15 Kasım 2025, Cumartesi
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

  • Politika
    temel demirer

    Şeriat’a ve “Devletçi Laikliğe” Karşı Özgürlükçü Toplumsal Laiklik

    sibel özbudun

    Nafile” Çabalar Ya Da İp(lerin)e Un Sermek(*)

    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Anthony Quinn - zorba

    Bir Aktör, Bir Heykeltraş ve Bir Ressam Olarak Anthony Quinn

    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş
  • Dünya
    • Tümü
    • ABD
    • Afrika
    • Asya
    • Avrupa
    • Kuzey Amerika
    • Latin Amerika
    • Orta Doğu
    nadir toprak elementleri

    Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

    ekonomik kriz

    Küresel Krizin Anatomisi: ABD Dış Politikası, Avrupa’nın Ekonomik Çöküşü ve Neo-Con’ların Savaş Çıkmazı

    siyasal siddet

    Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Küresel Savaşın Eşiğinde: ABD’nin Çin’e Karşı Savaş Hazırlıkları

    Dogal Gaz boru hatti Sibirya

    Primakov Üçgeni ve Nükleer Enerjinin Dönüştürücü Gücü

    askeri Tören_CIN

    Barışta Sivil, Savaşta Asker: Çin’in Çınlayan Gülleri

  • Ekonomi
    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    Bir Gecede 1 Trilyon Dolar Buhar Oldu: Algoritmaların Gazabı

    istanbul üniversitesi

    Neoliberalizm Üniversiteleri Ele Geçirdi: Öğrenciler Müşteri, Akademisyenler Taşeron

    Kredi karti bocrlanmasi

    Türkiye’de Kredi Kartlarının Krize Dönüşen Yükselişi

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

    Paranın İktidarı: Wall Street’in Altında Ezilen Emek

  • Politika
    temel demirer

    Şeriat’a ve “Devletçi Laikliğe” Karşı Özgürlükçü Toplumsal Laiklik

    sibel özbudun

    Nafile” Çabalar Ya Da İp(lerin)e Un Sermek(*)

    Sibel_özbudun

    Tarih Sıkıştırırken…[*]

    tükenmislik

    Kendinin CEO’su Olma Hilesi: Neoliberal Özgürlük Vaadi Neden Tükenmişlikle Sonuçlanıyor?

  • Kültür & Sanat
    • Tümü
    • Edebiyat
    • Sinema
    Anthony Quinn - zorba

    Bir Aktör, Bir Heykeltraş ve Bir Ressam Olarak Anthony Quinn

    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    temel demirer

    Üsküdar’dan Öte”nin Şairleri(*)

    sibel özbudun

    Mahpustan Aşka Dair Dizeler[*]

  • Opinion Internatıonal
    • Tümü
    • Culture
    • Economy
    • Philosophy
    • Politics
    • World
    the cyrpto crash

    The 2025 Crypto Crash: US Tariffs Trigger a $1 Trillion Meltdown

    Burnout and gigeconomy

    Burnout and the Entrepreneurial Self: Unmasking the Lie of ‘Maximum Autonomy’

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    The Shocking Truth: How a 77% Infrastructure Cut Plunged Argentina Back Into Crisis

    finande, debt and war

    The Zero-Sum Logic of War: How National Debt Becomes a Casus Belli

  • Gorüş TV
    humboldt

    Liyakatsız Bir Devletin Eğitim Reformlarıyla Yeniden Yapılandırılması: Wilhelm von Humboldt (2. Bölüm)

    humboldt

    Humboldt Kardeşler, Akademik Özgürlük ve Eğitim İdeali (1. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (2. Bölüm)

    Hüseyin Demirtaş

    Bir Askerin Gözüyle Rusya – Ukrayna Savaşı (1. Bölüm)

  • Görüş Podcast
    Cingeneler ve romanlar

    Görünmeyen Tarih: Çingenelerin Sürgün, Kölelik ve Kültürel Direniş Hikâyesi

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    Ortadoğu’da Yeni Dönem: İran – İsrail Savaşı

    AKIN öztürk

    Uluslararası Hukuk Ne Diyor, Türkiye Ne Yapıyor? Akın Öztürk Örneği

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

    Kura Çözüldü: Kenan Karabağ’ın Sözlü Tarihle Örülen Romanları

  • Diğer
    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    Çin’in Zafer Günü: Yeni Bir Güç Ekseninin İlanı

    think tanks

    Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Tarihsel Gelişim, İşlevleri, Eleştiriler ve Gelecek Perspektifleri

    Nebiye - Hilal San

    Sahte Hayaller, Sahte Hayatlar

    aydinlanma

    Anti-Aydınlanma Çağı: Neoliberalizmin Gölgesinde Üniversite ve Toplum (1. Bölüm)

No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
Görüş

ABD’nin Stratejik Açmazı: İç Felç, Aşırı Genişleme ve Küresel Rekabet

Görüş Redaksiyon
27 Ekim 2025
Okuma süresi: 16 dakika
A A
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşPinterest'te PaylaşLinkedin'de PaylaşWhatsApp'ta PaylaşTelegram'da PaylaşE-Mail ile Paylaş
amerika-trump

Roma’dan Washington’a: ABD Tarihsel Bir Paralelliği Tekrarlıyor mu?”

