Tek kutuplu dünya

    21. Yüzyıldaki Güç Mücadelesini Anlamak: Tek Kutuplu Dünyanın Kuramsal Temelleri

  • Ekonomi
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

    Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

  • Politika
    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Sibel_özbudun

    Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

    temel demirer

    Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

    temel demirer

    Zirvedeki Kürsüdür Sahne(miz)

    hollywood, Sinema, Film

    Hollywood’un Evrimi: Sessiz Filmlerden Dijital Yayına

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

    Kırılgan Bir İkon ve Yorgun Bir Entelektüel: Marilyn Monroe ile Arthur Miller’ın Dramı

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    Dr. Jan Campell

    The 2025 China – Europe on Humanrights

    Dr. Jan Campell

    USA at a Crossroads: Weakness, Ignorance, and Arrogance

    opinion21

    Geopolitical Strategy and China’s Belt and Road Initiative

    Dr. Jan Campell

    Hauptansätze und Strategien Kasachstans in der Shanghaier Organisation für Zusammenarbeit (SOZ)

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kenan_Karabag

    Kenan Karabağ ile Sözlü Tarih ve Maria Suphi’nin İzinde

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

Hapishaneler”i Biliyoruz! peki ya “Tımarhaneler”i?(*)

Doç. Dr. Sibel Özbudun
5 Ağustos 2025
Okuma süresi: 11 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
Sibel_özbudun

“Bilgi, öngörü ve bakım kurumları, örneğin tıp, siyasi iktidarı desteklemeye yardımcı olur. Psikiyatriyle ilgili kimi vakalarda bu, skandala varacak ölçüde barizdir.”[1]

Hapishaneleri biliyoruz… Bu topraklarda hiç tükenmeyen bir “mahpushane yazını geleneği”nin “bereketli” ürünlerinden (yolu mahpushaneden geçmemiş yazar sayısı azdır bu coğrafyada…), tutsak kardeşlerimizin yılmadan, usanmadan dışarıya seslerini ulaştırma çabalarından, tutsak ailelerinin çırpınışlarından, İHD’nin, TİHV’nın çabalarından, ÇHD’nin, ÖHD’nin, bazı baroların, TTB’nin kamuoyuna sunduğu raporlardan, muhalif medya organlarından…

İktidarın CHP’li belediyelere art arda düzenlediği operasyonların ardından hapishaneler daha da görünür hâle geldi kamuoyunun en azından bir bölümü nezdinde… O güne dek hapishanelerde yalnızca “katillerin, hırsızların, teröristlerin” filan tutulduğunu düşünen, ama günlerini “asla bizim başımıza gelmez” umursamazlığında geçiren kimi tuzu kuruların da akıllarına gelmeyen, başlarına geldi. Tutuklu ya da ziyaretçi olarak yolları sık sık düşer oldu Silivri’ye, Sincan’a, F Tiplerine, “Kuyu” Tiplerine…

İlgili İçerikler

Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

Diyeceğim o ki, hapishaneler ve tutsakların sorunları giderek daha yaygın bir kamuoyunun ilgi alanına giriyor. Bu ilginin kısa sürede toplumun daha geniş kesimlerinde, daha yüksek sesli tepkilere evrilmesi, insan haklarının en pervasız biçimde çiğnendiği alanlar olma özelliğini taşıyan hapishane sisteminde köklü bir değişime gidilmesi, umudumuzdur.

Ama infaz sisteminde bir “kör alan” var ki, pek azımız orada neler olup bittiğinden haberdarız.

Resul Kocatürk, kendi 22 günlük deneyiminden hareketle işte o “kör alan”a ışık tutuyor, görmek isteyen gözler, duymak isteyen kulaklar, bilmek isteyen akıllar için. Resmî adıyla, “Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi Adlî Servis(ler)i”… Resul, “tımarhane” diyor. Haksız mı? Hayır. Ama neyi, nasıl “tımar” ettikleri, son derece tartışmalı…

