
Kurak mevsimin Temmuz ayı sonlarında Brezilya’nın Amazon bölgesine dönmesiyle birlikte orman yangınları başladı. 2000’lerde ve 2010’ların başında ormansızlaştırmayı azaltmada önemli ilerleme kaydettikten sonra Brezilya, rotasını tersine çevirdi. Ağustos ayının ilk on gününden alınan uydu görüntüleri, bunun son on yıldan uzun bir süredir en kötü sezon olacağını gösteriyor. Yangınlar, önceki on yılın en kötüsü olan, geçen yılın aynı dönemine göre % 81 arttı.
Sorun sadece Amazon’da değil. Temmuz ayında, Brezilya’nın Pantanal sulak alanlarında insan eliyle çıkartılan yangınlar, 2019’un aynı ayına kıyasla şaşırtıcı bir şekilde % 241 arttı. Son günlerde, yangınlar Pantanal’daki dünyanın en büyük sümbül Amerika papağanı sığınağının bitki örtüsünün en az % 70’ini yok etti. Bugün, 223 endemik kuş türüne ve 4.000’den fazla ağaç türüne ev sahipliği yapan Brezilya’nın kıyı Atlantik Ormanı’nın % 85’i yok olmuş durumda. Soya ve sığır endüstrisi, Cerrado biyomundaki 11.000 yerel bitki türünün çoğunu da tehlikeye atıyor.
Brezilya’da, özellikle Amazon’da orman yangınları genellikle doğal veya tesadüfi değildir. Portekizliler, kızılağaç ağacı (brazilwood) adını verdikleri ülkeye ilk geldiklerinden beri, ağaçların kesilmesi ve yakılması Brezilya’nın kalkınma modelinin merkezinde yer aldı. Çiftçiler, soya endüstrisi, küçük çiftçiler ve yaban kedisi avcıları çoğu zaman yasa dışı olarak, koşullar yeterince kuru hale geldiğinde bitki örtüsünü önce kesip sonra yakarak, kesim ve yakma yoluyla tarla açmak için kurak mevsimden yararlanırlar.
Geçen yıl bu zamanlar, Brezilya’nın 2019 yangınlarına ilişkin uluslararası protestolar, sağcı Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun yönetimini yasadışı arazi temizliğini durdurmaya itti. Ancak artan biçimde alınan önlemler geçiciydi. 2020’nin ilk yarısında çevre cezaları yüzde 60 düştü ve uydu izleme sistemleri ormansızlaşmada endişe verici bir artış kaydetti.
Bilim adamları, dünyanın en büyük yağmur ormanı için durumun yakında kritik bir eşiğe ulaşabileceği ve ağaçların yok olması ve yangınlar ile kuraklıkların ölümcül bir sarmal halinde yoğunlaşmasıyla, bir savana dönüşebileceği konusunda uyarıyor. Tüm Amazon’u meraya dönüştürmek, küresel sıcaklık artışını tahmini 0,25 santigrat derece yükseltecektir.
Ekonomistler ve çevreciler, harekete geçme ihtiyacı konusunda giderek daha fazla hemfikir oluyorlar. Geçen ay, eski Brezilya maliye bakanları ve Merkez Bankası başkanları, COVID-19’dan “yeşil” bir ekonomiye geçiş çağrısında bulunan açık bir mektup yayınladılar.
Yeni raporumuz, yangın ve tahrip döngülerinin kaçınılmaz olmadığını gösteriyor. Bir yıl boyunca politika belirleyicilerin, çevre ve sosyal bilimcilerin, sivil toplumun, iş dünyasının ve sıradan Brezilyalıların bakış açılarını dinledik.
Hepsi birlikte, bu görüşler ormansızlaşmanın nasıl yavaşlatılacağı ve Brezilya’nın orman stoklarının nasıl yenileneceği konusunda ortaya çıkmakta olan bir fikir birliği sunuyor.
Görüştüğümüz kişiler üç koldan hareket etmeyi destekliyorlardı.
Birincisi, daha iddialı politikalar için baskı yapmaya devam etmektir. Brezilya’nın Paris Anlaşmalarındaki sabit emisyon taahhütleri çevreci bir zaferdi, ancak yakın tarihli bir BM raporu, küresel ısınmayı maksimum 2 Santigrat derece hedefinin altında tutmak için yetersiz olduklarını tahmin ediyor.
Ancak orta vadede, (yerine getirilmeyen) Paris Anlaşmalarından çıkma vaadi üzerine kampanya yürüten ve bir keresinde çevreyi korumak için gün aşırı dışkı yapmayı öneren Başkan Bolsonaro, yasama çabalarının çoğunu engelleyebilir. Yasalar ve uluslararası taahhütler sadece kağıt üzerindeki kelimelerdir. Kendi kendilerini uygulayamazlar.
Bu bizi ikinci yaklaşıma götürüyor: adil ve tutarlı çevresel uygulama. Şu anda, yaşa dışı sığırcılık ve kamu arazilerinde ağaç kesmek kazançlı bir iş.