Büyük imparatorlukların yükselişi ve çöküşü, tarih boyunca sürekli tartışılan ve araştırılan bir konu oldu. İmparatorluk Aşırı Genişlemesi olarak adlandırılan bu tarihsel yasa, imparatorlukların sınırlarını aşırı genişlettiklerinde karşılaştıkları kaçınılmaz gerilemeyi açıklıyor. Peki, Amerika Birleşik Devletleri bu tarihsel kalıptan bağımsız mı? Yoksa Roma gibi büyük güçlerin tecrübelerini tekrar mı yaşıyor?

Görüş21’in bugünkü makalesinde, ABD’nin yükselişi ve olası gerilemesini kısa ama kapsamlı bir değerlendirmeyle ele alıyoruz; büyük güçlerin yükselişi, gerilemesi ve tarihsel dersleri üzerine bir bakış sunmaya gayret edecegiz.

İlgili İçerikler

ABD–Avrupa İlişkileri: Felakete Sürükleyen Bir Dostluk

Jeopolitik Satrançta Hint-Pasifik: Çin ve ABD Stratejileri

Bu konu, tarihçilerin ve stratejistlerin yüzyıllardır üzerinde düşündüğü çok büyük ve karmaşık bir sorudur. Ancak modern çağda bu tartışma, 1987 yılında Paul Kennedy’nin devasa eseri Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşü yayımlandığında gerçek anlamda billurlaştı. Kennedy’nin kitabı sadece akademik bir çalışma olmakla kalmadı; aynı zamanda onu uluslararası dikkatlerin odağına taşıyan bir yayıncılık sansasyonu olarak öne çıktı.

Kitabın yayımlanma zamanı da son derece anlamlıydı. ABD’nin geleceği üzerine endişeler giderek görünür hâle geliyor, akademisyenler ve aydınlar arasında bu konu yoğun biçimde tartışılıyordu. Vietnam Savaşı’nın yaraları hâlâ tazeydi; ülke, petrol şoklarının etkisiyle ekonomik sorunlarla karşı karşıyaydı ve en önemlisi, 1970’lerin başında ABD’nin altın standardını terk etmesiyle Bretton Woods sonrası dünya ekonomik sistemi adeta çözülüyordu. Bu sistem ABD tarafından tasarlanmıştı; sona ermesi, Pax Americana’nın ekonomik ekonomik jeopolitik ve sürdürülebilirliği konusunda ciddi kafa karışıklığı ve endişe yaratıyordu.

Amerikan egemenliğinin temelleri zaten bir ölçüde sallantılı görünüyordu. Paul Kennedy’nin kitabı, Avrupa ve Asya imparatorluklarından yüzlerce yıllık tarihi örüntüleri ve “yasaları” doğrudan ABD’ye uygulayarak bu kaygı atmosferini daha da belirgin hâle getirdi. Kitap, ABD’nin tarihsel süreç ve gelişim içinde özel veya istisnai olmadığını öne sürdüğü için dikkat çekici tartışmalara yol açtı. Bu görüş, Amerikan istisnacılığı (exceptionalism) inancının—yani ABD’nin her zaman kendini yeniden icat edebileceği düşüncesinin—tam karşıtıydı.

Kennedy’nin ana mesajı oldukça basitti: Sahadaki en büyük oyuncu olabilirsiniz, ancak yine de tarihin aynı kurallarına ve aynı türden güç dinamiklerine tabisiniz. Bu stratejik düşüncenin evrenselliği, Usame bin Ladin’in karargâhında Paul Kennedy’nin kitabının bir kopyasının bulunmasıyla ürkütücü bir şekilde doğrulandı; bu, kitabın hem ABD hem de rakipleri tarafından stratejik zayıflıkları anlamak için kullanıldığını gösteriyordu.