Anlattıkları tüyler ürpertici. Ama öncelikle Resul Kocatürk kim, ona bakalım. Resul, yurdun muhtelif mahpushanelerinde 31 yılını doldurmuş bir devrimci mahpus. Hapiste bunca yılını geçiren çoğunluk gibi, o da bir hasta tutsak. 2000 Aralık “Hayata Dönüş” katliamı ile sonlanan F Tiplerine karşı direnişten kalma Wernicke Korsakoff sendromunun yanısıra, astımal bronşit, mide ülseri, kronik bel, baş, boyun, sırt ağrıları, hipotiroid, irritabl kolon vb. hastalıklarla ve kanser olasılığıyla boğuşuyor.[2]

İnfazını tamamlamış olmasına ve giderek ağırlaşan sağlık durumuna karşın, daha yeni Kırıkkale/Hacılar’dan Buca “Yüksek Güvenlikli” ye (hani şu “kuyu tipi” diye bilinenlerden) sevk edildi.[3] “Hapishanede Türkiye devrimci hareketinden benden başka kimse yok gerekçesiyle koca hapishanenin bir köşesinde tek başımayım. Bu hapishane sisteminde hücrelerin müstakil havalandırması bulunmadığından, koridor başlarına yaptıkları havalandırmaya iki saat süre ile tek başıma çıkarılıyorum. Normalde yasaya göre gün boyu havalandırmadan yararlanmam gerekiyor ama, hak-hukuk ihlalleri hep olduğu üzere öncelikli olarak buralarda yaşam buluyor!”, diyor mektubunda[4]… Onca hastalıktan mustarip bir mahpushane kıdemlisinin tek başına bırakılması infaza yasadışı bir başka cezanın eklenmesi değilse, nedir?

Resul Kocatürk, Wernicke Korsakoff’a bağlı şikayetlerinden dolayı, Bakırköy Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’nin Adlî Servis’ine sevk edilerek 22 gün boyunca müşahede altında tutulmuş. Ve buradaki tanıklık, gözlem ve izlenimlerini ‘Tımarhanede 22 Gün-“Çarmıhtaki Hasta Mahpuslar’ başlığı altında kitaplaştırmış.[5] (Parantez açmaya değer bir konu: Bu kitap yayınlandıktan sonra uzun bir süre “sakıncalı” olduğu gerekçesiyle, cezaevi yönetimi tarafından Resul’e verilmedi. Sorun Buca’da aşılmış olmalı ki, imzalı ve “görülmüştür” damgalı bir nüshasını bize gönderme inceliğini gösterdi.)

Tımarhane, büyük bölümü yoksul,[6] çoğu Kürt ailelerin çocukları[7] olan, neredeyse tümü uyuşturucu bağımlısı adlî mahkûmlara ve onlara Bakırköy Adlî’de reva görülen hukuk, etik, hepsinden vazgeçtik, insanlık dışı muamelelere dair sinir bozucu bir anlatı.

Bakırköy Hastanesi Adli servisi, “taburcu” edilenin yeniden mahpushaneye döneceğine çocuklar gibi sevindiği bir yer: “Burası toplum dışına itilmiş ve sinek muamelesi gören hasta mahpusların ‘tedavi’ edildikleri bir toplama kampı aslında. İki kişilik hücreler beş- altı metrekare… Tekli hücreler ise iki buçuk-üç metrekare civarında. Ranzalar arasında iki karış, ayak tarafında ise yarım metre kadar boşluk var.” (s.56).

Hastanede insanlar tedavi edilir; değil mi? En azından kuramsal olarak… Kocatürk’ün tanıklığında, Bakırköy Adlî’de mahkûmlar tedavi filan edilmiyor. En iyi ihtimalle sürekli ilaçla uyuşturularak denetim altında tutuluyor, ya da dayak, çarmıh ve EKT ile “disipline ediliyor”…

Dayak “tedavi”si: “Az önce şahit olduğum olay karşısında kanım dondu ve müdahale etmemek için dişlerimi, yumruklarımı sıkıp durdum. Bu izbe mekânın en ciddi hasta mahpuslarından Ali’den söz etmiştim. Ali, kendi kendine konuşurken, bazen kafasını sağa sola sallayıp tükürüyor. On dakika önce maltada dolaşan Ali, kafasını sallayıp tükürmüş. O sırada koca kafalı genç gardiyan, Ali’nin yanından geçiyormuş. Sürekli küfürler, hakaretler ederek bağırmasından anlaşıldığı kadarıyla Ali, yüzüne tükürüp kaçmış. (…) Ali’yi yere yıkmışlar ve üzerinde bir süre tepindikten sonra, iki gardiyan kollarını arkaya bükmüş. Onu döve döve hücrenin önünden geçirirlerken maltaya çıktım. Ablak, sarı yüzü kızarmış, gözü dönmüş genç gardiyan bir taraftan Ali’nin annesine küfrederken bir taraftan da tekmeler savuruyordu. (…) Hücresinin önüne getirdiklerinde yine küfürler ve hakaretler eşliğinde ensesine kafasına yumruklar, kıçına, ayaklarına tekmeler indirerek yüzükoyun hücresinin içine atıp kapısını kilitlediler.” (ss.104-105)