Yerel STK’lar, yerli topluluklar ve iş adamlarının tümü, yaptırım için kamu desteği sağlıyor. Geçen Ağustos orman yangınlarının ardından gördüğümüz gibi, uluslararası baskı da buna yardımcı oluyor. Şimdi, iç ve dış baskı yeniden artıyor. Bununla birlikte, aşağı yukarı kırk sekiz Amerika Birleşik Devletleri büyüklüğündeki bir bölgeyi izlemek, sürekli dikkat ve kaynak gerektiriyor.
Ama insanlar ormanları yok etmesin diye ekonomileri yeniden gözden geçirsek? Mülakat yaptıklarımızın çoğu sürdürülebilirlik için bireysel teşvikleri yeniden tahayyül ediyordu. Bu üçüncü cephe Brezilya’nın tehdit altındaki bölgelerinde ekonomik kalkınma için yeni bir vizyon geliştiriyor. Burada uluslararası yatırımcılar kritik öneme sahip.
Bunlardan en bilineni, Avrupalı bağışçıların, REDD + karbon fiyatlandırma planı aracılığıyla ormanı korumak için Amazon sakinlerine ödeme yapıyor olması. Bununla birlikte, Cambridge Üniversitesi’nden coğrafyacı Christopher Schulz’un açıkladığı gibi, bir ormanın bir köşesindeki yönetimi finanse etmek, çiftçileri, oduncuları ve madencileri başka yerlere kaymaya teşvik edebilir.
Bunun yerine, dünyanın potansiyel çiftçilerin, madencilerin ve oduncuların düşük karbonlu ekonomik kalkınmaya dahil olmasına ihtiyacı var. El değmemiş, kalabalık olmayan bir Amazon’un romantik görüntüleri, sadece bundan ibarettir. Avrupalılar gelmeden çok önce, yerli halklar ailelerini beslemek ve barındırmak için ormanın ekolojisini şekillendiriyordu. Gerçek şu ki Amazon, geçimini sağlamanın bir yolunu bulacak olan 30 milyon insana ev sahipliği yapıyor.
Bugün Amazon Creative Labs, brezilya fıstığı ve açai üzümü gibi orman ürünlerinden yeni ve kazançlı değer zincirleri yaratıyor. Tanınmış iklim bilimci Carlos Nobre, amacın “ormanı ayakta tutan” bir “biyo-ekonomi” inşa etmek olduğunu söylüyor.
Ormanların yaşatılmasına dayanan bir ekonomi, kalifiye işgücü gerektirecektir. Sürdürülebilir Amazon Vakfı’nın (Sustainable Amazon Foundation) kurucusu ve iş insani Denis Minev, yeni nesil girişimcileri eğitmek için “100 kat daha fazla harcamalıyız” diyor: “Bu Amazon’u değiştirecektir.”
Geleneksel olarak karbon yoğun endüstriler olan tarım ve enerji bile umut vadediyor. Sürdürülebilir tarım ve çiftçiliğe yönelik Ar-Ge ve sermaye yatırımları artıyor. London School of Economics’ten Kathryn Hochstetler, Brezilya’nın rüzgar ve güneş enerjisi endüstrilerinin “çevre ve endüstri dinamiklerinin karşılıklı olarak birbirini güçlendirdiği yeşil bir döngü oluşmaya başladığını” ifade etti.
Brezilyalılar, yerel çevrenin değişerek dünyayı tehdit ettiğinin son derece farkındalar. Bununla birlikte, bu durumun farkında olmak bunu yaratan ekonomik sistemleri değiştirmekten daha kolaydır.
İklim bilimciler ve ekonomistler, ekonomik kalkınmayı ve çevrenin korunmasını birbirinin zıttı gibi gören ve uzun bir geçmişe sahip görüşleri bir kenara atma konusunda giderek daha fazla hemfikir oluyorlar. Ormansızlaştırma bir zamanlar Brezilya ekonomisini inşa etmişti, ancak ayakta durmasını dokunulmamış ormanlar sağlayabilir.

Amy Erica Smith, Iowa Eyalet Üniversitesi’nde siyaset bilimi doçenti ve aynı zamanda Liberal Sanatlar ve Bilimler Dekanı Profesörüdür. Kendisi Andrew Carnegie Üyesi ve yakın zamanda Wilson Center’da Wilson Bursu’nu tamamladı.

Anya Prusa, Woodrow Wilson Uluslararası Akademisyenler Merkezi’nde Brezilya Enstitüsü’nün Kıdemli Danışmanı ve yöneticisidir.
Wilson Center 20 Temmuz’da 2020 de “Brezilya’da Sürdürülebilir Bir Gelecek İnşa Etmek: Çevre, Kalkınma ve İklim Değişikliği” konulu rapor yayınladı. Bu makalenin İngilizce ve Türkcesini gazetemizde yayınlamalarına olanak sagladıkları icin Amy Erica Smith ve Anya Prusa’a hanfendilere cok tesekkür ederiz.
Bu makale İngilizce orijinalinden Türkçeye çevrilmiştir. Çeviren: Irmak Gümüşbaş
*Görüş gazetesi, farklı disiplinlerden, farklı görüş ve iceriklere açık bir platformdur. Makaleler Görüş gazetesinin editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.