Temel Tez: Ekonomi ve Askeri Güç

Bugünkü makalemizde, geçmiş imparatorlukların çöküşüne bakarak ve 21. yüzyılda Amerikan’nin küresel egemenliginin olası gerilemesinde herhangi bir tarihsel paralellik olup olmadığını değerlendirmeye calisacagiz. Bu analizde, Paul Kennedy’nin çerçevesini temel alacağız, ancak Soğuk Savaş’tan bu yana ortaya çıkan eleştirileri ve karşı argümanları da dikkate alacağız.

Kennedy’nin ortaya koyduğu tarihsel örüntü oldukça basit ama acımasızdır: her şey ekonomik güç ile askeri güç arasındaki ilişkiye dayanır. Ana tezi net ve açıktır:

Büyük bir güç olmak ve öyle kalmak istiyorsanız, güçlü ve uzun ömürlü bir ekonomiye sahip olmanız gerekir. Bu, verimli üretim, teknolojik üstünlük ve stratejik kaynaklara erişim anlamına gelir. En önemlisi, bir ulusun askeri kapasitesi ve küresel ayak izi, ekonomik motoruyla uyum içinde olmalıdır. Bu senkronizasyon bozulduğunda, sorunlar kaçınılmaz hâle gelir. Güç yalnızca büyük bir orduya sahip olmakla ilgili değildir; esas mesele, ekonominin uzun vadede bu orduyu ve küresel hırslarını gerçekten destekleyip destekleyemeyeceğidir.

Klasik Tuzak: İmparatorluk Aşırı Genişlemesi

Neredeyse her büyük gücü sonunda tuzağa düşüren klasik risk, Kennedy’nin “İmparatorluk Aşırı Genişlemesi” olarak adlandırdığı olgudur. Bu, bir ulusun çok fazla taahhütte bulunduğu tehlikeli noktayı ifade eder. Bu taahhütler; dünya çapında devasa askeri üs ağlarını sürdürmek, yurtdışında pahalı savaşlar yürütmek ve küresel ticaret yollarını güvence altına almak gibi yükümlülükleri içerir. Aşırı genişleme, tüm bu askeri ve ekonomik yükümlülüklerin, temel ekonominin—vergi mükelleflerinin ve sanayinin—taşıyabileceği sınırları aşmaya başladığı noktada ortaya çıkar.

Kulağa yalnızca büyük bir bütçe sorunu gibi gelse de, durum bundan çok daha derindir. Bu, derin ve sistemik bir fırsat maliyetidir. Küresel egemenliği sürdürmeye yönlendirilen tüm kaynak ve odak, iç ekonomik yatırımın önüne geçer, borç birikir ve vergiler muhtemelen büyümeyi olumsuz etkileyecek şekilde artar. Sistemik açıdan esas sorun, odağın ve yatırımların iç ekonomiden—gelecekteki büyümeyi sağlayacak Ar-Ge, altyapı ve eğitimden—farklı dış amaçlara yönlendirilmesidir.

Bu süreçte, büyük güç dünya polisliği ve ordusuna servet harcama ile meşgulken, aynı devasa küresel yükleri taşımayan rakipleri içe odaklanabilir. Bu rakipler yatırım yapar, yenilik geliştirir ve daha hızlı büyür; böylece ekonomik ve teknolojik uçurumu yavaş yavaş kapatırlar. Bu, onlarca yıl süren, yavaş ve öğütücü bir döngüsel süreçtir.

Tarihi Örnekler

Tarih, bu döngüyü doğrulayan pek çok örnekle doludur:

Habsburg İspanya’sı (16. Yüzyıl): Bir süre için İspanya, Amerika’dan akan altın sayesinde görünüşte zengin ve egemen bir güçtü. Ancak askeri taahhütleri—Avrupa’nın dört bir yanında savaşmak ve devasa bir küresel imparatorluğu yönetmek—gerçek ekonomik kapasitesini tamamen aşıyordu. Altın, kısa vadeli zenginlik yaratmış, ancak sanayi veya altyapıyı geliştirmek için kullanılmamıştı. İspanya, askeri emellerine yetecek kadar üretken bir iç ekonomiye sahip değildi ve seçkinler yeterli vergilendirmeye direniyordu. Ulus, yabancı kredilere ve dalgalanan /volatile gümüş sevkiyatlarına bağımlı hale gelmişti. Aşırı taahhüt, geçici zenginlikler; askeri güçle gizlenmiş yapısal bir zayıflıktı; ekonomik kaynakları içeriden boşalmıştı.