Kendini asarak intihara kalkışan hasta mahkûma uygulanan “tedavi”: “Üzerinde külot dışında giysi bırakmadılar Mehmet Selim’in. Götürüp tekli hücreye kapattılar. (…) Kapattıkları hücredeki battaniye, yastık gibi şeyleri alıp götürdüler. Görünen o ki, buz gibi bir ortamda çıplak sabahlayacak. Acı ki ne acı…” (s.86)

Çarmıh “tedavi”si: “Öfkesi bir türlü dinmeyen (…) genç bir gardiyan, ‘Benim suçum yok, anama sövdü!’ diyen Reşat’ın üzerinde ‘Ananın da, bacının da…’ diye başlayan küfürler eşliğinde bir süre daha tepinip durdu. Az sonra sağlıkçılar geldi ve kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırarak yataksız ranzaya sırt üstü attılar onu. Özel hazırlanmış kemerlerle çarmıha gerer gibi el ve ayak bileklerinden ranzanın köşelerine bağladılar. Belinden de sıkıca bağladıktan sonra elinde şırıngayla hazır bekleyen uzun saçlı, sakallı sağlıkçı, iğneyi giysilerinin üzerinden Reşat’ın baldırına sapladı. (…) Bu işkencenin adı ‘tespit’miş. Hastayı o hâlde ne kadar süre tutacaklarına artık tanrılar karar verecek.”(s.48). Çarmıhtaki hastalara tuvalet izni yok, ihtiyaçlarını kendi üstlerinde gideriyorlar…

EKT “tedavi”si: “İki gün öncesine kadar ortalıkta dolanan, sohbet edip gülen Osman bir anda robota dönüştü. Daha sonra öğrendim ki, EKT (Elektroşok) denen ‘tedavi’ uygulanıyormuş Osman’a. (…) Osman’ın sanki tüm hafızası silinmiş, benliğini kaybetmiş gibi bir hâli var. Ağzı sürekli açık ve salyaları akıyor. Hemen her işini hücre arkadaşı ve diğer mahpuslar yapıyor. Hangi hücrede kaldığından bile bihaber. Hücre arkadaşı ya da o an yanında kim varsa elinden tutup hücresine, yemeğe, çaya ve hatta tuvalete götürüyor. Etkisi üç dört gün sürüyormuş.” (s.76)…

Evet, günün her saati maruz kaldıkları hakaretler, yedikleri dayak, “tedavi” kisvesi altında uygulanan işkence seansları, yaşamak zorunda bırakıldıkları sefil koşullar, içinde debelendikleri pislikle “insan” değil böcek muamelesi görüyorlar…

“Bugün uzayan tırnaklarından kurtulmak isteyen insanların nasıl aşağılandığına tanık oldum. (…) İhtiyacı olan mahpuslar havalandırmaya açılan pencerelerden birini tıklatarak tırnak çakısı istiyorlar ve hemen orada toplanan üç beş kişi sırayla işlerini bitirip iade ediyorlar. Çoğu mahkûmun naylon terlikler içindeki çıplak ayakları parmak kalınlığında nasırlaşmış. Birçoğunun tırnakları mantar hastalığından çürümüş durumda. İnsanların birbirlerine başta mantar olmak üzere kan yoluyla farklı hastalıklar bulaştırabileceklerini hiç umursamıyorlar, dahası müstahak görüyorlar.” (s.65)