Napolyon Fransası: Başlangıçta Napolyon, Fransa’nın merkezi devlet yapısını ve ekonomisini askeri başarı için ustaca kullanmıştı. Ancak sürekli genişleme hırsı ve aşırı seferler, sonunda çöküşüne yol açtı. Napolyon Savaşları, savaş makinesini ayakta tutmak için ekonomik zorunluluk—esasen yağma—kampanyalarına dönüştü. Uzun süren savaşlar, İngiliz ablukaları ve aşırı kağıt para basımı gibi mali yönetim hataları Fransız ekonomisini vurdu. Napolyon’un devasa ordularının taleplerine yetişilemedi; Fransa’nın egemenliğini pekiştirme amaçlı kampanyaları, mali krizi, tükenmeyi ve nihai çöküşü hızlandırdı.

Büyük Britanya (Pax Britannica): 19. yüzyılın hegemonu ve Sanayi Devrimi’nin doğum yeri olan Britanya, denizlere hükmeden Kraliyet Donanması’nı sürdürdü. Ancak 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, bu küresel mevcudiyeti sürdürmenin maliyeti hızla artmaya başladı. Kraliyet Donanması ve dünya genelindeki üslerinin finansal yükü, İngiliz Hazinesi için büyük ve sürekli bir baskı oluşturdu. Bu durum, fırsat maliyetinin sert bir örneği oldu: Kamu parası ve potansiyel olarak kimya veya elektrik mühendisliği gibi bir sonraki büyük sanayilere yapılabilecek özel yatırımlar, imparatorluğu destekleyen altyapıya ve tahvillere yönlendirildi. Britanya, adeta tüm dünya için “sigorta primini” ödüyordu. Bu sırada bu maliyeti üstlenmeyen yükselen güçler—Almanya ve ABD—kilit sanayi sektörlerinde Britanya’yı yakaladı ve hatta geçti. Birinci Dünya Savaşı, bu kırılma noktasını işaret ediyordu. Hızla sanayileşen Almanya’nın rekabetiyle karşı karşıya kalan Britanya, mali olarak zorlandı ve hem askeri hem de ekonomik anlamda ABD’ye bağımlı hâle geldi. İmparatorluğunun sembolü olan devasa askeri gücü, nihayetinde ekonomik yapısı için büyük bir yapısal zayıflığa dönüştü.

Bu örnekler—Roma, İspanya, Fransa ve Britanya—hepsi Kennedy’nin temel vurgusunu doğrular: Hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Temel yasa, önce ekonomik güç, sonra askeri kapasitesi ve erişim ekseninde işler. Bu, Kennedy’nin 1980’lerin sonlarında ABD’ye yönelik uyarı niteliğindeydi: Sadece Amerikalı olmanız, bu tarihsel yasanın işleyişini durdurmaz.

Kennedy, bu tarihsel yasayı 1980’lerin sonlarında doğrudan ABD’ye uyguladı. Kontext, Reagan yönetiminin Sovyetler Birliği’ni iflasa sürüklemeyi amaçlayan “güç yoluyla barış” stratejisiydi. Bu politika, Trump döneminde de benzer bir şekilde sürdü: Trump, özellikle Ukrayna savaşı bağlamında “Peace through Strength” yani güc yoluyla barış politikasını sık sık vurguladı.

Bu strateji, on yıl boyunca en az yüzde 30’luk reel bir artışla sonuçlanan devasa ve sürekli savunma harcaması artışını içeriyordu. Stratejik olarak, bu yaklaşım muhtemelen Sovyetler Birliği’ne karşı etkili oldu; ancak içeride ciddi maliyetler doğurdu. Devasa savunma harcamaları, orta ve alt sınıflara yüklendi; öte yandan oligarklar büyük oranda vergilerden muaf tutuldu veya cüzi miktarlarda vergi ödediler. Sonuç olarak, bütçe krizleri ve açıkları kaçınılmaz hâle geldi.

Ulusal borç hızla yükseldi: 1981’de bir trilyon doların altında olan borç, Reagan’ın görev süresinin sonunda yaklaşık üç trilyon dolara ulaştı; 2024 itibarıyla ise bu rakam 36 trilyon dolara (36 bin milyar dolar) çıkmış durumda. Evet, yanlış okumadınız: tam 36 trilyon dolar.

Birçok analist, bu durumu adeta gerçek zamanlı yaşanan bir “imparatorluk aşırı genişlemesi” olarak nitelendiriyor. ABD, büyük bütçe açıkları (GSYİH’nın yaklaşık yüzde dördü) ve balonlaşan ticaret açıklarıyla karşı karşıya kaldı. Paul Kennedy’nin, ABD’nin küresel konumunu sürdürmek için çok fazla harcama yaparak kendini içeriden potansiyel olarak zayıflattığı argümanı, Reagan’ı eleştirenlere ciddi entelektüel destek sağladı. Bu tartışmalar Washington’da büyük bir kargaşaya yol açtı, siyasal bir silah hâline geldi ve Paul Kennedy’nin Senato Dış İlişkiler Komitesi önünde ifade vermesine kadar uzandı.

Sovyetler Birliği Örneği

Ancak ABD, İspanya veya Fransa gibi çökmedi. Peki, denklemi değiştiren neydi?

Cevap, ironik bir şekilde, Kennedy’nin teorisinin canlı bir örneği olarak Sovyetler Birliği’nde yatıyordu. Sovyet savunma harcamaları, ekonomisinin kapasitesine göre çok yüksekti; tahminler, GSYİH’nın yaklaşık yüzde 15–20’sinin askeriye için harcandığını gösteriyordu. Bu oran, ABD’nin Soğuk Savaş’ın zirvesinde harcadığı yaklaşık yüzde 6–7’ye kıyasla çok daha büyüktü. Sovyet ekonomisi, askeri harcamalar dışında birçok alanda teknolojik olarak geri kalmış katı merkezi planlamaya dayalıydı; bu yükü sürdüremedi. Muazzam ve sürdürülemez askeri harcamalar, ekonominin diğer tüm alanlarını adeta aç bıraktı; bunun sonucu olarak durgunluk, siyasal ve ekonomik yenilenme eksikliği ve günlük tüketim mallarındaki kıtlık ortaya çıktı.

Büyük ölçüde aşırı askeri harcamanın tetiklediği bu ekonomik durgunluk, Sovyetler Birliği’nin 1991’in sonlarında nihai çöküşüne yol açtı. Bu, Kennedy’nin imparatorluk aşırı genişlemesi hakkındaki temel tarihsel argümanının dramatik ve neredeyse mükemmel bir doğrulamasını sağladı. Yasa gerçekti; ABD ise, ana rakibini önce alt ederek, tarihsel olarak adeta varsayılan “kazanan” oldu.

Demokratik Barış Faktörü ve Eleştirmenlerin Görüşleri

1990’larda bazı eleştirmenler, Kennedy’nin analizinin ABD için geçerli olmadığını savundu. Onlara göre ABD, istisnai bir durumdaydı. Kennedy’nin modelinin fazla “materyalist” olduğunu, yani yalnızca ekonomik büyüklük, askeri güç ve GSYİH gibi ölçütlere odaklandığını, ancak ulusal kimlik, siyasi kurumların gücü ve adaptasyon kapasitesi gibi kritik faktörleri göz ardı ettiğini iddia ettiler.

Bu bağlamda öne çıkan fikirlerden biri “Demokratik Barış Faktörü” oldu. 1990’larda büyük sanayi ülkeleri (örnegin Almanya, Japonya, Batı Avrupa) sosyal piyasa ekonomidinden git gide piyasa ekonomisine yakınlaşmıştı. Ana ekonomik rakipleriniz aynı zamanda „ortak değerler“ sahip oldugunuz ülkeler ise dolayisi ile müttefiklerse, onları sürekli kontrol etmek veya onlarla savaşa hazırlık yapmak için devasa bir orduya gerek kalmaz. Bu görüşe göre, ABD’nin savunma harcamaları aslında „demokratik müttefikleri“ için kolektif güvenlik satın alıyordu; bu, Britanya’nın geçmişteki gibi tüm dünyayı tek başına kontrol etmeye çalışmasından çok daha düşük maliyetliydi.

Analistler ayrıca aşırı genişleme metriği konusunu da tartıştılar. Tarihte hegemonlar, savunma harcamaları GSYİH’nın yüzde 10’unu veya daha fazlasını aştığında çökmüştü. Ancak ABD, 11 Eylül sonrası Irak ve Afganistan savaşlarının en yoğun yıllarında bile GSYİH’nın yalnızca yüzde 4’ünü savunmaya harcadı. Bu nedenle, ABD için aşırı genişleme riski geçmiş örneklere kıyasla çok daha düşük görünüyordu.

Sonuç olarak, eleştirmenler Amerika’nın süper güç statüsünün sadece ekonomik büyüklükten kaynaklanmadığını, aynı zamanda ideolojik liderlik, demokratik müttefiklerle kurulan ilişkiler ve iç sisteminin adaptasyon yeteneği sayesinde sürdürüldüğünü vurguladılar. ABD’nin göreli bir gerileme yaşasa bile, sistemsel olarak benzer ortaklara sahip olması, geleneksel imparatorluk maliyetlerini önemli ölçüde azaltıyordu.