Böcekler gibi…

“… Şu ana kadar burada yapılan ‘tedavi’den fayda gördüğünü ve kendisini iyi hissettiğini söyleyen tek bir kişiye rastlamadım. (…) Sözüm ona, hapishanelerden buraya tedavi olmaları için gönderiyorlar. (…) İlaçlar, iğneler ve EKG ile posaları çıkarılan insanlar, taburcu edilerek tekrar hapishanelere gönderiliyorlar. Bir süre sonra daha kötü bir hâle geliyorlar ve hapishane idaresi onlarla başa çıkamadığı için tekrar ring aracına atıp buralara gönderiliyorlar. Böylece bir süre için beladan kurtulmuş oluyorlar… (ss.83-84)

Franz Kafka bize anlatmıştı: Eğer sürekli böcek muamelesi görürseniz, böcekleşirsiniz. Mahkûmların bilinçsiz biçimde yaptıkları tam da bu: deliliğe sığınarak, baş edemedikleri koşullara uyum sağlamaya çalışıyorlar. Kimi gardiyanlara yaltaklanıyor, kimi hücre arkadaşını ihbar ediyor, kimi kendini peygamber sanıyor, kimi parmak uçlarından girerek beynini yiyen böceklerle mücadele ediyor, kimi musallat olup kendine tecavüz eden cinlerden kurtulmaya çabalıyor… Çoğunun sığınağı ise tedavi için verilen psikotik haplar: biriktirip topluca içildi mi, yaşamak zorunda bırakıldıkları cehennemi unutturan.

Orada doktorlar yok mu?” dediğinizi duyar gibiyiz; olmaz olur mu, var elbette! Vizitelerde hastanın yüzüne bakmadan önlerinden geçen, bir iki uyduruk sorunun ardından ağır uyuşturuculu reçeteyi dayayan, gardiyanların hastayı tekme tokat zapt etmesine seyirci kalıp enjeksiyonu hastaya saplayan… Resul Kocatürk uzun hasta tutsaklık yaşamında pek çok doktor tanıma olanağını bulmuş. “… gözlemlediğim temel bir husus, hekimlik ile doktorluk arasında keskin bir ayrımın olduğu. Doktorluk sistem içinde ticari bir mesleği ve otoriteden yana tavır alışı, hekimlik ise Hipokrat yeminini sırf etik temelde değil, bir kimlik, kişilik ve bütünsel olarak yaşam biçimi hâline getirmeyi, otoriteye boyun eğmemeyi, hekimlik onurunu ve ilkelerini esas alma çabası içinde olmayı ifade ediyor. Hapishanelerde muayene ya da tedavi için hastaneye götürülen ve bileklerine kelepçe vurulmuş olarak askerler arasında muayenehaneye giren hasta mahpusa yaklaşım, her şeyi ayan beyan gözler önüne seriyor aslında. Doktor kişi, doğrudan hasta ile ilgilenmez, asker ile muhatap olur. Hastanın yüzüne bakmadan, ‘Nesi var?’ diye askere soranlara bile rastlanır. Hastanın kelepçe çıkarılması talebini çoğunlukla askere sorar, ya da doğrudan reddeder. (…) Hekim kişi ise hasta mahpusu tebessümle karşılar. İlk olarak askerden kelepçelerin çıkarılmasını ister. (…) Hekim-hasta mahremiyetini korumaya özen gösterir. Bu konuda bir dayatma olduğunda muayeneyi reddeder.” (ss.103-104) 

Resul Kocatürk’ün kitabı okunmalı. Yalnızca devrimciler, solcular, insan hakları savunucuları değil; hâkimler, savcılar, hekimler, psikiyatristler, anaakım medya kalemşörleri, yapmacık mimikli ekran yorumcuları, politikacılar da okumalı Tımarhanede 22 Gün’ü… Ve Resul’ün yüzlerine tuttuğu utanç aynasındaki suretleriyle yüzleşmeli…

O mahpushane ve tımarhane köşelerinde çürümeye terk edilen, sinek muamelesi gören insancıklar, bu düzenin eseri, çünkü…

Doç. Dr. Sibel Özbudun

Akademisyen, antropolog, yazar, çevirmen, aktivist. 1956 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’ya giderek, üç yıl süresince Fransa’da dil ve Paris VII ve Paris Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun; 1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasını da aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun’un çok sayıda çeviri ve telif eseri bulunmaktadır. Telif eserlerinin çoğu Temel demirer ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır.

N O T L A R

[*] Rojnameya Newroz, Temmuz 2025…

[1] Michel Foucault.