21. Yüzyılda Meydan Okuma: Göreceli Gerileme ve Yeni Rakip

Hikaye burada bitmiyor. Kennedy, uluslar arasındaki farklı büyüme örüntülerinin sihirli bir şekilde durmadığını her zaman vurgulamıştır. 2000’lerden itibaren, Amerikan*in tek kutuplu dünyasında çatlaklar görünmeye başladı: Irak ve Afganistan’daki uzun ve maliyetli savaşlar, ABD modeline olan küresel güveni sarsan 2008 mali krizi ve içeride artan siyasi kutuplaşma bu çatlakları belirginleştirdi.

Tartışma, mutlak gerileme (ABD ekonomisinin gerçekten küçülmesi) endişesinden ziyade göreceli gerileme üzerine yoğunlaştı. Göreceli gerileme, küçülmek anlamına gelmez; bir ülkenin, büyük bir rakibe kıyasla daha yavaş büyümesidir ve bu durum aradaki farkın kapanmasına yol acar.

Yeni rakip, Sovyetler Birliği’nden tamamen farklı bir yapıya sahip: Çin. 1990’lardan itibaren süregelen sürekli ve hızlı ekonomik büyümesi, Çin’i ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaştığı en önemli ekonomik rakip hâline getiriyor. Çin’in yükselişi, Kennedy’nin teorisinin temel kısmını doğruluyor: devasa yeni bir güç ortaya çıkıyor ve ekonomik uçurumu kapatıyor.

Stratejistler, Çin’in yükselişini sıklıkla Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki Anglo-Alman rekabetiyle karşılaştırıyor. O dönemde Britanya, yerleşik bir deniz hegemonuydu; Almanya ise hızlı sanayileşen çelik ve kimya gibi kilit sektörlerde Britanya’yı geride bırakmaya başlayan yükselen bir kara gücüydü. Almanya, yalnızca ekonomik güçle yetinmiyor; Britanya’nın egemenliğine meydan okumak için güçlü ve modern bir donanma inşa ediyordu. Gerilim, yalnızca ekonomik değil, ekonomik gücü askeri kapasite ve küresel hırsla birleştirme sorununa dayanıyordu.

Çin ile bu paralellikler çarpıcıdır: Hızlı sanayileşme, birçok üretim alanında ABD’yi yakalama ve geçme potansiyeli, ayrıca ağırlıklı olarak kara gücü iken önemli bir deniz gücüne dönüşme çabası. Çin, tonaj açısından dünyanın en büyük ikinci donanmasını inşa ediyor. Ancak bu güç, şimdilik bölgesel olarak odaklanmış durumda; özellikle Tayvan ve Pasifik’in ilk ada zinciri ile Güney Çin Denizi’ni kapsayan bölgede güç yansıtmayı ve Güney Kore ile Japonya üzerinde etkili olmayı amaçlıyor.

Aşırı Genişleme: Sınırlı Kaynaklar, Sonsuz Taahhütler

Bu bölgesel odak, Çin’in ABD donanmasının gerektirdiği ezici küresel mali yükü üstlenmeden bile büyük bir deniz gücü inşa etmesini mümkün kılar. Ancak aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri’ni modern bir aşırı genişleme sorunuyla karşı karşıya bırakır.

ABD hâlâ çok geniş küresel taahhütlere sahiptir: yeniden güçlenen Rusya karşısında NATO müttefiklerini savunmak, Orta Doğu’daki çıkarlarını korumaya çalışmak ve şimdi Pasifik’te Çin’in yükselişini dengelemek. Askeri planlamacılar açıkça kaynakların yetersizliğine dikkat çekiyor.

Uçak gemisi örneği bunun çarpıcı bir göstergesidir. ABD’nin yaklaşık 14 süper uçak gemisi bulunuyor; ancak herhangi bir anda bunların bir kısmı kapsamlı bakım, eğitim veya mürettebat değişimi nedeniyle faal değil. Büyük veya eşzamanlı bir küresel kriz durumunda, dünya çapında sürekli konuşlandırmaya hazır uçak gemisi saldırı grubu sayısı muhtemelen yalnızca dört veya beş ile sınırlı kalır. Askeri planlamacıların kabus senaryosu, dünyanın farklı bölgelerinde aynı anda ortaya çıkan tehditlerdir: Pasifik’te Çin’i izlemek için bir grup, Akdeniz’de Rusya’yı caydırmak için bir başkası ve Basra Körfezi civarında başka bir konuşlandırma gerekebilir. Bu durumda, dört–beş hazır uçak gemisi grubu hızla yetersiz görünür.

Bu gerçek, günümüzdeki aşırı genişlemenin özünü özetler: Taahhütler genişledikçe ve bölgesel odaklar çoğaldıkça, sınırlı kaynaklar kısa sürede tükenir ve stratejik esneklik azalır.

Baltıklar ve Tayvan Boğazı’nda bir kriz çıktığında, ABD’nin son uçak gemisini nereye göndereceğini sürekli hesaplamak zorunda kalmak, günümüzün aşırı genişlemesinin adeta tanımı gibi hissettiriyor. Savunma bütçesi GSYİH’nın %15’i olmasa bile, kaynaklar küresel görevler açısından sınırlı; bu durum, son derece zor stratejik seçimler yapmayı ve öncelikleri net bir şekilde belirlemeyi gerektiriyor.

Ayrıca, bu göreli gerileme duygusu, küresel sahnede geri tepme etkisiyle hız kazanıyor. Dünya, giderek çok kutuplu bir sisteme doğru ilerliyor. Yükselen güç yalnızca Çin değil; Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi “Küresel Güney” ülkeleri de, 1945 sonrası ABD tarafından belirlenen ve Batı’ya orantısız fayda sağlayan kurallara giderek daha fazla meydan okuyor. Birden fazla ekonomik güç merkezi – Çin, Hindistan, Rusya ve diğerleri – Amerikan önceliklerine karşı duruyor. Zemin kesinlikle kayıyor; Kennedy’nin vurguladığı temel nokta doğrulanıyor: tarih 1991’de sona ermedi, döngüler devam ediyor.

Sonuç: İç Felç Tehdidi

Sonuca gelirsek: Temel nokta hâlâ geçerli: ekonomi, askeri gücün temelini oluşturuyor. Güç kinetiğinin yasaları hala geçerli olmaya devam ediyor ve öngörülemeyen, ani büyüme konusu sona ermedi – Çin’in yükselişi bunun açık bir kanıtı.

Ancak ABD, geçmiş imparatorlukların çoğunda olmayan benzersiz avantajlara hâlâ sahip. Coğrafi konumu (iki büyük okyanusla çevrili olması), güçlü ittifak ağı (Avrupa ve bazi Asya ülkeleri ile) ve yumuşak gücü (kültürel çekicilik, üniversiteler) hala büyük avantajlar saglıyor.

Paul Kennedy hiçbir zaman bir kaderci değildi; felaket senaryolari teorisyeni olmadi. Liderlik ve alınacak kararların önemine dikkat çekti. Yanlış hesaplamalar veya akıllı diplomasi elbette bu gidişatı değiştirebilir. Asıl sorun, akıllıca hareket etmek, uyum sağlamak, bazı yükleri stratejik olarak hafifletmek ve sadece kaba kuvvete güvenmek yerine kaynakları akıllıca odaklayabilmektir. Taahhütleri azaltmak, zayıflık değil; uzun vadede güçlü yönleri koruyan akıllı bir devlet yönetiminin göstergesi olabilir.

Günümüzde imparatorlukların aşırı genişlemesi artık yalnızca askeri bütçe yüzdesiyle ölçülemiyor. ABD’nin 21. yüzyıldaki gerçek güvenlik açığı, belki de daha çok iç sorunlardan kaynaklanıyor. Derin siyasi kutuplaşma, eşitsizlik, gelir adaletsizliği ve siyasi sistemin uzun vadeli stratejik kararlar almakta yaşadığı zorluklar, modern aşırı genişlemenin eşdeğeri sayılabilir. Bu iç sorunlar, tıpkı geçmişte lejyonlara veya savaş gemilerine aşırı harcama yapmanın yol açtığı felaketler gibi, ABD’nin gücünü aşındırabilir.

Eğer bir ülke, içeriden temel önceliklerde uzlaşamıyor, geleceğe yatırım yapamıyor ve tutarlı bir strateji geliştiremiyorsa, karmaşık küresel sorunları yönetmesi veya Çin gibi disiplinli rakiplerle etkili bir şekilde rekabet etmesi mümkün olur mu?

Belki de ABD icin en büyük “tehdit”, aşırı dış genişlemeden ziyade iç felçtir – yani yönetimin kendi başarısızlığıdır. Bu durum, stratejik odağın kaymasına yol açıyor ve küresel gelişmeler devam ederken dikkatle ele alınması gereken kritik bir soru olarak ABD’nin ve dünyanin önünde duruyor.