[2] “Hasta Tutsak Kocatürk’ün Durumu Ağırlaşıyor”, ANF, 19 Eylül 2023, https://anf-news.com/guncel/hasta-tutsak-kocaturk-un-durumu-agirlasiyor-188328

[3] Ayrıntılı bilgi için bk.: https://gorulmustur.org/yazar/resul-kocaturk.

[4] Bir selam göndermek isteyenler için Resul’ün adresi: Yüksek Güvenlikli Hapishane, E2-15, Kırıklar, Buca/ İzmir.

[5] Resul Kocatürk, Tımarhanede 22 Gün, “Çarmıhta Hasta Mahpuslar”, Şey Kitap, 2024, 131 sayfa.

[6] “Buradaki insanların üçte ikisi yirmili yaşlardaki gençler. Çoğunluğu kent yoksulu ailelerin çocukları. Sınıfsal kategori içerisindeki yerleri bakımından lümpen proletarya diyebiliriz. Ülke genelinde yüz binlercesinden, kendilerini açık ederek hapse girmiş olanlar bunlar. (…) Özellikle toplumsal olaylarda faşist odaklar tarafından yönlendirilerek devrimci demokratlara karşı linç saldırılarında kullanılanlardan; mafya, çete gruplarının tabanlarını, tetikçilerini oluşturanlara kadar tüm ‘pis işlerin’ elemanları bu kütleden devşiriliyor. Buradakilerin ağırlıklı kısmı da biz devrimcilerin ulaşıp dönüştürmeyi başaramadığımız bu kütlenin bireyleri.” (ss.67-68)

[7] “Buranın hasta mahpus bileşiminin en azından yarısı, Mezopotamyalı… Belki de fazlasıdır, bilemiyorum; çünkü kendini belli etmeyenler de var. (…) Mezopotamyalı mahpusların hemen hepsi, devletin resmi ve gayrıresmi militarist güçleri tarafından 1990’ların başlarından itibaren infazlara, işkencelere tanık olan, köyleri yakılıp yıkılarak topraklarından sürülen Kürt halkının mağdur çocukları… Yani savaşın dibe çökerttiği çocuklar…” (ss.112-113)

İlgili İçerikler

temel demirer
Politika

Empyerlist Zorbalığın Trump’lı Aşaması

Temel Demirer

“Ne diyordu değirmenci. Bu nasıl çark ulan! Buğday bizim, ezilen biz. Un olan biz, aç kalan biz. Kimdir bu doymak...

Sibel_özbudun
Politika

“Fabrika Kızları” Kafa Tutuyor… Osmanlı’dan Günümüze Kadın İşçi Eylemlerine Bir Bakış

Doç. Dr. Sibel Özbudun

“Bir sabahın üç kapısı var göğe Biri emek ellerinde ışıyan Işıt gitsin yol boyunca büyüsün Bir sabahın üç kapısı var göğe...

devlet ve millet / Hüseyin Demirtas

Masumiyetin İnfazı Yazı Dizisi Bölüm-2

İçeriden Çökertme: Kılıçdaroğlu’na Yönelik Muhalif Maskeli Medya Saldırılarının Verilerle Analizi

İçeriden Çökertme: Kılıçdaroğlu’na Yönelik Muhalif Maskeli Medya Saldırılarının Verilerle Analizi

temel demirer

Kapitalist Bunalımın İkizleri = Irkçılık + Faşizm

sibel özbudun

Taksim Elbet – Bir Gün – Geri Kazanılacak!(*)

Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

Neoliberalizmin Gizli Tarihi: Savaş, İmparatorluk ve Ekonomik Şiddet

Sirri Süreyya Önder'in ölümü

Sırrı Süreyya Önder: İletişimde Mizah, Samimiyet ve Derinlik

Son Makaleler

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı
Asya

Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

Görüş Redaksiyon

Çin’in Japon faşizmi üzerindeki zaferinin 80. yıldönümü geçit töreni. Fotoğraf: CGTN Pekin’de bir sabah, 12.000 askerin kusursuz bir şekilde hareketsiz...

sibel özbudun

Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

Finlandiya

Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

Turan Altuner

Toplumsal Piyasa Ekonomisi: Düşünürleri, İlkeleri ve Pratik Uygulamaları

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.