Kaynaklar:

Paul Kennedy, The Rise and Fall of the Great Powers: https://www.univ.ox.ac.uk/book/the-rise-and-fall-of-the-great-powers

Summary of ‘The Rise & Fall of the Great Powers’ by Paul Kennedy

https://www.enotes.com/topics/rise-fall-great-powers

The Rise and Fall of Great Powers: https://www.cambridge.org/core/books/abs/power-politics/rise-and-fall-of-great-powers/DF5F8E7CAEBD11F6E196955910DBDC8E

Long Read: For over 30 years, Paul Kennedy’s The Rise and Fall of the Great Powers has been the backdrop of the shifting debate over American power.: https://blogs.lse.ac.uk/usappblog/2023/12/04/long-read-for-over-30-years-paul-kennedys-the-rise-and-fall-of-the-great-powers-has-been-the-backdrop-of-the-shifting-debate-over-american-power/

H E N RY R . NAU *, Why ‘The Rise and Fall of the Great Powers’ was wrong: https://library.fes.de/libalt/journals/swetsfulltext/12119495.pdf

Paul Kennedy: “Revisiting ‘The Rise and Fall of the Great Powers'” (Princeton RWO): https://www.youtube.com/watch?v=QCDQKXN1Yrs

İlgili İçerikler

nadir toprak elementleri
ABD

Çin’in Nadir Maden Hamlesi: ABD Hegemonyasına Meydan Okuma

Görüş Redaksiyon

Fotograf: Wikimedia Commons Çin'in Nadir Toprak Silahı: Pekin'in İhracat Kontrolleri ABD Askeri Üstünlüğünü Nasıl Tehdit Ediyor? Çin, yedi kritik nadir...

IRKCILIK
ABD

Neoliberalizmin Yıktığı Düzende Faşizmin ve Öjenik İdeolojinin Yükselişi

Görüş Redaksiyon

Öjenik: Yüzyılın Kabusu Geri Döndü Bugün dünya yalnızca finansal krizler ve jeopolitik çatışmalarla sarsılmıyor; aynı zamanda geçmişin en karanlık hayaletlerinden...

siyasal siddet

Siyasal Şiddetin Yeni Yüzü

Finlandiya

Finlandiya: Neo-Conların Rusya ve Amerika’yı Çatışmaya Sürükleme Planı

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi 2025

Jeopolitik Satranç Tahtası: Xi Jinping Çok Kutuplu Vizyonu ve ABD Hegemonyası

Zekeriya Simsek

Dünyanın Denetimli Serbestlik Hâlleri: Uluslararası Kuruluşlar Ne İşe Yarar?

Ukrayna

Brzezinski, Huntington, Wolfowitz: 1990’larda ABD Stratejileri ve Ukrayna Savaşı Üzerindeki Etkileri

Wolfowitz Doktrini: Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Stratejisinin Dönüştürücü Etkisi

Wolfowitz Doktrini: Soğuk Savaş Sonrası Amerikan Stratejisinin Dönüştürücü Etkisi

Son Makaleler

temel demirer
Politika

Şeriat’a ve “Devletçi Laikliğe” Karşı Özgürlükçü Toplumsal Laiklik

Temel Demirer

“Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkâr eder.” Kafasını kuma gömmüş bir toplum ile karşı karşıyayız. “Burjuva Anayasası”nın...

iklim ve cevre

Uluslararası Af Örgütü’nden COP30 Liderlerine Çağrı: İnkâr değil, Çözüm Üretin

Anthony Quinn - zorba

Bir Aktör, Bir Heykeltraş ve Bir Ressam Olarak Anthony Quinn

amerika_trump

ABD’nin Stratejik Açmazı: İç Felç, Aşırı Genişleme ve Küresel Rekabet

KATEGORİLER

  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Podcast
  • Gorüş TV
  • Diğer

SAYFALAR

  • Ansayfa
  • Gizlilik Politikası
  • Görüş Hakkında
  • Görüş’te Yazmak | Become an Opinionmaker
  • Künye
  • Yayın ilkelerimiz
  • İletişim | info@gorus21.com

BİZİ TAKİP EDİN

gorus-stickyl-ogo-dark

HAKKIMIZDA

21. yüzyılın disiplinlerarası, uluslararası, farklı görüşlerin yer aldığı yayın organı

© 2025 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Hoş Geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz? Kayıt Ol

Yeni Hesap Oluşturun!

Kayıt olmak için aşağıdaki formları doldurun

Tüm alanlar zorunludur. Giriş Yap

Retrieve your password

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yap
No Result
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Politika
  • Kültür & Sanat
  • Opinion Internatıonal
  • Gorüş TV
  • Görüş Podcast
  • Diğer
  • Giriş Yap
  • Kayıt Ol

© 2024 Görüş Tüm Hakları Saklıdır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz.